Bölüm 251: Jindan

avatar
10578 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 251: Jindan


Çevirmen: AllenWalker  Düzenleyen: Asile

 

 

Nie Li dikkatini ve düşüncelerini farklı bir yöne çevirdi.

 

Bu pratiğini tamamladıktan sonra yumurtayı yok etmeyi planlıyordu. Az önce hissettiği kana susamışlığa dayanarak bu yumurtanın içinde kesinlikle çok tehlikeli bir yaratığın bulunduğunu düşünüyordu.

 

Nie Li tam bunları düşündüğü sırada yumurtanın kabuğu kırıldı. Hemen gözlerini açtı ve yumurtayı bulunduğu yerden çıkararak yumurta kabuğunun hızla parçalanmasını izledi. Ortamda korkunç bir enerji salınımı meydana geldi.

 

"Kırmaya zamanım kalmamış bile!" dedi Nie Li kaşlarını çatarak.

 

Yu Yan'ın bakışları da Nie Li'nin elinde tuttuğu yumurtaya kilitlenmişti.

 

Yumurta kabuğu kırıldıkça etrafa korkunç enerji dalgaları yayılmaya devam ediyordu. Kabuğun kırılan kısmından altın sarısı yuvarlak bir kafa dışarı çıktı. Hemen ardından bedeni yapışkan bir sıvıyla kaplı, top benzeri bir yaratık zıpladı ve yere düştü.

 

Nie Li bakışlarını bu yaratığın üstüne çevirdi.

 

Yere çakıldıktan sonra titreyerek ayağa kalktı, bu küçük yaratık altın renginde bir bedene sahipti. Göğüs kısmı diğer yerlerine oranla daha büyüktü ve sırtında bir çift kanat vardı. Yürümeye çalıştığı zaman bedeni bir ördek gibi sağa ve sola yalpalıyordu. Büyük gözlerini fal taşı gibi açtı.

 

"Koo, Koo." Küçük yaratık sağa sola yalpalayarak Nie Li'nin yanına geldi ve yuvarlak başını Nie Li'nin ayağına değdirdi.

 

Nie Li, yaratığı öldürmek için Üç Yasanın Enerjisini bir araya toplamıştı fakat bu küçük yaratığın masum ve zararsız yüzünü gördüğünde durdu.

 

Bu küçük, tahmin ettiği kadar korkutucu gözükmüyordu. Nie Li hala ruh bölgesinin bu küçükle bağlantılı olduğunu hissedebiliyordu.

 

Bu küçüğün kuluçka dönemi sırasında açığa çıkarttığı güç çok güçlü olduğundan dolayı Yu Yan'da ondan korkmuştu. Fakat yumurtadan çıkan bu küçüğü gördüğü zaman Yu Yan bile çok şaşırmıştı.

 

Yu Yan, Nie Li'ye "Nie Li, bu yaratığın cinsi ne?" diye sormadan duramadı.

 

Nie Li küçüğün aurasını hissetmeyi denedi fakat bu küçükten en ufak bir enerji dalgalanması bile hissetmeyi başaramadı. Nie Li, bu küçüğün yumurtanın içinden çıkan yaratık olduğu gerçeğini bir türlü kabullenemedi. Yumurtadan çıkmadan önce bu küçük Nie Li'den bir deniz oluşturmaya yetecek kadar Yasa Enerjisi özümsemişti fakat şimdi bu küçükten gelen en ufak bir enerji dalgalanması bile yoktu.

 

"Koo, Koo." Küçük Yu  Yan'a doğru çocuksu bir ses tonuyla ağladı.

 

Yu Yan'ın sert bakışları bir anda yumuşadı ve "Bu küçük adam hiçte tehlikeli durmuyor. Onu yanımıza alsak mı?" dedi.

 

Nie Li'nin bakışları tekrar küçük adama kilitlendi. Yumurta çatladığı an Nie Li çok korkutucu bir kana susamışlık hissetmişti. Fakat şu anda önünde duran masum ve budala küçüğe bakınca onunda kalbi yumuşamıştı. Sonuçta az önceki kana susamışlık onun atalarından kan yoluyla kendisine kalan kana susamışlıktı. Bu küçük adam daha yeni doğmuştu ve öldürülmeyi hak edecek herhangi bir kötülükte bulunmamıştı.

 

Üstüne bu kanında bulunan kana susamışlık Nie Li için pek bir sorun teşkil etmiyordu. Nie Li yeni doğan bu küçük adam üzerinde kendi enerjisini kullanarak kanında bulunan atalarının kana susamışlığını silebilirdi ve gelecekte bu küçük adam ataları kadar korkunç olmayabilirdi.

 

"Onu öldürmeyeceğim." dedi Nie Li. Çoktan bu küçük adamı kendi istediği şekilde büyütmeye karar vermişti.

 

"Koo, Koo." Bu küçük adam açıkça Nie Li ve Yu Yan'ın ne hakkında konuştuklarını anlamadığını belli eden salakça bir ifadeyle onlara bakıyordu.

 

Bu küçük adamın sevimliliği karşısında yumuşayan Yu Yan ona doğru uçmaya başladı. Yanına indikten sonra onun yuvarlak başını okşayarak "Bu andan itibaren bizimle birliktesin. Bizim sözümüzden dışarı çıkma, tamam mı?" dedi.

 

Küçük adam Yu Yan'ın söylediklerini anlamış gibi kafasını aşağı yukarı salladı.

 

"Nie Li, Bak! Görünüşe göre bu küçük beni anlıyor." dedi Yu Yan. Bu küçüğün onu anlamasından dolayı çok şaşırmıştı.

 

Küçük ağzını açtı ve hemen yanında durmakta olan Yu Yan'ın üzerindeki kıyafetin bir kısmını ısırdı. Daha sonra kopardığı parçayı yemeye başladı.

 

Yu Yan'ın kıyafeti Yasa Enerjisinden oluşuyordu ve sıran bir kişinin bu elbiseyi parçalaması imkansızdı. Fakat bu küçük adam elbiseyi kağıt yırtarmış gibi yırtmıştı. Hazırlıksız yakalandığından ötürü Yu Yan'ın kıyafetinin belden aşağısı tamamen yırtılmıştı, geride sadece pembe bir yırtık benzeri bir şey kalmıştı. Onun mükemmel tombul poposu ortaya çıkmıştı.

 

Bu sahneyi görür görmez Nie Li gülmeye başladı. Yu Yan dışarıya karşı sürekli asil bir tavır sergiliyordu fakat az önce elbisesi bu küçük adam tarafından yırtılmıştı. Şans Yu Yan'dan yanaydı ki şu anda burada kendilerinden başka kimse bulunmuyordu aksi taktirde Yu Yan bir daha halk içinde yüzünü gösteremeyecek kadar utanırdı.

 

Yu Yan'ın yüzü anında kararmıştı. Nie Li'nin omzuna uçarak geldi ve hemen yasa enerjisinden oluşan bir başka kıyafet yaptı kendisine.

 

"Seni sapık küçük! Seni öldürsek daha iyi olur bence." dedi Yu Yan. Sesi çok soğuk çıkmıştı ve bakışları ise öldürme niyetiyle doluydu.

 

Küçük adam Yu Yan'ın elbisesini yerken kafasını yere doğru eğdi ve yemeğinin tadını çıkardı. Nie Li ise gülümsemesini bir türlü bastıramamıştı. "Yu Yan Abla, bunu bilerek yapmadı. Yemeye çalıştığı şeyin senin kıyafetin olduğunun farkında değil, bu küçük onu sadece Yasa Enerjisi olarak görüyor. Görünüşe göre bu küçük adam Yasa Enerjisi’yle hayatını sürdürüyor." dedi Nie Li.

 

Yu Yan somurttu. Her ne kadar Nie Li onun bedenini çıplak bir şekilde daha önce görmüş olsa da o zaman bedenini yeniden oluşturuyordu. O durum için kimseyi suçlayamazdı. Fakat bu sefer onun kıyafeti birisi tarafından yırtılmıştı ve Nie Li bir kere daha onun çıplak bedenini görmüştü. Bu durumdan dolayı Yu Yan çok fazla utanmıştı.

 

Nie Li'nin sözleri Yu Yan'ı biraz sakinleştirmişti. Nie Li'ye göre Yasa Enerjisi bu küçük adam için yemekten başka bir şey değildi. Bu küçük yaratık kıyafetin ne olduğunu henüz öğrenmemişti.

 

"Küçük adam, sen bir bayanın kıyafetlerini öylece yiyemezsin. Anlıyor musun?" dedi Nie Li yarı diz çökmüş bir şekilde küçük adamın başını okşayarak.

 

Küçük adam Nie Li'nin ne dediğini anlamış bir şekilde kafasını aşağı yukarı salladı. Büyük yuvarlak gözleri etrafta bir süre gezindikten sonra Yu Yan'ın yeniden oluşturduğu kıyafetine kitlendi. Gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı ve bir anda ağlamaya başladı.

 

Küçük adamın bu hareketini gören Yu Yan elbisesini tuttu ve uzun ince bacaklarını kıstırdı. Yüz ifadesi farklı bir hal almıştı.

 

Yasaların Enerjisinden oluşan bir kıyafeti normal koşullarda güçlü silahlar kullanılarak bile yırtmak imkansız bir durumdu. Bu zamana kadar Yu Yan kıyafetinin yırtılmasına karşı endişeli değildi. Fakat küçük adamın keskin dişleri onun kıyafetini bir kağıtmış gibi yırtmayı başarmıştı.

 

Yu Yan şu anda çok fazla depresifti.

 

Nie Li sinirlenmiş bir şekilde ellerini iki yana açtı ve "Benim aklıma başka bir fikir gelmiyor. Bir anda bu küçük adam insan dilini anlamamaya başladı. Görünüşe göre Yu Yan Abla, bundan sonra sıradan elbiseler giyeceksin." dedi.

 

Sıradan elbiseler mi? Yu Yan'ın yüz ifadesi kararmıştı. Ruhani Tanrılar arasında ki bir savaşta sıradan elbiseler ne yapabilirdi ki? İlk girdiği savaşta elbiseleri parçalanırdı.

 

"Neden günlük giydiğin kıyafeti normal kıyafetlerden seçmiyorsun? Yasa Enerjisinden yapmış olduğun kıyafeti saklarsın. Gerektiği zaman giyersin." dedi Nie Li gülerek.

 

Nie Li ve Yu Yan birbirleriyle konuşurken küçük adam çevreyi incelemeye başladı. Yiyebileceği bir şeyler arıyordu. Midesi artık açlıktan dolayı guruldamaya başlamıştı. Aniden bir şeye tepki verdi ve ağzını açarak havayı içine çekmeye başladı.

 

Beşinci katta bulunan siyah alevler hızla büyük bir girdabın içine doğru çekilmeye başladı.

 

Bu küçük adamın midesi bir bataklık gibiydi. Beşinci kattaki alevleri içine çekmeye başladığı zaman midesi şişmeye başladı. Kısa bir süre sonra beşinci kattaki alevler tükenmişti. Alevleri içine çektikten sonra küçük adam yuvarlak bir top haline dönmüştü. Karnına kısa kanatlarıyla vurdu, görünüşe göre bu yemekten oldukça zevk almıştı. Bu dakikadan sonra artık normal bir şekilde yürüyemedi, bir top gibi etrafta yuvarlanıyordu.

 

Nie Li ve Yu Yan bu sahne karşısında şok olmuşlardı.

 

Az önce Kara Cehennem Kulesi’nin beşinci katında bulunan alevler bu küçük adam tarafından mideye indirilmişti.

 

Nie Li'nin kafa derisi karıncalanmaya başladı. Bu küçük adam çok tehlikeliydi. Bu canavar her türden enerjiyi mideye indirebiliyor gibi duruyordu. Doğduğu an çok korkutucu olan bu küçük adam büyüyünce nasıl bir hal alacaktı acaba? Nie Li bu küçük adamla ne zamana kadar başa çıkabileceğini kestiremiyordu.

 

Küçük adam Nie Li'nin bacağına yapıştı, çok itaatkar duruyordu.

 

Nie Li kısa bir süreliğine sessizliğe bürünmüştü. Ruh gücü sayesinde küçük adamla arasında olan bağlantıyı hissetti ve bundan dolayı kalbi yumuşadı. Unut gitsin, bu küçük yaratığın kanında bulunan mirası yeniden şekillendirme planına devam etmeye karar verdi.

 

Bu sıralarda, Ölüm Bölgesinin Dokuzuncu Katmanında.

 

Yedi uzman birbirlerine şaşkınlık dolu ifadelerle bakıyorlardı.

 

"Bu küçük adam tam olarak hangi tür şeytan canavarı? Nasıl bu kadar güçlü olabiliyor? Gerçekten de Kara Cehennem Kulesi’nin beşinci katında bulunan bütün siyah alevleri yuttu." dedi Tian Hun. Yüzü şaşkınlık doluydu.

 

Cehennemin Efendisi hafifçe kaşlarını çatarak "İçimizden hiçbiri bu yaratığı daha önce hiç görmedi. Korkarım ki bu yaratık bir şeytan canavarı değil, o bir ruhani canavar." dedi.

 

"Bir Ruhani Yaratık mı? Hem de antik bir kan soyuna sahip?" Ling Yun ve diğer uzmanlar daha da şaşırmışlardı. Fakat şöyle sakin kafayla bir düşündükleri zaman böyle bir gücü doğduğu anda sadece ruhani canavarlar açığa çıkartabilirlerdi.

 

"Ruhani yaratıklar daha yumurta çatlamadan efendileri kabul ederler ve ikisi arasında bir bağ oluşur. Efendisine sarsılmaz ve güven dolu bir ruh bağıyla bağlanırlar. Bu gencin şansı oldukça fazla, bir ruhani canavarı yumurtasından dışarı çıkarabilmiş. Bizim gibi oldukça yaşlı olan uzmanlar bile şimdiye kadar hiç düşük seviyeli bir ruhani canavarla karşılaşmadı." dedi Tian Hun kıskanmış gibi gelen bir ses tonuyla.

 

Ejderha Kalıntıları Bölgesi’nde bile Ruhani Canavarlar oldukça nadir bulunuyordu.

 

Nie Li yavaş yavaş küçük adama doğru eğilmeye başladı. Geçmiş hayatında Nie Li bir ruhani canavara sahip olduğundan dolayı bu canavarın ne olduğuna dair bilgisi vardı. Ruhani bir canavar yumurtadan çıktıktan sonra efendisiyle kırılamayan bir ruhani bağ kuruyordu.

 

Fakat bu küçük adam yumurtadan çıktıktan sonra Nie Li aralarında olan ruh bağının varlığını zar zor hissedebilmişti. Bu bağ kesinlikle kırılamaz bir bağ değildi.

 

Nie Li bu Ruhani Canavar’ın kesinlikle sıradan bir ruhani yaratık olmadığının farkındaydı.

 

Bu küçük adamın tatmin olmuş gibi görünen ifadesini gördüğü zaman Nie Li bu durumu eğlenceli bulmuştu. Bu küçük adam kesinlikle çok iyi bir Ruhani Görüşe sahipti.

 

"Senin adın bundan sonra Jindan.**" dedi Nie Li gülerek. Şu anda bu küçük o kadar yuvarlak görünüyordu ki bir yumurtadan farksızdı. Üstüne bir de bedeni altın sarısı renkte olduğu için bu isim bu küçüğe en uygun isimdi.

**Jindan, Altın yumurta demekmiş.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44224 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr