Bölüm 451: Güneş Avcısının Köpek Kafasını Kesmemi Bekleyin!

avatar
1600 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 451: Güneş Avcısının Köpek Kafasını Kesmemi Bekleyin!


Dan Chi derin düşüncelere dalmıştı, üç mücadeleyi sürekli olarak kafasında canlandırmaya çalışıyordu. Eğer Kıymetli Ağaç Topluluğu kendi mücadelelerini yenemezse iddiayı kesin olarak kaybedeceklerdi.

 

“Pekâlâ, Dan Chi, ben senin Devasa Muhitte oldukça tanınan ve güçlü birisi olduğunu duymuştum, eğer bizler üç mücadele iddiasını kaybedersek sana söz veriyorum Gök Topluluğu bir daha asla Kıymetli Ağaç Topluluğu ve Görkemli İlaç Sarayı arasındaki ittifaka karışmayacak. Eğer siz kaybederseniz, bu durumda geldiğiniz yere geri döneceksiniz!”

 

Onuncu seviyeli müfettişin attığı bakışlar delici ve baskı kurucuydu.

 

Üç Yıldız Topluluğunun başkanı Zhu’nun daha evvel bu müfettişle yaptığı plan dahilinde ilerliyordu her şey, Gök Topluluğu ile Görkemli İlaç Sarayı mücadele edecekti. Görkemli İlaç Sarayının şu anda yapabileceği tek şey bu mücadele çağrısına evet diyebilmekti.

 

Bu tarz bir yöntem savaşmaktan çok daha stratejikti.

 

Gök Topluluğu elbette güçlüydü, fakat yenilmez değildi. Üstelik Devasa Muhit onlar için yabancı topraklardı, eğer Görkemli İlaç Sarayı ile direkt olarak savaşa girselerdi bu durumda Devasa Muhit bölgesindeki diğer toplulukların direnişi ile de karşılaşırlardı.

 

Görkemli İlaç Sarayı bu bölgenin bir kurumuydu, Devasa Muhitin en güçlüsüydü! Ataların da söylediği gibi, bazen güçlü bir ejder bile yerli bir yılanı ezemezdi!

 

Eğer Gök Topluluğu açık şekilde Görkemli İlaç Sarayı ile savaşa girseydi çok ağır zayiatlar verirdi. Bu durum ise elbette Gök Topluluğunun planları dahilinde değildi.

 

Üstelik buna cesaret edememelerinin bir diğer sebebi ise Görkemli İlaç Sarayının arkasında çok daha güçlü ve gizli bir gücün olduğundan şüpheleniyor olmalarıydı.

 

Dan Chi ikilem içerisindeydi.

 

Ye Chonglou’nun kulakları hafifçe titredi, aklına bir şey gelmiş gibiydi, hafifçe Dan Chi’nin yanına yürüdü ve birkaç kelime fısıldadı.

 

Dan Chi’nin yüz ifadesi bir anda donuklaştı, sorgulayan bir bakış atıyordu Ye Chonglou’ya.

 

Ye Chonglou Dan Chi’nin şaşkın halini görünce kararlı şekilde kafasını salladı.

 

Dan Chi bir süre düşündükten sonra konuştu: “Pekâlâ, üç mücadele iddiasını kabul etmeye karar verdik. Fakat, sizin sözlerinizin Gök Topluluğunun kararlarını temsil ettiğini nereden anlayabilirim?”

 

Onuncu seviyeli müfettiş Dan Chi ve Ye Chonglou’nun şüpheli fısıldaşmasından biraz endişelenmiş göründü fakat kısa sürede bu endişeyi unuttu, gururlu bir ses tonuyla konuştu: “Ben Gök Topluluğunun onuncu seviyeli bir müfettişiyim. İsmim Feng Beidou!”

 

“Pekâlâ, madem öyle, bu durumda savaşmaya gerek yok ve sadece mücadele ederek kimin sözünün geçeceğine karar verelim. Mücadele için kimi gönderiyorsunuz?” Dan Chi’nin konuşması kendine güven ile doluydu.

 

Fakat Dan Chi’nin kendine olan güvenindeki değişim Fen Beidou’nun gözünde sadece bir şovdu.

 

“Sen ve ben kendi gruplarımızın liderleriyiz, dolayısıyla bizim mücadele arenasına çıkmamız şarttır. Aslında, bizim topluluğumuzdan dokuzuncu seviyeli müfettiş de mücadeleye çıkabilir, bizim hepimiz için topluluğumuz adına mücadele etmek onur vericidir. Mor Güneş Topluluğuna gelince, Güneş Avcısı mücadeleye çıkacak.”

 

Güneş Avcısı olayların başından beri düşük bir profil sergiliyordu, içinde bulunduğu grubun arasında kendisinin güçsüz bir karakter olduğunun farkındaydı.

 

Güneş Avcısı sadece takipçi sıfatında olan Zuo Lan’dan bile korkuyordu, diğerlerinin karşısında ise neredeyse titreyecek durumdaydı, içinde bulunduğu bu grubun arasındayken nasıl olur da konuşabilirdi?

 

Müfettiş Güneş Avcısının mücadeleye katılacağını söylediğinde Güneş Avcısının kalbi titredi, gözlerinde istekli ve arzu dolu bakışlar vardı. Bu mücadelede mutlak zafer kazanmak ve Usta Feng’in gözüne girmek istiyordu.

 

Güneş Avcısının Kıymetli Ağaç Topluluğundan herhangi birini yenmek için kendine olan güveni üst düzeydeydi. Bin Akbaşlı bile Güneş Avcısından çok daha güçsüz birisiydi.

 

Ye Chonglou’ya gelince, kendisi Güneş Avcısı ile aynı seviyede bile değildi.

 

Dan Chi konuşulanları duyunca hafifçe gülümsedi ve etrafındakileri gözlemledi: “Benim için Görkemli İlaç Sarayının yanında savaşacak kim var?”

 

Yaşlı kıdemlilerden birçok kişi bir anda öne adım attı ve niyetlerini belli ettiler.

 

Hepsi de sarayın en güçlü yetişimcileriydi, hepsi de orijin âleminin ilk aşamalarını geçip bilge âlemine gelmişlerdi.

 

Dan Chi herkesin savaşma arzusunda olduğunu görünce mutlu olmuştu.

 

Aralarından en güçlü olanı seçti: “Xuan Zhen, benim yanımda sen savaş.”

 

İsmi geçen Xuan Zhen Görkemli İlaç Sarayının yardımcı başkanıydı, bilge âleminin ikinci seviyesindeydi, Görkemli İlaç Sarayının Fani Bilge âlemindeki en güçlü kişisiydi.

 

Yeryüzü bilge âleminde olan Dan Chi’den sonra yetişim seviyesi en yüksek olan kişiydi.

 

Xuan Zhen’in kafasındaki saçların tamamı beyazlamıştı, karşısındaki kişilere soğuk bir izlenim bırakıyordu.

 

Feng Beidou gülümseyerek konuştu: “Görkemli İlaç Sarayının böylesine bol hevesinin olması iyi bir şey. Çok iyi! Kıymetli Ağaç Topluluğu adına kimin savaşacağını da bilmek isterim!”

 

Kıymetli Ağaç Topluluğunun kıdemli yöneticileri birbirlerine bakıyorlardı. Güneş Avcısının karşısında kim dayanabilirdi ki?

 

Bu esnada uzaklardan bir ses yankılandı: “Ben savaşacağım!”

 

Bu sesle beraber altın renkli bir siluet de belirdi, göklerden güneş ışınları ile beraber bir parlama geliyordu.

 

Feng Beidou yeni gelen bu kişiye bakarken kaşlarını çattı.

 

Bu kişi gençti, kaşları vahşi şekilde çatılmıştı, yıldız gibi parlayan, ışıl ışıl gözlere sahipti.

 

“Jiang Chen!”

 

Kıymetli Ağaç Topluluğunun elemanları bağırmıştı.

 

Ata kişi Bin Akbaşlı bile şaşkındı fakat Ye Chonglou bu duruma şaşırmamıştı, sanki bunu bekliyor gibiydi, Jiang Chen az evvel Kıymetli Ağaç Bahçesinden çıkmıştı ve ona bilinçaltından bir mesaj göndermişti.

 

Jiang Chen yaşananları öğrenmişti ve üç mücadele iddiasında Kıymetli Ağaç Topluluğu adına savaşmaya karar vermişti.

 

Feng Beidou gözlerini açtı iyice, yanındaki astına bakarak gelen kişinin kim olduğunu sorguladı.

 

Zuo Lan acele ile konuştu: “Usta Feng, bu kişi Jiang Chen.”

 

Feng Beidou bunu duyunca bakışlarını Jiang Chen’in üzerine odakladı, Jiang Chen’in bütün detaylarını okumaya çalışıyordu.

 

Jiang Chen binlerce yıllık bir dağ gibi sabit duruyordu, bir kaşını kaldırarak Feng Beidou’yu süzmeye başladı.

 

Yeryüzü bilge âleminden gelen auranın etkisi her ne kadar müthiş kuvvetli olsa da Jiang Chen’in kalp gücü inanılmaz derecede ilerlemişti, normal bir orijin âlemi uygulayıcısına göre katlarca daha fazla kalp gücüne sahipti.

 

Bunun üzerine bir de Şeytani Altın Göz ve İlah’ın Gözü yetenekleri de eklenince, Jiang Chen’in bakışlarla yayılan auralar karşısındaki direnci olağanüstü bir hal almıştı.

 

Feng Beidou’nun bakışları sanki okyanusa fırlatılan bir çakıl taşı gibi etkisiz kalmıştı, Jiang Chen’in üzerinde bir nebze bile etki yaratamamıştı.

 

“Ha?” Feng Beidou olağanüstü derecede şaşkındı, az evvel attığı bakışla aurasının sadece yüzde yirmisini kullanmıştı, bu şekilde Jiang Chen’i bir bakışla çözebileceğini düşünmüştü.

 

Fakat elbette bakışlarının etkisiz kaldığını görünce şaşırdı, gözlerinde şaşkınlık vardı.

 

Jiang Chen’in ismini daha önce de duymuştu, gri cübbeli bir müfettişi yenmişti bu adam. Feng Beidou’nun seviyesi düşünülürse, ruh âlemindeki birinin başarısından etkilenmesi zaten söz konusu olamazdı.

 

Bundan dolayı Jiang Chen hakkında çok da kafa yormamıştı.

 

Fakat attığı bakışların etkisiz kalmasından sonra Jiang Chen isminin hafızasında büyük bir iz bırakacağı belli olmuştu.

 

İki düşman karşılaştığında bakışların rolü çok büyüktü.

 

Güneş Avcısı gülerek ve sesini yükselterek konuştu: “Jiang Chen! Kıymetli Ağaç Topluluğundaki herkes öldü de bir tek sen mi kaldın? Senin gibi minik bir ruh âlemi uygulayıcısı mı arenaya çıkacak? Madem öyle istiyorsun, senin istediğin gibi olsun! Senin ölümle yüzleşmen benim işime gelir. Ben zamanında seni öldürmezsem insan değilim demiştim!”

 

Güneş Avcısının nefreti gökleri dolduracak kadardı. Ses tonundaki intikam arzusu çok rahat şekilde hissedilebiliyordu.

 

Güneş Avcısı daha evvelden defalarca Jiang Chen’e saldırmaya çalışmış fakat bu girişimlerinden her birinde de başarısız olmuştu.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu tarafındaki herkes endişeliydi.

 

Bin Akbaşlı düşük bir ses tonuyla acele şekilde konuştu: “Jiang Chen, Güneş Avcısı yeryüzü orijin âleminden sadece bir adım uzaklıkta. Sen…?”

 

“Kesinlikle Jiang Chen! Ulaşamayacağın bir hedef uğrunda kendini heba etme!” Ye Chonglou da oldukça endişeli görünüyordu.

 

“Ata kişiler, Güneş Avcısı ve benim aramdaki bu kan davası bir noktada artık bitmeli. Ben orijin âlemine henüz geçiş yaptım ve kendimi test etmek için bir rakibe ihtiyacım var. Güneş Avcısı ise bu deneme için oldukça uygun bir rakip.”

 

“Ne?” Bin Akbaşlı şaşırmıştı, şaşkınlık ifadesi yüzünün bütün hatlarına yansımıştı: “Sen… Sen orijin âlemine mi geçiş yaptın?”

 

Jiang Chen hafifçe kafasını salladı.

 

Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou birbirlerine baktılar. Ne diyeceklerini bilemez haldeydiler. Bu yükselişin hızı gerçekten de olağanüstüydü.

 

Jiang Chen birinci kademe seçmelere girerken henüz göksel ruh âleminde bile değildi!

 

İki yıldan daha kısa bir sürede sürekli olarak seviye yükselmiş ve artık orijin âlemine geçiş yapmıştı!

 

Bunu yapmaya çalışan kişi isterse Ye Chonglou isterse Bin Akbaşlı olsun, yıllarca süre harcamaları gerekirdi.

 

Üstelik Ye Chonglou çok daha uzun bir süre beklemişti orijin âlemine geçmek için, Jiang Chen’in yön gösterici tavsiyeleri olmasa artık orijin âlemine geçişten umudunu kesecek duruma yaklaşmıştı.

 

Fakat Jiang Chen böyle anında, sanki çok kolay bir işmiş gibi orijin âlemine geçmişti!

 

Fakat büyüklerin de söylediği gibi, birini bir başkasıyla kıyaslamak onun ölümünü hazırlamaktı!

 

Ata kişilerin ikisi de Jiang Chen’in kendi topluluklarından birisi olduğuna müthiş derecede seviniyorlardı.

 

Ata kişiler Jiang Chen’i kullanarak oynadıkları dev kumarın meyvelerini görmüşlerdi artık.

 

Güneş Avcısı ise Kıymetli Ağaç Topluluğu elemanlarının bu konuşmalarına tahammül edemeyecekti, arenaya atladı.

 

Yüzündeki öldürme arzusu ile sesini yükselterek konuştu: “Kıymetli Ağaç Topluluğunu temsilen kim savaşacak? Hadi çıksın ve ölümüyle yüzleşsin! Jiang Chen! Seni gidi küçük it! Olduğundan daha güçlü gibi görünmeye çalışma ve arenaya çık!”

 

Jiang Chen bu sözleri duyunca İlah’ın Gözü ile keskin bir bakış attı, onun da gözlerinde öldürme arzusu vardı.

 

“Ata kişiler, lütfen bana sizinle daha sonra sohbet etmem için fırsat verin, şimdi yapmam gereken bir şey var. Öncelikle Güneş Avcısının köpek kafasını kesmemi bekleyin!”

 

Jiang Chen’in bir diğer kırmızıçizgisi ise ‘it’ kelimesiydi.

 

Hem önceki hayatında hem de bu hayatında babalarının ikisini de çok sevmişti, bundan dolayı kendisine ‘it’ şeklinde hitap edilmesini hem kendisine hem de babalarına karşı bir saygısızlık olarak düşünüyordu.

 

Jiang Chen Güneş Avcısının diğer tarafına sıçradı, bu esnada altın renkli ışık huzmeleri saçıyordu.

 

“Kapa çeneni yaşlı bunak Güneş Avcısı! Senin Mor Güneş Topluluğunun on altı krallığı baskı altında tutması devri artık kapandı. Senin topluluğunun yıllar boyunca kurduğu baskıyı bitireceğim!”

 

Jiang Chen konuşurken ellerini arkada bağlamıştı, olağanüstü derecedeki orijin âlemi gücü göklere kadar yükseliyordu.

 

“Hmm? Jiang Chen orijin âlemine mi geçmiş?”

 

“Bu nasıl olabilir ki? Orijin âlemine geçmiş olsa bile bu aura yine de çok fazla!”

 

“Bu aura kesinlikle yeryüzü orijin âleminin tepesindeki bir uygulayıcının aurası olmalı! Fakat Jiang Chen ne zaman orijin âlemine geçti ki?”

 

Bu düşüncelerin ve fısıldaşmaların sahipleri on altı krallığın dört büyük topluluğundan geliyordu.

 

Devasa Muhitin elemanları ise Jiang Chen’in şu anki durumunu görünce ona daha önceden değer vermiyor olsalar da şimdi değer veriyorlardı.

 

Devasa Muhitin genç neslinin en güçlü kişisi bile şu anda Jiang Chen’i ‘ilerideki rakipler’ listesine yazmalıydı!

 

ÇN; Değerli okuyanlar, birkaç gündür internet ve bilgisayar erişimim olmadığı için bölüm yükleyemiyordum hepinizden özür dilerim. Sonraki günlerde eksiklerin telafisini yapacağım.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr