Bölüm 441: Küçük Huang’ın Gülümsemesi Çok İçten

avatar
1857 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 441: Küçük Huang’ın Gülümsemesi Çok İçten


Jiang Chen Kızıl Şafağın Kıymetli Ağacının altında oturuyordu, kule gibi uzun bu ağacı kavramaya çalışıyordu. Kıymetli Ağaç gibi ruh varlıkları kendi bilinçlerine sahip olan varlıklardı.

 

Bu ruh varlıkları her ne kadar canlı kanlı bir varlık oluşturmasalar da bir uygulayıcı bu varlıklarla sanki canlıymış gibi bilinç iletişimi kurabilirdi.

 

Jiang Chen bir kırmızı meyve kullanmıştı ve bu meyvenin bazı temel esaslarını anlamaya çalışmıştı. Bu meyve sanki kule gibi uzun olan ağaçla bir tür iletişim kuruyor gibiydi. Aralarındaki bu iletişim kan ve kemikten oluşan iletişim gibi değildi, gizem dolu alt anlamlara sahip bir iletişimdi.

 

Ata kişi Bin Akbaşlının heyecanlandırıcı sözleri Jiang Chen’i pek etkilememişti. Fakat yine de Jiang Chen aklını bu Kızıl Şafağın Kıymetli Ağacını düşünmekten alıkoyamıyordu.

 

Elbette bunun sebebi Bin Akbaşlının sözleri değildi, Jiang Chen meditasyon yaparken bir şekilde Kıymetli Ağaçla iletişim kurduğunu hissedebiliyordu, aralarında bir tür bağ oluştuğunu hissedebiliyordu.

 

Bu tarz bir iletişimin kalp Dao’su için çok uygun bir fırsat olduğunu düşünüyordu.

 

Jiang Chen ağacın altında bağdaş kurmuş vaziyette oturuyordu, meditasyona ve derin düşüncelere girdi.

 

Aradan uzunca bir süre geçmişti ve Jiang Chen gözlerini açtığında gökyüzünde yıldızları gördü, bir satranç tahtasını dolduran taşlar gibi gökyüzünü doldurmuştu yıldızlar. Alacakaranlık bir ortam oluşmuştu.

 

Yanındaki orta ve yüksek kıdemli yöneticilerin hepsi gitmişti.

 

“Hehe, Jiang Chen, sonunda uyanabildin.”

 

Bin Akbaşlının sesi ağacın diğer tarafından duyuldu, kısa süre sonra bedeni de göründü.

 

“Ata kişi.” Jiang Chen Ata kişiyi selamladı.

 

Bin Akbaşlı elini salladı: “Jiang Chen, sen beni her gördüğünde selamlamak zorunda değilsin, içinden geliyorsa elbette bunu yapmak hakkındır fakat ben böyle küçük detaylara takılmıyorum artık.”

 

Jiang Chen Ata kişinin sözlerindeki samimiyeti anlayabilmişti, gülümseyerek konuştu: “Ata kişi, ben neredeyse bir gündür burada oturuyorum ve insanlara gülmek için malzeme çıkarmış oldum.”

 

“Hahaha!” Bin Akbaşlı kahkaha ile güldü, gökyüzüne bakarak konuştu: “Jiang Chen, burada bir gün boyunca oturduğunu söylüyorsun değil mi?”

 

“Yoksa bir günden fazla mı oturdum?” Jiang Chen şaşırmıştı. Vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştı.

 

Bin Akbaşlı parmaklarıyla üç işareti yapınca Jiang Chen daha da şaşırdı: “Üç gün mü!?”

 

“Otuz gün! Tam olarak bir ay! Sen buraya oturduğunda ay dolunaydan son dördüne doğru ilerliyordu, ve şimdi aradan bir ay zaman geçti ve yine son dördüne doğru ilerliyor.”

 

Otuz gün!

 

Jiang Chen buna inanmakta zorlanıyordu, burada otuz gün boyunca oturduğuna inanamıyordu! Fakat biraz düşününce kendisi de ikna oldu.

 

Otuz günlük meditasyondan sonra Jiang Chen kalp gücünün oldukça ilerlediğini ve zihninin eskisine göre çok daha berrak olduğunu anlamıştı.

 

Ayrıca vücudunun her noktası askeri Dao ilhamı ile dolup taşıyordu.

 

“Jiang Chen, senin kaderinde Kıymetli Ağaç ile etkileşimde bulunmak var. Aksi takdirde onun altında bir ay boyunca oturamazdın zaten.”

 

Ata kişi Bin Akbaşlı Jiang Chen’e bir belge uzattı: “Jiang Chen, bu belge Kıymetli Ağaç Bahçesine giriş belgesidir. İstediğin zaman buraya girip meditasyon ve yetişim yapabilirsin ama unutma, kutsal meyvelere yaklaşmamalısın. Kutsal meyveler konusundaki kısıtlamalar oldukça nettir. Eğer kısıtlamalar kalkmadan meyvelere dokunmaya kalkarsan saldırıya uğrarsın.”

 

Zaten kutsal meyveler her ne kadar kullanışlı varlıklar olsalar da, Jiang Chen’in şu anki durumunda mor meyveden başkası onun için faydasızdı.

 

“İçiniz rahat olsun Ata kişi, ben açgözlü birisi değilim. Ben zaten kırmızı bir meyve kullandım ve elimde bir tane de yeşil var. Bana emanet edilen bir şeye kesinlikle yan gözle bakmam.”

 

“Güzel… Jiang Chen, senin hakkında yanılmadığım belli oluyor.”

 

Jiang Chen meditasyonundan sonra çok kazanım sağlamıştı, apartmanına döndüğünde takipçilerinin çok da panik olmadığını gördü.

 

Sadece ustalarının Kıymetli Ağaç Bahçesinde eğitim yaptığını duymuşlardı ve geri dönüşünü heyecanlı şekilde bekliyorlardı.

 

Son bir yıl içerisinde ustalarının birçok kahramanlığına şahit olmuşlardı. Özellikle de Gök Topluluğunun geldiği gün kapalı alan yetişiminden çok daha güçlü şekilde çıkıp elçileri alt etmesi apayrı bir olaydı. Bu ay içerisinde topluluktaki herkesin Jiang Chen’i konuştuğu söylenebilirdi. İki Ata kişinin ardından en güçlü kişi olarak Jiang Chen gösteriliyordu.

 

Savaş oldukça açık şekilde bunu belirtmişti zaten, topluluğun başkanı bile gri cüppeli eleman tarafından alt edilmişken Jiang Chen ikisini birden alt etmişti.

 

Bu ne anlama geliyordu?

 

Jiang Chen’in ruh âlemindeki gücünün karşısında kimsenin duramayacağı anlamına geliyordu elbette. Jiang Chen kesinlikle bir Ruh Kralıydı.

 

“Umarım hepiniz Kıymetli Ağaç Topluluğundaki yaşamınıza ayak uydurabilmişsinizdir.” Jiang Chen takipçilerinin yüzlerini gözlemledi.

 

Duruşlarına bakılırsa topluluk hayatından gayet memnundular.

 

“Güzel, hiçbiriniz beni hayal kırıklığına uğratmadınız.”

 

Jiang Chen Guo Jin, Qiao kardeşler ve Wen Ziqi’nin ruh âlemine geçişine şaşırmıştı. Xue Tong ise üçüncü seviye ruh âlemine geçiş yapmıştı.

 

Gouyu’nun gelişimi ise daha etkileyiciydi. Dördüncü seviye ruh âlemine geçmiş ve gerçek bir yeryüzü ruh âlemi uygulayıcısı olmuştu.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğunun barındırdığı ortam şartları bu takipçilerinin gelişiminin olağanüstü derecede olmasını sağlamıştı. Fakat elbette gelişimlerindeki en büyük etken Jiang Chen’in onlara yol göstermesiydi.

 

Jiang Chen’in ürettiği Beş Ejderli Kutsal Gök İlacı takipçilerine büyük oranda yardımcı olmuştu. Fakat Gök Ağacı Krallığının sınırlarındayken yetişim seviyeleri çevresel faktörlerden dolayı çok hızlı olmamıştı.

 

Şimdi topluluğa katılıp kaynakların ve tekniklerin tadını çıkarıyorlardı, bu şekilde Beş Ejderli Kutsal Gök İlacının etkisi çok daha etkin olabiliyordu.

 

Jiang Chen durumu tekrar analiz etti ve yeşil meyveyi Gouyu’ya vermeye karar verdi. Takipçilerinin arasında yaşı en büyük olan Gouyu’ydu ve sonuçta o takipçilerinin lideri konumundaydı. Şu anda en güçlü olan oydu, ona yeşil meyveyi vermek bir kaplana kanat vermek gibiydi.

 

Gouyu’nun potansiyeli düşünüldüğünde bir yıldan daha az bir sürede göksel ruh âlemine geçmesi mümkündü.

 

Xue Tong ve diğerlerine gelince, onların hem yaşı hem de yetişim seviyeleri daha küçüktü. Bu yeşil meyveden tam anlamıyla yararlanabilmek için oldukça gelişmemiş durumdaydılar.

 

Jiang Chen her ne kadar çok fazla kaynağa sahip olsa da, sadece gerektiği anlarda bu kaynakları kullanma konusunda oldukça kararlıydı.

 

Jiang Chen birkaç kaynağı daha bölüştürdükten sonra cesaretlendirici bir konuşma yaptı ve takipçilerine dağılmalarını söyledi, Gouyu hala ayrılmamıştı.

 

“Genç ustam, başka emriniz var mı?”

 

“Gouyu, burada yabancı birisi yok, bana ‘genç ustam’ diye seslenmen garip. Ah bu arada, ben artık ruh âleminde çok fazla vakit geçireceğimi sanmıyorum, bu yüzden bu yeşil renkli Kıymetli Ağacın Kutsal Meyvesini sen almalısın.”

 

“Yeşil Meyve mi? Kızıl Şafağın Kıymetli Ağacının Kutsal Meyvesi mi? Fakat ben bunun yüz yılda bir geldiğini duymuştum?”

 

“Kırmızı meyve yüz yılda bir çıkar. Yeşil meyve ise üç yüz yılda bir. Yeşil meyvenin etkisiyle sen ruh âleminde sürekli olarak bir gelişim göstereceksin.”

 

Jiang Chen meyveyi Gouyu’ya uzattı.

 

Gouyu’nun yüzünde mutlu bir ifade oluşmuştu. Yeşil meyveyi istemsiz şekilde uzanarak aldı. Cazibeli dudakları son günlerde yaşananları düşününce titredi.

 

Kayıtsız şartsız bir şekilde ruh âleminde iki seviye birden yükselmek demek olağanüstü bir avantaj elde etmek demekti.

 

Genç ustası sanki değersiz bir şeymiş gibi bu meyveyi Gouyu’ya vermişti!

 

Gouyu’nun duyguları karmakarışıktı. Zamanında aldığı Jiang Chen’in takipçisi olma kararına şimdi tekrardan şükrediyordu. Böylesine bir meyve Kıymetli Ağaç Topluluğunun müritlerinin bile elde edemeyeceği müthiş bir hazineydi.

 

Gouyu müthiş derecede şaşkın ve mutluydu.

 

“Genç ustam, siz, siz hangi seviyedesiniz?”

 

“Ben orijin âlemine bir adım uzaklıktayım.” Jiang Chen gülümseyerek konuşuyordu: “Fakat, ben bu son adımı ne zaman atabileceğimden hiç emin değilim. Bu Gök Topluluğu denen insanların tekrar bela olacaklarını iyi biliyorum, umarım yakın bir vakitte bela olmazlar. Anladığım kadarıyla Kıymetli Ağacın altına oturup meditasyon yapmak benim kalp Dao’m için harika bir gelişme oluyor. Kırmızı meyveyi kullandıktan sonra Kıymetli Ağaçla henüz içeriğini anlayamadığım bir bağ kurdum.”

 

“Orijin âlemine bir adım uzak mı?”

 

Gouyu şaşkındı, ne diyeceğini bilemez haldeydi.

 

Gizli Ejder Mücadelelerini hatırlıyordu, o zamanlar Jiang Chen üç meridyenli gerçek qi gücünü bile toparlayamıyordu, sadece birkaç yıl içerisinde orijin âleminin kapısına dayanan bir dâhiyi kendisine usta olarak seçtiği için Gouyu kendisini çok şanslı hissediyordu.

 

Jiang Chen kahkaha ile güldü: “Ben gidip Bayan Küçük Huang’ı ziyaret edeceğim.”

 

Jiang Chen’in aklında sormak istediği bir soru vardı. Her ne kadar Küçük Huang’ın yaşananların sorumluluğunu üzerine almayacağından neredeyse emin olsa da yine de bunu sormak istiyordu.

 

“Efendi Jiang, neden içeri gelmek yerine kapının önünde bekliyorsunuz?”

 

Küçük Huang belli ki kapısındaki ziyaretçinin Jiang Chen olduğunu anlayabilmişti.

 

Jiang Chen şaşırmıştı, henüz buraya yeni gelmişti ve Küçük Huang’ı korkutmamak için hafif adımlarla gelmişti. Küçük Huang’ın yetişim yapıyor olma olasılığı ya da müziğine çalışıyor olma olasılığını düşününce onu rahatsız etmeden yaklaşmak istemişti.

 

Fakat Küçük Huang’ın kendisini henüz kapıya yeni yaklaşabilmişken tanıyabileceğini düşünememişti.

 

Kapıyı itti ve küçük bir avlu gibi bir yere geldi. Küçük Huang bu avluyu oldukça temiz kullanıyordu, bahçede birçok bitki ve çiçek yerleşik durumdaydı. Bahçe sanki kendi başına canlı bir varlık gibiydi.

 

Jiang Chen bu avlunun içinde bambaşka bir dünya olduğunu görünce mutlu oldu. Kendisi uzman olmasa da, mesele bahçıvanlık olunca kendisinin de birkaç kaliteli tecrübesi vardı.

 

Bahçenin çiçekleri ve bitkilerinin düzenlenme şekli gelen kişileri çok iyi karşılamak üzere planlanmıştı.

 

“Efendi Jiang, ben sizin Kıymetli Ağaç Topluluğuna girer girmez müthiş bir başarı elde ettiğinizi duydum. Tebrik ederim! Gerçek bir altın karanlıkta bile parlayabilir!”

 

Küçük Huang’ın ses tonu samimiyet ve cana yakınlık ile doluydu. Kendisini dinleyenlerin kalbini ısıtıyordu.

 

“Aslında çok da büyük bir başarı sayılmaz. Aslında Gök Topluluğunun elçilerini sadece birkaç müzik notasıyla korkutmayı başarabilen o kişi başarılı sayılır. Bayan Küçük Huang…”

 

Küçük Huang hafifçe güldü: “Ben bunu sizden saklamak isteyecektim ama bakıyorum da zaten benim yaptığım konusunda şüpheleriniz var. O halde itiraf edeyim, evet bendim.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr