SOTR 46: Haset Hap Kralı Bahçesi

avatar
7950 8

Sovereign of the Three Realms - SOTR 46: Haset Hap Kralı Bahçesi


 

Çeviren: Club Metropolitan  Düzenleyen: Asile

 

Hap Kralı Bahçesinin sergi sahnesi Sayısız Hazine Sarayının lüks ana salonunda hazırlanmıştı. Her çeşit konuk için oturma yerleri uygun şekilde düzenlenmişti.

 

Jiang Chen, Sayısız Hazine Sarayına girerken ve soylu halısında yürürken kendince müthiş eğleniyordu.

 

Hap Kralı Bahçesinin dillere destan manzarasının aksine Şifa Salonu inanılmaz derecede sönük kalmıştı. Şimdiye kadar bitmiş olması gereken sergi sahnesine bile başlanılmamıştı.

 

Çoğu kişi, Şifa Salonunun Hap Kralı Bahçesini de içeren bir hap sergisine ev sahipliği yapıyor olduğunu bilmiyordu.

 

Başkentte gündemde olan bir söylentiye göre, Hap Kralı Bahçesi yeni bir tür şifa hapı geliştirmiş ve bununla Şifa Salonunun mevkisini almak üzereymiş.

 

Açıkça söylemek gerekirse bugün burada yapılan serginin asıl amacı Şifa Salonu’nu kışkırtmak ve sıfatına tokadı basmaktı.

//Hobaa

 

“Bekle bakalım, hey sen oradaki, dur! Hap sergisi için düzenlenen seçkin bir toplantıya izinsiz giremezsin. Davetiyen var mı?”

 

Aşırı agresif görünümlü iki uygulayıcı Jiang Chen’in yolunu kesmişti.

 

Jiang Zheng önce soğuk bir şekilde homurdandı sonra Jiang Chen’in yanından ilerleyip davetiyeleri suratlarına fırlattı.

 

Davetiyeleri alıp göz attılar ardından sahte bir gülüş ile içeriye buyur ettiler. “Size yer göstermek isterdik ancak bu davetiye ile ancak ayakta bekleyebilirsiniz. Köşeye doğru ilerleyin ve orada bekleyin. Yüksek sesle konuşmamaya özen gösterin, diğer onur konuklarımızın rahatsız olmasını istemeyiz.”

 

Suratlarına şamar yemiş gibiydiler. Hap Kralı Bahçesi bu utanılası durumu gerçekten de en başından planlamış olmalıydı. Tuzak, davetiye Jiang Chen’e gönderildiği andan itibaren çalışmaya başlamıştı.

 

Lakin Jiang Zheng küçümser bir kahkaha ile “Yanlış anlamayın. Evimizin genç efendisi sizin bu sözde hap serginize ilgi duymuyor ayrıca bu toplantıya katılmak da gram umurunda değil. Sadece geçerken bu değersiz davetiyelerinizi iade edelim dedik.”

 

Herkes şaşkınlık içerisindeydi. Hap sergisine katılmayacaklarsa ne diye gelmişlerdi.

 

“Hap sergisini için burada değil misiniz? O zaman sadece sürtüyorsunuz burada. Birisi gelsin ve atsın şunları.” Hap Kralı Bahçesi yöneticilerinden hiç de dost canlısı görünmeyen birisi üstlerine doğru gelmeye başladı.

 

Jiang Zheng soğuk bir gülüş attı. “Sayısız Hazine Sarayı siz Hap Kralı Bahçesi tarafından mı kiralandı? Evimin genç efendisi buranın onur konuğudur. Yoksa siz aşağılık köleler temiz bir dayak için can mı çekişiyorsunuz?”

 

Yöneticinin bembeyaz kesilmesine neden olan katil aurasıyla Sheng taburundan dört kardeş ileri doğru aynı anda hareketlendiler.

 

Jiang Chen baygın bir sesle “Yolumdan çekilin.” dedi.

 

O anda, Sayısız Hazine Sarayının iç koridorlarından birinden bir figür belirdi. Şifa Salonunun Üçüncü Varisi Qiao Baishi’den başkası değildi bu şahıs.

 

Qiao Baishi selamlarken gülücükler saçıyordu, kocaman gülücükler. “Genç Efendi Jiang ben de sizi bekliyordum. Lütfen gelin içeriye buyurun.”

 

“Üstad Qiao, Şifa Salonunun hali nedir böyle? Bugün burada bir fuar düzenleniyor dememiş miydin? Neden böyle alçakta seyrediyorsunuz?” diye sordu bilerek Jiang Chen.

 

Qiao Baishi gülümsedi. “Sade olmak Şifa Salonunun bir özelliğiydi her zaman. Sergi sahnesini açacağız yakında. Aslına bakarsan çok fazla bir vakit almayacak.”

 

“Mantıklı. Şifa Salonu bir gerçeğe sahiptir ki; bu modern züppeler gibi hengâme yaratmayıp gayet sade bir şekilde takılmak.” Jiang Chen gülümseyerek kafa salladı.

 

“Qiaoi Baishi, ne demeye çalışıyorsun?” Hap Kralı Bahçesi tarafından Konak Efendisi Wang somurtarak yaklaştı. “Bu fuarı düzenleyen bizim Hap Kralı Bahçemiz ve sen de burada misafirsin. Bütün çalışmaları mahvetmeye ve sorun çıkarmaya mı çalışıyorsun?”

 

Konak Efendisi Wang duruşunu ortaya koymuştu.

 

“Konak Efendisi Wang, sanırsam bir şeyleri yanlış anlamışsınız. Hap sergisini siz düzenliyorsunuz, evet ama bu demek değildir ki Şifa Salonu da aynı şeyi yapamaz. Bize davetiye yollamış olmanız yine aynı şekilde demek değildir ki biz sizinle muhatap olacağız veya fuarınıza katılacağız.” Qiao Baishi’nin ses tonu değişmişti.

 

“Yani… yani burada oluş sebebin fuara katılmak değil?” şaşkınlık ifadesi kabarmıştı Konak Efendisi Wang’in gözünde.

 

“Burada oluş sebebimiz hap sergisine katılmak ancak Şifa Salonunun ürettiği bir tanesiyle.” Soluk bir gülüşle.

 

“Ne demek istiyorsun?” Konak Efendisi Wang’in gözleri soğuklaştı. “Qiao Baishi, bilerek sorun çıkarmaya mı geldin?”

 

“Sorun çıkarmak mı?” Qiao Baishi soğuk bir şekilde gülümsedi. Konak Efendisi Wang, kendinizi çok üstün görüyorsunuz. “Hap Kralı Bahçesinin statüsü size sorun yaratan Şifa Salonuna uygun mu?”

 

Konak Efendisi Wang’in nutku tutulmuştu, Jiang Chen’e dik dik baktı ve “Jiang Chen davetiyeyi geri verme cüretkarlığını bile sergiledin ancak seni hala burada görüyorum.”

 

“Seni mankafa, fuara katılmak için buradayım ben. Şifa Salonu ile Jiang Ailesi arasında sıkı bir iş ilişkisi vardır. Onlar burada hap sergisini düzenlerlerken ben nasıl olurda katılma iyiliğini göstermem.” Jiang Chen,Konak Efendisi Wang’e karşısında bir aptal varmış gibi bakıyordu.

 

Konak Efendisi Wang’in yüzü kül beyazına dönmüştü. Sanki birileri tarafından oyuna getirilmiş gibi hissediyordu. Ama o anda kurdukları planı hatırladı -tüm her şey Şifa Salonunun sıfatına şamarı basmak için değil miydi?

 

Şifa Salonunun kendini beğenmişliğini bu sergide yerle bir edeceklerdi.

 

Düşünceleri bu yolda ilerleyen Konak Efendisi Wang’in yüzünde fesat bir gülümseme belirmişti. “Qioa Baishi, görünen o ki sizin Şifa Salonu felaketini sessizce beklememek konusunda ısrarcı. Madem buralara kadar geldiniz, öyleyse kimin hap tıbbında daha iyi olduğunu yarışmayla belirleyelim.”

 

Konak Efendisi Wang’in keyfi yerine gelmişti ve harekete geçmek için hazırdı. Sonuçta Şifa Salonu hap tıbbının temeline hâkim olduğundan kendilerine aşırı güven duyuyorlardı. “Ejder ve Kaplan Kanı Hapı” denilince ne yapacaklardı.

 

Şifa Salonu konu icra etmeye geldiğinde hayli etkiliydi.

 

Kısa bir sürede sahne oluşturulmuştu. Şifa Salonundan Qioa Baishi dışında üst düzey yöneticilerinden İkinci Varis Yue Qun ve altı veya yedi kişi daha vardı.

 

Ek olarak, büyük miktarda Şifa Salonu alt birimlerinden yöneticiler de gergin çalışmalarına başlamışlardı.

 

Şifa Salonu sınırları zorluyordu. Misafirleri düşünecek olursak Jiang Chen ve Prenses Gouyu dışında hiç kimse etkinlik öncesinde davetiye almamıştı.

 

Kenarda beklediler. Hap Kralı Bahçesinden davetiye almış birisi ne zaman davetiyeyi teslim etse Şifa Salonu eş zamanlı yumuşakça onlara kendi davetiyelerini veriyordu.

 

Böylelikle, Salonun neden yakın çevrede Bahçe ile kapıştığı anlaşılmış oldu.

 

Temel olarak, Hap Kralı Bahçesi başkentte güce veya etkiye sahip olan kişileri davet etmişti bu sefer. Misafirler geldikleri zaman Şifa Salonundan da davetiye almışlardı. Gerçekten de garip bir durumdu.

 

Ancak, bu insanların büyük bir kısmı tarafsızdı. Şifa Salonu ile Hap Kralı Bahçesinin kafa kafaya mücadele etmelerine karşı olmadıkları gibi bu durum müthiş derecede ilgilerini çekiyordu.

 

Hap sergisine katılıyor olma fikri misafirler için hiç de ilgi çekici değildi. Ancak tıbbın ağır sıkletleri arasındaki bu mücadele ruhuna tanıklık edebilirlerse beklenmedik kazançlar elde edebilirlerdi.

 

Hap Kralı Bahçesinin üst düzey yönetimi bir araya toplandı ve bir süre münazara ettiler. Hepsi Şifa Salonunun hiç iyi niyetlere sahip olmadığı hissiyatını yaşadılar.

 

Ama Usta Violet kendinden emindi. “Ejder ve Kaplan Kanı Hapı” kendi gururlu çalışmasıydı ve ilacın tarifi gizli bir bölümde tutuluyordu. Böylesine bayağı bir krallıkta borsayı beşik gibi sallayacağına aşırı emindi.

 

“Şifa Salonu?” Usta Violet kafasını salladı, gözlerinde aşağılama vardı.

 

Hap Kralı Bahçesinin üst düzey yöneticileri bir süre endişelenmiş olsalar da Usta Violet’i kendinden emin görmek inançla dolmalarına vesile olmuştu.

 

Usta Violet’in münzevi bir bölümden geldiği söyleniyordu. Böylesine üstün bir insan sadece krallığın başkenti olan bir yerde başarısız olabilir miydi? Şifa Salonu kapıyı çalmaya gelmişti ve kaderlerinde eşek gibi dayak yemek vardı.

 

Bu düşünceyle, Şifa Salonunun hareketlerini ne yasakladılar ne de protesto ettiler. Keyiflerine göre davetiye dağıtmalarına izin verdiler.

 

Tabii ki isteseler de bir şey yapamayacaklardı.

 

Her ne kadar Hap Kralı Bahçesi fuar düzenliyor olsa da Şifa Salonunun da kendi sergisini düzenleme hakkı vardı.

 

Ancak, misafirler nezaket gösterme konusunda titizdiler. Hap Kralı Bahçesinin kendileri için düzenlediği yerlere oturdular. Çünkü davetiyelerini ilk olarak Bahçeden almışlardı.

 

Bir grup Şifa Salonu fanatiği dışında, kimseyi gücendirmek istemeyen tarafsız konuklar Hap Kralı Bahçesinin sunduğu koltuklara oturdular önce.

 

Biliyorlardı ki Şifa Salonu, ilk olarak Kralı Bahçesinin bölümüne oturmalarına aldırış etmeyecekti çünkü davetiyeleri verirken hiçbir uyarıda bulunmamışlardı. Geleneklere göre de böyle davranmak icap ederdi.

 

Misafirlerin çoğunun hala Hap Kralı Bahçesi’in tarafında oturuyor olduğunu görünce Konak Efendisi Wang bayağı bir keyiflendi. Qiao Baishi’nin olduğu tarafa doğru kışkırtan bakışlar attı.

 

Şifa Salonunun üst düzey yönetim ekibi sahnenin arkasındaki hiç de rahat olmayan sandalyelere oturdular.

 

Bütün sorunlar Qiao Baishi’nin başının altından çıkmıştı.

 

Bugün burada olmalarının sebebi de oydu ve ne tür hünerlere sahip olduğundan emin değildiler.

 

Hap Kralı Bahçesi tarafında cümle alem bulunurken kendi taraflarında birkaç kişi hariç in cin top oynuyordu.

 

“Üç numara, sadece ne yaptığını sorabilir miyim? Gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsan insanlara önceden davetiye yollayabilirdin, yollayamaz mıydın? Şifa Salonu böyle bir sonucu nasıl kaldırabilir?” İkinci Varis Yue Qun nazik bir ifade takınmakta zorluk çekiyordu.

 

“İkinci Varis mantıklı konuşuyor. Eğer vaziyetin bu olduğunu bilseydim bugün buraya gelmezdim.” Diye yakındı soyismi Elder Mavi, en son seferinde de Jiang Chen’le husumet yaşamıştı.

 

“Heh heh. Büyük ihtimalle üçüncü varisin gizli bir planı var.” Hararetle savundu başka bir yaşlı adam Qiao Baishi’yi.

 

“Sağduyumuzu muhafaza edelim, hali hazırda buradayız. Üçüncü Varis’in kaybedeceğini bilerek böyle bir girişimde bulunacağına inanmıyorum. Üçüncü Varis’imiz böylesine beyinsiz birisi değildir.” dedi Qioa Baishi’nin sırdaşı.,

 

Hap Kralı Bahçesi tarafında, kürsüye çıkarken Konak Efendisi Wang keyifli ve enerjik hissediyordu. Sesinde coşku vardı adeta gürlüyordu. “Ey topluluk; Hap Kralı Bahçesi olarak sizlere “Ejder ve Kaplan Kanı Hapını” sunuyorum. Ki, öyle bir ilaç ki her derde deva. Markette görebileceğiniz tüm ilaçlardan iki kat ve hatta daha fazla tesire sahip.”

 

“NE!”

 

“Her derde deva mı? Marketteki diğer ilaçlardan iki katı ve hatta daha fazla tesire mi sahip?”

 

Çoğu kişi aslında kısık seslerle aralarında fısıldaşıyordu, ama Konak Efendisi Wang’in sözlerini duyduklarında bir anda rastlantısal bir birlik içinde herkes birden sustu.

 

Ortam o kadar sessizdi ki iğne düşse sesi duyulurdu.

 

“Ejder ve Kaplan Kanı Hapı çürükleri yok eder, kaslar ve kemikler arasındaki bağlantıları güçlendirir ve muazzam derecede harika etkilere sahiptir. Özellikle dış yaralanmaları göze aldığımızda –her çeşitten bıçak ve kılıç yaralarını üç gün içerisinde hiçbir iz bırakmadan tamamen iyileştirir.”

 

“Her çeşitten bıçak ve kılıç yaralarını üç gün içerisinde hiçbir iz bırakmadan tamamen iyileştirir mi?!”

 

“İç yaralanmalar için, yataktan kalkamayacak kadar halsiz olsanız da bu hapı aldığınızda on gün içerisinde hastalığa düşmeden önceki halinize döneceksiniz.”

 

Konak Efendisi konuştukça daha da şevklendi, her “Ejder ve Kaplan Kanı Hapı”nı methedişinde ağzından çıkan tükürükler gökyüzünden saçılan çiçekler hissiyatını veriyordu.

 

Denilebilirdi ki, eğer “Ejder ve Kaplan Kanı Hapı” söylediği gibiyse halka arz edildiği anda markette bulunan benzeri ilaçların hepsine karşı zafer kazanmış olacaktı.

 

Hap Kralı Bahçesi bu seferki sergiyi bu kadar uzattığı ve reklamını yapabilmek için bu uç noktaları göze aldığına göre bu ürün gerçekten de bir temele dayanıyor olmalıydı. Bahçe bütün dünyayı tek bir hap ile hayrete düşürmeyi planlıyordu.

 

Kim bilmiyordu ki bu her derde deva tarzı ilaçların markette en çok ilgi gören tür ilaçlar olduğunu? Ne de olsa hiçbir uygulayıcı yaralanmaktan kaçınamazdı. Bir kez yaralandıklarında, bu tür ilaçları kullanmaktan da kaçınamazlardı.

 

Her derde deva türü ilaçların marketteki payına en çok kim sahip olursa ilk çalıştırıcı avantajına sahip olurdu. Her kim marketi tekeline alırsa marketin trendlerini de o belirlerdi.

 

Bir süre sonra misafirlerin çoğu Hap Kralı Bahçesinin neden bu kadar şatafatlı hazırlanmış olduğunu tahmin edebilmişti. Bu Şifa Salonuna açılmış bir savaş, mevkilerini ellerinden almak için başlatılmış bir mücadeleydi.

ÇN: Çevirilerimi beğenerek beni daha fazla çeviri yapmak konusunda gaza getiren okuyuculara teşekkür ederim. Bölümlerin keyfini çıkarın…..

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr