SOTR 39: Gouyu İşaretler Vermek, İyiliğini Geri Ödemek

avatar
8481 7

Sovereign of the Three Realms - SOTR 39: Gouyu İşaretler Vermek, İyiliğini Geri Ödemek


 

Çeviren: MadShy  Düzenleyen: XLed5

 

Prenses Gouyu’nun gururlu doğasıyla Jiang Chen başka bir şey söyleseydi kız dümdüz gidecek ve tekrar geri dönmeyecekti.

 

Fakat Jiang Chen şu an ona en duyarlı olduğu noktadan dokunmuştu, en yakından takip etmiş ve en çok endişe veren duruma sokmuştu!

 

Evet gerçek qi’nin onuncu meridyeninde üç koca yıl duraksamıştı. 18 yaşındayken Prenses Gouyu zinciri sarstı ve tek darbede dokuz gerçek qi meridyenini kırdı, on meridyen gerçek qi’ye ulaştığında krallığın en genç gerçek qi ustası olmuştu.

 

Bu sırada Prenses Gouyu hayatının amacının dövüş daosu pratiğinde yattığını kesin olarak doğrulamıştı.

 

Bu üç yıl boyunca her zaman çalışıyordu ve kraliyet kardeşi Doğu Lu'nun kendisine teslim ettiği tüm görevleri kontrol etmesi için Du Ruhai'ye  bırakmıştı.

 

Ayrıca bu Du Ruhai’nin Gizli Ejderha Denemelerinde rüzgar ve yağmuru kontrol edebilmesinin nedeniydi. Gerçekten kız ona çok fazla güç vermişti.

 

Fakat bu üç yıl içerisinde ne kadar denerse denesin, eğitim için kendini cesaretlendirsin ya da kuzeyden güneye yolculuk etsin gerçek qinin on birinci meridyenine geçmek için bir fırsat bulamamıştı.

 

Her denemesi başarısız oldu ve on birinci meridyene ulaşamadı.

 

Üç yıl içerisinde cesurca dövüşmeyi, çılgınca davranmayı ve gecenin karanlığında etrafta kimseler yokken sessizce ağlamayı bile denedi.

 

Fakat sanki kilitler dövüş daosunda onun yoluna dizilmiş gibiydi. Ne denerse denesin on bir meridyen gerçek qi salonuna girememişti.

 

O neredeyse kendini abartmış olabileceğinden şüpheleniyordu.

 

On meridyen gerçek qi onun potansiyelinin üst limiti miydi?

 

Başkente döndüğü dönem aynı zamanda hayatının en dökük, enkaz dönemlerinden biriydi.

 

Alnındaki soğuk ifade hafifçe yayıldı ve iç dünyasının ince ipuçları, göz kamaştıran gözleri arasından parladı. Bununla birlikte, bu görüntü yalnızca kısa bir parlamayla göründü.

 

Prenses Gouyu daha sonra soğuk tavrını tekrar takındı.

 

“Sen gençsin, dövüş daosu durumlarında yabani tahminler yapma.”

 

“Gerçekten rastgele bir tahmin mi?” Jiang Chen oturduğu gibi gülümsedi ve bekledi.On bir meridyen gerçek qi seviyesini kırabileceğiniz konusundaki gerginliğinizin tüm yüzünüze yayıldığının farkında bile değilsiniz.”

 

“Sizin için daha az gerçekleşen durum bunu kıramayacağınızı düşünmenizdir ancak yetiştirmedeki sapma sizde bir geri tepme yapmış durumda.

 

Ayrıca kabul etmelisiniz ki güneş battığında duygularınız çalkalanıyor ve tedirginleşiyorsunuz, göğsünüzün içerisinde sayısız öfkeli alevin çılgınca yanması, sizi küllere dönüştürmesi gibi…

 

Bunu reddetseniz de söyleyeceğim. Bunu iyiliğinizin bir karşılığı olarak görün. Dinleyip dinlememek tamamen size kalmış.”

 

Jiang Chen kibar bir gülümseme sergiledi. On beş yaşındaki gencin gülümsemesi pırıl pırıldı ve gün ışığıyla doluydu ayrıca kolayca kasvetli havayı temizleyebiliyordu.

 

Gerçekten bu tür bir gülümseme Prenses Gouyu’nun şaşkınlık içerisindeki inatçı benliğini delerek kalbinden topuklarına kadar her noktasında Jiang Chen’in onun umutsuzluğunu çürüttüğünü hissediyordu, daha ziyade ise sadece ona karmaşık bakışlarla bakabiliyordu.

 

Delikanlıya baktığında azar azar anladı.

 

“Potansiyelin, eğitim yöntemin, hepsinin ötesindeki her şey on birinci gerçek qi’ye geçmen için yeterli. Vücudunuz ruh daosuna geçmeyi deneme potansiyeline dahi sahip.

 

Fakat ne yazık ki zafer için çok fazla aklınızı meşgul ediyorsunuz. İnatçı kişiliğiniz düşünme kabiliyetinizi etkiliyor.”

 

“Ne olmuş yani?” Prenses Gouyu yeterince tatmin olmamıştı ancak Jiang Chen’in hemen konuşmaya devam etmesini diliyordu.

 

“Çok basit, tek kelime-sükunet.” Jiang Chen hafifçe gülümsedi. “İçindeki alevler seni hararetiyle yakıyor, sonuç olarak bedenindeki yang qi fazlalığıyla ying ve yang dengenin bozulmasına neden oluyor. Bu meridyenlerin sirkülasyonunu etkiliyor. Buna sabırsız doğan eklendiğinde meridyenlerin üzerindeki kontrol zayıflığını ilerletiyor.”

 

“Bu mudur?” Prenses Gouyu ona inanmış görünmüyordu.

 

“Eğer kolay diyorsan kolaydır. Fakat kolay değil dersen o da kolay değildir. Dövüş daosu eğitimi sadece kitaplar ve teoriyi okumak değil, aynı zamanda bir huzur ortamı geliştirmek ve kalbin iblislerini kaçırmaktır. Bu nasıl basit olabilir? Kişiliğinle epey zor olacağını hissediyorum. Yetiştirme sapmasına günden güne yaklaştığını sen de keşfetmedin mi?”

 

Prenses Gouyu ilerledi. Alçak ruhların izi yüzünün benzersiz güzellikleriyle kesişiyordu. Gerçekten kabul etmek istemiyordu ancak vicdanı gerçeğin bu olduğunu söylüyordu.

 

Aniden hafifçe somurtan kaşları yavaşça kalktı ve bir soru yumurtladı, “Jiang Chen bunu çözmek için bir yolun var mı?”

 

Prenses Gouyu soruyu sorabilmek için neredeyse tüm gücünü kullanmıştı. Kendini gerçekten güçsüz bile hissetmişti. Cevapları ona sorarken neden böylesine çocuksuydu? Eğer bilmediğini söylerse, daha ne kadar çirkin bir hal alabilirdi ki?

 

Gouyu’nun duyguları şu anda son derece karmaşıktı ve Jiang Chen’in gözlerine bakacak cesareti bile yoktu. Bu çocuğun bakışları metalik kayaları delerek direkt olarak onun iç zihnine girmiş gibiydi.

 

“Sana borcum var demiştim.” Jiang Chen gülümsedi. “Prenses Zhiruo’yu görmeye gideceğim gelmek ister miydin?”

 

Prenses Gouyu ayaklarını tuttu fakat ayakları genci takip ederek ona ihanet ediyordu.

 

Prenses Zhiruo, Jiang Chen’i gördüğünde aşırı seviniyordu. Bakışlarındaki mutluluk ve karşılıksız sevinç okunabiliyordu.

 

“Kardeş Jiang Chen, ayda bir geleceğini söylememiş miydin? Bugün Zhiruo’yu özlediğinden mi geldin?” Küçük kız gençti ve konuşurken doğal olarak birkaç çekincesi vardı.

 

“Seninle ilgilenmezsem nasıl rahat olabilirim. Ya işkence yaptıysalar ve talimatlarıma uymadılarsa? Eğer sana bir şey olursa, sana eşlik etmek için kafamı kıyarım.” Jiang Chen vaktini Prenses Zhiruo'nun yanında eşit derecede rahat ve huzurlu geçiyordu.

 

İkisi güldü ve yabancılık belirtisi olmadan konuştular.

 

Daha yeni varan Prenses Gouyu bu sahneye tanık oldu ve kalbinde bir miktar garip hissetti. Buna yakinen sohbet ediyor olmaları gerçeğinden daha çok kızmıştı.

 

Fakat aynı zamanda belirsizce bunun uygun olmadığını düşündü.

 

Ancak en sonunda hiçbir şey söylemedi.

 

“Halacığım, sen de beni görmeye geldin. Ne kadar muhteşem Zhiruo en çok sevdiği insanı bugünün ikinci yarısında gördü. Ne eğlence ama!”

 

“Zhiruo git fırça ve kağıt getir, halan için bazı şeyler yazacağım.” Jiang Chen patron benim tutumunu sürdürüyordu. Ayrıca tüm kraliyet efradında Doğu Zhiruo’ya bu şekilde komut  vermeye cüret eden tek kişiydi.

 

Doğu Lu bile kızının etrafında ona hizmetçi gibi muamele etmiyordu.

 

Fakat bu küçük kız bunu yemiş ve mutlulukla koşmuştu; sanki bir yetişkin, bir çocuğa şeker vermiş gibiydi, enerji doluydu.

 

Kız, Jiang Chen için bir şey yapmayı onur olarak görüyordu.

/Ç/Ay yerim ben sizi ama dayanamıyorum artık :3

/D/Çevirmen dayanamıyor ama ben hâlâ prensese emir vermesinin şokundayım o.O

 

Fırça ve kağıt getirdikten sonra Jiang Chen fırçayı tutarken bir süre sessizce ilhamını bekledi ve yazmaya başladı.

 

İki yöntem çabucak yazılmıştı.

 

“İlk yöntem qi’ni yumuşatacak büyü dizilerini içeriyor. Bunu al ve biraz çalış, huzur arayışına kesinlikle yardımcı olacaktır. İkinci form ise bir reçete. İlaçlarını hazırlamak için kullanabilirsin.” Jiang Chen iki sıvı haldeki eşyayı Prenses  Gouyu’nun eline verdi.

 

Robotik hareketlerle onları kabul etti.

 

“Sen sadece aptal bir veletsin, beni bunlarla oyalıyorsun değil mi?” Jiang Chen biraz gülümsedi. “İnanmayı seçebilirsin ya da inanmamayı. İki yolla da iyiliğini ödemiş oldum.”

 

“Ah doğru, eğer gerçekten bana inanmıyorsan o zaman reçeteyi al ve Şifa Salonu açık artırmasında sat. Muhtemelen sana üç veya beş milyon gümüş getirecektir.”

 

Jiang Chen reçeteleri bıraktıktan sonra Prenses Zhiruo’nun malikanesinin etrafında dolanmaya başladı.

 

Yang taşını talimatlarına göre yerleştirdi. Ancak şu an için, bu yang taşları birbirleriyle iletişim kurmayan ve henüz matris etkisi oluşturmayan ölü nesnelerdi.  

/Ç/matris: matematiksel örüntü

 

Geçici olarak konuşmak gerekirse, işlevden daha çok bir biçimdi. Onun gücünün onda birini genişletebilirse oldukça iyi olurdu.

 

“Tamam, siz ikiniz hoş sohbet ediyorsunuz, hala yapacak şeyler var ve gitmem gerekiyor. Yaramaz olma küçüğüm söylediklerimi unutma.”

 

Jiang Chen bu sahnenin atmosferinin biraz garip olduğunu hissetti ve ayrılmaya karar verdi.

 

Doğu Zhiruo biraz kederlendi. “Kardeş Jiang Chen geldiğin gibi gidiyor musun? Endişelenme Zhiruo, Kardeş Jiang Chen için neşeyle yaşayacak ve benimle aşağı sürüklenmeyeceksin.”

 

Jiang Chen bu kelimeleri duyduktan sonra dilini yutmuştu ve ayrılmak zorunda kaldı.

 

Prenses  Gouyu Jiang Chen’in çekimser kişiliğini gördü ve mırıldandı, “Bu kişi burnu havada övünmeyi seviyor.”

 

“Heh heh, halacığım, birinin arkasından kötü şeyler söylemek doğru değil.” küçük kız yaramazca güldü. “Sana yeni iyilik yapmış birinden burnu kalkık olarak bahsetmen doğru değil.”

 

“Pekala seni küçük velet, yabancılara karşı eğilmeniz ve ailenizi unutmanıza ne demeli?” Prenses Gouyu yeğenine oldukça yakındı ve çoğu kız kardeşin genellikle yaptığı gibi davrandılar.

 

Gülme sesleri, kıkırdamalar ve kovalama oyunları duyuldu. Neşeyle dolup taşan sesler tüm bahçe boyunca duyuldu.

 

Jiang Chen’in zihni sonunda sarayı terk ettiğinde rahatlarken, kalabalık atlı adamlar caddeye gelirken günlük kazançlarını ve kayıplarını gözden geçiriyordu.

 

Bölük lideri ağır vücut zırhını kuşanmıştı. O Jiang ailesi Demir Gardiyan Lideri Jiang Ying idi.

 

“Genç Dük, Dük Jiang size yardıma gelmemi emretti.” Jiang Ying atından düzgünce atladı, nizami hareket ediyordu. Gözleri ihtiyat ile doluydu ve kelimeleri arasındaki çevresini gözlemlediler.

 

“Ying Amca, burada ne yapıyorsunuz?” Jiang Chen’in düşünceleri bir şeyleri hemen anladığından telaşlandı.

 

“Genç Düke malikaneye kadar eşlik ettikten sonra bunu konuşalım.” Demir Gardiyan birliği çoktan Jiang Chen’in etrafını korumacı bir dikkatle çevirmişti, merkezdeki Jiang Ying konuşmuştu.

 

“Bir şey mi oldu?” Jiang Chen kısık sesle sordu.

 

“Lord Hazretleri, malikanenin kapısında pusuya düşürüldü. Başkentte durumlar oldukça karışık, bu nedenle Lord Hazretleri Genç Dükü getirmem için bana emir verdi.”

/D/Malikanenin kapısında bir de? Malikanenin? Malikane… peki.

 

“Ne? Babam yaralandı mı?” Jiang Chen’in yüzü karardı. Başkentteki karmaşık durumu yanlış anlamış görünüyordu.

 

“Sadece bazı hafif yaralar, birkaç gün dinlendikten sonra iyi olacaktır.” Jiang Ying’in gözleri kartal misali bölgeyi taradı. Uyanıklık seviyesi oldukça yüksekti.

/Ç/Baban kapalı çarşıda sarraf mıydı be yavrum…

 

“Bunu kim yaptı? Hiç ipucumuz var mı?” Jiang Chen babasının ciddi bir durumu olmadığını duyması üzerine yavaşça rahatladı. Dürüst olmak gerekirse, bu dünyaya geldikten sonra tanıdığı ilk kişi onun sevimli babasıydı.

 

“Araştırmak için vaktim olmadı.” Jiang Ying basitçe cevapladı.

 

“Hımph. Görünüşe göre Jiang'lar topraklarını zekâları vasıtasıyla almış, şimdi de güç kullanmaya hazırlanıyorlar.” Jiang Chen, bunun Yükselen Ejder Dükü Long Zhaofeng'in oynadığı bir başka oyun olduğunun anlatmak için ayak parmaklarını bile kullanabilirdi.

 

Du Ruhai üç temel sınavlarda Jiang Chen’i engellemek adına rolünü oynamıştı. Şimdi babasına ön kapıda olan saldırı da eklendiğinde.. bu kesinlikle birbirlerine bağlı saldırılardı.

 

Jiang Chen öfkeliydi, gerçekten kalbinin derinlerinde öfkeden kuduruyordu.

 

Bu dünyaya geldiğinden beri karşılaştığı provokasyonların tümü Jiang Chen'in gözünde ufak kavgalar ve çarpışmalardı. Onları her zaman ayrı bir tutumla izlemişti.

 

Fakat şimdi, önünde kanlı bir gerçek vardı. Bu küçük bir karışıklık değil, ölümle kana susamış bir mücadele idi.

 

“Long Zhaofeng…” Jiang Chen sessizce bu adı kalbinde tekrarladı,  güçlü bir öldürme dürtüsü içerisinde ilk defa alevlenmeye başlıyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr