Cilt II - Bölüm 36: Bana İnan, Böylece Beraber Ağlayabilir ve Gülebiliriz

avatar
469 4

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 36: Bana İnan, Böylece Beraber Ağlayabilir ve Gülebiliriz


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 36: BANA İNAN, BÖYLECE BERABER AĞLAYABİLİR VE GÜLEBİLİRİZ

“Eğer bir kez olsun beni dinleseydi, şu an yaşıyor olurdu.”

 

“Sadece bir seferliğine beni dikkate alsaydı, şu an yanımda olurdu.”

 

Yeni doğan güneşin ışığı yüzünü ısıtırken tanıdık bir yerde olduğunu hissediyordu.

 

Başının altındaki yastığın yumuşaklığı, yatağın rahatlığı ve üzerindeki tatlı sıcaklık, bunların hepsi tanıdık ve sevilen hislerdi.

 

Gözlerini açtığında yanılmadığını fark etti. Bildiği bir tavana bakıyordu. Tavanda kendisi için yapılmış resimler vardı, bu da odayı bir çocuk odasına çeviriyordu.

 

Mutlu olduğu günlerde her zaman bu tavana bakarak uyanırdı, bu tavana baktığında da üzerinde hep aynı sıcaklığı hisseder, sonra yüzünü en çok sevdiği insana dönerdi.

 

Ve şimdi alışık olduğu gibi, geçen bir buçuk ay boyunca her gün dilediği gibi bu yatakta, bu renkli tavana bakarak uyanmış ve üzerinde en sevdiği insanın sıcaklığını hissetmişti.

 

Yurine: ANNE!

 

Dileğinin gerçekleştiğini düşünmüş, heyecanlanmış, küçük göğsünün içinde sayısız kuş aynı anda kanat çırparak kalbini hoplatmıştı. Yurine annesinin yüzünü görmek için başını hızla sağa çevirdi.

 

Ama orada uzun beyaz saçlara sahip, sakince uyuyan zarif kadın yer almıyordu.

 

Orada yatan kişi oldukça kibirli olmasına rağmen uyurken masum gözüken, yumuşak kahverengi saçları olan ve annesi kadar zarif yüzlü bir çocuktu.


Birinin ona sarılması ile oluşan sıcaklık annesinin kolu tarafından değil Yu’nun kolu tarafından oluşturuluyordu.

 

Böyle olması onu reddedemeyeceği şekilde hayal kırıklığına uğratmış ve kalbinin incinmesini sağlamıştı, yine de bağırdığı sırada Yu’yu uyandırmadığı için memnundu.

 

Tabi ki annesini görseydi daha mutlu olacağını reddetmiyordu ama Yu’yu görmek de onu mutlu etmişti. Onun yanında olması, kendisini yalnız bırakmaması iyi hissettiriyor ve daha büyük bir acının pençesine düşmekten kurtarıyordu.

 

“Yu bana sarılıyor.”

 

Bunu fark ettiğinde gülümsedi. Yu’nun kolu annesinin koluna göre daha ağırdı, yine de sarılmak sarılmaktı ve Yurine bundan hoşlanıyordu.

 

Yurine annesi ile yatarken uyandığında eğer annesi hala uyumaya devam ediyorsa ona sarılır ve o uyanana kadar öyle kalırdı.

 

Şimdi Yu’yu uyurken gördüğünde alışkanlıktan ötürü aynı şeyi yapmak üzereydi. Bacağını, kolunu ve kuyruğunu onun üstüne atacaktı ki…

 

“Yu bana sarılıyor…”

 

“Yu bana…”

 

“Yu…”

 

Yurine: Neden bana sarılıyorsun!?

 

Yu: Ha? Ah?


Yurine Yu’yu iterek yataktan düşürmeye çalıştı ama denese de kollarında kuvvet yoktu. Yu’yu yerinden bile kıpırdatamadı. Böyle olunca da yatağın üzerinde ayağa kalktı ve kuyruğunu dikleştirerek savaş pozisyonu aldı.

 

Yurine: Senin hakkında ne zaman iyi şeyler düşünsem götün kalkmak zorunda mı!?

 

Yu: Benim hakkımda iyi şeyler mi düşünüyordun?

 

Yurine’nin yüzü ortaya çıkan gerçek yüzünden kızardı ve yataktan atlayarak kızaran yanaklarını beyaz saçları ile sakladı.

 

Yurine: A-aptal!

 

Birinin elini tutmak, birine sarılmak ve birisiyle yakın olmak Yurine’yi mutlu ediyordu. Yu ile tanışana dek elini tutup sarıldığı tek kişi annesiydi ama Yu’nun da elini tutmayı sevmişti. Sadece Yu’ya yüz verip tepesine çıkartmak ve kendisini kolay bir kız olarak görmesini sağlamak istemediğinden böyle bir tepki veriyordu.

 

Ama Yurine’nin tepkisi Yu’yu daha fazla neşelendirmekten öteye gitmemiş ve yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirmişti. Yu kıkırdayarak yanına geldi.

 

Yurine: Tam bir aptalsın.

 

Yu: Beni korkuttun.

 

Yu, Yurine’nin beklemediği bir şey söyledi ve gülümserken boylarının eşitlenmesi için diz çökerek ellerini tuttu.

 

Yu: İyi olmana sevindim.


Gülümsemesi kibirden yoksundu. Tamamen saf, masum ve iyi niyetli bir gülümsemeydi. Mutluluğunu diğer tüm duygulardan arınarak belli eden gülümsemesine gözlerindeki nazik bakış eşlik ediyordu. Onun bu şekilde gülümsediği nadir görülürdü, hatta onu böyle gülümserken gördüğü ilk sefer tanıştıkları andı. O zaman hem annesine hem de kendisine karşı bu şekilde gülmüştü.

 

Şimdi bu gülümseme sadece Yurine’ye özeldi. Aldığı gülümseme ile birlikte Yurine içi ısınırken kalbinin titrediğini hissetti, yanakları pembeleşti, ağzı açık kalırken Yu’nun yüzüne daha fazla bakamadı ve bakışlarını kaçırdı. Kuyruğu bir sağa bir sola sallanıyordu.

 

Yurine’nin bakışları Yu’nun ellerine indi. Kendi ellerinden daha büyüktü ve biraz soğuktu, ellerini hemen çekmek yerine bir süre tutmasına izin verdi.

 

Yurine: Neden buradayız?

 

Kısa bir süre bu şekilde bekledikten sonra elini çekti ve yatağın üzerine oturdu. Yu da odadaki bir sandalyeyi aldı ve Yurine’nin karşısına geçti, gülümsemeye devam ediyordu.

 

Yu: Geçen gece görevi bitirdik. Sivina katili öldürdü ama ağır yaralandı ve onun tedavisine devam etmek için buraya geldik. Sony ise senin sayende hayatta kaldı ama onu kurtarmak için tüm mananı harcadığından bayılmıştın.

 

Yu’nun hikayesini dinlerken nazik bakışların gözlerine daha çok yakıştığını fark etti. Bazen annesi de ona böyle bakardı.

 

Yu: Buraya dün öğlen vakti geldik, o zaman seni muayene ettirdim ve bir sorun olmadığını öğrendiğimde rahatladım. Tabi bir günden daha uzun süredir uyuduğun için gerçekten çok endişelenmiştim ama hekimler ısrarla yakında uyanacağını söyledi.

 

Bir günden daha uzun süredir uyuyordu. Bunu duyduğunda karnının guruldadığını ve boğazının kuruduğunu hissetti.

 

Yurine: Su.


Yu sandalyeden kalktı ve odadaki masanın üstünde duran sürahiyi alarak bir bardağa su doldurdu. Yurine’ye bardağı verip suyu içmesini bekledi, suyu içtiğinde bardağı tekrar yerine götürdü.

 

Yurine: Peki neden bu odadayız?

 

Yu: Maron bize sizin eski odanızı verdi, sonra buraya gelip seni yatırdım.

 

Yurine: Maron müdürlüğü aldı yani?

 

Yu: Evet, dün aldı.

 

Yu başarmıştı, artık annesinin cinayetini çözmeye ve zamanı geri sarmaya yaklaşacaklardı.

 

Yurine: Salery’yi sorgulayacağız, değil mi?

 

Yu başıyla onayladı.

 

Yu: Cinayet tasarlamakla suçlandı ve zindana atıldı. İstediğimiz zaman gidip sorgulayabiliriz.

 

Yurine: Peki ya kütüphane?

 

Yu: İstediğimiz zaman kullanabiliriz, hem büyük hem de küçük olanı.

 

Yurine sorularına aldığı cevaplara memnundu. Gerçekten de görev tamamlanmış ve vaat edilen ödüller verilmişti.

 

Yurine: Sivina iyi mi peki?


Söylemek istediği asıl şeyi söylemeden önce vakit kazanmak ve kalbini hazırlamak için farklı bir konu hakkında soru sordu.

 

Yu: Durumunun düne kıyasla daha iyi olduğunu söylediler.

 

Yurine kendilerine yardım eden birinin zarar görmesini istemezdi, bu yüzden Sivina’nın iyi olması onu mutlu ederdi.

 

Ama düşündüğü asıl konu farklıydı,  annesi hakkında soru sormak istiyordu.

 

Yurine: Artık kütüphaneyi kullanabileceğimize göre annemi geri getirebiliriz.

 

Yu sustu. Yurine ne zaman annesini geri getirmek hakkında konuşsa Yu sessizleşiyor ve getireceğiz cevabını vermiyordu.

 

Yurine geçen geceyi hatırlayarak utandı, Yu’nun beline sarılmış ve annesini geri getirmesi için ağlamıştı. Yu o zaman da cevap vermemişti.

 

Yurine: Niye konu buraya geldiği zaman daima kaçıyorsun?

 

Yu’nun buna da verecek cevabı yoktu.

 

Yurine: Bana söz ver, onu geri getireceğiz.

 

Yu: Ben…

 

Yu dudağını ısırdı, Yurine biliyordu. Yu da onun dediklerini ciddiye almıyordu, ona inanmıyordu. Mümkün olduğunu söylemesine rağmen inanmıyordu.

 

Yurine’nin kalbi incindi, gözlerinin dolmasına son anda engel oldu. Şu anda güçlü olmalıydı, acınası olmamalıydı.

 

Yurine: Neden cevap vermiyorsun?

 

Yu: Eğer bir yol bulursak elimizden geleni yapacağıma söz veriyorum.

 

Yurine: BENİ KANDIRMAYA ÇALIŞMA!

 

Yurine sesini aniden yükselttiğinde Yu’nun gözleri büyüdü ve ağzı açık kaldı. Şaşkınlıkla ona bakıyordu ama yüzünde sanki bu anın geleceğini önceden biliyormuş gibi bir ifade vardı.

 

Yu: Bir yol bulamazsak nasıl geri getirebiliriz? Bir yol bulduğumuzda o yola çıkacağız ve onu geri getirmek için çalışacağız.

 

Yurine: YOLA ÇIKTIĞIN ZAMAN YÜRÜMEYE KARAR VERMEZSİN, YOLA ÇIKMADAN ÖNCE YÜRÜMEYE KARAR VERİRSİN!

 

Hiç kimse yolun başına geldiğinde “Hadi biraz yürüyelim,” demezdi. İnsanlar yürümeyi henüz o yolun başına gelmeden önce kararlaştırırdı.

 

Yu kararlılığını şimdi göstermek yerine bir yol bulduğunda mı gösterecekti? O zaman ne anlamı kalacaktı?

 

Yu: Yol yoksa…

 

Yurine: Bana inanmayacaksan neden bana yardım edeceksin ki? Sana bir yol var diyorum, şimdi bana inanmanı istiyorum.

 

Yu: Yurine.


Güçlü olmak istese de gözünden akan yaşları tutamadı, Yu bunu gördüğünde akan yaşları silmek için Yurine’ye doğru eğildi ama Yurine eli ile onu iterek kendi yaşlarını kendi sildi.

 

Yurine: Neden bana inanmıyorsun? Bana inanmanı istiyorum, şimdi benim sözüme inanmanı istiyorum. Kütüphanede bir yolunu bulsan bile, o yolu bulduktan sonra gelip “Yurine, sen haklıymışsın,” demenin bir anlamı olmayacak. Çünkü sen bana inanmamış olacaksın, başka birisinin yazdıklarına inanmış olacaksın.

 

Söylediği sözlerin Yu’nun kalbinde nasıl bir etki yarattığından habersizdi, eğer başını kaldırıp yüzüne bakabilseydi onun gözündeki yaşları görürdü.

 

Yurine: Bana inan, beni dikkate al, bana ilgi göster!

 

Yu: Ağlama lütfen.

 

Yu Yurine’nin ağlamasına dayanamıyordu, yaşlarını silmek için tekrar elini uzattı ama bu sefer uzattığı el daha sert bir şekilde itildi.

 

Yurine: Konumuz bu değil, bunun önemi yok. Bana güvenmeyeceksen yanımda olmanın önemi yok.

 

Yurine Yu’ya aralarında bir güven bağı olmayacaksa gitmesini söyleyecekti ama kalbi buna izin vermiyordu. Bu yüzden, yanında kalacağını umarak, kendisine inanacağını umarak, söz vereceğini umarak konuşmaya devam etti.

 

Yurine: Bana inanıyorsan, sana bir yol olduğunu söylüyorum. Sadece bana inanıyorsan, bu mümkün diyorum. Bana inanıyorsan şimdi söz ver, anneni geri getireceğim de.

 

Yu: Yurine…

 

Yurine: Lütfen, söz ver.


Sesi titriyordu, sıcak yaşlar kızarmış yanaklarından süzülürken Yu’ya yalvarmak üzereydi. Onun yanında olmasını istiyordu, yardım etmesini istiyordu, güvenmesini istiyordu, ilgi göstermesini istiyordu, sevmesini istiyordu, konuştuğu zaman inanmasını istiyordu.


Sonunda başını kaldırıp Yu’nun yüzüne bakacak gücü kendinde bulduğunda onun da ağladığını gördü, onu ağlarken görmek daha fazla ağlamasını sağladı.

 

Yurine’nin gözyaşları Yu’nun göğsünde, her şeyi yutan o karanlık çukuru dolduruyordu.

 

Yurine’nin gözyaşları Yu'nun kalbini sarıyordu.

 

Yurine’nin gözyaşları Yu'nun kalbini titretiyordu.

 

Ve Yu, onun ağladığını görmeye artık dayanamıyordu.

 

Yu: Söz veriyorum, istediğini yapacağım. Anneni geri getireceğim.

 

Yurine: Bana inanıyor musun?

 

Yu: İnanıyorum.

 

Yurine: Beni dikkate alacak mısın?

 

Yu: Alacağım.

 

Yurine: Bana ilgi gösterecek misin?


Yu: Göstereceğim.

 

Bu noktadan sonra Yurine’nin kendisini tutmasına gerek yoktu, Yu’nun boynuna sarıldı. Şimdiye kadar sadece gözyaşı döküyordu ama şimdi tamamen, hıçkırarak ağlama başladı.

 

Yurine: Yu!

 

Artık onun adını söylemekte sorun yoktu.

 

Yurine: Yu!

 

İstediği zaman, istediği kadar onun ismini haykırabilirdi.

 

Yurine: Yu! Yu! Yu! YU!

 

Ağladı ve ağladı, Yu ile beraber, gözyaşları tükenene ve sesi kısılana dek ağlamaya devam etti. Yu’nun da kendisine sarıldığını hissederek ağladı. Kalbinin ısındığını hissederek, mutlu olduğunu hissederek ağlamaya devam etti.

 

Çünkü ondan tüm istediği buydu. Daha önce annesinden de tüm istediği bu olmuştu. Şimdi istediklerinin Yu tarafından veriliyor olması ona karşı daha derin duygular beslemesini sağlıyordu.

 

Bu yüzden ağladı, çünkü artık onunla beraber ağlayabilirdi.

 

Ve gülmesi gerektiği zaman beraber ağladıkları gibi beraber gülebilirlerdi.

 

“Seni…”


Yurine düşündüğü son kelimeleri dile getirmese de Yu'nun o kelimeleri hissettiğinden emindi, çünkü o kelimeler sesinde ve gözyaşlarında yatıyordu. 

-------------------------

Yurine için yorumlara bakmayı unutmayın.


11.04.2021 - 17:00






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44376 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr