Bölüm 477: Dâhiler Mavi Gök Dağında Buluşuyor

avatar
1515 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 477: Dâhiler Mavi Gök Dağında Buluşuyor


Küçük Huang ve Büyük Shun bunca yıldır dünyanın dört bir yanında dolaşıyordu, hayallerin bile ötesinde sıkıcı bir hayat yaşıyorlardı. Fakat buna rağmen Küçük Huang gezginlik etmenin ve dünyayı dolaşmanın önceki hayatına göre daha ilgi çekici olduğuna inanmaya başlamıştı. Sonuçta bu hayatı yaşarken günlük hayatın oyunlarından, insanların numaralarından etkilenmeden yaşayabiliyordu. Doğduğu günden bu yana entrikalarla ve kumpaslarla uğraşmak zorundaydı.

 

Bu tarz karmaşalardan gerçekten de bıkmıştı.

 

Sonsuz Ruh Dağındayken Jiang Chen’le tanışmışlardı ve o günden bugüne kadar hayatı zihin yapısı kökten değişmişti, aynı zamanda kalbi de değişmişti.

 

Gouyu dürüst ve tutkulu birisiydi, sevgiyi ve nefreti aynı kefede tartabiliyor ve dengeyi kurabiliyordu. Jiang Chen’in karakteri ise olağanüstüydü, sade ve hilesiz bir hayatı vardı. Xue Tong ve diğerleri ise Jiang Chen’e kalpten sadıktı, hepsinin de karakteri dürüst ve enerjikti. Küçük Huang bu insanların yanındayken kalbini tamamen açabiliyordu.

 

Bu tarz bir hayat basitti, sakindi ve her gün ışıl ışıl geçiyordu. Farkında olmadan uzun zaman önce bu hayat tarzına aşık olmuştu. Duyduğu bu sevgi ise çok daha hızlı şekilde büyüyordu, elbette buna etken olarak Jiang Chen’in önerdiği Sonsuz Kutsal Melodi gösterilebilirdi, bu melodi sayesinde Nesil Bağlama Büyüsünün etkisi azalıyordu.

 

Küçük Huang şu anki hayatından memnundu ve hiçbir şeyin değişmesini istemiyordu. Şu anki hayatının sonsuza kadar devam etmesini istiyordu.

 

Bundan dolayı Jiang Chen kendisine Ağıt Ağacının yakın zamanda bulunabilme olasılığından bahsettiğinde çok da sevinememişti. Aslında Ağıt Ağacının hiç bulunmamasını bile ister olmuştu, çünkü bu hayat tarzına gittikçe alışıyor ve sevmeye başlıyordu.

 

 

Üç gün sonra, Jiang Chen arkasında bıraktığı takipçileri için bütün hazırlıklarını yapmış ve yola çıkmaya hazır hale gelmişti, gitmeden evvel Bilge Dan Chi’yi de ziyaret etmiş ve Mu Gaoqi ile yolculuğa çıkacağı konusunda onu da bilgilendirmek istemişti. Mu Gaoqi ve Jiang Chen günde yüzlerce kişinin Gül Vadisine girip çıkmasından dolayı çok dikkat çekmemişti.

 

Jiang Chen topluluktan ayrıldıktan sonra kısa sürede Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarını çağırdı, Mu Gaoqi kendi binek hayvanına sahipti fakat elbette Jiang Chen’in Altın Kanatlı Kılıç Kuşları ile hız konusunda yarışamazdı bile. Mu Gaoqi Kılıç Kuşlarını görünce hayran kalmıştı.

 

Jiang Chen Mu Gaoqi’nin hayran şekilde bakışlar attığını görünce anında bir adet Kılıç Kuşunu ona hediye etti: “Daoist Gaoqi, Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarının çok titiz bir iştahları vardır. Ne kadar çok ilaçla beslersen, o kadar hızlı gelişir bu hayvanlar.”

 

“Elbette, bunu tahmin etmiştim zaten.”

 

Kılıç Kuşlarının eşliğinde seyahat etmelerine rağmen dağlık alanın eteklerine ulaşmaları bile dört günlerini almıştı. Bir sürü tepe, düzlük, sisli ve açık havalı alan geçmişlerdi.

 

Kılıç Kuşlarından indiklerinde Mu Gaoqi konuştu: “Kardeş Jiang Chen, burası Milyon Sıralı Mavi Gök Dağı, burada birçok hayvana ve canavara rastlamak olasıdır. Birçok çeşitte korkutucu böcekle de karşılaşabiliriz. Burada başka yaşam formlarına rastlamak da mümkündür, mesela ölümcül ağaçlar ve çiçekler gibi. Burada dolaşırken çok dikkatli olmalıyız.”

 

“Diğerleri ile nerede buluşacağız?”

 

“Dağın iç taraflarında bir yer üzerine anlaşmıştık. Kardeş Jiang Chen, eğer senin ismini sorarlarsa doğruyu söyleme. Bir isim uydur ve o isimle devam et.” Mu Gaoqi detayları hatırlatırken oldukça titiz davranıyordu.

 

Jiang Chen elbette aklında bu tarz şeyleri kurmuyordu, sakin davranacaktı, sonuçta burada olmasının tek sebebi Ruh Kaynağını keşfetmekti. Ruh Kaynağı dışındaki her şey onun içi önemsiz detaylardı. Mu Gaoqi ne derse Jiang Chen de onu yapacaktı, elbette Jiang Chen’in kırmızıçizgilerini geçmemek şartıyla…

 

Jiang Chen yol boyunca İlah’ın Gözü ve Medyumun Zihni yeteneklerini aktif kullanmıştı, etrafını dikkatli şekilde gözlemliyordu. Yol boyunca birçok engelle karşılaşmış olsalar da hiçbiri de kayda değer sıkıntılar değildi. Jiang Chen’in hamle yapmasını gerektiren bir şey yaşanmamıştı.

 

Aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra bir kaya çıkıntısının başına geldiler. Bu mekânın etrafında birçok sayıda garip şekilli devasa kayalıklar vardı. Bazıları göğe doğru yükselirken bazıları zeminle paralel şekilde şekil almıştı.

 

“İşte burası.” Mu Gaoqi etrafına bakarken konuşuyordu: “Görünüşe göre ilk gelenler bizleriz.”

 

Jiang Chen gülümsedi ve karşılık vermedi, Medyumun Zihni yeteneği kayalıkların aralarında saklanan üç grup insanı fark etmişti. Gelen kişinin Mu Gaoqi olduğunu gördüklerinde dışarı çıktılar.

 

Bu üç grubun hepsi de ikişer kişilik gruplardı. Görünüşe göre herkes çıkacağı yolculukta yanında bir yardımcı kişi getirmişti. Bu konuda kimse verdiği sözden dönmemişti.

 

Mu Gaoqi kayalıklardan insanların çıktığını görünce bir anda endişeye kapılmıştı: “Ben bizim ilk önce geldiğimizi düşünmüştüm, sizlerin bizden evvel geleceğini tahmin edememiştim.”

 

“Gaoqi, bizler senin ilaçlarına büyük oranda güveniyoruz. Umarım yanında yeterince ilaç getirmişsindir.” Uygulayıcılardan birisi altın renkli cübbe giyinmişti. Kenardan sarkan uzun kılıcı oldukça vahşi bir görünüm veriyordu.

 

“Evet, evet, yeterince getirdim.” Mu Gaoqi gülerek cevapladı.

 

“Ve… Bu kim oluyor?” Altın cübbeli adam Jiang Chen’i süzerek bakıyordu.

 

Mu Gaoqi acele şekilde cevapladı: “Bu benim Görkemli İlaç Sarayındaki meslektaşlarımdan birisi. Ürettiğim ilaçlarda onun çok büyük emekleri var, bundan dolayı onu yanımda buraya getirdim.”

 

Jiang Chen Mu Gaoqi’nin ses tonunun oldukça mütevazı olduğunu fark etmişti, açıkça belli oluyordu ki onun birinci seviye orijin âleminde olması demek gruptaki en düşük seviyeli kişi olması demekti. Yine belli oluyordu ki eğer gruptaki kişiler ilaçlara ihtiyaç duymasalardı Mu Gaoqi’nin bu grupta yeri olmayacaktı.

 

Jiang Chen sessizdi, karşısındaki bu uzun kılıçlı altın renkli cübbeli adam Jiang Chen’in tahminince Kutsal Kılıç Sarayından olmalıydı.

 

Diğer ikisinin cübbelerinde ay, yıldız ve güneş işlemeleri vardı. Bu kişilerin Üç Yıldız Topluluğundan olduğu belli oluyordu.

 

Kalan iki kişi ise siyah cübbeler giyinmişti, onların Kara Kuzey’in müritleri olduğu aşikârdı.

 

Jiang Chen bu kişileri daha evvel görmemişti, fakat bu kıyafetleri Kıymetli Ağaç Topluluğu ile Görkemli İlaç Sarayının ittifak töreninde görmüştü.

 

Görünüşe göre bu maceraya Devasa Muhitin dört köşesinden katılımcılar gelmişti. Büyük Katedral ve Gezginler Topluluğu hariç, altı büyük topluluğun hepsi de buradaydı.

 

Altın cübbeli Kutsal Kılıç Topluluğu müridi olan eleman konuştu: “Büyük Katedral yine mi kibirli davranıyor? Neden hala gelemediler?”

 

“Feng Wanjian! Senin ağzın neden hep şikâyet etmekle meşgul?” Altın cübbeli eleman şikâyetini bitirir bitirmez havada bir anda bir ses yankılanmıştı. Bunun üzerine ise iki adet iri yapılı siluet kayalardan bir anda çıkmıştı.

 

ÇN; ‘Feng Wanjian’ ismi, ‘on bin kılıç’ anlamına geliyor, yani ‘Kutsal Kılıç Topluluğunun’ ismine uygun bir isim verilmiş bu karaktere.

 

Bu iki siluet hayvan derilerinden yapılmış cübbeler giyinmişlerdi, kollarındaki ve bacaklarındaki kaslar bu şekilde daha ön plana çıkmıştı ve görünümleri ilkel bir hal almıştı. Saçları her tarafa yayılmıştı, tıpkı bir aslanın yelesi gibiydi. Önde yürüyen eleman uzun ve iri yapılıydı, attığı her adımda sanki ayağının altındaki taşları parçalayacak gibiydi.

 

Bu elemanlar ortaya çıktığında Feng Wanjian anında susmuş ve suratı beyazlamıştı.

 

“Geç kalmadım değil mi?” Büyük Katedral müridi dişlerini gıcırdatarak sormuştu, sağ yanağındaki yara gülümsediğinde çok daha belirgin ve vahşi bir hal alıyordu: “Kendimi tanıtmama izin verin, ben Büyük Katedralin Kutsal Aslan Ailesinden Yue Pan, benim küçük kardeşim bugün beni burada Devasa Muhitin diğer dâhileri ile buluşmaya davet etti.” Yue Pan isimli müridin arkasındaki kişi de Kutsal Aslan Ailesindendi, ismi Xu Gang’dı.

 

Feng Wanjian Xu Gang’a memnuniyetsiz bir bakış attı: “Bu ne demek oluyor Xu Gang? Bizler aynı seviyede olan yardımcılar getirmek üzere anlaşmamış mıydık? Hepimiz küçük orijin âlemi derecesindeyiz, neden yeryüzü orijin âleminde bir kişi getirdin yanında?”

 

Xu Gang açıkladı: “Ben büyük kardeş Yue Pan’ı davet ettiğimde kendisi üçüncü seviye orijin âlemindeydi. Fakat buluşmaya iki gün kala kendisi yeryüzü orijin âlemine geçiş yaptı. Fakat artık kendisini zaten davet etmiştim ve sözümden geri dönemezdim değil mi? Eğer onu davet ettiğim halde gelmesini istemeseydim bu durumdan başka kişilere bahsedebilirdi değil mi? Bizden daha güçlü müritler buraya geldiğinde ise bizim Ruh Kaynağına erişmemiz elbette imkânsız olurdu.”

 

Xu Gang’ın, sözleri mantıklıydı, bundan dolayı diğerlerinin karşı çıkması mantıksız olurdu.

 

Jiang Chen bakış attı, gerekten de bu eleman haricinde herkes küçük orijin âlemi derecesindeydi.

 

Fakat Büyük Katedral müridi bu adam yanında yeryüzü orijin âleminden birini getirerek dengeyi bozmuştu.

 

Mu Gaoqi ortamı yumuşatmak için konuştu: “Bence yeryüzü orijin âleminden birinin yanımızda olması problem oluşturmaz. Sonuçta bu kaynağı hep beraber keşfetmek için yola çıktık.” Mu Gaoqi konuşmuştu fakat grupta en düşük statülü kişilerden birisiydi, onun konuşması kolayca göz ardı edilebilirdi.

 

Feng Wanjian az evvel yaptığı gibi Mu Gaoqi’ye soğuk bir bakış atarak güldü, daha sonra bakışlarını Jiang Chen’e çevirdi, bakışlarında küçümseme vardı. Mu Gaoqi’nin bu grup içerisinde konuşma hakkı olmadığına inandığı belli oluyordu.

 

Xu Gang gülerek Mu Gaoqi’nin yanına yaklaştı: “Daoist Gaoqi, senin ilaçları getireceğin konusunda anlaşmıştık, hazırlığını yaptın mı? Eğer hazırlığını yaptıysan şu anda ilaçları vermek için harika bir zaman.”

 

Mu Gaoqi kafasını salladı: “Evet, ilaçları hazırladım.” Mu Gaoqi konuşurken bir yandan da depolama yüzüğünden büyük miktarda ilaç şişeleri tüpleri çıkarıyordu: “Bunlar Canlılık İlaçları, zehir etkilerini temizleyen ilaçlar. Bunlar ise Buz Kalpli Yeşim İlaçları, yanıkları iyileştirmekte harikadırlar. Bunlar ise Yang Birleştiren İlaçlar, soğuk havanın etkisini azaltırlar. Bunlar ise Sabit Derinlikli Kalp İlaçları, iç iblisleri temizlemek için birebirdir.” Mu Gaoqi konuşurken bir yandan da elindeki ilaçları dağıtmaya başlamıştı. Jiang Chen’e de vermişti bu ilaçlardan.

 

Görünüşe göre Mu Gaoqi bu ilaçları hazırlamak için oldukça fazla uğraş vermişti, fakat gruptaki diğer insanlar bunu pek umursamamış görünüyorlardı, ilaçları ellerine aldıkları gibi incelemeye başladılar. Bu elemanların olaylara şüpheci şekilde yaklaştıkları çok barizdi, her ne kadar Mu Gaoqi elinden geldiğince dürüst olmaya çalışsa da elemanlar ilaçların zehirli falan olduğundan şüphelenmiş gibi inceliyorlardı.

 

Mu Gaoqi elemanların bu davranışını görünce üzülmüştü fakat elbette bir şey söyleyemedi.

 

İlaçları incelemeleri bittiğinde buluşma zamanından iyice ilerlemişlerdi, Xu Gang aşağı bakarak konuştu: “Sanırım Gezginler Topluluğundaki kancıklar buraya gelecek cesareti toparlayamadı, vakit geldi de geçiyor bile, hadi biz yola çıkalım!”

 

Ortamdakilerin hepsi de Xu Gang’ın yanında yeryüzü orijin âleminden birini getirmesine karşı olsa da en son yaptığı bu teklife katılmışlardı. Zaten grupta eksik kişi olması kaynakların daha az kişi tarafından bölüşüleceği anlamına geliyordu.

 

Mu Gaoqi çekingen şekilde konuştu: “Biraz daha beklesek? Hep beraber harekete geçeceğimize dair sözleşmiştik, onların gelişini biraz daha beklesek olmaz mı?”

 

Jiang Chen Mu Gaoqi’nin böylesine hizmetçi birisi gibi davrandığını görünce iç çekti, Mu Gaoqi basit bir karakterdi, başkalarını gücendirmekten çekiniyordu. Fakat elbette böylesine zayıf bir karakter aynı zamanda zayıf bir bünye ile birleşince onun sözlerini kimse umursamıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr