SS 150: Altın Vurgunu

avatar
8314 30

Swallowed Star - SS 150: Altın Vurgunu


 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

Siyah karanlık yer altı mağarasında, Luo Feng kardeşiyle sohbet ederken gülümsedi.

 

“Güvende olduğun sürece iyidir.”

 

“Ah evet, kardo, Avustralya kıtası hakkında. Şu sıralar araştırıyordum ve internetten Avustralya kıtasının dünyanın en tehlikeli üç bölgesinden biri olduğunu okudum. Sayısız güçlü canavar oradaymış ve Avustralya kıtası hakkında bazı videolar bile izledim. Videolarda görünen canavarların çoğu fazla güçlüydüler…..”

 

Kardeşini dinlediğinde Luo Feng gülümserken konuştu: “Endişelenme, kardeşin bu canavarları sebze keser gibi öldürüyor.”

 

Vahşi doğada avlanırken ebeveynleri ve kardeşi onun hakkında fazlaca endişeleniyordu. Ya şimdi, Avustralya kıtasına bile gelmişti...Luo Feng ailesinin onun hakkında fazla endişelenmesini istemiyordu,  bu yüzden kendi sesini aşırı güçlü çıkartıyordu.

 

Tabii ki…..

 

Gerçekte bu canavarlar gerçekten düşündüğü sebzeler gibiydi.

 

“Luo Hua, şimdilerde kız mevzusu nasıl gidiyor?” Luo Feng ekledi.

 

“Biz iyiyiz.” kardeşinin sesi telefondan biraz çaresiz geliyordu, “Henüz Nan ile hiç buluşamadım.”

 

“Acele etme, sabırlı ol.” Luo Feng rahatlattı.

 

Kardeşi de biliyordu: “Biliyorum. Aslında Nan benden daha fazla baskı altında.”

 

Luo Hua göle düştükten sonra Luo Hua ve Nan birbirlerinin hislerine öncekinden daha değerli bir hazineymiş gibi davranmaya başlamışlardı. Diğer yandan--tek bir şey aynı kalmıştı: Zhen Nan’ın ebeveynleri hala Zhen Nan ve Luo Hua’nın ilişkisini yasaklıyordu.Zhen Nan’ın ebeveynleri kesinlikle kızlarının tekerlekli sandalyedeki sakat birisiyle evlenmesine izin vermiyorlardı.

 

Diğer yandan Nan en çok acıyı çekiyordu….

 

Bir yandan ebeveynlerinin isteklerini takip etmek zorundaydı!

 

Diğer yandan Luo Hua’yı rahatlatmak zorundaydı. Luo Hua’nın tekrar böylesine tehlikeli bir şeyi yapacağından korkuyordu.

 

“Luo Hua.” dedi Luo Feng.

 

“Hm?” kardeşinin sesi biraz alçalmıştı, Nan ile ilgili işler ne de olsa onu biraz endişelendiriyordu.

 

“Bu yılın sonu itibariyle, hayat iksirini alabileceğim.” dedi Luo Feng.

 

.....

 

Jiang Nan şehrine olan tüm yoldan sonra Yang Zhou şehri Ming Yue sektöründe…

 

Bu sırada Luo Hua tekerlekli sandalyesine oturmuş odasında tek başına telefondan kardeşiyle konuşuyordu.

 

“Ne?” Luo Hua donup kalmıştı.

 

Ayağa kalkabilecek miydi?

 

Ayakta durabilecek?

 

“Tekrar ayağa kalkabilecek miyim?” Luo Hua tekerlekli sandalyesinde sarsılmaktan kendini alamadı. Yüzü kızardı ve söylerken süper heyecanlıydı, “Kardo, bu yıl mı dedin? Hayat iksirinin bazen açık arttırmalarda göründüğünü söylememiş miydin? Ve bu tür bir şeyin parayla satın alınamayacağını? Şimdi onu alabiliyor musun?”

 

Luo Feng’in sesi telefondan duyuldu: “Luo Hua, hayat iksiri senin düşündüğün kadar nadir değil.”

 

Luo Hua donup kalmıştı.

 

“Hayat iksirinin nadir olmasının tek sebebi Amerikan hükümetinin gerçekleştirdiği ucuz fiyat hileleri. Endişelenme, kesinlikle bir hayat iksiri alabileceğim.” Luo feng’in sesi güven doluydu, “Sadece bunu bana bırak!”

 

“Amerikan hükümetinin ucuz fiyat hileleri mi?” Luo Hua’nın dili tutulmuştu.

 

Amerika? Bu dünyadaki beş ülkeden biriydi, Çin ve Rusya ile karşılaştırılabilir güçlü bir ülkeydi. Diğer yandan bu güçlü hükümetler kardeşinin ağzından öylece çıkıveriyordu; kardeşi tamamen güven dolu görünüyordu.

 

“Nan’a da söyleyebilirsin.” Luo Feng’in sesi devam etti, “Sadece ona söyle…. yakında iki bacağın olacağını ve normal biriymiş gibi yürüyebileceğini.”

 

“Kardo, bunu sır olarak tutmak zorunda olduğumuzu söylememiş miydin?” Luo Hua şaşkına dönmüştü.

 

Luo Feng önceden söylemişti…

 

Hayat iksirinin devasa maliyeti açığa çıkarsa, Luo Feng’in hayatı tehlikeye girebilirdi.

 

“Şuan bunu sır olarak tutmaya hiç gerek yok.” dedi Luo Feng. Şu anda Li Yao çoktan onu öldürmek için Avustralya kıtasına beraberinde bir sürü kişiyi getirmişti, bu yüzden neden hayat iksirini bir sır olarak saklamak gereksindi ki? Ve bir kez kardeşi Zhen Nan’a bu haberi söylediğinde o zaman…..Zhen Nan daha fazla baskı altında kalmayacaktı. Ve Luo Feng ayrıca endişeleniyordu--

 

Zhen Nan’ın duygularının değişmesinden!

 

Belki de kardeşinin göle düşmesi Zhen Nan’ın her şeyden vazgeçmesini ve Luo Hua’nın yanında durmasına sebep olmuştu.

 

Fakat bu hisler fazla uzun sürmeyecekti. Bir süre sonra Zhen Nan’ın duyguları baskı altında kaldığı ebeveynleri karşısında değişime uğrayacaktı! Tabii ki bu bir ihtimaldi….fakat Luo Feng böylesine bir şeyin gerçekleşmesini istemiyordu. Onun anladığı kardeşi Luo Hua, muhtemelen bir şoku daha kaldıramayabilirdi!

 

Bu yüzden Zhen Nan’ın kardeşinin ayağa kalkacağını bilmesine izin vermek iyi olacaktı. Bu yolla Zhen Nan kolayca sarsılmayacaktı.

 

Şu anda düşük maliyetli muhitlerde yaşayan çoğu Çinli kız onlara ev alabilecek zengin biriyle evlenmek istiyordu! Bu yüzden erkeklerin kızları ellerinde tutması için en iyi yol--- yeterince para kazanmaktı. Bu yolla kız arkadaşları parayla çekilemezdi, ne de olsa erkek arkadaşlarının parası vardı.

 

//dostum bizde de para var ama… ben telefon rehberimdeki 180 kişi arasında bir tane potansiyel kız arkadaş göremiyorum, ileri düzey savaş tanrısı seviyesinde yeteneksizim herhalde hatun meselelerinde ahahahah…

 

Buna saygısından…

 

Zhen Nan’ın Luo Hua’nın parlak geleceğini bilmesi onu sarsmaktan alıkoyacaktır.

 

“Luo Hua, Nan’a onun elini tutarak birlikte anne babasına doğru yürüyebileceğini söyle.” Luo Feng teşvik etti.

 

Telefon kapandı.

 

Luo Hua latobu önünde bir süre oturdu. Sonrasında Nan ile görüntülü bir sohbet başlattı.

 

“Nan,Nan.”

 

Luo Hua laptobunun önünde oturdu. Laptop ekranında bir pencere göründü, Nan’ın görüntüsü vardı burada. Ağustos olduğundan şuan yaz tatiliydi Nan genellikle evde kalıyordu.Doğal olarak Luo Hua ile sohbet edecek çok fazla vakti oluyordu.

 

“Seni bu kadar heyecanlandıran nedir?” Zhen Nan’ın gülümsemesi aşırı sevimliydi.

 

“Nan,kardeşim dedi ki….bu yılın sonunda, üzerinde durabileceğim kendi ayaklarım olabilecekmiş.” dedi Luo Hua heyecanla.

 

“NE!” Zhen Nan donup kalmıştı.

 

// o nasıl tepki lan sakat maaşı bağlatacaktın da planların suya mı düştü hahahah

 

“Söylediğim gibi bu yılın sonunda normal biri gibi ayağa kalkabileceğim.Sıradan birisi gibi yürüyebileceğim, seni parka götürebileceğim, alışverişe gidebileceğiz ve restoranda yemek yiyebileceğiz.” dedi Luo Hua. Gözlerinden yaşlar akmasına engel olamadı.

 

// kardeşim bunları yapabilmen için ayakların olmasına gerek yok ki… bir kız olsa yetiyor sen durumu çok yanlış anlamışsın, şuan bizim duygularımızla oynadığının farkındasındır umarım?

 

“Gerçekten mi ?” Zhen Nan buna inanmak istemedi. Çünkü gerçekten de Luo Hua üzerinden sakat maaşı bağlatma planları vardı.

 

“Evet” Luo Hua ekledi, “Kardeşim dünyanın en güçlü dövüşçüsü Hong ile yüz yüze konuştu bile. Dünyada her zaman bazı özel hazineler bulunuyor.”

 

Zhen Nan öncelikle buna inanamadı çünkü bugün ki teknoloji birinin iki bacağını tekrar büyütecek kadar ileri değildi. Fakat biliyordu ki…..erkek arkadaşının kardeşi gizemli bir şahsiyetti. Şuan erkek arkadaşının kardeşinin dünyanın en güçlü dövüşçüsü Hong ile görüştüğünü bile duymuştu.

 

Belki gerçekten bunun için özel yöntemler vardı.

 

“Zamanı geldiğinde elini tutacağım ve ananla babana birlikte yürüyecez.” dedi Luo Hua.

 

“Evet,evet.” Zhen Nan onayladı, göz yaşları neredeyse dökülmek üzereydi. Sakat maaşı hayallerini yitirmişti çünkü...

 

Kim bilirdi ki….bu birkaç gün içerisinde bu kadar baskıya maruz kalacağını.

 

Luo Hua göle düştüğünde Luo Hua ile olan ilişkisi tüm bölgede yayılmıştı. İnsanlar her zaman onu arkasından işaret ediyorlardı. Kalbi kaskatı olmasına rağmen arkasından konuşan insanlarla uğraşması yine de çok zordu! Sonunda….arkasını toparlayabilecekti.

 

.....

 

Luo Hua sessizce bilgisayarının önünde oturdu, kız arkadaşıyla uzunca süren görüntülü sohbeti bitmişti.

 

“Kaderim bu şekilde değişti.” Luo Hua’nın kulakları hala uzaktaki arabaların gürültülerini duyabiliyordu. Burası merkezi bir şehirdi,tıka basa, kalabalık,bayındır ve güvenli merkezi şehir. Ve kardeşi uzaklardaydı, dünyanın en tehlikeli üç bölgesinden biri olan Avustralya kıtasındaydı!

 

İki farklı yerdeki kardeşler, farklı dünyalardan gibilerdi.

 

Ve şimdi kardeşi dünyanın tepesinde duruyordu. Direkt olarak ‘Amerikan hükümeti’ demişti ve ne zaman para muhabbeti açılsa milyarlar ortada cirit atıyordu.

 

“Kardo! Teşekkürler!” dedi Luo Hua kendi kendine kalbinde..



���



Dünyanın en tehlikeli üç lokasyonundan biri olan Avustralya kıtasında. Bu kıtadaki aşırı gizemli bir yer olan sisli adanın üzerinde.

 

Sisli adanın derinliklerinde kayalık bir katmandaki mağarada.

 

Mağaranın karanlık ortamında sızan tek ışık Luo Feng’in taktiksel iletişim saatinin ekranından gelen ışıktı. Bu yeşil ışık neredeyse karanlık mağarada fark edilmiyordu bile. Bu ışıkla bağdaş kurmuş oturan birinin bulanık görüntüsü zar zor görülebiliyordu. Luo Feng şuan genetik enerji eğitimi yapıyordu ve kim bilir sonrasında ne kadar zaman geçmişti….

 

Karanlık mağarada Luo Feng gözlerini açtı.

 

“Evet, kolum artık daha iyi.” Luo Feng sol kolunu salladı, önceden altığı yara çoğunlukla iyileşmişti.

 

“Li Yao gölde öldü mü yoksa sisli adaya mı geldi merak ediyorum.”

 

Taktiksel iletişim saatine şöyle bir baktı, çoktan saat sabahın 3ü olmuştu.

 

“Gidip bir bakacağım, sonsuza kadar öylece burada kalamam.” Luo Feng’in bir düşüncesiyle üç ışık akıntısı hemen daire çizmeye başladı. Bir matkap şeklini aldıkları gibi üzerindeki kayaları parçalamaya başladılar.Luo Feng ellerini başının üzerinde birleştirdi ve yukarı doğru atıldı!

 

Chiucihu~~

 

Şuan Luo Feng’in teni elmastan daha sertti. Acemi düzey savaş tanrısı seviyesine henüz adım atmıştı bu yüzden nişancı tüfeğinden ateşlenen zırh delici mermiler bile tenini delip geçemezlerdi.Luo Feng’in elleri çelik bir matkaptan daha iyilerdi ve önlerindeki üç fırlatma bıçağıyla kazmaları daha kolay oluyordu.

 

Dümdüz yukarı gidiyordu!

 

Tabii ki Luo Feng kazdığından farklı bir güzergah izliyordu. Luo Feng kafasını zeminden çıkarttığı gibi söğüt ağacı kralı tarafından tekrar saldırıya uğramak istemiyordu.

 

“AH!” bir ses yer yüzeyinden duyuldu. Toprak ses taşıma konusunda inanılmaz bir iletkendi ve savaş tanrıları şaşırtıcı bir duyma yetisine sahiplerdi.

 

“Bu birinin sesi mi?” Luo Feng’in gözleri parladı, “Sisli adada birileri mi var?”

 

“Li Yao!!!!”

 

Luo Feng hemen bu sesi Li Yao ile ilişkilendirdi!

 

Vıııınnnn!

 

Luo Feng genellikle çok hızlı hareket etmeye cüret etmiyordu. Yüzeye yaklaştıkça daha da yavaşladı. Aynı sırada ruhsal gücü çoktan 80 metre yarı çapına dağılmıştı. Bundan sonra Luo Feng sessizce kafasını dışarı çıkarttı, tamamen bir çalının içerisindeydi.

 

“Eh?” Luo Feng hemen uzakta tamamen siyahla kaplanmış Li Yao’yu gördü.

 

Şuan Li Yao’nun yüzü solgundu ve ağzının kenarlarında biraz kan görülebiliyordu. Diğer yandan gözleri ışık doluydu.

 

“PUHAKK!”

 

“PUHAKK!”

 

Li Yao iki ağız dolusu kan kusarak uzaktaki en büyük söğüt ağacına baktı. Luo Feng bunu gördüğünde elinde olmadan kendi kendine düşündü: “Görünen o ki Li Yao bu söğüt ağacının özelliğini tecrübe etti ve güzel bir dayak yedi.”

 

“Benim, Venina!” Li Yao heyecanla taktiksel iletişim saatine konuştu.

 

“Yao ne oldu?” diye sordu Venina.

 

“Altın vurgunu yaptık, zengin olacağız! Şuan, sayısız hazineyle ve zenginlikle dolu bir adadayım. Çoktan 12nin üzerinde doğa ruhu keşfettim.” Li Yao heyecanını gizleyemiyordu.





 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr