Bölüm 1: Garip Mekan

avatar
433 1

System Shut Down - Bölüm 1: Garip Mekan


[Sistemler Merkezi'ne hoşgeldin. Burası, olağanüstü karmalara sahip varlıkların, yeni dünyalarına alışmalarına ve hükmetmelerine yardımcı olacak olan sistemin, sizin gibi farklı dünyalardan seçilmiş sistem kontrolcüleri tarafından kontrol edildiği yerdir. Daha fazla bilgi için lütfen üstlerinize danışın. Merkezde ilk gününüz olduğu için 2 günlük alışma süreciniz var. İlk kahramanınız, 2 gün sonra sizin gözetiminize verilecektir. Sizlere tekrardan hoş geldiniz diyorum, sistem kontrolcüleri, ve iyi çalışmalar.]


Gözümü ışıklandırılmış, kare bir alanda açtığında, köşede bulunan hopörlörden sakin bir kadın sesi duydu Hyde . Anlamadığı olaylar silsilesi tarafından uğradığı şoktan yavaşça kurulduktan sonra, bulunduğu durumu düşünmeye ve etrafı incelemeye başladı.


Yaklaşık 20 metre kare bir alanda bulunuyordu. Şu anda odanın bir kenarında bulunan ve üstünde yatmakta olduğu yatağın yanında, odanın içinde bir kamera, bir hopörlör, odanın diğer kenarında bulunan masanın üstünde duran büyük ekranlı bir bilgisayar ve önünde bir sandalye vardı. Yatağın bulunduğu kenarın köşesinde ise odayla iç içe bir mutfak var gibi görünüyordu. 


Nerden bakarsan bak, lüks bir stüdyo daireye benziyor diye düşündü Hyde kendi kendine.


'Tek eksik, etrafta tuvalete benzeyen bir şey yok. E Bu insanlar nereye sı-.. tuvaletlerini yapıyorlar?'


Gözlemlemesini bitiren Hyde'ın aklına gelen ilk ihtimal, garip insanlar tarafından kaçırıldığı oldu. Hopörlörden konuşan ablanın bahsettiği şeyler üstüne düşünmeye bile gerek duymadı. Tabiki de daha önce sistem içeren novel tarzı şeyleri okumuştu. Ancak, genelde reenkarne olan kahraman sürekli güçlenip daha üst alemlere atlasın diye onlara sistem verilirdi. Eğer kendisi farklı bir dünyadan buraya reenkarne olmuşsa, sistem kontrolcüsü olarak mı olmuştu? Ne s*kim? Sistem kontrolcüsü neydi? 


'Eğer buradan çıkabilirsem, yemin ederim her birinizi dava edicem! İnsanları kaçırıp saçma fantastik şeylerle beyinlerini yıkamak istiyorsanız, en azından daha güzel şeyler bulun! Sistem kontrolcüsü?! Ananızı kontrol edeyim!'


Boş yere bir süre kameraya doğru bağırdıktan sonra Hyde, biraz daha sakinleşmeye başladı. Kendini geçmişte,  kaybedecek bir şeyi olmayan birisi olarak görüyordu. Annesi, onu doğururken ölmüştü. Sevgili babası onu karısının mirası olarak görüp, 10 yıl boyunca ona hem annelik hem babalık etmişti. Ancak babanesini alan illet onu da almıştı, kanser. 10 yaşındaki çocuğun geriye kalan tek akrabası olarak, ona dayısı ve onun ailesi bakmıştı. Dayısı, karısı ve onların iki oğlu ona aileden biri gibi davranmıştı.


Ancak Hyde 20 yaşına gelince, dayısı ve ailesi, dayısının işi gereği başka bir ülkeye taşınmışlardı. Hyde büyüdüğü için hem yarı zamanlı çalışıp, hem de okuluna gidebileceğini düşündüğü için, tek başına kalmaya karar vermişti. Zar zor da olsa, dayısının evinden gelen kira ile ve kendi kazandığı iki üç şey ile okuluna gidip, normal bir hayat sürmeye çalışıyordu.


Ama ne oldu? Bu ne olduğu belirsiz şerefsizler onu kaçırıp, garip bir stüdyo daireye kilitleyip, ona sistem kontrolcüsü olduğunu söylediler! Hayatını tam rayına oturttuğunu düşündüğü zaman, başarılı bir geleceğe açılan yoldaki dikenleri temizlemeye başladığı zaman, kaçırıldı!


Sinirli sinirli odanın etrafına dolanıp, içinden onu buraya sokanlara söverken, odanın daha önce kilitli olan kapısı, ki bunu daha önce onlarca kez kapıyı zorlayarak doğrulamıştı, ufak bir takırtıyla açıldı.


Hyde, açılan kapının arkasındaki kişiye atılmaya hazırlandığı anda, atılma pozisyonunda dondu kaldı. 


Kapının arkasında ona bakan on üç göz gördü. Evet. On üç göz. Dört insan, veya ona benzeyen bir varlık, bir çocuk boylu sakallı bir eleman ve bir mavi derili, uzun boylu bir kadın. Normal düşünebilse, mavi derili kadının, eskiden izlediği bir filmde bulunan bir ırka benzediğini düşünürdü. Ama Hyde'ın gözü en önde duran, sivri dişli, sivri kulaklı, sivri boynuzlu ve tek gözlü yeşil derili canavara bakarken büyüyüp küçülmeye başladı. 


'Ananı s*keyim! Canavar!' 


Yüzü beyazlayan Hyde, canavara doğru çığlık atıp geriye doğru tökezledi. 


Hyde'ın hakaretini duyan tek gözlü canavar, tek gözünün üzerindeki kaşını çatarak Hyde'a baktı. Sinirli görünüyordu. 


'Ne canavarı? Kıdemlilerinle böyle mi konuşuyorsun? Ben bir kiklopum. Adım Skfa. Eğer şimdi arkamdan gelip yeni çalışan turuna katılmazsan, kapını geri kilitleyip devam edeceğim. Beş saniyen var. Beş...' 


Kendine kiklop diyen canavarın geri sayım yaptığının son üç saniye kala farkına varan Hyde, tereddüt içinde canavarın arkasındaki insanlara, ki öyle olmalarını umuyordu, katıldı. 


İçinden, 'Sanırım garip bir tarikat tarafından kaçırıldım. Etrafta kostümlerle dolaşıyorlar. Acaba odamda giymem gereken bir kostüm var mıydı? Her yere baktığıma eminim. Yanımdakilerden bazıları da giymemiş gibi görünüyor. Neyse, şimdilik takip edelim' diye düşünen Hyde, sürüyü takip etmeye başladı. 


En önden giden canavar, ara sıra durup, yanlarından geçtiğimiz odaların kullanım amacını anlatıyordu. Yemekhane, eğlence odası, tuvalet...


Turu tamamlayan canavar, en sonunda arkasını döndü ve konuşmaya başladı.


'Uyandığınızda hopörlörden anlatılan bilgileri anladığınızı umuyorum. Hepiniz bundan sonra, uzun bir süre için  burada bizimle çalışacaksınız. Bu yüzden kıdemliniz olarak ileride iyi geçineceğimizi umuyorum. Şimdi, sorularınızı alacağım ve cevaplayabildiklerim hakkında yardımcı olmaya çalışacağım. Sorusu olan? '


Canavar konuşmayı bitirince, insana benzeyen adam elini kaldırıp söz istedi. Canavar onaylayınca ise sorusunu sordu. 


'Tam olarak neden buradayım? Burada uyanmadan önce, meditasyona girdiğime ve mağaramın girişini iyice gizleyip kapattığıma eminim. O tuzakları birisinin geçebilmesi için 10. Seviye Ruh aleminde olması gerekiyor, ve beni haberim olmadan kaçırabilmeleri için ise, en azından on zirve Ruh alemi yetişimcisi gerekiyor. Nasıl buraya geldim?' 


Hyde mantıklı bir soru duyma hevesiyle kulaklarını dikmişti. Ancak duyduğu şeyleri saçmalıktan daha ileri bir seviyede olduğunu fark etti. 'Ne mağarası? Ne alemi? Ne biçim bir tarikata denk geldim am*na koyayım.' diye düşündü içinden. 


Garip bir şekilde, kiklopun tek gözünde biraz acıma ve anlayış hissetti Hyde. Tek gözlü bir canavardan, acıma ve anlayış. 


'Sorduğun sorunun cevabını şimdi istediğine emin misin? Hafızalarınızdaki boşluklar en geç iki gün içinde kendi kendine dolacak.' 


'O zaman şimdi söylememen için bir sorun yok sanırım' diye cevap verdi Hyde. Sinirlenmişti, ve korkmuştu. Bilinmeyenden, hatırlayamadıklarından. 


'Eh, istediğinize göre yapabileceğim bir şey yok.' diye başladı açıklamasına kiklop.


'Hepiniz öldünüz.'


Ortalık birden sessizleşti. Herkes boş gözlerle kiklopa bakmaya başladı. 


İçlerinden biri gülmeye başladı. Kim olduğuna bakınca, ilk soruyu soran elbiseli adamın güldüğünü gördü Hyde. 


'Ne? Öldük mü? Ben, Ebedi Alev İmparatorluğu'nun büyük ustası, Sun Mingshan, öldüm mü? Huan kıtasında, Ruh Aleminin en tepesindeki benden başka, hangi eski canavar beni öldürebilir? Meditasyonumdan sonra, Ölümsüzlüğe erişip Huan kıtası boyunca hüküm sürme planıma kim karşı çıkmaya cüret edebilir? Söyle bana 'kiklop', kim beni öldürebilir? '


Kendisini küçümseyen sözlere karşı, hiç etkilenmemiş gibi bakan kiklop, kısaca cevap verdi. 


'Kendin. İç şeytanlarına yenildin, 'yüce' usta. '


Bu kısa ve sakin cevabı duyan Sun Mingshan'ın gözlerindeki kibrin yerini, yavaş yavaş acı bir kayıp aldı. 


'Hatırladım! Kahretsin! Hatırladım. Çok az kaldığını hatırladım. İç şeytanlarım ortaya çıkmaya başladığı zaman, ne kadar az yolumun kaldığından dolayı onları görmezden geldiğimi hatırladım. Çok yazık. Gerçekten çok yazık. Çok yaklaşmıştım.' 


Bunu dedikten sonra gözlerindeki duygu yeniden sakinlik oldu. Kendisine göre, binlerce yıl yaşamış birisi olarak, ölüme daha farklı bir açıdan bakıyordu. 


Ama Hyde'ın bakış açısından, neler döndüğü hakkında bir bok anlamamıştı. İçsel şeytan? Alem? Ne şeytanı? İmparatorluk? Bir oyundan mı bahsediyorlardı? Bunları ne kadar düşünürse düşünsün, anlayamayacağını fark etti. Ama bunun sonucu Hyde'ı hiç istemediği, ancak daha tanıdık bir terimi düşünmeye itti. Ölüm. 


Hyde kendi içinde çekişirken, diğer insanların yarattığı inkar bağırışları her yeri doldurdu. Ve kiklop elindeki kağıtlara bakarak, feryatları birer birer susturdu. Herkes durumu farklı karşıladı. Bazıları, Sun Mingshan gibi sakin karşıladı durumlarını, bazıları ise köşeye, kendi içlerine çekildiler. Bazen bu köşelerden hıçkırık sesleri geliyordu. 


Geriye cüce boylu adamla birlikte Kyle kalmıştı. 


'Sen, Cüce Hung, içinde silah dövmeye çalıştığın silah fırınının patlamasından dolayı öldün, etrafında ders verdiğin genç cüceler zarar görmesin diye fırının üstüne atlamışsın.'


Hung'un gözlerinde keder görüneceği yerde,  bir endişe izi göründü. 


Bunu gören kiklop, hafifçe gülümseyerek, 'Merak etmene gerek yok. Hiçbiri ciddi bir yara almadı. Sen hariç tabi.' dedi. 


Ve son olarak Hyde'a baktı. O tek gözüyle ne düşündüğünü görmeye çalışıyormuş gibi. Hyde hala bütün bunların bir şaka, aldatmaca, beyin yıkama olduğunu düşünüyordu. Ancak yavaş yavaş düşünmekten ziyade umut etmeye başladı. 


'Sen, Hyde, dayının kiralık evinde oturan kiracıdan kiranı alırken, kiracının yeni boşandığı kocası yanlış anlayıp seni bıçaklamış.'


Ha? Yanlış anlama? 


Hyde'ın son güne dair hatıraları, birer birer geri gelmeye başladı. 


Çoğu gün yaptığı gibi Hyde, okul sonrası garson olarak çalıştığı restoranttan çıkmıştı. Ancak o gün  her ayın 10'unda yaptığı gibi, dayısının evinde kalan kiracıdan kira parasını almak için, eve gitmeden oraya uğramıştı. 


Kirasını alıp ayrılacakken, üstüne elinde bıçakla deliler gibi koşan birini hatırladı Hyde. Oradan sonrası yoktu. 


'Ben.. Cidden öldüm demek.' diye düşündü Hyde. 'Hayata dair daha yeni yeni umutlarım yeşermişken, saçma salak, benimle ilgisi olmayan bir ilişki olayı yüzünden hepsi gitti.' 


Herkesin kendi halinde ölüm olayını sindirmesini izleyen kiklop, bir kez daha konuştu. 


'Mesajın söylediği gibi, sistem olarak çalışmadan önce, iki gününüz daha var. Bugün odalarınıza dönüp dinlenebilirsiniz. Yemek vakti gelince hopörlörden bilgi verilecek. Yarın ise, odanızdaki bilgisayarı nasıl kullanabileceğiniz, nasıl sistemi kontrol edebileceğiniz gösterilecek. Aranızdan bazılarının bilgisayarı daha önce görmediğini inanıyorum. Eğer yarın öğretildikten sonra hala sorularınız var ise, bilen arkadaşlarınıza sorabilirsiniz. Şimdi, herkes odasına dönüp dinlenebilir. '


Bunu dedikten sonra, uzun koridorda gözden kayboluncaya kadar yürüdü. Herkes boş bir şekilde onun kayboluşunu izledi. Ayılıp odasına doğru ilk yola koyulan, elbiseli Sun oldu. Ardından cüce ve birkaç kişi daha gitti. 


Hyde kalanlara baktı. Hepsi durumu daha tam idrak edememiş veya kabul edememişti. Daha fazla burada dikilmenin bir faydası olmayacağını düşünen Hyde, kendi odasına döndü. 


Her şeyin başladığı bu odaya dönünce, etrafa bakmadan aklındaki yoğun düşüncelerle yatağına uzandı, ve uzun bir süre kalkmadı. Yemek anonsu yapılınca, 'Zaten öldüm. Neden yemek yemem gerekiyor ki? Sadece burada yatmak daha iyi.' diye düşündü. Ancak yemek terimini düşününce, diğer olayları düşünmekten dolayı arka planda kalan açlığı ortaya çıktı. 


İnat etmeyip, önceden  kiklopun gösterdiği yemekhaneye doğru yürüdü. Yolda gördüklerinden sonra, beyni artık düşünmeyi bıraktı. Kiklop onları bu koridorda gezdirirken, ortalıkta kimse görünmüyordu. Ama şimdi, her türden varlık onunla birlikte yemekhaneye doğru yürüyordu. Sivri kulaklı insanlar, çeşitli renklerde insanlar, çeşitli boyutlarda insanlar. Bunlar insan diye tabir edebildiği varlıklardı. Ancak bazıları, kabuslardan çıkmış gibi görünüyordu. Az önce yanından yürüyen bir  iskelet geçmişti. 


Artık öldüğünü bildiği için, bunlara kiklop ortaya çıktığında verdiği tepkiyi vermedi. Yemekhanede boş bir masa bulup yemeğini yemeye başladı. Yemekhanedeki yemek çeşitliliği sadece çok ile tabir edilemezdi. Yemeklerin büyük bir çoğunluğunun ne olduğunu anlamamıştı Hyde. Çeşit çeşit etlerin içinden, ki bu etler arasında insan eti gibi görünen şeyler de vardı, bütün bir tavuk alıp masasına geçmişti. En azından bunu tanımıştı.


Hyde tok karınla odasına dönünce, önce bilgisayarın başına oturdu. Burada yapacağı işin büyük bir kısmını bu alet oluşturuyordu. İlk odasına döndüğünde öldüğü gerçeği yüzünden hiçbir şey yapası yoktu. Ancak yemekhanede hissettiği tokluk hissi, ve ondan hemen sonra gelen tuvalete gitme ihtiyacı, ona hala canlı biri gibi olduğunu hissettirmişti.


'Zaten bizi seçtiklerini falan söylemişti hopörlördeki kadın. Belki burası ölüm sonrası gelinen yer değildir, Belki buraya reenkarne olmuşumdur. Tıpki o heybetli novel kahramanları gibi. Gerçi yapacağım iş daha çok destekleyici bir işe benziyor. Ama hayatın neler getireceğini kim bilebilir? Sanırım yavaş yavaş öğreneceğim.'


İçinden bunları düşünen Hyde, bilgisayarı açtı. Bilgisayar tıpkı önceki hayatında kullandıkları gibiydi. Bu onu biraz rahatlattı. Ama masaüstünde sadece üç adet ikon vardı. Biri kitap şeklinde bir şeydi. Altında sadece 'bilgiler' yazıyordu. Çift tıklayınca, uygulama açıldı ve ekranda eski hayatındaki arama motorlarına benzer bir şey çıktı. Arama bölmesinin altında ise, en çok sorulan sorular diye bir başlık vardı. Soruları gözden geçiren Hyde, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.


'Sorumlu olduğum kahramanı değiştirebilir miyim?'

'Kendi irademle kahramana nasıl görevler verebilirim?' 


Ve bunun gibi gene kahramanlarla ilgili birkaç soru daha vardı.


'Sanırım cidden şu novellerdeki sistemlerden biri olacağım. O kadar da kötü bir işe benzemiyor. Burada yazana göre, kahramanlara verilen büyük görevler dışında, istediğimiz görevleri verebiliyoruz, büyük görevler direkt yukarıdan geliyor he. Bizim verdiğimiz görevlerin de mantık sınırları içinde olması lazım. Yoksa cezalandırılırmışız. Kolay bir işe benziyor. Belki de bu benim ikinci şansımdır? En iyi, en güçlü, en yüce sistem olmak? '


Hırslanan Hyde, bilgiler uygulamasından çıkıp, diğer ikisine baktı. Diğer ikisinden biri, kahramanları izleyip, onlara görevler verdiğin programdı. Ama çift tıklamaya çalışınca gerekli koşulların sağlanmadığı ile ilgili bir uyarı verdi.


' Sanırım iki gün sonra açılacak bu. Yarın bilgilendirmeye gelen abiye sorarım artık.'


Kalan son ikona bakan Hyde, bunları düşündü.


Son uygulamanın içinde, çalışanların boş zamanlarında sıkılmamaları için çeşitli oyunlar vardı. 'Çalışanlarını düşünen bir organizasyona benziyor burası. Bedava yemek, oda; gerçi maaş alıp almadığımızı da bilmiyorum daha. Neyse, bilgisayarda başka bir şey yok. Dünyama geri dönebilecek gibi değilim, bu şansımı iyi değerlendirmem lazım.'


Bilgisayarı kapatıp, erken kalkmak için yatağına yatan Hyde, ikinci şansını nasıl değerlendirmesi gerektiği hakkında düşünürken, ikinci dakikada günün yorgunluğu üstüne çöktü ve derin bir uykuya daldı. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44798 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr