Bölüm 455: Bilge Âleminin Savaşı, Altın Renkli Nilüferler Ortaya Çıkıyor

avatar
1863 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 455: Bilge Âleminin Savaşı, Altın Renkli Nilüferler Ortaya Çıkıyor


Devasa Muhitin ağır kişiler bilinçaltlarından müritlerine mesaj göndererek savaşın gidişatı ve özü hakkında açıklamalar yapıyorlardı.

 

Birinci sınıf toplulukların dâhi müritleri her ne kadar bilge âleminden uzakta olsalar da sonuçta çok sayıda savaş görmüş kişilerdi ve üstlerinin kendilerine yaptığı açıklamalar doğrultusunda savaş konusunda az da olsa fikir oluşuyordu kafalarında.

 

İkinci ve üçüncü sınıf toplulukların müritlerine gelince, onların potansiyelleri ve kavrama yetenekleri biraz daha zayıftı, bir de bunun üzerine topluluktaki üstlerinin kalitesinin de düşük olması eklenince doğal olarak birinci sınıf toplulukların müritlerine göre bu savaşı anlama yetenekleri daha düşük oluyordu.

 

Müritler arasında kendisine açıklama yapılması ihtiyacı duymayan tek kişi Jiang Chen’di.

 

Dan Chi de zaten Jiang Chen’e açıklama yapma isteğinde gibi değildi, bunun yerine yüzünde hafif bir gülümseme ile maçı izlemeyi tercih ediyordu.

 

Şu anda Dan Chi’nin aklında sadece kendisinin bildiği bir strateji vardı.

 

Xuan Zhen’in kazanması ya da kaybetmesi Dan Chi’nin kalp Dao’sunu etkilemeyecekti.

 

Aslında, Dan Chi içten içe Xuan Zhen’in kazanmasını istemiyordu, bu şekilde kendisi arenaya çıkarak Feng Beidou denen adamı alt edebilirdi.

 

Dan Chi’nin bu savaştan kaybı yoktu!

 

Eğer Gök Topluluğunun onuncu seviyeli müfettişini yenerse bu savaş kendisinin isminin ve unvanının yayılmasına çok büyük yardımcı olacaktı.

 

Dan Chi aniden Jiang Chen’in olduğu tarafa bir bakış attı.

 

Jiang Chen’in büyük bir dikkatle maçı izlediğini, hiçbir detayı gözünden kaçırmadığını gördü, savaş ilerledikçe Jiang Chen’in baktığı noktalar değişiyor, tahminler ve çıkarımlar yaptığı kaşlarının hareketlerinden fark edilebiliyordu.

 

“Hmm?” Dan Chi şaşırmıştı: “Jiang Chen iki bilge âlemi uygulayıcısının savaşına oldukça meraklı şekilde bakıyor, acaba savaşta neler olup bittiğini anlayabiliyor mu?”

 

Dan Chi buna inanmakta zorlanıyordu.

 

Etrafındaki orijin âlemi uygulayıcılarına baktı, her ne kadar bu kişiler de dikkatli şekilde mücadeleyi izliyor olsalar da bu kişilerin bu savaşın sadece bariz olan belli başlı kısımlarını anlayabildiklerini görmüştü.

 

Fakat Dan Chi Jiang Chen’in maçı izleyişine baktığında daha farklı şeyler görebiliyordu.

 

“Şaşırtıcı, gerçekten de şaşırtıcı! Eğer gözümün önünde katı bir kanıt olmasaydı kesinlikle Jiang Chen’in sadece yirmi yaşında birisi olduğuna inanmazdım! Acaba Doğu Krallığı bu çocuğu yetiştirmek için nasıl bir Feng Shui kullandı?”

 

Dan Chi’nin zihni Jiang Chen hakkında meraklı sorularla dolmuştu.

 

“Gizemli büyük kişi Jiang Chen’e önem vermemi defalarca bana tembihlemişti. Sanırım Jiang Chen bu gizemli yaşlı kişi tarafından bizzat yetiştirilmiş birisi olsa gerek.”

 

Dan Chi Büyük Shun’la olan konuşmalarını hatırlamıştı, Büyük Shun her ne kadar Dan Chi’ye kendisinden bahsetmemiş ve ismini bile vermemiş olsa da Dan Chi’nin gözünde Büyük Shun tam bir tanrı etkisi bırakmıştı.

 

Büyük Shun’dan gelen yedi günlük tavsiyeler ve eğitimler ışığında Dan Chi on yılı aşkın bir sürede yapabileceği yetişimi yapmıştı.

 

Bu derecede yardımcı olabilen tavsiyeler kesinlikle hiçbir ilacın yapamayacağı bir işti.

 

Bu durumda tıpkı bir kişinin bir olayı bir metre uzaklıktan gözlemlemesi ve binlerce metre uzaktan gözlemlemesi kadar fark yaratmıştı Dan Chi için.

 

Askeri Dao yetişimini geliştirmesi bir yana, Büyük Shun aynı zamanda Dan Chi’nin dünya görüşünün genişlemesine ve Dao bilgisinin artmasına da yardımcı olmuştu.

 

Dan Chi Jiang Chen’i gözlemlerken düşünmekten kendini alamıyordu: “Jiang Chen’in bu yaşlı gizemli kişiyle anlaşılamaz bir ilişkisi var, bu yaşlı kişi Üst Sekiz Bölgesinden uzman bir kişi olmalı, hatta kendisi ‘Hükümdar Âleminden’ bile olabilir!”

 

Hükümdar âlemi elbette bilge âleminden bir sonraki seviyeydi.

 

Hükümdar âleminin zirvesinde olan kişiler Büyük Hükümdar olarak isimlendiriliyordu.

 

Büyük Hükümdarlar Kutsal Uçurum Kıtasının en güçlü kişileriydi.

 

Bu karakterlere rastlamak neredeyse imkânsızdı, zaten bu kişiler eğer aktif şekilde dünyanın geri kalanının işleri ile ilgilenselerdi, ayaklarının bir adımıyla bütün kıtayı sarsabilirlerdi.

 

Dan Chi’nin bu kıtadan anladığı kadarıyla Üst Sekiz Bölgesi bu kıtadaki en güçlü yapılanmaydı.

 

Kendisi her ne kadar daha ileri seviyelerin var olduğunu da duymuş birisi olsa da bunların doğru mu yanlış mı olduğunu bile bilmiyordu.

 

“Eğer bu gizemli yaşlı kişi Büyük Hükümdar değilse bile, kesinlikle hükümdar âleminin yüksek noktalarından bir yerde olmalı. Ben o adamdan aldığım tavsiyeler sayesinde üç ömürlük değerde hazineler elde ettim. Eğer Jiang Chen bu adamın müridi ise onun geleceği müthiş derecede parlak olmalı. Fakat yine de yaşlı kişinin neden Jiang Chen’in Devasa Muhitte kalmasına izin verdiğini anlayamıyorum. Bunun arkasında mutlaka geçerli bir sebep olmalı. Mademki yaşlı kişi benim Görkemli İlaç Sarayımla iletişime geçmek istedi, o halde ben üstüme düşen sorumluluğu yerine getirmeliyim. Bu sadece benim için değil, aynı zamanda Görkemli İlaç Sarayı için de büyük bir fırsat olacak.”

 

Dan Chi uzun zamandır Büyük Shun’u kendisine bir tanrı niteliğinde görüyordu. Büyük Shun’un sözlerini kırılamaz kurallar, çiğnenemez kanunlar olarak görüyordu.

 

Dan Chi’nin aklına bir fikir geldi ve Jiang Chen’e doğru yürümeye başladı: “Genç arkadaş Jiang Chen, ben Dan Chi, Görkemli İlaç Sarayının başkanıyım.”

 

Jiang Chen bu sesi duyduğunda gözlerinde bir ışık belirdi.

 

“Jiang Chen bilge Dan Chi’yi selamlar.”

 

“Haha! Selamlama törenine gerek yok, herkes zamanında benim Kıymetli Ağaç Topluluğu ile olan ittifak arzumu küçümsedi, hor gördü ve aşağıladı, benim delirdiğimi ve aklımın başımda olmadığını düşündüler. Fakat bugünden sonra bunu düşünenlerin hepsi de kıskançlıktan çatlayacak. Bazıları hayran kalacak. Bazıları ise benim bir hazine bulduğumu fark ederek benden nefret edecek.”

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi: “Bilge Dan Chi sıradan birisi değil ve bundan dolayı sıradan hamleler yapmıyor.”

 

Sıradan olmayan birisi elbette sıradan hamleler yapmazdı.

 

Jiang Chen’in bu konuşması Dan Chi’yi şaşırttı ve gülümsetti. Jiang Chen’e bakarken sonunda kendisini anlayan birisinin karşısında dikildiğini düşünmüştü.

 

Dan Chi her daim hamlelerinde kendine özgü yöntemler kullanan ve kimsenin aklına gelmeyen tarzda hareket eden birisiydi, hiçbir zaman sıradan kuralları takip etmekle yetinmeyen birisiydi, hamlelerini sıra dışı yöntemler kullanarak gerçekleştiriyordu.

 

Yöntemleri tamamen Jiang Chen’in tarifi ile aynıydı.

 

Kesinlikle kendisi sıradan birisi değildi, bundan dolayı çoğu zaman hamleleri beklenilenin dışında oluyordu. Dışarıdan kendisini izleyenler duruma birer yabancı gözüyle bakmaktan başka çare bulamıyorlardı.

 

“Güzel… Çok güzel…” Dan Chi gülerek konuşuyordu: “Jiang Chen, benim sana söyleyeceğim sadece tek bir şey var, Görkemli İlaç Sarayının kapıları sana her daim açık. Genç nesil arasında senin önüne geçip de birinci sıraya oturmaya kimsenin cesareti yetmez!”

 

Bu çok büyük anlamlar içeren bir iltifattı.

 

Jiang Chen kendisine yapılan iltifatı reddedecek birisi değildi, kibarca gülümsedi ve arenanın olduğu yöne çevirdi bakışlarını.

 

“Jiang Chen, bu maç hakkında ne düşünüyorsun?”

 

“Bu iki bilge âlemi uygulayıcısının her hareketi yeryüzünde ve gökte etkiler yaratacak kadar etkili. Fakat üzülerek söylüyorum, yardımcı başkan Xuan Zhen’in bu maçı kazanma olasılığı çok az.”

 

Jiang Chen aklına gelenleri dürüstçe söylemişti.

 

Dan Chi kahkaha ile cevap verdi: “Tebrik ederim! Senin gibi öngörüye sahip sadece birkaç tane orijin âlemi uygulayıcı var olabilir sadece. Jiang Chen, eğer seni Devasa Muhitteki uygulayıcılar arasında sıralamaya koymam istenseydi kesinlikle seni ilk otuz kişi arasına yerleştirirdim.”

 

“İlk otuz mu? Görünüşe göre daha sıkı çalışmam lazım.”

 

İlk otuz kişi arasına girmek elbette Jiang Chen’in istediği şey değildi.

 

İlk on kişi ya da ilk beş kişi bile yeterli değildi.

 

Jiang Chen’in her daim arzu ettiği şey en üst sırada olmaktı. Eğer Kutsal uçurum Kıtasının en üstün kişisi olamazsa bu durumda kendisini başarısız sayardı.

 

Kutsal İmparatorun oğlu olarak, geçmiş hayatında milyon yıl yaşamıştı. Eğer böylesine güçsüz ve küçük bir kıtada bile birinci sıraya yerleşemiyorsa elbette geçmiş hayatının bir değeri kalmazdı.

 

İkili kendi arasında sohbet ederken arenadaki durum da değişmişti, bir anda yüksek bir patlama sessi duyuldu.

 

Xuan Zhen ve Hua Qianshan avuç içlerini defalarca birbirlerine vurmuşlardı, Xuan Zhen birkaç adım gerilemişti, aynı zamanda Hua Qianshan da gerilemişti.

 

Xuan Zhen kafasını göğsüne doğru indirerek konuştu: “Saray başkanı, astınız bu maçı kazanmakta yetersiz kalıyor.”

 

Hua Qianshan her ne kadar kazanmış olsa da oldukça zorlanmıştı.

 

“Usta Feng, astınız bu maçı kazanmak için şanslıydı.” Hua Qianshan elini kaldırarak Feng Beidou’yu selamlamıştı.

 

Savaşçıların ikisi de konuşurken ağızlarından kan dökmüştü.

 

Feng Beidou hafifçe kafasını salladı, sakin görünmesine rağmen aslında durumun oldukça garip olduğunu düşünüyordu.

 

Aslında Hua Qianshan’ın kaybetmesini bile istemişti az evvel, bu şekilde Gök Topluluğu iki yenilgi alarak iddiayı kaybetmiş olacaktı ve Feng Beidou’nun arenaya çıkmasına bile gerek kalmayacaktı.

 

Gök Topluluğuna geri döndüğünde ise suçlanacak kişiler olarak Güneş Avcısı ve Hua Qianshan’ı gösterecekti.

 

Fakat şimdi Hua Qianshan kazandığına göre Feng Beidou da arenaya çıkmak zorundaydı.

 

Dan Chi bu mücadeleye tamamen hazırdı, Feng Beidou ise önceki vuruşmalarında fiziki zarar görmemişti fakat kalbindeki çatlak da hala onarılmamıştı.

 

Kalbini sakinleştiremediği sürece Dan Chi ile mücadelesinde galip gelmesinin mümkün olmadığını biliyordu.

 

Dan Chi ise Feng Beidou’ya hiçbir fırsat tanımamak için kendini şartlamıştı. Kahkaha ile gülerek konuştu: “Elçi Feng, görünüşe göre ikimizin mücadele etmesi kaçınılmaz oldu. Artık sizin Gök Topluluğunuzun on altı krallıkta aktif mi olacağı yoksa benim Görkemli İlaç Sarayımın Kıymetli Ağaç Topluluğu ile ittifak mı kuracağı belli olacak. Bu maçın kazananı olayların nasıl gelişeceğini belirleyecek!”

 

Dan Chi konuşurken bir yandan da qi enerjisini toparlıyordu. Arkasından altın renkli bir ışık huzmesi yükselmeye ve göklere ilerlemeye başladı. Bilge âleminin qi akımları attığı her adımda daha da güçlenerek yükseliyordu.

 

“Yeryüzünden altın renkli nilüferler çıkıyor!”

 

“Bunlar altın renkli nilüferler! Dan Chi kesinlikle yeryüzü dereceli bir bilge âlemi uygulayıcısı!”

 

Bir uygulayıcının kafasının üzerindeki üç çiçek figürü onun fani bilge âleminde olduğunu gösteriyordu, altın renkli nilüferler ise yeryüzü bilge âleminde olduğunu gösteriyordu.

 

Dan Chi aniden göğe yükselmeye başladı.

 

“Feng Beidou, bizler her ne kadar göksel bilge âleminde olmasak da yetişim seviyelerimiz havada savaşmaya yetecek dereceye geldi. Kıymetli Ağaç Topluluğunun arazisi dar bir yer ve bizim gibi güçlü yetişimcilerin hamlelerine dayanabilecek mukavemette değil. Neden savaşımızı havada yapmayalım ki? Bu meydan okumamı kabul edebilecek kadar cesur musun?”

 

Bilge âlemi uygulayıcıları vücutlarındaki qi enerjisi sayesinde kendilerini yeryüzünden yukarı kaldırabiliyordu.

 

Göksel bilge âlemine ulaştıklarında ise sanki kantlara sahip birer yaratık gibi havada istedikleri hamleleri yapabiliyorlardı.

 

Feng Beidou ve Dan Chi her ne kadar henüz yeryüzü bilge âleminde olsalar da yine de havaya yükselebiliyorlardı, fakat elbette göksel bilge âlemindeki herhangi birisi istedikleri gibi özgürce hareket edemiyorlardı havada.

 

Sadece kullanacakları birkaç sanat sayesinde havada süzülme ve ileri geri gitme gibi küçük hamleler yapabiliyorlardı.

 

Dan Chi’nin bu teklifi üzerine ortamdaki herkes şaşırmıştı.

 

Elbette daha evvel herkes havada yapılan savaşlar görmüşlerdi, fakat bu savaşlar hep hayvanlar üzerindeyken olurdu.

 

Göğe yükselerek istediği gibi savaşabilen uygulayıcı sayısı çok çok azdı.

 

On altı krallıkta böyle bir manzara ile karşılaşmak oldukça şaşırtıcıydı.

 

Jiang Chen Dan Chi’nin havaya yükselişini izlerken damarlarındaki kanın hızlı aktığını ve adrenalinle dolduğunu hissetti.

 

“Bilge âlemi uygulayıcıları havaya yükselebiliyor, görünüşe göre benim önümde henüz çok büyük bir yol var.”

 

Jiang Chen iç çekti, bilge âlemine geçme isteği doğmuştu içinde.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr