Bölüm 228: Tian Ling

avatar
9542 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 228: Tian Ling


Çeviri: AllenWalker Düzenleme: RubyCrow

 

 

 

 

 

Altın Kalkan kaybolunca Ye Ziyun etrafına bakındı. Bulundukları bölge karmaşa içerisindeydi.

 

Wugui Ailesi’ndeki uzmanlardan Wu Yu ve Ye Han hariç geri kalanlar ya ölmüşlerdi ya da yaralanmışlardı.

 

Savaşta olanları gözden geçirdikten sonra Ye Ziyun, tüm savaşın Nie Li tarafından yönetildiğini fark etti.

 

Nie Li'nin Efsane Seviye Yasaklanmış Tekniği ilk başta kullanmamasının sebebinin Efsane Seviye uzmanların savaşa dahil olmalarını beklemesinden kaynaklandığı fark etti.

 

Wugui Ailesi’ndeki Efsane Seviye uzmanlar Çiseleyen Gökyüzü Kesişini kullandıkları zaman Nie Li çoktan Altın Kalkanı kullanmaya hazır hale getirmişti.

 

Üstüne bu iki Efsane Seviye uzmanların Yin-Yang Patlamasının içerdiği enerjiyi okumada yanıldıklarını da fark etmişti.

 

Tüm bunları bilmesinden dolayı Nie Li rakiplerini tek hamlede yenmeyi başarabilmişti.

 

Ham güç bakımından Nie Li, Efsane Seviye uzmanlardan güçsüzdü.

 

Fakat Nie Li kendi gücünü kontrol etmede ve rakibinin gücünü ölçmede çok ustalaşmıştı.

 

Bir de elinde çok fazla gizli kozu vardı. Rakipleri Yin-Yang Patlamasından kaçsalardı bile hala kullanabileceği Ejder Bombaları vardı veya başka öldürücü teknikleri de olabilirdi.

 

Wu Yu ve Ye Han yaşananlar karşısında mal olmuşlardı ve hala kendilerine gelememişlerdi.

 

Nie Li'ye saldırması için görevlendirdiği bütün uzmanlar şu anda etkisiz hale getirilmişti. Acılar içerisinde ayakta duruyorlardı.

 

Nie Li soğuk bakışlarını Ye Han ve Wu Yu'ya kilitlemişti ve onların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı.

 

Nie Li’nin kendilerine göre doğru yürüdüğünü gören Wu Yu ve Ye Han gerilmeye başladılar.

 

Wu Yu büyük kılıcını eline aldı ve savunma pozisyonuna geçti.

 

Fakat onun avucu soğut terler dökmeye başlamıştı ve birazda titriyordu. O açıkça rakibi gibi Kara Altın Seviyenin zirvesinde bir uzmandı.

 

Fakat nasıl oluyor da Nie Li onun üstünde bu kadar fazla baskı oluşturabiliyordu?

 

Ye Han bir kaç adım geri çekildi. Nie Li'ye bakarken gözlerinde korku vardı.

 

O, Wugui Ailesi ile beraberdi. Onların sahip olduğu güçle Şanlı Şehir’i Nie Li ile beraber ezip geçmeleri lazımdı.

 

Fakat neden sürekli planları başarısız oluyordu?

 

Nie Li tam olarak kimdi? Neden bu kadar genç yaşta bu kadar güçlüydü?

 

Ye Ziyun'un kendisine öfkeli gözlerle baktığını gördüğü zaman eğer kendisini yakalarlarsa onun ölmeden gitmesine kesinlikle izin vermeyeceğini fark etti.

 

“Ye Ziyun biliyor musun? Yaptığım her şey senin içindi!” diye düşündü Ye Han.

 

Burada ölmek istemiyordu, çılgınca etrafında bakındı ve kaçabilecek bir yol aramaya başladı.

 

Aniden ileride dipsiz bir uçurumun girintili girişine kitlendi. Uçurumun bulunduğu tarafa doğru çılgınca koşmaya başladı.

 

Ye Han'ın kaçtığını gören Nie Li kaşlarını çattı ve hızlı bir şekilde onu kovalamaya başladı.

 

Her ne kadar Ye Han'ın bu dipsiz uçuruma atladığı zaman kesinlikle öleceğini bilse de onun bu şekilde gitmesine izin veremezdi.

 

Onu yakalayıp Ye Zong'a teslim etmek istiyordu.

 

Nie Li'nin Ye Han'ı kovaladığını görünce Wu Yu Ye Ziyun'a bir bakış attı ve ters yöne doğru ilerlemeye başladı.

 

Ye Ziyun, Ye Han'ın bulunduğu tarafa doğru bir bakış attı, dişlerini sıktı ve Wu Yu'na doğru kar fırtınası yönlendirdi.

 

"Beni kendi ellerinle mi öldürmek istiyorsun? Buna izin vermeyeceğim, ölsem dahi bu senin ellerinden dolayı olmayacak! Ben, Ye Han, ölsem dahi kötü bir ruh olarak geri döneceğim ve kaybettiğim her şeyi senden geri alacağım!" diye bağırdı Ye Han delirmiş bir adam gibi hareket ediyordu.

 

Elinde bir anda ortaya üç tane zehirli eşek arası ortaya çıktı ve Ye Han'ın emirleri doğrultusunda Nie Li'ye doğru ilerlemeye başladılar.

 

"Zehir İğneli Eşek Arıları mı?" Nie Li'nin yüz ifadesi hafiften değişmişti.

 

 Zehir İğneli Eşek Arıları çok korkutucu şeytan canavarlarıydı. İğnelerindeki zehir çok güçlüydü, iğneleri Kara Altın Seviyedeki bir uzmana battıklarında bu uzmanların bile kolaylıkla hayatlarını kaybetmelerine sebep olabilirdi.

 

Üstüne derileri oldukça serti, her türden saldırıyı engelleyebilme potansiyeline sahipti bundan dolayı bu şeytan canavarları öldürmesi oldukça zordu.

 

Nie Li'nin Ye Han'ın bu şeytan canavarlarını nereden bulduğuna dair herhangi bir fikri yoktu.

 

Avucundan dışarı Yasaların enerjilerini yönlendirdi ve Zehir İğneli Eşek Arılarına doğru saldırıya geçti.

 

Bang! Bang! Bang!

 

Üç eşek arısı anında patladı. Gerçekte Nie Li bu eşek arılarının zayıf noktalarını çok iyi bir şekilde biliyordu ve Yasaların Enerjisini iğne şekline çevirdikten sonra bu noktalara yönlendirdi.

 

Üç eşek arası içinden patladılar, anında ölmüşlerdi!

 

Her ne kadar Nie Li eşek arılarına anında tepki verse de Ye Han bu fırsattan istifade Nie Li ile aralarında ki mesafeyi açmayı başarmıştı.

 

Her ne kadar eşek arıları ana görevlerini yerine getirememiş olsalar da Ye Han herhangi bir çaba sarf etmeden uçurumun girişine gelmeyi başarmıştı. Yani bir nevi yararlı olmuşlardı.

 

Nie Li, Ye Han'ın çoktan uçurumun kenarında atlamaya hazırlandığını fark edince, onu bu noktadan sonra durdurmayı başarmasının imkansız olduğunu fark etmişti

 

Bundan dolayı çok hızlı bir şekilde Uzun Dişli Panda ile birleşti ve Ye Han'a doğru Yin-Yang Patlaması gönderdi.

 

Yin-Yang Patlaması Ye Han'a doğru uçtu ve daha sonra patladı. Bu durdurulamaz enerji dalgası Ye Han'ı içine almayı başarmıştı.

 

Yin-Yang Patlamasının güçlü enerjisiyle çarpışınca Ye Han bir ağız dolusu kan tükürdükten sonra uçuruma düşmeye başladı.

 

Nie Li uçurumun kenarına gelince durdu. O, Ye Han'ın yakalanmaktansa uçuruma atlamayı tercih edeceğini düşünmemişti.

 

Ye Han, Yin-Yang Patlamasının hasarından sonra ölmese bile ağır yaralanmış olmalıydı, üstüne bir de bu dipsiz uçurumu düşününce aşağıya düştüğü zaman kesinlikle ölmesi lazımdı değil mi?

 

Bu dipsiz uçurumun dibinde hangi çeşit şeytan canavarlarının olacağını kim bilirdi ki? Ye Han'dan geriye muhtemelen kemikleri bile kalmayacaktı!

 

Nie Li orada bir süre sessiz bir şekilde bekledikten sonra Wu Yu'nun arkasından giden Ye Ziyun'un olduğu tarafa doğru bakmaya başladı.

 

Fakat Wu Yu Beş Yıldız Kara Altın Seviyeli bir uzman olduğundan dolayı bu kadar kısa süre içerisinde Ye Ziyun'un onu yakalaması mümkün değildi.

 

Nie Li hızlı bir şekilde bu ikilinin bulunduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı.

 

Wu Yu'nun kaçmasına izin veremezdi, aksi takdirde Şanlı Şehir için başka bir sıkıntıya neden olabilirdi.

 

Ye Ziyun yumuşak bir tonda kükrerken ellerinde kar fırtınası enerjisi toplamaya başladı.

 

Bu kar fırtınası enerjisi buzdan bir kılıca dönüştükten sonra Wu Yu'na doğru uçmaya başladı.

 

Bu buzdan kılıç Kar Fırtınası Değerli Mücevherinden gelen enerjide barındırıyordu.

 

Wu Yu'na çarptığı zaman parçalara ayrılacaktı ve bedenini buzdan bir heykele dönüştürecekti.

 

Fakat buzdan kılıç Wu Yu'nun sırtına çarpmak üzereyken parçalara ayrıldı ve kar taneleri gibi etrafa savruldu.

 

Beyaz kıyafetler içinde ki bir genç uçarak geldi ve Wu Yu'nun hemen yanında durdu.

 

"Genç efendi Wu Yu neden buradasınız?" bu genci gören Wu Yu'nun nefesleri yavaş bir şekilde normal ritmine geri döndü, fakat kapılmış olduğu panik ifadesi hala yüzündeydi.

 

Wu Yu, buzdan kılıcın içerdiği enerjiyi hissetmeye başarmıştı. Eğer bu kılıç tarafından vurulsaydı sonrası ölümle eş değer olarak görülebilirdi.

 

Şanslıydı ki, Tian Ling onu kurtarmıştı.

 

Tian Ling, Ye Ziyun'a baktı  ve "İnsan ırkına ait olan leydim, Ben Wu Yu'nun size karşı ne yaptığını merak ediyorum. Ona böyle ölümcül bir saldırıyla saldırdığınıza bakılırsa sizi baya sinirlendirmiş olmalı." dedi.

 

"Bu husumet onunla bizim aramızda. Sizi ilgilendirecek bir durum yok." diye yanıtladı Nie Li, Ye Ziyun hemen yanında durmuştu.

 

Tian Ling'in gücünün diğerlerinden aşağı kalır yanı yoktu, onun güç seviyesini tam olarak ölçememişti.

 

Bundan dolarak körü körüne saldırıya geçmek istememişti.

 

Nie Li'nin söylediklerini duyduktan sonra Ye Ziyun'da kendisini tutmuştu sonuçta karşısında duran bu gencin ne kadar güçlü ve hangi aileden geldiğini bilmiyordu.

 

Nie Li'ye tamamen güvendiğini belli eder bir şekilde onun yanında durmaya devam etti.

 

"Wugui Ailesi, bizim Kuzey Cehennem Ailesi’nin bir yan ailesidir. Eğer siz Wugui Ailesi’nin genç efendisini öldürmek istiyorsanız önce bizden izin almak zorundasınız." dedi Tian Ling, bakışları Nie Li ve Ye Ziyun'a kitlenmişti.

 

Nie Li bir süre sessizliğe büründü. Eğer kendisi ve Ye Ziyun, Tian Ling'i öldürmek isteselerdi zorlu bir savaşa girmek zorunda kalacaklardı.

 

Önlerinde duran Tian Ling'in gücü derin ve ölçülemez bir seviyedeydi. Eğer savaş uzarsa Tian Ling'e desteğe gelen insanlarda olabilirdi.

 

"Madem Wugui Ailesi, Kuzey Cehennem Ailesinin bir yan ailesi, bu olayı burada bitirelim. Wugui Ailesi ile aramızda ki meseleyi gelecekte halledeceğim." dedi Nie Li ve Ye Ziyun'a döndükten sonra devam etti. "Gidelim buradan." dedi.

 

Nie Li ve Ye Ziyun arkalarını döndüler ve gitmek için harekete geçtiler.

 

Nie Li ve Ye Ziyun tam uzaklaşmaya başlamışlardı ki, Tian Ling kaşlarını çattı ve tam onları durdurmak için konuşmaya başlayacaktı ki Wu Yu onu engelledi.

 

"Genç efendi Tian Ling, her ne kadar bu ikilinin gücü Kara Altın Seviyede olsa da, onlar Wugui Ailemden iki tane Efsane Seviyeli uzman öldürmeyi başardılar. Onları provoke etmek hiç iyi bir fikir değil efendim." dedi Wu Yu. Nie Li'den çok korkmuştu.

 

Wu Yu'nun sözlerini duyan Tian Ling durdu, Nie Li ve Ye Ziyun'un olduğu tarafa derin derin bakmaya başladı.

 

"Siz bu ikisini nasıl provoke etmeyi başardınız?" diye sordu.

 

Wu Yu'nun bakışları kısa bir süre titredikten sonra "Adamlarımdan biriyle aralarında bir nefret varmış. Başlangıçta adamım için onları öldürebileceğimi düşünmüştüm fakat onların bu kadar güçlü olduklarını bilmiyordum." dedi.

 

Patriğinin izni olmadan Şanlı Şehir hakkında bilgiyi önünde duran genç efendiye cesaret edememişti.

 

Kuzey Cehennemi Ailesi Şanlı Şehri öğrendikleri zaman onların bu aileye karşı gelme şansları yoktu.

 

Bundan dolayı Şanlı Şehir direkt olarak bu ailenin emri altına girmiş olacaktı.

 

Eğer durum bu şekilde olursa Şanlı Şehrin bereketli topraklarından onlara kalan sadece kırıntılar olacaktı.

 

Tian Ling, Wu Yu'ya bir bakış attı fakat hiç bir şey söylemedi.

 

Bu tür savaşlar Cehennem Bölgesinde çok yaşanan savaşlardı, bundan dolayı Wu Yu'nun bu konu hakkında konuşmak istememesi çok normal bir durum olarak gözükmüştü.

 

Fakat Tian Ling, Nie Li ve Ye Ziyun'a meraklı gözlerle bakmaya devam etmişti. Bu kadar genç yaşta bu kadar güçlü olduklarından dolayı bu ikisinin ismi çoktan Cehennem Bölgesinde yayılması lazımdı.

 

Bundan dolayı neden bu ikisini daha önce hiç duymadığını garipsemişti Tian Ling.

 

Wu Yu, Nie Li ve Ye Ziyun'un gözden kaybolmaları izlerken gözlerinde kötü niyet parıltıları vardı.

 

Bu sefer Wu Yu çok ağır bir kayıp yaşamıştı, üstelik tamda Cehennem Bölgesi Efendisi’nin öğrenci alımı yapmasından önce yaşanmıştı bu olay.

 

Eve döndüğü zaman güzel bir azar onu bekliyordu.

 

"Bir gün, ikinizi ayaklarımın altında acımasızca tepeleyeceğim! Özellikle o cadı olanı, onun ayaklarımın altında sefil bir şekilde bağırmasını sağlayacağım."

 

Nie Li, Ye Ziyun'la birlikte Tian Ling ve Wu Yu gözden kayboluncaya kadar yürümeye devam ettiler.

 

Daha sonra rahat bir nefes aldı. Nie Li, Tian Ling'in gücünün kesinlik hayal bile edilemeyen bir seviyeye ulaştığını hissetmişti.

 

Eğer onlar burada savaşa girişselerdi kesinlikle çok şiddetli bir savaş geçireceklerdi.

 

Aynı zamanda beklenmeyen gelişmelerin yaşanması da muhtemeldi. Bundan dolayı Tian Ling ile şu anda savaşa girmek tehlikeli bir durumdu.

 

Ye Ziyun Nie Li'ye baktı ve "Nie Li, Ye Han'a ne oldu?" diye sordu.

 

"Yin-Yang Patlaması tarafından vuruldu, büyük ihtimalle ölmüştür." dedi Nie Li.

 

Ye Ziyun'un gözleri bir parça hüzünle kaplanmıştı. Ye Han sonuçta babasının evlatlık aldığı birisiydi.

 

Her ne kadar Ye Han ölmeyi hak etse de Ye Ziyun sahip olduğu nazik kişilikten dolayı onun adına üzülmüştü.

 

Şu anda bile Ye Ziyun, Ye Han'ın neden Şanlı Şehre ihanet ettiğini ve babasına suikast girişiminde bulunmasını anlamamıştı. Babası her zaman ona öz oğluymuş gibi davranmıştı.

 

"Nie Li, bunu babama söylemeyelim."dedi Ye Ziyun.

 

Nie Li, Ye Ziyun'a baktı ve kafasını onaylama anlamında salladı. Nie Li, Ye Ziyun'un neler düşündüğü doğal olarak anlamıştı.

 

O büyük ihtimalle babasının üzülmesine istemiyordu.

 

Her ne kadar Ye Han, Ye Zong'un evlatlık aldığı birisi olsa da onu küçüklüğünden beri büyütmüştü.

 

 

"Ye Han ölmeyi hak etti. Onun için üzülmene değmez." dedi Nie Li, ellerini Ye Ziyun'un sırtına uzattı.

 

 

Daha sonra uzaklara bakmaya başladı. Nehrin kıyısında başlayan savaş hala devam ediyordu ve şu anda nehrin ortasına taşınmıştı.

 

 

Hala Zombi Jiao Ejderini öldürmeyi başaramamışlardı.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44308 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr