Bölüm 4.2: Erken Göksel Felaket?

avatar
5053 3

Stellar Transformations - Bölüm 4.2: Erken Göksel Felaket?


Çeviri: Makankosappo

Düzenleme: Bluishgray

 

Ne geniş bir depo.” Qin Yu, Lei Dağ Evinin birinci katındaki deponun kapısını açtı. Antrenman salonuyla aynı boyutta olduğunu görünce hayrete düştü. Fakat onu en çok şaşırtan şey, içeride depolanmış çok sayıda madendi.

Madenler kırmızı, yeşil, altın, gümüş, siyah ve beyaz gibi çeşit çeşit renklere sahiplerdi.

Bu madenler türlü ışıklar yayarken çekici bir hazine koleksiyonuna benziyordu. Qin Yu’nun ilk izlenimi bu maddelerin oldukça değerli olduklarıydı. Hiçbirinin kaya içindeki Kırmızı Cevherden aşağı kalır yanı yoktu.

Ç/N: Kaya içindeki Kırmızı cevher şu an kullandığı kutsal silahların yapıldığı cevher. Ormanda bir kayanın içinde bulmuştu.

 

Usta, Usta Lei Wei evrende dolaşırken sıra dışı bir gezegene gitti. O gezegenin yer çekimi çok kuvvetliydi ve gezegen binbir çeşit değerli kristalle doluydu. Sonrasında usta, aralarından en iyi olanlardan hatrı sayılır miktarda çıkarttı. Xiuzhen dünyasının bakış açısına göre bu kristallerin hepsi üst sınıf ve üst seviye kutsal silah dövmekte kullanılabilirler.” Bir kedi yavrusu Qin Yu’nun yanında beliriverdi.

Qin Yu elinde olmadan hayret etti.

Bunlar üst seviye kutsal silah dövmede kullanılabilecek kristaller. Bir zamanlar Feng Yuzi, Deniz Aşırı Ölümsüz Adalarda bile üst seviye kutsal silahların son derece nadir olduğunu söylemişti. Buradaki üst sınıf kristallerin deponun yarısını kapladığını duysa ne olurdu acaba?

Bir külçe alıp incelemek için elini uzattı. Ama..

 

Bang!

Kristallere dokunamadan önce bir itme kuvvetiyle eli geri itildi. Vücudu itme kuvvetini etkisiz hale getirmek için titredi. Yanındaki Starlet hemen uyardı. “Usta, Birinci Usta Lei Wei, saf bir adamın zenginliği yüzünden başına belalar gelebileceğini söylerdi. Çekirdek aşamasına ulaşana kadar bu kristalleri kesinlikle kullanamazsınız.

Oo.. Usta gerçekten de düşünceliymiş. Xiuzhenistler kaliteli malzemelerin bir külçesi için birbiriyle savaşabilirler. Hele bu malzemeler üst kalite kristallerse.” Qin Yu gülümsedikten sonra mutsuz bir ifade takındı. “Ama olmadık yerden çıkan bu dağ gibi hazineye sadece bakmak çok zor.

Starlet gururla kuyruğunu salladı. “Miyav… Usta Lei Wei sizin için her şeyi hazırladı. Odanın kenarındaki tezgahı gördünüz mü? Üstünde bir yüzük var. O bir depolama yüzüğü. Sizin depolama bilekliğinizden çok daha gelişmiş ve daha fazla alana sahip.”

Starlet sözünü bitirdikten sonra hemen gidip yüzüğü aldı.

Kanıyla şahsileştirdikten sonra yüzüğü taktı. Yüzüğü takar takmaz ne kadar harika olduğunu hissetti. İçindeyse şoka uğratacak kadar büyük bir alan vardı.

Bu yüzüğün alanı ne kadar büyük böyle?” Bir bakışla Qin Yu’nun aklı başından gitti. Depolama bilekliğinin alanı bir oda kadarken bu depolama yüzüğünün alanı enine ve boyuna on kilometreden fazla, yüksekliği de on kilometre kadardı. İkisi çok farklı seviyedeydiler.

Büyük bir dağ bile bu yüzüğe sığdırılabilirdi.

Starlet kuyruğunu sallayıp gururla konuştu. “Xiuzhen dünyasında demircilik söz konusuysa, eğer Usta Lei Wei iki numaraysa çıkıp da ben bir numarayım demeye cesaret edebilecek birisi olamaz. Bu Menghuan yüzüğü en iyi uzaysal yüzük. Usta Lei Wei bu yüzüğü evinin anısına dövdü. Usta dedi ki, bu yüzüğün alanı, Xiuzhen dünyasının güya en iyi uzaysal yüzüğü olan Mingxu yüzüğünden daha fazla.”

Qin Yu’nun tek bir düşüncesiyle yüzük parmağında kayboldu. Hala çok güçsüz olduğundan öyle her canı istediğinde yüzüğü ortaya çıkaramazdı. Tabii her önüne gelen de bu yüzüğün ne kadar müthiş olduğunu bilecek kadar zeki olmayabilirdi.

Bir süre Menghuan yüzüğünü gizlemek için sıradan bilekliği kullansam iyi olur. Yoksa bu yüzden soyulursam korkunç olur.” Qin Yu, gücü Xiuzhen dünyasında hala zayıfken zenginliğini göstermemesi gerektiğini anlıyordu.

Hem yüzük vücudunda gizli olsa da kullanımını etkilemiyordu.

Oo içinde bir şeyler de var.” Bir düşüncesiyle yüzüğün içindekileri tespit etti. Dikkatle bakınca içinde bazı kristaller gördü. Ama bu kristaller depodakiler gibi üst sınıf kristallere benzemiyorlardı.

Starlet gururla konuştu. “Usta, onlar orta ve yüksek seviye kristaller. Usta Lei Wei, onları silah dövebilesiniz diye size bıraktı. Hatta bir şişe de, kutsal haplardan olan Kırmızı Yeşim Hapı var. Yaralarınızı iyileştirmede kullanabilirsiniz.”

Qin Yu bunu duyunca ister istemez güldü. Yara mı?

Bu Kırmızı Yeşim Hapları üst sınıf kutsal haplar olarak kabul edilse de hislerine göre, etkinlik açısından Meteorik Gözyaşının yanında esameleri okunmazdı. Meteorik Gözyaşı hakkında ise tanımlanamayan şeyler hissediyordu.

Gelişime başlama zamanım geldi. Jindan aşamasının dengi olan Nebula aşamasına ulaşmadıkça Yaban’dan sağ çıkmam mümkün değil.” Qin Yu odadan ayrıldı ve ciddiyetle gelişime başladı.

Trans-Gök 3 Diyagramına çalışıyordu. En üst seviyeye ulaşıp üç renkli zırhı oluşturmuş olsa da hala göksel felaketini hissedememişti. Göklerin yoluyla ilgili sezgisel olarak anlayış kazanması gerektiğini biliyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar 7 gün geçti. Bu 7 gün içerisinde göksel felaketi hissetmesi için, Xiantian seviyesinin zirvesinde nasıl çalışması gerektiğini anlatan çok sayıda Xiuzhen kitabı gözden geçirdi.

Kitaplardaki yöntemlere göre gelişim yapıyordu.

Lei Dağ Evi’nin dışında, mavi gölün ortasında sessizce duruyordu. Ayakları su yüzeyinde duruyordu. Aynı zamanda 108 enerji akımı vücudunun etrafında dönüyordu.

Önceden sadece Trans-Gök 3 Diyagramının hareketlerini sergilerken gümüş, altın ve mor renkli enerji akımları oluşurdu. Yeşil Lotus Sıradağlarındaki savaşta patlama yaşadıktan sonraysa bir atılım yaptığından dolayı artık hareket etmeden bile 3 renkli zırhı oluşturabiliyordu.

Batmadan su üzerinde yürümek Qin Yu’nun son zamanlarda edindiği bir yetenekti.

Zihni bir belirsizlik ve bulanıklık durumuna girdiğinde, doğayla bir olmuştu. Artık çevresindeki birkaç li yarıçapındaki alan içerisinde bulunan bitkilerin ve hayvanların enerjilerini ve yaşam güçlerini açıkça hissedebiliyordu. 7 günde kaydettiği ilerleme gerçekten de göz alıcıydı.

 

Boom!

Qin Yu bir anda şoka uğradı. Vücudunun biraz önceki durumunu koruyamayıp direkt olarak suya düştü. Hemen kendine gelip su yüzeyine bir avuç vuruşu yaptı ve tekrar su yüzeyinde durdu. O anda coşkuyla dolup taşmıştı.

5 Ay, dokuzda dörtlük Göksel Felaketim 5 ay sonra gelecek. Güzel, bu çok güzel.” Qin Yu’nun gözleri heyecanla doldu. Biraz önce devasa bir enerji akımı zihnini derinliklerine girmiş hemen sonrasında da felaketinin ne zaman geleceğini anlamıştı. Bu his gerçekten gizemliydi.

Bu sırada, ufuktan bir kartal sesi duyuldu. Ardından siyah bir kartal gökyüzünden inişe geçti. Bu süre zarfında çevredeki bazı vahşi hayvanları bile avladı. Sıradan Xiantian seviye vahşi hayvanlar bu siyah kartalla aşık atacak seviyede değillerdi.

 

 

Qin Yu Yaban’da kimse tarafından rahatsız edilmeden sessizce çalışıyordu. Fakat şu sıralarda Chu Krallığında hareketlilik artıyordu. Qin klanının kuvvetlerinin hareketleri ve yüzlerce bin kişilik kuvvetlerin seferberliği şüphesiz Xiang klanının casuslarının gözünden kaçamazdı. Qin klanı ayaklanmak üzereydi!

Xiang klanı bu haberi ansızın alınca hazırlıksız yakalandı.

Neler oluyor?  Shangguan Hong hala birkaç yılları olduğunu söylemişti. Ayrıca muhbirimizin mektubunda da Qin klanını ancak iki yıl sonra ayaklanabileceğini yazmıştı. Şimdi neden kuvvetlerini sınırlara yığıyorlar?” Xiang Guang öfke içindeydi.

Yan taraftaki kanca burunlu adam, Xiang Guang öfkeli olduğu çıt çıkarmıyordu.

Xiang Guang nasıl sinirlenmesin ki? Başta Qin klanını 2 yıl sonra ayaklanacağını sandığı için önlerinde uzun bir hazırlık süreci olduğunu düşünmüştü. Qin klanı ayaklanmayı bu kadar öne çektiği için Xiang klanı hazırlıksız yakalandı.

O zaman Kara Su Sıradağlarındaki haydutlar kararlarını verdiler mi? Bu haydutlar Kara Su Sıradağlarını birkaç asırdır işgal ediyorlar. Gitgide güçlendiler ve artık yok edilemez hale geldiler. Fakat bu şu an için iyi bir durum. Qin klanını arkadan vurmalarını sağlayacağız.” dedi Xiang Guang soğukça gülümseyerek.

Kanca burunlu adam hemen lafa atladı: “Majesteleri, ben de tam bu konuyu açmak üzereydim. O Kara Su Sıradağlarındaki haydutlar çok açgözlü. İzniniz olmadan bir şey yapmak istemedim.” Koynundan bir mektup çıkardı ve Xiang Guang’a uzattı.

Sakın çok fazla olduğunu söyleme. İçinde bulunduğumuz durumda hala kaygıların mı var?” Xiang Guang adamı azarladı ama yine de mektubu aldı.

Mektubu açıp okuduktan sonra, duruma hazırlıklı da olsa rengi soldu: “Lanet olası piçler. Bir avuç haydut gelmiş bana sürüyle şart koşmuş. Üstüne bir de askeri malzemeler istemiş. Bu… bu …

Ç/N: Lanet olası dedim ama Türkçe dublaj filmlerdeki lanet olası olduğunu da belirtmek gerek J

 

Xiang Guang’ın sinirden elleri titriyordu. Ardından iç çekip soğukça gülümsedi. “Tamam, tekliflerini kabul et. Madem istemeye cesaret ettiler, verelim gitsin. Ama Qin klanı yok edildiğinde onlara kan kusturacağım. Verdiğim her şeyi burunlarından getireceğim!

Evet, majesteleri.” Kanca burunlu adam Xiang Guang’ın önünde eğildi.

Git!” Xiang Guang gelişigüzel elini salladı. Kanca burunlu adam tekrar eğildi ve dışarı çıktı.

 

 

Ah!

Qin Yu yüzünü gökyüzüne çevirip uzunca kükredi. İfadesi gaddarlaşırken elleri aniden ejderha pençeleri gibi uğultuyla havayı deldi.

Chi!

Etin parçalanma sesiyle eş zamanlı olarak Qin Yu’nun pençeleri Wu Xing’in göğsünü parçaladı. Gözleri acımasızca parladı. Eliyle Wu Xing’in kalbini yakalayıp ezdi.

 

 

O dövüşte Qin Yu yırtıcıydı ve ölümden korkusu da yoktu. Ölüm Tanrısının Dört Yönü, hain Ge Min ve Wu Xing birer birer Qin Yu’nun ellerinde can vermişlerdi. Xiuzhenist Wu Xing ile yüzleşirken bile açıkça dezavantajlı olan Qin Yu, her şeye rağmen canını ortaya koymuş ve rakibini öldürmek dışındaki tüm düşüncelerini bir kenara bırakmıştı.

Bütün bunları ne için yapmıştı?

Bütün o olaylar Qin De’nin zihninde canlandı. Canlandıkça da daha fazla kederlendi. Tabii ki Qin Yu’nun neden öyle çılgınca davrandığını biliyordu. Oğlunun kendisi için yaptıklarını asla unutmayacaktı. Her darbesini ve hareketini, savaşırken takındığı acımasız ifadeyi, Wu Xing ile beraber ölürken aldığı insafsız hali…

Bunları asla ama asla unutmayacaktı!

Yu’er özür dilerim. Artık senin için bir şey yapamam. Benim için yaptıklarını telafi edecek bir şey yapamam. Elimden gelen tek şey Xiang klanını ezmek, Wu De ve Xiang Guang’ı öldürüp seninle gömmek. Oğlum, eğer öbür taraftan izliyorsan bil ki, 6 ay içinde onlara savaş açacağım.” Qin De’nin gözleri soğuk bir parıltı yaydı.

Ama bilmiyordu ki, Qin Yu şu anda, her köşesinde tehlikenin kol gezdiği efsanevi Yaban’da gelişim yapmakla meşguldü.

 

 

Yaban’da...

Bir dağ ormanında, kaplan büyüklüğündeki bir mavi kurt yavaşça ilerliyordu. Kana susamış gözleriyle etrafı kolaçan ederken birden tüyleri diken diken oldu. Bu sırada vücudundan alevler yükselmeye başladı.

 

Bang!

Mavi kurt acıyla feryat ederken kum torbası gibi savruldu ve yaşlı bir ağaca çarptı. Ağaç gürültüyle parçalandıktan sonra, parçaları etraftaki ağaçlara çarptı.

Bakır kafa, demir kemik, tofu bel… elbette, doğru.” Qin Yu bir anda devasa mavi kurdun yanında belirdi. Şu an bir kürke sarınmıştı ve kürk bazı mükemmel kaslarını açığa çıkarıyordu. Vücudundan sanki kuvvet saçılıyordu.

O koca mavi kurdun beli tamamen biçimsizdi. Belli ki Qin Yu’nun tekmesi, beldeki kemikleri paramparça etmişti. Fakat kurtlar fevkalade yırtıcı hayvanlardı. Özellikle de bunun gibi mavi kurtlar…

Beklenmedik bir anda kurt başını kaldırıp ulumaya başladı.

Arkadaşlarını mı çağırıyorsun? Yazık ki kutsal sezgim sayesinde bana karşı örgütlenemeyeceksiniz.” Qin Yu’nun kutsal sezgisi artık neredeyse bin metre mesafeye kadar ulaşabiliyordu. Ayrıca dağ ormanı çok büyük olduğundan diğer mavi kurtların buraya gelmeleri hayli zaman alacaktı.

Mavi kurt ön bacaklarını esnetti. Gözleri vahşice parlarken vücudundan alevler yükseliyordu. Lakin bu kurt Xiantian seviyesinde olduğundan, alevleri Qin Yu’ya zarar veremezdi. Aniden sıçrayan kurt, iki pençesini de havayı delermişçesine Qin Yu’ya doğru savurdu.

Qin Yu’nun vücudu birkaç illüzyon oluşturduktan sonra eski yerine döndü. Sanki hiç hareket etmemişti.

Kurt geriye doğru savruldu. İki pençesi de kırılmış, bütün vücudu deformasyona uğramış ve garip görünüyordu. Bir anda Qin Yu hareket yeteneğini ve iki elini kullanarak kurdun pençelerini ayırdı ve kafasını kırdı.

Mavi kurtlar çok hızlı.” Kutsal sezgisi 1000 metre yarıçapındaki alanda 3 tane mavi kurt tespit etti. Kurtlar Qin Yu’nun bulunduğu yere doğru 100 m/s hızla koşuyorlardı. Qin Yu ise olduğu yerde bekliyordu.

Bir süre sonra, kurtlar görüş açısına girdi. Bu 3 kurt yerde ölü yatan kurdu görünce içgüdüsel olarak öfkeyle dolup taştı.

Üç kurt baya yakına geldiği halde Qin Yu hissizce bekliyordu.

 

Hah!

Hafif bir nara attı. Gözlerinden müthiş bir parlaklık yayılıyordu. Bu sırada vücudunun etrafında 108 enerji akımı belirmişti. Sanki bir kişiyken üç kişi olmuş gibi, yaklaşan üç kurdun kafasına bir yumruk savurdu.

 

Bang!

Üç kurt bitkin halde yere kapaklandı. Dışarıdan kurtların kafaları sorunsuz görünse de Qin Yu’nun gizli gücünün oluşturduğu şok, kafaların içindeki her şeyi un ufak etmişti.

Tek vuruşta üç kurt birden ölmüştü.

Trans-Gök 3 Diyagramı mükemmeliyete varana dek geliştirildiğinde, kuşkusuz en güçlü yakın dövüş tekniği oluyor.” Gözleri heyecanla parlıyordu. Babasının felaketinin geldiği günkü savaşta, babasını kurtarmak pahasına vücudunun etrafında 108 enerji akımının nasıl oluştuğunu sonunda kavramış ve bu sayede hızını birkaç kat artırabilmişti.

Yaban’da iki ay geçirdikten sonra ise bu 108 enerji akımının daha birçok faydası olduğunu görmüştü.

Phew, birini öldürdüm üçü geldi. Üçünü öldürdüm onlarcası geliyor. Ho ho, sizinle oynayacak zamanım yok.” Qin Yu kahkaha attı. Ardından vücudu titrek bir karaltıya döndü ve ormana daldı. Birkaç defa daha titredikten sonra karaltı kayboldu.

Qin Yu onlarca mavi kurtla dövüşecek olsaydı, kurtları öldürürdü elbet. Ama kendisi de çok ağır yaralar alırdı. Üstüne üstlük bu kurtlar öldükten sonra çok daha fazlası gelirdi. Lei Dağ Evinin yanındaki bu dağ ormanında binin üzerinde mavi kurt vardı. Qin Yu bile bu kadar fazlasıyla dövüşmeye cesaret edemezdi.

 

Siyah çizgili bir kaplan kükreyerek ona bakıyordu. Ama Qin Yu’nun dikkat edilmesi gereken birisi olduğu düşüncesi, kaplanı saldırmaktan alıkoymuştu.

Bir anda bir kartal çığlığı duyuldu. Bir siluet kara bir şimşek gibi gökyüzünden fırladı. İki keskin pençe siyah çizgili kaplanın omurgasını kavradı ve kolaylıkla parçaladı. Sonrasında da bir ‘phut’ sesiyle kaplanın kafasını gagaladı.

Xiao Hei, son zamanlarda sana bir şeyler oldu. Zaten çok fazla vahşi hayvan öldürüyorsun ve özellikle en güçlülerini seçiyorsun. Xiantian seviyesinin zirvesine yakın bu siyah çizgili kaplana rast gelmek benim için zaten zordu ama sen onu da öldürdün.” Qin Yu içerlemişti.

Xiao Hei durmadan kanat çırparken aynı zamanda cıvıldıyordu. Qin Yu bu durum karşısında gülmekten kendini alamadı.

 

 Zaman uçup gitti. Yaban’a geldiğinden bu yana üç ay geçmişti.

Bugün Qin Yu bağdaş kurmuş, gölün kenarında sessizce oturuyordu. Gelişimde yalnızca dövüşmesi gerekmiyor aynı zamanda ruhsal eğitim de yapması gerekiyordu. Düşmanıyla yüzleşirken bir kişinin ruhu zayıfsa asabileşir ve gücünü doğru düzgün kullanamaz. Ortalama ruha sahip birisi normal şekilde dövüşebilir fakat bazı durumlarda akıl sağlığını yitirebilir. Ve eğer bir kişi gerçekten güçlü bir ruha sahipse gözlerinin önünde koca dağlar yerle bir olsa bile yüz ifadesi bile değişmez. Bu kişi düşmanının zayıflıklarını olağanüstü sakin bir zihinle analiz edebilir.

 

Bir anda…

Rüzgar sertçe esmeye başladı. Göklere uzanan dev ağaçlar durmadan sallanıyordu. Bütün vahşi hayvanlar korkunç bir şey hissetmiş gibi sessizleştiler. Gökyüzünde süzülen bulutlar uzaklara savruldular. Daha biraz önce beyaz olan gökyüzü, bir anda kızıla döndü.

Qin Yu birden gözlerini açıp gökyüzüne baktı. Önündeki sahne çok tanıdıktı. Tıpkı babasının felaketinin geldiği zaman gibiydi.

“Dokuzda dörtlük Göksel Felaket?” Qin Yu afalladı. “Acaba güçlü bir şeytani yaratığın felaketi mi? Ama uzun zamandır buradayım ve bu yerin onlarca li çevresinde böyle bir yaratıkla hiç karşılaşmadım.”

Kızıl gökyüzünde devasa bir girdap oluştu. Gökyüzünün tamamında yılan şeklinde elektrik kıvılcımları belirdi. Girdabın içine çekilen kıvılcımlar, içerde birleşti. Kısa süre sonra devasa girdap, mor felaket bulutuna dönüştü.

Garip olan şey ise, felaket bulutunun Qin Yu’nun üzerinde olmasıydı.

Ne? Benim.. Göksel Felaketim mi?” Qin Yu donakaldı. Net bir şekilde hatırlıyordu ki kendi felaketine daha iki ay vardı. Öyleyse neden bir anda felaket bulutu ortaya çıktı? Dahası bulut direkt olarak kendi üzerinde ortaya çıkmıştı.

Felaketi erken mi gelmişti?

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr