Bölüm 256: Çöl Sarayı

avatar
9004 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 256: Çöl Sarayı


Çevirmen: AllenWalker  Düzenleyen: Asile

 

Ye Ziyun, Sonsuz Çöl’e geldiği zaman önceki hayatına dair anılar zihninde canlandı.

 

Dahası Xiao Ning'er rüyasında, Kara Şeytan Ormanı’na girdiğini gördüğünü söyledi.

 

Bu olaylar kesinlikle tesadüf olamazlardı!

 

Neler oluyor burada?

 

Nie Li, yeniden doğuşunun sandığından daha karmaşık olduğunu düşünmeye başladı. Ne kadar çok düşünürse o kadar çok korkmaya başladı. Böyle bir şeyi yapmaya kimin gücü yeterdi ki?

 

Nie Li bu gizemi çözmek için öncelikle Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı’nı bulup daha sonra Ejderha Kalıntıları Bölgesi’ne gitmesi gerektiğini düşünmeye başladı. Eğer Minik Dünya’da kalmaya devam ederse bu gizemi asla çözemeyebilirdi.

 

Xiao Ning'er'in yüzündeki acı ifadeyi gördüğü zaman Nie Li onunla bu hayatta karşılaşmasının tesadüf olmadığına karar verdi. Xiao Ning'er ve Ye Ziyun'un kaderleri aynıydı; kader bu iki kızı kendisine bağlamıştı. Ne olursa olsun Xiao Ning'er ve Ye Ziyun'u bu gizemi çözmek için yanından ayırmamaya karar verdi.

 

Grup, arılar gibi bu koca çölü günlerce gezmeye devam etti.

 

Hatıralarına dayanarak Çöl Sarayı bu alanın yakınlarında bulunuyordu.

 

Nie Li'nin yanında duran Lu Piao umudunu kesmiş bir ifadeyle "Nie Li, Çöl Sarayı’nın yakınımızda olduğundan emin misin? Duan Jian günlerce uçarak bu sarayı arıyor, henüz Çöl Sarayı’na dair herhangi bir şey bulamadık." dedi.

 

"Çöl Sarayı kesinlikle bu civarda bir yerde. Aramaya devam ediyoruz!" dedi Nie Li bir süre sessiz kaldıktan sonra.

 

Lu Piao, Nie Li'nin kendinden emin bir şekilde konuşmasını görünce "Tamam. Aramaya devam." dedi.

 

Grup dinlenmeden Çöl Sarayı’nı aramaya devam etti.

 

Nie Li kaşlarını çattı. Hafızasına göre Çöl Sarayı buralarda bir yerde olmak zorundaydı. Neden bu kadar uzun süre aradıktan sonra Çöl Sarayı’na dair herhangi bir şey bulamamışlardı acaba? Bu kadar muazzam ve ihtişamlı bir yapıyı bulmak bu kadar zor olmamalıydı!

 

Nie Li anıları içerisinde Çöl Sarayı’nın yerini bulmaya çalışırken yürümeye devam etti. Yavaş yavaş düşüncelere daldı.

 

Yürürken bir yandan da zihninde önceki hayatında yaşadıklarını canlandırıyordu.

 

Önceki hayatında, yanında bulunan insanlar birbiri ardına ölünce bu sonu olmayan çölde en son sadece kendisi kalmıştı. Sanki rüyadaymış gibi bilincini kaybetti. Tek başına çok uzun bir süre yürüdükten sonra ufukta büyük bir saray gördü.

 

Bu muazzam sarayı gördüğü zaman onu Tanrılar’ın yaptığını düşünmüştü.

 

Adım adım Çöl Sarayı’na ilerlemeye başladı. Bedeni Çöl Sarayı’na yaklaştıkça altın bir ışık tarafından sarmalandı. Kapısının önüne geldiği zaman iterek kapıyı açtı ve içeriden gözlerini kapamasına neden olacak bir ışık yayılmaya başladı. Zorlayarak gözlerini açtı ve sarayın içinde duran heykelleri gördü. Hiç bir heykel birbiriyle aynı değildi. Altın Zırh giymiş bir dev, yoksul görünümlü küçük bir kız ve çok sayıda fantastik canavarlar... Bu dev heykellerin önünden geçen bir yolu takip etti.

 

Yolu takip ettikten sonra tuhaf bir sunağın önüne geldi. Bu sunağın tam ortasında ise Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı bulunuyordu.

 

Bu gizemli kitaptan garip bir enerji yayılıyordu. Nie Li elini uzattı ve kitabı aldı. O andan itibaren Nie Li'nin hayatı geriye döndürülemeyecek bir şekilde değişmişti.

 

Nie Li bilinçsizce anıları arasında kaybolmuş şekilde yürümeye devam etti. Yüzünde hiç bir ifade yer almıyordu. Duygusuzdu.

 

Nie Li'nin bu garip tavrını fark eden Du Ze ve diğerleri onu takip etmeye başladılar. Neler olup bittiğine dair en ufak bir fikirleri bile yoktu.

 

Lu Piao, Nie Li'yi kendine getirmek için ona yaklaşıp ellerini uzattı fakat Du Ze onu durdurdu. Nie Li pratik yapıyormuş gibiydi.

 

Nie Li bin metre civarında yürümeye devam etti ve daha sonra birden gözlerini açtı. Gözlerini açıp önünde duran boşluğu baktığı zaman şok olmuştu.

 

Diğerleri de Nie Li'nin baktığı alana bakmaya başladı. Onların önünde sonsuz bir çöl bulunuyordu, Çöl Sarayı’na dair herhangi bir belirti yoktu. Bir de önlerinde, kumların arasında bulunan bir kaç tane heykel parçacığı bulunuyordu.

 

Bu heykeller binlerce yıl önce yapılmış gibiydiler. Onlar çok fazla yıpranmışlardı.

 

Rüzgar sanki onlara bir şey anlatmak istiyormuş gibi ıslık çalıyordu.

 

"Bu nasıl olur?" Nie Li şok olmuş bir biçimde önündeki manzaraya bakıyordu. Önceki hayatında buraya geldiği zaman Çöl Sarayı muazzam ve heybetli bir görünüşe sahipti, sanki Tanrılar tarafından inşa edilmiş asla yıkılamaz bir yapı gibi dikiliyordu gözünün önünde. Fakat bu hayatında Çöl Sarayı artık harabeden başka bir şey değildi.

 

Lu Piao kafası karışmış bir ifadeyle Nie Li'ye baktı ve "Nie Li sorun nedir? Burası senin bahsettiğin Çöl Sarayı mı? Sen buranın muazzam ve heybetli bir yer olduğunu söylememiş miydin? Neden burası harabelere dönmüş?" dedi.

 

 

Du Ze ve diğerlerinin de kafası karışmıştı. Buraya gelmeden önce Nie Li onlara Çöl Sarayı’nın muazzam ve heybetli bir yer olduğundan bir çok kere bahsetmişti. Nie Li'ye göre bu yer Tanrılar tarafından yapılan bir yerdi.

 

Fakat şu anda önlerinde bulunan şey hiçte Nie Li'nin anlattığı gibi durmuyordu.

 

Görüşe göre Nie Li, Çöl Sarayı’nın varlığını bir haritadan öğrenmişti. Fakat buraya geldikleri zaman Çöl Sarayı’nın çoktan yıkıldığını gördüler. Muhtemelen Şeytan Canavarları tarafından yıkılmıştı.

 

Fakat Nie Li şu anda bunun nasıl gerçekleştiğini bilmiyordu. Nie Li olan bitene bir türlü anlam veremiyordu. Nie Li'nin başı ağrımaya başladı. Anılarından yola çıkarak sunağın olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Fakat sunağın olduğu yer paramparçaydı. Önceki hayatında gördüğü Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı’ndan bahseden yazılar bile silinmişlerdi.

 

Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı nereye gitmişti?

 

Yok olmuş olabilir miydi?

 

Nie Li'nin kafasına sanki patlayacakmış gibi hissettiren bir ağrı saplandı. Gözleri kararmaya başladı. Du Ze, Lu Piao ve diğerlerini görememeye başladı.

 

"Ahhhh!" Nie Li sanki beyni patlamış gibi hissediyordu. Acı dolu bir şekilde bağırmaya başladı!

 

"Nie Li, neler oluyor?"

 

"Nie Li!" Xiao Ning'er ve Ye Ziyun aynı anda bağırdılar.

 

Fakat Nie Li önce sesleri duymamaya başladı daha sonra bilinci kapandı ve yere düştü.

 

Çöl Sarayı artık yoktu!

 

Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı gitmişti!

 

Tam olarak neler oluyor burada? Nie Li'nin bilinci sonsuz bir karanlığın içine dalarak kayboldu.

 

Bir ay sonra, Şanlı Şehir!

 

Geçen süreye göre Şanlı Şehir bir hayli gelişmişti. Cehennem Hapsi Bölgesi’nden ve Göksel Kader Yaylası’ndan buraya gelen insanlar kendilerine burada ev yapmışlardı. Şanlı Şehir eskiye göre daha da canlanmıştı. Şehrin Surları bir kaç metre daha yükseltilmişti ve şehrin üstünde bir enerji bulutu bulunuyordu.

 

Şehrin savunması da arttırılmıştı, toplamda beş tane On Bin Şeytan Canavarı Düzeni kurulmuştu, üstüne bir kaç tane savunma düzeni daha kurulmuştu. Eskisine göre daha büyük bir şeytan canavarı sürüsü saldırsa bile Şanlı Şehir bu saldırıdan sağ çıkabilirdi.

 

Kutsal Orkide Enstitüsü’nün savaş alanında, çok sayıda genç eğitim yapmaktaydı.

 

Gençler çok enerjik bir şekilde pratik yapıyorlardı. Sahanın kenarında bulunan ağaç rüzgarla sallanıyordu.

 

Bu gençlerin hepsi güçlü gelişim tekniklerine çalışıyorlardı. Burada bulunan gençlerin büyük bir çoğunluğu şimdiden Gümüş Seviye Şeytan Ruhçusu olmayı başarmışlardı bile.

 

Bu gençler büyüdüğü zaman Şanlı Şehrin koruyucuları olacaklardı. Bu alandan çokta uzak olmayan bir kısımda üç dört yaşlarında çocuklar gülerek oyun oynuyorlardı.

 

Savaş alanından çokta uzak olmayan bir ağacın üstüne metalden yapılma bir kuş bulunuyordu. Bu kuşa bakan herhangi bir uzman, onun tatmin olmuş bir ifadeyle gülümsediğini görebilirdi.

 

Kısa bir süreliğine ağaçta duran kuş daha sonra bir ışık demetine dönüşerek ortadan kayboldu.

 

Şehir Lordunun Konağında.

 

Ye Ziyun kendi avlusunda banyo yapıyordu. Yüzünde hüzün vardı. Bir ay geçmesine rağmen Nie Li hala bilincini geri kazanamamıştı. Bu zaman zarfı içerisinde Xiao Ning'er ve Ye Ziyun dönüşümlü olarak Nie Li ile ilgilenmişlerdi. Şu anda ilgilenme sırası Xiao Ning'er'deydi.

 

O, suda yansımasını izliyordu. Onun mükemmel bedeni suyun yüzeyinden yansıyordu.

 

İki damla gözyaşı yüzünden suya düştü. Ziyun, Nie Li'ye kendisi için ne kadar önemli olduğunu söylemek istiyordu fakat şu an bunları söylemesi için çok geçti.

 

Kalbi acıyla dolup taşıyordu ve aynı zamanda Cennet’e dua ediyordu. Nie Li'nin bilincini kazanması için hayatında vazgeçebilirdi.

 

Aniden Ye Ziyun'un kapısı çalındı ve Xiao Xue "Ye Ziyun, görünüşe göre Nie Li'nin bilinci yerine geldi. Ning'er seni çağırıyor." dedi.

 

"Nie Li bilincini geri mi kazandı?" Ye Ziyun bir anlığını donup kaldı. Daha sonra hızlıca sudan çıktı. Küçük şeyler hakkında düşünecek zamanı yoktu. Yumuşak beyaz teninden damlayan suları önemsemeden üzerine bir şeyler giydi ve avlusundan dışarı çıktı.

 

Odasından çıktıktan sonra farklı bir avluya geçti.

 

Şehir Lordu Konağının farklı bir avlusunda, Nie Li bir yatağın üzerinde gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Ara sıra yüzünde acı bir ifade oluşuyordu.

 

Ye Ziyun gittikten sonra başında Xiao Ning'er beklemeye başlamıştı. Bütün bir ay boyunca bu ikili sırasıyla Nie Li'nin başında beklemişlerdi. Yüzünde yorgun bir ifade vardı, gözleri kırmızıydı. Ağladığı her halinden belliydi. Kendi ruh gücünü Nie Li'nin ruh bölgesine göndermek için beyaz yeşim elleriyle onun bedenine bastırıyordu. Nie Li'nin elinin hafifçe hareket ettiğini fark ettiği an Xiao Xue'den Ye Ziyun'a haber götürmesini istemişti.

 

Önceleri sanki Nie Li'nin bütün ruh gücü tükenmişti. Ne denerlerse denesinler hiç başaralı olamamışlardı. Fakat şu anda Nie Li'nin ruh gücünün geri geldiğini hissetmeye başlamıştı. Gözyaşlarını sildi ve Nie Li'nin ruh bölgesine daha fazla ruh gücü göndermeye başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr