Bölüm 5.5: Yaşam İçin Kaçış

avatar
3851 4

Stellar Transformations - Bölüm 5.5: Yaşam İçin Kaçış


Çeviri: Pervane

 

 

Qin Yu bir anda güneye doğru meteor gibi kaçışa geçti. Hızı normal durumda Vücut-Silah Birleşimi kullanırken ulaştığı hızın 100 katıydı. Qin Yu göz açıp kapayıncaya kadar Sang Mo’nun görüş açısından çıkmıştı.

Sang Mo hemen insan formuna döndü.

Gözleri yeşil, parlak bir ışık yayıyordu. Uzunca bir süre olduğu yerde dikildi. Kim bilir aklından neler geçiyordu? Nihayet nefretle dolu halde söylendi. “Kan Kaçış Sanatı? Hayır, bu pek mümkün görünmüyor. Sonuçta o bir Xiumoist değil.

Xiuxianist, kim olduğun umrumda değil. Ben, Sang Mo, seni öldürüp oğlumun intikamını alacağım.”

Basit bir hareketle oradan ayrıldı.

Sang Mo yarım gün sonra oldukça şık bir saraya geldi. Sarayın dışında içeri suyun girmesini engelleyen kısıtlayıcı büyüler olduğundan, okyanusun dibinde olsa da sarayda hiç su yoktu. Sang Mo saraya girdi.

Patrik.”

2 tane kaslı, kel adam saygıyla eğildi. Sang Mo tek kelime etmeden yürümeye devam etti. Ardından soğuk bir sesle emir verdi. “Herkese 10 nefes süresi içinde ana salonda toplanmalarını söyleyin. Geç kalanlar kazığa oturtulacak.

Sang Mo’nun sesi bütün sarayda yankılandı. 10 nefes, fazlası değil. Bu süre çok kısaydı. Sang Mo’nun klan üyeleri geç kalmamak adına şeytani temel enerjilerini etkinleştirip son hızlarında ana salona gelmeye başladılar. 10 nefesten kısa zamanda yaklaşık 100 kişi ana salonda toplanmıştı.

Herkes insan formundaydı çünkü saraya girmenin şartı buydu. Aksi takdirde saray, çok sayıda devasa ahtapotun vücudu için çok küçük kalırdı. Bütün üyelerin insan formunda olmaları hepsinin en azından Jindan aşamasına ulaştığının göstergesiydi.

Patrik, bütün klan üyelerinin buraya toplanmasını gerektirecek önemli mesele nedir, öğrenebilir miyim?” Griler içindeki orta yaşlı bir adam saygıyla eğilip sordu.

Kırmızı cübbeli Sang Mo soğukça konuştu. “Önemli mesele? Oğlum Sang Tu öldürüldü. Sang Man, sence bu yeterince önemli bir mesele mi?” Soğukça parlayan gözleriyle griler içindeki Sang Man’a baktı. O soğuk bakışlara maruz kalan Sang Man’ın tüyleri diken diken oldu.

O Sang Tu veledi öldü demek. Patriğin sinirlenmesine şaşmamak gerek. Ve ben o sinirliyken onu gücendirdim.” Kötü bir durumda olduğunu gören Sang Man hemen cevapladı. “Tabii ki de bu önemli bir mesele. Patrik, lütfen Sang Tu’yu öldüren piçin kim olduğunu söyleyin. Onu lime lime edeceğim.”

Geri bas!” Sang Mo’nun ifadesi kan donduracak kadar soğuktu.

Sang Man akıllıca davranıp diğer klan üyelerinin yanına dönerken rahatça iç çekti.

Sang klanı büyük bir klan olmasa da Kan Kırmızı Mağara tarafından yönetilen 8 milyon li çapındaki alan içerisinde kimse bize zorbalık yapmaya cesaret edememişti. İlginçtir, oğlum bir Xiuxianist tarafından öldürüldü.” Sang Mo’nun aurası şu anda oldukça soğuk ve şeytani idi.

Hiçbir klan üyesi konuşmaya cesaret edemedi. Sang klanında Sang Mo’nun sözleri kanun niteliğindeydi.

Sonunda o velet, Xiumoistlerinkine benzeyen bir Kan Kaçış Sanatı kullandı. Eğer ölmediyse ağır yaralıdır ve gücünün de en az %90’ını kaybetmiştir. Kan Kırmızı Mağaranın bölgesinde yalnızca birkaç tane Xiuxian ve Xiumo adası var ve oralarda hiç kimsenin enerjisi o veledinki kadar çarpıcı değil.

Sang Mo birden ciddi bir ifadeye büründü. “Sang klanının üyeleri diğer klanlara o veledin 100 bin li çapındaki bir alan içerisinde olduğu bilgisini iletsin. Bu alan içerisinde hiç Xiuxian adası yok. Onu bulun. Onu bulup bana getirin.

Emredersiniz!

Ana salondaki yaklaşık 100 klan üyesi hep bir ağızdan konuştu.

Şimdi gidip işe koyulun.” Sang Mo emirlerini verdikten sonra ana salondaki klan üyeleri sarayı terk etmeye başladılar. Sang Mo siyah bir yetki kartı çıkarttı. Kartın üzerinde bazı tılsımlar vardı. Bu oldukça kıymetli bir vericiydi.

Sang Mo kutsal sezgi kullanarak talebini vericiye aktardı. Kısa süre içinde bu bilgi parçası birkaç milyon li uzaklıktaki Kan Kırmızı Dağlara iletildi.

Kan Kırmızı Dağlar 8 milyon li çapındaki alanın merkeziydi. Kan Kırmızı Mağara ise bu alanın en üstün merkezi gücüydü. Kan Kırmızı Mağarada bir mağara ustası ve iki tane de vekil usta vardı. Onların da altında 13 muhafız vardı.

Kan Kırmızı Mağaranın 13 muhafızı çok güçlüydü. En zayıfları bile ileri Jindan aşamasındaydı. O ileri Jindan aşamasındaki muhafızın saldırı gücü ise sıradan bir erken Yuanying aşamasındaki Xiuzyaoistten daha üstündü. Zaten o da bu sayede 13 muhafızdan biri olmuştu.

Sang Mo da bu 13 muhafızdan biriydi.

Kan Kırmızı Mağarada,

Vekil usta, Muhafız Sang Mo bir mesaj gönderdi. Ödüllü bir emir yayınlamak istiyor.” Mesajı alan sarışın adam, oldukça ince yapılı birine mesajı iletti. Bu ince yapılı adam 2 vekil ustadan biri olan Cha Ge idi.

Kan Kırmızı Mağaranın ustası ve aynı zamanda mağaranın en güçlüsü olan Cha Hong’un Dongxu aşamasına ulaştığı söyleniyordu. Orijinal formu olan kan kırmızı su pitonunun doğuştan gelen yetenekleri de düşünülünce saldırı gücü oldukça fazlaydı. Kısaca, ucu bucağı olmayan okyanusta bile güçlü bir figür sayılabilirdi.

Buna rağmen vekil ustalar pek güçlü değillerdi. Vekil usta olmalarının tek nedeni Cha Hong’un kardeşi olmalarıydı.

İkinci kardeş Cha Po orta Yuanying aşamasında olduğundan gücü fena sayılmazdı. Fakat üçüncü kardeş Cha Ge yalnızca erken Yuanying aşamasındaydı, yani ortalama bir muhafız gücünde. Yalnızca Cha Hong’un kardeşi olduğu için bölgenin despotu haline gelmişti.

Demek ödüllü bir emir?” Cha Ge uzun yüzü ve buz gibi bakan gözleriyle gerçek bir piton gibi görünüyordu.

Evet, Sang Mo’nun oğlu bir Xiuxianist tarafından öldürülmüş.” Sarışın adam cümlesini bitirir bitirmez Cha Ge kahkahaya boğuldu. “Hiç şaşırmadım. Pek kıymetli oğlu öldükten sonra delirmemesi mümkün değildi zaten. Söyle bakalım ödül neymiş? Benim de harekete geçmemi sağlayabilecek kadar değerli mi?

Vekil usta, Muhafız Sang Mo ödül olarak orta seviye bir kutsal silah belirlemiş. Aynı zamanda o Xiuxianisti canlı yakalayana bir iyilik borçlu olacağını da belirtmiş.”

Orta seviye kutsal silahı duyunca Cha Ge’nin yüzü düştü. “Sang Mo cidden çok cimri. Sadece orta seviye kutsal silah ve iyilik borcu. Neyse, o hala Kan Kırmızı Mağaranın muhafızlarından biri. 8 milyon li çapındaki sularımızda ödüllü emri duyuralım.

Emredersiniz.” Sarışın adam içten içe lanet okudu. “Sen vekil usta olduğundan orta seviye kutsal silah ilgini cezbetmiyor tabii. Kan Kaçış Sanatına benzer bir teknik kullanmış Jindan aşamasındaki bir Xiuxianisti yakalamak için orta seviye kutsal silah ve bir iyilik borcu oldukça iyi bir teklif.

Doğal olarak sarışın adam düşüncelerini dışa vurmadı.

Sang Mo 13 muhafızdan biri olduğundan ondan gelen bir iyilik epey kullanışlı olabilirdi.

Muhtemelen bu emir duyurulduğunda çok sayıda Jindan aşamasındaki Xiuyaoist harekete geçecektir. Ne de olsa hedef çok zayıf. Kan Kaçışı Sanatına benzer bir teknik kullanmak gücünün çoğunu tüketmiş olmalı. Gücünün sadece %30’unu muhafaza edebilmiş olsa bile onun için oldukça iyi olurdu.”

Sarışın adam duyuruyu yayınlamak için gülerek ayrıldı.

Vekil usta Cha Ge ikametgahına doğru giderken öfkeyle söylendi. “Sang Mo çok cimri. Hala o yüksek seviye kutsal silah Yıldırım Çekicini çıkarmıyor.” Cha Ge’nin gözü uzun zamandır Sang Mo’nun hazinesi olan Yıldırım Çekicindeydi.

Lakin abisi Cha Hong, astlarının birbiriyle dövüşmesini yasaklamıştı.

 

Duyuru yayınlandıktan hemen sonra Kan Kırmızı Mağaranın bölgesindeki pek çok Xiuyaoist gün yüzüne çıkmaya başladı. Nadir de olsa bazı Yuanying uzmanları da arayışa katılmıştı. Duyuruda Qin Yu’nun oldukça belirgin bir tarifi de yer alıyordu.

Haberi alan herkes bu oldukça saf ve çarpıcı bir enerjiye sahip olan Xiuxianistin, Qian Long kıtasının kıyılarından itibaren 100 bin li çapındaki alan içerisinde olduğu sonucuna vardı. Sonuçta Kan Kaçış Sanatına benzeyen o gözükara kaçış tekniği hızlı olsa da o teknikle fazla bir mesafe kat edilemezdi.

Bu sebepten 100 bin li çapındaki alan içerisindeki çok sayıda uzman gün yüzüne çıkmıştı. Bu alandan uzaklaştıkça arayış içerisinde olan Xiuyaoistlerin sayısı da azalmaya başlıyordu. Ve bu arayışta en sıkı çalışan uzmanlar Sang klanındaki ahtapotlardı.

 

… 

Ah…

Sol kolunda şiddetli bir ağrı vardı. Qin Yu meteor misali güneye ilerleyişini sürdürüyordu. Malum kaçış sanatı Yıldız Dönüşümleri kitabında yer alan, hayati anlarda kaçmakta kullanılan Meteor Kaçış Sanatıydı.

Bu tekniği kullanmak için kişi kendi vücudunu meteor gibi yakar ve karşılığında oldukça yüksek hızlara erişirdi.

Lanet olası Meteor Kaçış Sanatı! Bu hisse katlanmak çok zor.” Qin Yu dişlerini sıkarak ilerlemeye devam etti. An itibariyle sanki vücudunun içinden alev yayılıyormuş gibi, kıpkırmızı olmuştu. Sol kolundaki et ve kan da durmadan yanıyordu.

Teoride böyle şiddetli acılara maruz kalan birisi çoktan bayılmış olmalıydı. Sonuçta vücudun yanmasının verdiği acı insanın toleransının dışındaydı.

Buna rağmen Qin Yu küçüklüğünden beri kendini eğittiğinden zihni oldukça çetindi. Bunun yanı sıra Meteorik Gözyaşının beslemesi sayesinde ruhu da oldukça güçlenmişti. Böylece acı çekmesine rağmen bilincini kaybetmemişti. Fakat bu sebepten git gide şiddetlenen açılarak maruz kalıyordu.

Qin Yu sakin kafayla durum değerlendirmesi yapıp güneye son hızda devam etti. Ancak vücudunun üst bölgesinin yarısından fazlası yandığında durma kararı aldı.

Birkaç on bin li kat etmiş olmalıyım.” Yüzü seğirmeye başladı. Kendini yakarken aynı zamanda bilincini kaybetmemeye çalışmak bir insanın kaldırabileceği bir şey değildi. “Meteorik Gözyaşı, artık her şey sana kaldı.

Bir mercan kayalığının altına girdi.

Meteorik Gözyaşı berrak akımlar göndererek yanmış bölgeleri iyileştiriyordu. Qin Yu’nun sol kolu neredeyse tamamen yanmıştı. Geriye yalnızca yanık kas ve kemikler kalmıştı. O kola bakmak bile insanlar için kaldırması güç bir şeydi.

Ah…” Vücudu durmadan titriyordu.

Meteorik Gözyaşının gönderdiği akımlar yaralarla kaynaşıp onları iyileştirirken oldukça güzel bir his veriyordu. Yanmış kasları ve kanı bile yeniden üretiliyordu. Gel gör ki bu yeniden üretme süreci, kendini yaktığı zamandan bile daha çok acı veriyordu.

Vücudundan boncuk boncuk terler akıyordu. Kasları, kemikleri durmadan titriyordu.

Xiao Hei, güvende olmalısın, değil mi?” Qin Yu bazen bu konuyu düşünüyordu ama sonrasında kalbine hançer saplanmış gibi bir acı hissediyordu. Yarısından çoğu yanmış olan bir göğüs kemiği yavaş yavaş iyileşiyordu. Bu süreç bayıltacak kadar acı vericiydi.

Qin Yu acıyla inledi. Bütün vücudu terle kaplanmıştı.

Artık acıya direnmekten başka bir şeyi umursamıyordu. Meteorik Gözyaşının akımları rahatlatıcı olsa da yeniden üretim sürecinin kas ve kemiklerine bindirdiği acı ruhunu sarsmıştı. O rahatlatıcı his ve dayanılmaz acı iki karşıt kutup gibiydi.

Bu iki kutup arasında durmadan gidip geliyordu.

Meteorik Gözyaşının kas ve kemikleri iyileştirmesi, iç organları iyileştirmesinden daha kolaydı. Yalnızca iki günde Qin Yu’nun korkunç yaralarının yarısı iyileşmiş ve kolunun da %80’i onarılmıştı.

Yanmış olan kas ve kemiklerinin çoğu iyileşmişti.

Meteorik Gözyaşı, beni hayal kırıklığına uğratmadın.” Qin Yu Xiao Hei’nin kaçmasını biraz da Meteorik Gözyaşının iyileştirmesi üzerine kumar oynadığından istemişti. Yine de Meteorik Gözyaşının uzuvlarını ve vücudunu iyileştireceğinden emin değildi.

Delinmiş olan kalbini yenilemiş olması iç organlarını da yenileyebileceği anlamına gelmezdi. Qin Yu, Xiao Hei’nin iyiliği için bir kumar oynamıştı ve bu kumarı kazanmıştı.

Güzel, yaralarımın yarısından çoğu iyileşti.

Bağdaş kuruyorken kendini zorlayarak mekik çekmeye çalıştı. Vücudunun üzerinde kabuk bağlayan yaraların bazılarından kan sızdı. Acı içinde tıslayarak nefes aldı ve mekik çekmeye devam etti. Ardından yepyeni kolunu kullanarak bir jindan çıkardı.

Bu Sang Tu’nun jindanıydı.

Şu anda en önemli şey güç. Önce bu jindanı arıtayım.” Yaralarının tamamen kapanmamış olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak dantianındaki nebulayı döndürdü ve vücudunun dışında başka bir nebula daha oluşturdu. Ardından jindanı arıtmaya başladı.

Qin Yu’nun arıtım yönetiminde, enerji vücudunun dışındaki nebuladan kas ve kemikleri yoluyla dantianındaki nebulaya iletiliyordu.

Fakat vücudu hala yaralarla doluydu. Bu yüzden yıldız enerjisi ve jindanın özü kasları, kemikleri ve kanallarından geçerken olağanüstü acıdan ötürü istemsizce titriyordu.

Çocukluğundan beri sınır eğitimi yapmış olsa da böylesi bir acıyı daha önce hiç hissetmemişti.

Ama Qin Yu direnmesi gerektiğinin ve mümkün olduğunca fazla ve hızlı gücünü artırması gerektiğinin bilincindeydi. Engin okyanus ona yabancı bir bölgeydi. Bu yerde önce gücünü artırıp sonra bilgi toplamalıydı.

Ayrıca Sang Mo’nun peşini asla bırakmayacağının farkındaydı.

Sang Mo bütün dikkatini bana yoğunlaştıracağından Xiao Hei güvende olacaktır.” Vücudunun her yanına yayılan acı altında Qin Yu kendi kendine düşünüyordu. Sang Tu’nun jindanı da arıtılıp sürekli olarak özümseniyordu.

Okyanusun dibindeki karanlık bir mağarada iki mavi nokta vardı. Bu iki nokta Qin Yu sayesinde kaçabilen Xiao Hei’nin gözleriydi. Xiao Hei’nin vücudunda siyah şimşekler titreşiyordu. Uzun zaman geçtikten sonra vücudundan altın renkli bir buhar yükseldi.

Abi, dayanmalı ve beni beklemelisin!

Aralarındaki özel bağdan ötürü Qin Yu’nun hala hayatta olduğunu biliyordu. Ama biliyordu ki Sang Mo tarafından kovalandığından büyük tehlike içindeydi. Bu sebepten ırsi anılarındaki o yasak tekniği çalışmayı seçmişti.

Xiao Hei’den derin çığlıklar yükseliyordu ve vücudu durmadan büyük değişiklikler geçiriyordu.

Abi. Bekle beni!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr