Bölüm 412: Ayrılma Planı, Büyük Shun’un Ricası

avatar
2040 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 412: Ayrılma Planı, Büyük Shun’un Ricası


“Hoo!”

 

“Hoo!”

 

Jiang Chen’in gözleri iki günlük meditasyonun sonunda açılmıştı. Sekizinci seviyeye yükselmiş olmak içindeki Dao ilhamını artırmıştı.

 

Kuzgun Kralın özünü absorbe etmiş olmak iyice faydasını sağlamaya başlamıştı.

 

“Kuzgun Kralın özünün bu kadar yararlı olabileceğini tahmin edememiştim. Bu hızda devam edebilirsem üç ay kadar daha göksel çeyrekte kalırsam dokuzuncu seviyeye geçişim söz konusu olabilir.”

 

Jiang Chen ruh okyanusunun enerji kaynağının neredeyse sınırsız olduğunu hissedebiliyordu, elbette bunu Kuzgun Kralın özüne borçluydu.

 

“Hmm, bu askeri Dao yolu tam da benim istediğim yol! Hayal ettiğim hızdan daha hızlı şekilde ilerliyorum, fakat çok uzun süredir diğerlerinden ayrı kaldım, Mor Güneş Topluluğu benim Long Juxue’yi öldürmemin ardından rahat durmayacaktır. Fakat, eğer onlar benim yoldaşlarıma bir zarar vermeye kalkışırlarsa Gök Ağacı Krallığının hiçbir yerinde güvenli bir sığınak bulamayacaklar ve benim gazabımı üzerlerinde hissedecekler!”

 

Jiang Chen yoldaşlarına değer veren birisiydi, Sonsuz Ruh Dağının yetişim yapmak için çok uygun bir yer olduğunu bilse de yoldaşları söz konusu olduğunda buradan ayrılmaya tereddüt etmezdi.

 

Zaten yoldaşları konusunda sürekli endişeli durumda kalmak zihnini meşgul edebilir ve yetişim esnasında problem olmasına sebep olabilirdi.

 

“Artık sekizinci seviye ruh âlemindeyim ve dokuzuncu seviyeden bir adım uzaktayım. Dokuzuncu seviyeye ulaştığımda on altı krallıkta istediğim gibi davranabileceğim, elbette Ata kişilerin müdahil olduğu durumlar hariç. Fakat şimdi sekizinci seviyedeyken bile Ata kişiler hariç herkesle savaşabilecek durumdayım, hatta Ruh Kralı ile bile mücadele edebilirim.”

 

Jiang Chen’in sürekli ve hızlı şekilde seviye yükselmesi aynı zamanda özgüvenini de artırmıştı.

 

Yetişim seviyesi yükseldiğinde Engin Okyanus Dalgalarının tekniklerini en üst seviyeye yükseltmiş ve bilinmeyen teknikler üzerinde uzmanlaşmıştı.

 

Zaten Long Juxue’yi öldürdükten sonra kılıç Dao’su konusundaki kavrama yeteneği de artmıştı.

 

Üstelik Kutsal Sonsuzluk Yumruğunun Solma-Filizlenmenin Dokuz Döngüsünü de en üst seviyeye getirmişti, bu tekniğin en güçlü özelliği yeniden doğuşun temelini kullanıyor olmasıydı.

 

Kutsal Sonsuzluk Yumruğuna çalışmak demek Jiang Chen’in başka herhangi bir teknik örendiğinde bu tekniklerin kimsenin düşünemeyeceği derecede küçük detaylarına bir anda hakim olabilmesi demekti.

 

Jiang Chen şimdi Süzülen Dolunay Hançerinin dört dalını da oldukça sıkı şekilde kavrayabilmişti, bir de bunun üzerine Kuzgun Kralın kuyruk tüylerinin fırlatma hançeri olarak kullanılması eklenince, sanki güçlü bir kaplana bir ejderin kanatları takılmış gibi olmuştu.

 

İlah’ın Gözü, Zephyr’in Kulağı, Medyumun Zihni ve Boulder’in Kalbi yetenekleri de hızla gelişiyordu.

 

Jiang Chen’in en güçlü koz kartı olan Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeği ise şimdi kırk dokuz adet dal çıkartabiliyordu.

 

Nilüferin yetenekleri Jiang Chen’in yetişim seviyesiyle orantılıydı, Jiang Chen’in vücudu ve ruh okyanusu ne kadar güç kazanırsa nilüfer de o kadar güç kazanıyordu.

 

Nilüfer elbette cennet değerinde bir hazineydi fakat yine de şu anki durumu en üst gücüne uzaktaydı.

 

Jiang Chen bu durumun farkında olduğundan dolayı en çok özen gösterdiği yeteneği nilüferdi.

 

“O gün arenada Long Juxue’yi absorbe edememiş olmam yazık oldu. Eğer Long Juxue’nin Gök Anka yaratılışını özümseyebilseydim nilüferin gelişimi bir seviyeden çok daha fazla olurdu.”

 

Jiang Chen her ne kadar şu anda pişmanlık hissediyor olsa da bu durumu yine de çok fazla kafasına takmıyordu. İleriki zamanlarda buna benzer birçok fırsatın karşısına çıkacağını hissedebiliyordu.

 

Nilüferin haricinde Manyetik Altın Dağ da müthiş bir hazineydi.

 

Göksel çeyreğe girdiğinden beri Jiang Chen’in Manyetik Dağ konusundaki yeteneği de oldukça yükselmişti. Şimdi zorlanmadan manyetik kuvvet alanı oluşturabiliyordu, fakat hala manyetik fırtına oluşturmaktan uzaktaydı.

 

“Eğer bir manyetik fırtına oluşturabiliyor olsaydım Ata kişilerle bile savaşabilecek durumda olurdum. En kötü ihtimalle Ata kişilerle savaşımda mağlup olacaksam bile manyetik fırtına sayesinde yara almadan kolaylıkla kaçabilirdim.”

 

Jiang Chen her ne kadar manyetik fırtına oluşturmaktan uzakta olsa da yine d her gün azimli şekilde Şeytani Altın Göz yeteneğine çalışıyordu.

 

Manyetik Altın Dağdaki Şeytani Göz’ün parıldaması Jiang Chen’in üzerinde büyük bir etki yaratmıştı.

 

Bu yetenek diğer herhangi bir yetenekten çok daha kullanışlı olabilirdi. Sadece tek bir bakışla bütün düşmanlar bir anda manyetik kuvvetin etkisi ile heykele dönüşecekti! Ne kadar da baskın bir yetenek!

 

Jiang Chen bunları düşündüğünden dolayı son birkaç gününü bu yeteneğe çalışarak geçirdi.

 

Şeytani Altın Göz’e çalışmak zor bir işti. Fakat Jiang Chen’in İlah’ın Gözü yeteneği sayesinde bu iş biraz olsun kolaylaşıyordu.

 

Her gün metal özünü kullanarak aurasını geliştirmek ve sertleştirmek için çaba harcıyordu.

 

Şeytani Altın Göz sadece gözlerle alakalı bir yetenek değildi, aynı zamanda kalp gücü de gerektiren bir yetenekti.

 

Jiang Chen için şu anda Şeytani Altın Göz yeteneğine sahip olmak en avantajlı olacağı durumdu.

 

Bu yeteneğe sahip olmak için gereken bütün önceliklere ve şartlara sahipti, İlah’ın Gözüne sahip olmak zaten gözle alakalı bütün yetenekleri geride bırakabilmiş olmak demekti.

 

Boulder’in Kalbi yeteneği ise kalp Dao’su konusunda çok sütün olmasını sağlıyordu, neredeyse orijin âlemindeki Ata kişilerden daha sağlam bir kalp Dao’su vardı.

 

Üstelik metal özü konusundaki kaynakları hiçbir zaman tükenmeyecekti, bu durum elbette Manyetik Dağ sayesinde oluşmuştu, üzerine bir de Jiang Chen’in Tanrı ve Şeytanın Dokuz Dönüşümü yeteneği eklenince metal özü konusunda hiçbir zaman sıkıntı yaşamayacaktı.

 

Şeytani Altın Göz yeteneğine sahip olmak için üç adet harika avantajı vardı.

 

Jiang Chen bunları düşününce hemen Şeytani Altın Göz yeteneğine çalışmaya başlamıştı. Göz konusundaki diğer yetenekleri sayesinde bu sefer Şeytani Altın Göz üzerinde çalışırken daha az acı hissetmişti.

 

Yoğun bir kalp gücü ve kavrama yeteneği sayesinde Şeytani Altın Göz yeteneğinde seviye atlamaya erişmişti. Her ne kadar dağda gördüğü heykelleştirme gücüne çok uzakta olsa da Jiang Chen şu anda bu gücün yüzde otuzuna hakimdi.

 

“Hmm, heykelleştirme gücünün yüzde ellisine hakim olabilirsem kendimle aynı seviyede olanları anında heykel haline getirebilirim. Eğer yüzde yetmiş güce erişebilirsem ruh kralı seviyesindekileri bile heykele dönüştürebilirim. Eğer yüzde yüz güce erişebilirsem bu durumda orijin âlemindeki Ata kişileri bile heykele dönüştürebilirim. Eğer bunu başarabilirsem… Ata kişilerle bile mücadele edebilirim!”

 

Jiang Chen Şeytani Altın Göz’ün aurasının bir limitinin olmadığının farkındaydı. Dağda karşılaştığı varlık ona bu durumu anlatmıştı, rakip ne kadar güçlüyse vurulan darbe de o kadar güçlü oluyordu.

 

Sonunda apartmanının kapısına doğru yöneldi ve geliştirdiği teknikleri katılaştırmaya başladı. Göksel çeyreğin harika ortamından iyice faydalanmak istiyordu.

 

Acaba ben kapalı alan yetişimindeyken Küçük Huang nasıl oldu?”

 

Jiang Chen sorumluluklarını unutmamıştı, Küçük Huang ve Büyük Shun’un apartmanına doğru yola çıktı.

 

“Ne? Ayrılmak mı istiyorsun?”

 

Jiang Chen Küçük Huang’ın durumunun sabit olduğunu görünce ayrılma planından bahsetmişti.

 

Büyük Shun elbette bunu duyduğuna müthiş derecede şaşırmıştı.

 

Jiang Chen onaylar şekilde kafasını salladı: “Ben uzun zamandır buradayım ve fani dünyadaki bazı meseleler kafamı kurcalıyor. Sürekli olarak diken üstünde olmaktansa gidip bir göz atmam daha iyi olur. Aklımdaki bu endişelerle burada kalıp yetişim yapmam zor olacaktır.”

 

Eğer bir uygulayıcının zihni yetişim esnasında karmaşık düşüncelere dalarsa iç şeytan oluşturma olasılığı çok yükseliyordu.

 

Büyük Shun bir süre düşündü ve kafasını sallayarak sordu: “O halde Kıymetli Ağaç Topluluğuna geri dönmeyi mi planlıyorsun?”

 

“Evet, ben mademki onları seçtim, seçimimin verdiği sorumlulukları da yerine getirmeliyim. On altı krallık müthiş bir krizin eşiğinde ve kaosa doğru sürükleniyor. Eğer fırsatım varken onlara yardım etmezsem yazık olur.”

 

Jiang Chen yetişim seviyesi yükseldiği halde kibirli davranmıyordu, ayaklarını yere sağlam basmıştı ve planına uymakta ısrarcıydı.

 

On altı krallığın dünyanın geri kalanına kıyasla ne kadar küçük bir yer olduğunu düşününce Long Juxue’yi öldürmüş olmanın bile aslında küçük bir mesele olduğunu fark etmişti.

 

Long Juxue’yi öldürmek sadece kan davalarına bir nokta koymaktı, mutlu olmak için geçerli bir sebep sayılmazdı, asıl mücadeleler bundan sonra başlayacaktı.

 

Elbette bir anda yükselerek göklere erişmenin hayalinde değildi, ayaklarını bastığı yeri sağlam seçecek ve emin adımlarla ilerleyecekti.

 

Büyük Shun Jiang Chen’in tavrına hayrandı, ne aceleci ne de kibirli davranıyordu, Küçük Huang’ın hastalığına teşhis koyduktan sonra bile büyük bir iş başarmış gibi davranmamıştı. Büyük Shun’dan hiçbir şekilde ipucu ya da yardım istememişti.

 

Bu genç adam zafer karşısında kibir yapmıyor ve yenilgi karşısında kederlenmiyordu. Kavrayabileceği şeylerin dışında hiçbir şeye elini uzatmıyordu fakat onlara ilgisiz de kalmıyordu aynı zamanda.

 

“Bu durumda Küçük Huang’ın hastalığı konusunda sana daha sonra tekrar zahmet vereceğiz demektir, her neyse, şimdi gerçekten de ayrılma vaktidir. Ben şimdi dünyayı gezmeye ve Ağıt Ağacını aramaya başlayacağım. Fakat Küçük Huang çok hasta ve benim yolculuğuma katılabilecek durumda değil. Üstelik onun hastalığı nüksettiğinde ben faydasız kalıyorum. Acaba Küçük Huang’ı kardeş Jiang’ın yanına bıraksam çok büyük bir zahmet mi vermiş olurum?”

 

Büyük Shun sözlerini dikkatli şekilde seçmişti.

 

Ayrılıp Ağıt Ağacını aramak istiyordu.

 

Fakat yanında Küçük Huang’ı götürmek çok büyük bir zahmetti.

 

Büyük Shun bunları birkaç aydır düşünüyordu ve sonunda Jiang Chen’e bu teklifi yapmıştı.

 

Jiang Chen Küçük Huang’a baktı, bakışları kesişmişti, Küçük Huang’ın bakışları kayıtsızdı, fakat gözlerindeki anlam anlaşılabiliyordu.

 

Jiang Chen bu ricayı reddetse bile Küçük Huang bunu anlayışla karşılayacaktı ve onu suçlamayacaktı.

 

Fakat Jiang Chen mademki teşhisi koymuştu, işi sonuna kadar yürütmeyi planlıyordu. Ağıt Ağacının bulunması gerektiğinin farkındaydı. Büyük Shun’un ricasını reddetmeyi onuruna yediremiyordu.

 

Sonuçta Büyük Shun Jiang Chen’in hayatını iki defa kurtarmıştı.

 

“Küçük Huang benim basit ve kaba birisi olduğumu düşünmediği sürece onunla ilgilenmeyi ben de isterim. Bayan Küçük Huang oldukça bilgili birisi, bu durumda benim zaten endişelenmem gereken bir şey yok demektir.”

 

Büyük Shun bu sözleri duyduğuna çok sevinmişti.

 

Küçük Huang Jiang Chen’in ricayı kabul ettiğini duyduğunda gözlerinde bir ışık parlamıştı.

 

Küçük Huang en başta kendisini çirkin bir şekle büründürerek bu fani uygulayıcıyı test etmek istemişti.

 

Çirkin bir surat gördüğünde kesinlikle kötü bir tavır sergilemediğini gördüğünde ise Jiang Chen’in gerçek bir centilmen olduğunu anlamıştı.

 

Fakat Büyük Shun’un ayrılması gerektiği gerçeği Küçük Huang’ı üzmüştü. Birlikte geçirdikleri uzun sürenin sonunda Büyük Shun’la kendisini çok yakın hissediyordu.

 

Her ne kadar Büyük Shun’un ayılışının hastalığa çare bulmak içim olduğunu biliyor olsa da yine de üzülmüştü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr