Bölüm 245: Ruh Mührü

avatar
8791 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 245: Ruh Mührü


Çeviri: AllenWalker Düzenleme: RubyCrow

 

 

 

Celestial Qilin'e bakarken Nie Li'nin ağzının kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve sinsi bir şekilde gülümsedi.

 

"Koca adam, madem bizi dinliyorsun kendi fikrini de söylemek istemez misin?" diye sordu Nie Li, zincirlerle bağlanmış olan Celastial Qilin'e bakarak.

 

Nie Li'nin söylediklerinden sonra diğerlerinin kafaları karışmıştı. Nie Li'nin kimle konuştuğunu bulmaya çalışıyorlardı.

 

Bir anda Celastial Qilin ciddi bir ses tonuyla "Velet, beni öldürüp ruhumu mu almak istiyorsun? Hmph! Fazla cüretkâr davranmıyor musun? Sahip olduğun güçle beni öldürebileceğini mi düşünüyorsun?" dedi.

 

Celastial Qilin'in konuşmasından sonra herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve olan biteni anlamak için mal mal etrafa bakınıyordu.

 

Bir şeytan canavarının insan dilinde konuştuğuna ilk defa şahit olmuşlardı.

 

Grubun içinden sadece Yu Yan Celastial Qilin'in konuşabildiğini bildiği için sakin kalmayı başarabilmişti. Fakat Yu Yan Celastial Qilin'in öldürülüp ruhunu almanın hiçte kolay bir mesele olmadığının farkındaydı. Hepsi beraber saldırsalar bile Celastial Qilin'le baş edebileceklerinden emin değildi.

 

Nie Li sakin bir şekilde ileri doğru birkaç adım attı ve daha sonra "Kara Alev Hapsi yazıt desenleri tarafından bağlanmak çokta rahat olmasa gerek, değil mi?" diye sordu.

 

"Rahat veya değil, bu durum seni zerre ilgilendirmez!" diye homurdandı Celastial Qilin.

 

"Şeytan Canavarları arasında Celestial Qilinler en güçlüleri olarak kabul edilir. Onlar hiç arkadaşları olmayan yalnız canavarlardır. Bedenlerinin içinde diğer tüm şeytan canavarlarını kıskandıran bir çekirdek bulunur. Sen hala genç olduğun için ve bedeninin içindeki çekirdek tam şeklini almadığından dolayı burada hapsedildin. Merak ediyorum da çekirdeğini beslemek için seni kim buraya hapsetti?" dedi Nie Li ve daha sonra Celastial Qilin'e bakarak gülümsemeye başladı.

 

Celastial Qilin'in gözlerinden dondurucu bir parlama yayıldı ve küçümseyici bir şekilde Nie Li'ye bakarak "İnsan, ne istiyorsun?" diye sordu.

 

Celastial Qilin, Nie Li'nin işin aslını bu kadar kısa bir zaman zarfı içinde anlamayı başaracağını hiç beklemiyordu ve bundan dolayı Nie Li'nin arka planını merak etmeye başladı.

 

"Seni özgürlüğüne kavuşturabilirim." dedi Nie Li ve hiç ses tonunu bozmadan düzgün bir şekilde devam etti. "Burada bir hayvan gibi öldürülüp çekirdeğinin alınmasına istekli misin?" diye sordu.

 

"Lan amına koduğumun veledi, sen kime hayvan diyorsun?" diye bedeninden yıldırımlar yayarak öfkeli bir şekilde bağırdı Celastial Qilin.

 

"Şu anda seninle çiftlik hayvanları arasında herhangi bir farkın olduğunu bana karşı savunabilir misin? Yetişkinlik çağına girene kadar burada hapsedileceksin ve daha sonra seni öldürüp çekirdeğini alacaklar." dedi Nie Li gülümseyerek aynı zamanda öfkeden çıldırmak üzere olan Celastial Qilin'e bakıyordu. Nie Li'nin planı Celastial Qilin'i olabildiğince sinirlendirmekti.

 

Celastial Qilin öfkeli bir şekilde kükreyerek "Velet, senin planının ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Sende beni öldürüp ruhumu almak istiyorsun. Seninle beni buraya hapseden insanlar arasında hiçbir fark yok. Seni dinlemem için bana bir sebep göster." dedi.

 

"Doğru ben senin şeytan ruhunla ilgileniyorum fakat seni öldürmek gibi bir niyetim yok. Biz gri alan tekniğini kullanabiliriz. Eğer Ruh Mührü yapmayı kabul edersen bedenini şeytan ruhuna dönüştürüp benim arkadaşımın ruh bölgesine girebilirsin." dedi Nie Li.

 

Nie Li'nin sözlerinden sonra Celastial Qilin kahkaha atarak "Tüm bedenimi şeytran ruhu haline döndürmekle beni öldürmek arasında nasıl bir fark var acaba? Siz insanlar kendinizi her zaman çok akıllı sanıyorsunuz değil mi? Beni kandırmak istiyorsun. Sence ben bu kadar kolay bir şekilde kandırılır mıyım?" dedi.

 

Nie Li hafifçe gülümseyerek "Elbette arada fark var! Eğer seni öldürüp şeytan ruhunu alırsak, ustan öldüğü zaman senin ruhunda yok olacaktır. Fakat Ruh Mührü kullanıp senin bedenini şeytan ruhuna döndürebilirsek bilincini kaybetmeyeceksin. Böyle olursa ustan öldüğü zaman sen özgürlüğüne kavuşmuş olacaksın. İnsanların yaş süreleri yüz yıldır. Celastial Qilin'lerin sonsuz yaşam sürelerine kıyasla yüz yıl çokta uzun bir zaman zarfı sayılmaz, değil mi?" dedi.

 

Nie Li'nin sözlerinden sonra Celastial Qilin sessiz bir şekilde düşünmeye başladı. Nie Li'nin söylediği şeyler Celastial Qilin için oldukça çekici bir konuydu.

 

Nie Li'nin sözlerinden sonra Du Ze kaşlarını çatmıştı. Bu teknik hakkında kafasına yatmayan bir şeyler vardı. Celastial Qilin bir gün ona ihanet ederse ne olacaktı?

 

Du Ze, Nie Li'ye baktı ve onun kendinden emin bir şekilde durduğunu gördü. Nie Li'nin bu duruşunu görünce Du Ze onun başka bir planının daha olduğunu düşündü. Bundan dolayı Du Ze endişesini dile getirmekten vazgeçti.

 

"Tamam. Senin dediklerini kabul ediyorum." dedi Celastial Qilin.

 

"O zaman, senin bana biraz kanından vermen gerek." dedi Nie Li.

 

Nie Li'nin söylediğini duyduktan sonra Celastial Qilin kaşlarını çatarak "Kanıma neden ihtiyacın varmış?" diye sordu.

 

Nie Li sakin bir şekilde "Kanın olmadan Ruh Mührünü nasıl yapabilirim." dedi.

 

Celastial Qilin soğuk bir ifadeyle ileriye doğru geldi ve "Beni mi koparıyorsun? Anlamadım ki! Ben daha önce hiçbir Ruh Mührünün fiziksel bedeni ruh haline dönüştürdüğünü duymadım." dedi.

 

Nie Li omuzlarını silkerek "Senin bilmediğin bir şeyin var olmadığını anlamına geldiğini nasıl düşünebiliyorsun? Bu dünyada binlerce gizli teknik bulunuyor ve bunların çoğunu senin bilmediğine eminim." dedi.

 

"Gerçeği fark etmediği mi düşünme? Beni kandırmaya çalışıyorsun! Dediğin doğru olsa bile kanımı sana vermeyeceğim!" dedi ve kükredi Celastial Qilin. "Farklı bir teknikle gelmediğin sürece senin dediğini kabul etmiyorum." diye devam etti.

 

Celastial Qilinlerin kanı oldukça değerliydi ve aynı zamanda kanlarında mirasları da bulunuyordu. Normal şartlar altında bir Celastial Qilin'in bedeni çok sert olduğundan dolayı sıradan insanlar onların kanlarını almayı başaramazlardı. Bundan dolayı Celastial Qilin hiçbir karşılığı olmadan beleş bir şekilde kanını vermek istemiyordu.

 

Celastial Qilinler oldukça zeki ve kurnaz şeytan canavarlarıydılar. Nie Li bunun farkındaydı, Celastial Qilin'in bir şeylerin peşinde olduğunun farkındaydı. Muhtemelen Celastial Qilin'in az önce Nie Li'nin teklifini çok hızlı bir şekilde kabul etmesinin sebebi Du Ze'yi öldürüp kendisini serbest bırakmayı düşünmesinden kaynaklanıyordu. Nie Li bunun farkına vardığı için önlem almaya çalışıyordu. Celastial Qilin'den aldığı kanla birlikte onu kısıtlayabilecekti.

 

Fakat Celastial Qilin sahip olduğu zekâdan dolayı Nie Li'nin planının farkına varabilmişti. Bundan dolayı kanını Nie Li'ye vermek konusunda çok isteksiz davranıyordu.

 

"Bu şartlar altında bir anlaşmaya varamayacağız gibi duruyor." dedi Nie Li.

 

"Anlaşmazsak anlaşmayalım. Sıkıntı yok. Ne olursa olsun sana kanımı vermeyeceğim." diye homurdandı Celastial Qilin ve devam etti "Bana yapabileceğin bir şey yok. En fazla burada kalmaya devam ederim. Beni şeytan ruhun yapaya istekli olan sensin. Eğer bu zincirleri kırmayı başarabilirsem hiç biriniz elimden kaçmayı başaramazsınız. Sizlerden bir kemik parçasının bile kalmasına izin vermeyeceğim." dedi.

 

Celastial Qilin'in sahip olduğu güç onun fiziksel gücünden kaynaklıydı ve bundan dolayı Nie Li ve diğerlerini bir düşman olarak görmüyordu.

 

Burnundan dışarı yıldırımlar çıkıyordu. Eğer düzen tarafından hapsedilmemiş olsaydı bu yıldırımlar bile Nie Li ve diğerlerini öldürmeye yetecek güce sahiplerdi.

 

"Nie Li çok zorlamana gerek yok." dedi Du Ze, Celastial Qilin'den yayılan güçlü baskıyı hissettikten sonra. Şu anda sahip oldukları güç seviyeleriyle Celastial Qilin'in bir parmağına bile zarar vermeyeceklerini fark etti.

 

Nie Li kafasını iki yana salladı ve "Bir Celastial Qilin bulmanın ne kadar zor olduğu hakkında herhangi bir fikrin yok. Ne olursa olsun onu senin şeytan ruhun yapacağım." dedi.

 

Celastial Qilin öfkeli bir şekilde ayağını zemine vurdu ve "Hmph, Cahil insanlar sizin sahip olduğunuz güçle bana bir şey yapmayı başarabilir misiniz? Sizin gibi milyonlarca insan öldürdüm!! Milyonlarca olmasa da yüz binlerce öldürmüşümdür. Burada hapsedilmeme rağmen bana ne yapabilirsiniz ki?" diye kükredi.

 

"Kendi kendini yaktın!" dedi Nie Li. Celastial Qilin bu kadar çok insan öldürmesiyle övündüğünü duyduktan sonra daha fazla nazik olmamaya kadar verdi Nie Li. Kafasını Duan Jian'a çevirdi ve "Duan Jian, bana biraz kanından ver." dedi.

 

"Tamam." dedi Duan Jian ve hiç tereddüt etmeden elini ısırdı, taze kanlar yaradan akmaya başladı.

 

Her ne kadar Duan Jian'ın bedeni çok fazla metalin kesemeyeceği kadar sağlam olsa da kendi sahip olduğu dişi karşısında kolayca delinmişti. Hızlı bir şekilde bir şişeyi kanıyla doldurdu.

 

Nie Li, Duan Jian'ın kanını aldı ve gizemli bir yazıt desen çizmeye başladı.

 

Yazıt desen Celastial Qilin'in çevresinde dönmeye başladı.

 

"Bu yazıt desenin türü ne acaba?" diye sordu Lu Piao.

 

"Duan Jian'ın kanının içerisinde kara alevlerin enerjisi bulunuyor. Bu yazıt desenler kuledeki kara alevlerin bu çevrede toplanmasına yardımcı oluyor." dedi Nie Li. Yazıt desenleri çizmeyi bitirdiği anda kara alevler ona doğru hızlı bir şekilde gelmeye başladı.

 

Çok fazla miktarda Kara Alev bir araya geldi ve korkunç bir ısı yayarak Celastial Qilin'in etrafında birikmeye başladı. Celastial Qilinlerin en büyük korkuları Kara Alevlerdi. Bu sebepten ötürü onu bu kara kuleye hapsetmişler olsa gerekti.

 

Sürekli yanmakta olan Kara Alevler, Celastial Qilin'in üzerinde muazzam bir baskı oluşturmuşlardı.

 

Sıcaklık hiç durmadan yükselmeye devam ediyordu.

 

Bu küçük insan kara alevleri bir noktada toplamayı başarmıştı! Bu saatten sonra kesinlikle acı oldu vakitler geçirecekti. Odanın sıcaklığının hiç durmadan yükselmesine rağmen Celastial Qilin hala geri adım atmamıştı.

 

Aynı zaman zarfı içerisinde, Dokuzuncu katmanda bir grup insan oturdukları yerden birbirleriyle muhabbet ediyorlardı. Masada Kara Cehennem Kulesini anımsatan siyah sular toplanıyordu.

 

Kara Cehennem Kulesinin içinde olup biten her şey bu insanlar tarafından kolaylıkla izleniyordu.

 

Siyah cübbeli bir uzmanın arkasında duran Xiao Yu eğilerek bu uzmanın kulağına "Baba, sana daha önce bir çocuğun yazıt desenler üzerindeki bilgisi benim sahip olduğum bilginin çok ötesinde olduğunu söylediğimde bana inanmamıştın. Artık bizzat şahit olduğuna göre bana inanıyor musun?" dedi.

 

"Bu çocuğun yazıt desenler üzerindeki bilgisi gerçektende olağanüstü. Üstüne onun sahip olduğu potansiyelde olağanüstü." dedi siyah cübbeli uzman. Bu altı kişi siyah su birikintisine doğru eğilmişlerdi ve az önce olanları pür dikkat izliyorlardı.

 

"Temsilci arkadaşlar, önceden hiçbiriniz bir karara varamamıştınız. Merak ediyorum da bu sefer bir karara varmayı başarabildiniz mi? Aynı zamanda anlaşmamızı da unutmayın lütfen. İlk öğrenciyi seçecek kişi İlahi Tüy Tarikatıdır." dedi Siyah Cübbeli adam gülümseyerek.

 

"Bir önceki toplanmamızda Şeytan Tanrısı Tarikatının kurallarından dolayı en fazla acı çeken tarikat bizim İlahi Tüyler Tarikatı olmuştu. Bundan dolayı umuyorum ki ilk seçim hakkını bize bırakmaya gönüllü olabilirsiniz."

 

Siyah cübbeli uzmanın yanında duran altı kişinin arasından beyaz cübbe giymiş güzel bir hatun "Daha önce anlaşmaya vardığımız şartlara kesinlikle uyacağız. Burada bulunan herkesin memleketi Minik Dünyadır. Her ne kadar farklı tarikatlara girmiş olsak da aramızda birbirimize karşı dikkatli olmamızı gerektirecek herhangi bir husumet bulunmuyor." dedi.

 

Minik Dünyada doğmamış herhangi bir kişi bu dünyaya girmeyi başaramazdı. Sadece Minik Dünyada doğmuş kişiler bu dünyaya girip çıkabilirlerdi. Fakat Ejderha Kalıntıları Bölgesinde bulunan büyük tarikatlar çok uzun yıllar önce Minik Dünyadan öğrenci almayı başarmışlardı. Burada bulunan temsilcilerde Minik Dünyada doğmuş olup bu büyük tarikatlara girmeyi başarmış uzmanlardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr