Bölüm 428: Gök Topluluğunun Elçisi

avatar
2071 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 428: Gök Topluluğunun Elçisi


Güneş Avcısının suratı kıpkırmızıydı, önünde duran masayı yumrukluyordu. Sinirli olduğu her halinden belli oluyordu.

 

Elinde tuttuğu davetiye Kıymetli Ağaç Topluluğundan gelmişti, Mor Güneş Topluluğunun Ata kişisini ve kıdemlilerini Kıymetli Ağaç Topluluğunun Jiang Chen ve Ye Chonglou’nun kabul törenine davet ediyordu.

 

Davetiye oldukça kibar bir dille yazılmıştı, fakat bu davetiye Güneş Avcısının gururunu yerle bir etmiş, utancından yerin dibine sokmuştu. Mor Güneş Topluluğunu böyle bir etkinliğe davet etmek demek resmen dalga geçmek demekti, bundan sonra on altı krallıkta Kıymetli Ağaç Topluluğunun egemen olacağını söylemekti.

 

Bu durum Güneş Avcısının kabullenmekte oldukça zorlandığı bir durumdu.

 

Shangyang Krallığında yaşananlar zaten yeterince sinir bozucuydu, şimdi ise Kıymetli Ağaç Topluluğunun bu hamlesi alevi körüklemekten başka bir şey değildi.

 

Mor Güneş Topluluğu eğer bu törene katılırsa çok büyük oranda aşağılanacaktı.

 

Fakat gitmezlerse bu durumda bütün on altı krallık ittifakı Mor Güneş Topluluğunun korktuğunu düşünecekti.

 

Bu iki gerçek Güneş Avcısını gerçekten de çok zor bir karar almaya zorlamıştı.

 

Güneş Avcısı derin düşüncelere dalmış vaziyetteyken Zixu Zhenren’in yüzünde gizemli ve garip bir ifadeyle kendisine yaklaştığını gördü: “Ata kişi, dışarıda bir kişi var, Gök Topluluğundan olduğunu iddia ediyor ve sizinle konuşmak istiyormuş.”

 

Güneş Avcısı uzun zaman sonra iyi bir haber almış olmanın verdiği rahatlamayı yaşamıştı: “Demek sonunda geldiler ha?”

 

Güneş Avcısı bir sonraki saniye endişeye kapılmıştı, içinden düşündü: “Acaba Gök Topluluğu Long Juxue’nin ölümünden bizi mi sorumlu tutacak?”

 

Her ne kadar endişeli olsa da Güneş Avcısı şu anda oyalanmayı göze alamazdı. Bu gelen elçinin arkasındaki güç orijin âlemindeki Güneş Avcısının bile başa çıkamayacağı cinstendi.

 

Mavi kıyafetli bir adam ellerini belinin arkasında bağlamış şekilde dikiliyordu, duruşu gururlu ve güçlü bir yapıdaydı.

 

Mor Güneş Topluluğunun kıdemlileri gülümseyerek bu adamın söyleyeceği şeye anında kibar şekilde cevap vermek için hazır bekliyorlardı, fakat mavi kıyafetli adam etrafındaki kıdemlilerin gülümsemesine hiç karşılık vermiyor, duruşunu hiç bozmuyordu.

 

Bu esnada Güneş Avcısı ortama geldi, her daim gururlu bir yapıda olan Ata kişi şu anda kibar şekilde gülümsüyordu, bu gülümsemenin ardında hayranlık bile görülebiliyordu.

 

“Bütün Mor Güneş Topluluğu uzun zamandır sizi bekliyordu, sonunda teşrif edebildiniz ve buradaki varlığınızla bizi onurlandırdınız. Efendi elçi, umarım sizi karşılamakta yetersiz kalmamışızdır.”

 

Güneş Avcısı konuşurken kıdemlilere bakış atmıştı, onlara ayrılmalarını ima ediyordu.

 

Sonuçta elçi bu kadar insanın bir arada olmasından rahatsız olacaktı.

 

Mavi kıyafetli adamın sert ifadesi Güneş Avcısını gördüğünde nihayet rahatlamış gibiydi.

 

“Güneş Avcısı, görünüşe göre topluluğunuzdaki moral seviyesi oldukça düşük. Senin bize anlattığın kadar iyi gitmiyor sanırım burada işler. Mor Güneş Topluluğu bizi hayal kırıklığına uğratıyor gibi.”

 

Mavi kıyafetli adamın ses tonu alçaktı, fakat üstün kişi olduğunu belli eden baskın bir tondaydı aynı zamanda. Bu adamın baskın ses tonu Güneş Avcısının kafasını aşağı eğip kendisine verilen dersi dinlemesine sebep olmuştu.

 

Güneş Avcısı kederli şekilde gülümsedi: “Efendi elçi, bu söyledikleriniz doğru fakat arkasındaki sebepleri sıralamak bile çok zaman alır.”

 

“Ben buraya senin şikayetlerini dinlemek için gelmedim. Gök Anka yaratılışlı müridini buraya çağır, onu kendi gözlerimle görmek istiyorum.”

 

Güneş Avcısı bu sözleri duyduğunda direkt olarak bugünün çok kötü geçeceğini anlamıştı. Afallamıştı ve nasıl cevap vermesi gerektiğini bilemiyordu.

 

Mavi kıyafetli adam Güneş Avcısının afalladığını görünce biraz memnuniyetsiz bir ifade takındı: “Ne oldu? Yoksa benim, senin müritlerinden birini çağırma yetkimin olmadığını mı söyleyeceksin?”

 

“Efendi elçi, Güneş Avcısı yetersiz kaldı ve Long Juxue’yi koruyamadı. Büyük seçmeler esnasında Long Juxue öldürüldü.”

 

Güneş Avcısı yaşananları saklamanın bir yolu olmadığını iyi biliyordu, yapabileceği tek şey itiraf etmekti şu anda. Belki de dürüst olmak elçinin sempatisini kazanmanın bir yolu olabilirdi.

 

“Ne? Şaka mı yapıyorsun? Doğuştan gelen potansiyele sahip birisi öldürüldü mü? Senin topluluğun bu on altı krallık ittifakında en güçlü ve baskın olanı değil mi?”

 

“Mor Güneş Topluluğu her daim dört topluluğun en baskın olanı olmuştur, bunu doğru dediniz. Bırakın Long Juxue’yi,  tek başına Lei Gangyang bile diğer bütün toplulukların müritlerinin toplamından daha değerlidir. Long Juxue’yi öldüren kişi fani dünyadan gelen bir uygulayıcıydı. Onun nasıl bir mirasa sahip olduğunu bilmiyorum, fakat emin olun çok üstün bir performans sergiledi ve eşsiz bir dâhidir kendisi. Benim üç kıdemli yöneticimi de o fani uygulayıcı öldürdü.”

 

Güneş Avcısı ne zaman Jiang Chen’den bahsetse dişlerini gıcırdatıyordu.

 

Mavi kıyafetli adam homurdanarak konuştu: “Her gün yeni bir şey çıkıyor! Fani dünyanın topraklarından gelen bir Gök Anka yaratılışlı kişi öldürülüyor ve bir başka fani uygulayıcı tarafından gerçekleştiriliyor bu! Siz on altı krallığı ne kadar da abartıyorsunuz böyle, sizden her gün eşsiz dâhi kişiler mi çıkıyor yani? Yoksa sen Long Juxue’yi başka bir kuruluşa göndererek topluluğunun yükselişini mi amaçladın, bizden sakladın mı Long Juxue’yi?”

 

Güneş Avcısı bu sözleri duyduğunda korku ile dolmuştu: “Efendi elçi, bunu nereden çıkardınız? Benim Mor Güneş Topluluğum sadece küçücük bir yer, Gök Topluluğuna ihanet etmeye nasıl cüret edebiliriz? Ben büyük seçmeleri diğer toplulukları baskı altına almak için bir fırsat olarak kullanmak zorundaydım, bu şekilde Gök Topluluğunun on altı krallığa girişini çok daha kolay hale getirmeyi hedefledim. Fakat maalesef bir adamın numaraları ile benim planlarım suya düşürüldü. Basit bir soruşturma ile benim söylediklerimin doğru olduğunu anlayacaksınız inanın!”

 

“Hah! Fani dâhiymiş!” Mavi kıyafetli adam bu meseleden büyük ölçüde memnuniyetsizdi. Güneş Avcısının olayları abarttığını düşünüyordu. Bu adamın düşüncesine göre fani topraklar sadece belirli düzeydeki dâhileri doğurabilirdi. Bu karakterler elbette Gök Topluluğunun gözünde karıncadan başka bir şey değildi.

 

“Güneş Avcısı, ben bu meseleyi araştıracağım. Şunu bil ki ihanete dair en ufak bir iz bulursam bunu cezalandıracağım. Senin topluluğunun değeri o doğuştan gelen potansiyele sahip uygulayıcı olmadan yarı yarıya düştü. Biz sizler için bir ayrımcılık yapıp size üç yıldızlı bölge ustası unvanını verdik. Fakat şu anda en fazla bir yıldızlı bölge ustasına layıksınız. Bir yıldız bile sizin için fazla hatta!”

 

Mavi kıyafetli adam eliyle bir kavrama hareketi yaptı ve elinde bir anda antik ve sade görünümlü bir rozet belirdi. Elindeki rozeti Güneş Avcısına attı.

 

“Bu rozet Gök Topluluğunun bölgelerini temsil eden bir rozet. Bu rozetle sizin Gök Topluluğunun bir bölgesi olduğunuz kanıtlanmış olur. Mor Güneş Topluluğu diye bir şey artık yok, bundan sonra sizin isminiz Mor Işık Bölgesi.”

 

“Efendi elçi, neden Mor Güneş Bölgesi ismini kullanamıyoruz?”

 

“Mor Güneş Bölgesi mi? Sen ‘Mor Güneş’ ismine layık olduğunu mu düşünüyorsun? Bu kelimeler kaliteli bir anlam ifade ediyor. Gök Topluluğunun tam ismi Dokuz Güneşli Gök Topluluğudur, bunun anlamı toplulukta dokuz adet küçük altyapı olmasıdır. Bu küçük altyapılardan bir tanesi Mor Güneş Köşküdür. Şimdi, sen ismini Mor Güneş Bölgesi olarak değiştirmek istediğine emin misin?”

 

Güneş Avcısının alnından soğuk terler aktı, zaten ilk hatası topluluğun ismini değiştirmek olurken ikinci hatası ise Mor Güneş Köşkünün ismini kullanmak istemesiydi.

 

Güneş Avcısı anında elini salladı ve kibar şekilde konuştu: “Hayır, hiç istemem. Mor Işık Bölgesi uygundur efendim.”

 

“Güneş Avcısı, unutma ki Gök Topluluğu hiçbir zaman çöpleri barındırmaz. Biz seni bölge ustası olarak atadık, fakat sen bu görevini tam anlamıyla yerine getiremezsen pozisyonunu tekrar elinden alırız.”

 

“Mademki bizler Gök Topluluğuna katıldık, bu durumda elimden gelenin en iyisini yaparak size yakışan şekilde hareket edeceğim. Fedakarlıktan kaçınmayacağım ve karşımda buzlu dağlar ve yanan okyanuslar bile olsa durmayacağım.”

 

“Boş konuşup dalkavukluk etmeyi kes. Senin en büyük görevin diğer üç topluluğu fethetmek ve Mor Işık Bölgesine katmak, eğer bunu başarabilirsen dört yıldızlı bölge ustası olman bile mümkün.”

 

Mavi kıyafetli adam güçlü kişi olmanın gerekliliklerini iyi yerine getiriyordu.

 

“Diğer toplulukları bir araya getirmek mi?” Güneş Avcısı bu meselenin ağırlığını düşündüğünde endişeye kapıldı. Fakat sonun kederli şekilde gülümseyerek konuştu: “Efendi elçi, eğer Long Juxue öldürülmeseydi ve bu fani uygulayıcı ortaya çıkmasaydı bu dediklerinizin hepsi on yıl gibi bir sürede gerçekleşebilirdi fakat şimdi…”

 

“Nedir seni zorlayan şey?”

 

“Birçok sebep var efendim, en başta da Kıymetli Ağaç Topluluğu geliyor. Bu topluluk şu anda oldukça etkin bir durumda, sanki gün ortasında çölün tepesindeki bir güneş gibiler. Taraflarına bir başka orijin âlemi uygulayıcısını kattıkları gibi üstelik bahsettiğim fani uygulayıcıyı da yanlarına aldılar. Üstelik yanlarında şu anda aziz dereceli bir yaratık da var. Bu topluluk artık benim Mor Güneş Topluluğumdan… Yani Mor Işık Bölgesinden demek istedim, benim Mor Işık Bölgemden daha düşük bir güçte değiller.”

 

“Kıymetli Ağaç Topluluğu mu? Bu topluluk senin daha önce bahsettiğin, en çok sayıda ruh malzemelerine ve kaynaklara sahip olan topluluk değil mi?”

 

“Evet, kesinlikle.”

 

“On yıl, ya da en fazla yirmi yıl! Gök Topluluğunun daha fazla bekleyecek zamanı yok. On altı krallığı tek seferde tek bir vücut haline getirmelisin, gelecek kaygılarını ancak bu şekilde yenebilirsin. Topluluğumun beni buraya göndermesinin sebebi kritik anlarda sana yardımcı olmamın istenmesi. Görevleri ertelemek ileride çok daha büyük sıkıntıların oluşmasına sebep olur. On altı krallık bölgesi her ne kadar dışarıdan müdahaleye çok maruz kalmamış bir yer olsa da birçok kuruluşun dikkati artık bu bölgeye çekilmeye başladı. Eğer benim topluluğum bir an önce harekete geçip bu bölgede hakimiyet kuramazsa ileride rakipler ortaya çıktığında işler daha da zorlaşacaktır.”

 

Güneş Avcısı bu sözleri duyduğuna sevinmişti. Bu sözlerin anlamı elbette elçinin bizzat hamle yapacağı anlamına geliyordu.

 

Mavi kıyafetli adam aslında Güneş Avcısından fiziki bakımdan güçlü sayılmazdı, fakat geldiği yer, arkasındaki güç ve statü bakımından oldukça yüksekteydi. Bundan dolayı Güneş Avcısı karşısındaki adamın kaderini ellerinde tuttuğunu biliyor ve saygıda kusur etmemeye çalışıyordu.

 

Güneş Avcısı eğer bu elçiyi gücendirecek bir hareket yapsaydı bu elçi bir kelimesi ile Güneş Avcısını ve onun Mor Işık Bölgesini yerle bir edebilecek güçteydi.

 

“Efendi elçi, sizin de yardımınızla diğer toplulukları tarafımıza katmak çok kolay olacaktır. Hatta yakın zamanda Kıymetli Ağaç Topluluğundan bir davetiye aldım, bir tür etkinlik düzenliyorlar ve beni de davet ettiler. Diğer bütün toplulukların da orada olacağını biliyorum, sizin bir hamlenizle orada tek bir savaşla amacımıza ulaşabiliriz. Canlı kalan topluluk müritleri ise korkularından kendilerini bizim Mır ışık Bölgemizin kanatları altına atacaklardır.”

 

Güneş Avcısı yine anında dalkavukluk yapmaya başlamıştı.

 

Gök Topluluğunun elçisine gelince, içinde bulunduğu on altı krallık topraklarında kendisini çok üstün görüyordu. Güneş Avcısının kendisine dalkavukluk etmesinin gayet normal olduğunu düşünüyordu.

 

Aslında fiziki bakımdan Güneş Avcısından az da olsa güçlüydü. Kendisi zaten dördüncü seviye orijin âlemi uygulayıcısıydı.

 

Güneş Avcısını hem arkasındaki güç açısından hem de kendi gücü açısından yenebilirdi.

 

“Bu bahsettiğin tören ne zaman gerçekleşecek?”

 

“Davetiyede dokuz gün diyordu efendim.”

 

“Pekâlâ, bu süre içerisinde diğer toplulukları yanımıza katmalıyız, bu şekilde Kıymetli Ağaç Topluluğuna giderken Mor Işık Bölgesinin gücünü görürler. Bu stratejimiz hata kabul etmez, bu işi tamamladığımızda yukarıdan gelecek olan emirleri takip edeceğim ve senin dördüncü seviye orijin âlemine geçişine yardımcı olacağım. Senin diğerlerini baskı altına almana yardımcı olacağım ve Mor Işık Bölgesindeki tek otorite sen olacaksın.”

 

Güneş Avcısının kaşları mutluluktan havaya uçuyordu. Bu beklenmedik haberler onu mutluluktan göklere çıkarmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr