Bölüm 3.08 Bir Adam, Yalnız

avatar
4982 3

Stellar Transformations - Bölüm 3.08 Bir Adam, Yalnız


 

Bölüm 3.08 Bir Adam, Yalnız

 

Bu sırada, avlunun dışından aceleyle yaklaşmakta olan ayak sesleri duyulmuştu. Rüzgâr sesleriyle beraber mavilere sarılmış yaşlı bir adamın liderliğindeki bir grup insan avlunun içine girdi. Mavilere sarılmış yaşlı adam avludaki sahneye baktı. Yüzünün rengi hemen değişmişti. Qin Yu başını yavaşça kaldırdı ve mavilere bürünmüş yaşlı adama soğuk bir şekilde baktı. Qin Yu’nun gözlerini gören mavilere sarılmış yaşlı adam hemen diz çöktü ve konuştu: “Üçüncü prens, astınız geç kaldı.”  



“Geç kalmak?” Qin Yu kısık bir sesle cevap verdi ama kalbi öfkeyle doluydu.

Eğer biraz daha erken gelmiş olsalardı, belki de Büyükbaba Lian ölmemiş olabilirdi. Ama aslında onların geç kalmış olması değiştirilemezdi. Dahası, Qin Yu bu mavilere bürünmüş yaşlı adamı daha önce babasının yanında görmüştü ve bu yüzden bu yaşlı adamın babasının güvenilir astlarından biri olduğunu biliyordu.



“Hepiniz burada kalmış olan her şeyi alın ve prens konağına götürün. Büyük baba Lian hakkında, onu geriye kendim götüreceğim.” Qin Yu herhangi bir duygu göstermeden soğuk bir şekilde konuşmuştu.



Siyah demir kol ve bacak korumalıklarını taktıktan sonra Lian Yan’ı göğsünde kucakladı. Onun tarafından çalınan uzun bir ıslıktan sonra siyah kartal siyah bir ışık demeti misali gökyüzünden dalışa geçti. Vücudunun sallanmasıyla beraber Qin Yu siyah kartalın sırtına bindi.



“Xiao Hei, hadi konağa geri dönelim.” Qin Yu yumuşakça konuştu.



Siyah kartal Qin Yu’nun kederli ve her zamanki gibi oyunbaz olmadığını hissetti, bu yüzden kanatlarının sallanmasıyla beraber en yüksek hızıyla Yan Şehrine gitmeye başladı.

Mavilere bürünmüş yaşlı adam Qin Yu’nun siyah kartalla beraber ufukta kaybolduğu izledikten sonra kaşları hafifçe çattı. Ardından astlarına emir verdi, “Hızlıca Kılıç Dişli Kaplanı yüklenin ve onu hemen prens konağına götürün.” Mavilere bürünmüş adam İkinci Trans Gök Diyagramını da kendisi almıştı.



“Lian Yan çoktan ölmüş ama Yi Qin Yu da ölmüş bu yüzden çok kötü değil. Ama Majestelerinin Lian Yan için derin bir sevgisi var…” Mavilere bürünmüş yaşlı adam kaşlarını çattı. Onun çok da ümit verici olmadığı oldukça belliydi.





Yan Şehrindeki prens konağında,



Qin De ve Xu Yuan yaşlı bir ağacın altında yüz yüze oturuyor ve sessizce bir Go oyunu oynuyordu.

“Majesteleri, kaybettiniz.” Xu Yuan hafifçe satranç parçasını tuttu ve gülümseyerek konuştu.



Qin De uzun bir süre boyunca baktı, ardından başını salladı ve gülümseyerek konuştu: “Xu Yuan, senin satranç yeteneklerin her defasında daha derinleşiyor. Artık ben bile senin için iyi bir eşleşme değilim.” Xu Yuan Qin De’ye baktı ve başını salladıktan sonra konuştu: “Bunun sebebi benim satranç yeteneklerimin gelişmiş olması değil de, siz majestelerinin bugün zihnini rahatlatamamış olmasından kaynaklanıyor.”



Qin De iç çekerek konuştu, “Bu doğru. Bugün kalbim çok hızlı atıyor ve sakinleşmiyor. Bu sefer Amca Lian’ın halletmesi gereken mesele hakkında endişeleniyorum. Teoride Amca Lian ve ona ek olarak iki geç evre Xiantian uzmanın gücü sayesinde bu olayı çözme sırasında hiçbir sorun yaşamamalı.”



“Endişelenmeyin Majesteleri. Kıdemli Lian oldukça güçlü. Xiang Guang’ın tarafında ona zarar verecek hiç kimse yok.” Xu Yuan gülümseyerek konuşmuştu.



Aniden Qin De ayağa kalktı ve gökyüzüne baktı.



Siyah kartal aşağı doğru daldı, Qin De’nin yerine oldukça hızlı bir şekilde yönelmişti. Qin De hemen bir kahkaha patlattı. O Qin Yu’nun dönüşünü bekliyordu. Qin Yu ona gerçekten büyük bir hazine olarak görülebilecek kadar fazla olan Kaya İçinde Yanan Demir bırakmıştı, bu yüzden Qin De, Qin Yu’ya bir hediye vermek istiyordu.



Ama… Qin De’nin gülümseyen ifadesi Qin Yu’nun göğsünde taşıdığı adamı gördüğünde dondu.

“Thud!” Qin Yu direkt olarak siyah kartalın sırtından yere atladı.



Qin Yu, Lian Yan’ı tutarken ayakta durmaya devam etti ve Qin De’nin gözlerine baktı. Qin De, Qin Yu’nun göğsündeki Lian Yan’ı görür görmez yüzü birdenbire soluklaştı. Lian Yan’a adım adım yaklaşırken kendisini kontrol etmeye çalıştı. Lian Yan’ın soluk ama gülümseyen yüzü görüş alanına girdi.



“Baba, Büyükbaba Lian öldü.” Qin Yu’nun sakin ses tonunda oldukça büyük bir hüznün izleri vardı.



“Bu nasıl mümkün olabilir? Amca Lian bir kutsal silaha sahipti, öyle değil mi?” Qin De’nin gözleri birden nemlenmişti. Bir süre sonra, Qin De birdenbire Qin Yu’ya sordu, “Yu’er, sana soracağım, Xiang Guang’ın adamlarının yanında Yi Qing Yu adlı bir adam vardı, öyle değil mi?”



Qing Yu başını sallayarak cevap verdi, “Bilmiyorum. O insanları tanımıyorum.”



Qin De başarılı bir şekilde Lian Yan’ın göğsündeki deliklere baktı ve iç çekerek konuştu, “Yaraların üstünde nakış iğneleri var. Xiang Guang’ın tarafında nakış iğneleriyle kullanabilen ve onlarla Amca Lian’a zarar verebilecek tek kişi Yi Qing Yu. Amca Lian sonunda huzura erdi.”



Qin De hayatı boyunca birçok şeyi tecrübe etmişti, bu yüzden Lian Yan’ın duygularını doğal olarak anlayabiliyordu.



“Büyük baba Lian’ın katili çoktan onun tarafından bir bıçak darbesiyle öldürülmüştü.” Qin Yu doğrudan konuşmuştu. Siyah kartalın sırtında uçarken o ikili arasındaki büyük savaşın aurası tarafından çekilmişti ve Lian Yan’ın düşmanını öldürdüğü ve gökyüzüne bakıp uzun bir kahkaha attığı o ana tam zamanında yetişmişti.



Qin De derin bir nefes aldı ve başını hafifçe salladı, “Amca Lian serbest kaldı. Yu’er çok fazla üzüntü duymana gerek yok. Bunun yerine Büyükbaban Lian için mutluluk duymalısın.”



Yine de Qin Yu hiçbir şey söylemedi ve göğsündeki Lian Yan’a baktı. Bir süre sonra konağın hizmetçileri geldiler ve Lian Yan’ın vücudunu aldılar. Qin Yu onlar Lian Yan’ın vücudunu uzaklaştırırlarken izledi ve uzun zamandır sakin bir şekilde duruyordu. Bunun ardından değişik bir şekilde konuştu: “Baba, iyi bir havada değilim. İlk olarak ben ayrılacağım. Kimsenin beni rahatsız etmesine izin verme.”



Konuşmasını bitirir bitirmez etrafında döndü ve direkt olarak sahip olduğu avlu evine doğru gitti.



Avlu evinde...



Qin Yu taş bankta sessiz bir şekilde oturuyor ve önündeki söğüt ağacına bakıyordu. Söğüt ağacının dalları çırpındığı gibi Qin Yu, Lian Yan ile çocukluğunda burada bulunduğu anıları hatırlıyor gibiydi.



Whizz!



Qin Yu vücudun tek bir hareketiyle beklenmedik bir şey yaptı ve avlunun etrafında dans etmeye başladı. O Birinci Trans Gök Diyagramının fotoğraflarında gösterilen 36 hareketi kullanıyordu. O basitçe hiçbir şey hakkında düşünmüyor ve sadece hareketleri oldukça hızlı ve durmadan tekrar ediyordu.



Kol büyüklüğündeki 36 kutsal enerji akımları birbirlerinin etrafına sarıldılar ve onun etrafındaki bir yuvarlak şeklini aldılar. Bu Qin Yu’yu saran bir zırh takımı gibi gözüküyordu. Ardından bu kutsal enerji akımları onun vücudunun içine kat ettiler.



Qin Yu sessizce ağlıyordu. (ÇN:?)



Onu hızı sürekli olarak daha hızlı oldu. O basitçe eğitim yapmak yerine düşüncelerine bir boşluk tanıyordu, bu yüzden doğal olarak onun hareketleri zamanla daha da hızlanmıştı. Qin Yu’nun 36 hareket gösterileri daha da hızlı oluyordu. En sonunda bütün vücudu bir rüzgâr akımına dönüşmüş gibi gözüktü ve avlu evinin içinde yanıp söndü.



Qin Yu’nun etrafındaki kutsal enerji daha da kuvvetli olmaya başladı. Daha hızlı hareket ettikçe, daha kuvvetli kutsal enerji ortaya çıkıyordu. Sonunda, Qin Yu temiz bir rüzgâr gibi etrafta esmeye başladığında, 36 kutsal enerji akımı beklenmedik bir şekilde mat gümüş renkli bir ışık yaymaya başladı. Gümüş renkli ışık enerji akımları Qin Yu’nun vücuduyla birleştiğinde, bütün vücudundaki kaslar birdenbire titredi.



“Ah…”



Vücudunda saplanma gibi bir acı hissettiğinde, Qin Yu aniden durdu. Onun yüz kasları titredi ve gözyaşı akımları gözlerinden aşağı aktı. Herhangi bir kısıtlama olmadan yüzünü gökyüzüne çevirdi ve uzun bir kükreme saldı. Hiç kimse onun göz yaşlarına sebep olan acıdan dolayı mı yoksa kalp ağrısından dolayı mı kükrediğini bilemezdi. Qin Yu bu şekilde kükremeye devam etti. Sadece geriye nefesi kalmadığında durdu. Ardından sesli bir şekilde nefes sıklığı yaşadı.



“Yu’er…” Qin De’nin sesi dışarıdan yükseldi.



Qin Yu derin bir nefes aldı, sakinleşmeye çalıştı ve konuştu: “Baba bana sakinleşmem için biraz zaman ver. Bu zaman boyunca hiç kimsenin beni rahatsız etmesine izin verme. Bana sadece biraz zaman ver, tamam mı?” Avlu evinin dışında uzun süreli bir sessizlik oluştu ve ardından yavaşça ayrılan birinin ayak sesleri duyuldu.

 

Fullbringer Notu: Çevirmen gardaşım diyor ki;

Serinin beğenisi 100 olursa veya okunma sayısı 3. Kitap 10. Bölüm yayınlanana kadar (Çarşamba günü oluyor sanırım.) 50 bini geçerse, o günden sonraki 3 gün içerisinde 10 bölümlük bir toplu atacağım. 

Sonuç olarak okuyun, okutturun, beğenin, beğendirin. Çevirmeniniz Tayk0st sizi coşturacak. Kendinize iyi bakın. Öptüm.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr