Bölüm 427: Kıymetli Ağaç Topluluğuna Katılış

avatar
1978 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 427: Kıymetli Ağaç Topluluğuna Katılış


Güneş Avcısını daha çok sinirlendiren şey ise üç kıdemlinin cesedini görmekti, özellikle de Usta Shuiyue’nin cesedini görmek…

 

Jiang Chen elindeki kemik parçasıyla Shuiyue’nin suratına vurmuş ve suratını paramparça etmişti.

 

Güneş Avcısının kalbi kan ağlıyordu. Eğer topluluğun diğer kıdemlileri şu anda yanında olmasa Shuiyue’nin vücudunu kucağına alır ve ağlamaya başlardı.

 

Kıdemli Gümüş Kaya ise aralarında en korkunç şekilde ölen kişiydi, Jiang Chen bu adamı neredeyse bir kıyma parçasına dönüştürmüştü.

 

Kıdemliler arasında Yaşlı Long’un durumu diğerlerinden farklıydı, cesedi sanki metalik bir heykel gibiydi, ağırlığı birkaç yüz kilo kadar vardı.

 

“Ata kişi, Yaşlı Long Luo’nun ölümünde garip bir şey var.” Topluluk başkanı Zixu Zhenren dikkatli şekilde konuştu, Ata kişiyi sinirlendirmekten korkuyordu.

 

Güneş Avcısı yanındakilere boş yere sinirlenmek istemedi, sakince Yaşlı Long Luo’nun vücudunu incelemeye başladı, bir süre kendi kendine mırıldandı ve daha sonra hafif bir sesle konuştu: “Yaşlı Long Luo’nun vücudu bir tür metal özü sanatıyla saldırıya uğramış ve bütün vücudu bundan etkilenmiş. Bu pislik Jiang Chen sadece ateş ve buz sanatlarında değil, aynı zamanda metal sanatlarında da ustalaşmış. Eğer bu adam ölmezse benim topluluğum huzur bulamaz!”

 

Güneş Avcısı sonunda öfkesinden sıyrılmıştı, sonunda topluluğun yararına olacak şekilde bir strateji izlemeyi düşünebiliyordu.

 

Sonuçta kendisi bir orijin âlemi uygulayıcısıydı. Kin ve öfkenin kalbini ele geçirip mantıksız davrandırmasına izin veremezdi.

 

“Zixu, git ve ayarlamaları yap. Shangyang Krallığının soylu ailesi öldürüldü, yeni bir soylu ailenin başa geçmesi lazım. Bu krallığın üzerindeki hakimiyetimiz sarsılmamalı.”

 

Zixu Zhenren acele şekilde kafasını salladı: “Uygun şekilde bir ayarlama yapacağım Ata kişi.”

 

Güneş Avcısının bakışları kış ayazı gibi donuktu, ortamdaki Mor Güneş Topluluğu müritlerine bakarak konuştu: “Buradaki herkes bugün yaşanan rezilliğe şahit oldu, bizim topluluğumuz bin yılı aşkın bir süredir on altı krallıktaki en baskın topluluk olmuştu. Bu süreçte bizler ne bugün yaşanan kadar kritik bir kriz yaşadık ne de bugünkü kadar büyük bir aşağılanmaya şahit olduk. Şu anda umarım hepinizin kalbinde panik zilleri çalıyordur, çünkü hepinizin gördüğü üzere topluluğumuzun otoritesi sarsılmış durumda. Bizler burada dikilirken aynı zamanda müthiş derecede büyük bir riskle de karşı karşıyayız. Eğer hala on altı krallıktaki en otoriter topluluk olmak istiyorsanız dik durun! Bugün yaşadığımız utancı hatırlayın! Unutmayın! Mor Güneş Topluluğu hala ayakta! Yenilgiyi reddediyoruz! Ben bugün çıktığın kapalı alan yetişiminde büyük ölçüde ilerleme kaydettim. Ben dördüncü seviye orijin âlemine geçtiğim gün Kıymetli Ağaç Topluluğunu fethedeceğimiz gündür! Bugün bizim duyduğumuz utançtan doğan intikam arzusu zaman geçtikçe borcunu ödeyecektir!”

 

Güneş Avcısı bugün savaşmak istememişti çünkü kendisi sadece üçüncü seviye orijin âlemindeydi, bu güçle rakiplerini alt edebileceğini düşünmemişti.

 

Eğer karşısındaki üç orijin âlemi uygulayıcısını alt edemezse Mor Güneş Topluluğu savaşı kaybedecek demekti.

 

Fakat dördüncü seviye orijin âlemine geçtikten sonra elbette hem özgüveni hem de gücü katlarca artacaktı ve üç adet orijin âlemi uygulayıcısını yenmekte zorlanmayacaktı.

 

Bin Akbaşlı henüz üçüncü seviyeye yeni ulaşmıştı, dördüncü seviyeden çok uzaktaydı.

 

Ye Chonglou ve onun hayvanı ise henüz orijin âlemine yeni geçmişti.

 

Güneş Avcısı yeryüzü orijin âlemine geçtiğinde, bu üçlünün hepsini de alt edebilecek güçte olacaktı.

 

Eğer Kıymetli Ağaç Topluluğu orijin âlemi uygulayıcılarını kaybederse bu durumda ağaçtan düşen maymunlar gibi sersemlemiş olacaklardı, işte o zaman Mor Güneş Topluluğunun Kıymetli Ağaç Topluluğunu fethetmesi gayet kolay olacaktı.

 

“Ata kişi, ben Doğu Krallığına geri dönmeliyim ve bu meselenin ortaya çıkardığı sorunları ortadan kaldırdıktan sonra ancak topluluğa dönebilirim.”

 

Bin Akbaşlı gülümseyerek cevapladı: “Madem öyle diyorsun, ben de sana eşlik edeceğim.”

 

Ye Chonglou da gülerek konuştu: “Ben de merak ediyordum, Doğu Krallığının FengShui’si nasıl oldu da senin gibi bir dâhinin doğmasına sebep oldu?”

 

ÇN: FengShui: ‘Rüzgâr’ ve ‘Su’ anlamına gelen iki kelimenin birleşimi, doğadaki güçlerin insan yapısına uygun olarak hayata geçirilmesini anlatan eski bir Çin öğretisi.

 

İki yaşlı orijin âlemi uygulayıcısı güldü ve bizzat Jiang Chen’e eşlik etmeye karar verdiler.

 

Jiang Chen duygulanmıştı, bu ikilinin kendisine eşlik etmek istemesinin sebebinin Güneş Avcısına güvenmiyor olmaları ve Jiang Chen’i korumak istemeleri olduğunu görebiliyordu.

 

Jiang Chen mütevazi şekilde gülümsedi: “Eğer iki adet orijin âlemi uygulayıcısı Doğu Krallığını ziyaret etmek isterse Doğu Krallığı’nın FengShui’si bundan memnun kalacaktır.”

 

Bin Akbaşlı içinde bulundukları durumdan mutluydu: “Tianshu, kalan kişileri toparla ve topluluğa dön, ben Jiang Chen’e Doğu Krallığı’na yapacağı yolculukta eşlik edeceğim.”

 

Xie Tianshu şu anda Jiang Chen’in kendisinden çok daha kıymetli olduğunun farkındaydı.

 

Sonuçta Xie Tianshu bile Mor Güneş Topluluğunun bu üç kıdemlisini tek seferde ve ardı ardına öldürebilecek güçte değildi, eğer bunu yapabilecek olsa bile Jiang Chen’in yaptığı kadar basit şekilde yapamazdı.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’in gördüğü kıymeti anlayabiliyor ve onu kıskanmıyordu. Kendisi de gülerek cevapladı: “Benim de böylesine heyecan verici bir mekânı gidip ziyaret edemeyecek olmam yazık oldu. Seni utandıracağımı düşünmüyorsun değil mi Jiang Chen?”

 

Jiang Chen topluluk başkanının kendisi ile yakın bir ilişki kurma peşinde olduğu için böyle samimi konuştuğunun farkındaydı: “Topluluk başkanı Doğu Krallığının misafiri olmak isterse kapımız her zaman açık, fakat Ata kişinin de uygun gördüğü gibi, siz öncelikle topluluğun işlerini halletmelisiniz.”

 

Jiang Chen konuşmasını bitirdikten sonra topluluğun diğer kıdemlileri ile de hoş sohbette bulundu, Demir Ailesini ortamda görememişti, bunun sebebi olarak Ata kişinin bilerek onları getirmemesi olduğunu anlamıştı. Ata kişi Jiang Chen’in rahatsız olmasını istememişti.

 

Kalan kişiler Doğu Krallığına doğru yola koyuldu.

 

Bin Akbaşlı ve Ye Chonglou’nun Doğu Krallığında tanıdığı kimse yoktu, onların buraya gelme amaçları zaten Jiang Chen’i korumaktı.

 

Jiang Chen’in geleceğinin çok parlak olduğunu ve kendilerinden çok daha hızlı şekilde ilerleyerek çok daha yüksek pozisyonlara ulaşacağını anlayabiliyorlardı. O günler çok da uzakta değildi.

 

Jiang Chen olayları büyütmeyi sevmiyordu, Jiang Ailesini Jiang Klanının Malikânesine kadar götürdü ve Xue Tong’a emir vererek bu kişilere büyük bir servet sağladı. Aynı zamanda bu kişilere üç adet ilaç tarifi de verdi ve Şifa Salonunu temizlediler.

 

Jiang Chen aslında uzun zaman önce Doğu Klanının soyluları ile arasında çizgi çekmişti fakat Gouyu’nun ailesi için iyilik yapmaktan çekinmezdi elbette.

 

Sonuçta Doğu Klanının Büyük Atası öldürülmüştü ve aileyi koruyacak birisi kalmamıştı. Kalan Jiang Klanı üyeleri için durum tehlikeliydi.

 

Jinshan düklüğünün mirasçısı Şişman Xuan ve Hubing düklüğünün mirasçısı Hubing Yue başkentin bir tavernasında karşılaşmıştı.

 

“Şişman Xuan, sen de mi buradasın? Kimin buralara kadar gelip bizi aradığını biliyor musun?” Hubing Yue’nin aklı karışmış gibiydi.

 

Şişman Xuan Sonsuz Mezarlıkta bir ay boyunca kapalı kaldığında büyük oranda kilo vermiş ve zayıflamıştı, fakat sonrasında tekrar kilo almış ve eski şişman haline dönmüştü.

 

Şişman Xuan da şaşkındı.

 

Bu ikilinin ailesi Doğu Krallığı düklükleri arasında ilk dörtte yer alıyordu. Doğal olarak kimlikleri de artık bilinen kimlikler haline gelmişti. Başkentte en çok tanınan kişiler olmuşlardı artık.

 

Fakat Hubing Yue Şişman Xuan’dan farklıydı ve askeri Dao’ya yoğunlaşmış birisiydi. Yetişim seviyesi oldukça ilerlemişti, şu anda gerçek qi ustaları arasında saygındı.

 

Şişman Xuan ise doğası gereği tembel birisiydi ve dokuz meridyenli gerçek qi seviyesindeydi.

 

İkili birbirleri ile sohbet ederek tavernaya giriş yaptılar.

 

“Sonunda geldiniz, genç usta sizi bekliyordu.” Xue Tong tavernanın bir köşesinden çıkıtı ve ikiliyi karşıladı.

 

“Sen… Sen benim ustamın takipçisi misin?” Şişman Xuan’ın gözlerinde şaşkınlık ifadesi vardı: “Birkaç gün önce Şifa Salonunda olaylar yaşandığını duymuştum, genç ustanın Doğu Krallığına geri döndüğüne dair dedikodular vardı… Bu dedikodular… Doğru mu?”

 

Şişman Xuan mutluydu, konuşurken heyecanlı şekilde Xue Tong’un kolunu tutmuştu.

 

Hubing Yue de şaşkındı ve bir süre ne diyeceğini bilemedi: “Sen… Sen ruh âlemi uygulayıcısı mısın?”

 

Xue Tong gülümsedi: “Beyler… Uzatmadan geçelim mi artık ha? Genç ustayı daha fazla bekletmeyelim.”

 

Şişman Xuan gülerek cevapladı: “Gidelim tabi! Patronu hayatım boyunca bir daha hiç göremeyeceğimi düşünmüştüm!”

 

Hubing Yue’nin gözleri sevinç doluydu, Jiang Chen’le geçmişte yaşadığı mutlu anıları anımsamıştı.

 

Eğer Jiang Chen olmasaydı Hubing Yue kesinlikle on bir meridyenli gerçek qi ustası olamazdı, üstelik potansiyelinin iyi olmasına rağmen.

 

“Genç ustam, Lordlar geldi.”

 

Xue Tong kapıyı açarken bilinçaltından bir mesaj göndermişti.

 

Şişman Xuan heyecanını saklayamamıştı, vücudunu ileri attı ve Jiang Chen’e doğru atıldı. Hafiften ağlamaya bile başlamıştı.

 

“Patron! Seni çok fazla, çok çok fazla özledim ben!”

 

Jiang Chen de eski arkadaşlarıyla buluştuğuna sevinmişti, arkadaşlarının omzunu sıvazladı ve kucakladı, Şişman Xuan’ı sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

“Pekâlâ Şişman Xuan, görüyorum ki senin kilo vermen imkânsız ha?” Jiang Chen şaka yapmıştı, bakışını Hubing Yue’ye çevirdi: “Xiao Yue ise yetişim yapmaktan hiç vaz geçmemiş! On bir meridyenli gerçek qi ustası ha? Senin ruh âlemine geçişin için büyük bir umut görüyorum!”

 

Hubing Yue’nin yüzü duygusal bir ifade aldı, Jiang Chen’in iltifatlarına sevinmişti.

 

Şişman Xuan heyecandan sesini yükselterek konuştu: “Ben bunu iyi düşündüm, ben bu hayatta hiçbir işe yaramayan birisi olmaya mahkum gibiyim, sanırım şişman olmak benim kaderimde var. Kilo verdiğim zamanlarda sokakta dolaşırken kimse beni tanımıyordu! Bu ne kadar da stresli değil mi? Kardeşim, son zamanlarda başkentte hayatın benim için ne kadar zor olduğunu anlayamazsın! Senin yokluğunda hep kalbimizde bir eksiklik hissettik!”

 

Jiang Chen iç çekti, böylesine duygusal konuşmalarda acemiydi, ne söyleyeceğini bilemiyordu. Bu hayatın bir kuralıydı, çocukluk arkadaşları büyüdüğü zaman kendi yollarını çizmek zorundaydılar ve ayrılık şarttı.

 

Şişman Xuan’ın karakteri tembeldi, şişman olmak gerçekten de onun kaderinde vardı.

 

Fakat Hubing Yue ise oldukça değişmişti, eskisi gibi heyecanlı tepkileri kalmamıştı.

 

“Xiao Yue, Şişman Xuan, sizler gün geldiğinde klanın sorumluluklarını yüklenmeniz gerekecek. Umarım güçlü olmanız gerektiği zaman geldiğinde hala kardeş olduğunuzu hatırlarsınız. Ben bu seferki ziyaretimde sadece birkaç ayarlama yapmak için buraya geldim ve kısa zaman sonra ayrılacağım. Eğer kaderimizde varsa tekrar buluşuruz.”

 

Bu sözler her ne kadar gerçek ve acı olsa da Jiang Chen hayatının diğerleri gibi sıradan geçmeyeceğinin farkındaydı. İleride karşılaşacağı trajik olayların ardı arkasının kesilmeyeceğinin farkındaydı.

 

Jiang Chen birkaç saat sonra Xue Tong’a diğerlerini göndermesini söyledi, özel olarak bu ikiliye birkaç şey vermişti. Verdiği eşyalar çok kaliteli değildi, ama ucuz şeyler de değildi elbette.

 

Hubing Yue’ye Beş Ejderli Kutsal Gök İlacını vermişti.

 

Şişman Xuan’a ise birkaç savunma eşyası ile bir ruh silahı vermişti.

 

Gouyu da Doğu Klanının sorunları ile ilgileniyordu, Doğulu Zhiruo’yu Jiang Chen’le görüştürmüştü.

 

Bu küçük kızın karakteri oldukça açık sözlüydü. Her ne kadar kalbinde birçok duygu besliyor olsa da bu duyguları sakince saklamıştı.

 

Jiang Chen birkaç gün süreden sonra Doğu Krallığından ayrıldı ve resmi olarak Kıymetli Ağaç Topluluğuna katıldı.

 

Jiang Chen’in Kıymetli Ağaç Topluluğuna katılmasından sonra ise ye Chonglou da topluluğa geri döndüğünü açıklamıştı.

 

Ata kişi Bin Akbaşlı Ye Chonglou ve Jiang Chen’in topluluğa katıldığı haberinin bir an önce yayılmasını istemişti. Bütün kıdemli yöneticilere davetiye gönderdi ve bir karşılama töreni hazırladı.

 

Jiang Chen buna karşı çıkmamıştı, Ata kişi Bin Akbaşlının uzun süredir baskı altında olduğunu ve sonunda bu baskıdan kurtulduğunu biliyordu, bu yüzden onun sevincini dışa vurması için bu törenin iyi bir fırsat olduğunu düşünmüştü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr