İnsanlar parayla kontrol edilebilirdi ve devasa miktarda olmasıyla herhangi birini delirtebilirdi.

100 Milyar!

“Oldukça acımasız” Li Kan derin bir nefes almaktan kendini alamadı.

“Ben bile etkilendim” Wang Tong başını sallayarak iç geçirdi, “Huaxia sektörünün yöneticisi ve dokuz aileden biri olan Paulinlerin yöneticisinin kan kan kardeşinden beklendiği gibi. Zengin her zaman zengin oluyor.” Tüm dünya genelinde bile  böylesine bir servete sahip ileri düzey savaş tanrıları yoktu.

Evet, sürü liderlerini avlanıyor ve onları iyi paralardan satıyorlardı fakat sürü liderleri bu kadar aptal mıydı?

İnsanınkine eş değere bir zekaları vardı. Bir kez tehlike hissettiklerinde ve kazanma şansları olmadığında, onlar kaçmayı seçiyordu! Bir kez bir sürü lideri seviye canavar kaçmaya karar verdiğinde, o kesinlikle savaş tanrısının yolunu kapatması için binlerce canavara komut verebilirdi… Savaş tanrısına engel olamasalar bile bu kesinlikle onları yavaşlatırdı.

Bu yüzden sürü lideri canavarları öldürmek son derece zordu! Güçlendikçe daha da zorlaşıyorlardı. Bu yüzden genel durum ‘ileri düzey bir savaş tanrısının orta düzey bir sürü liderini’, ’orta düzey savaş tanrısının düşük seviye sürü liderini’, ‘acemi düzey savaş tanrısının yüksek seviye kumandanı’ avladığı yönündeydi. Bu yolla başarılı olmaları daha muhtemel oluyordu.

Örneğin Wang Tong ve Li Kan’ın ‘Çelik Zırhlı Ejderha’ avlama girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.

Ve canavarların miktarı sınırsız değildi. Daha güçlü canavarlar, karşılaşması nadir olanlardı! Örneğin Luo Feng ve Ateş Çekici takımındaki diğerleri küçük sektördeyken büyük miktarda kumandan seviye canavar avlamışlardı, bu onları sonraki sefer orada bulabilmeyi önemli ölçüde azaltıyordu… Çünkü kumandan seviye canavarların bu alandaki sayıları azalmış oluyordu. Fakat bu en kötü kısmı değildi, en kötü olanı kumandan seviye canavarların lideri olan ‘sürü liderlerinin’ dikkatlerini çekmesiydi. Dövüşçüler genellikle çok fazla öldürdükten sonra tehlikenin farkına varırlardı bu yüzden kaçarlardı. Diğer yandan bu canavarları öldürerek para kazanmanın kolay bir görev olmadığını gösteriyordu. En önemlisi de… Savaş tanrıları tonla para harcardı. Silahlar ve savaş üniformaları gibi eşyalar devasa miktarda para etmiyor muydu? En üst düzey eğitim kılavuzlarının fiyatları da korkutucu fiyattaydı! Çoğu savaş tanrısı bankadan borç almak durumunda kalıyordu.

Ellerinden gelen bir şey olmamasıyla birlikte savaş tanrılarının aşırı fazla para harcaması gerekiyordu.

Örneğin eğer ileri düzey bir savaş tanrısı ‘yüksek seviye bir sürü lideri’ ile dövüşürse o vakit güvende olmak için ‘SS derece savaş üniforması seti’ almak zorundaydı, Q seri (S derece) savaş üniformaları çoğu S düzey sürü lideri saldırılarını savunabilmesine rağmen, hepsini karşılayamıyordu.

SS derece savaş üniforması seti, SS derece silah, hangisi bir servet etmiyordu ki?

Bir SS drece eğitim kılavuzu ve ‘Dokuz Aşama Yıldırım Bıçağı’ gibi nihai bir eğitim kılavuzu bile bu kadar pahalıydı! Kendini tamamen mükemmel bir şekilde kuşatabilmek için kaç tane ‘orta seviye sürü lideri’ öldürmek zorunda kalacaktın? Bu çoğu ileri düzey savaş tanrısının başaramadığı bir şeydi.

Ve ‘Savaş Tanrısı Sarayında’ özel hazineler bulunduğunu söylemeye gerek yok: ki bu hazineler çok daha pahalıydı.

Dünya genelinde çoğu savaş tanrısının bankalardan borç aldığı yalan değildi! Tabii ki son derece ufak bir miktar savaş tanrısı istisnaydı. Örneğin özel kabiliyetleri olan savaş tanrıları ‘Ruh okuyucular’ ya da alışılmışın dışında yetenekleri olan savaş tanrıları ve ya devasa bir arka planı olan savaş tanrıları gibi olanlar! ‘Hong’un kızları ve oğullarının paraya ulaşmaları çok kolaydı, bu basitçe ‘Hong’un etkisinden kaynaklanıyordu.

HR ittifakı dünyanın en üst finansal grubuydu. Tüm dünya ekonomisi üzerinde ve gerçekten her alanda kontrolleri vardı.

Servetleri hayret verici düzeydeydi.

Venina Paulinus HR ittifakının Çin’deki yöneticisiyken Paulinus ailesinin ikisinin de başında bulunan adamların kız kardeşiydi ve HR ittifakında üst düzey yöneticiydi. Birinin onun servetini sormasına gerek var mıydı? Serveti ana olarak ailesi ve HR ittifakından geliyordu, canavarları avlamaktan değil. Kocası Li Yao bile onunla karşılaştırılamazdı.

���

Jiang Nan merkezi şehri, Sınır Salonu.

Zhu Ge Tao siyah Dojo üniformasını giymiş ve bağdaş kurarak eğitim odasında oturuyordu. Zaman geçtikçe sabahın ışıkları yavaşça odayı aydınlatmaya başlıyordu.

“Hu” Zhu Ge Tao gözlerini açtı.

“Açıl” Zhu Ge To konuştuğu gibi projektör duvarın üzerine devasa bir ekran yansıttı. Zhu Ge Tao’nun bir alışkanlığı vardı: her sabah T.V deki haberleri kontrol ediyordu böylece dünyada neler olup bittiğinden haberi oluyordu.

Sunucunun sesi eğitim odası boyunca yankılandı.

“Ne?” Zhu Ge Tao ekranda açıklanan sabah haberlerine baktığı gibi donup kaldı.

“100 milyar mı?” Zhu Ge Tao iki kez göz kırptı.

100 milyar! Zhu Ge Tao kalp atışları artarken vahşice ayağa kalktı. Bu miktarda para deliceydi. O Jiang Nan şehrinin sınırların Dojo’sunun Büyük Dörtlüsünden biri olmasına rağmen şaşkınlığını kontrol edemiyordu.

“Akbaba ve Akrep, öyleyse bu çift! Pekala mantıklı. Ne tür bir normal savaş tanrısı 100 milyarı ortaya sürebilir!” Zhu Ge Tao şaşırmıştı “Ve bu haber yayını direkt olarak tüm ülke nüfusuna yöneltilmiş. Diğer bir deyişle… Sadece dövüşçüler değil ayrıca normal insanlar da bunun hakkındakileri bilecektir. HR ittifakının etkileri kesinlikle muazzam, böylesine bir haberi Çin’in televizyon kanallarına getirebildiğine göre.”

100 milyar, Zhu Ge Tao bile etkilendi! Görünen o ki Zhu Ge Tao sık sık bazı dâhilere ve güçlü dövüşçülere iyilik yapıyordu. Diğer yandan bunların çoğunu Dojo’nun ayrıcalıklarıyla yapardı bu yüzden kendi parasından vermek zorunda kalıyordu.

“Sınırların Evi, savaş tanrısı dövüşçü tartışmaları sekmesine gir.” Zhu Ge Tao komut verdi.

Ekran hemen ve çabucak değişerek savaş tanrısı dövüşçü tartışmaları sekmesine girdi.

İleri düzey bir kumandan olarak hiçbir hakkı yoktu. Fakat şef eğitmen kimliğiyle bu sekmeye girmek için bir imtiyazı vardı.

“Hmhm, tüm tartışma sekmesi gerçekten de canlanmış. Görünüyor ki Güney Amerika, Kuzey Amerika, Avrupa, Afrika ve diğer tüm yerlerdeki dövüşçülerin kanı kaynıyor.” Zhu Ge Tao güldü, “Diğer yandan bu durum Çin’de oldu bu yüzden devasa miktardaki para muhtemelen Çin’in ellerinde kalacak.”

“100 milyar, öylece kurt sürüsüne atılan şişman bir koyun gibi.”

Gerçekten tüm dünyada bu devasa meblağ tarafından birbirine girmişti. Savaş tanrısını aşan varlıklar bile bunun için ah ediyordu. Savaş tanrıları böyle hareket ediyorduysa… Normal vatandaşları düşünmeyin bile! Sadece kiralarıyla uğraşan normal vatandaşlar için 100 milyon bile astronomik bir rakamdı. 100 milyarın lafı bile olmazdı.

Karmakarışık! Tüm dünya karman çorman olmuştu! Gerçekten de tüm bilgi ağı elinde olmadan bu durumu araştırmaya başlıyordu: bu kişiyi bul! #023 şehri yüz milyonlarca insanın bulunduğu devasa bir şehirdi. #023 yüksek ödülün yüksek ihtimalle olduğu yer olduğundan çok fazla dövüşçü oraya dikkatlerini çevirmişti.

���

Eski şehrin batı kısmında 12 katlı bir konut apartmanının sekizinci katında.

“Huhu”

Çılgın rüzgarlar uğuldadı ve kar taneleri dans etti. Dondurucu hava aralıksız olarak evi dolduruyordu ve zemin tam anlamıyla donuyordu. Luo Feng bağdaş kurarak yırtık bir yastıkta otururken fırlatma bıçaklarını parlatıyordu. Aklındaki tek şey taktiksel iletişim saatinden aldığı hayret veridi haberdi: astronomik ödülün haberi.

“Ödülüm için bu kadar para harcadıklarına inanamıyorum. Kendimi ihbar etmeyi bile düşünüyorum.” Luo Feng hafifçe fırlatma bıçağını zemine yerleştirdi, başka bir bıçağı aldı ve parlatmaya başladı, “100 milyar. Her halükarda Li Wei ‘nin ebeveynleri aptal değiller. Onlar sadece parayı temiz ve kesin kanıt getiren birine verecekler.”

Kanıt mı?

Luo Feng dünyada kimsenin onun Li Wei ‘yi öldürmesi hakkında bir kanıtı olduğunu düşünmüyordu! O vakitten sonra kendisini uydulara yakalanmaktan korumak için Li Wei ve diğerlerini öldürdükten sonra dümdüz tarlalara koşmuştu.

“Şansım korkunç derecede kötü olmadıkça. Öyle korkunç ki kara yolunun arkasında saklanacak biri ve eylemlerimi kaydedecek biri olursa.” fakat Luo Feng bu şansın denizde iğne avlamaktan fazla şansı olduğunu düşünmüyordu. Aslında Luo Feng’in korktuğu tek şey…

Onun Ateş Çekici takımı yoldaşlarıydı!

“Bu ödül Li Wei ile ölen diğer üç kişinin yetenekleri ve kimlikleriyle yayınlanmıştı. Ve ayrıca ödül katilin yüksek ihtimalle savaş tanrısı gücünde bir dövüşçü veya ruh okuyucu olduğunu bile söyledi” Luo Feng’in yüzü soldu, ” Eğer kaptan, Wei Tie, Wei Qing ve kardeş Chen bunu görürlerse muhtemelen işin ucu bana uzanacak!”

Şüphesiz diğer Ateş Çekici takımının diğer dört üyesi ödülü kolayca Luo Feng ile bağdaştırabilirdi! Birincisi Luo Feng #003 şehrinde kaplan dişi takımını öldürmek için kaldı. Ve ölen dört kişiden biri kaplan dişi kaptanı ‘ Pan Ya’ idi.

Diğeri ödülün kendisi katilin savaş tanrısı gücünde veya bir ruh okuyucu olduğunu söylüyordu! Ve takımdaki herkes onun bir ruh okuyucu olduğunu biliyordu. Bu iki noktaya dikkat edildiğinde sonuca varmak gerçekten çok kolaydı.

Nitekim tam da bu durum meydana gelmişti. Astronomik ödül yayıldığında Ateş Çekici takımının diğer dört üyesi sersemlerken bunun Luo Feng olduğunu tahmin etmişlerdi.

“Tahmin edebilmeleri kanıtları olduğu anlamına gelmez!” Luo Feng başını salladı.

Ateş Çekici takımı bunun Luo Feng olduğunu tahmin etti.

Ve birkaç savaş tanrısı bu katilin Akbaba, Akrep çiftine kin güden bir savaş tanrısı olduğunu düşünüyordu! Her halükarda tüm bunlar asılsız suçlamalardı: hiçbirinin kayda değer bir kanıtı bulunmuyordu.

“Li Wei son defa tehlikeyle karşılaştığında Li Wei’nin ailesi hemen en yakın iki savaş tanrısını bulmuş ve onlardan yardım istemişti” Luo Feng somurttu, “Diğer bir deyişle Li Wei’nin ebeveynleri bir yerde hemen dövüşçü bulabilmek için yeterince güce sahipler. Eğer savaş tanrılarını bulabiliyorlarsa, o vakit kumandan ve savaşçıları bulmaları daha kolay olacaktır.”

Luo Feng’in bakış açısından…

Savaş tanrılarının konumlarının belirlenmesi kumandan ve savaşçıların konumlarının belirlenmesinden çok daha zordu!

“Onlar muhtemelen sahneden bu sırada çok uzak olmadığımı bulacaklardır.” Luo Feng somurttu.

Bu nokta aşırı elverişsizdi! Aslında Luo Feng diğer savaş tanrılarının diğer savaş tanrılarının yerini savaş tanrısı sarayındaki sistemden görebildiğini bilmiyordu. Çoğu savaş tanrısı kesinlikle diğer kumandan ve savaşçıların yerini belirleyemiyordu. Ancak Li Wei’nin ailesi bölgenin etrafındaki yüzlerce kişiyi bulduğundan Luo Feng’in kör tahmini bir noktaya değinmişti.

Ve Luo Feng de onlardan biriydi!

“Muhtemelen ben şüphelilerden biriyim, fakat zayıf olduğumdan yakalanma olasılığım oldukça zayıf olmalı” Luo Feng hoşnutsuzdu, “Diğer yandan kaptan, kardeş Tie, Kardeş Qing ve kardeş Chen… Eğer onlardan birisi kaplan dişi takımını öldürmek için #003 şehrinde kaldığım ve ruh okuyucu olduğum gerçeğini açık ederlerse… O vakit saf bir kanıt olmamasına rağmen Li Wei’nin ebeveynleri kesinlikle beni bir numaralı şüpheli yapacaktı.”

Aniden  Luo Feng bileğinde bir titreme hissetti.

Başını eğerek taktiksel iletişim saatinin ekranına baktı.

“Kaptan Gao Feng’den bir telefon araması mı?” Luo Feng hafifçe somurttu.

madshy notu: sen daha delikanlı tanımamışsın hayatında Luo Feng. Bak abilerin gösterecek asıl delikanlılık ne zaman olurmuş diye ;)