Bölüm 461: Jiang Chen Küçük Düşürülmeyi Kabul Etmiyor

avatar
1556 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 461: Jiang Chen Küçük Düşürülmeyi Kabul Etmiyor


Jiang Chen çekirdek mürit madalyonu sayesinde Gül Vadisini belasız şekilde geçmişti, fakat karşılaştığı bir grup çiçek… Biraz garip bir yapıları vardı…

 

Qiao kardeşler, Guo Jin ve diğerleri ya birinci ya da ikinci seviye ruh âlemindeydiler. Gül Vadisinde çok göze batan bir yapıdaydılar.

 

Gül Vadisindeki müritlerin hepsinin orijin âleminde olduğu biliniyordu. En çok sayıya sahip küme yeryüzü dereceliydi, birkaç tane de göksel dereceli olanlar vardı.

 

Buradaki bu dâhi kişiler her ne kadar ılımlı ve arkadaş canlısı olmaya çalışsalar da yanlarında böylesine düşük yetişim seviyesine sahip kişileri barındırmak istemezlerdi.

 

Bu kişilerin sahip olduğu takipçiler arasında en düşük seviyeli olan göksel ruh âlemindeydi.

 

Xue Tong ve diğerleri gibi küçük dereceli ruh âleminde olanların doğal olarak Gül Vadisinde yeri yoktu. Vadideki ayak işleriyle uğraşan sağlık çalışanları bile yeryüzü ruh âlemi seviyesindeydi.

 

Bundan dolayı Gül Vadisinin muhafızları Jiang Chen’in korumalarını gördüklerinde suratlarında garip ifadeler oluşmuştu. Bu manzarayı keyif verici bulanlar da olmuştu şaşıranlar da.

 

Gouyu’nun karakteri girişken ve cesurdu, düşüncesiz hareket edebiliyordu, fakat şu anda kendisinin yetişim seviyesinin Jiang Chen için bir utanç kaynağı olabileceğini düşünmüştü.

 

Jiang Chen ise sakin kalmıştı, bu yetişim seviyesindeki fark olayı sadece geçici bir olaydı. Bu farkın oluşmasının sebebi sadece vadideki kişilerin çok daha kaliteli standartlara sahip bir yerde doğmuş olmalarıydı.

 

Eğer Gouyu, Xue Tong veya diğer takipçilerden birisi burada doğmuş olsaydı, şu anda gelecekleri pozisyon ya iç mürit ya da çekirdek mürit pozisyonu olurdu.

 

Gouyu’nun yetişim seviyesi Yeşil Kutsal Meyveyi yedikten sonra durmaksızın yükselmeye devam ediyordu. Şu anda yeryüzü ruh âleminin tepesindeydi, fakat elbette bu yetişim seviyesi burada bulunan müritlere kıyasla hiçbir şey sayılırdı.

 

Gouyu yolda gelirken takipçi olduklarını belli eden kıyafetler giyen birkaç kişiyle karşılaşmıştı ve bu kişilerin en düşük yetişim seviyesine sahip olanı göksel ruh âlemindeydi.

 

Bu müritlerin suratında Gouyu ve diğerlerini gördüklerinde alaycı gülümsemeler oluşmuştu.

 

Hatta aralarından bazıları homurdanarak konuşmuştu: “Bakın dışarıdaki kediler içeriye ne getirmiş! Gül Vadisinin gereklilikleri ne zamandan beri bu kadar alçaldı?”

 

“Kesinlikle! Gül Vadisi çekirdek müritlerin dâhi olanlarına ayrılmış bir yerdir! Bu insanların burada ne işleri var?”

 

“Aman be! Bu tarzda bir çöp bile Gül Vadisine girebiliyor! Ama emin olun yakın zamanda buradan kovulurlar zaten!”

 

Bu konuşmaların hiçbiri açıktan ve sesli değildi, fakat Jiang Chen’in ve takipçilerinin duyabileceği düzeydeydi aynı zamanda.

 

Jiang Chen bunları duyduğunda bakışları soğuk bir hal aldı, gözlerini konuşan elemanlara çevirdi.

 

Bu elemanlar ise Jiang Chen’in aurasıyla karşılaştıklarında ona karşı koymaya kesinlikle cesaret edememişlerdi. Bakışlarını kaçırarak bu meseleyi sineye çektiler.

 

Her ne kadar Gouyu ve diğerlerinin yanında konuşmaktan çekinmiyor olsalar da ortamda Jiang Chen olunca korkmuşlardı.

 

Eğer Jiang Chen tarafından dayak yerlerse kesinlikle hiçbir yerde haklarını arayamayacaklarının farkındaydılar. Her ne kadar ustaları, takipçilerinin kavgaya karıştığını öğrendiğinde ortaya çıkıp kendisi de savaşacak olsa da bu riskin kesinlikle değmeyeceğini düşünmüşlerdi.

 

Gouyu bu duruma biraz streslenmişti: “Genç ustam, bizler sizin için utanç kaynağı olduk.”

 

Jiang Chen gülerek karşılık verdi: “Bu yaşadığımız duruma zengin züppelerin hava atması durumu denir. Bu içinde bulundukları hal onların hayatları boyunca elde edebilecekleri en yüksek haldir. Böylesine dar görüşlü insanlar için belaya girmeye değer mi sence?”

 

Bu esnada Küçük Huang da Gouyu’nun koluna girerek konuştu: “Büyük kız kardeş Gouyu, bu insanların tek yapabildiği konuşmaktır, onların askeri Dao konusundaki görüşleri çok dar. Efendi Jiang doğruları söyledi, bizler onlarla uğraşarak keyfimizi bozmamalıyız. Benim tahminlerime göre büyük kız kardeş Gouyu zaten birkaç yıl sonra bu insanlardan çok daha üstün yetişim seviyesine erişecektir.”

 

Küçük Huang her zamanki gibi düşünceli davranıyordu. Her kelimesi karşısındaki kişiye huzur veriyordu.

 

Gouyu şu anda her ne kadar mutsuz olsa da Küçük Huang’ın sözlerinden sonra mutlu hissetmişti.

 

Küçük Huang’ın elini tuttu, gözlerinde kararlı bir bakışla: “Küçük kız kardeş Huang doğruları söyledi! Ben, Gouyu! Nasıl olur da bu alçak insanların zaferini kabul ederim? Bu insanların tek avantajı benden daha iyi bir yerde doğmuş olmaları! Birkaç sene sonra onların beni kıskanmasını sağlayacağım!”

 

Gouyu her daim bir erkeğe karşı yenilgiyi reddeden birisi olmuştu, şimdi bu yaşadığı olaydan sonra kendisine olan saygısı ve güveni tekrar yerine gelmişti.

 

Küçük Huang gülümsedi: “Kesinlikle! İşte mesele bu! Büyük kız kardeş Gouyu çok zeki birisi! Bunu yapabilmesi için hiçbir engel yok önünde!”

 

Gouyu da gülümseyerek konuştu: “Asıl zeki olan sensin! Eğer bir erkek olsaydın kesinlikle sana düşerdim!”

 

Küçük Huang da aynı iltifatla karşılık verdi: “Büyük kız kardeş Gouyu’nun erkek olmaması çok üzücü olmuş, hehe!”

 

Gouyu’nun neşesi yerine gelmişti, bu esnada grup da Jiang Chen’in apartmanına geldi.

 

Gül Vadisinde birçok oda vardı, her apartmanın arasında geniş mesafeler vardı, burada konaklayan kişilerin birbirlerini rahatsız etmelerini engellemek adına konulmuştu bu mesafeler.

 

Jiang Chen’in apartmanı zemin söz konusu olduğunda en iyisi sayılmazdı, hatta gerçekleri söylemek gerekirse Gül Vadisindeki en kötü zemine sahip apartman olabilirdi.

 

Bunun sebebi elbette Jiang Chen’in sadece birinci seviye orijin âleminde olmasıydı, yüksek seviyeli apartmanlara erişmek için gereklilikleri sağlayamıyordu henüz.

 

Fakat bu haliyle bile bu apartman Kıymetli Ağaç Topluluğundaki apartmanından katlarca daha iyiydi.

 

Gouyu ve diğerleri bu apartmana girdikleri anda az evvelki sinirli ve duygusal hallerinden eser kalmamıştı.

 

Bu apartman oldukça modern bir şekilde tasarlanmıştı, yetişim odası, oturma odası, rahatlama bölgesi, ilaç üretim odası, silah geliştirme odası gibi ayrı ayrı odalardan oluşuyordu, ihtiyaç duyulabilecek her türden oda mevcuttu.

 

Jiang Chen’in yanındaki kişilerden ayrı olarak on ya da yirmi tane fazladan takipçisi olsa bile hep beraber burada rahatça yaşayabilirlerdi.

 

“Küçük kız kardeş Huang! Şu ilaç bahçesine bak! Sen ileride çiçeklerinle ilgilenmek için harika bir yere sahip oldun!” Gouyu oldukça heyecanlanmıştı.

 

Küçük Huang hafifçe gülüşmedi, apartmanın etrafında tur atmaya başlamıştı.

 

Grup eve yerleştikten sonra dışarıdan bir ses geldi: “Kıdemli kardeş Jiang Chen, ustam Yan Hongtu size bildirmemi istedi, kendisini ziyaret etmenizi istiyor.”

 

Bu sesin sahibi burada yaşayan birinin takipçisine aitti.

 

Jiang Chen dışarı çıktığında Ruh Kralı seviyesinde, takipçi olduğunu belli eden bir üniforma giymiş birini gördü.

 

Bu kişi Jiang Chen’e karşı her ne kadar saygılı bir şekilde seslenmiş olsa da yine de tavırlarında bir üstünlük duygusu olduğu belli oluyordu. Bu yeni gelen çekirdek müridin burada olmasını kabullenemeyen birisi olduğu aşikârdı.

 

“Kıdemli kardeş Yan Hongtu?” Jiang Chen’in kaşları çatıldı, henüz vadiye yeni gelmesine rağmen bu adam Jiang Chen’den hemen ziyaretine mi gelmesini mi istiyordu?

 

Mantıklı konuşulacak olursa hoş geldin ziyareti yapmak isteyen birisi için bile bazı nezaket kuralları vardı. Kendisinin yerine önceden takipçisini göndermesi ve Jiang Chen’in yerleşmesini dahi beklemeden ziyarete gelmesini istemesi aslında biraz kışkırtıcı bir anlam barındırıyordu.

 

Eğer Yan Hongtu gerçekten de ortama yeni gelen birisi için hevesli şekilde karşılama yapmak istiyorsa önceden takipçisini göndermeden kendisinin gelmesi lazımdı.

 

“Evet doğru, Kıdemli kardeş Yan Hongtu Gül Vadisinin Süzülen Bulutlar bölgesinin ustalarından birisidir.” Takipçi konuşurken fark edilir bir gururla çıkıyordu sesi.

 

Sanki Kıdemli kardeş Yan Hongtu’nun takipçisi olmak bu adamın bu hayatta başarabileceği en büyük şeymiş gibi davranıyordu.

 

Jiang Chen hafifçe kafasını salladı: “Bana adresi ver, vaktim olunca giderim.”

 

Jiang Chen her ne kadar bu durumdan hoşnutsuz olsa da yine de açık şekilde düşmanlık etmek istemedi.

 

“Ne demek vaktin olunca geleceksin?” Takipçi şaşkın şekilde gözlerini kırptı: “Kıdemli kardeş Jiang Chen, sen burada yeni olduğun için kuralları bilmiyorsun değil mi? Süzülen bulutlar bölgesinde eğer kıdemli kardeş Yan Hongtu birisini görmek istiyorsa bu durumda görmek istediği kişiye iyilik yapıyor demektir. Kim onun çağrısına bir saniye bile geç cevap verebilir? Sen… Sen… Sen vaktin olana kadar bekleme konusunda ısrarcı mısın? Kıdemli kardeş Yan Hongtu’yu bekletmek mi istiyorsun?”

 

Bu adamın ses tonunda bir gariplik vardı, konuşurken dudaklarında şeytani bir gülümseme oluşuyordu.

 

Jiang Chen gülümseyerek cevapladı: “Benim yapmam gereken işler var, seni yolcu edemeyeceğim, kendin çıkarsın.”

 

Jiang Chen kendisinden istenilen her şeye evet diyecek birisi değildi, elbette Yan Hongtu denen adam kendisini her çağırdığında yanına koşarak gitmeyecekti.

 

Elbette bunun sebebi Jiang Chen’in kimsenin sözünü dinlemeyecek kadar kibirli olması değildi, fakat bu sözü geçen kıdemli kardeşi henüz tanımıyordu bile, aralarındaki ilişki çağırılınca gelen bir köle ile sahibi gibi olamazdı.

 

Yan Hongtu denen adamın Jiang Chen’i aşağılamak için böyle davrandığı belli oluyordu. Jiang Chen elbette buna kanmayacaktı.

 

Takipçi Jiang Chen’in tepkisi karşısında dumura uğramış gibi kalmıştı.

 

Görünüşe göre bahsettiği bu Yang Hongtu isimli kişi bu takipçinin her şeyiydi, ona verdiği değer çok üstündü.

 

Süzülen Bulutlar bölgesindeki ustasının sözüne karşı gelecek birinin varlığına bugüne kadar inanmamıştı. Bir defasında bir çekirdek mürit onun sözüne karşı gelmek istemişti fakat sonunda dersini çok ağır şekilde almıştı.

 

Gül Vadisinde dört bölge vardı, Süzülen Bulutlar bölgesi her ne kadar en düşük seviyeli olan olsa da Yan Hongtu o bölgenin patronu olduğundan en güçlü otorite de kendisiydi.

 

Son yıllarda Yan Hongtu’nun çağrısına kulak asmayan bir çaylak görülmemişti.

 

“Kıdemli kardeş Jiang Chen, bunu iyice düşünüp taşınmalısın. Şimdi bu çağrıya cevap vermezsen ileride istesen bile fırsatın olmayabilir.”

 

“Ne zaman istersem o zaman giderim! Ne yani, ustan beni kaçırıp zorla alıkoyarak istemediğim şeyleri mi yaptıracak?”

 

Jiang Chen karşısındaki kişinin çok da üzerine gitmek istemiyordu, sonuçta bir takipçinin görevleri vardı ve bu adam da bu görevlerini yerine getirmekle mesuldü. Fakat elbette sadece bir takipçi olmasının gerektirdiği üzere çok fazla ısrar da edemiyordu, sadece sinsi şekilde gülümsemekle yetindi.

 

Yan Hongtu Görkemli İlaç Sarayının yirmili yaşlarında bir dâhi müridiydi. Burnunun yapısı bir kuş gagasına benziyordu ve bu özelliği onun bakışlarını vahşileştiriyordu. Süzülen Bulutlar bölgesindeki en iyi apartmanda yaşıyordu. Bulunduğu bölgedeki en güçlü kişiydi.

 

Aslında sahip olduğu yetişim seviyesiyle daha üstün bir pozisyona atanmak istese bunu gerçekleştirebilirdi fakat içinde bulunduğu otorite üstünlüğü sayesinde bunu istemiyordu.

 

Bu adam azla yetinmeye razı olan birisiydi.

 

Başka bir bölgede bir başkasının astı olmaktansa Süzülen Bulutlar bölgesinin patronu olmayı tercih ediyordu.

 

Yan Hongtu mesajı aldığında yüzü karardı: “Demek vakti olduğunda gelip beni ziyaret edecekmiş ha? Süzülen Bulutlar bölgesindeki çaylakların böylesine fevri hareket etmesine ne zamandan beri müsaade ediyoruz?!”

 

“Kıdemli kardeş Yan, o çocuk bir köylü çocuğuna benziyordu ve doğal olarak sizin kudretinizi anlamamıştır. Benim görüşümce bu tarz hayata sahip bir köy şarlatanı kesinlikle sadece sözlerle ikna edilebilecek birisi değildir, onun güçten anlaması için gücü tatması gerekir.”

 

Takipçi ateşe körükle gidiyordu, ses tonunda kışkırtıcı bir anlam vardı.

 

“Hmm, bu Jiang Chen denen adamın Kıymetli Ağaç Topluluğunda ünlü birisi olduğunu duymuştum. Muhtemelen burada da aynı unvana ve şöhrete sahip olabileceğini düşünmüştür.” Yan Hongtu’nun yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu.

 

Takipçi ise onu daha da kışkırtmaya çalışıyordu: “Hah! O kim oluyor ki? On altı krallık küçücük bir yer! Bu adamın gücünü abartmışlar belliki! Bu adam Gül Vadisinde sadece acemi bir çaylak! Kendisini isterse bir ejder isterse bir kaplan olarak nitelendirsin, hiçbir şey fark etmez!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr