Cilt 4 - Bölüm 42: Bir Kez Daha, ####### ######## (2/2)

avatar
298 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 4 - Bölüm 42: Bir Kez Daha, ####### ######## (2/2)


Odanın kapısı çalındıktan sonra açılmaya çalışıldı ama kilitli olduğu için deneyen kişi bunu başaramadı.


“Şey... Sör? İçeride misiniz?” diye sordu bir kadın. Hancının yeğeniydi.

 

“Evet,” diye cevap verdi Yu. Ayağa kalktı ve kapıyı açmak için ilerledi. Gözlerinin renginin odaya yemek getiren kişiye belli olmaması için içeri girdiğinde mumları yakmamıştı ve batmak üzere olan güneşin ışığından yararlanabildiği kadar yararlanmaya çalışıyordu.

 

Kapıyı açtığında bir değil iki kadınla karşılaştı. Koyu sarı saçları ve esmer tenleri vardı. Gözleri büyük ve siyahtı. İkisi de oldukça güzel vücutlara sahipti ve onların teninin ne kadar sıcak olduğunu dokunmamasına rağmen hayal edebiliyordu.

 

“İyi sör için yemek getirdik,” dedi elinde tepsi tutan kadın. Diğerinin elinde hiçbir şey yoktu ve sadece yüzünü görmek için geldiğini anlayabiliyordu.

 

“Teşekkür ederim,” dedi tepsiyi kadının elinden alırken. Onu odadaki masanın üstüne koydu ve kapıyı kapatmak için geri döndü. Tam kapatacaktı ki kadınların ikisi de ellerini kullanarak onu durdurdu.

 

Yu onlara izin vermemesine rağmen odaya girmişlerdi. İkisi de gülüyor ve Yu’ya hoş görünmek için çabalıyordu. Bir yandan da yalnız kalmak için birbirlerini kovmayı deniyorlardı.

 

“Sadece iyi sör ile biraz konuşmak istemiştik,” dedi hancının küçük yeğeni. Yaşı ablasından küçük olmasına rağmen daha uzundu.

 

Yu iç çekti ve gözlerini olabildiğince az göstermek için yüzünü çevirdi. Onları sert bir şekilde kovmak istiyordu ama han sahibinin yeğenleri olduğu için gecenin bir yarısı buradan atılmak istemiyordu. İşin doğrusu korktuğu şey onların suyuna gitmezse hırçınlaşıp tecavüz iftirası atmalarıydı.

 

“Mumları yakma,” dedi mumları yakmaya çalışan küçük kardeşe. Onların sulu tavırlarına katlanmaya karar vermişti. Masaya geçip yemeğine baktı. Sebze çorbası ve ortası delik olan kurumuş bir ekmeğin içine konulmuş patates ve etli bir yemek vardı. Onun için temiz ve soğuk su da getirmişlerdi.

 

“Neden kolunuza onu bağlıyorsunuz? Yaralı mısınız?” diye sordu küçük ama daha uzun olan kız kardeş.

 

“Uzun hikâye,” diye cevap verdi Yu.

 

Büyük kız kardeş sağ kolunu tuttu. “Lütfen anlatın, dinlemek istiyoruz!”

 

“Anlatmak istemiyorum, hoş bir şey değil.”

 

Yemeğin tadını hiç sevmemişti ve yerken kendini zorlaması gerekiyordu. Böyle güzel bir kasabanın içinde böyle kötü bir hizmet almak hayal kırıklığı yaratmıştı.

 

“Yasmine,” dedi büyük kız kardeş. “Sence de burası çok sıcak değil mi? Oysaki yaz bitmek üzere.”

 

Yu niyetlerini açıkça anlayabiliyordu. Onunla birlikte olmak istiyorlardı fakat bunun için geç kalmışlardı. Bir hafta önce karşılaşsalardı Yu mutlulukla onlarla birlikte olurdu.

 

“Evet, öyle,” dedi Yasmine isimli kardeş.

 

Üstelik yazın bitecek oluşu ona yaklaşan doğum gününü hatırlatıyordu. Otuz ağustosa çok az bir zaman kalmıştı ve yakında, zamanın Keichi tarafından geri alındığı olayı saymazsa bu dünyadaki ilk yılını geçirmiş olacaktı. Bunun aklına Yurine’yi getirmesiyle birlikte yanındaki kızlara karşı duyduğu hoşnutsuzluk arttı.

 

“İkinci doğum günümde yanımda Yurine’nin olacağını ve bunun tatlı, mutlu bir gün olacağını hayal etmiştim. Yanımda başkaları da olurdu ve ilk kez ablalarım dışında sıcaklık beslediğim insanlarla doğum günümü kutlardım.”

 

Kızlar elbiselerinin göğüs kısmını aralayarak Yu’ya yaklaşıyor ve dik memelerini ona göstermeye çalışıyordu. Sinirlenip ters bir hareket yapmamak için kendini tutuyordu çünkü önceden de düşündüğü gibi bir iftira ile karşılaşmak istemiyordu.

 

“İsminiz nedir?” diye sordu büyük kız kardeş.

 

Yu yemek yemeyi bıraktı ve ayağa kalkarak kadının beline sarıldı. Onun ufak çığlığı çarpık dişlerini görmesini sağlamıştı. Bunu yaptığına pişmandı ama en iyi yolun bu olduğuna inanıyordu.

 

“Benimle birlikte olmak mı istiyorsunuz?” diye sordu büyük kız kardeşi okşarken.

 

Utangaç kız taklidi yapmaya çalışsalar da ikisi de başlarını sallayarak onaylamıştı. Küçük kız kardeş ona arkasından sarılıyordu.

 

“O zaman yarın sabah buraya gelin,” dedi ikisini de uzaklaştırırken. “Güzel kıyafetler giyin ve süslenin. Bu iyi sör bugün birini sikemeyecek kadar yorgun.”

 

Ne dediklerine ve ne yaptıklarına hiç bakmadan ikisini de odadan dışarı attı. Bugün istediklerini alamasalar bile yarın sabah alabileceklerini düşündürtmüştü. Bu yüzden daha fazla rahatsız edilmeyecek ve erkenden yatacağı için henüz güneş doğmadan uyanıp, onlar yanına gelmeden kasabadan ayrılacaktı.

 

“Bu bir yalan mıydı?” diye sordu kendine. Kapıyı kilitlemiş ve yemeğine kaldığı yerden devam etmişti. “Hayır, benimle birlikte olabileceklerini söylemedim. Benimle birlikte olmak istiyorlarsa yarın gelmelerini söyledim. Bu onlarla beraber olacağımın sözünü verdiğim anlamına gelmiyor.”

 

Yemeğini bitirdikten sonra kendini direkt yatağın üstüne attı ve gözlerini kapattı. Zırhı tüm gün vücudunda taşıdıktan sonra sahip olduğu yorgunlukla uykuya dalmak zor olmuyordu.

 

***

 

Gözlerini açtığında hava hâlâ karanlıktı. Güneşin doğmasına kaç saat kaldığını öğrenmek için bakabileceği herhangi bir eşyası yoktu ve ne zaman sabah olacağını anlamak için ayın konumuna da bakamazdı çünkü odasındaki pencerenin karşısında gökyüzünü engelleyen büyük bir bina vardı. Sabah olmasına kaç saat kaldığını öğrenmek istiyorsa aşağı inmeli ve karşılaştığı herhangi birine saati sormalıydı.

 

Gövdesini kaldırmak için kollarından destek altı ve yatağın üstünde doğruldu. Uykusunu tamamen alamadığı için gözleri hâlâ kapanmak istiyordu. Yataktan çıkmak için ayağını dışarı attığında bir insan figürü gördü. İlk başta onun uyku hâliyle gelen bir göz yanılsaması olduğunu düşündüğü için irkilmek dışında bir tepki vermemişti fakat insan figürü ellerini ona doğru uzattığında onun basit yanılsamadan ibaret olmadığını anladı.

 

Soluk ellerin önündeki hava büküldü ve Yu’nun gözleri kontrolü dışında kapandı. Kalkmaya çalıştığı yatağın üstüne düşerken odasına sızan adamın fısıldayan sesini duydu.

 

“İyi geceler.”

 

***

 

Gözlerini ikinci defa açtığında parmaklıkların ardından gelen belli belirsiz ışığı görebiliyordu. Üstünde uygulanan büyüden sonra kazandığı baş ağrısı gözlerini yaşartırken düşünme kabiliyeti yavaşça yerine geldi. İlk başta içini korku kapladı. Onu çelik bir çarmıha germişlerdi.  Elleri ve ayakları zincirle bağlıydı ve sol kolu ne kadar uğraşırsa uğraşsın zinciri parçalayamıyordu.

 

“Ne oluyor!” diye bağırdı karanlığa doğru. Sonra görüş alanına bir adam girdi. Yu’dan üç ya da dört baş daha uzun olabilecek birisiydi ama sırtında o kadar büyük bir kambur vardı ki öyle bir vücut şekliyle nasıl yürüyebildiğini anlamak güçtü.

 

Yüz hatlarını düzgünce göremediği kambur adam elindeki sopayı kaldırdı ve Yu’nun başına doğru indirdi. Darbe sertti ve Yu’nun gözyaşları artmıştı. İkinci darbe ilkinden daha sertti ve Yu bunu bir çığlıkla karşıladı. Üçüncü darbe ise ilk iki darbeden bile daha sertti. Yu bayıldı.

***

Gözlerini üçüncü açışında karnı gurulduyordu. Ağzında açlık yüzünden gelen kuruluk ve koku vardı. Başındaki ağrı artmış ve birkaç saniyenin ardından duvara bağlanmış elleri kasılmaya başlamıştı. İlk kez sahip olduğu hastalık daha iyi hissetmesini sağlıyordu. Nerede ve kim olduğunu unuturken ağzından köpükler çıktı ve bilincini kayboldu.

 

***

 

Gözlerini açtığı kaçıncı sefer olduğunu artık bilmiyordu. Elleri hâlâ çarmığa bağlı olsa da bu sefer zincirleri aniden gevşetildi ve yüzüstü yere düştü. Yüzü olacağını zannettiğinden daha ıslak bir zemine çarpmıştı. Önünde onun yemesi için boşaltılan yemek vardı. Ellerini yemeğe uzatmayı denedi fakat zincirler ellerini o kadar ileri götürmesine izin vermiyordu. Kuruyan ağzının susuzluğunu gidermek ve karnını doyurmak için sadece ağzını kullanarak yemeye başladı. Başka şansı yoktu ve başına vuran açlık ona bir zamanlar sahip olduğu gururu unutturmuştu.

 

***

 

Artık daha açtı, uykusuzdu ve zaman algısını tamamen kaybetmişti. Dışkısının bacaklarının arasından süzülüp yere düştüğünü hissetti. Sonra bacaklarına sıçrayarak yere inen idrar geldi. Kaç gündür burada olduğunu bilmiyordu. Ne sabah ne de gece artık yoktu ve üşümeye başlıyordu.

 

***

 

Gözlerini açtığı son sefer artık bir şeylerin daha farklı olduğunu görmeye başlamıştı. Etraf loş olsa da daha aydınlıktı. Soğuk gözüken siyah duvarlara asılmış aletler vardı. İlk başta durumun ciddiyetinin farkında olmayan zihni olayı masum algılamak istedi ve çekiçleri, penseleri ve testereleri gördüğünde basit bir marangozhanede olduğunu düşündü. Gerçek diğer aletleri görmesiyle ortaya çıkmıştı. Büyük makaslar, başını ve diğer uzuvlarını ezmek için çelik bir mekanizma, parçalamak için tuhaf şekilli çelik aletler, şekli pek de hayra alamet olmayan ve adını Virgo’dayken öğrendiği ıstırap armudu, paslı çelik bir ayakkabı ve Yu’nun ömründe ilk kez gördüğü pek çok korkunç alet duvarlarda asılıydı.

 

Terlemeye başladı ve zincirlerden kurtulmak için biraz daha çabaladı, elbette nafileydi. Bağırması da yardımcı olmuyordu çünkü böyle yerlerde çalışanlar kurbanların çığlıklarına karşı bağışıklık kazanmış zalimler olurdu.

 

Kambur adamı tekrar gördü. Gri bir teni vardı ve siyah pörtlek gözlere sahipti. Şaşı bir adamdı. Kafasının üstünde ışığın yetersizliğinden ötürü rengini çözemediği birkaç saç teli vardı ve kafatası anormal bir şekilde başının arkasına doğru uzamıştı. Burnu olağandışı derecede büyük ve uzundu, yüzünün önüne sarkıyordu. Dişlerinden çoğu çürük ya da düşmüştü.

 

“Bugünü özel olarak seçtim,” dedi kambur adam, gülümsüyordu. “Beklemek zordu ama senin için dayandım. Umarım bu iyiliğimin kıymetini bilirsin.”

 

Konuşurken zorlanıyordu. Aksanı sayesinde onun bu dili sonradan öğrendiğini anlayabilmişti. Kambur adam anormal derecede uzun ve kemikli parmaklarını kaldırıp Yu’nun göğsünün üstünde gezdirmeye başladığında çıplak olduğunu yeni fark ediyordu.

 

Kambur adamın eli soğuktu, Yu korkuyor ve kurtulmak için çabalıyordu. Ne yazık ki ne kadar çabalarsa çabalasın kurtulmak mümkün değildi ve çabaladığı her an kendi bilekleri zincirler yüzünden acıyordu. Karşısındaki işkenceci onun çabasına gülerken dilini çıkarttı ve çenesine değdirdi.

 

Onun nefesini hissetmek burnunu yakmıştı. Kambur adam dilini Yu’nun çenesinde biraz oynattıktan sonra yukarı çıkmaya başladı. Dudaklarını yaladı ve dilini Yu’nun ağzından içeri sokmayı denedi fakat Yu dudaklarını aralamadığı için bunu başaramadı. Sonra burnuna çıktı, oradan da gözlerine ve alnına. Yağlanmış saçlarını koklamayı ihmal etmedi.

 

“Bir kez daha,” dedi kambur adam Yu’yu taciz ederken. Yu hâlâ kurtulmaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyordu. Sadece sol elini zincirlerden kurtarsa kambur adamın başını tutup parçalaması için yeterli olacaktı fakat zincirler buna izin vermiyordu.

 

Kambur adam yüzünü Yu’dan uzaklaştırdı ve başladığı cümleyi devam ettirdi. Buradaki tek iyi şey Yu’nun artık hangi tarihte olduğunu bilmesiydi.

 

“Unhappy birthday,” dedi bozuk bir aksanla.

 

Bir zamanlar Rie’nin öldüğü ve kızından imkânsız görevini aldığı günü hayatının en kötü doğum günü olarak adlandırıyordu.

 

Artık o gün, bu unvanı kaybetmişti.

-------------------------

08.09.2022 – 00:00

Burada ufak bir ara vermem gerekecek.

Okulum açılacak ve son senem olduğu için sanırım biraz daha yoğun geçecek. Bu yüzden ileride bölüm atma konusunda büyük ölçekli bir yavaşlık yaşanabilir. Şimdiye dek elimden geldiğince hızlı olmaya çalıştım fakat şartlar sebebiyle bu hız düşmek zorunda.

Aslında bu arayı daha ilerideki bölümlerde vermek istiyordum fakat okul için evimden gideceğim vakte kadar o bölüme yetişebilir miyim pek bilmiyorum. Yani, yetişirim de paylaşmak için elimdeki birikmiş bölümlerin çoğunu atmam gerekir sanırım. Zaten o kısma ulaşıp paylaşmak için hızı biraz arttırmıştım ve sanıyorum ki bu sonraki birkaç bölümde biraz kötü durdu. O yüzden onları da baştan yazacağım. Neyse, toparlayayım:

Bir süre ara verecek ve elimdeki bölümleri baştan yazacağım. Daha sonra birkaç bölüm daha yazıp biriktirecek ve ondan sonra bölüm paylaşmaya devam edeceğim. Peki, ne zaman bölüm paylaşmaya başlarım? Bilmiyorum. Belki bir hafta sonra belki iki... Elimden geldiğince (üşenmedikçe) hızlı olmaya ve tekrar bölüm paylaşmaya çalışacağım. Okuduğunuz için teşekkürler! Lütfen yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin! İyi akşamlar, iyi günler!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr