Cilt 5 - Bölüm 8: Salderough 8 (2/2)

avatar
169 3

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 5 - Bölüm 8: Salderough 8 (2/2)


Daha sonra Yu sol elinin parmaklarını masaya vurdu. “İlk kez bu yönünü görüyorum,” dedi soğukça. “Milliyetçi biri olduğunu hiç düşünmemiştim.”

 

“Sen kendi ülkenin halkını sevmez misin?” diye sordu Yu’ya. “Diğerlerinden üstün olduğunu düşünmeyen bir millet var mıdır ki? Bizim tek farkımız düşünmüyor oluşumuz, biz biliyoruz.”

 

Bunları söylememeliydi. Yu bir Elli değildi fakat o kadar yakışıklıydı ki Sivina onu ayrı tutmuyordu ve tüm halkı karşı çıksa bile yine ona âşık olur, yine onunla evlenirdi. Yine de bu Yu’nun alınabileceği gerçeğini değiştirmiyordu. Yanlış kelimeler denizinde yüzüyordu.

 

“Milletimi sevmezdim, milliyetçi biri değilim.” Yu salataya çatalını batırdı. “Yine de düşüncelerine katılıyorum, bazı milletler diğerlerinden daha… Sevilesi ve bazılarının varlığı bana da rahatsızlık verirdi.”

 

“Eminim asil bir milletten geliyorsundur.”

 

Sivina onun bir soylu olduğunu düşünmüş ve öyle olmadığını öğrendiğinde sahiden şaşırmıştı ama bu gözler, bu yakışıklı surat ve harika vücut alelade bir millete ait olamazdı.

 

“Asil olmadığını iddia eden bir millet yoktur sanırım ve gerçekten umurumda değil. Eskiden umursuyordum fakat şimdi, sadece doğduğum şekilden memnunum, daha kötüsü olmadığı için.”

 

Çelise ikisinin arasındaki konuşmanın dışında kalmaktan hoşlanmamıştı. “Yani Ethalotlular seni rahatsız etmiyor mu?”

 

“İyi insanlara, hayvanlara ve doğaya sorun yaratmadıkları sürece herhangi biri beni rahatsız etmiyor.”

 

“Peki, sen nerelisin? Rolderhelmli mi? Bu mağrur kadın seninle evlendiğine göre başka bir yerden olduğunu düşünemiyorum.”

 

Yu cevap vermeye istekli değildi. “Bana gece olanları anlatırsanız ben de memleketimi söylerim.”

 

Çelise yüzünü çevirdi. Yu’nun yaptığı işe yaramayacak olsa da tatlı bir denemeydi. Ne yazık ki Çelise bu kadar küçük bir bedele karşı sır vermeyecekti.

 

“Seni yerini bilmez avam, utanmadan benimle pazarlığa mı girişiyorsun? İstemez, nereli olduğunu öğrenmesem de olur!”

 

Tavırları sinir bozucuydu ve onu koruyacak kimse yokken yabancı insanlara böyle davranması onun için çok kötü sonuçlanırdı. Muhtemelen bu konuşma tarzını geliştirmesinin sebebi yetiştirilme tarzıydı. Onun arkadaşları olduğunu zannetmiyordu. Soylu bir ailenin kızı olarak doğmuş, evlenmek için yetiştirilmişti ve başka herhangi bir vasfının olması beklenmemişti.

 

Yemeğe devam ederken “Ne zaman evlendiniz?” diye sordu Çelise.

 

“Bu ayın başında.”

 

Bir yerlerde uzun süre durmadıkları için yemeklerini hızlıca yemeyi ve vakit kaybetmeden yola koyulmayı alışkanlık hâline getirmiş, yine hemen bitirmişlerdi ama Çelise henüz tabağının yarısına bile gelmemişti.

 

“Daha çok yeni öyleyse!” dedi onlara üstün gelmiş gibi gülerek. “Ben neredeyse iki yıldır evliyim, sizden çok daha deneyimliyim. İsterseniz size tavsiye falan verebilirim.”

 

“Kaç yaşındasın?” diye sordu Yu soğuk ve ani.

 

Sanki bir suçluyu sorguluyor gibi baktığı için Çelise aniden ürktü fakat korktuğunu belli etmemek için kendini hızla toplayıp göğsünü kabarttı. Sivina, Yu’nun neden bu kadar soğuk olduğunu anlayabiliyordu, Çelise çok geç gözüküyordu ve muhtemelen on üç yaşında evlenmişti. Kızların çoğu on beşinde evlense de on dört hatta on üçte evlenenler de bazen görülürdü.

 

“On beş.”

 

On beş ise Sivina’nın kendi başına maceraya çıkıp Rolderhelm’e yolculuk etmeye hayallerine başladığı yaştı ve on yedisinde Elhaven’den ayrılmıştı. Çelise ise on üç yaşında evlenmişti ki bu yaş da Sivina’nın ilk kez birini öldürdüğü yaştı.

 

“Çok genç.” Yu dişlerini gıcırdattı. “Kocan kaç yaşında?”

 

Yu gerilmişti, karşısında ahlaksız bir durum gördüğü için günahkârlıktan kaçınan zihni alev almış olmalıydı. Onun aptalca bir çıkış yapmaması için dua etmeye başladı.

 

Çelise de gergindi. Kapadığı yelpazesini geri açıp tekrar salladı. “Tam olarak neresi gençmiş? Çocuk doğuracak yaştayım ben. Siz kaç yaşındasınız? Yirmi mi? Yirmi beş? Evde kaldıktan sonra evlenmişsiniz.”

 

Yirmi yaş gerçekten de kızlara evde kaldıklarının söylendiği yaştı ve kızların neredeyse hepsi bu sözü duymaktan kaçınırdı. Evlenmek ve bir yuva kurmak onların görevi olarak kabul ediliyordu. Sivina da evde kalmış sınıfına dâhil bir kızdı, yirmi bir yaşında Yu ile evlenmişti.

 

Bunu bir sorun olarak görüyor muydu? Eğer yedi yıl önce tanışmış olsalardı Yu ile o zaman evlenmek isterdi ve birkaç defa daha önce evlenmiş olmayı dilediği olmuştu fakat on üç yaş gerçekten erkendi. Halk bile bu yaşta evlenen birine çocuk gözüyle bakıyordu ve kızlarını bu yaştayken evlendiren babalar saygı görmüyordu.

 

“Soylu kocam yirmi sekiz yaşında.”

 

“Sapkınlık!”

 

Yu sandalyeden kalkmayı denediğinde Çelise ufak bir çığlık attı ve Sivina, Yu’yu tutup zorla yerine oturttu. Onun öfkelenmesine hak veriyordu, yaşlı erkekler ve ergenliğe yeni girmiş kızların evliliği soylular arasında normal görülse bile halk arasında gerçekleşmesi muhtemel linçlerle sonuçlanırdı ve farklı bir dünyadan gelen Yu’nun tabularınca çok daha ağır sonuçları olabilirdi.

 

Sivina da bunu onaylamıyordu, karşısında bir çocuğun yanlış şeylere zorlandığını görebiliyordu. Yaşanan, midenin kaldırmayacağı kadar iğrenç bir olaydı.

 

Yine de ne yapabilirdi ki? Burada işler böyle ilerliyordu. Toprak efendileri ve zenginler ittifak kurup güçlerini arttırmak için evliliklere başvuruyordu ve onların gözünde çocuk doğurabilecek yaşa gelen, hatta bundan da küçük olan herhangi biri şahsi menfaatleri uğruna kullanılmaya uygundu. Çelise’yi artık kocasının elinden çekip alamaz ya da kocasını öldüremezlerdi.

 

“Düzgün konuş!” Çelise’nin sesi titriyordu. “Misafir olarak yerini bilmek zorundasın, ev sahibine saygı duymak zorundasın!”

 

“Kocamın küstahlığını bağışlayın, bazen hassas olabiliyor.”

 

Olayı yatıştırmaya çalışırken muhafızlar odaya girdi ve masanın çevresinde sıralanmıştı. Her ne kadar ikisi kıza zarar vermek istediğinde muhafızlar işe yaramayacak olsa da işlemesi gereken prosedürler vardı.

 

“Gerek yok,” dedi Çelise. “Uzaklaşmanızı emrediyorum, defolun hemen!”

 

Muhafızlar hareket etmedi ve Çelise öfkeden daha da kızardı. Sonra birkaç derin nefes aldı ve yemeğine devam etti. Yu’nun ne yaptığını, ne amaçladığını tekrar tekrar sorguluyordu. Buraya gelmeyi isteyen Yu’ydu, Sivina istemese bile başının dikine gitmişti ve şimdi malikânenin hanımına saygısızlık yapıyordu.

 

Kocasını nasıl adam edeceğini düşünürken Yu masanın diğer ucuna başını çevirdi ve bir şeyi takip ediyormuş gibi yavaşça kafasını döndürdü. Durduğunda tam karşısına bakıyordu.

 

“Böyle yerlerin efsaneleri olur,” dedi Sivina, Çelise’nin ile iyi geçinmek için. “Karanlık malikâneler hele, korkunç efsanelere uygundur. Burada o tarzda hikâyeler var mı? Hayaletler, vampirler?”

 

Çelise, Yu orada yokmuş gibi davranmaya başlamıştı ve sadece Sivina’ya bakıyordu. “Ben hayaletlere inanmam.”

 

Yalan söylemişti. Hayatı boyunca yüzlerce insana karşı kılıcını çeken ve onlarla ölümüne dövüşen Sivina biri korktuğunda korkunun kokusunu alacak kadar deneyimliydi. Çelise korkusunu gizlemeye çalışıyordu, bunu yüzünden anlayabiliyordu; gözlerindeki bakıştan, güçlü göstermeye çalıştığı sesinde saklanan zayıflıktan anlayabiliyordu.

 

“Bu bir hayalet hikâyesi var demek sanırım,” dedi kibarca gülümseyerek.

 

Çelise homurdandı. “Birkaç hikâye var, aptal hizmetçilerin aralarında anlatıp durduğu şeyler. Neredeyse benimle aynı yaşta olan hikâyeler. Şimdiye kadar hiçbiri gerçek çıkmadı, bundan sonra da çıkmayacak.”

 

“Maruzatı yoksa duymak isterim.” Sivina gülümsemeye devam etti. “Kızlar hayalet hikâyelerini sever, korksalar bile dinlemek isterler.”

 

Çelise yemeğini bırakıp yelpazesini sallamaya başlamıştı. “Yapacak bir şey yok,” diyerek söze girdi. “Kocam ve kuzeni on beş yıl önce hasta olmuş. O zamanlarda Salderough’da bir salgın varmış, malikânenin sakinleri bile kendilerini koruyamamış.”

 

On beş yıl önce ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Altı yaşındaydı ve babasının kılıç eğitimlerinin başladığı döneme denk geliyordu.

 

O günkü hâlini düşününce dünya korkunç derecede büyük gözükmüştü. Elhaven’de bir kız ağlayarak ve annesine babasını durdurması için yalvararak kılıç kullanmasını öğrenirken dünyanın başka yerinde insanlar hastalık pençesinde kıvranıyordu.

 

“Ne yataktan çıkabiliyorlarmış ne de gözlerine bir damla uyku giriyormuş, tüm halk öyleymiş. Ateş, vücutta durduk yere beliren yanıklar ve ani krizler kasabanın yarısını canından etmiş.”

 

“Bunları kocan mı anlattı?” diye sordu.

 

Çelise devam etmeden önce başını salladı. “Hayır, o geçmiş hakkında hiç konuşmaz.” Kocasından bahsederken gözü Yu’ya kaymıştı. “Hiçbir şifacı kasabayı kurtaramamış, bağlı oldukları Aslan Kardinali bile yardım edememiş ve rahmetli kayınbabam, yani kasabanın o dönemki lordu en sonunda bir büyücü bulmuş- Nereye bakıyorsun sen?”

 

Ciddiyetle hikâyeyi anlatan Çelise, Yu’nun başka bir yere odaklandığını fark edince anlatmayı bıraktı. Yu baktığı yerden gözlerini çekip yüzünü kıza döndü.

 

“Özür dilerim, dinliyorum. Eski lord bir büyücü bulmuş.”

 

“Evet,” dedi Çelise. “Büyücüden ilk isteği oğlunu ve yeğenini iyileştirmesiymiş. Büyücü çok uğraşmış ama sadece lordun oğlunu, yani kocamı kurtarabilmiş.”

 

“Lordun yeğeni de hayalet mi olmuş?” diye sordu Yu. Bu sefer gözleri Çelise’nin üstündeydi.

 

“Kimisi kurtulan kendisi olmadığı için sinirlendiğini ve intikam almak için ruhunun dünyada kaldığını söylüyor. Kimisi büyücünün kasabanın lordu halkı yerine ailesine öncelik verdiği için onu cezalandırmak istediğini söylüyor ama onlara neden oğlu yerine yeğenini seçtiğini sorduğumda cevap veremiyor. En nihayetinde aptalca bir hikâye, gerçek değil, huzurunuzu kaçırmasına izin vermeyin.  Ölüm Tanrıçası ölenlerin ruhunu toplar ve birini dünyada unutması imkânsız.”

 

Belki unutmuştu, belki istese de alamamıştı ama önemli değildi; Yu’ya inanıyordu ve Yu bir hayaletin burada olduğunu söylüyordu. Acaba malikânenin diğer sakinleri de onun burada olduğunu biliyor muydu yoksa yalnızca inanıyorlar mıydı?

 

“Onunla uğraşan biz olmadığımız sürece önemli değil.” Yu’nun elini tuttu. “Kendini kasabanın gizemlerini çözmeye kaptırmamalı.”

-------------------------

11.02.2023 – 21:10

Yaşanan depremden ötürü herkese geçmiş olsun diliyorum. Umuyorum ki her birinizin sağlığı yerindedir. İnşallah bu günleri atlatıp güzel zamanlar görmeye başlarız.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr