Bölüm 226: Dar Yol Üstündeki Düşman

avatar
9371 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 226: Dar Yol Üstündeki Düşman


Çeviri: AllenWalker Düzenleme: RubyCrow

 

 

 

Zombi Jiao Ejderi bu kadar güçlü müydü?

 

Herkesin onu görünce neden kaçıştığı şimdi belli oldu. Üstüne karşılarında duran bu Zombi Jiao Ejderi diğerlerinden farklıydı, onun alnında kırmızı ışıklar yayan bir inci bulunuyordu.

 

Woooshh Wooshhh Wooshhh!!!

 

Altı kişi gölün üstüne çıktı ve zombi ejdere karşı saldırdılar.

 

Bir Zombi Jiao Ejder ne kadar uzun yaşarsa bedeni de o kadar küçük oluyordu.

 

Nie Li bile karşısındaki bu Zombi Jiao Ejderinin kaç yaşında olduğunu tahmin edemiyordu, fakat onun gücünü değerlendirdiği zaman Yarı Tanrı Seviyeye henüz ulaşamadığını düşündü.

 

Aksi takdir de karşısında duran bu altı kişi çoktan ölmüş olurlardı.

 

Gölün içine giren altı kişi, Cehennem Bölgesindeki süper güçlerin genç kuşaklarıydılar ve hepside tanınmış kişilerdi.

 

Bu altı kişi güçleriyle kibirlenen insanlardı ve bundan dolayı da karşılarında bir Zombi Jiao Ejderi olsa da korkmamışlardı.

 

Booom!! Booom!!! Booom!!

 

Altı kişi zombi ejderin odağını üstüne çektikleri sırada, sahilde duran diğer uzmanlarda alnındaki inciyi almak için hazırlanmaya başladılar.

 

Nie Li'nin kalbi kırmızı inciyi gördükçe hızlanıyordu.

 

İncinin gerçek doğasını bilmese de açığa çıkarttığı enerjiyi hissettikçe bu incinin çok önemli bir hazine olduğunu düşünüyordu.

 

"Nie Li, bu kırmızı mücevherde nedir?" diye sordu Ye Ziyun meraklı bir ses tonuyla.

 

"Hiçbir fikrim yok." dedi Nie Li kafasını iki yana sallayarak.

 

Ye Ziyun, Nie Li'nin verdiği bu cevap karşısında şaşırmıştı.

 

Nie Li'nin bile bilmediği bir hazine?

 

Ye Ziyun gözünde Nie Li her şeyi bilen bir kişi konumundaydı.

 

Ziyun'un yüzündeki ifadeyi görünce Nie Li onun ne düşündüğünü tahmin etmişti.

 

Ellerini iki yana açtı ve acı bir şekilde gülümsedi.

 

O, her şeyi bilen bir bilge değildi. Sadece bu dünya da bile Nie Li'nin bilmediği neler vardı kim bilir?

 

Aniden, zombi ejder kafasını gökyüzüne kaldırdı ve şiddetli bir şekilde kükredi daha sonra ağzından su kürelerine benzer şeyler çıktı.

 

Ağzından çıkan bu küreler çevre alanlara saçıldı ve zemine temas ettiğinde patladı, sahilde bekleyen uzmanlar arasında bir anda kaos oluştu.

 

Kürelerin içindeki sıvı patladıktan sonra herhangi bir uzmanın teniyle temas ettiği anda beyaz dumanlar çıkmaya başladı ve sıvının temas ettiği yer erimeye başladı.

 

"Ahhhhhh!!!" Saldırıdan sonra sıvıyla temas eden uzmanlar sefil çığlıklar atmaya başladı.

 

Bir asit küresi Nie Li ve Ye Ziyun'un bulunduğu tarafa doğru geliyordu.

 

"Dikkat et!!" diye bağırdı Nie Li ve Ye Ziyun'u kenara itti.

 

Sol eli hareket etti ve elinde bir anda Kutsal Muhafız Taşı ortaya çıktı ve anında bu taşı parçaladı.

 

Booom!!!

 

Asit küresi Nie Li ve Ye Ziyun kaçmadan önce durdukları yere çarptı ve zeminde bir çukurun oluşmasına sebep oldu.

 

Küre parçalandıktan sonra asitlerden etrafa saçılanlar oldu ve bunlardan bazıları Nie Li ve Ye Ziyun etrafında ortaya çıkan kalkana çarptı.

 

Asitler su gibi kalkandan aşağı akmaya başladı.

 

Eğer bu asit küresi direk kalkana çarpmış olsaydı kalkan tamamen onları korumayı başaramayabilirdi.

 

Fakat kalkan etrafa saçılan asitlerden korumayı başarmıştı.

 

Nie Li ve Ye Ziyun yakında bulunan bir oyuğa düştüler. Nie Li'nin burnuna bir kızın sıktığı parfüm kokuları gelmişti.

 

Elleri yumuşak bir şeyle buluştu ve bilinçsiz bir şekilde bu yumuşaklığı sıktı. Bir çeşit yumuşak nesne avucunun tam ortasıyla temas ediyordu.

 

Ye Ziyun'un saçlarının güzel kokusu onun rahatlamasına sebep olmuştu.

 

Ye Ziyun düşüşüne tepki veremeden önce hemen üstünde olan Nie Li'nin gözlerine bakmaya başladı.

 

Nie Li'nin bedeninin yaptığı baskı onun boğulmasına sebep olmuştu. Göğüs tarafından gelen sıkılma hissi onun yanaklarının kızarmasına sebep olmuştu.

 

"Kalk üstümden!!!"

 

Önceden Nie Li'nin babasını kurtarmasından dolayı ona olan borcunu kendi bedenini ona vererek telafi etmeye çalışmıştı.

 

Fakat şu anda bile bu durum karşısında biraz endişeli olduğunu fark etti.

 

Ziyun'un utangaç ifadesini gördükten sonra Nie Li hemen toplanmaya başladı.

 

Ellerini kafasının üstüne attı ve utangaç bir ifadeyle "Kazara oldu, kazara!" dedi.

 

Ruby: İnandık mı?

 

Ye Ziyun yanakları kızarmış bir şekilde oturma pozisyonu aldı ve yumuşak bir ses tonuyla "Tamam." dedi.

 

Ye Ziyun utangaç halini izledikten sonra Nie Li'nin kalbi şefkat ile doldu. Ziyun'u kaldırmak için elini uzattı ve "Dikkatli ol, zombi ejderin asit saldırının çok iyi bir eritme kapasitesi vardır." dedi.

 

 

Ye Ziyun etrafına bakınmaya başladı. Asit küresinin çarptığı yer çukur haline gelmişti. Kalbine bir korkunun girmesine engel olamadı bu sahne karşısında.

 

Nie Li kafasını kaldırdı ve savaşın nasıl gittiğine baktı. Cang Ming, Mu Ye, ve diğer dördünin zombi ejder ile girdikleri savaştan dolayı gökyüzü bile kararmıştı.

 

Booom!!

 

Cang Ming, zombi ejdere doğru kanlı avuç içiyle bir kaç kere vurdu, sonucunda bir kaç tane sefil çığlık duyuldu.

 

Bundan dolayı zombi ejder genç bir savaşçıya doğru yöneldi ve ona saldırdı.

 

Saldırı sonucunda genç uzman ağzından kanlar gelerek geriye doğru uçmaya başladı.

 

Cang Ming bu genç uzmana sadece göz ucuyla baktı.

 

Her ne kadar şu anda aynı safta yer alsalar da diğer zamanlarda birbirlerine rakip iki uzmanlardı.

 

Bundan dolayı Cang Ming diğer uzmanların ölmesinden dolayı herhangi bir üzüntü duymuyor gibiydi.

 

Zombi ejderin sefil çığlığından sonra Nie Li içinde düşünmeye başladı. 'Zombi Jiao Ejder görünüşe göre daha fazla direnemeyecek. Bu Zombi Jiao Ejderi güçlü olabilir fakat efsane seviyeler karşısında pek bir şansı yok gibi duruyor.'

 

Roaar!!!

 

Zombi Jiao Ejderinin alnındaki inci parlak bir ışık yaydıktan sonra ejder değişim geçirdi. Bedeninde kırmızı pullar ortaya çıktı. Ağzından iki tane dokunaç çıktı.

 

Bang! Bang! bang!

 

Kuyruğu iki tane gence çarptı ve onların uçmasına sebep oldu.

 

Cang Ming ve Mu Ye bir kaç adım geri çekildiler.

 

"Kim bu incinin Zombi Jiao Ejderini bir seviye ileri geçmesine yardım edebilecek kadar güçlü olduğunu tahmin edebilirdi? Şu anda eşit güçlerde gibi duruyorlar?"

 

Nie Li bu savaşa katılmayı düşünmüyordu.

 

Her ne kadar kırmızı inci çok değerli bir hazine gibi dursa da eğer elde etmeye çalışırken başarısız olursa, kesinlikle hayatını kaybederdi.

 

Bundan dolayı harekete geçmeyi düşünmüyordu.

 

Aniden tanıdık bir aura hissetti, etraftaki kalabalığa bakmaya başladı ve tanıdık bir yüz gördü.

 

Ye Han değil mi bu?

 

Allen: Yazar burada kesseydi ne eğlenirdik ama. :(

 

Ye Han, Wugui Ailesi’nin üyeleriyle savaşı izliyordu.

 

Nie Li'deki değişimi fark eden Ye Ziyun'da etrafa bakmaya başladı. Ye Han'ı gördüğü zaman sinirden titremeye başladı.

 

Ye Han'ın ihaneti yüzünden neredeyse babasını kaybediyordu, Ye Han'a karşı beslediği iki duygu vardı. Bunlardan birisi nefret diğeri ise öfkeydi.

 

Kendisine bakıldığını hisseden Ye Han'da etrafa bakmaya başladı. Nie Li ve Ye Ziyun'u gördüğü zaman göz bebekleri küçüldü ve soğuk bir tavır takındı.

 

Bu ikili gerçekten de Nie Li ve Ye Ziyun. Dünya gerçekten de küçük bir yerdi. Ye Han, Nie Li yüzünden Şehir Lordu Pozisyonunu kaybetmişti ve hatta Şanlı Şehri terk etmek zorunda kalmıştı.

 

Şu anda Nie Li ve Ye Ziyun birlikte karşısında duruyorlardı ve bunu gören Ye Han'ın kalbi öfkeden dolayı ateşler içerisindeydi.

 

"Madem siz buraya ölmek için bakıyorsunuz o halde ilk hareketi ben yaparsam beni suçlamayın!" dedi Ye Han ve ellerini sıktı ellerinde çıtlama sesleri ortaya çıktı.

 

Onun yanında Wugui Ailesine üye yirmiye yakın uzman vardı

 

Onların lideri gümüş bir zırh giymiş olan ve elinde Göksel Gümüş Silahı olan iyi vücutlu bir gençti. Bedeninden etrafa vahşi bir aura yayılıyordu.

 

Ye Han bu gencin yanına yaklaştı ve kulağına "Genç Efendi Wu Yu, şu ilerde duran iki kişi Şanlı Şehirden geliyorlar."

 

Wu Yu, Nie Li ve Ye Ziyun'un olduğu gözlerini kısarak baktı, özelliklede Ye Ziyun'u kesti. Ziyun'u gördükten sonra gözlerinde ışıklar parlamıştı.

 

Çeşitli ırklar arasında insan ırkından gelen kadınlar en güzelleriydi. Her ne kadar Ye Ziyun genç görünse de çoktan narin ve şık bir bayan haline dönüşmüştü.

 

"Şanlı Şehirden mi geliyorlar? Onların gelişim seviyesi nedir?" diye sordu Wu Yu, Ye Han'a.

 

"Genç efendi Wu Yu, en son hatırladıklarıma göre bu iki Altın Seviye olmalılar." dedi Ye Han bir süre düşündükten sonra.

 

Ye Han Şanlı Şehri terk etmeden hemen önce Nie Li ve Ye Ziyun Altın Seviyedeydiler.

 

"Saçmalık!! Eğer onlar Altın Seviye olsalardı, bu çok tehlikeli olan Ölüm Bölgesine gelirler miydi?" diye söylendi Wu Yu.

 

Wu Yu'nun sözlerini duyan Ye Han'ın gözleri karardı.

 

Gerçekten de iki tane Altın Seviyede bulunan gençler neden Ölüm Bölgesine girmişlerdi ki?

 

Onlar çoktan Altın Seviyeyi aşmışlar mıydı yoksa? Bu imkânsızdı! Çok yüksek gelişim potansiyeline sahip birisi bile bu kadar hızlı seviye atlayamazdı.

 

Ki böyle bir potansiyeli olmadığını söylemeye gerek bile yoktu.

 

"Muhtemelen yanlarında daha güçlü birisi vardı, ondan ayrı düşmüş olabilirler." dedi Ye Han bir süre düşündükten sonra.

 

Nie Li ve Ye Ziyun'un bu kadar hızlı bir şekilde geliştiklerine inanmak istemiyordu.

 

Wu Yu bir süre düşündükten sonra ellini salladı ve bir kaç adamını Nie Li ve Ye Ziyun'un olduğu tarafa doğru gönderdi.

 

"Nie Li, geliyorlar." dedi Ye Ziyun ve dikkatini kendilerine doğru gelen adamlara verdi.

 

Sağ elinde ise Kar Fırtınası İlahi Mücevheri ortaya çıktı ve onu sıkıca tuttu.

 

Kar Fırtınası İlahi Mücevheri çok güçlü bir hazineydi.

 

Şu anki güç seviyesiyle, bu mücevheri gücünü bir kaç kat daha arttırmak için kullanabiliyordu.

 

Ye Ziyun'un aksine Nie Li çok sakin gözüküyordu ve Wugui Ailesinin kendilerine doğru gelen adamlarının üstüne doğru yürümeye başladı.

 

Ye Han'dan korkmuyordu. Hatta Nie Li bu savaş sonrasında Ye Han'ın kuyruğunu kıstırıp kaçacağını düşünüyordu

 

Eğer tekrar kaçacak olursa Ye Han'ı bir kere daha bulmaya çalışmak acı verici bir durum olacaktı.

 

Nie Li'nin kendilerine doğru yürümesi görünce Wu Yu'nun yüz ifadesi değişti ve Nie Li'nin yaydığı auranın Kara Altın Seviyede bir uzmanla eşit seviyede olduğunu hissetti.

 

Kara Altın Seviye bile olsa bu kadar adam karşısında ne yapabilirdi ki? Bu güveni nereden geliyordu bu çocuğun?

 

"Ye Han, ben senin bir kere daha yüzünü benim önümde göstereceğini düşünmüyordum. Bugün geçmişte kalan borcumu ödemeden senin elimden kaçmana izin vermeyeceğim!" dedi Nie Li, Ye Han'a bakarak.

 

Şanlı Şehre ihanet eden birisinden alınacak intikam sadece kendisi tarafından alınabilirdi.

 

"Nie Li sen çok küstahsın! Sen kim olduğunu sanıyorsun? Burası Cehennem Bölgesi, siktiğimin Şanlı Şehri değil! Kimin kazanacağını kimin kaybedeceğini az sonra göreceğiz!" dedi Ye Han.

 

 

Wu Yu ellerini göğsünde birleştirdi ve Nie Li'ye bakarak "Velet, cesursun! Benim Wu Yu'nun önünde bu kadar küstah davranmaya cesaret edebiliyorsun demek. Eğer benim önümde eğilir ve beni efendin olarak kabul edersen senin takipçim olmana izin verebilirim. Fakat yerimi bilmiyorum ve hala küstahlık yapmaya devam edeceğim dersen sana karşı merhametsiz davranacağım için beni suçlama." dedi.

 

Nie Li bakışlarını Wu Yu'nun ve adamlarının üstünde gezdirdi. Soğuk bir şekilde gülümseyerek "Eğer siz Ye Han'ı bana teslim ederseniz, size hiç bir şey yapmayacağım. Aksi halde size yapacaklarımdan dolayı beni suçlamayın!" dedi.

 

Wu Yu, Nie Li'nin gözünde onu sinirlendiren bir şeyler gördü.

 

Büyük ihtimalle Nie Li'nin bu sözlerini söylemesinin sebebi kafasında bir kaç tahtanın eksik olmasıdır.

 

Yanında duran adamların çoğu Kara Altın Seviyeli uzmanlardı ve hatta iki tane Efsane Seviye uzman bile vardı.

 

Bu adamların karşısında sadece iki kişi bu kadar küstah olabilecek kadar neye güveniyorlardı acaba?

 

Ruby: Panda > All

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr