Bölüm 459: Görkemli İlaç Sarayına Seyahat

avatar
1778 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 459: Görkemli İlaç Sarayına Seyahat


Jiang Chen önündeki uzun yolun ne kadar büyük olduğunu öğrenmişti fakat bunu öğrendiğinde stres yapmamıştı üstelik aksine, bunları öğrenmesi onun için daha büyük bir motivasyon yakalamasına sebep olmuştu.

 

“Ben son birkaç yılda üç büyük aşama kaydettim ve orijin âlemine geçiş yaptım, üstelik başlangıç noktam gerçek qi âlemiydi. Bu momentumla neden devam edip de bilge âlemine, sonrasında ise hükümdar âlemine geçemeyeyim ki?”

 

Jiang Chen’in eksiklik hissedeceği en son konu kendine olan güveniydi.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu da diğer güçlerle arasındaki güç farkını artık anlayabilmiş ve harekete geçem kararı almıştı, artık oldukları yerde sabit durma taraftarı değillerdi.

 

Bin Akbaşlı tereddütsüz şekilde konuşmuştu: “Bilge Dan Chi, benim Kıymetli Ağaç Topluluğum sizden bir şey isteyecek.”

 

“Lütfen isteyin.”

 

“Topluluklarımızın ikisi de Jiang Chen’i yetiştiriyor, benim planlarım dahilinde Görkemli İlaç Sarayına birkaç mürit daha göndermek var, bu şekilde onların yetişimi için sarayının da katkıda bulunur. Olayların ve durumların ne kadar hızlı değişim gösterdiği düşünülürse ben bu genç müritlerin Kıymetli Ağaç Topluluğunda barınmaya devam ederlerse değişen zamanı kavrayamayacaklarını düşünüyorum.”

 

Bin Akbaşlı konuşmasına bir süre ara verip Tang Hong ve diğerlerini işaret etti: “Bu müritler Kıymetli Ağaç Topluluğunun genç neslinin en kaliteli yetişimcileri. Bu müritler her ne kadar sizin sarayınızın en kaliteli müritleri kadar yüksek seviyelerde olmasalar da sonuçta benim topluluğumun elit müritleridir.”

 

Dan Chi doğal olarak Jiang Chen’le Tang Hong arasında bir bağ olduğunu anlayabilmişti.

 

Diğerlerine gelince, Xie Yufan, Lian Canghai ve Demir Dazhi ise gerçekten de kaliteli mürtlerdi.

 

Bu dört kişi birlikte Kıymetli Ağaç Topluluğunun en iyi dört müridini oluşturuyordu.

 

Dan Chi doğal olarak böylesine küçük bir meseleyi reddetmezdi, elini salladı ve gülümseyerek konuştu: “Madem bizim topluluklarımız artık ittifak oldu, bunlar küçük meseleler. Jiang Chen, sen ne düşünüyorsun?”

 

Dan Chi’nin bu sorusu ile anlaşılıyordu ki Jiang Chen’in fikirlerine önem veriyordu.

 

Demir Long bu soru karşısında neredeyse yerinden zıplayacak gibi olmuştu. Jiang Chen’in intikam arzusu ile hareket ederek Demir Dazhi’nin Görkemli İlaç Sarayına gidişini önlemek isteyeceğini düşünüyordu.

 

Lian Canghai ve Demir Dazhi bu fırsatın hayatlarını kökten değiştirecek bir fırsat olduğunun farkındalardı. Duydukları endişe büyük orandaydı, Jiang Chen’e bakarlarken boğazları kuruyacak gibi hissediyorlardı.

 

Kaderleri ve gelecekleri Jiang Chen’in elindeydi, nasıl olur da endişeli olmazlardı zaten?

 

Jiang Chen boş yere kin tutan bir karakter değildi, Demir Ailesi zaten son zamanlardaki yumuşak tutumlarında oldukça samimiydi, Jiang Chen’in gönlünü almak ve özür dilemek için yüksek değerde hediyeler göndermişlerdi.

 

Jiang Chen her ne kadar bu hediyeleri kabul etmemiş olsa da yine de Demir Ailesiyle uğraşmak da istemiyordu.

 

“Ne kadar çok insan olursa o kadar çok yaşam olur. Hem bu şekilde Görkemli İlaç Sarayına tek başıma seyahat etmemiş olurum, yanımda daha önceden tanıdığım insanlar da olur. Benim fikrime göre genç nesli hizada tutacak birine ihtiyaç vardır. Neden saygın Ata kişilerden Ye Chonglou Görkemli İlaç Sarayına olan yolculuğumuzda bize eşlik etmesin? Ata kişi Bin Akbaşlı ise geride durarak buradaki genç neslin başında kalır.”

 

Jiang Chen Baş Ustayı unutmamıştı.

 

Eğer Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou arasında seçim yapacak olsa seçimi elbette Ye Chonglou’dan yana olurdu.

 

Bin Akbaşlı kendisine her ne kadar fazlaca yardım etmiş olsa da samimiyet söz konusu olduğunda Ye Chonglou daha ilerideydi.

 

Dan Chi gülümsedi: “Bu dediğin en iyisi olur! Bu şekilde bir sorun oluşursa Daoist Ye ile fikir alış verişi de yapabiliriz hem.”

 

Bin Akbaşlı elbette bu fikre karşı çıkmayacaktı. Ye Chonglou’nun yola çıkacak olan gençlere göz kulak olması elbette daha mantıklıydı.

 

Bilge Dan Chi de aynı zamanda Kıymetli Ağaç Topluluğunda kalacak olan kişilere göz kulak olmaları için kendi grubundan birkaç kişiyi ayarlamıştı.

 

Elbette bu müritlerin Kıymetli Ağaç Topluluğunda çok fazla zaman geçirmek istemeyecekleri barizdi, bundan dolayı burada kalacak olan müritler periyodik şekilde değiştirilecekti ve Kıymetli Ağaç Topluluğunda bir süre kalan müritlerin Görkemli İlaç Sarayına döndükleri zaman elde edecekleri kâr da ikiye katlanacaktı.

 

Küçük Huang’ın ise bir pişmanlığı yoktu: “Bizler her daim yüksek yerlere seyahat ederiz, Efendi Jiang’ın Görkemli İlaç Sarayına gitmek istemesi doğal bir şeydir, ben ise Efendi Jiang’ın hastası olduğuma göre onu takip etmekten mutlu olurum.”

 

Fakat Küçük Huang bir yandan da üzgün gibiydi: “Ama son birkaç gündür yetiştirdiğim çiçeklerin burada kalması yazık olacak, ben onları özleyeceğim.”

 

Eğer Küçük Huang’dan başkası bu sözleri söylese sahte sözler olduğu düşünülürdü, fakat Küçük Huang’ın tavırları çok samimiydi, çiçeklere verdiği değer ise açıkça belli oluyor ve biliniyordu. Çiçekleri özleyecek olması yalan değildi.

 

Gouyu ve diğerlerine gelince, onlar zaten uzun zaman evvel bu tarz göç etme etkinliklerine alışmışlardı. Jiang Chen’in daha iyi bir bölgeye gideceğini duyduklarında doğal olarak onu takip etme isteğindeydiler.

 

Üçüncü amca Jiang Tong ve kuzen Jiang Yu ise Gök Ağacı Krallığındaki hayatlarına çoktan alışmışlardı.

 

Özellikle de kuzen Yu, Devasa Hazine Sarayında kıdemli kişiler arasındaydı artık, evlenmişti ve hatta çocukları bile olmuştu. Etrafındakileri kıskandıracak bir hayata sahipti.

 

Qiao Baishi ise Kadim Ning ile beraberdi ve mutlu bir hayat sürüyordu.

 

Herkesin kendine ait sabit ve sakin bir hayatı vardı. Doğu Krallığındayken hayal dahi edemeyecekleri güce, paraya ve mutluluğa sahiptiler.

 

Jiang Chen doğal olarak bu kişilerin mutluluğunu bozmak istememişti ve onları kendi hallerine bırakmıştı.

 

“Genç usta Chen, gerçekten de beni yanınızda götürmüyor musunuz?” Fei Xuan yüzünde üzüntülü bir ifadeyle konuşuyordu.

 

“Yaşlı Fei, sen Kıymetli Ağaç Topluluğunun yaşlı ve kıdemli bir üyesisin, burada iyi bir pozisyonun ve otoriten var. Görkemli İlaç Sarayında neler olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, neden oraya gidip vaktini harcayasın ki? Neden burada kalıp Kıymetli Ağaç Topluluğunun gelişmesine ve Ata kişi Bin Akbaşlının fikirlerinin ilerlemesine yardımcı olmuyorsun? Eğer hala sana yaptığım iyiliklerin karşılığını ödeyemediğini düşünüyorsan amcama ve kuzenime iyi bak.”

 

Fei Xuan kafasını salladı: “Elbette! Gerçi Ata kişi Bin Akbaşlı zaten bu dediklerini çoktan yapmaya hazırdır genç ustam, senin ailene benim ve Ata kişinin koruması hakim olduğunca kim dokunmaya cüret edebilir ki?”

 

Yang Zhao ve Lu Wuji’nin kaderi Jiang Chen’in yakınlarına zarar vermek istediklerinde ne kadar da dehşet verici bir hal almıştı, herkes hatırlıyordu bunu.

 

Şimdi Jiang Chen’in ismi on altı krallığın her noktasında duyulan bir isim olduğuna göre kim cüret edebilirdi onun yakınlarına zarar vermeye?

 

Bazı ayarlamalar yapıldıktan sonra grup, Dan Chi ve Ye Chonglou’nun gözetiminde olacak şekilde Görkemli İlaç Sarayına doğru yola çıktı.

 

Küçük Huang kıyafetlerle fazlaca sarılı şekilde gruba katıldığında Dan Chi ona şaşkın bir ifadeyle bakmıştı.

 

Grup Devasa Ruh Topluluğu sınırlarından geçerken Jiang Chen manevi kardeşi Liu Wencai’yi düşündü: “Bilge Dan Chi, benim buralarda eskilerden bir arkadaşım var. İleride onu bir daha ne zaman görürüm bilmiyorum. Eğer acil işleriniz varsa lütfen siz yolunuza devam edin, ben arkadaşımı ziyaret etmeliyim.”

 

“Pekâlâ, o halde biz önden gideceğiz.”

 

Tang Hong hariç, Kıymetli Ağaç Topluluğundan gelenlerin hiçbiri Liu Wencai ile ilgili değildi. Bundan dolayı Jiang Chen takipçileriyle beraber Tang Hong’u da yanına alarak Devasa Ruh Topluluğuna doğru yola koyuldu.

 

Dan Chi uzaklaşan gruba bakarken derin bir bakış attı: “Baş Usta Ye, şuradaki kapüşonlu genç kız da mı Kıymetli Ağaç Topluluğu müridi?”

 

“Hayır.”

 

“O halde kimdir bu kız?”

 

“Ben bu kızı daha evvel görmemiştim, fakat Gouyu ile yakın ilişkisine bakılacak olursa sanırım Doğu Krallığından olmalı.”

 

“Doğu Krallığı mı?” Dan Chi garip bir ifadeyle gülümsedi ve aklındaki düşünceleri dağıttı. Doğu Krallığı Jiang Chen gibi bir yeteneğe can vermek için bile yetersiz topraklardaydı, bu kız gibi başka bir gizeme daha nasıl hayat verebilirdi?

 

Dan Chi Küçük Huang’ın gizemini çözememişti, onun gücünü kestiremiyordu, aurasının neden bu kadar gizemli olduğunu anlayamamıştı.

 

Bu kızın kim olduğu konusunda meraklanmadan duramamıştı.

 

Jiang Chen Devasa Ruh Topluluğunun topraklarına girdikten sonra birçok raporların gidip gelmesini beklemiş ve sonunda iç kapılara ulaşabilmişti.

 

Buranın toprakları Kıymetli Ağaç Topluluğundan çok daha genişti.

 

Yol boyunca değişik hayvanlarla karşılaşmışlardı, kaplanların kükremesiyle ve maymunların çığlıklarıyla kulakları yorulmuştu. Tüm türden ruh hayvanları buradaydı.

 

Elbette farklı toplulukların farklı yöntemleri vardı. Devasa Ruh Topluluğu da elbette kendine has bir yönteme sahipti.

 

“Patron! Seni buraya getiren nedir? Topluluğumun başkanı senin buraya geldiğini duyunca kapalı alan yetişiminden çıktı ve tören hazırlatıyor.” Liu Wencai sıcak bir karşılama yapmıştı.

 

Devasa Ruh Topluluğunun saygın Ata kişisi Dokuz Aslan Jiang Chen’e büyük önem veren birisiydi.

 

Jiang Chen zamanında Dokuz Aslan’a Liu Wencai’nin kaliteli bir yetişim eğitimi alması gerektiğini ve buna değdiğini söylediğinde Dokuz Aslan onu gayet ciddiye almıştı.

 

Liu Wencai artık Dokuz Aslan’ın gerçek müridi haline gelmişti, pozisyonu topluluğun en üst noktalarındaydı.

 

Kendi yaşıtlarını birçok alanda yenerek onlara üstün gelmişti.

 

Jiang Chen elbette buna şaşırmamıştı, Liu Wencai’nin potansiyelinin ne kadar büyük olduğunun farkındaydı. Her ne kadar henüz tam potansiyeli açığa çıkmamış olsa da Kızıl Kabuklu Alevli Kertenkelenin kabuğu ile çok yüksek bir potansiyel elde etmişti.

 

Kesinlikle kendi topluluğundaki herkese üstün gelebilecek durumdaydı.

 

“Patron, Tang Hong! Görkemli İlaç Sarayı ile olan ittifakınızı tebrik ederim. Umarım isminizi Devasa Gizli Ejder Derecelendirmesine yazdırırsınız!”

 

Liu Wencai açık sözlüydü, Jiang Chen ve Tang Hong içi ne kadar mutlu olduğunu samimi şekilde dile getirmişti.

 

“Wencai, sen de bir gün bu sahip olduğun potansiyel sayesinde parlayacaksın! Senin de ismin o derecelendirmede gözükecek.”

 

Jiang Chen’in ses tonu katıydı, Liu Wencai’den beklentileri yüksekti.

 

Liu Wencai gülümsedi: “Belki de ileride Devasa Muhitte tekrar karşılaşırız.”

 

“Oh? Neden öyle dedin?” Jiang Chen şaşırmıştı.

 

“Kıymetli Ağaç Topluluğu ile Görkemli İlaç Sarayı arasındaki ittifak anlaşması Devasa Muhitte yeni kapıların açılmasına sebep oldu. Büyük Katedralin dört büyük ailesi bizim topluluğumuza bir zeytin dalı uzattı, şimdi bizim topluluğumuzun başkanı hangi aileyle ittifak kurmanın daha avantajlı olacağını düşünüyor.”

 

Devasa Muhitin altı gücü şöyleydi; bir salon, iki saray ve üç topluluk.

 

Bir salon ile anlatılmak istenen elbette Büyük Katedraldi, yenilmez olduğu biliniyordu ve bu altı gücün en kuvvetlisiydi.

 

Dört aile bir araya geldiğinde üçüncü kademeli bir topluluğun gücü ile aynı güce ulaşabiliyorlardı.

 

Bu haberler elbette şaşırtıcıydı fakat Jiang Chen elbette Liu Wencai adına sevinmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr