Bir ok gibi Luo Feng çayır çimenlere daldı; hızı hayret verici düzeylere ulaşıyordu. Yükünü hafifletmek için ruhsal gücünü kullanıyordu ve sırtındaki kalkan üzerinde bir itme kuvveti uyguluyordu… Luo Feng elleri boş olduğundan daha hızlı ilerliyordu.

“Hu~~”

Depar! Koyabildiğin kadar deparı koy! Depar atmayı kesme!

“Bu sahneyi mümkün olan en yüksek hızda terk etmeliyim. Li Wei’nin arka planı ile öldüğünde ailesi muhtemelen bunun farkına varmak için özel bir teknolojiye sahiptir! Bu olduğunda olay mahallini araştırmak için uyduyu kullanabilirlerdi! İşte o vakit beni bulurlarsa o zaman sıkıntı da olurum.”

madshy notu: bizim elemanın kafası baya basıyormuş.

Luo Feng’in uydular hakkında fazla bilgisi yoktu ve hatta onların nasıl çalıştığını bilmiyordu bile.

Fakat savaş tanrısı ‘Lu Gang’ öldüğünde uydular sıçan gelgiti patlamasını kaydetmişti. Yalnızca sayılı birkaç kişi bu şekilde özel yöntemlerle izleniyordu.

“Li Wei’nin ölümünün haberini aldıklarında ve nerede öldüğünü belirlediklerinde araştırma için uyduyu kullanacaklar… Tüm bu adımlar kesinlikle zaman alıyor. İhtiyacım olan gidebileceğim kadar uzağa hızla gidebilmek. Çayır çimen arazilerin arasında koşmam uyduların beni keşfetmesini zorlaştıracaktır.” Luo Feng gözleri kıpkırmızı koştu. Ruhsal gücü olmadan Luo Feng’in 100m/s hızdan fazla topuklaması mümkün değildi.

Fakat şu anda hızı 150 m/s idi.

150 m/s neredeyse 6 saniyede 900 metre demekti. Her dakikada 9 km anlamına geliyordu! 45 km 5 dakikada bitiyordu!

Bu hız aşırı korkutucuydu. Genellikle sadece orta düzey kumandanlar böylesine bir hıza ulaşabilirlerdi.

Diğer yandan Luo Feng’in böyle bir şansı yoktu…

Yıldırım Topu takımı canavar sürüsü tarafından sarıldığında onları kurtarmaya gelen iki muazzam savaş tanrısının geliş zamanını asla unutmayacaktı. Bu Li Wei’nin arka planının ne denli derin olduğunu gösteriyordu.

“Şükürler olsun ki Sınırların Dojo’sunun bir üyesiyim.”

“Pekala, pişman olmak için şimdi çok geç! Anne babam ve kardeşim her halükarda Sınırların Dojo’su dövüşçü sektöründe yaşıyor.” Luo Feng asla ailesinin güvenliği hakkında endişelenmemişti… Dövüşçüler Yıldırım Dojo’su ve Sınırların Dojo’su dünyasına katıldıklarında ailelerinin güvenliği Dojo’nun ‘dövüşçü sektörü’ne taşındıklarında garanti ediliyordu.

Bir zamanlar ‘Kan Bıçağı’ durumu vardı.

‘Kan Bıçağı’ ileri düzey bir savaş tanrısıydı ve Sınırların Dojo’su dövüşçülerinden biri olan ‘Fang You’ya kin güdüyordu. Ancak ‘Fang You’ uzunca bir zamanı vahşi doğada geçirdi bu yüzden ‘Kan Bıçağı’ öfkesini Fang You’nun ailesinden çıkarttı: yakınları, anne babası, çocukları, yeğenleri, kız yeğenleri ve torunları…

Hepsi öldürülmüştü!

Hemen halk buna öfkelendi! Dövüşçülerin sık sık vahşi doğaya gittiğini unutmayın. Bu dövüşçülerin arkasında bıraktığı aileleri de her zaman dövüşçülerin mensup olduğu Dojo tarafından korunur! Çünkü kimse ne zaman ölüp ne zaman yaşayacağını bilemezdi bu yüzden doğal olarak herkes bir diğerinin ailesini korumak için birlikte çalışırdı.

Böylece Dojo ailesinden birine el uzatan yabancı olduğunda tüm Dojo’nun düşmanı olmuş olurdu!

Dövüşçülerin ailesine asla el uzatmamanız gerekirdi!

Onları öldürürseniz tüm bu Dojo dövüşçüleriyle düşman olurdunuz!

Bundan sonra, dünyanın en güçlü dövüşçüsü 'Hong', şahsen olayı araştırdı. Katilin 'Kan Bıçağı' olduğunu öğrendikten sonra, tüm bilgi ağlarını sadece dünyanın tüm hükümetlerinde değil, aynı zamanda HR ittifakını kullanarak vahşi doğaya avlanan ileri düzey savaş tanrılarını aramaya başladı. Bundan sonra yetkisi ‘Hong’un altında olan Sınırların Dojo’su dünya karargâhı şef eğitmeni gönderildi. Bu kişi de savaş tanrısı seviyesini aşmış biriydi!

Bu araştırmacı ‘Kan Bıçağı’ avlamak için beraberinde 36 savaş tanrısı birden getirdi.

Sonunda Kan Bıçak kendini öldürdü. Muhtemelen yakalanıp işkence görmekten korkmuştu!

Bu olaydan sonra…

En büyük iki Dojo olan Yıldırım Dojo’su  ve Sınırların Dojo’su kurucuları Yıldırım Tanrısı ve Hong dünya genelinde Fang You’nun ailesi için bir anma töreni düzenledi. Bu iki mutlak güçlü savaşçı da bu anma toplantısında öfkelerini dile getirdi!

Dövüşçülerin ailesine kim el sürmeye cüret ederse Sınırların Dojo’su ve Yıldırım Dojo’suna savaş ilan etmiş demekti.

Ve bu anma törenine dünyanın en kalabalık beş ülkesindeki her bir merkezden ve hatta HR ittifakından bu iki güçlü savaşçıya cevap olarak için temsilciler gönderildi! Bundan sonra… Kimse dövüşçülerin ailelerine zarar vermeye cüret edemedi!

Her ülke dövüşçülerin birbirini öldürmesini yasaklayan kanunlar koydu. Fakat herkesin bildiği gibi vahşi doğada olanları kimse kontrol edemezdi. Ayrıca dövüşçüler sık sık yaşam ile ölüm arasındaki sınırla yüzleşirlerdi bu yüzden bir kez kin güttüklerinde birbirlerini öldürmeleri çok normal olacaktı. Bu yüzden dövüşçüler arasında öldürülmeleri… Bir video kanıtı olmadığında her organizasyon görmezden gelebilirdi.

Ancak o zaman Dojo ya da hükümet harekete geçecekti.

Yoksa bununla başa çıkamazlardı.

Diğer yandan… Eğer iki dövüşçü arasındaki kin ailelerini etkilemeye başladıysa o vakit tüm dünya güçlerinin karşı karşıya gelmesine neden oluyorlardı!

“Hadi #023 şehrine girelim” Luo Feng kara yolundan en yakın şehir olan #023 şehrine daldı. Vardığında sonunda rahatlayabilirdi.

Bu #023 şehri Büyük Nirvana’dan önce ‘Suzhou şehri’ olarak biliniyordu.

“Bu şehir büyük bu yüzden burada muhtemelen çok dövüşçü var. Buradayken fazla ilgi çekmek istemiyorum.” Luo Feng kendi kendine düşündü.

���

Gece.

Kara yolunda otobüsün etrafına kanlar saçılmıştı. Ayrıca yıldırım takımı takımının dördünün cesetleri yerdeydi.

Melez delikanlı Li Wei öldükten 10 saniye sonra.

“BİİİP!” Li Wei'nin kafasız cesedinin savaş üniforması üzerindeki göğüs yakınındaki bir alan hemen bir sinyal gönderdi!

Jiang-Nan merkezi şehri, ana bölge. Jiang Nan dağ suyu olarak bilinen Çin’de #2 numara Jiang Nan da #1 numara olan küçük fahiş sektör.

Jiang-Nan dağ suyu sektörü.

Tüm fahiş şehir bölgesi dağlar ve nehirler tarafından çevriliydi. Jiang Nan merkezi şehrinde ilk ilçe kurulduğunda yoğun nüfusa yer açmak için dağların ve tepelerin düzleştirilmesi gerekiyordu. Dağlar ve tepeler düzlendikten sonra yerlerini uzun boylu konutlar almıştı. Sadece bu sektörde birkaç mil yüksekliğinde güzel dağlar mevcuttu. İnsan yapımı şelaleler ve göller olması bu yeri sayısız yüksek rütbeli hükümet görevlilerinin ve zengin insanların yaşamak istediği bir yer haline getiriyordu.

Burada sadece parayı basıp yaşayamıyordunuz. Buradan bir yer almak için belli bir nüfuzunuz olmalıydı!

Tüm Çin’de sadece 6 merkezi şehirde bulunuyordu!

Altı merkezi şehirde bu güzel sektörler yaygın olarak bulunmuyordu. Bu sektörün Jiang Nan merkezi şehrinde sıralaması 1 numaraydı ve tüm Çin’de 2 numaraydı.

Jiang Nan dağ suyu sektörü Mucizevi Dağın zirvesinde bir villada.

Puslu yıldız ışığı tüm dağın zirvesini kaplıyordu. “HUAHUA~~” uzaklardan bir şelalenin sesi duyuluyordu. Dağ başında villanın balkonunda gevşek, derin mavi bir üniforma giyen ve bağdaş kurmuş biri oturuyordu. Soğuk yüzü yontulmuş heykel gibi görünüyordu ve gözleri kapalı olmasına rağmen biri ondan yayılan soğuk atmosferi hissedebilirdi.

Tüm bedeni kalp soğutan bir his veriyordu!

Tüm dünyadaki en güçlü dövüşçülerden biriydi, takma ismi ‘Akbaba’ olan ileri düzey savaş tanrısı ‘Li Yao’!

“BİİP BİİP!” kulak parçalayan bir ses aniden bileğindeki normal görünümlü saatinden yankılandı.

“Hm?” Li Yao aniden vahşice gözlerini açarken şimşek gibi parladı.

“Wei!” Li Yao’nun heykel gibi soğuk yüzü aniden şaşkın ve öfkeli bir ifadeye büründü.

“Wei’nin korumalarıyla bağlantıya geç” Li Yao saatine komut verdi. Saati HR ittifakının en ileri düzey ürünüydü, şu anda markette satılmıyordu.

“İki koruması da öldü mü?” Li Yao’nun gözlerindeki hafif ışıltı görülebiliyordu.

Whoşşh!

Li Yao anında gölgeye dönüşerek direkt villanın üçüncü katına gitti. Üçüncü katta düzinelerce oda vardı, bunlardan birisi büyük bir konferans salonuydu. Puslu gölge birlikte geldi ve toplantı salonunda durdu.

“Açıl! Dövüşçü arama moduna gir!”

Li Yao’nun komutuyla konferans salonunun kenarlarında bulunan belirsiz bir ışık salonun merkezinde toplanarak 3B bir hologram oluşturdu.

“Bay Li Yao”

3B hologramdaki kişinin siyah takım giyen yaşlı bir adam olduğu görülebiliyordu. Bu siyah takım giyen yaşlı adam Li Yao’ya bakıyordu.

Aslında, 3 boyutlu hologram oluşturulduğunda, hologramı yansıtan cihaz da Li Yao'yu kaydetmişti ve daha sonra konferans salonunda başka bir hedefe yansıtılmıştı.

“Oğlum Li Wei’nin konumunu doğrula” Li Yao’nun yüzündeki tereddüt okunabiliyordu, “100 mil yarıçapındaki bütün savaş tanrılarının pozisyonlarını tara.”

“Li Wei’nin 100 mil yarıçapında hiç savaş tanrısı yok” dedi siyah takım elbise giyen adam.

“Bu nasıl mümkün olabilir? Henüz yarım dakika bile geçmedi” Li Wei’nin ifadesi trajik biçimde değişti.

Oğlunun savaş üniformasındaki cihazla kalp atışı durduktan 10 saniye sonra bir detektör sinyal gönderiyordu. Li Yao’nun aramaya başlamasından şu ana kadar 30 saniye geçmişti. Bir savaş tanrısı ses hızını geçerek 400 m/s hızla koşabilse bile yine de 30 mil uzaklaşabilirdi. Nasıl hiçbir şey bulunamıyordu?

Li Yao için sadece savaş tanrısı bir dövüşçü oğlunun yanındaki iki ileri düzey kumandanı daha rapor verme şansı bulamadan bu kadar çabuk öldürebilirdi.

“Bu nasıl olabilir…”

Li Yao tereddüt etmeye cüret etmedi ve hemen komut verdi,” 100 mil yarıçapında tüm ileri düzey kumandanları tara!”

“Savaş tanrısı aramak Savaş Tanrıları Sarayına üyelik yoluyla verilen bir ayrıcalıktır. Kumandan aramak için… Yeraltı İttifakından S derece bir üye gerekiyor.” dedi siyah takım giyen yaşlı adam. HR ittifakı tüm savaşçı ve kumandan dövüşçülerin yerlerini belirlemek için kendi imkânlarına sahipti. Diğer yandan HR İttifakının kullandığı yol bir miktar sinsiydi!

Onlara sattıkları taktiksel iletişim saatinin bir sırrı vardı.

Taktiksel iletişim saatinin çeşitli fonksiyonları ve diğer kişinin banka hesabına para aktarma özelliği olduğundan bu sırasıyla dövüşçülere dövüşçülerin kartlarına ve kimlik numaralarına bağlıydı!  Taktiksel iletişim saatinden yola çıkarak doğal olarak herhangi birinin yerini noktası virgülüne belirleyebilirlerdi.

Diğer yandan bu sırrı açık etmeye cüret edemezlerdi! Bir kez bunu açık ettiklerinde milyonlarca dövüşçü ürünlerini boykot etmeye başlardı. Hâlihazırda taktiksel iletişim saatlerini satan tek güç olduklarından halkı kızdırmaya cüret edemezlerdi. Bu yüzden… Sadece yeraltı ittifakının S derece bir üyesi bu fonksiyonu kullanarak savaş tanrısından düşük seviye dövüşçüleri aramaya yetkiliydi.

Sadece yer altı ittifakında yükseğin de yükseği olan üyeler bunu yapabilirdi.

Ve ileri düzey savaş tanrısı ‘Li Yao’nun böyle bir yetkisi yoktu.

“BAAM!” uzaklardan bir patlama yankılandı.

Bir gölge anında konferans salonuna daldı, beyaz, sarı saçlı bir bayan. Diğer yandan narin yüzü biraz şaşkındı ve elbiseleri aşırı deparından dolayı bir miktar harap olmuştu… Daha önce bir ziyafete katılmıştı ve Li Yao gibi oğlunun ölüm haberini almıştı.

“Yao!” zarif bayanın gözleri kıpkırmızıydı.

“Şimdi arayabiliriz” Li Yao siyah takım elbise giyen yaşlı adamın 3B hologramına baktı. Diğer yandan siyah takım giyen adam zarif bayana bakıyordu.

Bu Bayan HR İttifakının dokuz çekirdek ailesinden birisi olan Paulinus ailesinin mevcut yöneticisinin kız kardeşiydi. Aynı zamanda ileri düzey bir savaş tanrısı olan Venina Paulinus, takma adı ‘Akrep’. Şu an olduğu gibi HR ittifakının Huaxia sektöründeki yöneticisiydi.

Çin HR ittifakı derecesi #3 idi bu yüzden S derece bir üye sayılıyordu.

madshy notu: bayanın elbiseleri harap olmuş beyler, yok mu bir centilmen?