Bölüm 4.11: Ulu Ata’nın Girişi  

avatar
4672 4

Stellar Transformations - Bölüm 4.11: Ulu Ata’nın Girişi  


Çeviri-Düzenleme: Pervane

 

Shangguan Hong ölse de yüzünde nefret belirtisi yoktu. Onun gibi hırslı bir insan için idealleri hayatından daha önemliydi. Ölürken hayatın anlamını kavramıştı: Güç için verilen bir savaşta kaybetmek ölüm demektir!

Yeşil gözlü adam hala Zhuang Jun’a bakarken öldürme niyeti Zhuang Jun’u kucakladı. Zhuang Jun’un kayda değer bir düşman olduğunu bildiğinden dövüşün başında ölümcül bir darbe indirmek istiyordu.

Ansızın...

Suikastçı! Suikastçı!”

Zhuang Jun beklenmedik bir anda bağırdı. Aynı zamanda sol koluna bir avuç darbesi indirdi ve vücudu savrularak yere çarptı. Neler döndüğünü anlamış gibi bir ifadeyle odanın dışındaki muhafız, yeşil gözlü adama iki ok fırlattı.

Bu muhafız da Qin klanının adamıydı ve Zhuang Jun tarafından seçilmişti.

Qin De istediği zaman Shangguan Hong’u öldürebilecek olsa da onu öldürtmek için bu günü beklemişti. Xiang ve Shangguan klanlarının kendisine tuzak kurduğunu nasıl bilmezdi? Ancak Qin De, tuzaklarını kendi başlarına geçirmişti. Qin klanının ordusu 2 Kuzey bölgesi eyaletine girdiğinde Shangguan Hong doğal olarak Qin klanıyla işbirliği içerisinde olduklarını duyurmuştu.

Bütün askerler bunu bilse de, bazı üst rütbeliler Xiang klanıyla gizlice anlaşma yaptıklarının farkındaydı. Fakat bu plana gizlice hazırlanmak için, orta seviye memurlara ve sıradan askerlere Xiang klanıyla olan anlaşma konusunda bilgi vermeye cesaret edememişlerdi.

Birkaç üst rütbeli dışında herkes Shangguan klanının Qin klanının tarafında olduğunu düşünüyordu. Bu sayede Uçan Kartal Planı için gereken bütün şartlar sağlanmıştı. Planın amacı ise tek hamlede 2 Kuzey bölgesi eyaletinin kontrolünü tamamen ele almaktı.

Geber!

Yeşil gözlü adam durmadan oradan oraya atlıyordu. Bu sırada, hançer veya kısa kılıç olan silahını sallayıp yaklaşan iki oktan kaçındı. Ardından meteor gibi Zhuang Jun’a doğru atıldı. Ölüm kaçınılmaz olsa bile Zhuang Jun’u öldürmek istiyordu.

Yeşil gözlü adam, Xiang klanının ölümcül bir savaşçısıydı. Uzun zamandır Shangguan Hong’un etrafında gizleniyordu. Qin klanının 2 Kuzey bölgesi eyaletinin kontrolünü ele alması için Zhuang Jun’un önemli bir parça olduğunu bildiğinden onu öldürmek istiyordu.

Suikastçı var! İşaret verin!

Bu gizli yerin etrafında başka muhafızlar da vardı ve Zhuang Jun’un bağırışı onları bu yere çekmişti. İçeri girip Shangguan Hong’un cesedini gördüklerinde hemen işareti gönderdiler. Gökyüzüne bir ıslık çalan ok fırladı.

Zhuang Jun bunu görünce yüzünde bir gülümseme belirdi. Ardından acıklı bir ifadeyle ağıt yakar gibi bağırdı. “Beyler, bu suikastçı majestelerini öldürdü. Majestelerinin intikamını almak için onu öldürmemde bana yardımcı olun.” Ve belinden bir hançer çıkarıp ileri atıldı.

Yeşil gözlü adamın gözleri parlarken o da Zhuang Jun’a doğru ilerlemeye başladı.

Öldürün onu! Majestelerinin intikamını alın!

Bütün muhafızlar adamın üstüne çullandı. Bu muhafızlar Shangguan Hong’u koruyan uzmanlardı. Yabancı birinin içeri girmesini önlemek için evin etrafını sarmışlardı. İçeri girip de yeşil gözlü adamı gördüklerinde ise doğal olarak onun suikastçı olduğunu düşünmüşlerdi.

Lordlarının ölümünün sorumluluğunu üzerlerinde hissettikleri için hepsi de çılgınlar gibi suikastçıya doğru yönelmişlerdi.

Clang!

Zhuang Jun ve yeşil gözlü adam çok hızlı hareket ediyorlardı. Silahlarının çarpışmasıyla kıvılcımlar ve parıltılar oluşuyordu. Kısa zamanda onlarca kez vuruşmuşlardı bile. Hepsi iyi birer savaşçı olan muhafızlar da suikastçıyı gafil avlamak için gizlice ok fırlatıyorlardı. Sinyali duyan insanlar birer birer eve gelmeye başlamıştı.

Yeşil gözlü adam soğukça bir of çekti. Sırtı bir uçan bıçakla delinmişti. Vücudunu koruyan enerji kalkanı bile bıçağı engelleyemediğine göre bıçağı fırlatan kişi bir uzman olmalıydı.

Zhuang Jun’un gözleri parladı.

Whizz!

Zhuang Jun’un ellerinden bir hançer fırladı. Aralarındaki mesafenin kısalığından ve az önceki yarasından ötürü dikkatinin dağılmasından, hançer direkt olarak yeşil gözlü adamın karnına saplandı. Aynı anda arkasından da bir hançer geldi.

Yeşil gözlü adamın arkasında orta yaşlı bir adam vardı. Bu adam ve Zhuang Jun, aynı anda atış yapmışlardı.

Bir sallanma hareketinin ardından yeşil gözlü adamın yanında beliriverdiler.

Orta yaşlı adam ve Zhuang Jun durduklarında, yeşil gözlü adamın gözlerindeki ışık sönmeye başlamıştı. Sonrasında ise tükenmiş bir halde yere yığıldı. Vücudunun alt yarısı, üst yarısından ayrılmıştı.

Zhuang Jun, yeşil gözlü adamın giysisini parçaladı. Adamın sol kolundaki ejderha dövmesini görünce yüzünde bir gülümseme belirdi.  “Bu adam Baskın Ejder Birliklerinden! Xiang klanının Baskın Ejder Birliklerinden!

Zaman geçtikçe bazı önemli şahsiyetler de gelmişti. Bu kişiler, dövüş sahnesini gördüklerinde şaşkınlıktan küçük dillerini yuttular.

Majesteleri Qin klanını desteklediği için Xiang klanı ona karşı kin gütmüş. Bu yüzden bu olay yaşandı.” Yaşlı bir adam öfkeyle konuştu.

Zhuang Jun, Shangguan Hong’un cesedine koşup pat diye diz çöktü. “Majesteleri, Zhuang Jun yıllardır sizi izliyor ama siz düşmanın kahbece saldırısıyla can verdiniz. Zhuang Jun burada ve şimdi yemin ediyor. 2 Kuzey bölgesi eyaletine Xiang klanını yok edip intikamınızı almak için önderlik edeceğim!!!” dedikten sonra üç kere başını yere vurdu.

 

Aniden –

Çok kötü. Birinci Prens Yan, Xun Kulesinde öldürüldü!” Bir adam koşarak içeri girdi ve hemen Zhuang Jun’a rapor verdi. Çünkü, 2 Kuzey bölgesi eyaletindeki birçok olayda Shangguan Hong emir verir Zhuang Jun da bu emirleri uygulatırdı.

Bu haberi duyan Zhuang Jun’un gözleri kan çanağına döndü. “Ahhh… Xiang klanı!! Lanet olası Xiang klanı!! Xiang klanı misilleme yapıyor. Ben majestelerinin naaşını prens sarayına götüreceğim. Bir kısmınız beni takip etsin. Geri kalanlar, hemen gidip diğer prensleri koruyun!!” Zhuang Jun bağırıyordu.

Emredersiniz efendim!

Olay yerindeki muhafızlar diz çöküp cevapladılar.

 

 

2 Kuzey bölgesi eyaleti karman çorman oldu. Sürekli suikastlar düzenleniyor ve Shangguan klanının çok sayıda önemli üyesi öldürülüyordu. Zhuang Jun bile ağır yaralanmıştı. Yaralarına aldırmadan, Baskın Ejder Birliklerinin 2 Kuzey bölgesi eyaletindeki gizli kolunu yok etmek için giden birliğe öncülük ediyordu.

Kuzey bölgesi tamamen çılgına dönmüştü. Xiang klanıyla bağlantısı olan herkes öldürüldü. Bazı çok önemli kişilerin de Xiang klanının gizli destekçileri olduğu ortaya çıktı. Bu insanlar suçlamaları reddetseler de bazı gizli mektuplar bulundu ve aleyhlerinde kullanmak üzere sarsılmaz kanıtlar oldu.

Kuzey bölgesinin 4 mareşalinden 1 tanesi suikasta kurban gitmiş 1 tanesi de sağlık problemlerinden ötürü mevkisini bir başkasına devretmişti. Diğer iki mareşal ise hala görevlerinin başındaydılar ve bunların birisi Zhuang Jun idi.

Prensler gibi Shangguan klanının birçok önemli bireyi öldürülmüştü. Shangguan soyundan geriye kalan tek kişi 3 yaşında bir çocuktu. Shangguan klanı tamamen çökmüştü. Şu andan itibaren Kuzey ile ilgili her meseleden Zhuang Jun sorumluydu.

Sonraları, intikam için Kuzey bölgesinin 400 bin askerine, Qin klanının 300 bin askeriyle birleşip Xiang klanına saldırma emri verdi.

 

Xiang Guang bir sandalyede hareketsiz oturuyordu. Aklı kaos içindeydi.

Bu nasıl olabilir? Bu nasıl olabilir? Neler oluyor? Birisi bana neler döndüğünü anlatabilir mi? Geçtiğimiz birkaç günde durum gayet iyiydi. Ama şimdi…” Xiang Guang başında ağrı hissetti.

Planı mükemmeldi.

Fakat mükemmel olsa da sadece bir plandı. Ancak uygulandıktan sonra, bir planın değeri anlaşılırdı. Uygulanmadığı sürece bir hayalden ibaretti.

Baskın Ejder Birlikleri. Ha ha … Yi Yan, söyler misin, Baskın Ejder Birliklerinden birinin Shangguan Hong’u öldürmesi mümkün mü?” Xiang Guang, kenarda boynunu eğmiş bekleyen Yi Yan’a sordu.

Yi Yan tereddütsüz cevap verdi. “İmkansız. Yeşil gözlü, Baskın Ejder Birlikleri arasındaki en başarılı ve öne çıkan savaşçıydı. Shangguan Hong’u öldürmesi kesinlikle imkansız. Ayrıca yeşil gözlü yıllardır Shangguan Hong’un etrafında. Eğer gerçekten onu öldürmek isteseydi neden şimdiye kadar beklesin ki?

Xiang Guang önündeki insanlara baktı. Öfkesini açığa vuracak hali bile yoktu.

Defolun, hepiniz defolun!!

Xiang Guang elini bitkince salladı. Şu anda zihni büyük bir karmaşa içindeydi. Kesin olarak bildiği tek şey tahtının ve hayatının tehlikede olduğuydu.

Yi Yan ve diğerleri birbirleri ardına odadan çıktılar ve muhafızlar arkalarından kapıyı kapattı. Ardından Xiang Guang bir sandalyeye oturdu. Hiç kimse ne düşündüğünü bilmiyordu. Oldukça uzun bir süre sessizce sandalyede oturdu.

 

Bang!

Çalışma odasının kapısı insan müdahalesi olmadan açıldı. Kapıdan içeri sert bir rüzgar girdi ve Xiang Guang’ın ister istemez gözlerini açmasına neden oldu.

Kapatın kapıyı! Kapatın şu kapı…” cümlesini bitiremeden sesini kesti.

Çevik ve güçlü bir yaşlı adamın içeri girdiğini gördü. Bu yaşlı adamın uzun siyah saçları ve rüzgarda dalgalanan geniş kollu bir cübbesi vardı. Gözleri keskin ve ok gibi deliciydi.

Yaşlı adamın arkasında yan yana ve arka arkaya iki kişi olacak şekilde sıralanmış 4 kişi vardı. bu 4 kişinin de garip birer havası vardı. Bay Lan da yüzlerinde hiçbir ifade görülmeyen bu dörtlünün arasındaydı. Toplamda 5 kişilik grup sırayla odaya girmişlerdi. Çalışma odasının muhafızları bu adamlardan baya korkmuşlardı.

Ulu…Ulu Ata!

Xiang Guang önündeki yaşlı adamı görünce şaşırdı. Ulu Ata yıllardır Ebedi Ev’den çıkmamıştı. Çıktıysa bile Xiang Guang’ın haberi olmamıştı. En azından hiçbir zaman kendisiyle konuşmak için çıkmamıştı.

Xiang Guang hemen kendine gelip ayağa kalktı ve yaşlı adamın önünde diz çöktü. “Ulu Ata!

Harika, Xiang klanımızın krallığı 1000 yıldır nesilden nesile geçiyor ama birkaç ayda neredeyse yarısı düştü. Nasıl bir imparatorsun sen?” Ulu Ata acımasızca Xiang Guang’ı azarladı.

Xiang Guang soğuk terler döküyordu. Yaşlı adamın tek emriyle tahtından olabileceğinin farkındaydı. Ulu Ata, klan üyelerinin kalbinde tanrı gibiydi.

Ulu Ata, bu işin sorumlusu ben değilim. Siz de Qin klanının ne kadar güçlü olduğunu biliyorsunuz. Ayrıca Kara Su haydutlarının davranışlarına bakarak bu planın yüzyıllar öncesinden hazırlandığı belli. Bir de o savaşçı delirdi mi bilmiyorum ama Shangguan Hong’u öldürdü.” Xiang Guang hızla mazeretlerini sıraladı. Kafası tamamen karışmıştı. Tek bildiği şey, sorumluluğu üzerinden atması gerektiğiydi.

Kes sesini!” Ulu Ata’nın gözleri soğukça parladı. Çalışma odasındaki hava titriyordu sanki. Korkuya yenik düşen Xiang Guang tek kelime dahi edemedi.

Sorumlusu sen değil misin? Doğu Fatihi Prensi’nin sarayında ne yaptığını bilmiyor muyum sanıyorsun? O kazada Qin klanının prensesi ölmeseydi, işler bu noktaya gelir miydi?” dedi yaşlı adam kızgınlıkla.

Xiang Guang korksa da cevap verdi. “Ama Qin klanı zaten asırlardır hazırlık yapmıyor muydu?

Asırlarca hazırlık yaptıktan sonra isyan etmek isteselerdi bunu daha önce yaparlardı. Neden bu ana kadar beklesinler ki? Qin klanı uzun süre huzur içinde yaşadı. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra isyan etme düşüncesini bir kenara bıraktılar. Sen olmasaydın neden tekrar isyan etmeyi düşünsünler?

Yaşlı adam Xiang Guang’ı soğukça payladı.

Xiang Guang daha fazla konuşmaya cesaret edemedi.

Şimdi bunu boş verelim. Qin klanının kalbi zaten sadık değil. Senin sebep olduğun kaza sadece isyanı tetikledi. Ama seni imparator seçen baban cidden kıt görüşlüymüş. Gerçekten o savaşçının mı Shangguan Hong’u öldürdüğünü düşünüyordun? Şimdi 2 Kuzey bölgesi eyaletini Zhuang Jun kontrol ediyor. Hatta Kuzey askerlerine Qin klanının öncülük etmesini bile sağladı. Belli ki bütün bunlar Qin klanının planıydı ve Zhuang Jun da onların adamıydı. Eğer bu küçük planı bile göremiyorsan, imparatorluğun Xiang klanına sadece zarar verecektir.” dedi yaşlı adam öfkeyle.

Xiang Guang kaskatı kesildi.

Şu andan itibaren savaşla ilgili bütün kararlar benim tarafımdan alınacak. Bu süreç boyunca sen de hatalarını düşüneceksin. Şimdi dinlenme odana dön ve hemen düşünmeye başla!” Tek bir emirle Xiang Guang’ın bütün imparatorluk hakları elinden alındı.

Xiang Guang şaşkındı. Çünkü Ulu Ata yıllardır klanla ilgili meselelere direkt olarak dahil olmamıştı. Ama mevcut durumda artık yerinde durması mümkün değildi.

Xiang Guang’ın kalbi mutlulukla doldu. Olaylar iyice karman çorman olmuştu ve bütün bu sorunlarla ilgilenecek halde değildi. Ulu Ata her şeyi tek başına halledecekse bu durumdan memnun olurdu. Bekletmeden “Öyleyse gidip hatalarımı düşünmeye başlayayım.” dedikten sonra çalışma odasından ayrıldı. Şu andan itibaren yalnızca kağıt üstünde imparatordu.

Qin klanı, başka ne numaraların var görelim bakalım. Beni son çareye başvurmak zorunda bırakmayın. Eğer kullanırsam, kazansam bile işin eğlencesi kaçar!” yaşlı adamın yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. Süzülen saçları ve dalgalanan cübbesiyle, yüce bir havası vardı.

Bay Lan ve diğer 3 uzman Ulu Ata’nın bir yanında, onu rahatsız etmeden duruyorlardı.

 

 

Chu krallığının ne kadar karmaşık bir halde olduğunu bilmeksizin, Qin Yu ve Xiao Hei, Yaban’da gönüllerince antrenman yapıyorlardı. Qin Yu savaşa daha 2 yıl var sandığından acele etmiyorlardı. Bu yüzden yolda antrenman yaparak zaman geçiriyorlardı.

An itibariyle Qin Yu ve Xiao Hei, uçsuz bucaksız ormanda ilerliyorlardı.

Qin Yu alt tarafta bir pantolon, üst tarafta da kaslarını açığa çıkaran bir atlet giymişti. Bu kıyafetler Lei Dağ Evinin ikinci katındaki yatak odasından alınmıştı. Qin Yu Lei Dağ Evine ışınlandığında bütün kıyafetleri parça pinçik olmuştu. Sonrasında yatak odasında birçok giysi bulmuştu. Qian Long kıtasında da bu pantolon ve atlet gibi eşyalar vardı.

Tek fark bu giysilerin değişik malzemelerden yapılmış olmasıydı. Kutsal silah gibi kanla şahsileştirilebiliyorlardı ve savunmaları da çok güçlüydü. Qin Yu bu giysileri kanla şahsileştirdikten sonra çok rahat olduklarını fark etti. Ne çıplak gezmek ne de sürekli deri giymek istediğinden sürekli bu giysileri giyiyordu.

Qin Yu’nun ayakları sanki yere basmıyordu. Ormanda şimşek gibi ilerliyordu. Bir anda, olağanüstü bir hızla ilerleyen Qin Yu, durdu. Xiao Hei de onu takiben hemen durdu.

Jindan aşamasında bir şeytani yaratığın aurası.

Adam ve kartal ileri doğru baktılar. Yollarını değiştirmek gibi bir niyetleri yoktu. Birden mor giyinen bir kadın görüş alanlarına girdi. İkiliyi gördüğüne şaşırmış gibi narin elleriyle kiraz dudaklı ağzını kapattı.

 

Ç.N: Sonunda sınavlar bitti tatile çıktım. Birkaç gün dinlendikten sonra tam gaz pre çalışmalarına başlıyorum.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr