Bölüm 6.12: Mor Şeytan Kulesi

avatar
2531 1

Stellar Transformations - Bölüm 6.12: Mor Şeytan Kulesi


 

 

 

Çeviri: Renfro

Düzenleme: Sajapyu

 

 

 

 

Di Luan, Di Qing ve Di Jian Qin Yu’ya hayatta kalması için tek yolun onlara eşlik etmesi olduğunu belirtmek için gözlerini kullandılar.

 

Qin Yu bir kahkaha attı. İlk olarak sadece gülümsemiş olsa da daha sonra gülünç bir şey duymuş gibi kahkaha atmıştı.

 

“Ha-ha … majesteler gerçekten çok komiksiniz. Eğer o gün olan savaşı araştırmak istiyorsanız buradaki herkesi sorgulamış olmanız yetmez mi? Neden sırf bu yüzden beni ta Dokuz Şeytan Salonu’na götürmek istiyorsunuz?” 3 majestenin soğuk bakışlarını hiç umursamamıştı.

 

“Gel ya da öl!”

 

Di Jian Qin Yu’ya baktıktan sonra soğukça konuştu.

 

Di Qing ve Di Luan Di Jian’ın tehdidini önemsememişlerdi. Onlara göre Qin Yu muhtemel katil olduğundan dolayı onu bırakıp gitmeleri yerine yanlışlıkla öldürmeleri çok daha iyi olurdu. Eğer Qin Yu çok kibirli birisi ise onu öldürmekten çekinmeyeceklerdi.

 

Yüzünün rengi değişen Qin Yu Di Jian’a baktı: “Öl mü? Altıncı majeste sualtı Xiuyao dünyası muazzam derecede büyük ve içinde sayısız uzman barındırıyor. Birini hiç tereddüt etmeden öldürebileceğinizi ciddi bir şekilde düşündünüz mü? Ne kadar büyük biri olursan ol hep üzerinde birinin olacağının farkında ol.”

 

“Senden daha güçlüyüm.” Di Jian net bir şekilde konuştu.

 

Qin Yu’nun öfkeli ifadesi bir anda değişti ve yeniden gülümseyerek: “Kesinlikle benden daha güçlüsün. Eğer üçünüz siyah yeşim çanta ve sekizinci kılıç hakkında bir şeyler öğrenmek istemiyorsanız hemen beni öldürün.” Böyle dedikten sonra gözlerini kapattı.

 

Di Jian, Di Luan ve Di Qing’in gözleri parladı.

 

Sekizinci kardeşlerinin intikamını mutlaka almak zorunda olsalar da sekizinci kılıcı almak için büyük bir arzu duyuyorlardı.

 

Şu anda ana salonun alt kısmında yer alan bir ekip lideri ile iki muhafızın yüzlerinin ifadeleri değişmiş olsa bile kimse onlara dikkat etmiyordu.

 

“Bu sırrı bilen herkesi öldürün!”

 

Di Jian gözleri ile ekip liderleri ve muhafızları süzdü. Kendisi ve kardeşleri bir an önce Qin Yu’yu sorgulamak isteseler de öncelikle bu sırrı bilen ekip liderleri ve muhafızları ortadan kaldırmaları gerekiyordu.

 

“Dur!”

 

Qin Yu hemen bağırdı. “Onlar benim astlarım. Onlara dokunamazsın. Ayrıca majesteleri acaba ne konuda endişelendi? Az önce sadece birkaç isimden bahsetmiştim. Nasıl bundan haberleri olabilir?” Ne olursa olsun astlarını korumak istiyordu.

 

“Mağara ustası Qin Yu gerçekten onları korumak istiyor musun?” Di Luan ona baktı.

 

Qin Yu onayladı: “Elbette. Onlar benim astlarım. Eğer onlar ölürse Kan Kırmızısı Mağarası sadece bir isim olarak kalır. Eğer üçünüz onlardan birini öldürürseniz hayatınızın geri kalanını pişmanlık içinde geçirmeniz gerekir!” Dışından haklı ve özverili bir kişi gibi gözükse de aslında içinden gülüyordu : “Eğer birkaçının burada olanları dışarıya sızdırmasına izin vermezsen nasıl olur da suyu bulandırabilirim?”

 

Hayat boyu pişmanlık!

 

Qin Yu’nun dediklerini duyan 3 majestenin yüzlerinin rengi değişmişti. Uzun bir süre düşündükten sonra nihayet bir karara varabildiler.

 

“Hepiniz defolun!” Di Luan önündeki Xiuyaoistlere bağırdı.

 

Ekip liderleri ve muhafızlar aralarında Hou Fei ve Hei Yu da olmak üzere koşar adım dışarı çıktılar. Aslında Qin Yu, Hou Fei ve Hei Yu’ya böyle yapmalarını söylemişti aksi takdirde yerlerinden kıpırdamayacaklardı.

 

“Mağara ustası Qin Yu anlat bakalım siyah yeşim çanta hakkında neler biliyorsun?” Kalbindeki öfkeyi bastıran Di Luan sordu.

 

Di Qing ve Di Jian da içten içe gerilmişlerdi. Eğer Qin Yu siyah yeşim çanta hakkında bir şeyler biliyorsa muhtemelen sekizinci kardeşleri Di Tong’unda öldüğünden haberdardı. Sekizinci kardeşlerinin ölümüyle karşılaştırıldığında siyah yeşim çanta bir kenara koyulabilirdi.

 

“Bu bir sır.”

 

Qin Yu kendinden çok emin bir şekilde gülümsedi.

 

“Söyle ya da öl.” Di Jian’ın gözleri soğuklukla parladı.

 

“Eğer beni öldürürsen kardeşini kimin öldürdüğünü bilmeyi unutabilirsin.” Qin Yu Di Jian’a bakmadan başını çevirdi. Dedikleri doğruydu. Eğer Di Jian onu öldürürse Dokuz Şeytan Salonu katilin kim olduğunu asla öğrenemezdi.

 

Di Luan ve kardeşleri bunu duyduktan sonra gözleri parladı.

 

Bunu söyleyerek Qin Yu açıkça katilin kim olduğunu bildiğini kabul etmişti. Ancak Qin Yu’nun uzlaşılmaz bir tavır içinde olduğunu gördüklerinde başları ağrımaya başlamıştı.

 

“Yani bize gerçekten bir şey söylemek istemiyorsunuz mağara ustası Qin Yu? Sonunda ölüm olsa bile yine bir şey söylemeyeceğinizi mi bize anlatmaya çalışıyorsunuz?” Di Luan tamamen tehditkar bir tonla konuştu.

 

“Evet sonunda beni öldürecek olsanız bile yine söylemeyeceğim.”

 

Qin Yu Di Luan’a herhangi bir boyun eğme niyeti olmadan baktı.

 

“Yedinci kardeşim, Dokuz Şeytan Salonunda dehşetvari denizanası formu olan bir muhafız olduğunu unuttun mu?!” Di Qing’in sesi Di Luan’ın zihninde duyuldu. Di Luan hemen memnun oldu. Dehşetvari denizanası iki tür saldırısı ile olan özel bir şeytani canavar türüydü. Birinci saldırısı zehirken ikincisi emilimdi!

 

Birisini tamamen emdikten sonra hedefinin anılarına sahip olabiliyordu. Bu gizli teknik Küçük Hei’nin yasaklı tekniği uyguladıktan sonra sahip olduğu emilim tekniğine benziyordu.

 

“Böyle bir metot sayesinde onu zorlamamıza gerek yok. Hatta onu zorlasak bile Qin Yu’nun söylediklerinin doğru olduğunu asla anlayamayız.”

 

Di Luan doğal olarak zihninde bir karara vardı.

 

“Mağara ustası Qin Yu gerçekten bize bir şey söylemeyecek misiniz?” Qin Yu’nun gerçeği öğrendiği takdirde kendileri ile birlikte gitmek yerine ölmeyi tercih edebileceğinden Qin Yu’nun gerçeği bilmesini istemiyordu.

 

Qin Yu basitçe cevap vermedi.

 

“Humph, bunu zor yoldan öğrenmek istiyor gibisin. İkinci ve altıncı kardeşim onu Dokuz Şeytan Salonu’na götürelim. Bu velet kardeşimiz ve sekizinci kılıç hakkında bir şeyler biliyor. Kendisi çok önemli olduğundan dolayı diğer kardeşlerimiz ile onun hakkında neler yapabileceğimizi konuşacağız.” Di Luan Di Qing ve Di Jian’a böyle dedi.

 

Di Qing Di Luan’ın rol yaptığını bildiğinden dolayı ona katılarak: “Pekala, ilk olarak onu geri götürelim.” Di Jian da onayladı.

 

“Mağara ustası Qin Yu, çoktan kendinin zayıf bizim ise güçlü olduğumuzu biliyorsun değil mi? Altıncı kardeşim onun gücünü mühürle.” Di Luan yanında Di Jian böyle dedi.

 

Gözleri soğukça parlayan Qin Yu Di Jian’a baktı: “Sizinle birlikte gelirim ama gücümü mühürlerseniz bunu rüyanızda görürsünüz!”

 

Şimdi çıldırmış gibi sanki Di Jian harekete geçerse savaşmak için hayatını riske atacak gibi görünüyordu.

 

Qin Yu’nun böyle davrandığını gören Di Luan şaşırmıştı. Di Jian da aynı zamanda durmuştu. Onu geri götürüp dehşetvari denizanasına emdirmek zorunda olduklarının farkındalardı. Eğer Qin Yu burada ölürse sekizinci kardeşlerine ve sekizinci kılıca ne olduğunu öğrenemezlerdi.

 

“Neyse böyle bırakalım onu yedinci kardeşim. Gücü mühürlenmemiş olsa bile ellerimizin arasından nasıl olabilirde onu kaçırabiliriz.” Di Jian küçümseyici bir şekilde konuştu.

 

Kendine göre Qin Yu elini salması ile öldürebileceği biriydi.

 

“Olması gereken buydu. Ama … bence daha sonra beni Dokuz Şeytan Salonu’na götürdüğünüze pişman olacaksınız.” Qin Yu gülümseyerek konuştu.

 

Pişman olmak mı?”

 

Di Luan Qin Yu’nun dediklerini önemsemedi. Zihninde ise soğukça güldü: “Görelim bakalım kim pişman olacak?” dedi.

 

……

 

“Küçük Hei, Kan Kırmızısı Mağarasını sen koruyacaksın. Bende bu üç eleman ile Dokuz Şeytan Salonu’na doğru bir yolculuğa çıkacağım.” Qin Yu Hei Yu’yla kutsal duyusu ile konuştu.

 

“Ben seninle birlikte gelebilirim, büyük kardeş.” Xiao Hei birazcık soğuk sesi Qin Yu’nun zihninde duyuldu.

 

“Geç aşama Meteor seviyesine geçtiğimden dolayı Di Jian denilen heriften çok daha hızlıyım. Endişelenmene gerek yok. Eğer benimle birlikte gelirsen yardımcı olmaktan çok beni zor bir duruma düşüreceksin anladın mı?” Qin Yu açıkça konuştu. Hei Yu dediklerinin mantıklı olmadığını bildiğinden dolayı Qin yu’nun dediklerini kabul etmekten başka bir şansı yoktu.

 

“Hou Fei, çabucak dolambaçlı bir yoldan Dokuz Şeytan Salonu’na doğru yola çık. Bulunduğum konumu sana verici arayıcılığı ile söyleyeceğim. Benimle arana birkaç bin li mesafe koy. Zamanı geldiğinde sana haber vereceğim.” Qin Yu ayarlamaları yapmaya başladı.

 

Hou Fei kutsal duyusu ile tamamen heyecanlı bir şekilde: “Kaka, bu gerçekten iyi. Hemen bir adım arkanda olacağım büyük kardeşim.”

 

……

 

“Mağara ustasının ismi Qin Yu. Yeşim siyah çanta ve yeşim kılıç hakkında bir şeyler biliyor. Yeşim kılıç elinde olabilir mi?” Kırmızı giyinmiş soğuk bir adam elinde bir verici tutarken konuştu. Yüzünde hafif soğuk bir gülümseme vardı.

 

“Qin Yu, benim olmalı!”

 

Böyle dedikten sonra Lord Teng hemen Azure Ejderha Sarayının lorduna mesaj yolladı.

 

“Lordum bana tamamen güveniyor olsa da ben kendime o kadar çok güvenmiyorum.” Lord Teng zorla gülümsedi. “Di Jian çoktan benim gibi bir geç aşama Dongxu seviyesi. Ruhum ondan epey üstün olsa bile aynı seviyedeki bir mor şeytani ejderha bir boynuzlu ejderhadan çok daha güçlüdür. Onu alt etmem benim için çok zor olacak.”

 

Lord Teng çok sinirliydi.

 

Ruhu zirve aşama Dongxu seviyesinde olaraktan Di Jian’dan çok daha üstün olsa bile gerçek bir savaşta Di Jian’ın rakibi bile olamazdı.

 

“Görevi tamamlamak için sadece zekama güvenebilirim. Fu Hao, geçen sefer sana vermiş olduğum zirve seviye kristale sahip olabilmen için bu kadarı yeterli değil.” Lord Teng altındaki birkaç muhafızı kutsal duyusu ile yanına çağırdı.

 

……

 

“Mağara ustası Qin Yu beklenmedik bir şekilde yeşim kılıç hakkında bir şeyler biliyor!” Kendisinden daha uzun ve her yanını vücuduyla doldurduğu divanda yatıyordu. Bıyığını okşadıktan sonra: “Görünüşe göre harekete geçmemin zamanı geldi.”

 

Hemen bir verici çıkardı.

 

Bir süre sonra alnındaki terleri silerken: “Ne yazık ki Büyük Kurucu çabuk sinirlenen birisi. Son defasında yedinci kılıcı Azure Ejderha Sarayı lorduna kaptırdığından beri çok üzgün.”

 

Daha hemen az önce Mavi Su Köşkü’nün üç gözlü yaşlı ucubesini haberdar ettiği anda hemen kendisine Qin Yu’yu ele geçirip sekizinci kılıcın nerede olduğunu öğrenmesi konusunda sıkı emirler verilmişti.

 

“Teng Shan’da muhtemelen bu sır için savaşacak.”

 

Lord Lou’nun gözbebekleri bir anda kırmızıya dönünce ona daha şeytani ve değişik bir hava katmışlardı.

 

……

 

Di Jian, Di Luan, Di Qing ve Qin Yu okyanusun dibinde geçtikleri her yerde karışıklığa neden oluyorlardı.

 

“Biraz daha hızlı git!”

 

Di Luan Qin Yu’ya bağırdı.

 

“Yedinci majeste, bu benim son hızım.” Qin Yu güçsüz bir ifadeyle cevapladı.

 

Di kardeşler Kan Kırmızısı Mağarasına giderlerken en yavaşları olan Di Luan’ın hızında gitmişlerdi. Ancak şimdi Dokuz Şeytan Salonu’na geri dönerlerken yarı hızlarında geri dönüyorlardı çünkü Qin Yu Di Luan’ın yarısı kadar bir hıza sahipti.

 

“Geç aşama yuanying seviyesi birinin hızı bile seninle karşılaştırılabilir!” Di Qing’in yüz ifadesi çok tatsızdı.

 

Qin Yu masum bir ifade ile: “Ben yavaş birisiyim. Başka ne yapabilirim ki?”

 

“Kasten bu şekilde davranıyorsun. Yaşlı tosbağa Qingxuan’ı hızın sayesinde öldürdüğünden haberdarız.” Di Luan ona baktığında yeniden öfkelenmişti. Ama Qin Yu güçsüzce: “Majesteleri o benim vücudumun hareket yeteneğiydi. Şimdi uçan kılıcımla hareket ediyorum. Vücudumun hareket yeteneği ne kadar hızlı olursa olsun kılıç sürme hızım yavaş.”

 

Sonunda utanmaz bir şeklide üç majesteye sinirlenmişti.

 

“Benim uçan kılıcıma bin. Sana yardım edeceğim.” Di Qing bağırdı.

 

“Benim tarafımdan öldürülmekten korkmuyor musun?” Qin Yu Di Qing’e gülümseyerek baktı. Di Qing’in hemen yüzünün ifadesi değişti. Qin Yu’nun en azından kendisi kadar güçlü olduğunu biliyordu. Eğer Qin Yu aralarındaki mesafenin çok yakın olmasından faydalanarak gizli bir saldırı yaparsa o zaman …

 

“Benimkine bin.”

 

Di Jian buz soğuğu bir sesle konuştu.

 

Qin Yu mutlu ve rahatlamış bir ifadeyle Di Jian’ın uçan kılıcına bindi. Uçan kılıcına bindiği anda Di Jian etrafına şeytani element enerjisinden ince bir duvar çekti. Aynı zamanda Di Jian’ın doğuştan sahip olduğu mor zırhta üstünde belirdi.

 

“Görünüşe göre sinsi bir saldırı yapmamdan korkuyorsun.” Qin Yu gülümseyerek konuştu.

 

Ancak herhangi bir harekette bulunmadı.

 

Geçen sefer Di Tong’u öldürdüğünde mor zırhın son derece muhteşem bir savunmaya sahip olduğunu biliyordu. Ve Di Jian Di Tong’dan daha güçlü olduğundan dolayı Di Jian kesinlikle tek bir hamlede öldürebileceği birisi değildi. Eğer Di Jian’a saldırıp başarısız olursa Di Jian korkunç bir şekilde ona saldıracaktı.

 

Qin Yu Di Jian’ın kılıcına binince hızları bir anda dört katına çıkmıştı.

 

Bir ay kadar gittikten sonra önlerine Büyük Kabuk Mağarası çıkmıştı.

 

…..

 

“Ha-ha, üç majestem dürüst olmak gerekirse, mağara ustası Fu Hao cidden sizi önemsiyor Hatta sizin için özel bir bina olan Mor Şeytan Kulesini dikti.” Qin Yu muhteşem Mor Şeytan Kulesini incelemeden önce onu epey övdü.

 

Yeşim cildi ve dolgun vücuduyla Fu Hao çok sevimli görünüyordu.

 

Çocuksu gözlerini döndürürken Fu Hao saygılı bir şekilde: “3 majestem son defasında o kadar hızlı ayrıldınız ki Mor Şeytan Kulesine göz atmaya zamanınız olmadı. Rahatsız edilmek istemediğinizi bildiğimden dolayı kulenin içindeki tüm nedimeleri dışarı çıkardım. Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa doğrudan benden isteyin lütfen.”

 

Di Qing, Di Jian ve Di Luan küçük iki katlı kuleye memnuniyetle baktılar.

 

Bu küçük iki katlı kule lüks olmasa bile sıra dışı bir mimariye sahip ve benzersiz bir şeymiş gibi görünüyordu. Açıkçası Fu Hao bunun için epey para harcamış olmalıydı.

 

“Majesteler, bu Mor Şeytan Kulesi sırf siz Dokuz Şeytan Salonundan gelenler için hazırlandığından odalarından hiçbirini kullanmayacağım. Kalmak için başka bir yer bulacağım.” Qin Yu gülümseyerek geri döndü. “Mağara ustası Fu Hao benim için başka bir mekan ayarlayabilir misin?”

 

Di Luan soğukça ona baktıktan sonra: “Gidemezsin. Benim odamda kalacaksın. İkinci ve altıncı kardeşlerimde hemen yan odamız da olacaklar.”

 

“Sizin odanızda mı? Seni öldürmemden ötürü endişe duymuyor musun?” Qin Yu Di Luan’a gülümseyerek baktı.

 

Bunu duyan Fu Hao’nun yüzünün rengi anında değişti. Aceleyle eğildi ve gülümseyerek: “Majesteler, burada bir işim kalmadığından dolayı ayrılıyorum. Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa bu nedimeler emrinize amadelerdir.”

 

“Altıncı kardeşim sessizliği sever. Yedinci kardeşim bu elemana göz kulak olmak için ben onunla birlikte kalacağım,” dedi Di Qing.

 

Aslında uzmanlar başkaları ile kalmaktan hoşlanmasalar da Di Qing inatçılık yapamacağı için mecburen bu duruma katlanmak zorundaydı. Qin Yu biraz düşündü. Eğer Di Qing’i herhangi bir hazırlık yapmamışken yakalarsa kesinlikle tek hamlede öldürebilirdi ama nasıl olurda Di Qing hazırlık yapmış olmazdı?

 

Eğer Di Qing’i tek hamlede öldüremezse yan odadaki Di Jian kesinlikle harekete geçerdi.

 

……

 

Fu Hao odasına döndükten sonra başındaki soğuk terleri sildi: “Kahretsin, bu sefer kesinlikle büyük şeyler olacak. Azure Ejderha Sarayından Lord Teng ve Mavi Su Köşkünden Lord Lou kesinlikle bugün Qin Yu için harekete geçecek. Üç majestede var.”

 

Bir süre düşündükten sonra afallamadan edemedi: “Bu bir baş ağrısı, gerçek bir baş ağrısı. Allahtan durumun benimle bir alakası yok aksi takdirde kesin öldürdüm. Görünüşe göre Azure Ejderha Sarayından ve Mavi Su Köşkünden bir şey almak o kadar kolay değil.”

 

Büyük Kabuk Mağarasının içinde gecenin olağandışı geçeceğini bilen tek kişi Fu Hao’ydu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr