Bölüm 454: Güneş Avcısını Yok Etmek, Feng Beidou’yu Şaşırtmak

avatar
1709 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 454: Güneş Avcısını Yok Etmek, Feng Beidou’yu Şaşırtmak


Altın renkli ışık huzmesi çarptığı gibi dört bir yana kan fışkırtmıştı.

 

Güneş Avcısının vücudundan son saniyeye kadar çınlama, çıtırdama ve kırılma sesleri gelmişti. Vücudundaki kemiklerin tamamı, eksiksiz bir şekilde kırılmış ve ufak parçalara ayrılmış, en sonunda ise toz haline gelene kadar ezilmişti.

 

Aniden manyetik girdabın içerisinden bir inci fırladı ve haça akımı yönünü değiştirdi.

 

Alevli nilüferlerden bir tanesi aniden ileri atıldı ve inciyi yuttu.

 

Jiang Chen ellerini havaya kaldırdı ve dalların hepsi bir anda vınlama sesleri ile küçülüp kaybolmaya başladı, birkaç saniye içerisinde hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardı.

 

Dağınık vaziyetteki birkaç kan birikintisinden başka bir şey kalmamıştı Güneş Avcısından. Jiang Chen Güneş Avcısını resmen öğütmüştü.

 

Jiang Chen’in Güneş Avcısını öğütürken sahip olduğu hız o kadar yüksekti ki etraftakiler neler olup bittiğini takip etmekte zorlanmışlardı. Çevredekiler Güneş Avcısının zor durumda olduğunu henüz yeni anlayabildiklerinde Güneş Avcısından geriye kalmış olan tek şey birkaç parça kan birikintisiydi.

 

Ortama büyük bir sessizlik hakimdi, yaprak yere düşse sesi duyulacaktı.

 

Feng Beidou kadar güçlü birisi bile Jiang Chen’in altın renkli ışık huzmesi ileri atıldığında neler olduğunu takip edememişti.

 

Dan Chi’nin ise Jiang Chen’in hangi tekniği kullandığı hususunda ufak da olsa şüphelendiği bir fikri vardı.

 

Aradan biraz süre geçtikten sonra Feng Beidou tepkisini verebilmişti artık: “Seni gidi vahşi yaratık! Ölümcül bir saldırı yapmaya nasıl cüret edersin?”

 

Konuşmasını bitirdikten sonra bir elini ileri uzatarak Jiang Chen’e doğru atıldı.

 

Dan Chi de aynı zamanda kendi hamlesini yapmıştı, avuç içini dışarı yönelterek ileri atılmıştı.

 

İki adet yeryüzü bilge âlemi uygulayıcısı birbirlerine yumruklarını savurmuştu, olağanüstü bir orijin kuvveti dalgalar halinde etrafa yayıldı, ortamdaki havayı dahi donduracak cinstendi.

 

Dan Chi hamlesine devam etti ve Jiang Chen’i arenadan dışarı itti, ardından bir takla ile tekrar vahşi bir tavırla arenaya sağlam şekilde ayaklarını bastı, hafifçe gülerek konuştu: “Elçi Feng, ikinci maç sizinle benim aramda mı? Madem öyle, hadi savaşalım!”

 

Bu ikili sadece birer yumruk karşılaştırmış olsa da bilge âleminde olmanın verdiği tecrübe ile rakiplerinin gücünü az da olsa ölçebilmişlerdi.

 

Feng Beidou şaşkındı: “Bu Dan Chi denen adam sadece dördüncü seviye bilge âleminde değil mi? Neden hamlesinin arkasındaki güç bu kadar büyüktü? Beşinci seviyenin altında olduğu söylenemez! Acaba Dan Chi tekrar mı seviye atladı?”

 

Feng Beidou birkaç gün evvel beşinci seviye bilge âlemine geçiş yapmıştı. Bu seviyede olması ve üzerine bir de Gök Topluluğunun temellerine sahip olması aslında onun Dan Chi üzerinde üstünlük kurmasını sağlamalıydı.

 

Daha evvel topladığı bilgilere göre Devasa Muhitin en güçlü kişisi beşinci seviye bilge âlemindeydi.

 

Dan Chi hakkında gelen raporlara göre ise bu adam dördüncü seviye bilge âleminde olmalıydı.

 

Fakat Feng Beidou az evvelki yumruklaşmadan sonra rakibinin gücünün kendisinden az olmadığını fark etmişti.

 

Gururlu ve engin karakterli Dan Chi ile karşılaşınca derin düşüncelere dalmıştı.

 

Bu maçı kaybetmeyi göze alamazdı. Eğer Dan Chi’ye kaybederse bir tek kendisi kaybetmiş olmazdı, Gök Topluluğu kaybetmiş olurdu.

 

Eğer yenilirse zaten Gök Topluluğundaki pozisyonu ne kadar büyük olursa olsun alay malzemesi olurdu, hatta kendisinden daha üstün pozisyondaki kişiler tarafından cezalandırılabilirdi bile.

 

Feng Beidou Güneş Avcısının kesinlikle kazanacağını düşünerek planlarını yapmıştı, bundan sonra ise dokuzuncu seviyeli müfettişini göndererek Görkemli İlaç Sarayının yardımcı başkanını da yeneceklerdi.

 

Bu şekilde kendisinin arenaya çıkmasına bile gerek kalmayacaktı ve iddiayı kazanmış olacaklardı.

 

Fakat Güneş Avcısının yenilgisi bütün planları suya batırmıştı.

 

Dan Chi ise Jiang Chen’in zaferini rakibine psikolojik bir baskı kurmak için kullanıyordu, oldukça agresif ve gücendirici hamleler yaparak üstünlük sağlıyor ve momentumunu rakibinden üstün tutuyordu.

 

Elbette bilge âleminden gelen bir baskılayıcı kuvvetin etkisi orijin âleminden gelen kuvvetten çok daha güçlüydü.

 

Orijin âlemi aslında ruh gücünü geliştirme ve ruh gücü özü oluşturarak vücutta yeni bir ruh daha oluşturma aşamasıydı.

 

Bilge âlemi ise orijin âleminden yükselmek anlamına geliyordu.

 

Eğer bu ikili arasında bir kıyaslama yapılacak olursa, orijin âlemi bir ağacı yetiştirirken vücudun ruh enerjisini kullanmak olarak tanımlanabilirken, bilge âlemi ise bu ağacın yanında bir orman yetiştirmek gibi düşünülebilirdi.

 

Bundan dolayı bilge âlemi uygulayıcıları içsel yetişim konusunda her daim takdir edilen yetişimcilerdi.

 

İçsel yetişimin bilgeleri dokuz farklı kategoriye ayrılmıştı, fakat insanlar genellikle onları fani bilge âlemi, yeryüzü bilge âlemi ve göksel bilge âlemi diye üç ana bölüme ayırıyorlardı.

 

Birinci, ikinci ve üçüncü seviye bilge âlemi, fani bilge âlemi olarak isimlendiriliyordu, uygulayıcılar fani bilge âlemine geçtiğinde kafalarının üst tarafında üç adet çiçek açardı.

 

Dördüncü, beşinci ve altıncı seviye bilge âlemi, yeryüzü bilge âlemi olarak isimlendiriliyordu, uygulayıcılar yeryüzü bilge âlemine geçtiğinde topraktan altın renkli nilüferler çıkıyordu ve bu oldukça etkileyici bir görünümdü.

 

Yedinci, sekizinci ve dokuzuncu seviye bilge âlemi ise göksel bilge âlemi olarak isimlendiriliyordu, bu seviyeye geçiş yapan uygulayıcıların yaşadığı sıra dışı olay ise daha şaşırtıcı ve etkileyiciydi. Çiçekler göklerden inerek uygulayıcının üzerine yağmur gibi düşüyor ve yüzlerce kilometrelik alana yayılıyordu.

 

Dan Chi yeryüzü bilge âlemine on yıl önce geçiş yapmıştı, bunu gerçekleştirdiği yaşı çok gençti ve Devasa Muhitin genç nesli arasında rekoru elinde tutuyordu.

 

Son on yılda ise dördüncü seviyede kalmış ve ilerleyememişti.

 

Fakat bir süre önce Büyük Shun’un ziyareti ve yedi günlük Dan Chi ile birlikteliği ile beraber Büyük Shun Dan Chi’ye çok önemli ayrıntılar, kaliteli tavsiyeler ve müthiş bilgiler vermişti. Jiang Chen’in durumunu Dan Chi’ye anlatmış ve Ağıt Ağacı konusuna da değinmişti.

 

Bu yedi gün içerisinde Büyük Shun Dan Chi’nin yetişimine de katkıda bulunmuştu, onun yetişiminin yöneldiği noktaları esas alarak verdiği bilgiler sayesinde Dan Chi şimdi beşinci seviye bilge âlemine geçiş yapmıştı.

 

Büyük Shun’un öğretileri sayesinde Dan Chi’nin ufku genişlemiş, görüş alanı açılmıştı. Yedi günlük bu eğitim Dan Chi’nin askeri Dao’ya tamamen farklı bir noktadan bakabilmesini sağlamıştı.

 

Dan Chi’nin dünya görüşü de oldukça ilerlemişti, bu şekilde kendine olan güveni de artmıştı.

 

Bundan dolayı şu anda karşısındaki kişi onuncu seviyeli Gök Topluluğu müfettişi olsa bile hiçbir şekilde geri durmamış, cesurca hamle yapmıştı. Üstelik mücadeleyi isteyen taraf kendisi olmuştu.

 

Bunun üzerine bir de Jiang Chen’in ezici galibiyeti eklenince elbette psikolojik olarak da üstünlük Dan Chi’deydi.

 

Üç yıldız işlenmiş olan mavi cübbeli dokuzuncu seviyeli müfettiş durumun analizini yapıyordu, katı bir tavırla homurdanarak ileri adım attı ve konuştu: “Kadim zamanlardan beri askerle savaşan asker, generalle savaşan generaldir! Ben Gök Topluluğunun dokuzuncu seviyeli müfettişiyim ve Görkemli İlaç Sarayından Dan Chi hariç herhangi bir rakiple yüzleşmek için hazırım.”

 

Bu adamın konuşması ortamdaki gerginliği biraz olsun kırabilmişti.

 

Hua soyadlı bu müfettişin durumu anladığı belli oluyordu, Jiang Chen’in galibiyetinden sonra Feng Beidou’nun kendine güveninin kalmadığının farkındaydı.

 

Bundan dolayı ileri çıkarak bu garip durumu ortadan kaldırmak istemişti.

 

Görkemli İlaç Sarayından Dan Chi hariç herhangi birisiyle savaştığında kazanacağından kesin emindi.

 

Galibiyet kazandığında Gök Topluluğunun morali tekrar yerine gelecek ve Feng Beidou’nun güveni de tekrar yerine oturacaktı. Bu şekilde Feng Beidou kaybettiği psikolojik avantajı geri kazanabilecekti.

 

Feng Beidou astının bu hareketini takdir etmişti, gülerek konuştu: “Hua Qianshan, dokuzuncu seviye müfettiş. Kendisi benim sağ kolum olur. Dan Chi, eğer senin haricinde herhangi birisi onu yenmeyi başarabilirse Gök Topluluğu iddiadan geri çekilecek.”

 

Feng Beidou sinsice gülümseyerek kenara çekildi, kendisini artık zor durumdan kurtarmıştı.

 

Dan Chi’nin dudaklarında Feng Beidou’ya bakınca hafif bir gülümseme belirdi, sesli şekilde gülerek konuştu: “Elçi Feng, savaştan geri kaçıp kendi yerinize astınızı mı gönderiyorsunuz? Bunun anlamı sizin korkmanız değil midir? Saygın bir Gök Topluluğu elçisi nasıl olur da savaştan kaçar? Şimdi geri döndüğünüzde, Gök Topluluğundaki unvanınız yerle bir olmayacak mı?”

 

Dan Chi cesur bir şekilde dürüstlük yapmış ve doğruları söylemişti, rakibine kaçacak yer bırakmamakta ısrarcıydı.

 

Elbette Feng Beidou’nun yanındakiler kendini tutamadan konuştu: “Savaştan kaçmak mı? Dan Chi! Sen kendini çok büyük bir şey sanıyorsun! Senin Görkemli İlaç Sarayın önce Hua Qianshan’ı yensin, gerekirse sonrasında ben de arenaya çıkarım!”

 

“Haha! Elçi Feng’in sözlerini duymadın mı yoksa Dan Chi? Senin Görkemli İlaç Sarayın Hua Qianshan’ı geçemezse zaten tekrar bir mücadele isteğinde bulunmaya nasıl cüret edebilir ki? Elçi Feng kesinlikle üçüncü bir maça gerek kalırsa seni de yenecektir zaten!”

 

Dan Chi Feng Beidou’yu savaşması için elinden geldiğince zorlamaya çalışıyordu.

 

Söylemek gerekirdi ki Dan Chi’nin zihinsel oyunları oldukça kuvvetliydi. Feng Beidou Dan Chi’nin sözleri üzerinde kendisini zor bir durumda bulmuştu aslında.

 

Devasa Muhitin ağır kişileri bile Dan Chi’nin Feng Beidou’yu bir süre baskı altına aldığını düşünmüşlerdi.

 

Gök Topluluğunun onuncu seviyeli bir müfettişi baskı altına mı alınıyordu? Bu durum ortamdaki herkesin Dan Chi’ye karşı sempati duymasını sağlamıştı.

 

Dan Chi gülümseyerek kafasını çevirdi: “Yardımcı başkan Xuan Zhen, bu maç için Görkemli İlaç Sarayını temsilen sen savaş, unutma kazanmalısın!”

 

Xuan Zhen hafifçe kafasını salladı, Dan Chi’nin verdiği emirler onun için vaz geçilmezdi.

 

Göğsünde üç yıldız işlenmiş olan mavi cübbeli Hua Qianshan ikinci seviye bilge âleminin tepesindeydi, üçüncü seviyeye yakındı.

 

Gök Topluluğunun temelleri ve kaynaklarını kullanmış olan bu adamın gücü inanılmazdı. Savaş başladığında Xuan Zhen mecburi olarak sadece savunma yapmak zorunda kalmıştı.

 

Fakat elbette Xuan Zhen Görkemli İlaç Sarayının yardımcı başkanı olmayı gerçekten hak eden birisiydi ve onun da gücü azımsanamazdı.

 

Her ne kadar sürekli olarak savunma yapmak zorunda kalıyor olsa da hiçbir şekilde taviz vermiyordu.

 

Hua Qianshan’ın saldırıları her ne kadar sayısız ve güçlü olsa da Xuan Zhen’in savunmasını kırmak samanlıkta iğne aramak gibi zordu. Hatta bazı durumlarda hızlı davranabiliyor ve zeki geri dönüşler bile yapabiliyordu, bu şekilde Hua Qianshan’ın potansiyelini tam olarak ortaya çıkarmasına engel olabiliyordu.

 

Bu performans ortamdaki seyircilerin takdirini kazanmıştı.

 

Bu maç her ne kadar Jiang Chen ve Güneş Avcısı arasındaki maç kadar kaliteli geçiyor olmasa da yine de izleyenlere büyük bir göz zevki yaratıyordu.

 

Ortamdaki birkaç adet bilge âlemi uygulayıcılarından başka hiç kimse neler olup bittiğini bile takip edemiyordu.

 

On altı krallığın dört büyük topluluğuna gelince, şu anda onların yapabildiği tek şey güzel bir şov izlemekti, bildikleri tek şey maçın harika olduğuydu fakat maçı neyin harika yaptığı konusunda bir fikirleri yoktu.

 

Elbette Jiang Chen hariç.

 

Jiang Chen ise bütün dikkatini maçı izlemeye ayırmıştı, gözleri tıpkı bir sineği takip eden kurbağa gibi arenadakilerin hamlelerini izliyordu.

 

Önceki hayatından gelen bilgiler Jiang Chen’in diğerlerinden farklı olmasını sağlıyordu, İlah’ın Gözü ve Şeytani Altın Göz yetenekleri sayesinde gözlem yeteneği çok daha üstündü.

 

Bundan dolayı Bin Akbaşlı ve diğerlerinin bile anlayamadığı, takip edemediği bu savaş Jiang Chen için tam bir gözlem ve tecrübe kaynağıydı. Mücadelenin bütün özünü gözlemlemişti.

 

“Bilge âlemi uygulayıcıları harika momentumlara sahipler. Hem saldırılarında hem de savunmalarında yeri göğü inletecek ve sarsacak kadar çok momentumları var. Eğer bir orijin âlemi uygulayıcısı böyle bir savaşta yer almak isteseydi, muhtemelen bir hamle bile dayanamazdı.” Jiang Chen maçı izledikçe yorumlarda bulunuyordu.

 

Askeri Dao dünyasında iki âlem seviyesi arasındaki fark kesinlikle yeryüzü ile gökyüzü arasındaki fark kadardı.

 

Gerçek qi âlemindeki bir uygulayıcıyı, ruh âlemindeki bir uygulayıcı anında yok edebilirdi. Aynı şekilde bilge âlemindeki bir uygulayıcı da orijin âlemindeki bir uygulayıcıyı kısa süre içerisinde hiç zorlanmadan yok edebilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr