SS 198: Ölüm Cezası

avatar
8198 21

Swallowed Star - SS 198: Ölüm Cezası


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

 

12/27/2058, öğleden sonra. Sınırların Dojosu dünya karargahında birçok disk şeklinde dövüşçü jeti ve oto jet park etmişti. Her biri dövüşçü jeti son derece pahalıydı. Luo Feng’in imparator seviye oto jeti burada ancak ortalama bir jet olarak sayılabilirdi; hiç göze çarpmıyordu.

 

Çünkü 30’un üzerinde temsilci bugün buradaydı!

 

15:10, güçlü temsilcilerin yarısı ve yüksek itibarlı savaş tanrılarının çok az bir miktarı devasa uzay gemisi şeklindeki yapının içerisinde toplanmıştı.

 

“Luo Feng tanıştırmama izin ver, temsilci Bygrave.” Luo Feng’in arkadaşı araştırmacı Liu He’nin tanıştırmasıyla Luo Feng ünlü kişilerle birer birer görüştü. Bu temsilciler ayrıca yakında altıncı araştırmacı olmaya kayda değer ölçüde yakınlardı.

 

“Bu Temsilci Zhu xin.” Li He gülümsedi; “O da Çin’den.”

 

“Merhaba, Temsilci Zhu Xi.” Luo Feng elini uzattı.

 

“Merhaba Temsilci Luo Feng.” gagaya benzer burnuyla zayıf bir adam olan Zhu Xi Luo Feng’in elini sıktı.

 

Bu sahne diğer kişilerle tanıştığında tecrübe ettiğinin aynısı gibiydi, fakat Luo Feng’in kalbi şuan şaşkınlıkla doluydu. Önceden savaş tanrısı Lu Gang öldüğünde temsilci Zhu Xi de törene katılmıştı. Bu sahnede hükümetlerden,ekonomi sektöründen,askeri sektörden ve dövüşçü dairesinden büyük figürler saygıyla temsilci Zhu Xi’yi selamlaması Luo Feng’i şaşırtmıştı, o zamanlar hala ateş çekici takımının bir üyesiydi.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar o da bir temsilci olmuştu.

 

“Luo Feng, şu beyaz saçlı hiç hayat ibaresi göstermeyen elemana bak, bu temsilci Yan Hai.” Liu He sesini alçalttı, “Çin’den olmasına rağmen Li Yao ile son derece iyi bir ilişkisi var. Li Yao senden ötürü öleceğinden ikiniz arasındakiler onarılamaz! Onunla iyi geçinmen zor olacaktır.”

 

“Son derece güçlüdür ve beşinci başkan konumu için gitmeye hakkı var. Fakat endişelenme, bizim Sınırların Dojosu ile uğraşmaya cüret etmeyecektir.” dedi Liu He sessizce, “Tabii ki sebepsiz yere onunla uğraşma.”

 

Luo Feng ona bakarak basitçe gülümsedi.

 

Temsilci Yan Hai mi? Sadece Yan Hai değil, üçüncü, dördüncü ve beşinci başkan bile 81 güç delgisi eğitiminden ve yıldız gezgini aşama bire adım attığında onun rakibi olmayacaktı.

 

Yan Hai uzaklardan ifadesiz bir şekilde Luo Feng’e baktı ve küçümsedi! Li Yao ile geçmişte Büyük Nirvana periyodunda yaşam ve ölüm arasındaki sınırda birlikte bulunmuştu.Her şeyden önemlisi Yan Hai Li Yao’ya kendi oğlu gibi davranmıştı. Bunların sonucunda böylesine bir tecrübe yaşamaları ilişkilerini elbette ki derinleştirmişti.

 

Ne yazık ki rakip pozisyonunda Sınırların Dojosu vardı. Yan Hai’nin kini olsa da sadece içinde tutabilirdi.

 

“Bu Luo Feng mi?”

 

“Bir defada 16 küçük silahı kontrol ettiği söyleniyor. En güçlü saldırısının etkisi 8-9 milyon kilo civarında.Bu da bir temsilciyle karşılaştırılabilecek düzeyde.”

 

“Onlarla karşılaşabilse ne yazar? Henüz bir temsilci olmadı. Karadaki hareket hızı ve çeşitli mücadele teknikleri bizimle karşılaştırılamaz! Eğer gerçekten bir temsilciyle dövüşmek zorunda kalırsa muhtemelen birini bile yenemez.”

“ Bazı temsilciler ateşi kontrol edebilirken diğerleri buzu kontrol edebiliyor, dolayısıyla saldırıları onunkinden daha esnek.”

 

Bazı temsilciler mahkeme galerisinin birkaç köşesinde sessizce tartışıyorlardı. Tartışırlarken seslerinin etrafa yayılarak Luo Feng’e ulaşmaması için etraflarında bariyer oluşturuyorlardı. Hepsinden önce bu yıldız gezgini seviyesindeki dövüşçüler Luo Feng ile ters düşmek istemiyordu, sadece onu hafifçe aşağı görüyorlardı.

 

Ve bu negatif hisler kıskançlıktan doğmuştu.

 

Luo Feng’in potansiyeli hakkında kıskançlardı! Savaş tanrısı seviyesinin zirvesinde bir saldırı gücüne sahip olduğu için Luo Feng kesinlikle yıldız gezgini seviyesini yarıp geçtiğinde dikkat çekecekti!

 

“Yüksek potansiyeli varsa ne olmuş. Şuan bizden biriyle dövüşürse yeterli olmayacaktır.” epeyce temsilci bunun hakkında düşünüyordu.

 

Birçok temsilciyle sohbet ettikten sonra Luo Feng temsilcilerin ona biraz mesafeli durduğunu fark etti. Sadece Sınırların Dojosu temsilcileri Luo Feng’e ulaşılabilir ve kibar bir tutum sergiliyordu.

 

“Birinci ve ikinci başkan burada.”

 

“Hong ve Yıldırım Tanrısı.”

 

Galerideki güçlü temsilciler ve savaş tanrılarının hepsi sessizleşti. Mahkemenin yan kapılarından birinde siyah kıyafetli bir adam ve beyaz cübbeli kel bir rahip biri önde biri arkada belirerek galerinin önüne ilerledi. Siyah cübbeli adam Hong etrafındaki ışığı yutuyormuş gibi görünüyorken kel rahip birinin kalbini çalkalayan bir his veriyordu.

 

“Hong yıldız gezgini aşama altı.”

 

“Yıldırım Tanrısı yıldız gezgini aşama yedi.”

 

Luo Feng bu iki kişiye baktı.

 

Siyah kıyafetli adam Hong soğuk ve ifadesizdi.

 

Beyaz cübbeli adam Yıldırım Tanrısı sıcak gülümsemelerle doluydu fakat biraz korkutucuydu.

 

Onlar dünyadaki en güçlü iki dövüşçüydü! Form seviyesine göre, Yıldırım Tanrısı Hong’u aşıyordu. Fakat Hong’un kendi alanı olduğundan tamamen Yıldırım Tanrısın’ın tepesindeydi!

 

Hong ve Yıldırım Tanrısı ulaştığında, mahkeme oturumu hızlıca başladı. Luo Feng davacı bölgesine otururken Li Yao ve Venina sanık bölgesine ellerinde kelepçelerle oturdu.

 

İki ileri düzey savaş tanrısının yargılanması oldukça nadir bir olaydı.

 

16.20, öğleden sonra. Mahkeme oturumu kararını verdi.

 

“Li Yao, Venina Paulinus, bir temsilcinin ailesinin öldürülmesi için talimat verdi. Suçları açık, karar: Ölüm cezası! Hemen!”

 

Sanık kürsüsündeki Li Yao ve Venina’nın ifadeleri değişti. Doğrusu uzun süre önce bu sonuç için kendilerini hazırlamışlardı.

 

"Luo Feng!"

 

Li Yao ve Venina davacı bölgesindeki Luo Feng’e baktı.

 

Luo Feng sadece soğuk bir şekilde onlara baktı.Akbaba Akrep çifti gerçekten de ailesine zarar vermeye çalışmıştı….bir defa batırmıştı bu yüzden kesinlikle tekrar berbat edemezdi. Bu tehditlerin varlığına müsaade edemezdi! Bu ikisinin yaşamasına müsaade etmesi sorumsuz ve ailesinin güvenliğini görmezden gelmesi demekti.

 

“Li Yao, kara tanrı setini ver.” iki güçlü Temsilci Li Yao’nun önünde durdu.

 

Sanık bölgesindeki Li Yao mahkemeyi taradı.Mahkemede 30’un üzerinde güçlü temsilci, birinci başkan Hong ve ikinci başkan Yıldırım Tanrısı bulunuyordu. Li Yao’yu öldürmenin bir el kaldırışla olacağı söylenebilirdi. Li Yao istemese de tek yapabileceği Kara Tanrı setini vücudundan ayırmak ve vermekti.

 

“Suçluları vahşi doğaya götürün ve ölüm cezalarını infaz edin.” dedi mahkeme hakimi.

 

Ölüm cezasını infaz etmekle sorumlu olan iki temsilci bulunuyordu: birisi Sınırların Dojosundan Liu He, diğeriyse Yıldırım Dojoundan Amuhan idi. Luo Feng’in isteği doğrultusunda, Luo Feng onlarla gitme hakkına sahipti.

 

Bir tarihsel seviye oto jetin içerisinde.



Li Yao ve Venina elleriyle ayakları kelepçeli bir şekilde üç temsilci Luo Feng, Liu He, Amuhan tarafından izleniyorlardı.

 

“Luo Feng.” Venina Luo Feng’e baktı, Çincesi biraz aksanlıydı , dişlerini sıkarak, “Eğer kapasiten vardıysa dün bizi merkezi şehirde doğrudan öldürürdün. Fakat kim bilirdi ki el altından Savaş Tanrıları Sarayına bizi suçlamak için yeterli kanıtla gideceğini, seni saygısız piç, ölsem bile ben--”

 

“Kapa çeneni.” Liu He onun önüne oturdu, memnuniyetsiz bir şekilde azarladı.

 

“Ölmek üzereyim senden korkmuyorum.” Venina küçümsedi.

 

Venina Avrupalıydı. Çince biliyor olmasına rağmen açıkça birilerine hakaret etmekte iyi değildi.Luo Feng ona basit bir soğuklukla baktı. Basitçe Venina’nın dediğini görmezden gelmişti…. her şekilde ölecek acınası bir böcekten farksızdı.

 

Fakat Akbaba Li Yao basitçe Luo Feng’e baktı, en basit bir ses bile çıkarmadı.

 

“Beni Avustralya kıtasında avlamayı denemiştin, senin için hiçbir şey yapmadım. Paris merkezi şehrinde barış içerisinde kalmana izin verdim.” Luo Feng soğukça Li Yao’ya baktı, “Fakat asla ölüm haberim sana ulaştığında anında aileme yöneleceğini düşğnmemiştim Li Yao, ah Li Yao. SENİ ÖLDÜRMEZSEM ADAM DEĞİLİM !!!”

 

Li Yao sessiz kalarak Luo Feng’e baktı.

 

“Wei, intikamını alamadım.”

 

“İşe yaramazım.”

 

“Bitti, bitti, her şey bitti.”

 

“LUO FENG , LUO FENG!!!! Eğer sonraki yaşam varsa öylece gitmene izin vermeyeceğim.” Li Yao hiçbir şey söylememesine rağmen kalbinde gürlüyordu. Fakat ne kadar kızdığı fark etmezdi Li Yao öldüğünde her şey ortadan kaybolacaktı!

 

“Bunu kabul edemem, kabul edemem!”

 

“ BU ŞEKİLDE ÖLMEK İSTEMİYORUM!!!!” Li Yao kalbinde gürledi, dişlerini sıkıca sıkınca ağzından kan dökülmeye başladı.

 

Tarihsel seviye oto jet yavaşça iniş yaptı.

 

“Çıkın.”

 

Li Yao ve Venina aşağı doğru adımlarını attıkça geriliyorlardı. Ayakları da kelepçeli olduğundan sadece ufak adımlar atabiliyorlardı.Li Yao ve Venina engin vahşi doğaya adımını attı.

 

“Liu He.” dedi temsilci Amuhan kenardan, “ Li Yao’yu öldür, Venina’yı öldürürüm.”

 

“Sıkıntı yok.” Liu He gülümsedi.

 

Amuhan Venina’ya adım adım yaklaştı. Venina’nın yüzü gerçekten de güzeldi fakat bu güzel bayanın gözleri nefretle doluydu ve kenarlarında biraz yaş bile vardı. Temsilci Amuhan yanına geldiğinde belindeki pala bir anda kınından çıktı! Bir ışık geçti ve kaçınmak isteyen Venina hareket etmeyi kesti.

 

HUALA~~

 

Bir kelle doğrudan yuvarlandı ve başsız bir ceset yere yığıldı.

 

“Venina.” Li Yao Venina’nın vücuduna baktı ve acıyla gözlerini kapamaktan kendini alamadı.

 

“Ölürsem her şey bitecek.”

 

“Ne kadar kızgın olduğumun bir önemi yok. Hepsi boşuna , boşuna…”

 

“BU ŞEKİLDE ÖLMEK İSTEMİYORUM!!!! Fakat öldüğümde her şey yitip gidecek.” Li Yao bozuk duyguları içerisinde gözlerini kapattı. Öfkeli, tatmin olmamış, depresif ve hüzünlüydü. Ölümün kendisi bile fazla korkunçtu, fakat ölümünü beklemek sonsuza kadar sürecek gibi görünüyordu.

 

Li Yao’nun bedeni elinde olmadan daha önce hiç olmadığı kadar karışmış duygularına karşı çalkalandı.

 

“Li Yao, Venina…. Akbaba Akrep çifti.” Luo Feng Venina’nın cesedine baktıktan sonra Li Yao’ya baktı, “ Hadi bunu bitirelim.”

 

“Luo Feng, yapmak ister misin?” Liu He Luo Feng’e baktı.

 

“Sen yapabilirsin.” dedi Luo Feng.

 

Liu He gülümsedi ve sonra Li Yao’ya doğru yürüdü. Li Yao’nun tüm bedeni gözlerini kapadığı gibi çalkalandı. Gözünün kenarında yaşlar görülüyordu.

 

“Li Yao, öl.”

 

Liu He konuşurken gülümsedi.

 

"CHI~"

 

Etraftaki ışık aniden büküldü. Kayıtsızca duran Li Yao öfkeyle yüz metre kadar geriye atladı, “AHHHHHHHH~”  Li Yao başını kaldırdı ve gürledi. Elleriyle itti ve BANG…. Ve kelepçelerini kırdı. Ayakları da hareket etti ve BANG… ayak kelepçeleri de parçalandı.

 

“LUO FENG!!!!” Li Yao öfkeyle gökyüzüne yükseldi, “ SENİ ÖLDÜRECEĞİM, KESİNLİKLE YAPACAĞIM!!!!”

 

“Bir yere gitmiyorsun.”

 

Luo Feng yırtıcı bir şekilde gürledi ve yüce mekiğinin üzerine atlayarak hızlıca gökyüzüne uçtu.



 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr