Bölüm 154: Sürpriz Saldırı

avatar
5859 2

Tales of Demons & Gods - Bölüm 154: Sürpriz Saldırı


 

Çeviri: AllenWalker Düzenleme: Accoladia

 

“Yaşlı tilki Sikong Yi, kesinlikle bizim vahşi doğaya doğru kaçacağımızı düşünmüştür. Vahşi doğanın zemini düz, saklanacak çok fazla yeri de yok, bunlardan dolayı orada kaçmak için çok bir şansımız yok. Yani biz onların düşündüğü şeyin tam tersini yaparak bu ormanda saklanacağız. Bugün ki mesele kesinlikle Gümüş Kanat Kabilesinde bir kaosa neden olmuştur. Şu anda Gümüş Kanat Kabilesi ağır kayıplar yaşamıştır, düşman aileler onların bu kadar kolay kendilerini toplamalarına müsaade etmeyip kesinlikle saldırıya geçeceklerdir. Bu saldırılardan dolayı Gümüş Kanat Kabilesinin zayıf bir anını bulup buradan kaçmaya çalışacağız.” dedi Nie Li.

 

“Senin gibi birisini kışkırtmak yaşlı tilki Sikong Yi’nin hayatı boyunca yaptığı en şansız hareket olmuştur büyük ihtimalle.” dedi Du Ze.

 

Xiao Ning’er, Nie Li’nin yüzüne bakınca istemsizce dudakları kıvrıldı ve gülümsemeye başladı. Nie Li her zaman diğerlerinden farklı olmuştu. Nie Li Gümüş Kanat Kabilesi gibi büyük bir aileye istediği zaman girip istediği zaman çıkabilen birisiydi.

 

Nie Li bir şey hissetti ve Xiao Ning’er’in olduğu tarafa döndü. Bu ikisinin gözleri birbirine kilitlendi. Nie Li’nin kendisine baktığını gören Xiao Ning’er hemen kafasını aşağı doğru eğdi, Onun yanakları hemen kızarmaya başladı.

 

Nie Li utanarak eliyle burnunu kaşıdı.

 

K.N: Şunu da al kadroya yeter artık. Olmadı bazen kulübede oturur.:D

 

Aniden, Nie Li bir şeyler düşünmeye başladı ve “Çocuklar siz burada kalın, ben bir yere kadar gidip geleceğim.” dedi.

 

Xiao Ning’er endişeli bir ses tonuyla “Nie Li, ne yapmayı planlıyorsun?” diye sordu.

 

Nie Li madenleri olduğu tarafa doğru bakıyordu. Eğer şu anda madenlere doğru gitmeye çalışsaydı kendisini tehlikeli bir duruma sokacağı kesindi fakat gözü yaşlı çocuğu hatırlayınca ona bir yardım eli uzatmaya karar verdi.

 

“Endişe etmeyin, ben kesinlikle geri geleceğim. Sizler çok dikkatli olun kendinizi açığa çıkartacak hiçbir harekette bulunmayın.” dedi. Gülümseyerek önündeki karanlığa doğru atladı ve yavaşça gözden kayboldu.

 

Duan Jian, Nie Li’nin gözden kayboluşu izlerken kaşlarını çattı. Nie Li ona ne yapması gerektiğiyle ilgili hiçbir şey söylememişti bundan dolayı kendini biraz rahatsız hissetti.

 

Ç.N: Bu çocuk gıda ile değil de “Emir” ile çalışıyor galiba.

 

Gümüş Kanat Kabilesi, maden ocaklarının olduğu yeri çok sıkı koruyordu. Bu alan insanların dolaşmasına yasaklanmış bir alan olduğu için her zaman çok sıkı korunuyordu. Bundan dolayı Nie Li bu bölgeye Ateş Patlaması desenlerinden yerleştirememişti. Gümüş Kanat Kabilesinin her yerinde patlamalar meydana gelirken burada tek bir patlama bile olmamıştı.

 

Fakat, diğer yerlerde patlama olduğundan dolayı burada da bir kaos ortamı vardı. Maden ocağında çalışan işçiler bu karışıklıklardan faydalanmak istemiş gibi duruyordu.

 

“İzin almadan hareket eden kim olursa olsun hepsini öldürün!!” Sikong Shou diye net bir sesle emirler yardırıyordu. Kılıcını havaya kaldırdı ve büyük bir güçle birlikte aşağı doğru indirdi. Kılıcı sallamasından dolayı altı maden işçisi hayatını kaybetti.

 

İsyan başlatan diğer madende çalışan köleler bu sahneyi gördükten sonra biraz sakinleşmiş ve geri çekilmişlerdi. Sikong Shou, Altın Seviye bir savaşçıydı ve bu kölelerin hiç biri ona rakip olamazlardı.

 

Sikong Shou’nun gözleri kana susamış ve öldürme niyeti içeren bir aura yayıyordu. “Birkaç tane çöp parçası isyan mı başlatmaya çalışıyor?” diye bağırdı.

 

Diğer muhafızlarda kılıçlarını çekmiş isyan çıkartan köleleri korkutup bastırmaya çalışıyorlardı. Sikong Shuo kafasını kaldırdı ve üç ağacın üstüne kurulan sarayın bulunduğu tarafa doğru bakmaya başladı. Gözlerine panik hakimdi. Onun neler olduğuna dair bir fikri yoktu, Düşmanlarının kendi bölgelerine saldırmış olacağını düşünüyor gibi bir hali vardı.

 

Eğer bu saldırıların kaynağı düşmanlarıysa, bu düşman diğerlerine göre biraz daha güçlüydü. Sonuçta Üç ağaç sarayını bile yok etmişti.

 

Eğer Gümüş Kanat Kabilesi bu saldırıdan dolayı yenilirlerse gelecek hayatlarında iyi zaman geçirebilecekleri fazla zaman bulamayacaklardı.

 

Madende çalışan kölelerin hepsi çok heyecanlı duruyordu. Onlara bu yerden kurtulabilecekleri bir umut ışığı yakılmıştı. Eğer Gümüş Kanat Kabilesi bu saldırılardan dolayı yenilirlerse geçmişte kaybettikleri özgürlüklerini geri kazanma şansları çok yüksekti.

 

Bu sıralarda NieLi, madenin köşesinde duran bir ağacın üstüne çıkmış etrafta ne olup bittiğini gözlemliyordu.

 

‘Yaklaşık olarak iki yüze yakın muhafız var. Bunlardan bir düzine kadarı Altın Seviye uzman gerisi ise Gümüş Seviye uzman gibi duruyor’ diye düşündü Nie Li. ‘Madende çalışan tüm köleler kan mührü ile damgalanmışlar. Yakınlarda bu mühürleri yerleştiren birileri olmalı. Normalde; bu mühürleri hazırlayanlar mühürlerden fazla uzaklaşamazlar. Aksi halde mühürler mesafe açıldığından dolayı kan mühürleri aktif hale gelip kölelerin hepsini öldürürdü. Bundan dolayı bu mühür uzmanları ilerdeki kulede yaşıyorlar gibi duruyor.’

 

Eğer Nie Li, kölelerin hepsini azat etmek istiyorsa bu mühür uzmanlarını bulup öldürmek zorundaydı.

 

Biraz düşündükten sonra Nie Li Gölge İblisi ile birleşti. Ve ilerde duran kulenin oraya doğru gizlice ilerlemeye başladı.

 

Bu kule yaklaşık bir düzine metre kadar yüksekliğe sahipti ve etrafında çok sayıda muhafız bulunuyordu. Nie Li gizlice ilerlerken etrafta bulunan muhafızlar patlamalar hakkında birbiriyle konuşuyorlardı. Sonuçta Gümüş Kanat Kabilesinin bölgesinde büyük patlamalar gerçekleşiyordu ve bu patlamalardan dolayı burada bulunan muhafızlarda etkilenmişlerdi. Böyle bir durumdan nasıl olur da etkilenmezlerdi ki?

 

Muhafızların dikkati dağıldığından dolayı Nie Li yavaşça görünmez modda ilerlemeye devam ediyordu.

 

Kulenin yakınlarında muhafızlara liderlik eden birisi kafasını aniden kaldırıp etrafa bakmaya başladı. Kılıcı çıkartıp soğuk bir ses tonuyla “Kim var orada?” diye bağırdı.

 

Yanında bulunan Gümüş Seviye muhafızlarda kılıçlarını çektiler hemen. Etrafı dikkatli bir şekilde süzmeye başladılar. Her an savaşacaklarmış gibi bir halleri vardı.

 

Fakat etraf tamamen boştu ve kimseyi görmeyi başaramadılar.

 

“Yanlış mı hissettim acaba?” Altın Seviye muhafız kendi kendine mırıldandı. Patlamalardan dolayı çok fazla paranoyaklaşmış olabilirdi. Gümüş Kanat Kabilesinin sınırları içerisinde bu kadar büyük patlamalar olduğundan dolayı kendisini biraz germiş olabilirdi.

 

Nie Li çoktan bu muhafızı geçip kuleye girmişti.

 

Eğer Nie Li’yi fark etselerdi o büyük ihtimalle ölmüş olacaktı.

 

Kulenin içinde yukarı doğru uzanan dönen merdivenler bulunuyordu. Bu merdivenlerde çok sayıda muhafız tarafından korunuyordu fakat bu muhafızların hepsi Gümüş Seviye uzmanlardı.

 

Nie Li, muhafızlardan bir tanesinin yanında görünmez moddan çıktı ve orak şeklindeki elleriyle muhafızın boynunu kesti. Muhafız sessiz bir çığlık attı ve yere kapaklandı. Anında ölmüştü.

 

Nie Li yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladı. Harekete geçince görünmez moda geçip bir muhafızın yanına geldiği zaman orağıyla hemen onu öldürüyordu. Bir biri ardına muhafızları öldürerek yukarı tırmanmaya başladı. En sona geldiği zaman ilerde bağdaş kurup oturan üç tane Altın Seviye uzman gördü. Bu üç kişi bir şey hakkında konuşuyorlardı.

 

“Gümüş Kanat Kabilesi büyük bir hasar aldı. Büyük ihtimalle bu saldırıdan dolayı oluşan hasarı kısa zamanda düzeltemezler. Büyük abi biz şimdi ne yapacağız?”

 

“Bir mühür ustası olarak herhangi bir aileye gitmemiz bize sorun teşkil etmez. Ayrıca gıda eksikliğinden dolayı da endişe etmemize gerek yok. Biz burada bekleyip ne olup bittiğini gözlemleyeceğiz. Eğer Gümüş Kanat Kabilesi bu saldırılardan sonra yenilirse efendimizi değiştiririz.” dedi bu üçlüye liderlik edem adam ve kahkaha attı.

 

Diğer İki Altın Seviye uzmanda kafalarıyla onayladılar.

 

Nie Li, kulenin tepesinde üç tane mühür uzmanı olabileceğini hiç düşünmemişti ve üstüne bu uzmanların hepsi Altın Seviye uzmanlardı. Kulenin tepesi bazı gizemli yazıt desenler ile çevrelenmişti ve burada gizemli bir enerji dalgası sirkülasyonu vardı.

 

Koruma yazıt desenleri mi? Bu üç adam gerçekten de güvende değiller? (Burasını yanlış çevirmiş olabilir yada ben de yanlış anlıyor olabilirim.) Tüm kuleyi kaplumbağa kalkanı şeklinde bir kalkanla çevirmişler. Ve bu kalkanı aktif hale getirildiği zaman bir Kara Altın Seviye uzman bile dışardan zor kırabilirdi. Üstüne bu adamlar dışarıda neler olup bittiğini öğrenmek için içeriye bir yazıt deseni de oymuşlardı.

 

Dışarıdan bir saldırıyı gördükleri zaman anında kalkanı aktif hale getirebilirlerdi. Saldıranlar Efsane Seviye uzman olmadıkları takdirde bu üç uzman içeride gayet güvenli bir şekilde yaşayabilirlerdi.

 

Nie Li içeri gizlice girdiği için bu uzmanlar onu fark etmedi dolayısıyla kalkanı aktif hale getirmemişlerdi.

 

‘Eğer içeri gizlice girmiş olmasaydım ben bile bu kalkanı kırmak için uzun bir zaman harcardım.’ diye düşündü Nie Li. Gözlerini yuvarladı ve gülümsemeye başladı. "Bu elemanlar çok sayıda maden işçisine mühür yerleştirdi. Bir mühür uzmanı olsan bile bu hareket çok şeytani bir harekettir. Siz çocuklar beni sinirlendirmemeliydiniz. Hem de hiç!!”

 

Eğer bu kalkanla başka birisi yüzleşseydi bu kadar kısa zaman içinde herhangi bir çözüm yolu bulamayabilirdi. Fakat Ni eLi farklıydı. Bu üç uzman çok sayıda defansif mühür yazsalardı bile Nie Li bu mühürlerin hepsini kolayca kırabilirdi.

 

Nie Li, kulenin duvarlarına şeytan kanıyla bir düzine kadar Ateş Patlaması deseni çizmeye başladı.

 

‘Bu Ateş Patlamaları bu kalkanı patlatmaya yeter galiba. Bu kalkan tiplerinin en büyük zaafı içerden gelen zararlara karşı oldukça zayıf olmalarıydı.’ diye düşündü içinden. Nie Li Gölge İblisi ile birleşimini geri çekti ve hızlıca Uzun Dişli Panda ile birleşti.

 

“Kim?” Üç uzman Nie Li’yi fark etti.

 

Nie Li fark edilmişti fakat artık çok geçti. Nie Li gülümsedi ve daha sonra Uzun Dişli Pandanın ağzı açıldı ve ağzından bir siyah bir beyaz küre kulenin içine doğru ilerlemeye başladı.

 

“Çabuk girişi mühürleyin!!”


“Girişi Mühürle!!”

 

Üç uzman hızlıca girişi mühürlemeye başladılar. Kulenin girişinde zayıf bir ışık parlamaya başladı. Nie Li girişin mühürlenmesini izliyordu giriş tam mühürlenmeden önce siyah ve beyaz küre girişten içeri geçmeyi başardı.

 

Kürelerin içeri girdiği gören Nie Li gülmeye başladı ve yumuşak bir ses tonuyla “Hoşça kalın!” dedi.

 

Nie Li cümlesini bitirdikten sonra pencerenin birinden dışarı atladı.

 

Bu üç mühür uzmanı kürelerin kendilerine doğru gelişini izlerlerken yüzlerine bir korku ifadesi yerleşmişti.

 

“Çabuk, bir yazıt desenle onu engelleyin!”


“Çabuk mühürle onları!”

 

Bu mühür uzmanları bir anda ölmüşlerdi. Siyah ve beyaz küreler büyük bir patlamaya sebep oldular. Patlamadan dolayı çok sayıda çığlık kulenin içinde yankılanmaya başladı. Bu çığlıklar bitmeden sırasıyla bir düzine patlama sesi yankılanmaya başladı. Kule patlamalardan dolayı düzinelerce metre havaya uçtu sanki büyük bir ateş sütunu gibi gözüküyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr