Bölüm 5.2: Şeytani Hayvanların Yeraltı Dünyası

avatar
4234 4

Stellar Transformations - Bölüm 5.2: Şeytani Hayvanların Yeraltı Dünyası


Çeviri: Pervane

 

 

Okyanustaki yolculukları başladığından beri iki ay geçmişti. Qin Yu bu süre boyunca bazen uçan kılıcının üzerinde, bazen dalgaların üzerinde bazen de geminin üzerinde dinlenerek ilerledi. O ve Xiao Hei yol boyunca içerisinde insan izi bile olmayan birkaç küçük adaya rastladılar.

Hala Deniz Aşırı Ölümsüz Adalardan çok uzaktılar.

Xiao Hei, neden oltayla balık tutmayı öğrenmek istiyorsun? Direkt suya dalıp balık avlasan daha hızlı olmaz mı?” Qin Yu geminin güvertesinde durmuş okyanus esintisinin tadını çıkarıyordu. Yanında da bir olta vardı. Bir yıldız enerjisi akımı parmaklarıyla oltayı bağlıyordu.

Oltada hareketlenme olduğunda kolayca sudan çıkarabiliyordu.

Koyu altın renginde bir enerji akımı Xiao Hei’nin vücudundan çıkıp oltayla bağlanıyordu. Xiao Hei de ilginç şekilde oltayla balık tutuyordu. Qin Yu’nun sorusunu duyunca kutsal sezgiyle karşılık verdi. “O zaman sen neden olta kullanıyorsun abi? Sen de okyanusa girip balık avlasan daha hızlı olmaz mı?

Ruh hali, oltayla balık tutmak ruhuma iyi geliyor. Anlıyor musun?” Qin Yu gülümsedi.

Ruh hali, oltayla balık tutmak ruhuma iyi geliyor. Hah, çok basit. Herkes bilir bunu. Benim de ruhuma iyi geldiğini anlayamadın mı yoksa?” Xiao Hei gururla kanat çırptı.

” Qin Yu ne diyeceğini bilemedi.

Kısa süre sonra,

Ruh haliymiş hadi ordan. Tek bir balık bile tutamadım.” Xiao Hei sinirlendi ve oltayı alıp kamaraya fırlattı. Ardından kanat çırpmasıyla yayından fırlayan ok gibi okyanusa dalması bir oldu. Sudan çıktığında her pençesinde birer balık vardı.

Xiao Hei nispet yapar gibi konuştu. “Abi, ruhunu dinginleştirmeye devam et. Ben gidip balık ızgara yiyeceğim.

Xiao Hei oldukça zeki olduğundan Qin Yu’nun ızgarayı nasıl kullandığını gördükten sonra ızgara kullanımını öğrenmiş ve kendi başına kullanacak seviyeye gelmişti. Qin Yu bir şey söyleyemedi. Ansızın oltası titredi. Oltayı tutup çekmeye başladı. ‘hey’ sesiyle birlikte balığı sudan çıkardı.

Ha-ha ne büyük bir balık.”

Direkt olarak balık avlamaktansa oltayla balık tutmak daha zevkliydi. Qin Yu mutlu bir ruh haliyle balığı oltadan çıkarıp dikkatlice kamaradaki kovaya attı. Xiao Hei önce balığa sonra Qin Yu’ya baktı.

Hmm… Ben neden oltayla balık tutamıyorum?” Kabullenmek istemiyordu. Tabii bunu Qin Yu’ya söylemediği gibi bir de onu küçümsedi. “Altı üstü oltayla balık tuttun. Bu kadar gururlanacak ne var? Benim direkt olarak balık yakalama hızıma asla erişemezsin.

Xiao Hei’yi duyan Qin Yu hayrete düştü. “Xiao Hei, bundan gurur duymuyorum ki. Yoksa sen … kıskandın mı?

 

Neyse ki Xiao Hei vardı ve onunla muhabbet ediyorlardı. Aksi takdirde Qin Yu yalnızca pratik yaparak zaman geçirirdi. Bir gün mükellef bir akşam yemeğinden sonra kamaraya çekilip pratik yapmaya başladılar.

Hava kararmıştı ve okyanus karanlıkta korkutucu görünüyordu. Zerre kadar ışık olmayan, dalgalı okyanusun bağrındaydılar.

Buna rağmen dalgalanmalar onlar için sorun teşkil etmiyordu. Aslında dalgaları üzerinde ilerlemeleri veya uçarak ilerlemeleri daha kolay oluyordu.

Kamara çok sessizdi. Qin Yu ve Xiao Hei pratik yapıyorlardı. Qin Yu’nun etrafı gümüş renkli nebula ile sarılıyken, Xiao Hei’nin vücudunda şimşek ışıkları titreşiyordu.

Ansızın—

Qin Yu’nun kulakları hafifçe hareket etti. Hemen gözlerini açıp kamaradan güverteye geçti. Güneye bakarken ağzı açık kaldı. “Çok yüksek! Çok büyük!

Abi, ne oldu?” Xiao Hei de kamaradan çıkmıştı. Güneye baktıktan sonra o da gözlerine inanamadı.

100 metre uzunluğunda, kendilerine doğru gelen dalgalar gördü. Dalgaların ardında korkunç hortumlar vardı ve hortumlar oldukça geniş bir alana yayılmıştı. Qin Yu’nun gördüğüne göre güneyde birkaç yüz li’lik alan hortumlarla doluydu.

Abi, dalgaların üzerine gidip biraz eğlenmeyelim mi?

Dev dalgalara bakınca Qin Yu’nun kalp atışları hızlandı. “Tamam ama önce gemiyi kaldıralım. Bu dalgaların arasında kaybolursa tekrar bulmak zor olur.” dedi ve gemiyi boyutsal yüzüğün içine çekti.

Sörf yapalım!!!” Xiao Hei’nin kanat çırpmasıyla gökyüzünde belirmesi bir oldu. Sonra okyanusun üzerinde uçarak dalgalara yaklaştı. Kanatlarını açarak bıçak gibi dalgaları yarıp içlerinden geçmeye başladı.

Xiao Hei, beni bekle.”

Qin Yu da dalgalara doğru harekete geçti. Birbiri ardına dalgalar geliyordu. Gümbürtüyle ilk dalgasını geçen Qin Yu, hemen ikinci dalgayla karşılaştı.

Qin Yu dalgaların arasında kaybolmuş gibi hissediyordu. O sırada zihninde Xiao Hei’nin sesini duydu. “Abi çok yavaşsın. Bir an önce yetiş bana.

Hemen havalanma velet.” Qin Yu bazen dalgaları yarıp geçiyor, bazen kelebek gibi üstlerinde süzülüyor, bazen de deniz tanrısı gibi dalgaların üzerlerinde oturarak gönlünce eğleniyordu. O ve Xiao Hei dalgaları aşarak oldukça uzun bir süre güneye ilerlediler. Tam dalgalı bölgenin ortasına gelmişken—

Qin Yu güneye bakarken dondu kaldı.

Aman Allahım.

Artık bu dev dalgaların oluşma sebebini biliyordu. Hortumlar onu ve Xiao Hei’yi sarsacak kadar güçlü değillerdi. Şimdi dalgaları ve hortumları oluşturan şeyi biliyordu ama onunla yüzleşmek biraz zor geliyordu.

Abi, o ne?

Xiao Hei Qin Yu’nun yanına geldi. Onlarca li uzaklıkta bir yerde devasa bir girdap durmadan dönüyordu. Girdabın üzerindeki gökyüzü neredeyse suya değecek olan kara bulutlarla kaplıydı ve önlerindeki bu bulutlardan su üzerine şimşekler çakıyordu.

Girdap şimşekleri topluyor ve üstüne bir de devasa bir kasırga oluşturuyordu. Gökyüzüne ulaşan bu kasırga çevrede oluşan bütün hortumların mimarıydı. Qin Yu kasırgadan oldukça uzakta olsa da kasırganın gücüne karşı koyamayacağından emindi.

Abi, ne yapacağız?” Xiao Hei de kasırgadan çekinmişti.

Qin Yu sonunda konuşabildi. “Bu kasırgayı dize getirmek isterdim ama ona oyuncak olmak da istemiyorum. O şeyin içine çekilirsek sersemleyene kadar döneriz ve sonra da girdap tarafından yutuluruz.

O zaman…” Xiao Hei Qin Yu’ya baktı.

Qin Yu rahat bir ifadeyle gülümsedi. “Suya dalalım. Yeraltı şeytani hayvanların dünyası değil mi? onu da tecrübe etmemiz gerekmez mi?” Tabii ki Xiao Hei buna itiraz etmedi. Hemen sonrasında adam ve kartal suya daldılar.

Diplere indikçe su basıncı daha da artıyordu.

Xiao Hei seni cidden takdir ediyorum. Kuşların su altında barınamayacağını söylerler bir de. Ama sen sudan etkilenmiş gibi görünmüyorsun.

Xiao Hei karşılık verdi. “Abi, su altı yalnızca sıradan kuşlar için uygun değil. Jindan aşamasındaki kuşlar artık Xiuyaoist olduklarından su altında olmayı sorun etmezler. Ben hem Jindan aşamasındayım hem de sıra dışı bir türe mensubum.

İkili sürekli birbirleriyle muhabbet ettiğinden Qin Yu da onun sıradan bir şeytani hayvan olmadığının farkındaydı. Sıradan şeytani hayvanları onun gibi Jindan aşamasında olup da insana dönüşemeyen ve ırsi anılara sahip özel bir türle karşılaştırmak akıl dışı olurdu.

İkisi de epey güçlü vücutlara sahip olduklarından su basıncında pek etkilenmediler.

Su altı kesinlikle çok sessiz.” Hiç durmadan 1000 metre daldılar. Okyanusun bin metre derinleri gerçekten de çok sessizdi. Qin Yu ve Xiao Hei’nin orada olmasından rahatsız olmamış gibi görünen rengarenk balıklar yanlarından geçip gittiler.

Vücudundan ışık saçılan küçük balıklar da vardı. Suda en çok balıklar yaşadığı için sık sık büyük balık sürülerine rast geldiler. Arada bir de farklı tür hayvanları görüyorlardı.

2000 metreye kadar dalmaya devam ettiler.

Ne büyük bir balina. Birkaç yüz yaşında olmalı.” Qin Yu 100 metreden uzun balinayı izlerken içten içe şaşırmıştı. Fakat Xiao Hei çok heyecanlanmıştı.

Vücudunda şimşekler parladı.

Qin Yu da vücudunun uyuştuğunu hissetti. Belli ki şimşekler ona da ulaşmıştı.

Xiao Hei ne yapıyorsun?” Xiao Hei’ye kuşkuyla bakarken zihninde onun sesi yankılandı. “Abi, bu balinada çok fazla yaşam özüne sahip. Irsi anılarımda kan ve eti özümseyecek bir yöntemim var.

Xiao Hei’nin vücudundan 9 şimşek fırlayıp direkt olarak balinanın farklı yerlerine çarptı. Balina acı bir çığlık atıp küçülmeye başladı. Kan özü akımları 9 şimşek aracılığıyla Xiao Hei’nin vücuduna aktı.

Qin Yu’nun gözleri yuvalarından fırlayacak gibi oldu.

Kısa süre içinde balinanın bütün kan özü sömürüldü. Balina bir deri bir kemik kalmıştı. Xiao Hei koca balinayı özümsemesine rağmen vücut boyutları hala aynıydı. Qin Yu onca kan özünün nereye gittiğini anlayamamıştı.

Wow, Xiantian seviyesindeki balinanın kan özünü arıtıp hayat özünü özümsemek çok iyi hissettiriyor. Hayat özü bakımından sıradan bir Jindan seviye hayvandan aşağı kalır yanı yok.

Qin Yu’nun dili tutuldu.

Xiao Hei, o balina çok büyüktü. Nasıl midene indirdin onu?

Abi, onu yemedim ki. Sadece kan özünü arıtıp hayat özünü özümsedim. Ama bu özel bir yetenek. Irsi anılarıma göre bunu yapabilen çok fazla şeytani hayvan yok.

Qin Yu bir şey söyleyemedi.

Bunu yapabilen çok fazla şeytani hayvan yok mu? Ciddi misin? Okuduğu Xiuzhen kitaplarında birçok şeytani hayvandan bahsediliyordu. Onların jindan veya yuanying yemeleri normaldi ama daha önce hiç kimse bir şeytani hayvanın hayat özü özümsediğini duymamıştı.

Abi, sana da öğretmemi ister misin?

Qin Yu afalladı.

Ha-ha şaka yaptım. Bu yöntemi yalnızca ben kullanabilirim. Yalnızca benim Karanlık Şimşek yeteneğim kullanılarak özümseme yapılabilir.” Şeytani hayvanların özlerini özümsemek her şeytani hayvanın harcı değildi.

Sadece bazı sıra dışı şeytani hayvanlar böyle bir şey yapabilirdi.

Kutsal hayvan olan Hong Luan bile böyle bir şey yapamazdı ama bu onun Xiao Hei’den daha güçsüz olduğu anlamına da gelmezdi. Bir kan kırmızı anakonda kutsal hayvan olmasa da hayat özü emebilirdi. Xiao Hei’nin böyle bir yeteneği olması onun sıra dışı olduğunu gösterirdi.

Pekala, dalışa devam edelim. Şu ana kadar güçlü bir şeytani hayvanla karşılaşmadık.” Qin Yu gülümseyerek konuştu.

İkili dalmaya devam etti. Xiao Hei yolda 3 hayvanı daha özümsedikten sonra bir daha özümseme yapmadı. Bu onun limitiydi. Artık özümsediklerini hazmetmesi gerekiyordu.

3-4 kilometre derinlikte sonunda Jindan seviyesinde bir şeytani hayvana rastladılar. Mavi kabuklu siyah deniz kaplumbağası… Kaplumbağa ikiliyi gördükten sonra ivedilikle insana dönüşüm büyük bir hızla onlardan kaçtı.

İkili kaçmakta olan kaplumbağaya şaşkınlıkla baktılar.

Abi neler oluyor? Neden kaçtı? Onu öldürmek istemiyorduk ki.” Xiao Hei kuşkulandı. Kutsal sezgisini kullanarak kaplumbağayla arkadaşça iletişim kurmaya çalışsa da fayda vermedi.

Qin Yu ve Xiao Hei beş kilometre derinliğe ulaştılar. Bu derinlikte çok sayıda şeytani hayvan vardı ama zayıf olanlar ikiliyi gördüklerinde hemen kaçışa geçiyorlardı. İlginç olansa o zayıf şeytani hayvanların güçlü şeytani hayvanlarla karşılaştıklarında kaçmamalarıydı.

Sanki sadece Qin Yu ve Xiao Hei’den korkuyor gibiydiler.

Garip, gerçekten çok garip.

Ha-ha, o ikisi nerden gelmişler? Hiçbir kural bilmiyorlar sanki. Muhtemelen yarım günden fazla hayatta kalamazlar.” Uzaktaki ileri Jindan aşamasındaki bir şeytani hayvan yanındaki bir başkasıyla konuşuyordu. O sırada ikisi de insan formlarındaydı.

Bu iki şeytani hayvan Qin Yu ve Xiao Hei’den kaçmadılar. Kutsal sezgiyle kendi aralarında yaptıkları konuşma bile Qin Yu ve Xiao Hei’nin zihinlerinde yankılanıyordu.

Yarım gün mü? Bence bu iki yabancı 2 saat içinde ölür.” Diğer şeytani hayvan küçümseyerek konuştu.

Qin Yu ve Xiao Hei birbirlerine bakarken bu garip olayı anlamaya çalışıyorlardı. Burada neler dönüyordu böyle?

Hepiniz uzayın. Bu iki kardeş benim!” Birden bir kutsal sezgi kocaman bir alana yayıldı. Kutsal sezginin sahibinin sesi Qin Yu ve Xiao Hei de dahil bütün hayvanların zihinlerinde duyuldu. Etrafta bulunan az sayıdaki şeytani hayvanların hepsi oradan uzaklaştı.

Durum kötü!

Qin Yu kutsal sezgisi sayesinde kötü bir durumda olduklarını anladıysa da artık çok geçti. Kısacık bir sürede 10 kadar mavi ahtapot dört bir yandan gelip etraflarını sardılar. Kaçacak yerleri yoktu. Ve bu 10 ahtapotun tamamı da Jindan aşamasındaydı.

Ha ha…” Az önceki ses tekrar duyuldu. Kocaman, kırmızı bir ahtapot ortaya çıktı. Bu diğer 10 kadar ahtapottan 4-5 kat daha büyüktü ve korkunç bir aurası vardı. Su ejderini andıran 8 kolu da dehşet vericiydi.

Qin Yu ve Xiao Hei’nin suratları düştü.

Ahtapot açgözlülükle parlayan gözleriyle ikiliyi süzüyordu.

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr