Bölüm 411: Sekizinci Seviye Ruh Âlemi

avatar
1998 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 411: Sekizinci Seviye Ruh Âlemi


Bin Akbaşlı minnettar şekilde kafasını salladı: “Sana üç gün süre veriyorum, Fei Xuan, sen fani dünya ile daha sıkı ilişkiler içerisindesin, Tang Hong’a eşlik et.” Bin Akbaşlı bunu söyledikten sonra etrafına bakınırken duraksadı ve konuşmaya daha sonra devam etti: “Unutma, Jiang Chen yaşıyor da olsa ölü de olsa Kıymetli Ağaç Topluluğunun bir üyesidir. Onun arkadaşlarını ve ailesini de korumalıyız. Eğer birileri onlara karşı hamle yapmak isterse bize hamle yapmış demektir. Eğer birileri buna cüret ederse karşılarında durmalıyız.”

 

Jiang Chen şu anda Kıymetli Ağaç Topluluğunun en kıymetli hazinesiydi.

 

Ata kişi Bin Akbaşlının Demir Ailesinin Jiang Chen’e veya onun yakınlarına bir hamle yapmasına izin vermesi olanaksızdı. Eğer Jiang Chen üzerine gelen baskılardan dolayı topluluktan ayrılırsa topluluğun geleceği çöpe dönüşürdü, bu yüzden Ata kişi Bin Akbaşlı bizzat koruma emri vermişti.

 

Demir Ailesindeki ikili bu sözleri duyunca irrite olmuştu, bu durum ileride kesinlikle Jiang Chen’in Demir Ailesini ayaklarının altına alacağı anlamına geliyordu.

 

Şu anda Demir Ailesinin yapabileceği tek şey Jiang Chen’in Sonsuz Ruh Dağından çıkamayıp orada ölmesiydi.

 

Gök Ağacı Krallığında, Jiang Malikanesindeki herkes seçmelerin bittiğini biliyordu, fakat Jiang Chen’in Sonsuz Ruh Dağından henüz çıkmadığına herkes şaşkındı.

 

Jiang Feng zaten malikaneyi uzun zaman önce terk etmişti, aileden sadece Jiang Chen’in üçüncü amcası Jiang Tong ve kuzeni Jiang Yu kalmıştı.

 

Bu ikilinin ikisi de malikaneyi yönetmek için yeterli değildi, bundan dolayı son söz Gouyu’ya kalıyordu.

 

“Ben Tang Hong, Jiang Chen benim patronum. Ben bu aileyi kendi başına bırakmak istemiyorum. Eğer koruma istiyorsanız Kıymetli Ağaç Topluluğuna gidebilirseniz, sizin güvenliğinizi ben garanti ediyorum.”

 

“İyi niyetiniz için teşekkürler, fakat biz burada kalmayı ve genç ustamın geri dönüşünü beklemeye karar verdik.” Gouyu’nun tavrı sıkıydı.

 

Jiang Chen’in ölüp geri dönmemesi gibi bir durumun oluşacağına inanmıyordu.

 

Başlarındaki Xue Tong da dahil olmak üzere şahsi korumaların hepsi kederli bir yüz ifadesi oluşturdu, Kıymetli Ağaç Topluluğuna gitmektense başkentte kalmayı tercih ediyorlardı.

 

Tavırları belli olmuştu, eğer onurlu ustaları henüz topluluğa girmediyse bu durumda yoldaşlarından hiçbiri topluluğa girmeyecekti.

 

Bu kişiler her ne kadar fani kişiler olsalar da diğer fani uygulayıcılardan bir farkları vardı, ustaları Jiang Chen’di ve dolayısıyla her fani uygulayıcı gibi topluluğa girme teklifine gözleri kapalı şekilde atlamıyorlardı, ustalarının gururundan bir parça da olsa kendilerinde de vardı.

 

Tang Hong manzaranın bu şekilde olduğunu görünce iç çekti: “Sizler kesinlikle benim patronumun takipçilerisiniz! Benim patronumun karakteri sizlere de yansımış. Pekâlâ, mademki burada kalmak istiyorsunuz o halde size elbette engel olamam. Eğer sizi rahatsız etmeye gelenler olursa benim ya da Ata kişi Bin Akbaşlının ismini verin. Çünkü işin aslı, Ata kişi bizzat bana bunu yapma emrini verdi.”

 

Ata kişi Bin Akbaşlı, saygın büyük orijin âlemi uygulayıcısı! Bizzat kendisi bu emri vermişti! Bu durum Gouyu ve diğerlerinin kalplerinin gururlanmasına yol açmıştı.

 

Bu ne anlama geliyordu?

 

Bu kesinlikle genç ustalarının seçmeler esnasında olağanüstü bir performans sergilediği anlamına geliyordu. Orijin âlemindeki birisi bile genç ustalarına büyük derecede önem veriyordu. Şu anda genç ustanın durumu belli olmasa dahi orijin âlemindeki bu kişi durumun böyle olmasına rağmen genç ustanın yakınlarına büyük ilgi ve önem gösteriyordu ve onların acı çekmesine kesinlikle izin vermeyecekti.

 

Bu durum dolaylı olarak genç ustalarının nasıl bir başarı elde etmiş olduğunun göstergesiydi.

 

Üstelik Jiang Chen’in yoldaşlarına sadece Tang Hong değil, veliaht prens Ye Rong ve Ejder Dişi Muhafızlarının Tian Shao isimli askeri geldiğinde de aynı şekilde saygılı ve korumacı bir yaklaşım sergilemişti.

 

 

 

Zaman su gibi akıyordu, günler ve haftalar göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti.

 

Yarım yıl kadar süre bu şekilde hızlıca akıp gitti.

 

Yarım yıllık yetişimden sonra Jiang Chen yedinci seviyedeki durumunu iyice katılaştırmıştı, artık sekizinci seviyeye geçişin ışıkları yanmaya başlamıştı.

 

Göksel çeyrekteki ruh enerjisinin yoğunluğu dış dünyadakinden on kat daha fazlaydı. Burada yarım yıl yetişim yapmak demek dış dünyadaki üç yıla denkti.

 

Üstelik Jiang Chen bu yarım yıllık sürede hiçbir şekilde dış dünyadan dikkat dağıtıcı bir etkiye maruz kalmamıştı, bu durum gelişim hızını on kattan daha fazlasına yükseltiyordu elbette çünkü sınavlar, rakipler, puanlar ve sıralamalar konusunda düşünmeden tüm odağını tek bir noktada toplayabiliyordu.

 

Bundan dolayı Büyük Shun ve Küçük Huang’la olan gündelik konuşmaların dışında bütün vaktini yetişim yaparak harcamıştı.

 

Bilinci kapalı olan Chu Xinghan üç ay boyunca koma durumunda kaldıktan sonra artık uyanabilmişti. Kendisini kurtaran kişinin Jiang Chen olduğunu öğrendiğinde ise kalbinde karmaşık duygular belirmişti.

 

Fakat elbette Chu Xinghan açık fikirli birisiydi, Long Juxue’nin kendisine attığı darbeden sonra zaten Mor Güneş Topluluğu ile olan ilişkisinden kesinlikle vaz geçmişti.

 

Jiang Chen Chu Xinghan’a karşı cesaretlendirici sözler kullanmamıştı. Mademki bu adam artık uyanmıştı, tekrar kendisini toparlayıp askeri Dao yolunda adım atması kendi kalbine bağlıydı.

 

Chu Xinghan ilk uyandığı vakitler kalbinin içten içe ölü olduğunu fark etmişti. Fakat zaman ilerledikçe Jiang Chen’in nasıl heyecanlı ve azimli şekilde yetişim yaptığını görmüştü, bu durum Chu Xinghan’ın kalbine dokunmuştu.

 

Long Juxue’nin arenada Jiang Chen tarafından ikiye ayrıldığını duymuştu.

 

Bu ölüm haberini duyduğunda Chu Xinghan’ın kalbindeki düğümler çözülmüştü, sanki yaşamaya karşı duyduğu hazzı tekrar kazanmış gibiydi.

 

Long Juxue gibi doğuştan gelen potansiyele sahip olan birisi bile Jiang Chen fani bir uygulayıcı tarafından ikiye ayrılabiliyorsa bu durum askeri Dao’daki sözde dâhilerin aslında bir hiç olduklarını gösterir! Ben bir erkeğim, benim ustam benden vaz geçti ve silah arkadaşım bana saldırdı, bunlar bile beni yıkamamışken benim askeri Dao’dan vaz geçemeye ne hakkım var? Benim kaybedecek neyim kaldı ki?”

 

Chu Xinghan bunları düşünürken anında Jiang Chen’in kendisini kurtarmak için ne kadar büyük bir zahmete girdiğini anlamıştı.

 

“Jiang Chen… Ah Jiang Chen…”

 

Chu Xinghan Jiang Chen’in apartmanına doğru bakarken derin düşüncelere dalmıştı, kendisini kurtaran kişinin Jiang Chen olduğunu ve bu zamana kadar hayatta kalmasının sebebinin de onun verdiği ilaçlar olduğunu gayet iyi biliyordu.

 

Ölümün kıyısından dönmüş olan Chu Xinghan artık insan denen varlığın doğasını çok daha rahat şekilde kavrayabiliyordu.

 

“Hayatımı on hizmet ederek harcadığım ustamın beni öldürmek istemesi ve öldürmek için bütün gücümü kullandığım rakibimin benim hayatımı kurtarması… Ne kadar da ironi oluşturan bir durum! Ben hayatım boyunca yanlış yolda yürümüşüm.”

 

Chu Xinghan bunları düşündükten sonra rakip olarak kendisine Jiang Chen gibi dürüst birinin denk geldiği için kendisini şanslı hissetti.

 

Zaten Chu Xinghan’ın kıdemli kardeşi de Mor Güneş Topluluğundan vaz geçerek Akan Rüzgar Topluluğunu seçmişti.

 

“Ben yaşamaya devam etmeliyim!” Chu Xinghan’ın kalbinde güçlü bir arzu oluştu: “Benim hayatım Jiang Chen tarafından bana verildi. Kin ve minnet duygularımı dengeli şekilde tutmalıyım. Ölsem bile Jiang Chen’e olan minnet borcumu ödemeliyim.”

 

Chu Xinghan’ın yaşam isteği geri döndüğünde kalp Dao’su da müthiş bir yetişim yapma arzusuyla dolmuştu.

 

Aynı gün Jiang Chen’in ruh okyanusu müthiş bir patlama gücünü barındırdığını hissettirmeye başlamıştı, seviye yükselmenin zamanının geldiğini haber veriyordu bu durum.

 

Jiang Chen bundan memnun kalmıştı, sekizinci seviyeye yükselmenin daha fazla zaman alacağını düşünmüştü, bu kadar hızlı bu seviyeye geleceğini düşünememişti.

 

Mademki seviye atlama zamanı gelmişti, Jiang Chen kesinlikle bu fırsatı değerlendirecekti.

 

Ruh enerjisini toparladı ve ruh okyanusunu serbest bırakarak vücudunun her noktasında dolaşmasına izin verdi.

 

Sonunda ruh qi’si dolaşımını tamamlamıştı, sekizinci seviye ruh âlemine geçti!

 

“Vay be! Bu kadar hızlı şekilde sekizinci seviyeye geçeceğimi düşünmemiştim. Tahmin ettiğimden çok daha hızlı oldu bu!”

 

Jiang Chen oyalanmadan sekizinci seviyeye geçtikten sonra hemen ruh enerjisini katılaştırmaya başladı.

 

 

 

Çok uzakta olmayan bir avluda Büyük Shun ellerini arkasında birleştirmiş şekilde duruyordu, Jiang Chen’in içinde bulunduğu apartmanı gözlemliyordu. İç çekerek mırıldandı: “Bu Jiang Chen kesinlikle eşsiz bir dâhi. Acaba daha ne kadar sır saklıyor olabilir? Acaba onun ruhu bir tanrı tarafından mı ele geçirilmiş?” Jiang Chen Doğu Krallığında işe yaramaz birisiyken bir anda bir dâhiye dönüşmüştü, bu durum genel fikrin onun vücudunun bir tanrı tarafından yönetildiği yönünde gelişmesine sebep olmuştu.

 

Büyük Shun aslında bu dedikoduyu Şifa Salonundayken duymuştu, fakat çok fazla önemsememişti.

 

Fakat şimdi gerçekten de merak içerisindeydi, Jiang Chen gerçekten de kutsal bir varlık tarafından yönetiliyor olabilir miydi?

 

Bu dünyada güçlü yetişime sahip kişiler tanrılar hakkında daha derin bir anlayışa sahipti.

 

Büyük Shun tanrıların varlığından hiçbir zaman şüphe etmemişti, fakat tanrıların varlığına inanması zaten Jiang Chen’in vücudunun tanrılar tarafından ele geçirildiği fikrini benimsememesine sebep olmuştu.

 

Fakat şimdi Jiang Chen’in geçmişine baktığında gerçekten de bu adamın hayatına bazı kutsal dokunuşların yapıldığını görebiliyordu. Jiang Chen’le herkesten çok ilgilenmişti, bundan dolayı Ata kişilerin bilgisinden daha fazla bilgiye sahipti.

 

Fakat Büyük Shun nazik birisiydi, sırf Jiang Chen’in performansı yüksek diye onun özel hayatını meraklı şekilde irdelememişti.

 

Eğer meraklı şekilde sorular sormaya başlarsa Jiang Chen’in kendisini tehdit altında hissedebileceğinin ve çekingen davranabileceğinin farkındaydı.

 

Bu şekilde çekimser davranırsa Küçük Huang’ın hastalığının tedavisine yardım etmekten vaz geçebilirdi.

 

Büyük Shun dâhi kişilerin kendilerine has talihlerinin olduğunu biliyordu, kötü niyet beslemedikleri sürece onları sorgulamak yanlış olurdu.

 

Büyük Shun zaten Jiang Chen’e karşı kötü bir niyet beslemiyordu, ona karşı beslediği tek duygu Küçük Huang’ın hastalığına yardım ettiği için minnet duygusuydu.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’in olağanüstü performansıyla alakalı sorular sormuyordu.

 

Jiang Chen de zaten bu fikre sadık kalarak üstün performansının kaynağı hakkında çok konuşmuyordu.

 

“Küçük Huang, bu yarım yıllık sürede kendini nasıl hissettin?” Büyük Shun hafif bir ses tonuyla sormuştu.

 

“Ben son yarım yılda kendimi çok daha iyi hissettim Büyük Shun, efendi Jiang’ın talimatları çok yardımcı oldu. Semptomlar arada birkaç defa baş gösterse de Kutsal Yatıştırıcı Melodi sayesinde bu semptomları kontrol altına alabildim. Efendi Jiang kesinlikle çok yetenekli birisi.”

 

Küçük Huang Jiang Chen’e karşı büyük bir minnet içerisindeydi.

 

“Hmm, Jiang Chen’in sahip olduğu kan mirası oldukça üstün olmalı. Küçük Huang, yaşlı adam Qian Ji’nin kehanetinin bu kadar heyecan verici olacağı kimin aklına gelirdi? Şu anda merak ediyorum, acaba Jiang Chen daha ne kadar ileri gidecek? Şimdi onunla tanıştıktan sonra, odan beklentilerim çok daha fazla oldu.” Büyük Shun Jiang Chen hakkındaki iyi görüşlerini saklamıyordu.

 

“Eğer Büyük Shun Efendi Jiang’a bu kadar önem veriyorsa neden onu müridi olarak yanına alıp akıl hocalığı yapmıyor?”

 

“Söylemem gerekir, ben aslında bu konu hakkında düşündüm, fakat bu düşüncelerim meyvesini vermedi.”

 

“Neden öyle dedin?”

 

“Jiang Chen çok inatçı bir karaktere sahip, kat ettiği yolda attığı her adım onun yaptığı planlar doğrultusunda ilerliyor. Bu zihniyet tam bir dâhiye yakışan zihniyettir. Üstelik benim gücümün Ata kişilerden bile katlarca daha fazla olduğunu bildiği halde bana dalkavukluk etmedi. Onun kendine has bir gururu ve fikirleri var. Bu tarzda bir dâhi kişi kesinlikle yükselmek için kendine ait bir yol planı çizmiştir. İlk başta ben Jiang Chen’i yanıma almak istemiştim elbette fakat daha sonra bu yolda tek başına yürümesinin daha iyi olacağına karar verdim.”

 

Büyük Shun’un ses tonu oldukça hevesli ve heyecanlıydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr