Bölüm 4.3: Kanlı Felaket Savaşı

avatar
5444 3

Stellar Transformations - Bölüm 4.3: Kanlı Felaket Savaşı


Çeviri: Makankosappo

Düzenleme: Bluishgray

 

 “Xiao Hei, koru beni. Dikkatli ol. Bazı şeytani yaratıklar felaketim sırasında buraya gelip sorun çıkarabilirler.” Qin Yu, Xiao Hei’ye dönüp bağırdı.

Fakat Xiao Hei kanatlarını çırpıp durmadan çığlık atıyordu. Aynı zamanda başını çevirip gökyüzündeki mor felaket bulutuna bakıyordu. Vücudundan soluk alevler saçılırken alışılmadık bir aura yayıyordu.

Qin Yu Xiao Hei’nin çığlıklarını duyup gökyüzünde dalgalanan mor felaket bulutuna bakınca birden her şeyi anladı. Xiao Hei’ye baktı ve şüpheyle konuştu. “Yoksa… bu senin felaketin mi?

Xiao Hei çığlık atarken gururla kanatlarını çırptı.

Qin Yu birdenbire öfkeyle bağırdı. “Xiao Hei, gösteriş yapma.  Çabuk felaketi karşılamaya hazırlan. Ben seni koruyacağım. Bazı şeytani yaratıkların felaketin sırasında seni rahatsız edeceklerinden endişeliyim.”  Qin Yu pervasızca davranmaya cesaret edemedi. İç enerjisi baloncuklar gibi vücudunun her yanına yayılmaya başladı. Şu anda Qin Yu’nun cildinden belli belirsiz, mor bir parlaklık yayılıyordu.

Göksel felaket büyük bir olay olduğundan çevredeki şeytani hayvanlar kesinlikle farkına varacaklardır. Felaket sırasında güçlü bir şeytani yaratık gelip saldırırsa tehlikeli olabilir. Felaket sırasında rahatsız edilmek birinin isteyeceği son şeydir.

 

Chi chi..!

Felaket bulutu durmadan dalgalanıyor, bulut içinde yılan şeklinde şimşekler çakıyordu. Birden büyük bir baskı buluttan çıkıp altında kalan bütün alanı etkiledi. Göz açıp kapayıncaya kadar bu baskı öylesine arttı ki Qin Yu bile nefes almakta zorlanır oldu.

İyi değil. Bu, babamın felaketinden daha güçlü görünüyor. Acaba farklı güçteki insanların ve şeytani yaratıkların felaketleri de mi farklı güçte oluyor?” Qin Yu korktu. Babasının felaket bulutundan gelen baskıyı hala net bir şekilde hatırlıyordu. Onunla karşılaştırılınca bu baskı çok daha fazlaydı.

Göklere karşı gelen herkes doğanın cezalandırmasına katlanmak zorunda kalırdı. Göksel felaketler de bu yüzden vardı. Gücü daha kayda değer olanın, doğadan gelen cezası da daha kudretli olurdu.

 

Boom!

Müthiş bir gök gürültüsü yankılandı. Büyük mor bir yıldırım, buluttan kıvrımlı bir su ejderhasını andırarak fırladı ve azametli ve durdurulamaz bir havayla apar topar yere doğru yöneldi. Kendisini tanrılar veya şeytanlar engellese de onları bile yok edebilirdi. Açıkça görülüyordu ki gücü epey fazlaydı.

Qin Yu kutsal sezgisini mümkün olan en uzak mesafeye, 1000 metreye kadar yaydı. Şu anda en çok korktuğu şey, şeytani yaratıkların, felaketi sırasında Xiao Hei’yi rahatsız etmeleriydi.

Xiao Hei kanatlarını açtı ve havada kartal çığlığı yankılandı. Ardından beklenmedik şekilde ağzını açıp mor yıldırımı tek lokmada yutuverdi. Su ejderi misali yıldırım, bir anda Xiao Hei tarafından tamamen yutuldu. Aynı zamanda Xiao Hei’nin vücudunda şimşekler titremeye başladı.

Bu… bu..” Bunu gören Qin Yu hayrete düştü.

İlk yıldırım Xiao Hei tarafından beklenmedik şekilde yenmişti. Felaketin olayı yıldırımlara direnmekti. Qin Yu daha önce yıldırımın yutulduğunu hiç duymamıştı. Xiao Hei gururla çığlık attı. Anlaşılan o ki, yıldırım onun için lezzetli bir yemek gibiydi.

Felaket bulutu öncekine göre daha da çılgınca dalgalanmaya başladı. Kıvılcımlar hızla ve sürekli olarak parlayıp sönüyordu. Kısa süre sonra bulutun gücü daha da artmış gibiydi. Belli ki ikinci yıldırım da gelmek üzereydi. Birden ejderhaya benzeyen yıldırım müthiş bir hızla gökyüzünden fırlayıp direkt olarak Xiao Hei’nin kafasına çarptı.

 

Boom!

Xiao Hei kanatlarını bir araya getirip elektriksel bir koruma kalkanı oluşturdu. Elektrik kıvılcımları kanatlarında titreşiyordu.

Yıldırım gürültüyle Xiao Hei’nin kanatlarına çarptı. Koruma kalkanının üzerinde kıvılcımlar olağanüstü hızla titredi ve yıldırımın enerjisinin yaklaşık yarısı kalkan boyunca dışarı dağıtıldı. Geri kalan kısımla da kanatlar ilgilendi.

Qin Yu bile Xiao Hei’nin kanatlarının ne kadar dayanıklı olduğunu bilmiyordu. En azından kendi vücudundan daha dayanıklı oldukları aşikardı.

Aniden Qin Yu’nun yüzü değişti.

Kutsal sezgisiyle yakındaki dağ ormanından bulundukları yere doğru koşan mavi alev kurtları tespit etti. Dönüp baktığında onlarca öncü mavi alev kurdu çoktan ormandan çıkmış ve üzerlerine geliyorlardı.

Qin Yu ve Xiao Hei, Yaban’daki bu yere geldiklerinden beri doğal olarak çok sayıda mavi alev kurdu öldürmüşlerdi. Bu kurtlar oldukça kurnaz olduklarından karşılık vermek için bu anı beklemişlerdi.

Her yandan kurt ulumaları yankılanıyordu. Mavi alev kurtları durmaksızın ormandan çıkıyorlardı. Kısa süre sonra Qin Yu fark etti ki yüz civarında kurt kendisine yaklaşmıştı ve diğer kurtlar da ormandan birer birer çıkıyorlardı.

Aman Allahım! Bütün kurtlar geliyor olamaz değil mi?” Kendisine gelen kurtlara bakınca Qin Yu endişelendi.

Dağ ormanında yaklaşık bin mavi alev kurdu vardı. Ayrıca bu kurtların en zayıfları Xiantian seviyesinde, en güçlüleri ise Xiantian seviyesinin zirvesindeydi. Bu sürüden yalnızca 100 tanesi bile saldırsa Qin Yu’nun ciddi yaralanması için yeterli olurdu. Birkaç yüzü birlikte saldırması ise Qin Yu için felaket niteliğindeydi.

Bu kadarını uzun süre durduramam. Eğer Xiao Hei felaketiyle yüzleşirken rahatsız edilirse…” Qin Yu kaygılandı.

Onlarca kurt saldırdığından, aynı anda yalnızca birkaç tanesini engelleyebilirdi. Ama Xiao Hei’nin felaketle yüzleşmesi gerekiyordu. Şu ana kadar pek de güçlü olmayan birinci ve ikinci yıldırımlar gelmişti. Asıl ağır toplar olan üçüncü ve dördüncü yıldırımlar henüz gelmemişti. Xiao Hei saldırıya uğrarsa, bu korkunç olurdu.

Düşene bir tekme de bu iğrenç kurt sürüsü vurmak istiyor.

Qin Yu nara atarken 108 enerji akımı vücudunun etrafında belirmeye ve 3 renkli zırhı oluşturmaya başladı. Tek hareketle Yedi Kuzey Yıldızının Ay Işığı Dansını kullandı. Bir anda kurt sürüsünün içine daldı.

Vücudundan mor bir parlaklık yayılıyordu. Alevli eldivenleri de ortaya çıkmıştı. Zaman, gücünü saklama zamanı değildi.

 

'Clack!'

Sol eli bir kurdun boğazını yakalayıp ezdi. Ardından mağarasından çıkan bir su ejderi gibi, sağ eli en delici vuruş olan mızrak vuruşu sergiledi. Vuruşun kuvveti eldiven boyunca ilerleyip kurdun kafasını delip geçti. Kurdun kafasında bir delik açılırken içerdeki her şey darbenin şokuyla paramparça oldu.

Ormandan ilk çıkan yüzün üzerinde mavi alev kurdu, Qin Yu’nun etrafını sarıp çılgınca saldırmaya başladılar.

 

'Roar!'

Qin Yu’yu çevreleyen bu kurtların en güçlüsü uzunca uludu. Diğer kurtlar hemen saldırıyı durdurdu. Qin Yu kısa sürede ondan fazla mavi alev kurdu öldürmüştü ama kendisi de hafif yaralanmıştı. Bu kurtların pençe saldırıları gerçekten çok güçlüydü.

Bu kurtlar ne yapmaya çalışıyorlar?” Qin Yu etrafındaki kurtlara baktı. Yüzün üzerinde kurt, çevresini 6 katman halinde sarmıştı ama saldırmıyordu.

Tabii ormanda hala kurtlar geliyor ve sayıları sürekli artıyordu. Kısa süre sonra sayıları 300’ü bulmuştu. Kurtların niyeti açıktı: Qin Yu ve siyah kartalı kesinkes yok etmek.

Yüzün üstünde kurt hala Qin Yu’nun etrafındaydı. Diğerleri de Xiao Hei’ye doğru yönelmişlerdi.

Hayır.” Qin Yu belada olduklarını biliyordu. Etrafı kurtlarla sarılı olduğundan Xiao Hei’yi koruyamazdı. Fakat Xiao Hei felaketiyle yüzleşiyordu. Bunca kurdun saldırısı altında Xiao Hei nasıl zihnini sakinleştirip felaketiyle yüzleşebilirdi ki? Zaten normalde bu kadar fazla kurtla savaşması bile zor olacakken, bu durumdayken ne olacağından bahsetmeye bile gerek yok.

Cehennemin dibine gidin!” Qin Yu dişlerini sıktı. Vücudundaki bütün enerji salındı. Nara atarak Xiao Hei’ye doğru şimşek gibi atıldı.

 

Bu sırada…

Lider kurt uludu ve Qin Yu’nun çevresindeki kurtların tamamı delice saldırıya geçti. Yüzden fazla kurt pervasızca Qin Yu’ya her yönden saldırı başlattı.

Pençe atıyor, ısırıyor, parçalıyor yani kısaca ellerindeki bütün yöntemlerle saldırıyorlardı. Bir süre boyunca Qin Yu’nun tek görebildiği kurt siluetleri olmuştu. Sayısız kurt vücudunu tahrip ediyordu.

Ç/N: Kemirirler, ısırırlar, kırarlar, yakarlar. Ziyancılar, gaspçılar kahrolsunlar.

-Ağaçsakal

 

108 enerji akımı vücudunun etrafında dönüyordu. Enerji akımlarının oluşturduğu sınırın içerisinde Qin Yu’nun vücudu illüzyonlar oluşturuyordu. İki elinin hareketleri şu anda 1000 Elli Kannon’u andırıyordu. Bazısı parmak vuruşları, bazısı mızrak el vuruşları sergiliyor; kimi pençeye dönüşüyor, kimi yumruk atıyor, bazısı da bıçak el vuruşu kullanıyordu.

Ç/N: https://www.google.com.tr/search?q=1000+armed+kannon&tbm=isch&source=iu&ictx=1&fir=zd6KixdgWCIJFM%253A%252C2C22aQPu5wiLoM%252C_&usg=__grNkUnH9x5ZXDLpBmFc4purw7DQ%3D&sa=X&ved=0ahUKEwjb6faguIDYAhXD0qQKHZwICXcQ9QEIPTAG#imgrc=zd6KixdgWCIJFM:

Narutodan aldım daha anlaşılır olur herhalde :)

 

Boom!

Qin Yu’ya en yakın 10 küsür mavi alev kurdu uçarak geri savrulurken diğer kurtlara çarptı. Gözleri öldürme niyetiyle parlarken etrafındaki kurtlara bakıyor, bir yandan da kutsal sezgisiyle çevreyi gözlemliyordu.

Xiao Hei!”  Qin Yu’nun yüreği ağzına geldi.

 

Roar!

Gölün kenarındaki devasa bir kayanın üzerinde mağrurca duran lider kurt uludu.

Mavi alev kurtları, sanki sayılarının bir sınırı yokmuşçasına ormanda çıkmaya devam ediyorlardı. Şu ana kadar sayıları 600-700 kadar olmuştu.  Lider kurdun ulumasıyla 400 kadarı Qin Yu’nun etrafını sararken yaklaşık 300 kurt da Xiao Hei’ye saldırıyordu.

Birkaç yüz mavi alevli kurt zaten yere düşmüş olup hırlayan siyah kartalı üstüne atladı. Onlarcası siyah kartalın üzerine çıkıp, kartalı ısırmaya ve parçalamaya başladı.

Yüzlerce kurt, Qin Yu’nun etrafını sıkı sıkıya altı katman halinde sardığı için Qin Yu’nun o çemberden çıkma ihtimali yoktu. İşin ilginç yanıysa bu kurtların sadece etrafını sarması ve hiç saldırmamasıydı.

Xiao Hei!

Sayısız kurdun Xiao Hei’nin üzerine atladığını gören Qin Yu, kalbine hançer saplanır gibi hissetti. Xiao Hei çocukluğundan beri en iyi arkadaşıydı ve zamanının çoğunu onunla geçirmişti. Yüzlerce kurda bakarken öldürme niyeti coşkun bir nehir gibi taştı.

Ansızın bir kartal çığlığı duyuldu. Mor elektrik kıvılcımları Xiao Hei’nin vücudundan çıkıp üzerindeki mavi alev kurtlarını vurdu. Kurtlar inleyerek kıvranmaya başladılar. Ardından kocaman kanatlarını sallayıp, bir patlamayla kurtları üzerinden silkeledi.

Qin Yu, Xiao Hei’ye bakarken insancıl hislerle doldu.

Qin Yu, Xiao Hei’nin ne hissettiğini açıkça anlayabiliyordu.

Ha ha, Xiao Hei merak etme. Bunlar birkaç yüz köpekçikten başka bir şey değil. Tasalanmadan felaketinle yüzleş. Bunların hepsini öldüreceğim.” Qin Yu’nun yiğitlik duyguları katbekat arttı. “Uzun zamandır, uzun zamandır kanımım böylesine kaynadığını hissedememiştim.” Enerjisi vücudunun içinde kabarmaya başladı.

Lider kurt, bunun iyiye işaret olmadığını görünce hemen uludu. Yüzlerce kurt hep beraber umutsuzca Qin Yu’nun üzerine atıldı.

Meteorik Gözyaşı, sana güveniyorum.” dedi Qin Yu içinden.

Göğsündeki yara, beklenmedik şekilde kısa sürede iyileşmiş ve geride sadece belli belirsiz bir yara izi kalmıştı. Meteorik Gözyaşının yaraları iyileştirme yeteneği, Qin Yu’nun en güçlü silahıydı.

Vücudu hareketlenmeye başladı.

Yumruklarının, bacaklarının ve kılıcının ardıl görüntüleri ve karaltıları ile dolmuştu her yan.

Karaltıların eriştiği yerlerdeki kurtlar birbiri ardına inleyerek yere yığılıyorlardı. Düşenler ya ölüyor ya da acı içinde debeleniyordu. 108 enerji akımıyla sarmalanan Qin Yu, hızını ve vücut manevra yeteneğini birleştirdiğinden saldırı gücü muazzam seviyelere ulaşmıştı. Parmağını hafifçe dürttüğünde veya Alevli Kılıcını gelişigüzel salladığında bir kurt ölüyordu.

 

"Roar… Roar… Roar…! "

Lider kurt aciliyetle ulumaya başladı.

Yüzlerce kurt hızını daha da artırdı. Dalgalar halinde Qin Yu’ya hücum ediyorlar, onu ısırmaya veya parçalamaya çalışıyorlardı. Yoldaşlarının ölümleri onları gitgide daha da çılgınlaştırıyordu. Canlarını hiçe sayan bu kurtlar, Qin Yu’nun bedeninde çok sayıda yara bırakmışlardı. Alevli Kılıcını ve Alevli Eldivenlerini tam kapasitede kullanan Qin Yu ise sahip olduğu bütün saldırı gücünü salmıştı.

 

Pooch..

Mavi alevli kurtlardan birisi, bir pençe saldırısıyla karnını deşti. Yaradan şırıl şırıl kan akmaya başladı.

 

Pu!

Kılıcının karaltısı görüldüğünde o kurdun başı çoktan yeri boylamıştı.

“Bu kurdun zirve Xiantian seviyesinde olmasını beklemiyordum. Saldırı gücü neredeyse lider kurdunkine denk.” Qin Yu bazı akapunktur noktalarına dokunarak kanamayı yavaşlatmaya çalıştı. Karnındaki yara çok derin olsa da, yüzlerce kurt saldırırken yarayı adam akıllı saracak zamanı yoktu.

Xiao Hei mutsuz ve tiz bir ağıt yaktı. Onun etrafında da 200-300 civarında kurt vardı.

 

"Boom!"

Gök gürlemesiyle birlikte gökyüzünden müthiş bir baskı geldi. Mavi alev kurtları bile bu baskı yüzünden yavaşladılar. Belli ki sonuncu ve aynı zamanda en heybetli yıldırım olan dördüncü yıldırım gelmek üzereydi. Hiçbir şeyi umursayamayacak halde olan Xiao Hei, yıldırımı karşılamak için gökyüzüne doğru uçtu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr