Cilt II - Bölüm 2: Han Sahibi İle Sohbet

avatar
547 5

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 2: Han Sahibi İle Sohbet


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 2: HAN SAHİBİ İLE SOHBET

“Bu ne oluyor, aptal velet?”


Elindeki çarşafı Yu’nun yüzüne fırlatmış, ne olduğunu anlayamayan Yu anında ağlamaya başlamıştı.


Suçunun ne olduğunu dahi bilmiyordu, her şey bir anda gelişmişti. Yetimhane annesi bir hışımla çocukların arasına dalmış, Yu’yu yakasından tutarak bir köşeye fırlatmıştı.


“Sizinle uğraşmaktan bıktım!”


Sırtını duvara dayamış halde ağlayan Yu’yu tekrar yakasından tutup kaldırmış, yüzüne sert bir tokat atmıştı.


“Ağlamayı bırak!”


Yu: Of ama ya…


Uyumadan önce en fazla saat üçe ya da dörde kadar uyuyacağını düşünmüştü. Fakat uyandığında güneş batmak üzereydi, böylece Yu uyku düzenine veda edecekti.


Daha önce de, özellikle yaz aylarında uyku düzenini bozduğu pek çok sefer olmuştu. Ama tüm o seferlerde birisi sabahları onu zorla uyandırır, gün boyu ayakta tutarak düzenini kısa sürede yerine oturtmasını sağlardı.


Şimdiyse onu uyanmaya zorlayacak bir şey yoktu. Neko’dan sabahları onu uyandırmasını isteyebilirdi ama küçük kız da Yu gibi neredeyse tüm günü uyuyarak geçirdiğinden onun da düzeninin bozulduğundan emindi.


“Çocuklarda işler farklı işliyordur belki.”


Diğer günlerde düzenini nasıl yerine getireceği hakkında bir fikri olmasa da bu gece ne yapacağını düşünmeye başladı.


Geceleri sokakta gezmek istemiyordu, bu yüzden bir şeyler öğrenerek geceyi değerlendirmek aklına yatan en iyi seçenekti.


“İnternetsizlik berbat.”


Eğer yakın vakitte uyku düzenini düzeltemezse internet olmadığı için yatakta gün doğana dek boş bir şekilde bekleyecekti. Bu korkunç senaryonun gerçekleşmesini istemiyordu. Uyku pek çok insan için berbat düşüncelerden kaçmanın bir yoluydu ve Yu için de aynısıydı.


Yu: Neko, uyan.                   


Neko’nun Yu’dan uzak durmak istediği belli oluyordu. Yattıkları yatağın ortasında büyük bir boşluk vardı ve Neko yatağın diğer ucuna kıvrılmış, mümkün olduğunca Yu’dan uzak durmayı denemişti.


Yu onu anlayabiliyordu. Gelecekte ilişkileri daha yakın bir hal alacak olsa da ilk başlarda bir soğukluk olması kaçınılmazdı. Ama Neko uyurken hareket etmek gibi bir şey yaparsa kolaylıkla düşebilirdi.


Uyanması için hafifçe omzunu sarsıp Neko’ya seslendi. Eğer uyumaya devam ederse gece uyanık kaldığı süre artacak, zaten zihni sıkıntılar ile doluyken geceleri tüm bu sıkıntıları düşünmek zorunda kalacaktı. Böyle olduğunda da kendini kötü hissedecek ve depresyona girecekti. Bu yüzden, artık geç olsa da şimdi uyanmak zorundaydı.


Neko mırıldanarak uyandı ve hala uykulu olan gözlerini Yu’ya dikti. Yu onu uyandırarak doğru bir şey yapıp yapmadığını sorgulamaya başladı. Belki sadece biraz daha uykuya ihtiyacı vardı, belki de uyanmak istemeyeceği güzel bir rüya görüyordu.


“İçerisinde bulunduğum dünya bir rüya olsaydı uyanmak ister miydim acaba?”


Yu: Yemek yememiz gerekiyor.


Elf abla kendisinden yemek dahil ücreti almıştı. Yu Valarfin parasını verdiği bir hizmeti sonuna dek sömürme alışkanlığına sahip olduğundan asla ama asla yemeği kaçıramazdı, eğer yemeği kaçırırsa uykusuz gecesine kendisini rahatsız eden küçük ama başka bir dert daha eklenirdi.


Yu: Senin için buraya getirmemi ister misin?


Neko: Gerek yok.


Yatağın üzerinde doğrulup gerindikten sonra açık olan pencereden dışarıya baktı, güneş battı batacaktı. Neko da bu kadar uyumayı beklemiyor olmalıydı.


Neko: Kıyafet almaya gidecek miyiz?


Yu: Hayır, yarına kaldı.


Dünyada alışveriş merkezleri en geç dokuz ya da ona kadar açık kalırdı. Çoğu dükkan ise güneş battığında ya da daha öncesinden kapanırdı. Burada da muhtemelen bir alışveriş merkezi olmadığından insanlar ihtiyaçlarını pazarlardan ya da dükkanlardan gideriyor olmalıydı ve güneş batmak üzere olduğuna göre ne bir pazar ne dükkan şu anda açık değildi.


Tabi yemek satan yerler hariç, bulundukları han gibi yerler geceleri de hizmet veriyor olmalıydı.


Neko: Yemeği bu saatte vereceklerini nereden biliyorsun?


Yu: Bilmiyorum, gidip öğreneceğiz.


Neko iç çekerek yüzünü yıkadı ve Yu ile beraber odadan çıktılar.


Kaldıkları oda hanın en üst katı olan üçüncü katında yer alıyordu, bu katta yer alan odalar küvetli ve tek kişilikti. İkinci kattaki odaların yarısı tek kişilikti ve kalan diğer odalarsa iki kişilik.


Yu’nun beklentilerini aşan bir ortam değildi, beklentilerinin altında da değildi. Animelerde gördüğü hanlara benzeyen, hoş bir ortamdı. Hanın duvarlarına birkaç manzara resmi asılmışken sade bir dekorasyon tercih edilmişti.


Merdivenler de bakımlıydı, tahtadan yapılmalarına rağmen inerken hiçbiri gıcırdamıyordu ve Sigma Kulesinin merdivenlerinin aksine buradaki merdivenler korkuluklara sahipti.


Yu hana ilk girdiğinde etrafına bakınmasa da masalar zemin kattaydı, dolayısıyla yemeklerin servis edildiği alan orası olmalıydı. Aşağıya indiklerinde Yu’nun içinden Elf Abla dediği, onlara odayı kiralayan kadın tarafından karşılandılar.


Elf: Daha iyi gözüküyorsunuz.


Gülümseyerek elini uzattı. Görünüşü bir elften beklenileceği gibiydi, oldukça güzel bir yüze sahipti.


Lucia: Benim adım Lucia Leafera, buranın sahibiyim.


Lucia’nın görüntüsü Yu’da kendisine “abla” deme isteği uyandırıyordu. Kendisi yaşlı değildi, yirmilerinin ortasında gözüküyordu, yine de onda bir abla havası vardı.


“Gerçi yirmilerinin ortasındaki biri artık abla olmuştur.”


Yu uzatılan eli tutarak kendini tekrar tanıttı.


“Eli çok yumuşak lan”


Yu: Yu Valarfin, bu da Neko.


Lucia: Sırf yarı kedi diye bu ismi vermek bira-


Yu: Şşş…. Bunu söyleme, ismi konusunda hassastır.


Aynısını Rie’ye söylediği zaman Neko bunu duymuş ve annesi tarafından ona verilen isim eleştirildiği için sinirlenmişti.


Yu: Ama haklı olduğunu reddedemem, kullanmak için yeni bir isim seçmeliyiz.


Neko: Farklı bir isim istemiyorum, bu isimle devam edeceğim.


İsteksizliği yüzünden okunurken konuşma bitse de yemeğimizi yesek havasına girmişti.


Yu: Gördüğün gibi insanlar tuhaf buluyor. İşimiz bittiğinde Neko’yu kullanmaya devam edebilirsin ama bir süreliğine insan ismine ihtiyacın var.


Bir insana hayvan ismi verilmesinin mantığı neydi ki? Yu ölünün arkasından konuşmak istemiyordu ama Rie’nin iki dakika daha düşünüp düzgün bir isim koymak yerine direkt kedi ismini vermesinin tembellik dışında açıklaması olamazdı.


Neko: Ben insanlardan yüce bir varlığım, kılıç perisiyim, insan ismine ihtiyacım yok.


Neko’nun kılıç perisi olduğunu dile getirmesinin ardından Lucia aralarına girdi ve işaret parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yaptı.


Lucia: Kılıç perisi olduğunu herkesin içinde söylememelisin ve Bay Valarfin, kılıç perisi kabul etmeden ona yeni bir isim vermeye çalışmamalısınız.


Eğer Neko istemiyorsa isim işini sonraya erteleyebilirdi, zaten kızın üstüne gitmek ve onu usandırmak istemiyordu.


Yu: Kılıç kerisi olmasının özelliği nedir? Neden saklamalıyız.


Lucia: Tabi ki çalmamaları için.


Yu: Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinebilir miyim?


Lucia, Yu’nun isteğini kabul etti ve sohbetleri için bir masaya geçtiler.


***


Konuşmaları sayesinde Yu, kılıç perilerinin tıpkı düşündüğü gibi canlılar olduklarını öğrendi. Onlar bir kullanıcı ile sözleşme yapıyor ve bu kullanıcı için bir kılıca dönüşüyorlardı.


Kılıç perileri hakkında daha çok şey öğrenmek istese de öğrendiği tek bilgi bununla sınırlı oldu. Yanlarındaki masalar dolmaya başladığında Lucia kılıç perileri hakkında konuşmayı bıraktı ve Yu’nun da bu konu hakkında daha fazla konuşmak hakkında çekinceleri vardı. Sonuçta Neko, Sigma Kulesinde annesi için bir kılıca dönüşmemişti. Bunun rakiplerinin özelliği ile ilgili olma ihtimali olduğu gibi Neko ile ilgili bir sorun olma ihtimali de vardı ve daha fazla konuşup Neko’yu üzmemek adına merakını bastırdı.


Yu, Neko’nun önüne getirilen balığın kılçıklarını ayıklarken kadının bulundukları han dahil üç hanının olduğunu, bu hanlardan bir tanesinin aynı zamanda maceracılar loncası olarak hizmet verdiğini öğrendi. Ayrıca Lucia’nın yüz elli iki yaşında oluşu öğrendiği gereksiz ama Yu’ya ilginç gelen bilgilerden biriydi.


Yu: Yaş konusu açılmışken, Neko, sen kaç yaşındasın?


Fantastik evrenlerde lolilerin yaşı genelde binden başlıyordu. Yu burada da aynı olup olmadığını merak etti.


Neko: Üç.


Yu: Ben bugün on dokuz yaşıma girdim.


Lucia: Doğum gününüz kutlu olsun, Bay Valarfin.


“Doğum günü hediyesi olarak yemeği beleşe getirseydik fena olmazdı.”


Lucia: Rolderhelm’e nereden geliyorsunuz? Sizde tüccar görünümü yok, göç mü ettiniz? Yoksa maceracı mısınız?


Yu: Henüz tüccar denemez ve maceracı derken gezginleri değil de elinde kılıçla canavar avlayan insanları kastediyorsanız maceracı değiliz. Yalnızca dünyada yolunu bulmaya çalışan basit insanlarız.


Ben yalnızca galakside yolunu bulmaya çalışan basit bir adamım. Bu sözü Yıldız Savaşlarında duymuştu ve çok havalı bulduğu için kullanmaya karar vermişti. Ayrıca bu sözün kendisine ve Neko’ya uyduğu gerçeğini reddedemezdi.


Lucia: İşsizsiniz yani.


“Bana öyle bakma, benim suçum değil. Kısmen benim suçum, ama tamamen değil.”


Yu: Daha çok henüz zengin olmamış zenginleriz, bunu tercih ederim.


Lucia parmaklarını dudaklarına götürüp kibarca gülerken Yu, Neko’nun balığını ayıklamayı bitirmişti. Neko sıcak balığı üflerken Yu da kendi parmaklarını üflüyordu. Sıra kendi balığının kılçıklarındaydı.


Lucia: Rolderhelm’e gelen herkes benzer şeyler söyler. Satacakları mallarla zengin olmayı planlayan tüccarlar, canavar avlayarak ve zindanları yağmalayarak altın içinde yüzeceğini zanneden maceracılar ve kumarhanelerin kendisini zengin edeceğini düşünen kumarbazlar.


Lucia buraya gelen insanların hayallerini sıralamıştı, sıra onların sonlarına geldi.


Lucia: Genellikle tüccarlar ufak bir kar ile evlerine dönerler, çok azının karı hayal ettikleri miktara yaklaşır ve bazı başarısız tüccarlar zarar ederek maceracılığa yönelmek zorunda kalırlar. Maceracıların çoğu ilk görevlerinde kariyerlerine sonsuza dek veda eder ve kumarbazların çoğunun sonu köle olmakla biter.


Lucia’nın anlattıkları arasında en güvenli para kazanma yöntemi tüccarlık gibi gözüküyordu. Fakat o da muhtemelen Yu’ya kendi yağında kavrulmalarına yetecek kadar para kazandırırdı. Hayal ettiği miktarları kazanması için ülkeler boyunca seyahat etmesi gerekebilirdi ve Yu zamanını buna harcamak istemiyordu. Maceracılıksa-


Lucia: Neko’nun yardımıyla bir maceracı olabilirsiniz, belki. Fakat çok güçlü maceracılar dahi ilk görevlerinde acemiliğe kurban gidebiliyor. Maceracı olursanız benim işime gelir ama tehlikeli bir sektör ve küçük kızının karnını doyurmak isteyen yetişkinlere uygun değil.


Neko: Kim kimin kızıymış? Saçmalama, aptal elf.


Lucia: Aman, ne de kaba bir kız.


Neko küçük bir kız olduğu için Lucia alınmamış gözüküyordu. Yine de Yu’nun kaba dili konusunda Neko ile daha sonra konuşması gerekecekti. Herkes Lucia gibi alttan almazdı ve Neko’nun kabalığı soruna yol açabilirdi.


Yu: Maceracılıkta gözüm yok, hayatta kalma ihtimalimin yüksek olduğu bir meslek dalına yönelmek isterim.


Yu Valarfin hala ölmekten korkan bir adamdı ve ölmekten ömrü boyunca korkacaktı. Bu yüzden tehlikeye mümkünse hiç girmemek istiyordu ve girmesi gerekirse de mümkün olduğunca az ve planlanması gereken her şeyi planladıktan sonra yapacaktı.


Lucia: Peki geleceğin zenginlerinin zengin olma planı ne?


Yu’nun hiçbir planı yoktu, en kötü ihtimalle kumarhanelere yönelecekti. Sihirbazlık numaraları sayesinde kartlarla arası iyi olduğundan yakalanmadığı sürece hile yapabilirdi.


Yu: Şu anki planımız bir plan yapmak, ben Rolderhelm’e geleli bir gün oldu ve hiçbir şey bilmiyorum.


Neko: Bu cahil herif okuma yazma dahi bilmez.


Yu: İnsanların arasında böyle şeyler söyleme, aptal. Bir günde öğreneceğim.


Eksikliğinin yüzüne vurulması onu sinirlendirmişti. Özellikle yeni tanıştığı bir insanın yanında bunun yapılmasını kaldırmakta zorlanıyordu.


Lucia: Rolderhelm de hemen herkes okuma yazma bilir, çevre ülkelerdeyse durum farklı tabi. Fakat siz alt tabakadan gelen birine benzemiyorsunuz, okuyamıyor olmanız beni şaşırttı.


“Elbette, harika bir görünüşüm var değil mi?”


Yu: Okuma yazma biliyorum, sadece bu ülkenin alfabesini bilmiyorum.


Lucia: Alfabe çoğu yerde aynıdır.


Yu: O zaman çoğu yerin alfabesini bilmiyorum.


Yu ülkenin alfabesini bilmediğini söylediğinde neden ona bu bilgiyle karşılık veriyorlardı? Çoğu yerin alfabesinin aynı olduğunu öğrendiğinde birden okuma-yazmayı sökecek değildi.


Lucia: Uzaktan mı geliyorsunuz? Buraya ilk geldiğinizde berbat bir haldeydiniz.


Yu: Evet, uzaktan geliyoruz.


Lucia yaklaşmalarını işaret etti. Kendi yüzünü de Yu’ya yaklaştırınca Yu, elfin nefesini hissedebilecek konuma ulaşmıştı. Elbette bu durumda yüzü kızaracak birisi değildi, andan zevk almaya baktı.


“O değil de kulakları çok çekici.”


Lucia: Sigma’dan mı geliyordunuz?


Yu: Bunu niye gizli tutulması gereken bir bilgiymiş gibi sessizce söylüyorsun?


Oraya gizli girdiklerini biliyordu ama oraya girmek “kesinlikle yasak” seviyesinde yasak mıydı? Ya da yangının suçlusu olarak gösterilme ihtimalleri mi vardı?


“Elbette var.”


Yu ve Neko üzerlerinde isle şehrin sokaklarında yürümüştü. Eğer birileri birilerine suç atmaya ihtiyaç duyarsa Yu ve Neko kolaylıkla suçlanabilirdi.


“Daha dikkatli olmalıydık.”


Suçlandıkları zaman kendilerini savunmaları da zordu. Eğer doğru ve yalanı ayırt edebilen bir büyü yoksa yangını başlatmadıklarını kanıtlayamazlardı ve oraya yasal olmayan bir yoldan girdikleri için zaten suçlu sayılırlardı. “Oraya nasıl girdiniz?” sorusu bile onlar için tehlikeliydi.


Lucia: Orada ne olduğunu merak ediyorum.


Yu: Yangın çıktı ve biz de kaçtık, bu kadar.


Orada olduklarını reddettikleri zaman Lucia elbette buna inanmayacaktı. Sigma kulesinin geçtiği cümleye verdiği cevap zaten orada olduklarını anlaması için yeterliydi.


Konuyu hızlıca kapatmak için hızlı bir cevap verdi. Sigma Kulesi hakkında konuşmak Neko’ya kendisini kötü hissettirecekti ve Yu onun mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamak istiyordu. Sigma hakkında daha fazla konuşmayacağını belli etmek için geriye yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirerek konuyu değiştirdi.


Yu: Burada maceracılık dışında hızlı para kazanmak için nasıl imkanlar var?


Lucia sandalyesinde geri yaslandı ve parmağını çenesinin altına götürerek biraz düşündü.


Lucia: Gelenlerin çoğu tüccardır, yeni gelenler de genelde ticarete yönelir. Bankacılıkta da çok para olduğunu söylüyorlar, bazı bankalar yüksek faizler veriyor ama o işe girmek için de büyük bir miktara ihtiyacınız var. Ortaya birkaç altın koyarak alacağınız faiz parasıyla geçinemezsiniz.


Düşünmek için biraz daha zaman harcadıktan sonra devam etti.


Lucia: Hızlı para kazanmanın pek fazla yolu yok, her zaman emek gerekiyor. Ben bile bu noktaya elli senede geldim. Rolderhelm de iş bulmak ve ortalama bir hayat sürmek kolay olsa da zengin olmak her yerde zor. Belki arenayı deneyebilirsiniz.


Yu: Dövüşlü şeyler ilgimi çekmiyor,  arenayı eleyelim.


Ticaret ve borsacılık işi de zordu. Eğer süper şanslı biri değilseniz ikisinde de Yu’nun istediği kadar hızlı yükselemezdiniz. Tabi Yu yirmi birinci yüzyıl bilgilerini kullanıp harika bir ticari atılım gerçekleştirmeyi deneyebilirdi ama aklına gelen şeylerin çoğu altyapı istiyordu.


Lucia: Dövüşmek zorunda değilsiniz, bahisçilikten bahsediyorum. Kumarhaneler olduğunu artık anlamışsındır. Bahisçilik de kumar kadar popüler bir sektördür, gerçi o da kumar ama ne demek istediğimi anladınız siz. Rolderhelm’de yaşayıp da en az bir kere bahis oynamamış çok az insan var.


Daha önce hiç bahis oynamamıştı. Belki detaylı bir analizden sonra bir iki altın yatırmayı deneyebilirdi. Ama kart oyunları Yu’ya bahisten daha çekici geliyordu. Bahisçilik yüksek oranda şansa dayalıyken kartlar ile Yu strateji geliştirebilir hatta hile yapabilirdi. Hile yapmak kötü bir şey olsa da kumar zaten kötüydü, kötünün içinde kötülük yapmak Yu’nun vicdanına zarar vermeyecekti.


Lucia: Bir iki altın yatırmaktan belki zarar gelmez ama yanındaki çocuğu da düşünmelisin. Kumarda borca girersen Neko’nun karnını doyurmak için maceracılığa başlamak zorunda kalabilirsin. Maceracılar arasında bu tarzda pek çok insan vardır.


“Merak etme, ben aptal değilim.”


Neko: Ben doydum.


Neko’nun tabağına baktığında hala yemeğinin tamamen bitmediğini gördü. Yu bunu kabul edemezdi. Ona para vermişti ve ya bitecekti ya da bitecekti. Neko’ya yemeğini zorla yedirdikten sonra Yu okuma yazma öğrenebilmek için Lucia’dan kalem, kağıt ve basit bir kitap rica etti.


Mürekkep ve kağıt değerli nesneler olabilirdi ama Lucia Yu’nun ricasını geri çevirmedi. Böylece gece Neko’nun beklenmedik şekilde erkenden uykusunun gelmesinden önce kalan vakitlerini eğitimle değerlendirdiler.

-------------------------

05.02.2021 - 15:12 / Düzenlendi: 09.04.2021 - 23:16






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44379 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr