Cilt II - Bölüm 24: Geceyi Karakolda Bitirmek

avatar
486 4

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 24: Geceyi Karakolda Bitirmek


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 24: GECEYİ KARAKOLDA BİTİRMEK

Yurine hiçbir şey olmamış gibi ilerlerken Yu onun arkasından asık bir yüzle ve ayaklarını yere sürterek geliyordu.

 

Handa bulunan garsonun yanına akşam yemeği alıp alamayacaklarını öğrenmek için gittiler. Eğer akşam yemeği alabilirlerse ve yemek soğuk olsa bile Yu bunu sorun etmeyecekti. Çünkü bozulmuş moralini sıcak yemek için para harcayarak daha da kötü bir duruma sokmak istemiyordu.

 

Garson: Geç oldu, bu saatte fazla bir şey kalmamıştır. Kalan yemekleri ısıtıp getireyim.

 

Yemeğin ısıtılacağını düşünmemişti ama ısıtılacaksa iyiydi. Sıcak yemek yiyecek olmak moralini sıfır virgül bir derecesinde yükseltecek bir olaydı.

 

Yu: Niye yaptın ki bunu?

 

Her zaman olduğu gibi köşedeki bir masaya oturmuş ve yemeklerini beklemeye başlamışlardı.

 

Yurine: Hmph.

 

Anlaşıldığı kadarıyla Yurine’nin herhangi bir pişmanlığı yoktu. Yaptığı işin doğruluğuna olan inancı tamdı.

 

Yu: Bu dünyadaki tek örneğiydi. İlla ki ondan kurtulmak zorundaysan satabilirdik, kim bilir kaç para ederdi.

 

Tabi Yurine ile satılmasını kararlaştırsalar bile Yu onu satmazdı. Yu’ya göre o dergi telefonunu sattıktan sonra elinde kalan paha biçilmez bir üründü. Bu dünyada işini görecek başka materyal yoktu.

 

“Şimdi hatırladım da telefonda videolar vardı. Ulan! Keşke satarken gösterseydim, çok daha pahalıya satardık.”

 

Yurine: İnsan ruhlarını para karşılığı satmamı mı söylüyorsun? Gerçekten de bir canavarsın.

 

Yu: Neden bana inanmıyorsun? Onlar insan ruhu değildi.

 

Tartışmaları bir yere varacak gibi gözükmüyordu. Başını masaya koyarak yemeği beklemeye başladı.

 

“Zorunlu nofap, sonsuza dek devam edecek.”

 

İşini yalnızca hayal gücünü kullanarak yapmakta iyi değildi. Yardımcı bir materyal yokken o kadar da zevkli gelmiyordu.

 

Yu: Şimdi o dergiyi geri almak için harbiden zamanda yolculuk yapmamız gerekecek.

 

???: Eğer zamanda yolculuk yapacaksanız bana da yarın oynanacak maçın sonucunu söyleyebilirsiniz.

 

Yu: Malı mülkü sat Deniz Canavarlarına bas.

 

Kafasını kaldırdığında kendisiyle konuşan kişinin yemeklerini getiren garson olduğunu gördü.

 

Garson: Buyurun.

 

Tepsidekiler masaya dizilirken gelen yemek Yu’yu şaşırtmıştı.

 

Yu: Hayrola, bugün bayram falan mı?

 

???: Hayır, neden sordunuz?

 

Yu: Sonunda balık dışında bir şeyler getirdin, o yüzden.

 

Gelen yemeği gördükçe mutlu olmadan edemiyordu. Gerçekten beklenmedik bir yemekti. Balık yemeye öylesine alışmıştı ki Rolderhelm’de bulunduğu sürece balık yemeye devam edeceğini zannediyordu.

 

Ama durum farklıydı. Yu’nun önüne koyulan yemek balık değildi. Yu’nun önüne koyulan yemek basbayağı kuru fasulyeydi.

 

Garson: Bu sezon balıklar azalmış diyorlar, balık fiyatları artışta. Yani arada sırada diğer yemeklerle de karşılaşacaksınız, hazırlansanız iyi olur.

 

Yu: Dünden hazırım.

 

Fasulyenin yanında beyaz ekmek de vardı. Beyaz ekmeğin çevre ülkelerde yaşayanlar için lüks sınıfında olduğunu duymuştu, Rolderhelm’de ise fakir sayılan vatandaşların bile bulabileceği temel gıda maddesiydi.

 

Yu: Ekmek kuru ama olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur. Bir de bunun yanında pilav olsa efsane olurdu.

 

Garson: Pilav bir saat önce bitti, üzgünüm.

 

Yu “yapacak bir şey yok” dedi ve ekmeği parçalayarak fasulyenin içine atmaya başladı. Ekmek kuru olsa da fasulyenin içindeyken kuruluğu rahatsız etmiyordu

 

Garson: Deniz Canavarları diyorsun yani. Sence de o takım patates değil mi? Onların kazanacağını düşündüren nedir?

 

“Onlar kazanırsa daha çok para alıyorum.”

 

Yu: Öyle hissediyorum. Umarım Deniz Canavarları kazanır.

 

Gladyatörler isimli takım kazansa da para alacaktı ama Deniz Canavarları ile yaptıkları anlaşmada aldığı oran daha fazlaydı. Özellikle final maçından yüksek bir miktar para kazanmayı umuyordu.

 

Fakat garsonun haklılık payı da vardı. Deniz Canavarları patates olmuş bir takımdı ve onların kazanacağını düşünen fazla kişi yoktu.

 

Garson: Ben yine de paramı Gladyatörlere basacağım.

 

Yu: Bas bakalım.

 

Garson handaki diğer işleri halletmek için gittiğinde Yu ve Yurine baş başa kaldı.

 

Yurine: Yemek seni mutlu etmiş gibi gözüküyor.

 

Yu: Hep balık hep balık, nereye kadar. Kahvaltıda balık ile ilgili bir şey çıkmadığı için kahvaltıları akşam yemeğinden daha çok seviyordum.

 

Bozulan moralini kuru fasulyenin yerine getirebileceğini hiç düşünmezdi.

 

Eğer kahvaltıda da balık yemeleri gerekseydi Yu buna daha fazla dayanamaz ve Lucia’ya şikayetini bildirirdi.

 

Burada geçirdiği birkaç haftada o kadar çok balık yemişti ki artık midesi bir sürü balığın içinde yüzdüğü bir akvaryuma dönmüştü.

 

Yu yemeğini zevkle yerken Yurine o kadar da iştahlı gözükmüyordu.

 

Yu: Yemeyecek misin?

 

Yurine yemeğine dokunmadan öylece bekliyordu. Yu bir sorunu olup olmadığını merak etti.

 

Yu: Bu sefer ki sorun ne?

 

Bayılma ve dergi olayını kapattıklarını düşünmüştü. Yurine’nin canını sıkan şey bunlar olmamalıydı.

 

“Belki de bayılma olayı onu zannettiğimden daha fazla endişelendirmiştir. Böylesi beni mutlu eder miydi?”

 

Yurine yemek yemekte isteksiz olduğu gibi konuşmada da isteksizdi. Yu bir cevap alana kadar biraz beklemesi gerekti.

 

Yurine: Nerissa ile parktayken bir şey oldu.

 

Yu: Bir dakika, ona ismi ile sesleniyorsun ama bana ismim ile seslenmiyorsun. Yoksa aklıma gelen başıma mı geldi? Onu beni sevdiğinden daha fazla mı sevdin? Olamaz…

 

Bunları söylerken Yu ciddi olsa da kelimeleri şakayla karışık dile getirmeyi tercih etti. Yurine’nin kendisini terk etme ihtimali onu korkutuyordu.

 

Yurine: Hemen cıvıma.

 

Yurine Yu’nun sözlerinin ciddi kısmına değil şaka kısmına dikkat etmişti.

 

Yurine: Parktayken onunla karşılaştık, bahsettiğin adamla.

 

Yu: Ne?

 

Endişeleniyordu, aniden ayağa kalkarak handaki diğer birkaç kişinin de şaşırmasına sebep oldu.

 

Yu: Ben ne düşünüyordum ki? Seni yanımdan ayırmamalıydım.

 

Bir de kendisini temkinli olarak anıyordu ama Yurine’nin o adamla karşılaşabileceği hiç aklına gelmemişti. Bu yüzden kendisine kızgındı.

 

Yurine: Dur bir dakika, önce dinle.

 

Ellerini başının arasına almış ne yapacağını düşünüyordu. Korkuyordu, yutkunmakta zorlanıyordu.

 

Yu yavaşça yerine otururken Yurine anlatmaya devam etti.

 

Yurine: O Sharley’di.

 

Yu: Sharley?

 

İşler Yu’nun aklına geldiği gibi mi ilerlemişti? Lucia o adamdan bahsettiğinde onun Sharley olma ihtimalini düşünmüştü.

 

Yu: Kurtulmuş mu?

 

Yurine: Evet.

 

Yu: Sonra da her yerde Rie ve seni aramış, öyle mi?

 

Yurine: Evet.

 

“Lucia’nın dediği şekilde gözüküyorsa berbat bir durumda olmalı. Vücudu yandıysa güçten düşmüştür, şifa büyüsü yapamıyor anlaşılan, yoksa kendini bandajlarla sarmazdı. Karşılaşırsak belki onu yenebiliriz. Tabi eğer…”

 

Yurine, “Onunla mı gideceksin?” sorusuna hayır yanıtını verirse Yu’nun düşündüğü gerçekleşebilirdi.

 

Ama bu soruyu sormaya cesareti yoktu. Terk edilmek istemiyordu, yalnız kalmak istemiyordu. Tekrar bir başına olmaktan korkuyordu.

 

“Ne yapmalıyım?”

 

“Kaçarı yok, sormam gerek. Öğrenmeliyim.”

 

Soruyu sormak için gerekli cesareti hala toparladığını zannetmiyordu. Bu yüzden aynı sonuca ulaşılabilecek başka bir soru sordu.

 

Yu: Yurine, Sharley’den yardım mı isteyeceksin?

 

Belki de Sharley ile gitmek yerine Sharley’nin yardımını almayı önerecekti. Ama Yurine anlamış gibi gözükmüyordu.

 

Yurine: Ne demek istiyorsun?

 

Yu: Demek istediğim, Sharley ile mi gideceksin?

 

Yurine: Ne saçmalıyorsun sen?

 

Yu: Yani, yanımda kalmaya devam edeceksin, öyle mi?

 

Bu soruya evet cevabını almayı umuyordu. “Evet, bundan sonra da beraber olacağız.” Yurine’nin bunu demesini istiyordu. Heyecan ve korku ile karşısındaki çocuğun cevabını bekliyordu.

 

Yurine:

 

Yurine soruyu cevaplamak yerine kollarını tuttu ve bakışlarını Yu’dan kaçırdı.

 

Yurine’nin tepkisinin ardından Yu da hayal kırıklığıyla başını eğdi ve sessizleşti. Diyecek herhangi bir söz bulamıyordu. Kızmalı mıydı?

 

Yurine, Yu’yu öylece bu işin içine çekmişti. Şimdi de daha güçlü bir müttefik bulunca onu terk mi edecekti?

 

Bu noktada bağırması ve bunu yapamayacağını mı söylemesi gerekiyordu?

 

Bunu yapamazdı, ona kızamaz ya da bağıramazdı. Yu böyle tepkiler verecek birisi değildi.

 

Yurine’nin kendisi ile kalmasını istiyor ama onu buna zorlamayı istemiyordu. Yu’nun istediği şey Yurine’nin kendi isteği ile yanında olmasıydı. Yurine Yu’nun yanında olmaya zorlandığında Yu için bunun hiçbir önemi kalmayacaktı.

 

Bu yüzden de elinden susmak dışında bir şey gelmiyordu.

 

Yurine: Bana ne söyletmeye çalışıyorsun, aptal?

 

Yu: Ne?

 

Anlayamamıştı, Yurine ne demeye çalışıyordu?

 

Yurine: Annemi geri getireceksin, o kadar… Niye gülüyorsun? Komik bir şey söylemiyorum.

 

Yu’nun korkusu birkaç basit kelime ile giderilmişti. Bugün kötü olaylar yaşansa da Yu kendini mutlu olmaktan ve gülümsemekten alıkoyamıyordu. Yurine’nin ona değer vermeye başlaması Yu için büyük bir moral kaynağı olmuştu.

 

Yu: Sana sarılabilir miyim?

 

Yurine: Hayır.

 

Yu: Peki öpebilir miyim?

 

Yurine: Hayır!

 

Üst üste reddedilse de gülümsemeye devam etti. Yurine onunla birlikte olmayı sürdürecekse konuşmaya devam edebilirlerdi.

 

Yu: Peki Sharley’nin derdi neymiş? Ne dedi sana?

 

Sevgi gösterilerini bitirdiğinde yaşananları öğrenme sırası geldi. Sharley’nin Yurine’ye muhtemelen kendisi ile gelmesini teklif ettiğini düşünüyordu.

 

Yurine: Onunla birlikte gelmemi, annemi geri getireceğini söyledi.

 

Yu:

 

Yu ne kadar bencil olduğunu bir kez daha fark etti.

 

Yurine’nin Yu’dan beklediği şey annesini geri getirmesiydi. Bulundukları yola çıkmalarının, Yu’yu buna zorlamasının başında yatan sebep Rie’nin hayatıydı.

 

Sharley de Rie’yi geri getirmeye çalışıyor ve bunun için Yurine’yi yanında istiyordu.

 

Yurine ise Sharley’nin yanında olmak yerine Yu’nun yanında olmayı seçmişti. Buraya kadar her şey güzeldi.

 

Fakat Yu, Rie’yi geri getirebileceğine inanmıyordu. Buna rağmen Yurine’nin Sharley ile değil kendisi ile olmasını istiyordu. Yu’nun yaptığı bencillikti.

 

Yurine: Seni de sordu. Onunla tekrar karşılaşabiliriz.

 

Sharley ile tek bir kelime bile konuşmamışlardı, bu yüzden karakteri ile ilgili bir çıkarım yapamıyordu. Ama Yurine onunla tekrar karşılaşabileceklerini söylüyorsa takıntıları olabilirdi.

 

Yu: Onu reddettin, öyle mi?

 

Yurine: Evet.

 

Yu: Benim için mi?

 

Yurine: Götün kalkmasın.

 

Yu: Birazcık ağabeyciğine düşkün olsan ne olur ki? Tatlılığını arttırır.

 

Yurine: Kes sesini.

 

Sharley mevzusunu kapatmalarının ardından ikisi de yemeğine geri döndü. Zaten Sharley mevzusunu kapatmasalar da Yu’nun alabileceği tek önlem Yurine’den bir daha ayrılmamak olduğundan konuşma bir yere varamazdı.

 

Yemeklerini bitirmişlerdi. Kalkmak üzere oldukları esnada beyaz-yeşil üniformalı iki muhafız hana girdi. Yu göz ucuyla muhafızları izlerken garson onları karşıladı.

 

Garson: Buyurun.

 

Muhafız: Yu Valarfin ve Yurine Valarfin adlı iki kişiyi arıyoruz.

 

Garson Yu ve Yurine’ye baktı.

 

Yu: Yu Valarfin benim.

 

Muhafız: Adam kaçırma ve alıkoymadan tutuklusunuz.

 

***

 

Yu: Komiserim-

 

Floy: Başkomiser.

 

Yu: Başkomiserim, bir yanlışlık olmalı. Adam alıkoymak ne demek?

 

Daha önce Floy’un onları sorguya çektiği odadaydılar. Yu kelepçelenerek buraya getirilmişti.

 

Fakat elleri kelepçeli olan tek kişi Yu değildi. Tahta bir kelepçenin bileklerine geçirildiği Yurine öfkeli bir ifade ile oturuyordu.

 

İlk başta Yu “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma” şüphelisi olduğundan ellerinin neden kelepçeli olduğu anlaşılabiliyordu.

 

Ama “Hürriyetinden Yoksun Bırakılan” Yurine’nin kelepçeli olma sebebi Yu’nun ihbar edildiği suçtan farklı bir suçla yargılanacak olmasıydı.

 

Yurine’nin bileklerindeki kelepçenin sebebi muhafızlar Yu’yu kelepçelediği esna da büyü kullanarak muhafızlardan birine saldırmasıydı.

 

“Görev başındaki bir memura saldırma” suçu sahip oldukları asıl sorundu.

 

Yu’nun üzerindeki yalnızca şüpheydi, Yurine’nin açıklaması ile Yu haklanabilirdi. Ama Yurine’nin eyleminin ardından Yurine’yi haklayabilmek için yapabilecekleri bir şey yoktu. Ayrıca Yurine’yi muhafızlara saldırtanın Yu olduğuna karar verilebilir ve bunun ardından Yu da tutuklanabilirdi.

 

“Daha kötüsü, ya terörist denir ve idam edilirsek?”

 

Floy: İhbar böyle.

 

Yu: Tamam ihbar böyle de, illa ki böyle gürültülü bir yöntem mi seçmek zorundaydınız? Daha önce Yurine ile konuşmadınız mı? Onu alıkoymadığımı biliyorsunuz, kelepçe ile götürmeye ne gerek vardı?

 

Yu’nun tutuklanması Lucia’nın hanının işlerine de zarar verebilirdi. Tabi şu an bu Yu’nun endişelendiği bir mesele değildi.

 

Yu: Üstelik Yurine resmi olarak benim kızım. Kendi çocuğumu alıkoymaktan mı yargılanacağım? Hem nasıl alıkoymak bu? Zaten bir sorun olsa sorguladığınız esnada size söylemez miydi? Ya hepsini geçtim, ben Yurine’yi nasıl alıkoyabilirim? Kız beni tekte öldürecek kadar güçlü? Saçmalık.

 

Floy: Şikayetlerinizi anlıyorum.

 

Yu: Yani?

 

Floy başka bir şey söylemeyerek sessizleşti. Yu sinirden çıldırmak üzereydi.

 

Yu: Kim peki bu ihbarcı? İsmini öğrenebilir miyiz?

 

Floy: İddia ettiği kişiyse önemi sayılabilecek birisi, Sharley Von Bishory. Tabi o olup olmadığından emin olmak zor.

 

Yu derin bir nefes aldı ve Yurine’ye döndü.

 

Yu: Yurine.

 

Yurine: Efendim?

 

Yu: Sharley’nin anası bekar mı?

 

Yurine: Niye sordun?

 

Yu: Çünkü anasını-

 

Floy: Karakolda olduğunu unutma.

 

Floy sinirlenmiş ve Yu’nun küfür etmesini engellemişti.

 

“İstesem yaparım yani, Büyücülük Akademisi hemen şurası. Ciddi ciddi yapabilirim bunu ya, iki kur yapmama bakar. Beni hangi kadın reddedebilir? Muhteşemim ulan ben, çok yakışıklıyım.”

 

Yu: İki saatliğine başından ayrılıyorum ve iki saatte bizi karakolluk ediyorsun.

 

Yurine: Asıl ben iki saatliğine başından ayrıldığımda sen hemen mortingen oluyorsun.

 

Yu: Benden öğrendiğin kelimeleri bana mı satıyorsun?

 

Floy: Sharley Von Bishory birazdan buraya gelecek.

 

Floy’un sözünün üzerine birkaç dakika beklemek yeterli olmuştu. Dört muhafız eşliğinde Sharley odaya girdi.

 

Sharley: Sen Yu Valarfin misin?

 

Sesinde nefret ve öfke yatıyordu.

 

“Vefasız pezevenk, keşke hiç sırtımda taşımasaydım seni.”

 

Yu: Evet.

 

Sharley: İşte bu herif! Neko’yu alıkoyup bana saldırmasını sağladı!

 

Cümlesini bitirdikten sonra öksürmeye başladı. Sesini bir anda öylesine yükseltmişti ki canı yanmış olmalıydı.

 

Yurine: Onun beni alıkoyduğu yok. Buradaki tek sorun Sharley.

 

Floy: Onu tanıyor musun?

 

Yurine: Annemin çırağıydı.

 

Floy şaşırdı. “Ne demek istiyorsun?” diyerek Yurine’ye doğru eğildi.

 

Floy: Annenin çırağının Sharley Von Bishory olduğunu söylememiştin.

 

Yurine: Yu sorulmadıkça gereksiz bilgiler verme dedi.

 

Yu:

 

Gözler Yu’ya çevrilince Yu anında sessizleşti.

 

Sharley: Artık bu herifi hapse atın da gidelim.

 

Yurine: Saçmalama, iğrenç yaratık. O benimle gelecek, anlaşmamız böyle.

 

Sharley: Ne anlaşmasından bahsediyorsun!

 

Sharley aniden bağırdıktan sonra boğazını tuttu ve tekrar öksürmeye başladı. Son öksürüğünün ardından ağzından kan geldi.

 

Sharley’nin kan öksürmesinden sonra muhafızlardan biri şifacı çağırmak için odadan ayrıldı. Bir diğer muhafız ise Sharley’yi bir koltuğa oturttu.

 

Floy: Öğrendiğimiz kadarıyla parkta kavga etmişsiniz. Bunu anlatın.

 

Yurine: Nerissa ile parktayken bu yaratık geldi ve beni kaçırmaya çalıştı.

 

Sharley: Kaçırmaya çalışmadım! Ne dediğini zannediyorsun!

 

Floy: Sessiz ol.

 

Sharley susturuldu ve Yurine konuşmaya devam etti.

 

Yurine: Hatta Nerissa ile ondan uzaklaşmaya çalıştığımız sırada bize karşı büyü kullandı. Biz de bu andan sonra büyü kullandık. Bunu oradaki insanlar da görmüş olmalı.

 

Sharley: O peri seni kaçırmaya çalışıyordu.

 

Yurine: Sen kafayı sıyırmışsın.

 

Yu sessizce konuşmalarını izliyordu. Sharley ona da sağlıklıymış gibi gözükmüyordu. Vücudunun yanışının ardından akıl sağlığı da zarar görmüş olabilirdi.

 

Sharley’nin Rie’ye olan sevgisinin boyutunu bilmiyordu fakat bu sevginin boyutuna bağlı olarak Rie’nin ölümünün de Sharley’nin akıl sağlığının zarar görmesinde rol oynama ihtimali vardı.

 

Floy: Nerissa isimli kızdan haber alamadık ama olayı görenlerden iki kişi görgü tanığı olarak buraya gelecek. Onları dinledikten sonra yapılacaklara karar veririz.

 

“Aptal Sharley, cidden kafayı yemiş olmalı. Bu işin sonunda kendisi suçlu olarak görülebilir. Bunu düşünmeden mi hareket etti?”

 

Muhafız: Başkomiserim, görgü tanıkları.

 

O esnada parkta bulunanlardan iki kişi odaya alındı. Biri genç bir oğlan diğeri de orta yaşlı bir kadındı.

 

Floy: Olay anını bize anlatabilir misiniz?

 

Yaşlı kadın önce konuştu.

 

???: Bu çocuk ve siyah saçlı kız parktan çıkmak üzerelerdi ki bu adam geldi. Aralarındaki ilk konuşmaları duymadım. Gördüğüm şey siyah saçlı kız bu çocuğu götürmeye çalıştığında buradaki adamın büyü yaparak gitmelerine engel olduğuydu. Ardından elini çocuğa uzattı ve siyah saçlı kız da onu itti.

 

Floy: Büyü kullanarak mı yaptı bunu?

 

???: Evet.

 

Floy: Senin diyeceğin bir şey var mı?

 

Floy konuşma hakkını genç oğlana verdi.

 

???: Ablanın söylediği gibiydi. Bu adam elini tekrar ona uzattığında bu sefer buradaki kız büyü kullandı.

 

Sharley: Ne diyorsunuz…

 

Sharley kızarmış gözlerle odadakilere bakıyordu.

 

Sharley: Bu adam da bu adam…. Yeter artık! Niye kimse anlamıyor? Bu piç Neko’yu kandırmış!

 

Floy: Sakinleş lütfen.

 

Sharley: Sakinleşmeyeceğim!

 

Tüm gücü ile ayağa kalkmak üzereydi ki yanındaki muhafızlar tarafından tutuldu ve yerine oturtuldu. Sharley ayağa kalkmak için çabalıyordu.

 

Sharley: Seni öldüreceğim, piç!

 

Yu: Ölüm tehdidi suç sayılıyor mu?

 

Yu korktuğunu reddedemezdi.  Korkusunu gizlemek için Floy’a döndü ve dalga geçer gibi bir ifade takındı.

 

Floy: Evet, nezarethaneye koyun onu. Biz de akademideki Bay Bishory ile iletişime geçelim.

 

“Artık kalkalım biz de…”

 

Floy, Yu ve Yurine’nin ellerindeki kelepçelerin çözülmesini söylerken Yu ayağa kalkmak ve karakolu terk etmek için toparlanmıştı.

 

Floy: Yurine’nin eylemi konusunu hala konuşmadık.

 

Yu: Bir yanlış anlaşılma değil miydi o?

 

Floy, Yu’nun ortamı yumuşatma çabasını görmezden gelerek devam etti.

 

Floy: Mahkeme gerçekleşene kadar şehirden çıkmanız yasak.

 

Yu: Olamaz. Biz maceracıyız, Redshapel’deki dostlarımızın yanına dönmemiz gerekiyor.

 

Floy: Maceracı olmanız loncalar dışında size bir ayrıcalık sağlamıyor. Yurine’nin saldırdığı muhafız yaralı olmadığı için şükredin, yoksa daha ağır koşullarla karşı karşıya gelirdiniz.

 

Yu: Anladım.

 

Karşı koymanın bir anlamı yoktu, yapabilecekleri tek şey sakince durumu kabullenmek ve şimdilik Sharley’den kurtuldukları için şükretmekti. Yu ve Yurine beraber karakoldan çıkarak hana geri döndüler.

-------------------------

Bölümü tekrar okuduğumda nedense fazla hoşuma gitmedi. Sanırım karakol kısmını yine güzel yazamadım :D

Sizin de hoşunuza gitmeyen yerler varsa söyleyebilirsiniz.

Bunun dışında söylemek istediğim bir şey var, aksiyon sahneleri planladığımdan daha erken gelecek. Ben bölüm otuz beş gibi aksiyona girmeyi hesaplamıştım ama kafadaki hesap klavyeye uymadı :) Yirmi dokuzuncu bölümde aksiyon görmeye başlıyoruz. 

Tabi ki aksiyona hemen girmek saçma olacağından aksiyon yazmadan önce birkaç filler denebilecek bölüm yazdım. Eğer sıradaki bölümleri hızlı yazarsam bu bölümleri ikişer ikişer atmayı planlıyorum.

Okuduğunuz için teşekkürler.

25.03.2021 - 18:20






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44377 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr