Bölüm 458: Devasa Muhitin En Yüksek Seviyesi

avatar
2036 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 458: Devasa Muhitin En Yüksek Seviyesi


“Her güçlü bölgenin bir kural yürütücü ülkesi vardır. bazı rejimler gerçek güç barındırırken diğerleri ise sadece göstermelik, sembolik birer yapılanmadır. Fakat bahsettiğim gerçek güç sahibi kural yürütücü yapılanma var olduğu sürece bu demektir ki bu bölge birleşik bir yerdir, dağılmamıştır! Şu anda Devasa Muhit sadece etrafa dağılmış bir toz birikintisinden ibaret, kendisini temsil eden bir imparatorluğa sahip değil! Bizim hayalini kurabileceğimiz en üst düzey sıfat imparatorluktur. Sadece Üst Sekiz Bölgesinin elemanları Hanedanlık kurabilme hakkına sahipler, peki neden Hanedanlık? Hanedanlık bir imparatorluktan bile güçlüdür! Bir Hanedanlık en ağır fırtınalardan bile sağ çıkabilir! Üst Sekiz Bölgesinin bazı Hanedanlıkları beş bin yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürebiliyor! Bizler sanki yılmış gibi davranıyoruz, benim hayattaki en büyük hayalim ve amacım bir imparatorluk kurabilmektir! Ben Devasa Muhitin birkaç yüz yıl etkisiz kaldığı için bir başka bölgenin kölesi olmasını kabullenebilecek birisi değilim! Bizim yerli halkımızın başkalarının kölesi olması kesinlikle gerçekleşemez! Burası bizim bölgemiz! Atalarımız bu topraklar için kan döktü, ter döktü ve bu topraklarda hayat kurdular! Biz hayattayken bu topraklar kimseye yem olmaz!”

 

Dan Chi bu konular hakkında Görkemli İlaç Sarayındayken bile konuşmazdı, fakat bugün nihayet kalbindekileri açıkça söylemişti.

 

Elbette bunun sebebi ortamda şu anda Jiang Chen’in bulunmasıydı.

 

“Jiang Chen, eğer bana yardım etmeyi kabul edersen ben sana Görkemli İlaç Sarayından neye ihtiyacın varsa, hangi kaynakları istiyorsan vereceğim.”

 

“Bilge kişi, ben henüz çok genç bir kişiyim, bana bu kadar değer vermeniz utanç verici değil mi?”

 

“Jiang Chen, ben boş sohbet edecek birisi değilim, Devasa Muhit her ne kadar geniş bir yer olsa ve birçok bilge âlemi uygulayıcısı barındırıyor olsa da benim gözüme girebilenlerin sayısı son birkaç yılda sadece birkaç kişi. Benim dikkatimi çekmeyi başaran gençlerin sayısı bir elin parmağını geçmez, fakat sen benim dikkatimi çekmekle kalmadın aynı zamanda kalbimde de yer edindin. Benim insanları gözlemleme yeteneğim çok güçlüdür ve ben senin geleceğinin çok parlak olduğunu görebiliyorum. Benim fikirlerime katılmak için acele etmene gerek yok, bu meseleleri konuşmak icraata dökmekten daha kolaydır. Umarım bunları derinlemesine düşündükten sonra bana cevabını verirsin. Bana katılmasan bile topluluklarımız arasındaki ittifak hala geçerli olacak!”

 

Dan Chi oldukça açık sözlü birisiydi, Jiang Chen’i ittifak bozmakla tehdit etmek istemiyordu elbette.

 

Jiang Chen Dan Chi’nin gözlerine bakarken onun söylediği şeylerde samimi olduğunu görebiliyordu. Dan Chi sözünü verdiği bir şey için gerekirse canını dahi verebilirdi.

 

Yeni topraklarda bir imparatorluk kurmak! Bu hedefler herhangi bir sıradan kişinin hedefleri değildi elbette!

 

Jiang Chen ise kaliteli hedeflere itiraz edecek birisi değildi!

 

Askeri Dao dünyasında risklerden ve çatışmalardan her daim kaçınabilmek imkânsızdı!

 

Jiang Chen eğer bu yolda yürüme kararı aldıysa bundan sonra sadece kendisini düşünerek hareket edebilmesinin imkânsız olduğunun farkındaydı. Büyük resmi görebilmek için zor kararlar almak ve risklerin üzerine yürümek gerekirdi. Jiang Chen aynı zamanda Dan Chi’nin hedeflerinin sadece kendisi için olmadığını da görebiliyordu, başkaları için çaba göstermek de nadir görülen erdemli bir hareketti ve Jiang Chen bunu da takdir etmişti.

 

“Bilge Dan Chi, ben her ne kadar hırslı bir kişi olmasam da bu tarz bir mücadeleye girişmek oldukça heyecan verici olabilir. Eğer zamanı gelir de benim kıymetsiz gücümden yararlanmak isterseniz elbette elimden geldiğince size yardımcı olmaya çalışırım.”

 

“Güzel! Ben her ne kadar o sıra dışı doğa olayının nereden geldiğini ve neyden kaynaklandığını bilmiyor olsam da bu olayın sebebi kesinlikle Devasa Muhitin parlak geleceği ile alakalı olmalı! İnanıyorum ki topluluklarımızın ittifakının iyi bir habercisiydi bu olaylar! Beyler, Kıymetli Ağaç Topluluğu her ne kadar kayıtsız bir pozisyonda gibi görünse de bu durum aslında Kıymetli Ağaç Topluluğu için de büyük bir fırsat. Sizler kararınızı vermelisiniz, küçük bir bölgede hayatınızı sürdürüp kendi kendinize mi yaşayacaksınız yoksa gelişen durumları takip edip sizler de mi gelişeceksiniz? Durum kendini geliştirip yeni bir forma büründükten sonra karar vermek geç kalmış olmaktır! Fakat her ne kadar erken karar verilse de yine de her kararın barındırdığı riskler de mevcuttur! Bundan dolayı sizleri bir karar vermeniz için zorlamak istemiyorum.”

 

Dan Chi’nin bu son sözleri Ye Chonglou ve Bin Akbaşlıya hitap ediyordu.

 

Zaten son dönemlerde birçok mücadeleden geçmiş olan bu ikili bu durumu uzun süredir düşünüyordu.

 

Kendi küçük topraklarına hapsolup kalmanın bir süre sonra yetersiz olacağını ve büyük balığa yem olacaklarını anlayabilmişlerdi.

 

Gök Topluluğu gibi birçok faktör ve tehlike mevcuttu bu dünyada, bugün Gök Topluluğu riskini atlatmış olabilirlerdi, fakat yarın olduğunda bir başka güçlü topluluğun Devasa Muhite elini uzatmayacağının garantisi yoktu. Etraftaki riskler saatli bomba gibiydi, ne zaman patlayacağı belli olmazdı.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu risklerden kaçınmak için bir kuyu kazıp onun içine saklanamazdı, bu hamle elbette kısa süreli bir plandı ve mutlak surette bir başka güç tarafından keşfedilip ezilirlerdi.

 

Görkemli İlaç Sarayının ani çıkışı ile ellerine büyük bir fırsat geçtiğinin farkındaydılar, eğer bu saray ortaya çıkmasaydı büyük bir felaketten geçeceklerdi.

 

“Bilge Dan Chi, büyük resim sürekli olarak değişkenlik gösteren bir kavramdır ve Kıymetli Ağaç Topluluğu da bu değişime ayak uydurmak zorundadır. Bizler Görkemli İlaç Sarayını takip etmekte ve onun bize ihtiyacı olduğunda elimizden geldiğince yardımcı olmakta kararlıyız.”

 

Bin Akbaşlı ciddi bir ifadeyle konuşmuştu.

 

Görkemli İlaç Sarayının desteği ile Kıymetli Ağaç Topluluğunun ayakları çok daha sağlam basıyordu yere.

 

Eğer Görkemli İlaç Sarayının bile başa çıkamayacağı bir felaket ortaya çıkacaksa zaten Kıymetli Ağaç Topluluğunun bu felaketle başa çıkması beklenemezdi.

 

Bundan dolayı Kıymetli Ağaç Topluluğunun yapabileceği en mantıklı seçim Görkemli İlaç Sarayıyla ittifak halinde olup onun izini takip etmekti.

 

“Pekâlâ, mademki bu kadar açık sözlüsünüz, ben de söylüyorum! Benim Görkemli İlaç Sarayım var oldukça Kıymetli Ağaç Topluluğu da var olacaktır!”

 

Bu verilen söz binlerce altından daha kıymetliydi.

 

Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou bunu duyduğuna sevinmişti.

 

“Aslında, Devasa Muhitin güçleri belirli aralıklarla harabelerde toplanır ve Devasa İmparatorluğun eski zaferlerini kutlamak için bir anma töreni düzenler. Bu anma töreni her otuz yılda bir düzenlenir ve ismi Devasa Tören’dir. Bu törende yeni bir Devasa Gizli Ejder Derecelendirilmesi yapılır, bu şekilde genç neslin dâhi yetişimcileri Devasa Muhitin en verimli diyarı olan Üst Âlem’de yetişim yapma şansı yakalar.”

 

“Üst Âlem mi? O da ne?”

 

“Üst Âlem her bölgenin sahip olduğu bir mekân gibidir, hükümdar âlemi uygulayıcılarının ömürlerinin son anlarında girdikleri bir bölgedir, bu şekilde yaşamlarının son özünü buraya yayarlar. Üst Âlem dediğimiz yer Devasa Muhitin eski hükümdar âlemi uygulayıcılarının tekrar doğmayı bekledikleri noktadır ve kadim zamanlardan beri varlığını korumaktadır.”

 

Bu yeniden doğma meselesi aslında ölümle başlayan bir şeydi. Hükümdar âlemi uygulayıcılarının öldüklerinde önceki hayatlarındaki hatıralara tekrar erişebilmeleri oldukça zor bir durumdu.

 

Bundan dolayı bu şekilde reenkarnasyon beklemek demek aslında ölümü beklemek demekti.

 

Fakat elbette bir hükümdar âlemi uygulayıcısı demek aslında düşük seviyeli bölgeler için büyük bir zenginlik demekti. Hükümdar âlemi uygulayıcıları elbette sahip oldukları mirası kendileri alamıyorsa bile sonraki nesillere aktarabilmek için belirli bir yerde toplanarak ölmeyi tercih ediyorlardı, bu durum ise onların ne kadar haysiyetli kişiler olduğunu kanıtlıyordu.

 

Kendi miraslarını sonraki nesillere aktarmak, bilgiler, çalışmalar, hazineler ve askeri Dao mirası…

 

Elbette bunlar düşünüldüğünde Üst Âlem aslında bir umut kaynağıydı.

 

Eğer bir hükümdar âlemi uygulayıcısı kendisinden önce orada ölüp miras bırakan kişilerin mirasına erişebilse ve seviye yükselebilse bu durumda hükümdar âleminin zirvesi olan Şanlı Büyük Hükümdar sıfatına erişebilirlerdi.

 

Bu durumda elbette hayatlarındaki gelişim hızı oldukça yükselecekti.

 

Fakat elbette bunun yaşanma olasılığı milyonda bir civarındaydı, bu mesele diğer düşük seviyeli bölgelerde sadece bir defa yaşanmıştı.

 

Fakat Devasa Muhitte böyle bir şey yaşanmamıştı, Üst Âleme girdikten sonra kimse bir kozadan çıkan kelebek edasıyla çıkmamıştı. Herkes böyle bir şansı yakalayacak kadar iyi bir kadere sahip değildi.

 

“Jiang Chen, sen böylesine genç bir yaşta orijin âlemine geçiş yaptın, senin potansiyelin şüphesiz ki Devasa Muhitteki en yüksek potansiyeldir! Fakat ne yazık ki senin doğduğun yer biraz küçük ve güçsüz bir mekândı ve doğal olarak yaşıtın olan topluluk müritlerinden daha dezavantajlı gelişim yapmak zorunda kaldın. Fakat üç yıl içerisinde birçok şey yaşanabilir, inanıyorum ki sen üç yıl içerisinde doğumundan kaynaklanan bu dezavantajını yenerek yaşıtların arasında en gelişmiş kişi olacaksın. Senin ismin Ejder Derecelerinde en üst pozisyonu kapacaktır, bundan eminim!”

 

Dan Chi elinden gelenin en iyisiyle Jiang Chen’i cesaretlendirmek istiyordu.

 

Bin Akbaşlı sordu: “Bir kişinin Üst Âleme girmesi için hangi seviyede olması gereklidir?”

 

Bin Akbaşlı elbette bu hayattaki şansını kaybettiğinin farkındaydı fakat topluluğundaki genç dâhiler için bunun iyi bir fırsat olduğunu düşündüğünden dolayı sormuştu.

 

“İlk yüz arasındakiler girebilir, fakat Üst Âlemde toplamda dokuz seviye vardır, farklı derece yapanlar farklı seviyelere girerler.”

 

“İlk yüz… İlk yüz ha?” Bin Akbaşlının bakışları Tang Hong ve diğerlerine dönmüştü.

 

Aklında bir şeyler kurduğu belli oluyordu.

 

Ye Chonglou lafa girdi: “Bilge Dan Chi, ilk yüze girmek isteyen birinin seviyesi yaklaşık ne olmalı?”

 

“En az altıncı seviye orijin âlemi olmalı. Yeryüzü dereceli bir uygulayıcı bile olsa bu kişi, bilinmedik sanatlar ve tekniklere sahip olmalı, fakat bildiğiniz gibi, yedinci seviye orijin âlemi ile altıncı seviye orijin âlemi arasında dağlar kadar fark vardır.”

 

Bin Akbaşlı şaşkın şekilde sordu: “Yani bu, Devasa Muhitin genç dâhilerinin çoktan altıncı seviye orijin âleminde oldukları anlamına mı geliyor?”

 

“Evet, zaten genç dâhilerimiz altıncı seviye orijin âlemine ulaşamıyorsa bu durumda Devasa Muhitin geleceği pek de parlak olmaz değil mi? Hatta bazı bölgelerin dâhileri orijin âleminin zirvesine tırmanmış ve yarım adımlı bilge âlemine geçiş yapmışlardır. Hatta orta seviyeli bölgelerin bazı dâhi kişileri fani bilge âlemindeler, hatta bunun da üzerine bazı istisnai dâhiler de var ve bu dâhiler yeryüzü bilge âlemindeler.”

 

Dan Chi bu sözleri söyledikten sonra iç çekti, kendisinin gelişim hızı da yüksekti aslında, henüz yüz yaşına gelmeden beşinci seviye bilge âlemine ulaşmıştı, fakat Üst Sekiz Bölgesinin herhangi bir kısmında olsaydı diğer dâhiler onun önüne geçebilirdi.

 

Oradaki uygulayıcıların yetişim seviyeleri Dan Chi ile aynıyken yaşları kırk civarındaydı.

 

Bin Akbaşlı yine meraklı şekilde sordu: “Acaba Üst Sekiz Bölgesinin dâhileri arasında göksel bilge âleminde olanlar da var mıdır?”

 

Dan Chi Üst Sekiz Bölgesi hakkında konuşurken sesi çok kederli çıkıyordu: “Onlardan çok fazla sayıda olmaması iyi bir şey, mesela Gök Topluluğunu ele alalım, Feng Beidou oldukça güçlü bir yetişimciydi değil mi? Fakat yine de o adam kendi bölgesindeki üst düzey dâhilerle kıyaslanamaz bile! Söylenenlere göre Gök Topluluğunda yirmi adet göksel dereceli bilge âlemi uygulayıcısı varmış, bu kişilerin toplam gücü yarım adımlı hükümdar âlemi yapıyor. Bu kişilerin doğumları oldukça şanslı gerçekleşmiş. Her adımları en kaliteli şekilde atılmış ve kullandıkları kaynaklar en üst düzey kaliteye sahip. Birkaç on yıl sonra bu kişilerin hepsinin de Kutsal Uçurum Kıtasına hükmetme şansı var.”

 

Dan Chi’nin sözleri Kıymetli Ağaç Topluluğunun kafasından aşağı buzlu su dökülmüş hissi yaratıyordu.

 

Kendileri henüz birkaç dakika evvel Jiang Chen gibi üstün bir dâhiye sahip oldukları için gururlanıyorlardı.

 

Fakat şimdi üzerinde bulundukları kıtada ne kadar da küçük düşünceli insanlar olduklarını anlamışlardı.

 

Jiang Chen bunları duyunca bir kaşını kaldırdı: “Yarım adımlı hükümdar âlemi ha?” Jiang Chen hafifçe kafasını sallıyordu, kendisi her ne kadar hükümdar âleminden çok çok uzakta olsa da yine de cesareti kırılmamıştı.

 

Er ya da geç bu kademeye de ulaşacağından adı gibi emindi.

 

Rakipleri ne kadar şanslı doğmuş olursa olsun, ne kadar güçlü ve kaliteli kaynaklar kullanmış olursa olsunlar, hiç kimse göksel kanunları ve kader konusunu Jiang Chen’den daha iyi anlayamazdı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr