Bölüm 4.5: Yıldırımın Gücü

avatar
4836 3

Stellar Transformations - Bölüm 4.5: Yıldırımın Gücü


Çeviri: Pervane

Düzenleme: Bluishgray

 

Ha ha, gökler bile bana yardım ediyor, gökler bile… Bu çok iyi, çok iyi!” Elinde gizli bir mektup tutan Chu İmparatoru Xiang Guang, heyecanını bastıramıyordu. Kenarda duran kanca burunlu adam konuştu. “Bu demek oluyor ki gökler de Qin klanının yok olmasını istiyor. Sonuçta majesteleri Göklerin Oğlu.

Şu anda Xiang Guang capcanlı ve yüksek moralliydi.

Qin De, hey Qin De, küçüklüğünden beri zeki olmana rağmen benden bir şeyler almaya çalıştın. Sonunda Qin klanının birkaç yüz yıllık temelleri ve başarıları yerle bir olacak.” Normalde Xiang Guang’ın cesareti düşünüldüğünde, Qin klanının kalabalık bir ordusu olmasından ve bu ordunun yıllardır Yaban sınırlarında eğitim yapmasından çekineceğinden savaşa girmeye cesaret edemezdi.

Majesteleri, Kuzey Fatihi Prens ve Qin De arasında geçen görüşmede, Qin de Kuzey Fatihi’nin topraklarına 300 bin asker gönderip bize saldırmayı teklif etmiş. Tam 300.000…  Kuzey Fatihi Prens’in taraf değiştirdiği zaman Qin De’nin ordusu tarafından yok edilebileceği ihtimalini hiç düşündünüz mü? Ne de olsa Qin De’nin ordusu çok güçlü.” Kanca burunlu adam düşük sesle konuştu.

Gizli mektup, Qin De ile arasındaki görüşmeden bahseden Shangguan Hong tarafından gönderilmişti.

Xiang Guang bir süre kafa yorduktan sonra gülümseyerek konuştu. “Endişelenme. Xiang klanımla Shangguan klanı arasında iyi ilişkiler var. Ayrıca Qin klanı ordusu Kuzey Fatihi Prens’in topraklarına girdiğinde doğru düzgün komuta edilemez. Zamanı geldiğinde Xiang klanının ordusunu oraya göndereceğim ve iki ateş arasında kalacaklar. Humph, 300 bin asker katledildiğinde Qin klanı yarı gücünü kaybetmiş olacak. Doğru ya, seni o Kara Su Sıradağlarındaki haydutları ikna etmen için göndermiştim. Ne oldu o iş?

Kanca burunlu adam bekletmeden cevapladı. “Majesteleri, tekliflerini kabul ettiğinizi söyledikten sonra kan içerek sadakat yemini ettik. Meraklanmayın majesteleri, bu Jianghu aptalları kan yeminlerine çok önem verirler.

Xiang Guang, tatminkar bir ifadeyle güldü. “Çok iyi. Arkalarında haydutlar varken, Qin klanı 200 bin kişilik ordusunu harekete geçiremeyecek. Geçirdiği takdirde Qin klanının bölgesi kaosa sürüklenir. 200 bin asker daha silah altına alsa bile 600 bin eder. 300 bin kişi Shangguan klanı topraklarında imha edilecek ve işte o zaman Vahşet Kaplanı Birlikleri bile işe yaramayacak.  O an geldiğinde Qin De’nin benimle nasıl savaşacağını merak ediyorum.”

Majesteleri gerçekten de muhteşemler.” dedi kanca burunlu adam eğilerek.

Xiang Guang memnuniyetle başını salladı. “Çok iyi. Kara Su Sıradağları haydutlarını tarafımıza çekerek iyi iş başardın. Bu başarın için ödüllendirileceksin. Yan Xizhi’nin tablolarını sevdiğini duymuştum. Bu yüzden sana bu ‘Anne ve Oğul’ tablosunu veriyorum.” Sözünü bitirince masadan bir rulo alıp kanca burunlu adama uzattı.

Minnettarım, majesteleri.” dedi ve ruloyu aldı.

Tamamdır, çıkabilirsin.” dedi Xiang Guang giysisinin geniş kol bölgesini sallayarak. Şu anda iyi bir ruh halinde olduğu yüzünden okunuyordu. Kanca burunlu adam ayrılırken tekrar konuştu. “Boş bir zamanında bu ‘Anne ve Oğul’ tablosunu izleyerek Usta Yan Xizhi’nin tablosunun özünü kavramaya çalış.

Evet!” Kanca burunlu adam durup cevapladıktan sonra arkasını dönüp çalışma odasından ayrıldı.

Eve giderken içten içe küçümsedi. “Anne ve Oğul tablosu mu? Bu Xiang Guang denen adam çok zalim.” Kendisi için en değerli kişiler eşi ve oğluydu. Yani Xiang Guang’ın bu tabloyu vererek ne ima etmeye çalıştığı açıktı.

 

 

Zhao Yunxing katı bir ifadeyle haritaya baktı.

General.” Arkasındaki genç adam eğildi.

Sorun nedir?” dedi Zhao Yunxing umursamazca.

General, majesteleri bize ve başka bir orduya kuzey bölgesinin iki eyaletine eş zamanlı girmemizi emretti. Bu biraz uygunsuz değil mi?

Neresi uygunsuzmuş?” Zhao Yunxing belli belirsiz gülümsedi ama hala arkasını dönmemişti.

Genç adam kendisine çeki düzen verip konuştu. “Görüşmeler sonucunda majesteleri Shangguan klanıyla onların arazisine girip, arazilerini Xiang klanına saldırmak için kullanmamız konusunda anlaşmaya varmıştı. Ama Shangguan klanı gerçekten bizim tarafımızda mı? Eğer bizi destekliyor görünüp de Xiang klanını desteklerse korkunç olur. Neticede iki kuzey bölgesi eyaleti Shangguan klanının kontrolünde.”

Sence majesteleri bu ihtimali düşünmemiş midir?

Genç adam hemen cevap verdi. “Majesteleri elbette bunu düşünmüştür. Fakat 3 güney bölgesi eyaleti Xiang klanına son derece sadık. Güçlerini birleştirdiklerinde bütün Chu krallığındaki askeri gücün yarısına ulaşacaklar. Yani majestelerinin Kuzey Fatihi Prens’ten yardım almaktan başka çaresi yok. Bence majesteleri bütün bu ihtimalleri düşünmüştür ancak şu anki durumlar, Shangguan klanıyla iş birliği yapmasını şart kılmıştır. Ama olur da Shangguan klanı savaş sırasında taraf değiştirecek olursa bizim için korkunç olur.

Yanyun, majestelerinin bakış açısı seninkinden farklı. Bütün her şeyi avcunun içine almış yukardan bakıyor. Bu küçük mesele nasıl majestelerinin girişimini duraksatabilir? 2 ay sonra her şeyi anlayacaksın.” Zhao Yunxing arkasını dönüp gülümsedi.

Genç adam hafifçe gülümsedi. “Majesteleri çok bilge olduğundan endişeyi bir kenara bırakabilirim.”

Peki Yanyun, çıkabilirsin.”

Evet.” Genç adam arkasını dönüp çıkışa yöneldi. Kapıya ulaşınca durdu ve arkasını dönüp gülümsedi. “Baba, çoktan gece oldu. Dinlensen iyi olur. Yakın zamanda savaş patlak verecek yani sağlığın çok önemli.”

Konuşması bitince dışarı çıktı.

Bunu duyan Zhao Yunxing gülümsemesine engel olamadı.

Zhao Yunxing’in oğlu Zhao Yanyun da ordudaydı ama birbirleriyle ordu içinde yalnızca ast ve üst ilişkileri vardı. Bu yüzden Zhao Yanyun babasına general olarak hitap ediyordu.

Savaş yakında başlayacağından Qin klanı da Xiang klanı da gizli hazırlıkların telaşı içerisindeydiler. Casusları da tamamen harekete geçmişlerdi.

El altından düşmanın önemli çalışanlarına rüşvet veriyorlar, generallerine tezgah kuruyorlar ve düşmanın önemli şahsiyetlerine suikast düzenliyorlardı. İki taraflı casusluk, seks tuzakları ve çeşitli şaşırtmacalar kısaca ne var ne yok kullanılıyordu. Qin klanının Yaban’ın sınırında konuşlanmış ordusunu harekete geçirmesi bütün Chu krallığını baskı altına almıştı.

Qin klanı Kara Su Sıradağlarındaki haydutları kendi tarafına çekmek için değerli hazineler gönderdi. Haydutlar umulmadık bir biçimde hazineleri kabul etmişlerdi. Xiang klanı ise bu konuda hiç de endişeli değildi. Dahası, 1 numaralı suikastçı organizasyonu olan Göksel Ağ, Chu krallığını bağlayan herhangi bir görev kabul etmeyeceklerini açıklamışlardı.

Kısacası, neredeyse herkes rüzgarda bile baskıyı hissedebiliyordu. Belki de sadece Yaban’da huzur içinde gelişim yapan Qin Yu bu baskıdan bihaberdi.

 

 

Lei Dağ Evinin yanındaki mavi gölde…

 

Qin Yu bağdaş kurmuş su yüzeyinde oturuyordu. Çokça mor enerji akımı vücudunun etrafında dönüyordu. Bu mor akımları oluşturan da tabii ki içindeki mor enerjiydi. Birkaç ay gelişim yaptıktan sonra içindeki mor Xiantian enerjisi, neredeyse cıva gibi bir sıvıya dönüşmüştü.

Vücudundaki güçlü mor enerji çalkalanıyordu. Bütün kaslarında ve hatta bütün hücrelerinde meydana gelen güç kabarışını hissedebiliyordu. Mor enerji vücudunun her yanına akıyor, gittiği yerlerdeki kas ve kemikleri durmadan arıtıyordu.

Birden rüzgarlar esmeye, suyun yüzeyinde dev dalgalar belirmeye başladı. Suya batmadığı için, su üzerinde bağdaş kurmuş oturan Qin Yu da dalgalarla birlikte bir inip bir kalkıyordu.

Hu—

Sert rüzgarlar esti. Suda her biri 10 metre civarlarında olan büyük dalgalar oluştu. Sanki gölün yüzeyi bir dev tarafından kaldırılıyordu. Qin Yu şu ana kadar kayıtsız kalmıştı ama artık o durumu koruyamadı. Gölün yüzeyinden destek alarak havaya sıçradı. Ardından bu duruma sebebiyet veren kişiye, Xiao Hei’ye baktı.

Xiao Hei, kanatlarınla sert rüzgarlar yaratabiliyorsun anladık ama muziplik yapma.” dedi Qin Yu kanat çırpan Xiao Hei’ye asık suratla bakarak.

Xiao Hei kanat çırpmayı kesti ve su anında duruldu. Jindanını oluşturup ırsi anılarından gelen teknikleri çalıştıktan sonra daha atik ve acımazsız hissettiriyordu. Qin Yu bile ona rakip olamazdı.

Abi, ben sadece senin dikkatini ölçüyordun yani senin iyiliğin için yaptım. Neden beni suçluyorsun?” Xiao Hei’nin sesi, Qin Yu’nun zihninde yankılandı.

Qin Yu şakayla karışık konuştu. “Felaketini atlattığın için şu an benden daha güçlüsün. Şimdi seninle dövüşmeyeceğim. Yarın akşam ben de felaketimle yüzleşeceğim. Felaketi atlatıp Yıldız Dönüşümlerini çalıştığımda sana ne kadar güçlü olduğumu göstereceğim.”

Yıldız Dönüşümleri mi? Abi, bende çok sayıda muhteşem teknik var. Senin Yıldız Dönüşümlerinden de aşağı kalır yanları yok.” Xiao Hei kanatlarını açarken gururla konuştu. Jindanını oluşturup 2 aydır bazı gizli teknikler çalıştığından gücü şaşırtıcı bir süratle artmıştı. Şu an kendine oldukça güveniyordu.

Qin Yu gülümseyerek “Dövüşten sonra kimin güçlü olduğunu göreceğiz.” dedi.

Bu zaman diliminde Qin Yu, gelişim hakkında kitaplar okudu. Yıldız Dönüşümlerini de baştan sona bir kez okudu. Sadece gelişim metodunu ezberlemekle kalmadı, aynı zamanda Lei Wei’nin gelişiminde ve felaketleri sırasında elde ettiği sezgisel anlayışı da aklına kazıdı.

Artık 9’da 4’lük Göksel Felakete direnebileceğine dair inancı daha fazlaydı.

Ertesi gün, Qin Yu gölün kenarındaki çayırlıkta oturmuş, sakince felaketi bekliyordu. Xiao Hei de ne hikmetse bugün Qin Yu’yu rahatsız etmek yerine huzurla gelişim yapıyordu. Geçen sefer Qin Yu onu korumuştu. Bu sefer de sıra ondaydı.

Güneş batarken bütün Yaban’ı kızıl ışıklarıyla boyuyordu.

Birdenbire yakınlardaki dağ ormanındaki ağaçları şiddetle sallayan sert rüzgarlar esti. Yapraklar dört bir yana uçuşmaya başladı. Ağaçlardan gelen kırılma seslerinin ardı arkası kesilmiyordu. Ansızın hava karardı. Büyük ölçüde değişen atmosfer, Qin Yu’nun ve Xiao Hei’nin gelişimlerini durdurmasına sebebiyet verdi.

Ha ha, göksel felaketim geliyor. Xiao Hei, beni koru. Herhangi bir şeytani yaratık yaklaşırsa tereddüt etmeden öldür.” Qin Yu bağırdı.

Xiao Hei kanatlarını çırpıp kutsal sezgiyle konuştu. “Merak etme abi. Buranın birkaç yüz li çevresi benim bölgem. Hiçbir şeytani yaratık seni rahatsız etmeyecek. Eğer birisi yaklaşacak olursa onun bütün klanını katlederim.” Burada geçirdikleri zaman diliminde Xiao Hei çevreyi kendi bölgesi haline getirmişti.

Kızıla dönen gökyüzü oldukça ezici görünüyordu.

Kızıl gökyüzünün ortasında büyük bir girdap oluştu ve yılanımsı elektrik kıvılcımları belirdi. Kıvılcımlar daha sonra girdap tarafından emildi. Kısa sürede, girdap dönmeyi kesip titreyen ışıklarla birlikte mor felaket bulutuna dönüştü. Bütün her şey felaketin gelişini kanıtlar nitelikteydi.

Qin Yu hareket etmeden sakince duruyordu. Tam tersine Xiao Hei kutsal sezgisini yaymış çevreyi kontrol ediyordu. Ne olursa olsun, hiçbir şeytani yaratığın yaklaşmasına izin vermeyecekti.

Zirve Xiantian dış uzmanının felaketi ne kadar kudretli olacaktı? Bilindiği üzere farklı güçlerdeki kişilerin felaketleri de farklı oluyordu. Qin Yu diğer zirve Xiantian uzmanlarından daha güçlü olduğuna göre onun felaketi ne kadar güçlü olacaktı?

İlk yıldırım en zayıfı ve baş etmesi en kolay olanı.” Qin Yu felaket bulutuna baktı. Yüzünde sönük bir gülümseme vardı.

Yıldız Dönüşümleri kitabındaki, Lei Wei tarafından hazırlanan felaketin üstesinden gelmekle ilgili açıklamaları açıkça hatırlıyordu. Qin Yu, birinci yıldırımı karşılamak için bu yöntemler arasından oldukça görkemli bir tanesini seçti.

Felaket bulutu dalgalanırken gök gürültüsü oluşturuyordu ve altındaki alana müthiş bir baskı uyguluyordu.

 

Boom!

Mor bir yıldırım olağanüstü bir hızla buluttan Qin Yu’ya doğru fırladı. Qin Yu yıldırıma bakarken istifini bozmadı. Gözlerinde delice bir ifade vardı. Yıldırım büyük bir gürültüyle direkt olarak vücuduna çarptı.

Mor yıldırım, Qin Yu’nun vücudunu sardı.

Ha ha, çok iyi hissettiriyor. Çok zevkli, çok zevkli!

Qin Yu hiç direnmedi ve yıldırımı karşılamak için yalnızca vücudunu kullandı. Dış gelişimdeki şu anki seviyesinde birinci yıldırıma bile direnemeyecek olsaydı gelişimi boşuna yapmış olurdu. Yıldız Dönüşümleri kitabında belirtildiğine göre vücudu güçlendirmek için yıldırım kullanmak özellikle gelişim için çok faydalıydı. Tabii yıldırım çok güçlü olmamalıydı. Aksi takdirde Qin Yu’nun vücudu yıldırıma dayanamazdı.

Vücudundaki bütün kemiklerden çatırdama sesleri geldi. Yıldırım kaslarından ve hücrelerinden geçtikçe enerjisi silinip süpürülüyordu. Gücü diğerlerine nazaran fazla olan kaslarda çoktan değişimler meydana gelmeye başlamış ve bu kaslar daha da güçlenmişlerdi.

Çok iyi, gerçekten çok iyi hissettiriyor. Xiao Hei, birinci yıldırıma nasıl direndiğimi gördün mü?” Qin Yu bir yandan da sakince Xiao Hei’ye takılıyordu.

Fakat Xiao Hei sessizliğini korudu ve çevresini kutsal sezgiyle gözlemlemeye devam etti.

Qin Yu birinci yıldırımın üstesinden gelirken hiç iç enerji kullanmamıştı. Aksine tekrardan kaslarını güçlendirip gücünü artırmıştı. Çoğu insan yıldırımın üstesinden gelmek için enerjilerinin çoğunu kullanırlarken, Qin Yu yıldırım sayesinde daha da güçlenmişti. Biri kaybederken diğeri kazanıyordu. Aradaki en büyük fark da buydu.

Abi, biraz dikkatli ol. İkinci yıldırım birinciden çok daha güçlü olacak. Aynı yöntemi kullanamazsın.” Xiao Hei, Qin Yu’yu uyardı.

An itibariyle felaket bulutu durmadan dalgalanıyordu. İkinci yıldırımın yüklendiği açıktı. Qin Yu bir şekilde ilk yıldırımı absorbe etmişti ama ilkinden çok daha güçlü olan ikinci yıldırımda aynı yöntemi kullanamazdı. Yıldırımın kendisine direkt olarak çarpmasına da izin veremezdi.

Merak etme. Ne zaman durmam gerektiğini bilirim.” Xiao Hei’nin endişesini hissedebiliyordu.

Gök gürledi ve bulutun altındaki basınç yeniden yükseldi. Zihnen ve bedenen ikinci yıldırımı karşılamak için hazırlandı. Gökleri titreten bir gök gürültüsüyle su ejderi benzeri mor bir yıldırım buluttan çıkıp Qin Yu’ya doğru fırladı.

Gel hele!

Gözleri heyecanla parladı. Vücudundaki enerji kabardı ve mor yeşimden yapılmış gibi mor bir ışık yaymaya başladı. Mor enerji vücudunu kapladı ve koruyucu bir kalkan oluşturdu. Küçük elektrik kıvılcımları bile vücudunun etrafında rastgele dönüyordu.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr