Bölüm 430: Demir Ailesi Boyun Eğiyor

avatar
2005 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 430: Demir Ailesi Boyun Eğiyor


Baş Usta yine azizliğin büyük bir örneği olarak meyveyi Jiang Chen’e vermişti.

 

“Jiang Chen, Kıymetli Ağaç Topluluğunda senin ihtiyacın olan her türlü kaynak kullanımına hazır. Benim yaptığım tek şey senin momentumunu biraz daha hızlandırmak. Yetişim yapmaya devam et! Karşılama törenine hala yedi gün var. Umarım törende çok daha güçlü bir duruş sergilersin.”

 

Baş Usta geldiği gibi sessiz ve sakin şekilde gitti. Sessizce ayrılmasının sebebi bir yandan da Jiang Chen’i psikolojik baskı altına almamaktı.

 

Jiang Chen Baş Usta’nın böyle davranmasının sebebini iyi anlıyordu ve ona hak veriyordu. Sonuçta bu hediye boş bir şey değildi.

 

Jiang Chen de daha önce Kızıl Şafağın Kıymetli Ağacını duymuştu.

 

Fakat Ata kişi Bin Akbaşlı bu meyvenin varlığından hiç bahsetmemişti. Böylesine bir kaynağın genç mürit Jiang Chen’in bile layık olduğu bir şey olarak görülmediği açıktı.

 

Baş Ustanın hediyesi oldukça kıymetli bir hediyeydi.

 

Jiang Chen elindeki kıpkırmızı renkli meyveye baktı, meyve sanki parlıyor gibiydi. Jiang Chen’in eksiklik hissettiği en büyük konu zaten kaynak konusuydu.

 

“Görünüşe göre Kıymetli Ağaç Topluluğuna katılmak gerçekten de çok doğru bir kararmış. Baş Usta’nın kişiliği düşünülürse, onun topluluğa dönmesindeki bir diğer sebep de sanırım beni korumak olmalı. Baş Usta’nın iyi niyeti gerçekten de duygulandırıcı.”

 

Jiang Chen Baş Usta’nın bir yerden ayrıldıktan sonra kolay kolay geri dönmeyecek birisi olduğunu biliyordu.

 

“Baş Usta bana oldukça fazla değer veriyor, ben de bunun karşılığı olarak ona minnet duymalıyım. Belki de onun bu iyiliğini ödemek için bir yol düşünebilirim.”

 

Elbette Jiang Chen’in bunları düşünmesinin sebebi kibir değildi, Baş Usta’ya yardım edebilecek bir sürü yol bulabilirdi aslında. Jiang Chen’in kaçındığı durum aslında çok daha fazla dikkat çekmekti.

 

Jiang Chen’in çok fazla dikkat çekmek istememesinden dolayı sadece tesadüfen başına gelen olayları çözüyor, kendisini direkt olarak ilgilendirmeyen olaylara karışmıyordu. Mesele Anka Ejderi tedavi etmesi durumu buna örnek gösterilebilirdi, veya ruh hayvanını nasıl yetişim yaptıracağını ve kendisinin nasıl orijin âlemine geçeceğini anlatması gibi.

 

Jiang Chen bunların hepsini büyük bir dikkatle yapmıştı, bu şekilde bu dünyadan olmadığını saklayabilirdi.

 

Kızıl Şafağın Kutsal Meyvesini eline aldı ve bu meyveyi iyi şekilde kullanmaya karar verdi. Bu meyve bir uygulayıcının ruh âlemindeyken bir anda seviye atlamasını sağlayabilen bir meyveydi.

 

“Benim yetişim seviyem sekizinci seviyenin en üstünde, sanırım bu meyveyi yersem bir anda dokuzuncu seviyenin en üstüne çıkabilirim.”

 

Jiang Chen bunu düşününce bir anda mutlu olmuştu.

 

Dokuzuncu seviye ruh âleminin büyüleyici etkisi onun bir anda heveslenmesine sebep olmuştu.

 

Karşılama törenine yaklaşık yedi gün kalmıştı, bu aslında az bir süreydi fakat Jiang Chen yine de denemeye karar verdi. eğer bu meyve söylendiği kadar etkili ise bu süre yeterli olacaktı.

 

Bunları düşündükten sonra takipçilerini çağırdı.

 

“Gouyu, sen ruh âleminin üçüncü seviyesindesin ve senin gelişiminin önü açık. Burada biraz Alevli Kuzgun özü var, bunlar senin göksel ruh âlemine geçmen için yeterli olacaktır. İhtiyacın olacak olan diğer eşyalar da burada.”

 

“Xue Tong, senin izlediğin yol Gouyu’dan daha farklı, Alevli Kuzgun özleri senin için uygun değil. Senin için birkaç ilaç hazırladım ve ruh enerjisi içeren malzemelerden ruh enerjisi damıttım. Senin yetişimin için bunlar çok etkili olacak.”

 

“Qiao Shan, Qiao Chuan, Guo Jin ve Wen Ziqi, her biriniz için ayrı hediyeler ayarladım. Öncelikle hepiniz Beş Ejderli Kutsal Gök İlacından alıp ruh âlemine geçmelisiniz.”

 

Jiang Chen aynı zamanda takipçilerinin de gücünün artması gerektiğini anlayabiliyordu. Aksi takdirde Devasa Muhitte yaşanacak olası olaylar karşısında güçleri yetersiz kalabilirdi.

 

Jiang Chen bütün ayarlamaları yaptıktan sonra kapalı alan yetişimine gireceğini söyledi.

 

 

Jiang Chen ve Ye Chonglou’nun Kıymetli Ağaç Topluluğuna girişinden mutsuz olanlar sadece Demir Ailesiydi.

 

Demir Ailesi ve yakınları anında topluluktaki atmosferin değiştiğini hissedebilmişlerdi. Daha evvelden Demir Ailesiyle iyi ilişkiler kurma peşinde olan kıdemliler yavaş yavaş onlardan uzaklaşmaya başlamışlardı.

 

Tarafsız olan birkaç kıdemli haricinde, topluluktaki durum önceden Xie ve Demir Ailelerinin eşit rekabetiyle doluydu.

 

Fakat son birkaç günde Demir Ailesinin tarafını tutanların sayısı büyük oranda azalmıştı.

 

Toplulukta kimsenin aptal olmadığı aşikârdı. Herkes Demir Ailesinin ne kadar zor bir durumda olduğunu rahatça görebiliyordu. Zaten her şeyden önce Ata kişi bile Demir Ailesinin performansından memnun değildi.

 

Üstelik Demir Ailesi Xie Ailesiyle rekabet içerisindeydi ve bunun üzerine de geçmişten kan davaları olan Ye Chonglou ve Jiang Chen de topluluğa katılmıştı. Yani Demir Ailesinin dostlarının sayısı azaldığı gibi aynı zamanda rakiplerinin sayısı da artmıştı.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğunun en güçlü iki kuvveti olan Ye Chonglou ile Jiang Chen ikilisi ve Xie Ailesi şu anda Demir Ailesiyle düşmandı.

 

Bu durum göz önünde bulundurulduğunda Demir Ailesinin yok oluşu kaçınılmaz olacaktı elbette.

 

Demir Ailesinin karargâhında oturan Demir Long uzunca iç çekti, suratında yorulmuş bir ifade vardı.

 

Demir Dazhi ise henüz yeni mağlup olmuş bir dövüş horozuna benzer bakışlar atıyordu. Kafası karmaşıktı ve morali bozuktu. Son günlerde eskisi kadar üstünlük hissedemiyordu ve eskisi gibi istediği her şeyi yapamıyordu toplulukta.

 

Daha evvelden kendisine ‘Kardeş Demir’ diye seslenen topluluk dâhileri bile artık kendisinden kaçınmaya başlamıştı.

 

“Ucube bir vahşi zafer kazandığı için seviniyor. Gerçek bir köylü vahşi zafer kazandı!” Sonuçları kabullenebilen tek isim Demir Can gibiydi: “Jiang Chen köylü bir palyaçodan başka bir şey değil. Bizim topluluğumuza gelip üst düzeyde statü kazanmaya ne hakkı var? Gökler neden bu kadar adaletsiz davranıyor? Bizim Demi Ailemizin bin yıllık mirası var ve bir köy öküzü gelip bizim mirasımızdan daha değerli şeylere ulaşabiliyor!”

 

Demir Can konuşurken dişlerini gıcırdatıyordu, kalbi öfke ile doluydu.

 

Demir Long da öfkeli şekilde bağırdı: “Kes sesini! Bütün bu belaların sebebi sen değil misin? Yang Zhao ve Lu Wuji’yi kontrol altında tutsan bugün bu halde mi olurduk? Belki de Jiang Chen bizim tarafımızda olurdu! Senin yaptığın işler sadece bizim daha da kötü duruma gelmemize sebep oldu!”

 

Demir Long ne zaman Demir Can’a baksa öfke ile doluyordu.

 

Demir Long işler bu hale geldiğinde artık kabullenmesi gerektiğini biliyordu, fakat Demir Can hala inkar içindeydi. Bu durum Demir Long’un Demir Can’dan beklentilerini karşılamıyordu.

 

Olaylar düşünüldüğünde, Jiang Chen ile Demir Ailesinin arasındaki mesele Lu Wuji ile başlamıştı ve Lu Wuji Demir Can’ın eşinin yeğeniydi.

 

Eğer Demir Can Lu Wuji’yi sakinleştirseydi Lu Wuji böylesine agresif davranır mıydı? Jiang Chen’i gücendirip olayların bu kadar ileri gitmesine sebep olur muydu?

 

Bundan dolayı mesele Jiang Chen olduğunda Demir Can hariç herkesin konuşmaya hakkı vardı.

 

Demir Long homurdandı ve bakışlarını sabit duran Lian Canghai’ye çevirdi, bu adam Demir Long’un bir numaralı müridiydi ve topluluğun da bir numaralı dâhisiydi eskiden.

 

“Canghai, sen Jiang Chen’le aynı çeyrekte yaşadın, ne düşünüyorsun?”

 

Lian Canghai büyük seçmelerdeki durumu hatırladığında ağzı acı bir tatla doldu, zamanında bu fani uygulayıcıyı tamamen hafife almıştı.

 

Şimdi ise Jiang Chen’in momentumu kesinleşmişti ve çok büyüktü, fakat Lian Canghai ustasının pozisyonu yüzünden Jiang Chen’le daha yakın bir ilişki içerisine girememişti.

 

“Jiang Chen göksel çeyrekte puan toplarken ben o adamın fırsatları kovalayan ve şans eseri başarılı olan birisi olduğunu düşünmüştüm. Fakat en üst düzey müritlerle yaptığımız toplantıya bir anda daldığında cesaret ve güç bakımından bu adamın ne kadar üstün olduğunu görmüş olduk. Zaten Usta Shuiyue’nin iki müridini birden ardı ardına katletmesi bu adamın üstünlüğünü kanıtladı. Hatta bu adamın Shangyang Krallığında Usta Shuiyue’yi de öldürdüğü dedikoduları dolaşıyor. Kimsenin moralini bozmak istemem ama şunu bilmeliyiz ki bu adamla düşman olacaksak sonumuz fena olacak.”

 

Demir Long iç çekti, kendisi de Jiang Chen’in düşman olunacak birisi olmadığını iyi biliyordu. Fakat olaylar bu raddeye kadar ilerlemişken artık geri dönülemezdi.

 

Demir Can bu sözleri duyduğunda yüzü karardı: “Canghai, sence de sözlerin düşmanı öven nitelikte değil mi? Vicdan yaparak düşmanı neden iyileştiriyorsun?”

 

Lian Canghai demir Long’un bir numaralı müridiydi, Demir Can’dan daha düşük bir statüde değildi: “Vicdan yapmak mı? Yaşlı Demir, bu biraz abartılı olmadı mı? Bahsi geçen kişi de bir Kıymetli Ağaç Topluluğu üyesi ve bence Yaşlı Demir Jiang Chen’le ölümüne bir savaşa girmek istemez. Benim cesur sözlerimi mazur görün ama, bence sizin hırsınız Demir Ailesini hiçliğe sürükleyecek potansiyel taşıyor.”

 

Lian Canghai genç olsa da Demir Can’a kıyasla yaklaşık olarak aynı güçte, statüde ve kimlikteydi.

 

Bundan dolayı Demir Can’la konuşurken çekingen davranmıyordu.

 

Demir Long ise bu esnada yumruğunu masaya geçirdi ve bağırdı: “Demir Can! Eğer hatalarını kabul etmemeye devam edersen bu ailenin devamlılığı için seni bir yumrukta yok ettiğimde beni suçlama! Dazhi, sen benim öz torunumsun. Senin Jiang Chen’le temasımız konusunda fikrin nedir?”

 

Demir Dazhi her ne kadar baskın bir karaktere sahip olsa da aklı Demir Can gibi yetersiz değildi. Nasıl ilerleyip nasıl geri çekinilmesi gerektiğini bilen, büyük resmi görmeye çalışan bir akla sahipti.

 

Kederli şekilde gülerek konuştu: “Büyük Baba, ben eskiden Jiang Chen’den çok büyük oranda nefret ederdim fakat şu anda ondan nefret etmek için geçerli bir sebebimin olmadığını düşünüyorum. Düşünecek olursak, o adam benden daha genç ve Mor Güneş Topluluğunun üç kıdemlisini öldürdü. Onun gözlerinde bizim bütün Demir Ailemiz bir hiçten ibaret. Eğer Demir Ailesinin yaşamasını istiyorsak bence alçak bir profil sergilemenin vakti gelmiştir, bunda utanılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu adamın sahip olduğu momentum düşünülürse, Kıymetli Ağaç Topluluğu bu adamı elinde tutmak için bir süre sonra yetersiz kalacaktır, fakat Demir Ailemiz her daim Kıymetli Ağaç Topluluğunda olacak.”

 

Lian Canghai bile Demir Dazhi’nin sözlerinden etkilenmişti ve bu fikirler kafasına yatmıştı.

 

Görünüşe göre bazı insanlar için başarısızlık çok da kötü bir şey sayılmazdı.

 

Görünüşe göre Demir Dazhi birkaç başarısızlığın ardından akıllanmıştı. Sonunda büyük resmi analiz edebilen ve ileriye yönelik planlar yapabilen birisi haline gelmişti.

 

Lian Canghai kafasını sallayarak söze girdi: “Dazhi’nin sözleri mantıklı. Jiang Chen bu şekilde ilerlemeye devam ederse topluluk mutlaka onun için yetersiz kalacaktır. Eğer yükselemezse zaten Mor Güneş Topluluğunun birinci hedefi şu anda Jiang Chen ve yakın zamanda Güneş Avcısı bu adamı ezecek. Bundan dolayı Demir Ailesinin harekete geçmesine ne gerek var ki diye düşünüyorum. Bizler şu anda kendimizi suyun akıntısına bırakmalıyız ve o adamla barış içinde yaşamalıyız. Hatta Xie Ailesiyle bile sürtüşmemeliyiz. Bu durum şimdilik aşağılık bir şey olarak görülebilir fakat zaman ilerledikçe herkes görecek ki Demir Ailesi aslında büyük resmi herkesten daha iyi görüp analiz etmiş.”

 

Demir Long bu sözlerden memnundu, Lian Canghai ve Demir Dazhi’nin gerçekten de olgunlaştığını görebiliyordu. Bu ikili hiçbir işe yaramayan Demir Can’dan binlerce kat daha değerliydi.

 

“Güzel, Canghai ve Dazhi’nin böyle düşünmesine sevindim. Bizim Demir Ailemizin Kıymetli Ağaç Topluluğundaki üstünlüğü tartışılmazdır. Eğer Jiang Chen yükselmesine devam edecekse biz onunla barış içinde yaşamalıyız.”

 

Demir Long zaten en baştan beri bu fikri içinde tutuyor ve benimsiyordu, fakat şimdi Dazhi ve Canghai’nin de fikrinin bu yönde olduğunu görünce açıkça söylemekte bir sorun görmemişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr