Cilt 3 - Bölüm 1: Virgo Sirki (1/2)

avatar
379 5

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 3 - Bölüm 1: Virgo Sirki (1/2)


“Saçmalamayı kes, sen o eteği giyemezsin!”

 

Yu en son sinirlendiğinde Rolderhelm’deydi. Bir delinin sahte ihbarı yüzünden yaka paça karakola götürülmüş ve mahkemelik olmuşlardı.

 

Ama şu anki siniri o zamanki sinirine kıyasla kat ve kat fazlaydı. Sharley en azından amaca sahip olan bir deliydi ama bugün karşısında duran kişi hiçbir amacı olmayan bir akıl hastasıydı. Yu’nun yüzü öfkeden kızarmış, sesi ve elleri titremeye başlamıştı.

 

“Ne demek giyemem? Sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun?”

 

“Sikin gözüküyor orospu evladı!”

 

Bu cümlenin ardından karşısındaki delinin yüzü kızardı, elleri ile eteğinin altından çıkan şeyi kapatırken birkaç adım geriledi ve sesini bir kadın sesine benzetmeye çalışarak “Sapık!” diye bağırdı.

 

“Siktir git! Siktir git, burayı terk et!” Yu bir eli ile başının tepesinde kedi kulakları olan kahverengi saçlı kızın gözlerini kapalı tutmaya devam ederken diğer eline aldığı tahta bardağı adamın üzerine fırlattı. “Bir daha gözüm görmesin seni!”

 

Bardağın üzerine geldiğini gören adam kenara atladı ve masayı devirdi. Yu fırlatmak için eline başka bir obje alırken deli koşarak çadırdan kaçmıştı.

 

“Yu, biliyorsun, kulaklarımı kapamamı söylesen de başımın dibindeki sesleri duymaya devam ediyorum.”

 

Yu elini Yurine’nin gözünden çekti.

 

“Bir şey görmedin, değil mi?”

 

Deli adam Yu yalnızken gelseydi ona bu kadar kızmaz, akıl sağlığı yerinde olmadığı için sadece kovardı ama Yurine yanındayken geldiğinde sinirlerine hâkim olması mümkün değildi. Eğer Yurine uzakta olsaydı onu döverdi.

 

“Hayır, görmedim.”

 

“Güzel,” dedi ve adamın devirdiği masayı kaldırıp yerdeki eşyaları dizmeye başladı. “Nelerle uğraşıyoruz ya... Sabır taşı olsa çatlar...”

 

Çadırın içini düzelttiğinde dışarı çıktı ve az önceki rezalet için azarlayacak birilerini bulmak amacıyla etrafına bakındı.

 

“Neredesiniz siz!”

 

Yu’nun öfkeli sesini duyan Shango ve Fyano kardeşler koşarak yanına geldi ve önünde hazır ola geçti. İkisi de iki metrelik adamlar olmasına rağmen Yu onların patronuydu ve zengin olmak için karşısında boyun eğmeleri gerekiyordu.

 

Bu yüzden Yu’dan hoşlanmasalar bile ona itaat etmek zorundaydılar.

 

“Adam taşağını sallayarak benim çadırıma geliyor, biri de çıkıp durdurmuyor deliyi! Siz ne işe yarıyorsunuz lan!? İşe yaramaz aptallar, boşuna mı işe aldım sizi!”

 

“Özür dileriz, patron. Bizim hatamız,” diyerek ellerini birleştirdi Shango. Gözüyle kendi ayaklarına bakıyordu.

 

“Özür diledin, ne oldu şimdi? Ne işe yaradı özrün? Özür dileminizi istemiyorum beceriksizler, işinizi düzgün yapıp hiç özür dilemek zorunda kalmayın yeter.”

 

Shango ve Fyano sirkte koruma olarak çalışıyorlardı ama başarısızlıkları hayal kırıklığıydı. Az önceki deli daha önce de birkaç defa ortaya çıkmıştı ve ne zaman ortaya çıksa Yu’nun koruma diye yanında tuttuğu ikili onu durdurmakta başarısız oluyordu.

 

“Sirkiz diye tüm delileri çadırın altında toplayacak değiliz ya... Of, bir deli eksiliyor diğeri geliyor.”

 

“Gaoi ve diğerleri döndü mü?”

 

“Hayır, patron.”

 

“Tch... Döndüklerinde bana haber verin. Şimdi yıkılın karşımdan!”

 

İlonya’ya ilk geldiklerinde birkaç dolandırıcı onun zengin olduğunu anlamış ve dolandırmayı denemiş ama bu esnada kendileri Yu tarafından dolandırılınca bu işi onlara öğretmesini istemişlerdi.

 

Yu teklifi kabul etmiş ve o zamanlar “Qrath Ateş Sirki” adı verilen oluşumun başına geçmişti. Sirk şehir ve ülkeleri dolaşarak küçük soygunlar ve dolandırıcılık çalışmaları yürüten bir suç örgütüydü.

 

Yu, Rolderhelm’den elde ettiği yatırımla sirki geliştirmiş ve devasa bir vurgun planı hazırlamıştı. İlonya’da peşine düştüğü para Rolderhelm’de kazandığından çok daha fazlaydı. Bu olaylar iki hafta önce yaşanmıştı.

 

“Yu, böyle çok havalı gözüküyorsun.”

 

Yu ve Yurine tanınmayı ya da isimlerinin yayılmasını istemiyordu. Bunun olmasını engellemek için de takma isimler kullanmaya başlamış ve saçlarını boyamışlardı.

 

Yu kullanmak için tekrar Ryuta’yı seçerken Yurine’ye verdiği takma isim Yue’ydi. Yue ismi Yurine ismini bulana dek ona vermeyi düşündüğü isimler arasındaydı ve bu ismi vermek istemesinin sebebi Yurine’nin beyaz saçlı oluşuydu.

 

Şimdi Yu, Yurine’nin makyajını bitirdikten sonra kendi yüzü ile ilgileniyordu. Sirkte çalıştıkları için ikisi de sirke uygun kıyafetler giymişti.

 

İkisi de gotik kıyafetler seçmişti. Yu kendi dünyasındaki sihirbazlar gibi görünüyordu, başında uzun bir şapka varken yüzünü de olduğundan daha beyaz gösteren bir makyaj yapmıştı.

 

Beyaz saçı, dudaklarına sürdüğü mor ruj, gözünün çevresine çektiği siyah kalem ve sol gözünden aşağıya, yanağının ortasına kadar indirdiği siyah çizgi ile birlikte biraz ürkütücüydü ama hâlâ havalı gözüküyordu. Bu da Yu Valarfin’in doğuştan elde ettiği karizma sayesindeydi.

 

“Elbette çok havalı gözükeceğim. Üzerime hangi kıyafetleri giyersem giyeyim daima on numara gözükürüm, en nihayetinde mükemmellik benim doğamda var.”

 

Yurine’nin yüzüne yaptığı makyaj ile o da Yu gibi beyaz gözüküyordu. Böyle olunca ikisi de hayalete benzemişti ama hem Yu hâlâ havalıydı hem de Yurine tatlılığını korumaya devam ediyordu.

 

Sıra son dokunuşlara geldiğinde Yurine’nin yüzüne çizdiği birkaç yıldız ile hazırlıklarını tamamlamış oldu. Güneş battığında gösteri başlayacaktı ve güneşin batmasına az bir vakit kalmıştı.

 

Yu’nun kucağında oturan Yurine aynadaki yüzünü incelemeye başladı.

 

“Tuhaf,” dedi Yurine. Yüzünü aynaya iyice yaklaştırmıştı.

 

“Sıradan insanları izlemek için para vermezlerdi. Gerçi biz normalde de sıradan sayılmayız.”

 

“Yu, evet. Biz her zaman on numarayız.”

 

Yurine bazen Yu gibi konuşuyordu. Hatta bir keresinde Yu, Yurine’yi aynanın karşısına geçip pozlarını kopyalarken yakalamıştı.

 

Yakalandığında Yurine utançtan kızarmış ve farklı bahaneler öne sürerek Yu’ya bunu unutturmaya çalışmıştı ama o kadar tatlı bir manzarayı unutması mümkün değildi.

 

Hazırlıkları bitince çadırın dışından bir ses duydular. Ses, genç bir erkeğe aitti.

 

“Patron, biz geldik.”

 

Yu yanına bastonunu aldı ve Yurine’nin elini tutarak çadırın dışına çıktı. Dışarıda Yu’nun diğer çalışanlarından biri olan Doriaty onu bekliyordu.

 

“Güney bölgesinden gelenleri arka tarafa taşıdık. Lütfen gelip kontrol edin, daha sonra sorun çıkmasın.”

 

“Afollolar ne yaptı?” diye sordu sirkin arka tarafına yürürken.

 

“Henüz onlardan bir haber yok.”

 

Sirkin ormana yakın tarafında yer alan ve sirk çalışanları için kullanılan çadırlar arasında en yüksek güvenlik önlemine sahip olan çadırlar depo olarak kullanılanlardı.

 

Aslında bu çadırlar tam olarak bir depo değil, hazine odası görevini görmek için kurulmuştu. Getirilen, yani çalınan değerli eşyalar buraya taşınıyordu.

 

Çadıra girdiler ve Yu içeriye konulmuş kasaları açmaya başladı. Kasaların içinde altınlar, gümüşler, mücevherler, kolyeler, bilezikler, antikalar ve diğer pek çok değerli eşya yer alıyordu.

 

“Siz doğuya gidin. İşiniz bittiğinde nerede buluşacağımızı öğrendin, değil mi?”

 

“Evet, ormanın kuzeyinde, küçük tepenin arkasında buluşacağız.” Doriaty oraya yeni mallar getirecekti.

 

“Patron.”

 

Çadırın dışına çıktıklarında kendilerine doğru gelen dört kişiyle karşılaştılar. Yu’ya seslenen Shango’ydu, diğerleri ise Gaoi ve onun tarçın tenli, kurt kulaklı ikiz kız kardeşleri Niuhe ve Miuhe’ydi.

 

“Nerede kaldınız? Gösteri başlamak üzere, çabuk olun.”

 

“Üzgünüm patron, işimiz uzun sürdü ama getirdiğimiz mallara bir bak.”

 

Büyü taşları ile dolu el arabasını çadırın içine sokarken yakında elde edeceği zengin günlerin hayalini kurarak neşeli bir şarkı söylüyordu.

 

Yu sesi güzel olmamasına rağmen şarkı söyleyen insanlardan hoşlanmazdı ama buradaki son günü olduğu için şarkısını görmezden gelmeye karar verdi.

 

“Bunları vagonlara doldurun ve vagonlar hazırda beklesin. Gösteri bittikten sonra harekete geçeceğiz.”

 

Shango yanına aldığı birkaç kişiyle çaldıkları eşyaları rinolar tarafından çekilecek vagonlara yüklerken Yu gösteriye çıkacak diğer üyelerin hazırlıklarını kontrol etmek için çadırları gezmeye başladı.

 

Bazı palyaço ve sihirbazlar sirkin bulunduğu bölgeye gelip gösteri başlayana dek etrafta dolaşmaya karar vermiş insanları eğlendirirken Yu; akrobatları, cambazları, büyük sihirbazlık gösterilerine hazırlanan illüzyonistleri ve son olarak kafeslerdeki hayvanları kontrol etti.

 

“Söylemeliyim ki zamanı geri sardığımızda bunların hiçbirini yapmana müsaade etmeyeceğim.”

 

Her şeyi kontrol ettikten sonra gösteri çadırına yürüyorlardı. Yurine’nin elinin sıcaklığı Yu’nun soğuk elini ısıtıyordu.

 

“Zaten vicdanımı bunların hiçbirinin yaşanmayacağını düşünerek rahatlatıyordum...”

 

Her ne kadar zamanı geri saramama ve yaşanan olayları iptal edememe ihtimali söz konusu olsa da Yu zamanı geri saracaklarına inanıyor ve vicdanını bunu düşünerek rahatlatıyordu.

 

“Ama daha sonra nasıl rahatlatacağım? Eğer gerekirse onun gülümsemeye devam etmesi için yapmamam gereken şeyleri yapmaktan çekinmem. Zaman geri alınacak ve ondan sonra yaşanan şeyler bir daha iptal edilemeyecek olsa bile.”

 

Güneş battığında gösteri vakti gelmişti. Afollo’nun hâlâ ortalıkta gözükmemesi Yu’yu sinirlendirse de gösteriye devam etmesi ve planın sonraki adımlarına geçmesi gerekiyordu.

 

Gösterinin düzenleneceği ana çadıra girdi. Çadır dışında da gösteriler sergilense de kodamanların gösteriyi en iyi şekilde izleyebileceği yer burasıydı.


Sahnenin arkasında son hazırlıklarını yaptıktan sonra sesini kontrol etti ve Yurine sahne arkasında kalıp bir ışık büyüsü ile tüm ortamı maviye boyarken Yu ellerini havaya kaldırarak sahneye çıktı.

 

“Virgo Sirkinin şanslı misafirleri, rüyalar mekânına hoş geldiniz! Hayallerinizin ötesinde bir maceraya çıkmaya hazır olun ve gözlerinizi bir an olsun kapatmayın, aksi takdirde kaçırdıklarınız sebebiyle ömür boyu pişman olursunuz!”

 

Bastonunu havaya kaldırırken mekanizmayı aşağı çekti ve bastonun ucundan yukarı fırlayan büyü taşı on metre havalandıktan sonra patlayarak ortalığı kırmızı bir toz bulutuyla kapladı.

 

Bulutların dağılmasının ardından Ejder Nefesliler ismini kullanan Brahatul’lu Najo ve Brao kardeşler taklalar atarak sahneye çıktı.

 

Ağızlarına aldıkları unu üfleyerek ellerindeki ateş halkası yardımıyla küçük çocukların nefesini kesen mavi ve yeşil karışımı alevlerini sergiliyor ve bu esnada dans ediyorlardı ama bu gösterinin yetişkinler için pek bir cazibesi yoktu.

 

Yu ışıkların önemini bildiğinden seyircileri etkilemek için böyle parlak numaralar seçmişti. Ejder Nefeslilerin alevleri sönerken yukarıdaki ince ipin üstünde yeni ve tehlikeli bir gösteri başladı.

 

Gaoi’nin tarçın tenli, kurt kulaklı kardeşleri ellerindeki yanan kılıçlar ile ipin üzerinde dans ederken tüm seyirciler nefesini tutmuş ve gözlerini hiç ayırmadan onları izlemeye başlamıştı.

 

Kurt kulaklı kardeşler yürek hoplatan gösterilerini mükemmel bir şekilde bitirmiş ve sıra Brahatul’dan getirilen, toplar üzerinde hareket eden bir gergedana gelmişti.

 

Gergedanlardan sonra filler, sihirbazlar, cambazlar ve farklı şovmenler sahne alırken Yu sahne arkasında Yurine ile birlikte gösteriyi izliyordu.

 

“Sahne arkasından izleyip numaraların arka planını görünce o kadar da büyüleyici gelmiyor.”

 

Yu buradaki tüm hileleri öğrenmişti. Kendi dünyasında da illüzyonistliğe ilgi duyduğundan sihirbazların numaralarını biliyordu ama bu dünyada basit büyüler ile birleşen numaralar daha bir göz alıcıydı, ta ki nasıl yapıldığı öğrenilene kadar.

 

“Patron, ben döndüm.”

 

“Nerede kaldın?”

 

“Kusura bakmayın, yanımdakiler biraz sıkıntı çıkardı.”

 

Rapor vermek için gelen Afollo ellerini kaldırdı ve Yu’ya kan izlerini gösterdi. Yu olanları sorgulamadan ona vagonlara gitmelerini, gösteriyi bitireceklerini söyledi.

 

Ardından ellerini çırptı, elindeki asayı döndürerek yürürken komutu alan çalışanlar gösterilerini anında durdurdu ve çadırı ateşe verdi.

 

Çadırı özel olarak ayarlamışlardı. Yu’nun Büyücülük Akademisinde elde ettiği bir simyacılık kitabından aldığı formülle hazırladığı iksiri çadırın kumaşına sürmüşlerdi ve alevlerin tüm çadırı kaplaması yaklaşık bir saat sürecekti.

 

Yani hem onların buradaki zenginleri soymaya vakitleri vardı hem de misafirlerin canlı bir şekilde çıkmaya.

 

“Millet! Rüyalar güzeldi ama artık uyanma zamanı geldi. Pamuk elleri cebe atıp gösteri ücretini ödeyelim lütfen, seri bir şekilde.”

-------------------------

28.1.2022 - 20:45






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr