SOTR 40: Baba Saldırır ve Anlaşmazlık Alevlenir

avatar
8545 6

Sovereign of the Three Realms - SOTR 40: Baba Saldırır ve Anlaşmazlık Alevlenir


 

Çeviren: Club Metropolitan  Düzenleyen: Asile

 

Jiang Chen ve Jiang Ying’in akıllarına gelmeyen şey Jiang Hanedanlığı Dükü Jiang Feng’in göründüğü kadar basit olmayan derin bir yara almasıydı. Çünkü ufak tefek sıyrıklar onu rahatsız etmezdi.

 

Aslında onun rakibi hançerine hızlı tesir eden bir zehir sürmüştü.

 

Jiang Ying’in Jiang Chen’e eşlik ettiği bir saatten daha az bir süre içinde Jiang Feng’in yarası kötüleşti.

 

Jiang Chen malikaneye döndüğünde Jiang Hanedanlığı Dükü çoktan komaya girmişti ve yüzü kül gibi kararmıştı.

 

“Genç Dük, Master Ying, sonunda geldiniz. Lordum…” Düklüğün kamarotu olan Jiang Fu, göz yaşlarının yanaklarından süzülüp belli olmasından çok korktu.

/Ç/Kamarot; orada bulunan hanedanlığa ait görevlilerin başı.

 

Jiang Chen adımlarını ikişer üçer atarak Jiang Feng’e doğru aceleyle ilerledi. “Baba..!”

 

Jiang Feng’in bilinci, komaya girdiğinden beri kapalıydı. Ara ara hafifçe inliyordu fakat gözlerini hiç açmamıştı.

 

Jiang Ying’in haşin gözleri derin bir pişmanlığa bürünmüştü. Jiang Hanedanlığı Demir Muhafızlarının Başı olarak bu onun ihmalkarlığıydı, dükü koruyamamıştı.

 

“Lordum biz Demir Muhafızları, görevimizi başaramadık. Lütfen öldürün bizi.” Jiang Ying bir bilek hareketiyle bıçağını çıkardı ve bıçağın şakırtısı esnasında kendi boynunu kesti.

 

Jiang Chen’in dirseği yavaşça onun beli ve kaburgası arasındaki kısma çarptı ve bu çok ani olmuştu. Jiang Ying kollarının uyuştuğunu hissetti. Elindeki hançeri kavramaya güç yetiremedi, hançer yere düştü ve çarpma sesi etrafta yankılandı.

 

“Jiang Ying, bir adam için ölmek kolaydır. Asıl zorluk yaşama tutunmak. Şimdi sen bana Jiang Hanedanlığı Demir Muhafızlarının Başı’nın korkak bir tavuk olduğunu söylemeyeceksin değil mi?”

 

Jiang Chen’in ses tonu soğuk ve şiddetliydi, öğrencisine ders veren bir ustanın izlerini taşıyordu.

 

Jiang Ying’e sanki bir şimşek çakmıştı. Şu manzara ne kadar da komikti? Ne zamandan beri Genç Dük böyle konuşmaya başlamıştı? Jiang Ying’e baş belası olan bu züppe nasıl bu kadar yetenekli birisi oluvermişti? Dikkatsiz bir itişle nasıl ona elindeki hançeri bıraktırabiliyordu?

 

Jiang Chen artık Jiang Ying’e daha fazla dikkat etmiyordu, “Bir doktora haber gönderelim mi?” diye Jiang Fu’ya sordu.

 

“Evet efendim, biz bunu gördüğümüz anda üç dört doktoru emir almaksızın hemen çağırdık. O kadar korkmuşlardı ki suratları yemyeşil olmuştu.” Jiang Fu’nun sözleri acılı bir ses tonunda söylenmişti.

 

Bu çeşit bir zehir çok hızlı yayılır. Dokuz meridyen gerçek qinin çok güçlü bir uygulayıcısı olduğu için sıradan biri gibi hemen ölüme yenik düşmedi.

 

Bunun gibi bir zehri daha önce hiç görmemiş olan sıradan doktorlar bu yarayı nasıl tedavi edebilir ki?

 

“Buralarda hiç ruh simyageri var mı?” Jiang Chen sordu.

 

Jiang Fu sıkıntıya girmişti. “Hap Kral Bahçesi’nde birisine sorduğumda benimle dalga geçtiler ve alaya alındım. Diğer iki yerle de bir bağlantım yok.”

 

Kral Hap Bahçesi her zaman Jiang Hanedanlığı’nın iyi bir partneri olmuştu. Bu yüzden Jiang Fu Kral Hap Bahçesine ruh simyageri sormaya giderken pek fazla düşünmemişti. Kendisini alaya alan ve küçümseyen bir grupla çevrilmişti ki, bu onu tüm vücudu sallanırcasına bir şoka girecek kadar sinirlendirmişti.

 

Jiang Chen konuşmadı. Jiang Fu bu zaman zarfında ona yardımı dokunabilecek ilk doktora yönlendirilecekti. Zaten Hap Kral Bahçesi eğer bu durumda onu tedavi etmeye kalkarsa garip olurdu.

 

Kim bilir belki bu zehir işinde bahçenin bir parmağı vardı.

 

Tüm bunlardan sonra durum netleşmişti. Hap Kral Bahçesi sahibinden gelen talimatı uygulayan tasmalı bir köpek gibi Yükselen Ejder Düklüğüyle kumar oynamıştı.

 

Jiang Chen boş yere oturmadı, kaşları hafifçe buruşurken parmaklarını Jiang Feng’in nabzına yerleştirdi.

 

Jiang Chen geçmiş hayatında zehir tedavileri konusunda da birçok araştırma yapmıştı.

 

Bir süre düşündü, ayağa kalktı, bir liste hazırlamak için Jiang Fu’dan kalem ve kağıt getirmesini istedi.

 

“Jiang Fu, İyileştirme Salonu’na git bu listeyi üçüncü varis Qiao Baishi’ye ver. Ve bu eşyalarla beraber yanıma gelmesini söyle.”

 

Jiang Chen ceplerini karıştı ejderha işlemeli madalyonu Jiang Ying’e verdi. “Ying Amca, bu madalyonu al ve Jiang Fu’ya eşlik et.”

 

Jiang Chen her zamanki sakinliğiyle konuşmuştu sesinde panikleme yoktu.

 

Nedendir bilinmez, Jiang Ying Genç Dükten bu lafları işitirken içinde ona karşı bir itimadın yeşerdiğini hissetti.

 

“Anladım, yapacağım.” Jiang Ying birisinin hayatını kurtarmanın bir ateşi canlı tutmak gibi hassas olduğunu biliyordu. Kapıdan uçarcasına çıkarken Jiang Fu’yu da kolundan kavramıştı.

 

Söylemek gerekir ki, Qiao Baishi Jiang Chen’e çok yüz veriyordu. Listedeki ruhsal ilaçlarla Jiang malikânesine beş dakikadan kısa bir süre içinde ulaşmıştı.

 

Qiao Baishi’de Jiang Feng’in durumunu gördüğünde tamamen şok olmuştu.

 

Hastalığı teşhis ettikten sonra suratındaki ifade daha da donuklaşmıştı. Suratında idrak edememenin belirtileri, derin bir esinti ve çaresizliğin izleri vardı.

 

“Genç Dük Jiang, Lordumuz zehirlendi. Bunda hiçbir şüphe yok. Ama bu zehirlenmenin arkasındaki izleri saptayabilecek bilgi bende yok. Korkarım ki bu bilgi seviyemle size yardımcı olamayacağım. Salon ustasının lordu bu konuda derin kaynaklara ve ekstra yeteneklere sahip ama ne talihsizlik ki o da dün bir seyahate çıktı.”

 

Qiao Baishi’nin sesinde pişmanlık ve özür vardı. Nasıl bir sıkıntıya girdiğinin izlerini taşıyan bakışlarını Jiang Chen’e çevirdi.

 

Ve o da gerçekten şok olmuştu. Başkentteki durumun aniden bozulduğunu düşünmek! Bölgesel bir dük kendi evinin kapılarında pusuya düşürülmüştü!

 

“Üçüncü varis, size göre başkentte bu zehri kullanabilecek kaç kişi var?”

 

Qiao Baishi derin düşüncelere dalarken kaşları çatıldı, aradan bir süre geçtikten sonra yanıt verdi. “Ruh ilacındaki üç ağırlık başkentte herkesin kullanmaya adapte olacağı bir zehir değil. Benim teorime göre bu başkenttekilerin işi değil.”

 

“Genç Dük bu zehir babanızın kan damarlarına nüfuz etmiş durumda. Harekete geçmek için elimizi çabuk tutmalıyız. Neden klasik metotlara göre hareket edip, akapunktur noktalarını gümüş iğne ile delerek zehri damarlardan dışarı salmıyoruz?”

 

Qiao Baishi bu zehirle nasıl baş edileceğini bilmemesine rağmen klasik zehir tedavilerinin bu şekilde olduğunu biliyordu. Zehirlenmiş damarı yarmak en azından zehrin kalbe tesir etmesini sağlayacak damardaki kanın yavaşlamasını sağlardı.

 

Buna rağmen, Jiang Chen kafasını salladı. “Hayır, eğer akapunktur noktasını gümüş iğneyle tedavi etmeye kalkarsak başka bir tuzağa düşeriz. Bu bir kan zehri değil sinirlere tesir eden bir tür. Eğer akapunktur noktalarını uyarmak için gümüş iğneleri kullanırsak, bu sadece zehrin daha hızlı yayılmasına neden olur.”

 

“Ne?” Qiao Baishi çok şaşırmıştı. İlk defa böyle bir şey duyuyordu.

 

Jiang Ying hatta yanlarındaki adamların bile bu yorumları duyunca suratlarındaki ifade birden değişmişti.

 

Zehri bu şekilde tedavi etmek sadece zehrin daha hızlı yayılmasına neden olur. Kendilerini akıllı zannedip gümüş iğneleri kullanmamaları iyi olmuştu. Yoksa düke bulaşan şey daha tehlikeli bir hal almaz mıydı?

 

Qiao Baishi aniden bir şeyleri hatırladı ve kaşlarını kaldırdı. “Genç Dük, siz bu listedekilerle beraber buraya gelmemi emrettiniz yoksa zaten bildiğiniz bir tedavi var mıydı?”

 

Jiang Chen hafifçe başını salladı. “Eğer babam kadar tecrübem olsaydı, kolayca bu zehri ondan söküp atabilirdim. Fakat babamın seviyesi benimkinden çok çok yukarıda ve bu zehri tedavi etmek için biraz efor sarf etmem gerekecek. Benim kendime has tedavi tekniklerim var.”

 

Jiang Fu, gizli bir oda hazırladı.

 

Jiang Ying, adamlarının alarm seviyesini en üst noktaya çıkardı.

 

“Üçüncü varis, geldiğiniz için teşekkür ederim. Lütfen burada bekleyin, babamın zehrini tedavi ettikten sonra gelip sizinle konuşacağım.”

 

Qiao Baishi Jiang Chen’in sözlerini duyduğunda kalbindeki tahribatı kazımakta çok zorlandı. Daha önce hiç böyle bir zehir görmemişti ve gerçekten yakından incelemek istiyordu. Ama tedavi esnasında hiçbir şekilde onları bölemezdi bu nedenle içindeki heyecanı istemeyerek de olsa bastırdı.

 

Ama eğer birisi şu anda Salon’a gitmesini söylese buna uymazdı. Vizyonunu genişletmek için bu ideal seçeneği bırakamazdı.

 

Aynı zamanda bu zehrin tedavisinden çok arkasında yatan gizli sebebi de öğrenmek istiyordu.

 

Bir ruh simyageri olarak, Qiao Baishi hırslı bir öğrenciydi. Yeteneklerini geliştirmek ve öğrenmek için bu şansı nasıl kaçırabilirdi ki?

 

En ufak bir anı bile kaçırmamak için hiç gözünü kırpmadan on gün on gece burada beklemeye razıydı.

 

Bu zehirde kullanılan bileşenleri saptamak zor olmasına rağmen Jiang Chen’in geniş bilgisini afallatamamıştı. Buna rağmen bu zehrin yapımında İyileştirme Salonu’nun varisini bile şaşırtan bazı yaygın olmayan metotlar kullanılmıştı. Bu zehri kim kullanmışsa bu işte maharetliydi.

 

Jiang Chen için ise bu oyunlar hala çocuk seviyesinde numaralardı.

 

Bilmek gerekti ki, Jiang Chen geçmiş hayatında milyonlarca yılını simya daosuna harcayarak geçirmişti, görmediği ne kalmıştı ki? Birçok ölümlü simyager sık sık Jiang Chen’e soru sormaya gelirdi.

 

Jiang Chen bir önceki hayatında savaş sanatları daosu eğitiminde işe yaramaz bir kimseydi, fakat simya daosunda ise cennetteki herkesi alaya alacak kadar yetenekli bir ustaydı.

 

Jiang Chen’in Jiang Ying’in suç işlemesini önlediği tüm o süreç, Qiao Baishi’yi getirmelerini emretmesi, bir liste yazması ve şu anda Qiao Baishi ile sohbet etmesi… gerçekten, her an ara vermeden zehri nasıl tedavi edeceğini düşünüyordu.

 

Sonunda tedavi için en güvenilir metotta karar kıldı.

 

Gizli bir odaya girdikten sonra, Jiang Chen bütün ruh ilaçlarını un ufak etti, genişçe yaydı ve gerçek qinin engin dalgalarını kullanarak ilaçları gerçek qi ile birleştirip Jiang Feng’in vücuduna yönlendirdi.

 

Gerçek qiyi ilaca uygulamak teoride basit görünüyordu ama sıradan bir insanın bir zehri tedavi etmek için kullanabileceği bir şey değildi.

 

İlk başta, iki kişinin de gerçek qileri aynı olmalı ve aralarında en ufak bir farklılık bile olmamalıydı. Yoksa gerçek olan qi diğerine saldırır ve aralarındaki o fark zehri yeniden canlandırır ve her doğrultuda yayılmasına neden olur.

 

Bu süreç en ufak bir farklılığı bile kaldırmazdı.

 

Jiang Chen için tek problem kendi altıncı seviye gerçek qi meridyeni ile babasının dokuzuncu seviye gerçek qi meridyeni arasında yatıyordu. Babasını tedavi ederken zehrin karşı saldırıya geçmemesi için dikkatli olmalıydı.

 

Babasının komaya girmesi güzel bir durumdu. Onun bu bilinçsiz hali gerçek qinin davranışlarını yönlendirecek olsa da, bu durumda gerçek qi seviyesinin limitlerini zorlamasına imkan yoktu.

 

Jiang Chen’in Dokuz Gülen Okyanusun Sırrı’nı çalıştığını göz önüne alınmalıydı, ki bu Jiang Feng’in Engin Dalgalar Metodu’na göre yüzlerce kez daha zordu.

 

Bu yüzden Jiang Chen engin dalgaların gerçek qileri üzerindeki bu keskin avantajın keyfine bakıyordu ve Jiang Feng’in tüm vücudunu kaplayacak panzehirle beraber Jiang Feng’in vücuduna yayılıyordu.

 

Bu da tedavi süreci basitleşiyordu.

 

Jiang Feng bir saat sonra dinlenmiş bir şekilde kalktı.

 

“Chen’er, beni sen mi tedavi ettin?” Jiang Feng duyularını geliştirdi ve bu onu daha da şaşırtmıştı. “Senin gerçek qin ne kadar zengin ve saftı, Chen’er, Engin Dalgalar Metodu’nda hangi seviyedesin?”

/D/ -‘er eki; Çince’de küçük manasına geliyor. Yani Dediği; Küçük Chen.

 

Jiang Feng vücuduna dolan zengin ve bir o kadar da saf olan gerçek qin inanılmaz olduğunu düşündü.

 

Jiang Chen güldü, “Baba, bu konuda seninle daha sonra konuşmak istiyorum. Ben Engin Dalgalar Metodu’nu değil Dokuz Gülen Okyanusun Sırrı’nı çalışıyorum. Engin Dalga Metodu bunun bir filizi ve aynı orijinden geliyorlar.”

 

“Dokuz Gülen Okyanusun Sırrı mı?” Jiang Feng tamamen taş kesilmişti.

 

“Evet, bir süredir. Dokuz Gülen Okyanusun Sırrı, Engin Dalgalar Metodu’nun atası gibi bir şey. Baba, için rahat olsun sana bunları anlatacağım. Eğer şu andan itibaren Dokuz Gülen Okyanusun Sırrını çalışmaya başlarsan bir ayda dokuzuncu meridyen gerçek qinin bütün prangalarını kıracaksın ve gerçek qi ustalarının seviyesine erişeceksin.”

 

Gerçek qi diyarında, onuncu seviyeden on ikinci seviyeye kadar tüm meridyenler gerçek qi ustası olarak adlandırılır.

 

Gerçek qi ustası olmak demek gerçek qinin en yüksek seviyelerine ulaşmak demektir. Buna ulaşan kimse Doğu Krallığındaki güçlülerin de zirvesine çıkar.

 

Jiang Feng sanki bir rüyadaydı ve yüz ifadesini tamamen de gizleyememişti. Ama Jiang Chen’in bir sonraki cümlesi onu tamamen şaşkına çevirmişti.

 

“Baba, bu Dokuz Gülen Okyanusun Sırrı çok ileri bir metot. Bu tekniği çalışmak sana ruh dao alemini yakalama şansını yüzde yetmiş garantileyecek.”

 

“Ruh dao alemi mi?” Jiang Feng tamamen şaşkına dönmüştü. Ruh dao alemi Doğu Krallığındaki üstün kimseleri ortaya çıkaran efsanevi bir bölgeydi. Denilir ki Doğu Krallığının yüzlerce yıllık varlığı boyunca sadece bir kişi ortaya çıktı.

 

Ruh dao alemine çıkmak, altın ölçekli bir ejderha haline gelmek gibiydi. O kişi göklerde uçar, ölçüsüzce yükselir, dünya kafesini kırar ve bulutların ötesine geçer!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr