Bölüm 457: Devasa Muhitin Eski Zamanları

avatar
1763 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 457: Devasa Muhitin Eski Zamanları


“Orijin âlemine ne zaman geçtin Jiang Chen?” Dan Chi bu soruyu aniden sormuştu.

 

Jiang Chen şaşırdı: “Birkaç gün önce, bu birkaç günde ise orijin âleminin gizemlerini anlamaya ve kuvvetimi yerine oturtmaya çalışıyordum.”

 

Jiang Chen gerçekleri söylemekten çekinmişti, aslında bugün itibariyle orijin âlemine geçmiş ve sıra dışı doğa olaylarına sebep olmuştu.

 

Fakat bu gerçeği saklamak istemiş ve bu olayların kendisiyle bir ilgisi olmadığını ima etmişti.

 

Bu mesele oldukça önemliydi ve Jiang Chen içten içe bunu saklamak istemişti. Dan Chi ise bunu duyunca hafifçe iç çekti, istediği cevabı alamamış gibiydi: “Bugünün erken saatlerindeki sıra dışı doğa olaylarını gördün mü peki?”

 

Jiang Chen meraklanmış gibi rol yaptı ve konuştu: “Ben o olayı Kıymetli Ağaç Bahçesindeyken gördüm, zaten benim meditasyonu bırakıp çıkmamın sebebi de o olaydı.”

 

Jiang Chen’in cevabı pürüzsüzdü.

 

Aslında Jiang Chen sahtekar bir adam değildi ve isteyerek birilerine yalan söylemekten çekinirdi.

 

Fakat eğer ki doğruları anlatırsa, yani orijin âlemine geçtiği için bu sıra dışı doğa olaylarının yaşandığını söylerse bu durumda çok daha büyük bir kaosa sebep olacağının da farkındaydı.

 

Doğruları anlatırsa anında ilgi odağı olacağının farkındaydı.

 

Bu elbette Jiang Chen için bilgece olmayan bir seçim olurdu. Kutsal uçurum Kıtasını fethedecek güce ulaşmadan evvel ne kadar çok ilgi çekerse o kadar dezavantajlı duruma düşerdi.

 

Orijin âlemine geçerken bile bu kadar sıra dışı olayların yaşanmasına sebep olan bir kişi mutlak surette Kutsal Uçurum Kıtasının yaşlı kişilerinin dikkatini çekerdi. Eğer bu güçlü yaşlı kişilerden birisi Jiang Chen’i kendi amaçları uğruna kısıtlamak ve baskılamak isterse bu durumda Jiang Chen büyük problemler yaşayabilirdi.

 

Jiang Chen bu sebeplerden dolayı sebep olduğu bu sıra dışı doğa olaylarının kendisiyle alakalı olmadığını ima etmişti.

 

Dan Chi’nin gözlerindeki bakış aniden derinleşti.

 

“Herkes dinlesin, on altı krallığın şu anki yaşadığı problemler sadece buzdağının görünen kısmı. Benim tahminlerime göre bundan sonra Devasa Muhit çok daha büyük problemlerle karşılaşacak. Tahminlerime göre ileride Kutsal Uçurum Kıtası ile çok daha büyük problemler yaşayabiliriz. Bu durumu kendimiz için büyük bir fırsat haline de çevirebiliriz büyük bir felaket haline de. Belki de benim biraz kötümser konuştuğumu düşünüyorsunuzdur, fakat gerçek şu ki Devasa Muhit kesinlikle önümüzdeki on yıl içerisinde büyük bir belaya batacak. Aynı zamanda içinde bulunduğumuz bütün kıta da düzensiz bir hal alacak.”

 

Dan Chi’nin ses tonu aniden kederli çıkmaya başlamıştı.

 

Ye Chonglou bu sözleri duyduğunda aklına bir düşünce saplandı.

 

Geçilen günlerde kendisi de Kıymetli Ağaç Topluluğu bölgesindeyken benzer şeyler söylemişti, on altı krallığın aslında kadim iblislerin mezarlığı olduğu yönünde bir konuşma yapmıştı.

 

“Bilge Dan Chi, sizin duyduğunuz bu rahatsızlığın kadim iblis ırkıyla bir alakası var mı?” Ye Chonglou yeterli cesareti toparlayıp sormuştu.

 

Dan Chi iç çekti: “Sadece iblis ırkından bahsetmiyorum, Kutsal Uçurum Kıtasında birçok farklı ırk yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Benim görüşüme göre ileride dünyanın nasıl bir hal alacağını kesinlikle kestiremiyorum.”

 

Dan Chi’nin seviyesindeki birinin bile bu kadar kötümser konuşması ortamdaki diğer kişilerin de endişelenmesine sebep olmuştu.

 

“Jiang Chen, ben son yirmi yıldır Devasa Muhitteki olayları önceden kestirmeye çalışıyordum. Dikkate almadığım herhangi bir etken olmadığını, bütün etkenleri gözlemlediğimi düşünüyorum. Fakat sen bilinmeyen bir etkensin. Senin ortaya çıkışını hiçbir zaman kestirememiştim, fakat işte, karşımda canlı kanlı duruyorsun! Eğer bahsettiğim bu büyük bela ileride Devasa Muhite gerçekten de uğrarsa, bizi kurtarabilecek tek kişi sen olduğuna inanıyorum!”

 

“Ne?” Yardımcı başkan Xuan Zhen bile bu sözlere şaşırmıştı: “Saray başkanı, siz bile bu problemi çözemez misiniz?”

 

Dan Chi gülerek konuştu: “Ben mi? Haha! Xuan Zhen, ben her ne kadar gururlu ve kendimden emin birisi olsam da sonuçta sadece dördüncü kademeli bir topluluğun başkanıyım. Felaket kapımıza geldiğinde birinci kademeli topluluklar bile bu felaketle baş edebilecek durumda olamayabilir.”

 

Bu sözleri duyan herkesin kalbine bir ağırlık çökmüştü.

 

Bin Akbaşlı dayanamadı ve sordu: “Saygın bilge, birinci kademeli bir topluluğun gücü ne kadardır?”

 

“Ne kadar mı güçlü? Ben onların ne kadar güçlü olduğunu tanımlamakta bile zorlanıyorum. Fakat şunu söylemeliyim ki on tane Görkemli İlaç Sarayı, hatta yüz tane bile onlarla baş etmek için yetersiz kalır! Birinci kademeli toplulukların ağır kişilerinin hepsi de Şanlı Büyük Hükümdar sıfatındadır!”

 

“Şanlı Büyük Hükümdar mı?” Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou birbirlerine baktılar. Bu bahsedilen âleme tamamen yabancıydılar.

 

“Onların içinde olduğu hükümdar âlemi, bilge âleminden bile yüksektedir. Üstelik Şanlı Büyük Hükümdar dediğim bu seviye, bilge âleminden sonra geliyor olan hükümdar âleminin en tepesindeki kişilerdir! Şanlı yetişimci sıfatını elde edebilmek için bir yetişimci iki adet ‘şanlı’ sıfatlı yetişimciyi yenmeli veya dört adet ‘şanlı’ sıfatlı yetişimci ona kefil olmalıdır.”

 

Elbette Şanlı Büyük Hükümdar sıfatlı kişilerin kendilerine olan güvenleri, yaptıkları işler ve verdikleri savaşlar tartışılamazdı! Çünkü dört kişinin aynı anda bir başka kişiye kefil olması neredeyse imkânsızdı.

 

Bundan dolayı Şanlı Büyük Hükümdar sıfatını elde edebilmenin tek yolu iki zafer kazanmaktı!

 

“Bilge kişi, acaba Kutsal Uçurum Kıtasında kaç tane Şanlı Büyük Hükümdar var?”

 

“Kaç tene mi? Dış dünya tarafından varlıkları bilinenler elbette çok az, fakat kesinlikle dış dünyanın bildiğinden çok daha fazla sayıdalar. Bir Şanlı Büyük Hükümdar ortalama üç bin yıl yaşar, yanlışlıkla veya kaza yoluyla ölen Şanlı Büyük Hükümdarlar hariç tutulduğunda kadim zamanlardan bu yana kim bilir kaç kişi bu unvana ulaşmıştır düşünsenize! Bu kesinlikle cevaplanması çok zor bir soru!”

 

Şanlı Büyük Hükümdarlar ortalama üç bin yıl yaşıyordu ve en fazla yaşayanı ise altı bin yıl yaşıyordu. Eğer hayata dair daha engin bilgilere sahip olabilirlerse on bin yılın üzerinde yaşama şansları da vardı.

 

Bundan dolayı fani dünyanın yaşadığı sorunlar ve çekişmeler Şanlı Büyük Hükümdarların dikkatini hiç çekmiyordu.

 

Onların hayattaki tek amacı artık göksel kanunları kavrayıp ölümsüzlüğü bulabilmek, hayatın daha ileri kısmına geçebilmekti. Kutsal Uçurum Kıtası açık denizler kadar geniş bir yerdi, toprakları Bin Akbaşlının hayal gücünün bile ötesindeydi. Şanlı Büyük Hükümdarların sayısı bile belirlenemiyorsa bu durumda hükümdar âlemindeki kişilerin sayısı kesinlikle hesaplanamazdı.

 

“Şimdi Şanlı Büyük Hükümdar meselesini bir kenara bırakalım, bu kıtada uzman kişi sayısızdır! Fakat Devasa Muhitte bir uzman kişi bile yok. Bu zıtlık düşünüldüğünde, umarım Devasa Muhit ve geri kalan güçler arasındaki farkı anlarsınız.”

 

Devasa Muhitte bir tek bile hükümdar âlemi uygulayıcısı yoktu, fakat kıtada çok sayıda mevcuttu.

 

“Evet, bizim on altı krallığımız her daim kuyunun dibindeki kurbağa oldu! Devasa Muhitteki üstün güçteki kişilerin bizden vaz geçeceğini düşündük her daim! Fakat görüyorum ki şu anda Devasa Muhite Kutsal Uçurum Kıtasındaki en garip pozisyona sahip.” Ye Chonglou çok geniş alanlarda gezmiş birisiydi ve görüşlerini paylaşmak istemişti, kendisi bile böylesine karamsar konuşuyorsa diğerlerinin nasıl düşündüğü hayal bile edilemezdi.

 

“Devasa Muhitin içinde bulunduğu durum bu olmamalıydı. Altı yüz yıl önce bizler bir felaketin içindeydik, hükümdar âlemi uygulayıcılarımızdan birçoğu o dönemde düştü. Devasa İmparatorluk bir koz kartı gibi kullanıldı, o günden bu yana Devasa Muhit büyük ölçüde yaralandı ve eski ihtişamını hiçbir zaman yakalayamadı.”

 

Kıymetli Ağaç Topluluğundan kimse bu hikâyeleri bilmiyordu.

 

Devasa İmparatorluk?

 

“Yani bu bir zamanlar Devasa Muhitin hükümdar âlemi uygulayıcılarının olduğu anlamına mı geliyor?” Ye Chonglou şaşkındı.

 

“Elbette, diğer düşük seviyeli bölgelerde olduğu gibi bizim bölgemizi de bir kale gibi koruyan hükümdar âlemi uygulayıcıları mevcuttu. Devasa Muhit kanunsuz bir yer haline geldi, her bin yılda bir bölgelerin sınırları tekrar çizilir ve bu sınır çizimine yüz yıldan daha az bir süre kaldı. Eğer önümüzdeki yüz yıl içerisinde bir hükümdar âlemi uygulayıcısı yetiştiremezsek bu durumda Devasa Muhitin düşeceği kesindir. Ya diğer güçler tarafından yok ediliriz ya da onların kölesi haline geliriz. İki durumda da bölgemiz dağılır ve ‘bölge’ olma sıfatımızı yitiririz.”

 

Jiang Chen bu duyduklarına inanmakta zorlanıyordu: “Devasa Muhitin hiçbir gücü saklı bir hükümdar âlemi uygulayıcısına sahip değil mi?”

 

Dan Chi kafasını kararlı şekilde salladı: “Kesinlikle sahip değil, eğer sahip olsaydı zaten bu uzman kişi ileri çıkar ve Devasa İmparatorluğu tekrar kurmak için çaba gösterirdi. Bu durumda elbette ‘bölge’ sıfatımızı yitireceğimiz konusunda endişelenmemize de gerek kalmazdı.”

 

Jiang Chen analizini yaptı: “Bu durumda Gök Topluluğunun burada bir otorite kurma çabası da bu anlatılanların ışığında bir hesaplama ile oluşturulmuş bir plan olmalı.”

 

Dan Chi kafasını salladı: “Kesinlikle! Devasa Muhitin birçok bölgesi şimdi ellerinden gelenin en iyisini deniyorlar, herkes Devasa Muhiti birleştiren ilk güç olmak istiyor, bu şekilde Devasa İmparatorluğu kuran kişinin kendileri olmasını istiyorlar. Asil ailenin tamamen ortadan kaldırılması kötü oldu, eğer bir topluluk hükümdar âlemi uygulayıcısı yetiştirirse işte o zaman diğer bölgeleri bastıracak ve Devasa Muhitin de hükümdarı olacaktır. Bu her ne kadar yazılı bir kural olmasa da herkesin kabul ettiği genel bir fikirdir.”

 

Dan Chi haklı konuşuyordu, askeri Dao dünyasında güçlü olanın sözü geçerdi.

 

“Bilge kişi, Devasa Muhitin geçirdiği felaket nasıl bir şeydi? Asil aile nasıl ortadan kaldırıldı? Bu biraz gülünç gelmiyor mu?” Ye Chonglou merakından sormuştu.

 

“Evet, bu olaylar gerçekten de Devasa Muhit için bir utanç kaynağı. Devasa Muhit güçlü olduğu dönemlerde asil ailenin çocukları sınırları içerisinde istedikleri gibi hareket edebiliyorlardı. Özellikle bir asil çocuk çok fevri davrandı ve Kutsal Uçurum Kıtasını seyahat ederken bir kızı kirletti, fakat bu kız sıradan bir kız değildi. Bu kız fani dünyayı inceleyen bir orta seviyeli bölgenin kutsal kızıydı. O orta seviyeli bölgenin otoritesi olan kişi sinirlendi ve Devasa Muhite savaş ilan etti. Devasa Muhit düşük seviyeli bir bölge ve orta seviyeli bir bölgenin yaklaşık beşte biri kadar güç barındırabiliyordu. Bu otorite sahibi kişi ordusunu topladı ve Devasa Muhiti yerle bir etti, eğer üst bölgelerden bir kişi çıkıp bu orta seviyeli bölgenin kralı ile konuşmasaydı ve bu kadarının yeterli olduğunu söylemeseydi Devasa Muhitin tamamı muhtemelen yok olacaktı. Fakat savaş sonuna kadar ilerlememesine rağmen göksel bilge âlemindekiler ve onlardan da güçlü olan uygulayıcıların hepsi ölmüştü, asil ailenin tamamı yok edilmişti, onlara ait bir tavuk ve köpek bile canlı kalmadı!”

 

Üzerinden altı yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Dan Chi bu konuları konuştuğunda hala ortamda ürkütücü bir his oluşmuştu.

 

Dinleyenler Dan Chi’nin sözlerinden orta seviyeli bir bölgenin ne kadar zalim olabileceğini anlamıştı, anlatılan hikâyedeki dökülen kanın neredeyse kokusunu dahi alabilecek gibi hissediyorlardı.

 

Bu olaylar yaşandıktan sonra Devasa Muhitin toplulukları bu olayın üzerini örtüp bunu bir şehir efsanesiymiş gibi gösterme çabasına girişmişlerdi, bu utanç verici hikâyeyi saklamak istemişlerdi.

 

Eğer Dan Chi’nin sözleri olmasa Ye Chonglou ve Bin Akbaşlı bu hikâyeye inanamazlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44316 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr