SS 183: Ruh Temizleyici

avatar
8159 24

Swallowed Star - SS 183: Ruh Temizleyici


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

“Okyanusta bir damla.” Luo Feng hafifçe onaylayarak iç geçirdi.”

“Hayır anlamıyorsun.” Li Da Wei başını salladı, “Önceki hayatın zorluklarıyla kişisel olarak karşılaşmadığından anlamanın hiçbir yolu yok….benim neslimin nasıl hissettiğini!”

Luo Feng donup kaldı.

Li Da Wei iç geçirdi: “Güzel bir zamanda doğmuştum. Doğduğum yıl egemenliğin Hong Kong’a devredildiği sene : 1997! Ailem zengin sayılamazdı fakat geçinip gidiyorduk. Hiçbir endişem olmadan büyüdüm: online oyunlar oynadım ve web novelleri okudum. Ebeveynlerim her gün her an beni azarlarken bu beni biraz tedirgin etti.”

Luo Feng şok içinde Li Da Wei’ye baktı…..

Online oyunlar? Web novelleri? Bu yaşta tüm öğrenciler boş vakitlerini Dojodaki sınıfta harcardı. Bir dövüşçü olmak her genç kişinin hayaliydi.

“Bana öyle bakma. Böylesine barış dolu bir dönemi tecrübe etmediğinden bu düşünülemez.” Li Da Wei bir gülümseme bıraktı ve gözleri anılarına geri döndü, “Bu sırada online tartışma panolarında ve hatta forumlarda sohbet ediyorduk. Akşam yemekleri için toplanabiliyorduk ve okul gezilerine gidebiliyorduk. Gerçekten hiçbir kaygımız yoktu!”

“Ancak--”

“2015! Her şey 2015 Ocağında başladı!”

“Aniden cennetten cehenneme düştük! Bu yıl lise sınavlarına hazırlandığım seneydi….ancak sınav yoktu!”

“Kabus başladı!”

“Virüs tüm dünyaya hava yoluyla yayıldı. Nefes alması gereken her şey enfekte oldu. Arkadaşlarım teker teker öldüler. Vuruk olduğum kız, basketbol oynadığım kardeşlerim, komşularım, online oyundaki lonca yoldaşlarım hepsi birer birer öldüler! Neredeyse yıkılmıştım. Bir kabusa sürükleniyormuş gibiydim….”

“Ne yazık ki bunun sadece kabusun başlangıcı olduğunu fark ettim!”

“2015 yılının ikinci yarısında sayısız mutant canavar insanların toplandığı şehirlere saldırmaya başladı! Birkaç çatışmadan tam savaşlar patlak verdi! İnsan silahlarının karşısında duramayacaklarından ilkel canavarları umursamamıştık. Fakat yanılmıştık!”

“Gerçek afet başladı!”

“Şehirler basıldı ve insanlar yaşamak için kaçmaya başladılar! Neredeyse altı tam sene kaçtık. Ölüm meleğini birçok kez pas geçtim. Her seferinde hayata zorla tutundum, hata yapmak ölüm demekti. Bu nedenle zorlamaya mecburdum. Hiç acı çekmemiş bir delikanlıdan zalim tecrübeli savaşçıya!”

Li Da Wei’nin sesi alçaldı: “Bu altı senede babamın benim için ölüşünü izledim!”

“Benimle birlikte kaçan aşık olduğum kızın bir canavarın ağzında yaşamını yitirmesini izledim. Sadece dişlerimi sıkabilir ve göz yaşlarım düşerken kaçabilirdim!”

“Acımasızca eğitim yaptım ve vücudumun sınırlarını zorladım!”

“Sonunda insanlar lazer topları ve güçlü dövüşçüleri sayesinde karadaki canavarlarla aramıza çelikten bir duvar ördü. Böylece Büyük Nirvana dönemi bitti. İnsanlar merkezi şehir çağına girdi. Ve ben...resmi olarak orduya katıldım!”

“Göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçti.”

Li Da Wei kaygısızca gülümsüyor gibiydi fakat Luo Feng bu gülümsemenin içerisinde daha çok acı varmış gibi hissetti.

“30 yıl insanlar ve canavarlar dövüştü. Ölçeği Büyük Nirvana dönemindeki muharebeler kadar büyük olmasa da asla durmadı.” Li Da Wei konuşurken başını salladı, “Sadece benim kontrolümde olan ordularda geçen 30 yılda ne kadar çok kişi öldü biliyor musun?”

Luo Feng donup kaldı.

“Bir acemi bir kıdemlinin yerine geçiyor….bunun kaç defa olduğunu ben bile söyleyemem.”

“Ölüm haberleri ailelere birer birer gönderildi. Onlar insanlığın var olması için öldüler.” Li Da Wei’nin gözlerinden üzüntü okunabiliyordu, “Diğer yandan çaresizce her yıl gelen canavar kuvvetlerinde yeni bir canavar türü olacağını kabullendim. Her yıl daha güçlü bir canavar ortaya çıkacaktı.”

“Bunun anlamı ne peki?” Li Da Wei Luo Feng’e baktı, “Bunun anlamı deniz canavarları sürekli olarak daha da güçleniyor!”

“Korktum!”

“Çok korktum.” Li Da Wei’nin gözlerinde bir gözyaşı zar zor görülüyordu, “İnsanlar asla saldırgan olamazdı ve denizdeki canavarlar sürekli olarak gelişerek daha da güçleniyordu. O günün geleceğinden korktum….insanların soyunun kuruyacağı günün !”

Luo Feng’in kalbi buz kesildi.

“Diğer yandan deniz canavarlar iç kara bölgesindeki insanlara saldırmak için nehir boyunca gitmek zorunda.”

“Bu yüzden--”

“ Hayatımı onları engellemeye adadım. Kesinlikle bir milimetre bile ilerlemelerine müsaade etmeyeceğim! Karadan ne kadar uzakta tutulurlarsa, merkezi şehirlerin tamponu o kadar büyür. Güneydoğu askeri sektörü kumandanı olduğumdan beri 11 sene 6 ay 3 gün geçti ve deniz canavarları Huangpu nehrinden bir adım bile ileri geçemedi!”

Luo Feng bunu duyduğunda kalp atışları hızlandı. Kalbinde önündeki büyüğüne karşı bir saygı yeşermişti!

Onların fedakarlıkları sayesinde onun gibi genç insanlar merkezi şehirlerde huzur içinde büyüyebiliyordu.

“Kalan hayatımdaki her şeyimi de deniz canavarlarına karşı vereceğim!”

“Tüm istediğim...gelecekteki torunlarımın bir geleceği ve umudu olması!” dedi Li Da Wei hafifçe.

Gelecek ve umut?

Evet ulan!

Eğer merkezi şehirler tekrar baskına uğrarsa gelecek nesillerin umudu kalır mıydı?

“Luo Feng.” Li Da Wei Luo Feng’in omuzunu sıvazladı, “Bu yaşta insanlar hayatta kalmak için sadece iki koz kartına güvenebilir. Birisi yüksek teknoloji lazer topu ve biri de Hong kadar güçlü bir dövüşçünün gücü.”

“İnsanların hayatta kalması için şuan lazer topundan daha güçlü bir silah icat etmesi gerekiyor!”

“Ta da Hong ve Yıldırım Tanrısı gibi başka bir tane nihai dövüşçü ortaya çıkar. Hatta Hong ve Yıldırım Tanrısını aşan bir dövüşçü bile olabilir!”

Li Da Wei Luo Feng’e baktı: “Luo Feng ben gençken hiç kimse bana bir şey öğretmedi. Bunun nedeni yanlış yolda gitmemdi. Orta düzey savaş tanrısıyım fakat bu benim sınırım. Gelişmek için hiç umut yok.”

“Ancak sen farklısın!”

“Henüz 20 yaşında bile değilsin… Luo Feng savaş tanrısı seviyesini aşan bir varlık milyonlarca kişilik bir orduya bedeldir! Ayrıca Hong ve Yıldırım Tanrısı rakipsiz bir şekilde çok daha güçlüler.”

“İnsanlar merkezi şehirlerde huzur içerisinde yaşıyorlar çünkü Hong karadaki sayısız imparator seviye canavarla anlaşma yapma yoluna gitti. Bu yüzden Hong tüm bir ülke ordusundan daha değerli. Umarım….bu seviyeye ulaşırsın hatta bu seviyeyi aşarsın.”

.....

Luo Feng’in oto jetinin uçup gittiğini görünce Li Da Wei karmaşık bir ifade takınarak sessizce kendi kendine mırıldandı: “Ben çoktan yaşlandım ve Luo Feng...senin geleceğin sınırsız.”

.....

Luo Feng’in düşünceleri rayından çıkmıştı çünkü Li Da Wei’nin sözleri Huangpu nehri askeri üssünü Luo Feng’e veriyordu.

Geçmişte ana olarak ebeveynlerini ve kardeşini rahat ettirmek için çılgınlar gibi çalışmıştı! Yenilmez savaş tanrısı olduğundan beridir hala çok sıkı çalışsa bile artık o kadar baskı hissetmiyordu.

Düşman Li Yao? Onu bir an bile umursamadı.

Ailesi? Harika gidiyorlardı.

Para? Şuan paranın pek bir işlevi yoktu.

İtibar?Liderler ve organizasyonların reisleri, aileler ve ordular bile ona tutkuyla bakıyordu.

“Anne, baba…”

Ming Yue sektöründe. Luo Feng evine girdi.

“Döndün. Kahvaltın çoktan hazır. Hizmetçi.” okuyan babası bağırdı.

“Kardeşin dışarıda koşuyor. Bacakları geri döndüğünden koşmayı sever oldu.” babasının gülümsemesi pırıl pırıldı, “Ah evet, Feng, evlenmeyi planladığında. Annen ve benim tek dileğim torunlarımıza sarılmak.”

Luo Feng yemek masasının önüne oturdu.

Sıcak yulaf lapasını içti ve babasını dinledi. Aniden,aşırı bir şekilde…..mutlu olduğunu hissetti.Askeri üsteki canlarını veren savaşçılar sayesinde merkezi şehirlerdeki siviller huzur içinde yaşayabiliyordu….belki de general Li Da Wei’nin ve sayısız askerin bu kadar sıkı çalışmasının nedeni buydu.

“Hey, Wei.”

Eğitim odasının zeminine elindeki telefonu tutarken gülümseyerek oturdu, “Bu yaz kız arkadaşınla nereye gideceksiniz? Ne kadar romantik. Evet. Pekala. Ancak şuan fazla vaktim yok hala ay sonunda gitmem gerekiyor da! Sonra görüşürüz. Evet, tamam, görüşürüz!”

Luo Feng’in yüzü gülücüklerle doldu. Wei de iyi bir yaşam sürüyordu.

Ebeveynleri de mutluydu ve kardeşinin ilişkisi de muhteşem gidiyordu…

Luo Feng general Li Da Wei’nin söylediği sözleri hatırladı--

“Tüm istediğim...gelecekteki torunlarımın bir geleceği ve umudu olması!”

“Hala bir gelecek var. Hala umut var!” Luo Feng kendi kendine mırıldandı, “Ben de ebeveynlerimin kalan yaşamlarında mutlu mesut yaşamasını istiyorum. Kardeşimin de evlenip çocukları ve bir ailesi olmasını istiyorum! Onların canavar sürüleri tarafından yok edilmesini istemiyorum. Gelecek neslin umut dolu olmasını istiyorum!”

 

Bu sırada--

Luo Feng hiç olmadığı kadar kararlıydı.

“Ayrıca hayatımın sınırlarını kovalamak ve onları aşmak istiyorum! Bir temsilci olmak, bir başkan ve hatta onlardan daha güçlü olmak! Sürekli aşmaya devam etmek!”

“Ayrıca Hong gibi olmak istiyorum ve gücümü kara canavar sürülerini titretmek için kullanmak istiyorum!”

“Ayrıca sonraki nesillerin bir geleceğe ve umuda sahip olmasını istiyorum!”

Luo Feng’in gözleri kararlılıkla doluydu!

“Çok çalış!”

“İlerle!”

“Üstün gel!”

“Son seferinde ölürken gözlerimde kapadığımda hiçbir pişmanlığım yoktu çünkü geçmişte yeterince sıkı çalışmamıştım!”

Bu sefer ruh temizlemesinden sonra Luo Feng’in inançları hiç olmadığı kadar sağlamlaşmıştı.Eylülün girişinde Luo Feng bıçak tekniği,teknik,form seviyesi, Göksel Tanrı Kataloğu ve diğer şeyleri eğitmesi gerektiğine karar kıldı.Bağlılığının kendisini sıkması yerine kalbinin derinliklerinde onu mutlu etmesini sağlayacaktı.

Vücudunun genetiği kendini mükemmelleştirmeye başladı.

Gücü tekrar tekrar gelişmişti…..

Bu fiziksel değişim onu harika hissettiriyordu.

Kendini eğitime zorlaması daha zayıf sonuçlar almasına neden oluyordu. Eğer eğitiminden zevk alırsa ve daha güçlü olduğunu hissetmeye başlarsa, gelişim seviyesi şaşırtıcı derecede oluyordu.

29 Eylül şafağında, Luo Feng’in kendini deneme zamanıydı!

Ve….yumruk gücü 258,103 kgye ulaşmıştı. 256,000 kg üzerinde olduğundan resmi olarak ileri düzey savaş tanrısı form seviyesine adımını atmıştı!

.....

29 Eylül öğleden sonra saat 14 civarı.

Savaş Tanrısı sarayından en düşük fiyata aldığı SS derece kan kırmızısı savaş üniformasını giydi ve sırtında da SS derece bıçağı bulunuyordu. Luo Feng’in bedeni parlatılmış mücevher gibiydi. Orada dururken ebedi dövüşçü ruhuna sahip gökyüzünden ateşlenmiş bir bıçak gibi görünüyordu!

“Anne baba, bu sefer ne kadar sürecek bilmiyorum. Luo Hua burada yokken anne ve babamıza göz kulak ol.”

“Anlaşıldı kardo.”

“Orada dikkatli ol.” ebeveynleri ekledi.

Luo Feng hafifçe gülümsedi ve direkt olarak oto jete yürüdü. Kapağı otomatik bir şekilde açıldı. Luo Feng girdi ve kapak kapandı.

Vııııınnn!

Koyu mavi üçgen dövüşçü jeti hızlıca yükseldi ve Jiang Nan merkezi şehri savunma ağından uçup geçti. Sonrasında bir ışık akıntısına dönüşerek Sınırların Dojosu dünya karargahına doğru ilerledi.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr