SS 217: 50,000 Yıllık Ceset

avatar
7486 23

Swallowed Star - SS 217: 50,000 Yıllık Ceset


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

“Sisli Adada bu kadar çok Mu Ya Kristalinin ortaya çıkmasına şaşmamak lazım. Tarihi kalıntılarda, dünyada isim yapmanın en hızlı yolu arkeolojik harabeler. Hong epeyce kalıntı keşfetti,  bununla birlikte dünyanın en zengini haline gelerek kendi benzersiz oto jetini keşfetme imkanına erişti.” Luo Feng’in kara tanrı seti hareket ederek tüm bedenini kaplamaya başladı.

 

Bu antik harabe gerçekten büyük görünüyordu.

 

İçeri girmesi gereken birinin öncesinde tüm yeri incelemesi gerekiyordu!

 

“Sonuç almak için birinin fedakarlık etmesi gerekiyor.” Luo Feng’in kalbi tekledi, yüce mekiği hemen Dağ Siperi biçimini alarak, bıçakları, kırık bıçak parçasıyla etrafındaki havada süzüldü.

 

Luo Feng gözlerini kıstı, adım adım kabin kapısına doğru yaklaştı.

 

Kabin kapısı 20 metre kadar genişlikte, 8 metre derinliğinde sağa ve sola çatallanan bir yol boşluğu bulunuyordu.

 

“Mu Ya Kristalleri!” Luo Feng başını eğerek dümdüz ileri baktı.

 

Yol boyunca zeminde küçük beyaz parlayan kristallerin hepsi bir arada toplanmışlardı, 10,20,30...beyaz bir bulanıklıkla pilavın güçlü kokusu kabin kapısından adımını attığında onu boğdu! Luo Feng eğilerek hızlıca tüm süzülen Mu Ya kristallerini toplayarak siyah sırt çantasına doldurdu.

 

Onları topladığı gibi her birini saydı.

 

“289 kristal!” Son kristali sırtına koyduğunda Luo Feng kalbinin içeride biri davul çalıyormuşçasına hızlandığını hissedebiliyordu.

 

//Benim kalbim de hızlandı, 289 tane ne demek yahu !!!

 

“Tüm dünyadaki toplanmış kuvvetler toplamda resmi olarak 42 kristal elde etmeyi başardı! Rapor edilmeyenler de eklendiğinde tahminimce toplamda 60 civarı olmalı.” Luo Feng kabaca tahmin etti, bu kristallerden her biri İnsanlık için servet değerindeydi!

 

Hong belki 10 tane elde etmişti ve memnun hissetmişti. Luo Feng ve diğerlerine her kristal için 20 yıldız değerini bile teklif etmişti.

 

Şuan….

 

Luo Feng yalnızca bu kabin içerisinde 289 kristal elde etmişti! Tüm dünya kuvvetlerinin topladığından çok daha fazlaydı.

 

“Bu kristallerin gerçek mekanı olmalı, dışarıda bu kadar fazla olamaz.”

 

“Yalnızca kapının girişiydi ve 289 tane vardı, merak ediyorum da içeride başka neler var.”

 

// İçeride sınav var birader, sen mevzunun içerisindesin buradan müdahale edemiyoruz ama , beyin gücün 21 falan, uyan artık yani -_-

 

Luo Feng çok daha fazlasını öngörüyordu, bir arkeolojik harabede sadece Mu Ya kristalleri olamazdı…. aslında sadece girişte bile çok fazla kristal bulunuyordu, bu da harabenin içeride çok daha büyük bir hazineyi barındırdığını kanıtlar nitelikteydi! Dünyanın keşfedilmiş diğer harabelerinden daha büyük ve daha bol olmalıydı.

 

......

 

Yolu takip ederken Luo Feng tozla kaplı zemine basarken dikkatliydi.

 

Kapıdan geçildiğinde yol sağa ve sola ikiye ayrılıyordu.

 

Yol ayrımına geldiğinde sağa ve sola bakarak sersemledi, “Bu, bu….” Luo Feng’in solundaki yolda, eşsiz bir metalden yapılmış duvarlar varken duvarlarda devasa delikler ve yumruk izleri bulunuyordu, toplamda dokuz devasa yumruk izi vardı.

 

Yolun kendisinde yolun üzerinde uzanan devasa bir ceset bulunuyordu!

 

“Mini kuantum bilgisayarı,tara.” Luo Feng mini kuantum bilgisayarını bedene doğrulttu.

 

“Hedefin yaşam belirtisi yok, ölmüş.” Mini kuantum bilgisayarı kelimeleri ekranda gösterdi.

 

Evet bir ceset!

 

Luo Feng nefesini tutarak dikkatlice cesedi inceliyordu, cesedin teni tamamen siyahtı, vücudu güçlü ve sağlamdı. Eşsiz desenler içeren özel bir savaş zırhı bile kuşanmıştı, desenler yüce mekiğin üzerindekinden çok daha karmaşıktı. Yumruklarının ikisi de özel bir eldivenle kaplıydı, bir göz bebeği hala açıktı ve kararlı bir şekilde bakıyordu.

 

“Tanrım.”

 

Luo Feng cesetle göz teması kurduğunda kalbi titremeye başladı, adeta devasa bir ejderhaya karşı karınca gibiydi…

 

Hayır!

 

Doğrusu normal birinin evrenin kurucusu PanGu ile yüzleşmesi gibiydi. Ceset olmasına rağmen bir gözü ışığını henüz kaybetmemişti! Kim bilir bu kişi öldüğünden beri ne kadar zaman geçmişti… yine de tek bakışı Luo Feng’i titretmişti, soğuk terler altından ve sırtından dökülüyordu.

 

madShy notu: Bölüm sonuna yazacaktım biraz uzun bir not olacağı için, ancak soğumadan bilgilendirmem iyi olur diye düşündüm. Tabii ki de tek gerçek yaratıcı Allah (c.c), eşi ve benzeri yoktur. Burada bahsettikleri ‘sözde tanrısal’ varlıklar tamamen insan aklının hayal ürünleridir. Açıklamak gerekirse PanGu Çin mitolojisinde evrenin yaratıcısı olduğu iddia edilen Taoist geleneğin inancının bir parçası.



“Bu, güçlü dövüşçünün ulaştığı seviye de neyin nesi? Aşırı korkutucu.” Luo Feng derin soğuk bir nefes aldı.

 

“Sakinleş.”

 

“Sakinleş.”

 

Cesetle göz teması kurmayı başaramayacağını fark etmişti, yaptığında kendini sakinleştirmeyi denese bile haka kontrol edilemez bir şekilde korkuyla doluyordu. Yaşamı için bir korkuydu! Ne kadar güçlü bir iradesi olduğunun bir önemi yoktu.

 

“Gözlerine bakma.”

 

Luo Feng yavaş yavaş sakinleşerek cesedin gözlerinden kaçınarak dikkatlice inceledi, “Yüksekliği 8 m civarında! Epeyce büyük siyah bir gorile benziyor fakat teni tamamen tüysüz, parlak ve pürüzsüz! Etrafından yola çıkıldığında çok ama çok uzun yıllar önce ölmüş olmalı. Yine de teni, saçları, tamamen çürüyüp kurumamış mı? Adeta hala yaşıyor gibi?”

 

Eğer ceset toz katmanıyla kaplı olmasaydı Luo Feng çok da uzun olmayan bir süre önce öldüğünü varsayardı.

 

“Bedeni hasar görmemiş gibi, nasıl öldü?” Luo Feng bir süre düşünerek başını salladı. Hiçbir şekilde bir cevabı bulunmuyordu.

 

“Hadi içeride ne varmış görelim.”

 

Luo Feng’in bedeni incelemek için acelesi yoktu, cesedin yanından yürüyerek geçip gitti. Geniş yolu takip ederken küçük yan yollar beliriyordu , fakat Luo Feng büyük geniş yolu takip etmeye devam etti.

 

300 metre kadar sonra yol büyük bir kapı görünene kadar kıvrılmaya başladı!

 

10 metreden daha geniş ve uzun olan bu kapı yarım açılmıştı.

 

“Bu….”

 

Luo Feng hiç ses çıkarmamaya çalışarak kapıdan içeri girdi.

 

“Tanrım.” Luo Feng bilinçsizce soğuk havayı içine çekti, bu en az 10 metre uzunluğunda 200 metre genişliğinde yarım dairesel muhteşem bir salondu. Luo Feng’i en çok şaşırtan…salonda toplamda beş tane tuhaf biçimlerde bedenin bulunmasıydı! Hayır...toplamda altı taneydi!

 

Luo Feng bir kez daha taramak için mini kuantum bilgisayarını kullandı. Elbette ki hiçbirinden gelen bir yaşam belirtisi bulunmuyordu.

 

Beş bedenden hiç biri, hala herhangi bir bozulma olmaksızın çok canlı gözüküyordu.

 

bedenden her nasılsa parlayan altın kemikleri,teni ve küle dönmüş uzun saçları dışında hiçbir şey kalmamıştı.

 

“Bu 6. beden.”

 

Luo Feng dikkatlice inceledi.

 

Tuhaf cesetlerden birisi girişte keşfettiğine çok benzer biçimdeydi, hafifçe daha küçüktü fakat 6 m boyunda siyah tüysüz bir gorile benziyordu. Bu beden yere yarım diz çökmüş bir şekilde duruyordu. Savaş zırhı kırılmış, bedeni yaralardan kalbura dönmüştü, yine de yaralardan hiçbiri çürümemişti.

 

beden insana çok daha fazla benziyordu, 4 metre civarı uzunluktaydı, alnında siyah pullara bürünmüş bir boynuz ve pullu bir kuyruğu bulunuyordu!

 

beden de insan biçimine benziyordu, 6 metre civarı uzunluktaydı, teni adeta tosbağa kabuğuna benziyordu. Bu eski Amerikan filmlerinden Luo Feng’in bildiği Fantastik Dörtlüde olan karakterlerden taş adama benziyordu. Bu beden her nasılsa çok daha iyi görünüyordu. Kabuğu temiz ve parlaktı, keskin bir savaş zırhı gibi bir araya toplanmıştı.

 

beden neredeyse insan bedeniyle özdeş idi.

 

Sarı tenli, siyah saçlı ve yüzünde bir yara izi bulunuyordu, yine de sakin görünüyorken zemine bağdaş kurarak oturmuştu, bedeni tozla kaplıydı.

 

“Dünyadan? Çinli mi?” Luo Feng 4. bedene baktı, meraklı fakat üzgündü.

 

Luo Feng bunu hissedebiliyordu….bu şeyler çok uzun zaman önce ölse bile her beden birini çaresizce titreyecek bir güç yayıyordu! Hepsi olağanüstü savaşçılardı! Hong ve Yıldırım Tanrısından defalarca kez daha güçlülerdi. Luo Feng’in kendisinden sayısız defa daha güçlüydüler.

 

Ve bu gerçekten Çinli insana benzeyenden ötürü  Luo Feng ölmelerine daha da üzülüyordu.

 

“Bu 5. beden mi?”

 

Luo Feng bakarken kuşkuluydu.

 

İncelediği dört bedende yaralar bulunuyordu fakat hiçbir hayati yara yoktu. Bu 5. beden 5 metre uzunluğundaydı, bedeni bakır renkteydi, adeta bakırdan kalıplanmış gibiydi ve göğsünde bir elle delinmiş gibi devasa bir oyun bulunuyordu.

 

Tuhaf olan… Göğsündeki boşluğun aslında organlarla değil bakır renginde tuhaf materyallerle dolu olmasıydı.

 

“Bu bir kişi mi?” Luo Feng başını salladı.

 

“6. beden en normal olanı.” Luo Feng altın rengi parıldayan kemikleri dışında hiçbir şeyi kalmamış 2 m uzunluğundaki bedene baktı. En eşsiz özelliği kafatasının alın kısmında adeta başka dünyadan olduğunu kanıtlar nitelikte uzanan boynuzuydu.

 

......

 

Salondaki altı beden ve giriş yolundaki de dahil olmak üzere toplamda yedi ceset vardı.

 

Bu yedi cesetten sadece birisi altın kemikleri kalıncaya kadar çürümüşken diğer altısı neredeyse hiç hasar almamış, capcanlı yaşıyor gibiydi.

 

“Eğer hepsi aynı anda öldülerse neden biri kemikleri kalana dek çürüdü? Uzun zaman önce öldükleri belliyse diğerleri neden tamamen çürümedi?” Luo Feng kuşkuluydu, zaman çok güçlü bir silahtı, zamanın hareketi altında ne tür bir beden çürümezdi?

 

Salon etrafında gezindi.

 

Salon çoğunlukla boştu, sadece zemin ve tavanda önceden burada olan savaşın izlerin olması muhtemel göçükler bulunuyordu.

 

"Di!"

 

Bir ses geldi.

 

“Hm?” Luo Feng ürktü.

 

Karanlık salon aniden aydınlandı, kör edici bir ışık salonun tavanından ışıyarak tüm salonu kapladı. Aynı sırada tuhaf ışık salonun ortasında yoğunlaşarak siyah bir insan figürü oluşturdu. Bu figür 1.4 veya 1.5 m uzunluğundaydı, bir çocuk misali küçüktü, alnında iki boynuzu vardı, göz bebekleri kırmızıydı ve siyah bir cübbe giyiyordu.

 

“Luo Feng, Sonunda geldin.” siyah cübbeli çocuk Luo Feng’e baktı, kırmızı göz bebekleri neşeyle parlıyordu.

 

“Sen?” Luo Feng ihtiyatla siyah cübbeli çocuğa baktı.

 

Çocuk dünya dili olan Çince konuşuyordu!

 

Adını bile biliyordu!

 

“Seni 50,000 yıldır bekliyordum.” Çocuk başını salladı, “Siz dünyalıların sahip olduğu bilgi gerçekten çok az ve alçak, uygun bir adayı 50,000 yılın sonunda bulabildim.”

 

“50,000 yıl?” Luo Feng titredi, “Demek istediğin bu arkeolojik harabe 50,000 yıldır burada ve bunlar 50,000 yıldır ölüler mi?” Luo Feng salondaki 6 benzersiz biçimli bedeni işaret etti.

 

“Evet.”

 

“Onlar 50,000 yıldır ölüler.” siyah sallanan çocuk salondaki altı bedene baktı, başını sallayarak iç geçirdi, “Hepsi engin evrendeki emsalsiz,güçlü ve önemli figürler, ebedi varlıklar.Zamanın kendisi bu varlıklar karşısında ihtişamını yitirir, ölümlerinde bile… bedenleri sonsuza kadar ölümsüz kalır.”

 

“Ancak Usta öldüğünde , onlar takip etmek ve onunla gömülmek zorundaydı.” Siyah cübbeli çocuk Luo Feng’e baktı, “Luo Feng, Ustaya saygılarını sunmak için beni takip et.”

 

Çevirmen Notu: İhanet etmek yerine kaybedenlerle gömülmeyi seçersen, bir avuç topraktan farkın kalmaz. Tek tesellin en azından onurlu bir avuç toprak olmaktır. Keyifli okumalar...

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr