Cilt 3 - Bölüm 39: Müstakbel ######## ve Ejderha (2/2)

avatar
305 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 3 - Bölüm 39: Müstakbel ######## ve Ejderha (2/2)


Ejderha teklifini yaptıktan sonra Yu, tamamen ayağa kalkana kadar konuşmadı.


“Kızım... Kızımın kim olduğunu biliyor musun? Onun hâlâ hayatta olduğu anlamına mı geliyor söylediklerin? Yoksa beni kandırmayı mı deniyorsun?”


Ejderhaya yalancı demenin ne kadar kötü bir fikir olduğunu hemen anlamıştı ama artık çok geçti, kızmamasını umarak gözlerini kaçırdı.


Zihnindeki beyaz saçlı kılıç perisi, çocuğun olarak gördüğün varlık o değil mi? Eğer hâlâ yaşıyorsa hayatta olduğun anlamına geldiği için senin yaşadığını biliyor, sen hâlâ yaşıyorsan da o hayatta. Kılıç perilerinin doğası budur. Kurtulan gemilerden biriyle kaçmış olmalı. Sahiden de aşağıda, insanların arasında diğerlerinden yüksek mana seviyesine sahip birinin varlığını hissetmiştim.


Yu kaşlarını havaya kaldırıp ejderha ile tekrar göz kontağı kurdu. Ejderhanın yüzü ona biraz daha yakınlaşmış ve onun yüzünün detaylarını daha iyi görebilmek için tek gözünü kapamıştı.


“Ne demek bu? Nasıl ben yaşıyorsam o da yaşıyor? Anlayamıyorum. Sen onu gördün mü görmedin mi?”


Bir ejderhanın gözü keskindir ama onun olduğu tarafa bakmıyordum. Yine de oradan ayrıldığımda bile manayı hissediyordum. Sıradan insanlarda o kadar çok mana bulunmaz.


Yurine yaşıyorsa bu Yu’nun içini rahatlatırdı fakat görmek ve hissetmek farklı şeyler olduğundan ejderhanın söyledikleri ona güven vermiyordu.


Neden onun öldüğünü düşünüyorsun? Eğer ölseydi sen de-


“Ben, ne?”


Ejderha ona baktığı gözünü biraz açtı, sonra yüzünü uzaklaştırıp iki gözü ile birden ona baktı.


İnsan, sen kılıç perilerinin doğasını bilmeden mi bir anlaşma yaptın?


Kendisini öldüreceğini düşündüğü ejderha şaşkın ve meraklı bir hâle büründüğünde Yu göğsündeki korkunun azaldığını hissetti. Yutkundu ve biraz rahatladı, artık dizleri titremiyordu.


“Ben bir anlaşma yapmadım, anlaşmanın nasıl bir şey olduğunu da bilmiyorum. Ben sadece söz verdim. Onu seveceğime, onunla ilgileneceğime, onun hayalini gerçekleştireceğime söz verdim.”


Ejderha şimdi Yu’nun neden korktuğunu ve kendisine inanmakta güçlük çektiğini anlamıştı fakat Yu ikisinden birinin ölümünün diğerinin ölümünü de tetiklemesini anlayamıyordu.


“Neden ben yaşıyorsam onun da yaşadığını söyledin?”


Yu da meraklıydı. Ejderha saldırgan aurasını gizleyip konuştukça korkusu azalarak yok oluyordu. Belki de bu, ejderhanın teklifini Yu’ya kabul ettirmek için oynadığı bir oyundu.


Bir kılıç perisi ve bir insan anlaşma yaparsa insan, kılıç perisini bir silaha dönüştürebilir. Bu anlaşma ömür boyu süren bir anlaşmadır ve insan ölürse kılıç perisi, kılıç perisi ölürse insan ölür. İnsan da kılıç perisi de ölmemek için anlaşmalısını korur. Kılıç perileri ile yapılan anlaşmalar böyledir.


Fakat Yurine bir anlaşma yapamazdı. Yapabilse annesi ile çoktan bir anlaşma yapmış olur ve muhtemelen Sigma Kulesi’nde onunla birlikte ölürdü. Onun ölümü ile Yu da ölürdü.


“Yani, onun yaşadığına dair tek kanıt senin hissetmiş olman.”


Ejderha cevabını tekrar söylemek yerine burnundan sıcak nefesini üfledi. Yu bunun evet demek olduğuna kanaat getirdi.


“Kalbini sana nasıl getirebilirim?”


Bu adanın içinde yer altı dünyasına giden bir geçit bulunur. Oradan geçerek yer altı dünyasına giriş yapabilirsin. Yapacağımız anlaşma sayesinde kalbime yaklaştığında hissedeceksin.


“Orası nasıl bir yer?”


Bilmiyorum.


Eğer zorunda olmasaydı Yu bu görev için taşımacılıktan daha büyük bir karşılık alabileceğini hissetti. Bilinmeyen bir diyara girecek ve kayıp bir kalbi arayacaktı.


Tehlikeli olduğunu anlamak için zeki olmaya gerek yoktu ve görevin ne kadar süreceği belirsizdi. Yu’nun kayıp olduğu her gün için Yurine acı çekecekti.


Ve eğer Yu ölürse, Yurine daha fazla acı çekerdi. Şu anda öldüğünü düşünüyor olmalıydı.


“Elim, elimi neden istiyorsun?”


İlk seçenek üzerine daha fazla düşünmeden önce ikinci seçenek hakkında konuşmak istedi. Ejderha bir el ile ne yapabilirdi ki?


Onda hissettiğin sıcaklık hoşuma gitti. Şimdiye dek kalbimi geri getirmeye çalışanların hiçbiri dönmedi. Bu yüzden sana ikinci bir seçenek sunuyorum. Hangi eli vereceğini sen seç, ikisinden birini bana verirsen seni kızının olduğu yere götürebilirim ve eğer kızın Yeşim Gölü’nden uzaktaysa karaya bırakıp geri dönerim. Sonrası sana kalmış.


Yu’nun baktığı ilk el sol eliydi. Sağ elini kullandığı için onu kaybetmek hayatını sol elini kaybetmekten daha çok zorlaştırırdı.


Tabii ki de sol elini de kaybetmek istemiyordu. Sol elini kaybederse bir daha mızrak ve ok kullanamaz ya da piyano çalamazdı.


Zamanı geri almak hakkında düşünmek istemiyordu. Eğer zihnini okuyup zamanı geri alacağını öğrenirse ejderha kandırıldığını düşünür ve öfkesini kusabilirdi.


Ama düşünmeden de edemiyordu. Küçükken tanrıya küfür eden bir çocuk gibiydi. Çiçekleri düşünmeye çalışsa da düşüncelerin aklına gelmesini engelleyemiyordu.


Sol elini vermek sağ elini vermekten daha kabul edilebilirdi ve zamanı geri aldıklarında elini de geri almış olacaktı.


“Sol elimi verebilirim,” diye düşündü.


Vücudunun bir parçasından kolayca vazgeçme düşüncesi yüzüne ifadesizlik yerleştirdi. Elini vermek istemiyordu, vücudundan bir parça eksilsin istemiyordu.


Fakat kızına ulaşmak içinse bir elin ne önemi vardı ki? Tüm babalar bunu yapardı. Yu da yapabilirdi. Ejderha’ya bir el verecek ve sonra kızının yanına gidecekti.


Senin seçimin... El, sanırım.


En kısa sürede Yurine’ye ulaşmasını sağlayacak ve an az tehlike ile en az kayıp içeren seçenek buydu. Sol elini verirse, ejderha ile anlaşabilirdi.


Bu seçimin geri alınamayacağını bilmelisin.


Zamanın geri alınacağını bilerek bunu söylüyorsa o hâlde anlaşmasının bozulmasını engelleyen önlemler olabilirdi.


Belki de Yu zamanı geri sardığında sihirli bir şekilde eli yerinden kopardı.


Ama şu anda Yurine’nin yanında olması gerekiyordu.


Sonsuza dek bir el kaybedecek olsa bile Yurine’nin yanında bir elin hiçbir önemi yoktu.


Belki beklerse onu aramak için gemiler gelebilirdi. Yurine onun bulunması için çalışırdı ama ya gemiler ejderhadan korkar ve tekrar göle çıkmak istemezse ne olurdu? O zaman bir gemi buradan geçene ve kendisini fark edene dek adada kalırdı.


Ya da ejderha, Yu onu reddettiğinde öfkelenir ve onu öldürürdü.


Her iki türlü de Yurine acı çekerdi. Yurine’nin yanında değilken onun hayatından endişeleniyordu.


Sivina ve roaronlar onunla olabilirdi ama asıl Yu onun yanında olmalıydı. En başta Yu, Yurine’nin güvenliğinden emin olmak zorundaydı.


“Yurine, yani kızım Yeşim Gölü’nün yakınlarındaysa beni onun bulunduğu yere götüreceksin. Doğru anlıyorum, değil mi?”


Kandırılmak ve kendisine fayda getirmeyecek bir anlaşma imzalamak istemiyordu. Anlaşmanın şartlarından emin olmalıydı.


Gölden uzaklaşamam. Bu yüzden seni Vermia yakınlarında indireceğim.


“İlk olarak, Vermia Şehri’ni kuşatan Vermilia kampında inmek istiyorum. Yurine oraya gitmiş olmalı. İkinci olarak, beni indirme konusu hakkında konuşayım; yere ineceksin, kanadını sereceksin ve ben güvenli bir şekilde aşağıya ineceğim. Yani beni üzerinden atmak gibi bir şey yapmayacaksın.”


Düşman bölgesinin üstüne birkaç yüz metreden düşmek istemiyordu. Ejderha’nın kendisini üzerinden atmak yerine istediği yere güven içinde indireceğini garantilemeliydi.


Dediğin gibi olacak.


“Peki... Elimi nasıl alacaksın?”


Isıracağım.


Zaten tahmin ettiği cevabı duyduğunda sol elinin parmakları titredi.


Ve hiçbir şey o eli sana geri veremeyecek.


Zamanı geri alma olayının hiçbir şeyin dışında olduğuna inanmak istese de şu an bunu düşünüp tartmaya cesaret edemiyordu.


“Kan kaybı ya da iltihap olayları ne olacak?”


Endişelenme. Elini ısırdıktan sonra elin yanacak, alevler canını yakacak ama damarları kaynatacak ve elini kaybettiğin için hastalanmayacaksın.


Ejderhanın sunduğu teklif, ona saldırma emrini veren kişi olmasa da o ordunun başındaki Yu için cömertçeydi. Yu çoktan ölmüş olmak yerine onunla konuşabildiği için aradığı mucizeyi bulduğuna inandı.


“Tüm bu şartlar adil gözüküyor. Son bir şey daha... Beni bıraktıktan sonra dostlarıma zarar vermeyeceksin.”


Kabul.


Ejderha tekrar burnundan nefes verdi. Sıcak nefes Yu’nun vücudunu sardı ve nem tenindeki kuma karıştı.


“Önce suya girip temizleneyim.”


Ejderha’ya sırtını döndü ve suyun içine girdi. Tüm kumların vücudundan gitmesi için temizlendi. Ejderha sabırla Yu’yu beklerken Yu sol eli ile son kez saçlarını yıkıyordu.


“Buraya nasıl geldiğimi sormadım.” Artık kendi kelimeleri ile düşünüyordu. “Beni ejderha mı getirdi? Neden böyle bir şey yapsın ki? Bilmiyorum, sanırım sormayacağım.”


Cevabı hem merak ediyor hem de almak istemiyordu.


Sudan çıktı. Hâlâ kıyafetinin içinde ve saçlarının arasında kum vardı. Saçlarının arasındaki kum fena bir şekilde kaşındırıyordu. Yine de eskisinden daha temizdi.


“Hazırım.”


Ejderhanın önüne geldi ve kıyafetinin kolunu sıyırdı. Titreyen sol elini ejderhaya uzattı. Eline bakmak ve bakmamak arasında kararsız kalmıştı. Bakacak cesareti yoktu.


Ben, Yeşim Ejderi olarak bilinirim. Senin isteğini yerine getirmek için sol elini talep ediyorum.


“Benim adım Yu Valarfin,” dedi. Ben... Bu dünyada hiç kimseyim. İsteğimi yerine getirmen için sana sol elimi sunuyorum.”


Bu gerçek bir büyülü anlaşmaydı. Yu'nun ruhunda büyük bir baskı vardı, bir parçası ejderhaya bağlanmıştı. Henüz gözlerini elinden başka bir yere çeviremeden sol elinin sıcak ve nemli bir yere girdiğini gördü.


Yeşim Ejderi’nin testereyi andıran ön dişleri bileğinin üstünden etine girdi, kemiğini parçalayarak Yu’nun elini kopardı ve yuttu.


Ejderha ateşli nefesini burnundan çıkartırken Yu’nun elsiz kalan kolunun ucu yanmaya başladı. Yu çığlık çığlığa yere yığıldı. Şimdiye kadar hiç ağlamadığı kadar ağlıyor, hiç çığlık atmadığı kadar çığlık atıyordu.


Kopan bölgedeki alevleri söndürmek için kolunu kuma sapladı fakat bu daha çok acı çekmesine sebep oldu.


Acıyı durduramıyordu. Elini kuma gömmeyi deniyor ama kumlar alevleri söndürmüyordu. Alevler vücudunun kalanına yayılmasa da hissettiği acı Yu’nun zihnini parçalayacak kadar güçlüydü.


Kolunu suya sokmak bir dakikalık acının ardından aklına gelmişti ama kendini suyun içine atsa da alevler sönmedi.


Ateş tüm vücudunu yakmasa da tüm vücudunda acısını hissediyordu. Hücreleri ölüyor, akıl sağlığı zarar görüyordu.


Bir anlığına fark etti ki bu sıradan bir yanmadan daha çok acı veriyor olmalıydı. 


Ejderhanın söndürülemeyen alevi Yu’yu dakikalarca suyun ve kumun arasında yuvarlanmak zorunda bıraktı ve en sonunda kendiliğinden söndü.


Kolundaki alev sönmesine rağmen Yu’nun aklındaki acı hâlâ sönmemişti. Titreyerek yerde oturuyordu. Acı ona elini kaybettiğini bile unutturmuştu.


「Bin.


Yeşim Ejderi kanadını titreyen Yu’nun önüne serdi. Yu ejderhanın verdiği komutla kanadını kullanarak sırtına tırmandı ve ejderhanın sırtına sıkıca yapıştı. Bu esnada Yu ruhundan ve zihninden koparılan bir şey hissediyordu. Ejderha, bir şey yapıyordu.


“Ulaşacağım... Dokunacağım,” diye düşündü. Düşünebildiği tek şey yıldıza dokunmaktı.


Yu'nun zihni parçalanıp birleşmeye devam ederken ejderha kanatlarını aynı anda çırptı ve yerden havalandı. Yu ejderhanın sırtına kendini yapıştırdığı için az önce bulundukları adanın küçük bir nokta hâlini aldığını göremiyordu.
-------------------------
31.03.2022 - 18:15






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr