Sovereign of the Three Realms - SOTR 68: Bilgini Genişletmek

---

 

Çeviren: Mert İlbay Düzenleyen: Eren Diakotra

 

Sabır ve strateji bakımından, Jiang Chen’in konuşması uygunsuzdu. Öte yandan Jiang Zheng aklındaki her şeyi tek seferde söyledi.

 

Jiang Tong ve oğlu, o konuşurken durmaksızın kafalarını salladılar ve katıldılar.

 

Jiang Chen’e gelince, hafifçe gülümsedi, ayağa kalktı ve Jiang Yu’ya doğru yürüdü. “Xiaoyu, kardeşin sana yalnızca bir soru soruyor, bu kadına karşı hislerin var mı?”

 

Jiang Yu’nun yakışıklı yüzü kızardı, “Kardeşim, gençliğimden beri onu yalnızca yılda bir veya iki kez gördüm. Onunla hiç koyuca sohbet etmedim ve ona karşı herhangi bir his beslemiyorum. Ayrıca, saldırgan ve otoriter kadınları sevmem, erdemli olmazlar.”

 

“Pekala!”

 

Jiang Chen gülümsedi, “Yüzlerce külçe altın bile aşkı satın alamaz. Madem ondan hoşlanmıyorsun, o zaman senin yerine kararı bugün ben vereceğim. Bu evlilik sözleşmesi bundan böyle feshedilmiştir.”

 

“Chen’er.” Jiang Tong ayağa kalktı.

 

Jiang Chen ellerini salladı. “Üçüncü amca, ben genç düküm. Babam burada olmadığında, Jiang Han evinde kararları ben veririm.”

 

Jiang Tong’un boğazı ufaktan oynadı ve bir şey söylemek istedi fakat keyifsiz bir şekilde iç çekti ve geri yerine oturdu. Kolu hafiften titrerken ne kadar sinirli olduğu belliydi.

 

Ancak, bunun dışında ne yapabilirdi?

 

Jing Man içtenlikle güldü, gururluca ayağa kalktı ve küçümseme içeren ses tonu ile, “Genç dük, haha. Kaplan bir babanın köpek bir oğlu olmayacağı söylenir. Genç dük bugün bana bir şey öğretti.”

 

Buradaki asıl anlam Jiang Chen’e bir iltifat değil, korkak olduğu için onunla alay etmekti. Jiang Feng burada olsaydı, ne yapardı?

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi ve Jing Man’dan gözünü ayırmadı. “Sana bu kadar kolay bir şey öğrettim? Görünüşe göre Şef Jing’in bilgi ve tecrübede eksiklikleri var.”

 

“Oh? Öyle miymiş?” Jing Man’in yüzü karardı.

 

“Evlilik sözleşmesi bozuldu tamam, ama bu mesele daha bitmedi.” Jiang Chen’in yüzü karardı ve sesi soğuklaştı. “Bir kabiledensin, fakat evlilik sözleşmesini bozuyorsun ve dük’ün malikanesinin otoritesini sorguluyorsun. Bu birinci suç. Bir mürit olarak, genç dükü gördüğünde selamlamadın. Bu başka bir suç. Dük’ün malikanesinde üstlerine saygısızlık edip kızıp kükrüyorsun. Bu üçüncü suç.

 

Üç suçun toplamı için cezalandırılacaksınız! Alın bunları!”

 

Jiang Chen sözünü bitirir bitirmez Sheng taburundan kardeşler Jing Man’in üzerine kurt ve kaplanlar gibi atıldı!

 

Jiang Tong sıçradı ve hemen durumun hakikatini anladı. Ayrıca hemen bir emir verdi, “Jiang ailesi baş muhafızlar, malikaneyi mühürleyin. Bugün buraya gelen kimsenin dışarı çıkmasına izin vermeyin!”

 

Jing Man kendine fazla güvenmişti, ya da düşüncesizce davrandı da denilebilir. Yanında birkaç kişisel muhafız getirse de, güç bakımından, onun muhafızları ve dük malikanesinin baş muhafızları arasında büyük bir fark vardı.

 

Gelmeye cesaret etmişti çünkü Jiang Tong her zaman zayıf ve kuvvetsiz olmuştu ve asla harekete geçmezdi. Ona, yani büyük bir kabile reisine kılıç çekmesi ise daha da imkansızdı.

 

Ancak, bu şeytanın vücut bulmuş hali Jiang Chen’in bu zamanda malikaneye döneceğini öngörememişti. Hele bu neşeyle oturan ve sakin duran Jiang Chen’in bir şey yapacağını hiç tahmin etmemişti!

 

En kötüsü ise Sheng taburundan dört kardeşin hepsinin başkentten uzmanlar olmasıydı. Hatta Sheng Bir ve  Sheng İki dokuz meridyen saf qi seviyesindelerdi.

 

Jing Man’le birebir bile dövüşebilirlerdi.

 

Dördü, Jing Man’in elinin kolunun bağlanmasına sebep olmuştu.

 

Jiang Chen’in yeni takipçisi, Guo Jin’de çeviklik ve cesurluğun kelime anlamı gibiydi. Kılıcı Jing Cai’er'i meşgul ediyordu. Yalnızca altı meridyen saf qi seviyesinde olmasına rağmen Jing Cai’er'e bütün gücüyle saldırsa ona elleri ve ayaklarıyla ne yapacağını unutturacak kadar dövebilirdi.

 

Jiang Tong da dövüşe katıldı.

 

Jiang Tong’da dokuz meridyen saf qi seviyesindeydi. O dövüşe katıldığında sonucun ne olacağına şüphe yoktu.

 

Jing Man ve takipçileri bir saat içerisinde alınmıştı.

 

“Jiang Chen, babanın bile bana bir şey yapmaya cesareti yok! Bana karşı komplo kurmaya nasıl cesaret edersin! Bunu bana yaptığın için Kırmızı Tomurcuk Kabilem sizin ile zamanın sonuna kadar davalı olacak!”

 

Jing Man gerçekten sinirliydi. Jiang Feng’in önünde boyun eğmek dışında kaybeden hiçbir zaman o olmamıştı.

 

Bu sefer diğerleri tarafından göz altına alınmıştı ve hatta eli kolu bağlanmıştı. Bu onun ismine sürülmüş büyük bir lekeydi.

 

“Üçüncü amca, aile klanının bütün fertlerini topla. Bir klan toplantısı istiyorum!”

 

Jiang Chen, Jing Man’a bir bakış attı. “Bu insanları gizlice parmaklıklar arkasına koy. Sheng Bir, onlara bu ilaçları içir ki baş ağrıtmasınlar.”

 

Jiang Tong aile klan fertlerini dükün adına çağırdı. Bu sefer kimse onu hiçe sayamayacaktı.

 

Jiang Chen’i karşılamaya gitmemişlerdi çünkü onların gözünde Jiang Chen işe yaramazın tekiydi. Gözlerinde adının hakkını vermeyen gereksiz bir insandı ve bu yüzden bu kadar gevşek davranmaya cüret ediyorlardı.

 

Jiang Tong’un zayıf ve pasif bir kişiliği olsa da, Jiang Feng düklük görevi için ona güvenmişti. Jiang ailesi klan fertlerinin hiçbiri o dükün gücünü elinde tuttuğunda ona karşı gelmeye cesaret edemezdi.

 

Nihayetinde, kimliğini saymazsak Jiang Tong’un eğitim seviyesi onu Jiang Feng’den sonra gelen ilk kişi yapıyordu!

 

Jiang aile klanının fertleri gün sonuna kadar yüz iki yüz kadar olmuştu.

 

Ancak, dük’ün malikanesinin ana salonu yeterince genişti. Yüz iki yüz insan olmasına rağmen hâlâ boş yer vardı.

 

Jiang Tong ve oğlu Jiang Chen’in sağında dururken takipçileri solunda duruyordu.

 

“Genç düke selamlar!”

 

“Neden kimse bize genç dükün geri geldiğinin haberini vermedi?”

 

“Katılıyorum. İki gün önce dışarıdaydım ve haberleri alamadım. Misafiri karşılayamamak benim hatamdı.”

 

Bu klan fertlerinin hepsi kurnazdı. Jiang Chen’i karşılamaya gitmemişlerdi çünkü önemsiz konularda gizlice küçük oyunlar oynamaya çalışmışlardı. Ancak Jiang Chen’i kanlı canlı görünce kimse vahşice davranmaya cesaret edememişti.

 

Jiang Chen gelenlere bir göz attı ve hafifçe kafasını salladı.

 

“Jiang Zheng, konuş.”

 

Jiang Chen’i takip etmeye başladıktan beri, Jiang Zheng’in varlığı ve durgunluğu Şifa Salonundaki olaydan sonra tamamiyle değişmişti. Artık Jiang Chen’e bir köle gibi bütün servislerini sunmuştu.

 

“Herkes, ilk olarak size bir durumu rapor edeceğim. Kırmızı Tomurcuk kabilesinden Jing Man ve kızı dük’ün malikanesinde yaygara çıkarıyorlardı. Üstlerine karşı hiç saygıları yoktu ve genç düke saygısızlık ettiler. Genç dük tarafından çoktan gizlice tutsak edildiler!”

 

Ağzını açar açmaz ağır haberleri verdi.

 

“Ne? Jing Man tutsak edildi ve parmaklıklar ardında mı tutuluyor?”

 

“Bu… Jing Man’ın malikane kapısında vahşice davrandığını gördük.”

 

“Jing Man, tutsak mı edildi?”

 

Jiang ailesi klan fertlerinin hepsi şok içerisinde ve şaşkındı. İnanılmaz olduğunu düşünmüşlerdi. Jing Man tutsak mı edildi? En önemlisi de başka bir olası sonucun ipuçlarını duymuşlardı.

 

Jing Man dük’ün malikanesinde yaygara çıkardı ve üstlerine saygısızlık etti. Genç düke saygısızlık ettiler. Bu suçlar duyulduğunda insanların tüylerini diken diken etti.

 

Birinin bilmesi gerekir ki Jiang ailesi klanının bir ferdi olarak hiçbiri genç dükü karşılamaya gitmemişti. Bu da genç düke karşı büyük bir saygısızlık olarak sayılabilirdi.

 

Bunu düşününce statüleri veya pozisyonları ne olursa olsun hepsi biraz gerilmişti.

 

Jiang Chen bunu bir mesele yapmak isteseydi büyük ihtimalle kimse bu beladan kaçamazdı.

 

Jiang Zheng hafifçe gülümsedi. “Jiang aile klanı fertleri olarak hepimiz aynı nesilden geliyoruz. Kan sudan yoğundur, ve Jiang ailesi bir problemle karşılaştığında ya omuz omuza oluruz ya da hepimiz kendi başımızın derdine düşeriz. Genç dük bu durumda sizin karakterinize şahitlik etmek istiyor!”

 

Jiang Zheng’in sözleri onlara bir de yol verdi.

 

Zeki olanlar hemen yanlışlarını anladılar. Elli yaşından büyük bir klan büyüğü  gülümsedi, “Benim Jiang ailem her zaman dük’ün liderliği altında birleşik olmuştur. Bu Jing Man sıklıkla malikaneye gelip vahşice davranmıştı. Onu tutsak etmek doğru hareketti ve bunu bütün kalbimizle destekliyoruz!“

 

“Doğru, Jing Man, bir kabilenin şefi dük’ün malikanesinin otoritesini sorguluyorsa, tutsak edilmeli!”

 

“Genç dük bilge ve görkemli!”

 

“O dük’ün oğlu, genç dükü destekliyoruz!”

 

Hepsi hemen coşmuştu. Jiang Chen’in Jing Man gibi bir baş belasını alt ettiğini görünce, aile fertleriyle uğraşmanın onun için tozu üflemek kadar kolay olduğunu biliyorlardı.

 

Jiang Chen’in şimdiki haline bakılırsa, eğer bu şeytanın vücut bulmuş halinin kafası karışır ve onları da suçlamaya başlarsa, işler gerçekten ciddileşirdi.

 

Bu yüzden, hepsi desteklerini göstermekte aceleci oldu. İlk olarak kendi can güvenlikleri için ve ikincisi Jiang aile klanının fertleri olarak Jing Man’ı savunmak için bir sebepleri yoktu.

 

Jiang aile fertleri de Jing Man’in kibirli tavırlarından bıkmıştı. Jiang Tong’un Jing Man’le baş etmesi için bir yol yoktu, bu yüzden bir şey söyleyemiyorlardı.

 

Jing Man, Jiang Chen tarafından tutsak edilince ilk olarak büyük bir memnuniyet hissettiler; ancak kafaları da karıştı. Jiang Chen gittiği iki üç yılda nasıl bu kadar cesaret ve kararlılık kazanmıştı?

 

Fakat, arkasında duran muhafızların şeytani bakışlarını gördüklerinde kalpleri bir davul gibi atmıştı ve bir şey demeye cesaret edememişlerdi.

 

Jiang Chen’in klan fertleri karşısında boş boş durmaya isteği yoktu ve çekingen bir şekilde, “Üçüncü amca, Dük’ün malikanesinden bir emir gönder ve bölgedeki bütün kabileleri topla. Onlara bir kabile toplantısı için Nehir Dalgası Şehri’ne gelmelerini söyle. Duyurmak istediğim önemli bir mesele var. Üç gün içerisinde gelmemek vatan hainliği sayılacak!”

 

Çeşitli kabileler doğal olarak Dük’ün emrine karşı gelemezdi.

 

Hepsi en hızlı şekilde Nehir Dalgası Şehri’ne yol aldılar.

 

O gece, Jiang Chen daha seçkin pozisyonları ve itibarları olan kıdemlileri çağırarak malikanede onlara bir ziyafet verdi.

 

Eğer Jing Man’in olayı olmasaydı, bu büyüklerin hepsi Jiang Chen’in ziyafetinde olmayabilirlerdi. Ancak, eski günler bugünler ile aynı değildi ve genç dük Jiang Chen’i gördükten sonra hepsi bu meselede tuhaf bir şey olduğunu biliyordu.

 

Böylece, altı yaşlı da derhal geldi. Bu insanların hepsi oldukça tecrübeli ve kurnazdı. Malikanenin önünde birbirleriyle karşılaştıklarında hepsi birbirine bakıp garipçe gülümsediler ve olayı kavramaya çalıştılar.Yaşlı Xi, bu Jiang Chen’in olayı ne?

 

“Yaşlı Xi, bu Jiang Chen’in olayı ne?”

“Ai, ben de tam anlayamadım. Jiang Chen’in gözden kaybolduğu üç senede fazlaca değiştiğini fark ettiniz mi?” Beyazımsı saçlı bir yaşlı konuştu. Jiang aile klanındakiler arasındaki en fazla hizmet süresine sahipti ve herkes ona Yaşlı Xi derdi.

 

“Ai, Bu Jiang Chen’in başkentte inanılmaz derecede rezil olduğunu duydum. Dedikodulara göre temel sınavları bile geçememiş. Eğer bu çocuk böyle avare dolaşmaya devam ederse, benim ailem nasıl düklüğü elinde tutacak?”

 

“Öyle görünmüyor, gerçekten öyle görünmüyor!” Yaşlı Xi kafasını salladı. “Jiang Chen’e baktığımda, temel sınavları geçemeyecek birini görmüyorum.”

 

“Heh heh, bu kadar konuşmanın kime ne yararı var. Hadi içeri girip ne diyecekse onu dinleyelim!” Nispeten genç bir yaşlı malikaneye girişte başı çekti.

 

Ziyafet aşırı derecede görkemliydi. Jiang Chen ana koltukta oturdu ve soluna Jiang Tong oturdu.

 

Herkes hizmet süresine göre yerlerini aldı. Jiang Zheng onlara şarap koyarken baskındı.

 

“Toplanmış yaşlılar, Ben, Jiang Chen, önceki meselelerden bahsetmek istemiyorum. Bugün yalnızca bir meseleyle ilgili konuşacağım. Şuan ki Gizli Ejderha Denemeleri’nde İlk Düklük derecesi için yarışıyorum ve ilk derecenin ikinci görevini yerine getirmek için buraya geldim. Bu meselede hepinizin yardımına ihtiyacım var. Eğer yaşlılar yardım etmeye razıysa lütfen şaraplarını içsinler!”

 

Jiang Chen bardağını kaldırırken bir üst varlığın aurası da yükseldi.

 

Ne?

 

Birinci derece Düklük mü? İlk derecenin görevi mi?

 

Bu haberler Jiang Tong’u bile şok etmişti. Şoktan eli titremişti ve neredeyse şarabını dökecekti.