ST 2.11 - Dövme Büyük Ustası (1)

avatar
5086 4

Stellar Transformations - ST 2.11 - Dövme Büyük Ustası (1)


 

Çeviri: Zoldrick Killua Düzenleme: berkay2498

 

     

"Acaba bu şey tam olarak ne?" Qin Yu kaşlarını çatarak kendi kendine sordu, o şu anda ellerinin arasındaki alevli kızıl kristali inceliyordu. "Bu kristal saçma derecede ağır bu da yetmezmiş gibi garip alevli kırmızı ışımalar yayıyor. Bir de oldukça sıcak."

 

Qin Yu prens konağında birçok değerli hazine görmüş ve sisli villada çok fazla kitap okumuştu, bu sebeple onun bilmediği değerli hazine sayısı son derece az olmalıydı. Fakat bu alevli kızıl kristal hakkında ne herhangi bir şey görmüş ne de herhangi bir şey okumuştu. Bu şey hakkında gerçekten hiçbir fikri yoktu.

 

Qin Yu alevli kızıl kristali bıraktı. Bu, yerden "GÜM!" diye bir ses çıkmasına neden oldu. Bu nesne açıkça şok edici bir ağırlığa sahipti.

 

"Hadi, şunun dayanıklılığını kontrol edelim. Bu kristal son derece ağır, aynı zamanda, kaya parçalayan avuç içi yumruğum bunu kırmayı başaramadı, bu yüzden oldukça dayanıklı olmalı." Qin Yu elini bir pençe formuna getirdi ve Kartal Pençe Sanatları tekniğini uygulamaya başladı. Ve alev eli kızıl kristale doğru elini sertçe savurdu.

 

Yüksek bir metalik ses duyuldu. Ama alevli kızıl kristalin üzerinde herhangi bir çizik bile oluşmadı.

 

“Ss ~~” Qin Yu soğuk, derin bir nefes aldı. Az önce savurduğu beş parmağının da sızlamaya başladığını hissetti. Bu pençe saldırısını tüm gücüyle yapmış olmasına rağmen, alevli kızıl kristal üzerinde bir çizik bile oluşmamıştı. Bu yüzden alevli kızıl kristalin ne kadar dayanıklı olduğunu kolayca anlamıştı. Qin Yu kaşlarını çattı ve düşündü. Bir anda geri döndü ve söyledi : "Xiao Hei, buraya gel ve alevli kızıl kristalin ne kadar dayanıklı olduğunu ölçmeyi bir de sen dene."

 

Xiao Hei heyecanla kafasını aşağı yukarı saladı. Kanatlarını bir çırpmasıyla Xiao Hei havaya yükseldi ve sonrasında dalışa geçti. Alevli kızıl kristale doğru acımasızca, keskin pençelerini savurdu.

 

Bu kez çok daha yüksek bir metalik ses duyuldu, fakat alevli kızıl kristale bakıldığında üzerinde tek bir çizik bile olmadığı görülebilirdi. Xiao Hei yere indi ve Qin Yu'ya göz kırptı. Çok sefil bir görüntüsü vardı ve aynı oranda agresif hissediyordu çünkü o mükemmel pençeleri kesin bir mağlubiyete uğramıştı.

 

Qin Yu sersemledi. Sadece uzun bir süre geçtikten sonra kendine geldi ve gözleri heyecanla parıldadı : "Ha-ha, zengin oldum. Ben gerçekten zengin oldum. Xiao Hei'nin pençeleri siyah demiri bir kâğıdı yırtar gibi kesebilecek kadar keskin. Onların sertliği Xian seviyesinde bir silahla eşdeğer. Eğer onun pençeleri de kristale herhangi bir zarar veremiyorsa, bu en kötü ihtimalle bir silah yapmak için maden olarak kullanılabilir. Peki, hadi bunu bir de Yuchang Kılıcı ile test edelim."

 

Whizz!

 

Qin Yu eliyle bir dalga oluşturdu. Alevli kızıl kristale doğru giden siyah bir parıltı bir anda parladı ve söndü. Bir metalik ses daha duyuldu. Yuchang Kılıcı'nı elinde tutan Qin Yu bu kez çok daha büyük bir heyecanla önündeki alevli kızıl kristale doğru bakıyordu.

 

"GÜM" bir ses daha duyuldu. Ama alevli kızıl kristal üzerinde bir kez daha herhangi bir kesilme izi görülemiyordu. Qin Yu istemsizce düşündü. "Birinci sınıf bir hazinenin böyle büyük bir parçası kesinlikle paha biçilemez bir hazine. Belki de bununla bir yüksek Xian sınıfı silah yapılabilir."

 

Yuchang Kılıcı bir düşük Xian sınıfı silahtı.

 

Madenleri işlemek ve bir silah haline getirmek için birçok farklı uzun ve karmaşık sürece sokmak gerekiyordu. Fakat tüm bu uzun ve karmaşık sürecin sonucunda elde edilen silah kesinlikle yapıldığı madene göre daha sağlam oluyordu. Örneğin, Yuchang Kılıcı'nın yapıldığı meteor parçaları, kesinlikle Yuchang Kılıcı'ndan gelecek bir vuruşa karşı dayanamazdı. Yuchang Kılıcı bile bu alevli kızıl kristal üzerinde hiçbir iz bırakamamıştı, bu nedenle bu nesne şok edici derecede sağlam olmalıydı.

 

Orta Xian sınıfı madenler bile, Yuchang Kılıcı ile kesildikten sonra kusursuzluğunu koruyamamalıydı, o zaman bu lanet olası alevli kızıl kristal de ne halt oluyordu?

 

"Bu yüksek Xian sınıfı bir maden ve ya, belki de ... Ondan bile daha iyi." Qin Yu'nun gözleri parladı. Dövüş sanatları yolunda yürüyen kişilerin birinci sınıf silahlara olan aç gözlülükleri, normal insanların hayal bile edemeyeceği seviyedeydi. Elbette bir dövüş sanatları uzmanı olan Qin Yu da gerçekten güçlü bir silahı derinden arzuluyordu.

 

Kristalin işlenmemiş hali bile Yuchang kılıcından çok daha sağlam, eğer silah haline getirilirse...

 

"Xiao Hei, hadi villaya geri dönelim." Qin Yu ceketini çıkardı ve alevli kızıl kristali ceketi ile sardı. Sonra kristali kucağına aldı. Qin Yu böylesine muazzam bir hazineyi başkalarına göstermemesi gerektiğini biliyordu. Aynı zamanda, Prens Villasının kurallarının da farkındaydı. Villada, Yuchang Kılıcı seviyesindeki silahlar bile bir sır olarak tutulurdu, onlardan çok daha değerli olan alevli kızıl kristalden bahsetmiyoruz bile.

 

2000 jin ağırlığındaki kristal kucağındayken, Qin Yu hızlıca sisli villaya doğru koşmaya başladı. Çok fazla zaman kaybetmeden villaya ulaştı. Belki de sadece canavarca bir güce sahip olan Qin Yu, bu kadar ağır bir kristali taşırken o kadar mesafeyi koşabilirdi.

 

Sisli villada, Qin Yu rahat bir tavırla yeraltındaki gizli odadan çıkıyordu.

 

"2000 jinlik bir ağırlığı taşırken ormanın derinliklerinden geri dönmek gerçekten biraz yorucuydu." Yüzünde anormal bir gülümseme ile , Qin Yu omuzlarını çıtlattı. Böyle bir hazineyi elde etmenin verdiği iyi ruh haliyle : "Eğer babam bunu öğrenirse, kesinlikle mutlu olacaktır." dedi.

 

Qin Yu, yüzünde bir tebessüm ile Lian Yan'ın yaşadığı yere doğru gidiyordu. Birdenbire 2 kişi arkasından ona yaklaşmaya başladı. Bunlardan biri Qin Yu'dan biraz daha uzun bir genç adamdı. Diğeri ise, yeşil bir elbise giymiş oldukça şirin bir genç kızdı. Genç adam oldukça sağlam bir görüntüye sahipti. Genç kız ise gerçekten güzel bir yüze sahipti,ama asıl onu farklı kılan şey etrafına yaydığı zarif auraydı.

 

"Kardeş Yu." Qin Yu'yu görür görmez yeşil elbiseli kızın gözleri parladı. Aceleyle Qin Yu'nun yanına koştu. "Kardeş Yu, madem bu sefer çoktan buraya geldin, neden önce beni görmeye gelmedin?" Genç kız somurttu.

 

"Xiao Lu, işlerimi halledene kadar bekle kesinlikle seninle daha fazla zaman geçireceğim." Qin Yu şefkatle Xiao Lu'nun kafasını okşadı.

 

Bu yeşil elbiseli zarif kız Xiao Lu'dan başkası değildi ve onun yanındaki sağlam görünümlü delikanlı da Tie Shan'dı. Bu abi ve kardeş, Lia Yan'ın öğrencisi olmayı istediler. Xiao Lu dövüşmeyi ya da öldürmeyi sevmiyordu, bu yüzden sadece kendi içsel sanatlar tekniğini geliştiriyordu. Bir de sürekli kaval çalıyordu. Sürekli yeleğinde bulundurduğu yeşim kavalı, ona Qin Yu tarafından hediye edilmişti.

 

"Kardeş Yu sen her zaman işlerimi hallettiğimde diyorsun ama bu işler bir türlü hallolmuyor. Kardeş Yu neden işlerine hiç ara vermiyorsun?" Xiao Lu biraz kırgın görünüyordu. Qin Yu sürekli işlerini hallettiğinde onunla zaman geçireceğini söylüyordu, fakat onun işlerinin ne zaman biteceğini sadece Allah biliyordu.

 

"Ara vermek?" Qin Yu biraz şaşırdı. 8 yaşından 18 yaşına kadar Qin Yu sadece bir iki kez ara vermişti. Onun sadece bir amacı vardı ve bu amaç uğruna inanılmaz bir kararlılıkla çok ağır antrenmanlar yapıyordu. Onun bu dört elle sarıldığı amacı ise babasına yardım edebilecek kadar güçlenmek ve babasının iyi bir yardımcısı, dayanağı haline gelmekti.

 

"Xiao Lu, aptal olma." Tie Shan kız kardeşini azarladı ve ardından yüzünde bir tebessüm ile Qin Yu'ya seslendi : "Xiao Yu, ustayı arıyorsun değil mi? O avlusunda dinleniyor."

 

"İyi, o zaman ben büyükbaba Lian'ın yanına gidiyorum." Qin Yu kardeşlere veda etti ve Lian Yan'ın yanına doğru yürümeye başladı.

 

Xiao Lu, ne yazık ki Qin Yu'nun arkasından bakmakla yetinmek zorundaydı. Xiao Lu burnunu hafifçe buruşturdu ve söyledi : "Kardeş Yu her zaman meşgul. O hiç dinlenmeyi düşünmüyor mu?" Xiao Lu 5 yıldır Sisli Villa'da kalıyordu bu yüzden doğal olarak Qin Yu'nun ne kadar çok çalıştığını çok iyi biliyordu.

 

"Xiao Lu, böyle söyleme. Xiao Yu bizden farklı. Sonuçta o Doğu Fatihi Prensi'nin 3. oğlu, aynı zamanda o dışsal teknikler yolundan yürümeyi seçti, dövüş sanatlarındaki en acılı yoldan. Buraya ilk geldiğimde onun kızgın demir tozlarıyla eğitim yaptığını gördüğümü hala hatırlıyorum." Tie Shan'ın gördüğü o sahne tekrar aklında canlandı. Demir tozlarını ile çalışma antrenmanı sadece Qin Yu parmak gücünü çok yüksek bir seviye ulaştırdıktan sonra kullanılabilirdi. Eğer bu antrenmanı başlangıçta kullansaydı, onun parmakları çoktan hassaslığını kaybetmişti.

 

Tie Shan'ın gözleri şaşkınlıkla doluydu. : "Demir tozlarını toplarken, parmakları kesilmiş olmalıydı. Parmak uçlarının sinirleri kalbe bağlıdır. Xiao Lu, sen onun katlanması gereken acıyı hayal dahi edemezsin. Bununla birlikte, parmak kuvveti için yaptığı bu eğitim; onun her gün katlanmak zorunda olduğu sayısız sınır eğitiminden yalnızca bir tanesiydi. Sabahtan akşama kadar, o insan vücudunun tüm sınırlarına meydan okudu. Onun vücudu, sürekli bu meydan okumaların getirdiği acılara katlanmak zorunda kaldı. Ve o böylesi insanlık dışı bir çalışma temposuna... Sadece 8 yaşındayken başladı!"

 

Qin Yu'nun gidişini gözleri ile takip eden Tie Shan ona karşı derin bir hayranlık besliyordu.

 

Qin Yu'nun gidişini gözleri ile takip eden Xiao Lei'inin ise gözleri parlıyordu.

 

Onun gözünde, Kardeş Yu her zaman kaygısız, geniş bir kalbe sahip ve güneş kadar sıcak biriydi. Ancak şimdi öğrendi ki, Kardeş Yu, Doğu Fatihi Prensi'nin 3. Oğlu olmasına rağmen, vücudunu geliştirebilmek için böylesine büyük acılara katlanmak zorunda kalmıştı. Hem de buna sadece 8 yaşında bir çocukken başlamıştı.

 

Meteorik Gözyaşına sahip olmasına rağmen, Qin Yu'nun bu eşyanın etkilerini sonuna kadar kullanabilmesi için, tüm vücudu fiziksel sınırına ulaşmak zorundaydı. O, neredeyse parmakları kırılıncaya kadar çalışmak, bacaklarına kramp girene ve başı acıdan zonklayana kadar derin squat yapmak zorundaydı... Yalnızca tüm vücudu fiziksel limitlerinin sonuna kadar ulaşınca Meteorik Gözyaşı onun fantastik gücünü tam olarak göstermeye başladı.

 

Eğer Qin Yu bir şeyler elde etmek istiyorsa, kesinlikle öncesinde bir şeyler ödemeliydi.

 

Şu anki seviyesine ulaşabilmek için Qin Yu çok bedel ödedi, çok acı çekti.

 

Lian Yan'ın avlusunda, Lian Yan şu anda şezlongda uzanmış çay içerek, anın keyfini çıkarıyordu.

 

"Büyükbaba Lian."

 

Qin Yu'nun alışılmış sesini duyduğu anda, Lian Yan gözlerinin daralmaya başlayacağı kadar gülümsedi. O, Qin Yu'ya döndü ve gülümsemesini devam ettirerek söyledi : "Xiao Yu, yüzünü gören cennetlik. Hava daha yeni aydınlandı, ama sen çoktan eğitiminden geri dönmüşsün." Tıpkı bir büyükbabanın torununu gördüğünde sevincini saklayamadığı gibi, Lian Yan Qin Yu'yu her gördüğünde aldığı hazzı saklamakta başarısız oluyordu.

 

Qin Yu avlu kapısından içeri girdi. O iki eliyle sıkıca kavradığı bu alevli kızıl kristalden bir silah yapabilmek için bir uzman bulmak istiyordu. Doğal olarak o böyle bir uzmanı bulmak istediğinde aklına gelen ilk şey, bu konu hakkında Lian Yan'a danışmaktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr