Bölüm 456: Baskı Dolu Bir Mücadele

avatar
1662 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 456: Baskı Dolu Bir Mücadele


İki bilge âlemi uygulayıcısının mücadelesi ortamdaki herkesin hayal gücünü zorlayacak cinstendi.

 

İkili sürekli olarak çıtayı yükseltti ve vahşet hiç durmadan ilerledi, göklere yükseldikçe bir müddet sonra iki siyah noktadan başka bir şey görünmemeye başlamıştı.

 

Bu durum mücadeleyi izleyenleri strese sokmuştu.

 

Özellikle de genç müritler heyecanlanmıştı ve ruh hayvanlarını çağırarak binmişler ve gökyüzüne yükselerek savaşın gidişatını izlemeye koyulmuşlardı.

 

Fakat topluluklarının ağır kişileri tarafından durdurulmuşlardı.

 

“Patron, senin de Altın Kanatlı Kılıç Kuşun yok mu? Hadi gidip bakalım!” Tang Hong Jiang Chen’in yanına gelip samimi bir soru sormuştu. İki adet bilge âlemi yetişimcisinin savaşına şahitlik etmek istediği aşikârdı.

 

Jiang Chen gülümsedi, kafasını salladı.

 

Jiang Chen’in anlama yeteneği Devasa Muhitin ağır kişilerinden daha az değildi, saray başkanı Dan Chi ile elçi Feng Beidou arasında bir bağlantı olduğunu anlamıştı.

 

Kimin kazandığı önemsizdi, bu mücadele bilge âlemi uygulayıcılarının itibarını da ilgilendiriyordu.

 

Bundan dolayı kimin kaybettiği önemsizdi, bilge âlemi uygulayıcıları astlarının kaybettiğini görmelerini istemezdi.

 

Zaten bu ikilinin göklere yükselmesinin ve neredeyse gözden kaybolmasının sebebi de buydu.

 

Aynı zamanda bu şekilde hamlelerini yaparken kendilerine yeterli alanı da sağlayabilmiş olacaklardı.

 

Eğer bu durumda bir kişi maçı izlemek için göğe yükselseydi iki tarafı da gücendirmiş olacaktı.

 

Devasa Muhitin topluluk başkanları bu yüzden müritlerinin maçı izlemek için ruh hayvanlarına binip yükselmesine izin vermemişti.

 

“Hehe! Tang Hong, senin kavrama yeteneğin güçlü, fakat kesinlikle Jiang Chen’in gücünden az. Saray başkanı Dan Chi ve elçi Feng Beidou belliki rahatsız edilmek istemiyor. Maçı izlemek isteyenler emin ol iki tarafı da gücendirmiş olacak.”

 

Ata kişi Bin Akbaşlı ikilinin yanına gelerek durumu açıklamıştı.

 

Tang Hong bu samimi açıklamadan mutlu olmuştu, yukarı bakarak konuştu: “Acaba ben ne zaman onlar kadar güçlü olacağım?”

 

Jiang Chen ise bu soruya gülerek karşılık verdi: “Bu dünyada her şey mümkün.”

 

Ortamdaki insanların çoğu görmedikleri bir savaş hakkında tahminlerde bulunuyorlardı.

 

Savaşın galibi olarak Dan Chi favori aday gösteriliyordu.

 

İki uzmanın savaşında numaralara pek yer olmazdı, genellikle daha güçlü olan taraf savaşın da kazananı olurdu. Bir tarafın başlangıcı yapması durumunda ise savaşın sonucu daha da tahmin edilebilir bir hal alıyordu.

 

Feng Beidou Gök Topluluğu gibi kaliteli ve büyük bir topluluktan çıkmıştı. Fakat pozisyonu yüksek olsa da yine de en yüksek pozisyonda değildi.

 

Kendisiyle aynı seviyede olan birçok kişi vardı Gök Topluluğunda. Bundan dolayı her ne kadar topluluğun bir elemanı olsa da topluluğun bütün kaynaklarından istediği gibi faydalanamıyordu.

 

Dan Chi ise tamamen farklıydı, kendisi sonuçta Görkemli İlaç Sarayının başkanıydı, saraydaki en yüksek pozisyonun sahibiydi.

 

Bundan dolayı sarayın kaynaklarından istediği oranda faydalanabiliyordu.

 

Fakat Dan Chi’nin sarayın kaynaklarını istediği gibi kullanması elbette eleştirilemezdi, sonuçta saraydaki en güçlü ve en parlak gelecek vaat eden kişi kendisiydi, saraya en çok katkıda bulunan kişi de kendisiydi. Görkemli İlaç Sarayının Devasa Muhitteki en güçlü yapılanmalardan birisi olmasında en çok katkıda bulunan kişi Dan Chi’ydi.

 

Bundan dolayı dördüncü kademe toplulukla birinci kademe topluluk elemanlarının savaşı olan Dan Chi ile Feng Beidou arasındaki savaş çok uç bir fark barındırmıyordu. Bu iki kişinin kullandığı kaynaklar eşit sayılırdı.

 

Feng Beidou kendisiyle aynı seviyede olan birçok Gök Topluluğu elemanıyla kaynakları paylaşmak zorundaydı.

 

Dan Chi ise sarayın tüm kaynaklarını istediği oranda kullanabiliyordu.

 

Bin Akbaşlının göklere attığı bakış endişeliydi.

 

Her ne kadar göklerde şu anda artık bir şey görülemiyor olsa da yine de gözlerini bir saniye bile gökten ayırmamıştı.

 

Duruşu ne kadar endişeli ve gergin olduğunu gösteriyordu.

 

Göremedikleri bu maç Kıymetli Ağaç Topluluğunun kaderini belirleyecek olan maçtı.

 

Eğer elçi kazanırsa Kıymetli Ağaç Topluluğu bundan sonra Gök Topluluğunun kölesi haline gelecekti.

 

Dan Chi kazanırsa Gök Topluluğu bir daha kesinlikle Kıymetli Ağaç Topluluğu ve Görkemli İlaç Sarayı arasındaki ittifaka karışmayacaktı.

 

Bu iki durum kökten farklıydı.

 

“Jiang Chen, sence bu mücadeleyi kim kazanacak?” Baş Usta Ye Chonglou Jiang Chen’in fikrini merak ediyordu.

 

“Saray başkanı Dan Chi’nin yüzde yetmiş-seksen oranında kazanma şansı var.” Jiang Chen fikrini dürüst şekilde belirtti.

 

Ata kişiler birbirlerine baktı, kalplerindeki endişe biraz olsun etkisini yitirmişti.

 

Bu iki saygın Ata kişi Jiang Chen’in bu baskın karakterini takdir etmeden duramıyordu.

 

Jiang Chen’in kalbinin sakinliği ile Ata kişilerin sakinliği kıyaslanamazdı bile.

 

Güneş Avcısının kalıntılarına bakarken duygulu anlar yaşadı Ata kişiler.

 

Olağanüstü derecede kibirli olan Güneş Avcısı yok edilmişti!

 

Aradan yaklaşık iki saat geçtikten sonra gökyüzünden bir ışık parladı, yarım ay çizmişti bu ışık.

 

Ortamdaki herkes bu ışığı takip etti, gelen kişi Dan Chi’ydi!

 

Ortamdaki Gök Topluluğunun elemanları sessizliğe bürünmüştü.

 

Diğer kişiler ise Dan Chi’yi tebrik ettiler, herkes yerinden kalkıp bizzat Dan Chi’nin yanına gitmişti.

 

Her ne kadar kalplerindeki asıl düşünce Dan Chi’ye karşı duydukları samimiyet olmasa da kimse Dan Chi’yi gücendirecek kadar aptal değildi.

 

Üç Yıldız Topluluğunun elemanları şaşkındı.

 

Fakat elbette duydukları üzüntüyü belli edemezlerdi, Üç Yıldız Topluluğunun Gök Topluluğunun yan topluluğu olduğunu kimse bilmiyordu ve mecburen sevinmiş numarası yaparak Dan Chi’yi tebrik ettiler.

 

Aralarından bir kişi merakını yenemeden sordu: “Bilge kardeş Dan Chi elçiyle arandaki savaş nasıldı?”

 

Ortamdakiler Dan Chi’nin yorgun olmadığını fark etmişlerdi, hepsi de bunun sebebini merak ediyorlardı, elbette Dan Chi’nin kazanma şansına herkes inanmıştı fakat bu kadar kolay bir galibiyet alması şaşırtıcıydı.

 

Dan Chi Gök Topluluğunun on altı krallığa girişini engelleyemese bile kendisi çok hırslı birisiydi ve mutlaka bir gün Devasa Muhitin en güçlü kişisi olacaktı.

 

Bu durum resmen kapının önündeki bekçi kaplanı kovup onun yerine bir bekçi köpek almak gibiydi.

 

Fakat Dan Chi elbette Devasa Muhitte doğup büyümüş birisiydi ve onu buradan kovmaya kimsenin hakkı yoktu.

 

Dan Chi gizemli bir gülümseme ile karşılık verdi: “Feng Beidou Gök Topluluğundan geliyor ve onun gücü azımsanamaz. İkimiz arasında kimin daha üstün olduğunu belirlemek oldukça zordu, ben ikna yeteneğimi kullanarak onu vaz geçirmeye çalıştım.”

 

Kimse bu bahaneye inanmamıştı.

 

Fakat Dan Chi başka bir cevap vermekten kaçındı.

 

Yaptığı tek şey konuklara kaliteli şaraplardan ikram etmekti.

 

Jiang Chen ise bu maçlardan kaliteli tecrübeler kazanmıştı.

 

Sayısız dâhi kişi gelip onu da tebrik etti. Jiang Chen bütün tebrikleri kabul etti.

 

Fakat kendisini tebrik etmeye gelenlerin sadece ikinci ya da üçüncü kademe toplulukların dâhileri olduğunu da fark etmişti.

 

Birinci kademe kaliteye sahip toplulukların hiçbiri tebrik göndermemişti. Bunların yaptığı tek şey Jiang Chen’i süzmekti.

 

Hatta bazılarının bakışları kışkırtıcı ifadeler de içeriyordu.

 

Jiang Chen’in Devasa Muhite bu hızlı girişini hoş karşılamadıkları belli oluyordu.

 

Fakat elbette Jiang Chen bu kişilerin görüşlerini pek de önemsemiyordu.

 

İki ömürlük hayat yaşamış olması Jiang Chen’in bu tarz şeyleri kafasına takmamasını sağlıyordu.

 

Kimseye boş yere iyilik yapmayacağı gibi kimseye boş yere kötülük de yapmazdı.

 

Tören birkaç saat daha sürdü.

 

Misafirler doğal olarak Kıymetli Ağaç Topluluğu gibi küçük bir yerde çok fazla vakit harcamak istemedikleri için yavaş yavaş ayrılmaya başlamışlardı.

 

Dan Chi gökyüzüne bakarak, gülerek konuştu: “Bizler kadim zamanlardaki ayı göremeyiz, fakat bu gece ortaya çıkan ayla kadim zamanlardaki ay aynıdır! Toplulukların yetişimcileri çok sayıdadır, gökyüzündeki yıldızlardan bile çok sayıda olabilir! Fakat bu kişilerden hangisi sonsuzluğa şahit olabildi? Eğer benim neslim sınırsız Dao’ya erişemezse bu durumda tarihe damgasını kim vuracak? Jiang Chen, sen Dao yolunda sonsuzluğun var olduğuna inanır mısın?”

 

Dan Chi bu soruyu sorarken gözlerini hilalden ayırmıyordu.

 

Bu sözler Jiang Chen’in bazı duygularını canlandırmıştı, Dan Chi’nin sözleri üzerine önceki hayatı aklına gelmişti. Sonsuzluğu ve babasını düşündü.

 

Jiang Chen hafifçe kafasını salladı: “Bizler Dao yolunda ölümsüzlüğü ararız. İnanıyorum ki eğer bu yolun bir sonu varsa o sonun barındırdığı şey reenkarnasyondur ve ancak bu şekilde sonsuz hayat yakalanabilir.”

 

Elbette bu konular hakkında ortamda en çok bilgiye sahip olan kişi Jiang Chen’di.

 

Fakat Jiang Chen babasının şu anda hayatta olup olmadığını bile bilmiyordu.

 

Fakat elbette Dao yolunun sonunda sonsuzluk mevcut olmalıydı!

 

Jiang Chen bundan hiçbir zaman şüphe etmemişti.

 

Dan Chi bu sözler üzerine güldü: “Güzel! Zeki zihinler aynı şeyi düşünür! Jiang Chen! Sen bundan sonra benim Görkemli İlaç Sarayımın bir bireyisin! Buna itirazın var mı?”

 

“Bilge kişi benim için yeryüzünü sarsan hamleler yaptı, eğer itiraz edersem bu durumda ben vefasız birisi olurum. Bundan sonra hem Kıymetli Ağaç Topluluğu hem de Görkemli İlaç Sarayı benim topluluğumdur.”

 

Jiang Chen kibirsiz ve sakin konuşuyordu.

 

Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou birbirlerine baktı, minnet doluydular.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr