Bölüm 409: Birine Sonuna Kadar Yardımcı Olmak

avatar
2208 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 409: Birine Sonuna Kadar Yardımcı Olmak


Kadim dönemlerden kalma bir söylem vardı: “Eğer birine yardım edeceksen sonuna kadar yardım et, eğer birini reddedeceksen onun evine kadar gittiğine emin ol.”

 

Jiang Chen karşısındaki ikilinin kendisinden başka çaresi olmadığını görebiliyordu. Aksi takdirde zaten bu ikili vakitlerini fani bir uygulayıcı için israf etmek istemezlerdi.

 

Büyük Shun’un sahip olduğu güç düşünüldüğünde üç yıl gibi bir süresini fani bir uygulayıcıyı gölgelerin içinden takip etmesi demek büyük bir durgunluk içerisinde kalıp kendi gelişiminden vaz geçmesi demekti.

 

Üstelik Jiang Chen’e birkaç defa yardım da etmişti, bundan dolayı Jiang Chen’in yardım ederken elinden gelenin en iyisini yapması doğaldı.

 

“Büyük Shun, Ağıt Ağacını bulmak talih gerektiren bir iştir, eğer o ağacı bulamazsak Nesil Bağlama Lanetini kaldırmak imkansızdır. Fakat hastalığın nüksetme sıklığını azaltmak için ve semptomlara bağlı olarak gelişen acıların azaltılmasının her daim başka yolları vardır. Fakat buna hazırlanmak için biraz zamana ihtiyacım olduğunu bilmeniz gerekiyor.”

 

Büyük Shun bunu duyduğuna mutlu olmuştu: “Zaman bizim için problem değil, Sonsuz Ruh Dağında bir ya da iki yıl kadar kalabiliriz.”

 

Jiang Chen’in kafası karışmış şekilde bakmasının üzerine açıklama yaptı: “Aslında, ben sadece formasyon üzerinde biraz değişiklik yaptım, yaptığım tek şey formasyona güç veren ruh taşlarını biraz yerinden oynatmaktı. Ruh taşları eski yerlerine getirildiğinde formasyon yine eski haline gelecek. Topluluklar katılımcıları burada üç yıl boyunca burada tutmak için bu formasyonu ayarlamışlardı, ben müdahale etmeseydim sen üç yıl boyunca burada kalacaktın. Diğerlerinin elinde bu fırsat yok fakat sen kalan süre boyunca Sonsuz Ruh Dağının ortamının keyfini çıkarabilirsin.”

 

Jiang Chen şaşırmıştı, bu sözleri duyduğunda Büyük Shun’un sahip olduğu gücü daha çok merak etti.

 

Dört Ata kişinin ayarladığı formasyonla çocuk oyuncağı gibi oynayabilmek demek Ata kişilerin gücünden çok daha fazlasına sahip olmak demekti.

 

“Durum böyle olduğuna göre bir buçuk yıl veya iki yıl gibi bir süreye sahip oluyoruz, bu yeterli mi?” Büyük Shun sordu.

 

“O kadar süreye ihtiyacımız yok, üç ay gibi bir süre bizim için yeterli olacaktır.”

 

Büyük Shun ellerini birleştirdi: “Anlaştık o halde, Jiang Chen, bu meseleyi başarıp başarmaman önemli değil, ben sana her türlü borçlu hissedeceğim kendimi.”

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi, iyilik borçlarını çok önemsemiyordu.

 

Büyük Shun Jiang Chen’in kendisine verilen iyilik borcu sözünü pek önemsemediğini fark etti. Kederli şekilde gülerek konuştu: “Jiang Chen, benim sana iyilik yapmamın ne demek olduğunu biliyor musun?”

 

“Büyük Shun, ben hareket ederken sadece temiz bir bilince sahip olmayı isterim. Sen bana çoktan iki defa yardım ettin bile, bundan dolayı ben zaten Küçük Huang’ın hastalığının geçmesi için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Bunun karşılığında senden hiçbir şey isteyemem.”

 

Jiang Chen bunları söylerken elbette abartı yapmıyordu, Büyük Shun’dan gerçekten de bir beklenti içerisinde değildi.

 

Teknikler mi? Yetişim ipuçları mı?

 

Jiang Chen zaten bütün bu konularda eşsiz bilgiye sahipti.

 

Bu konularda kendine çok güvendiğinden dolayı Büyük Shun’un yardım teklifini çok da önemsememişti.

 

Dört büyük topluluğun elemanları aradan on gün geçmesine rağmen hala içeri girememişlerdi.

 

Bu durumda Büyük Shun artık formasyonu aktif edebilirdi ve başkalarının içeri girmesi konusunda endişelenmelerine gerek yoktu.

 

Göksel çeyrekte çok sayıda apartman vardı. Bu üçlüden her biri ayrı bir apartmana yerleştiğinde hayat oldukça kolay olacaktı.

 

Jiang Chen Büyük Shun’a bir içerik malzemesi listesi verdi, bu malzemelerle bir ilaç yapacaktı, bu ilaç ruhu sakinleştirip kalbi yatıştıran bir ilaçtı.

 

İlacın ismi Altılı Dao İlacıydı ve bu ilacı üretmek oldukça zor bir süreçti.

 

Jiang Chen önceki hayatından kalan bilgilerin arasında araştırma yaparken Altılı Dao İlacından başka bir bilgiye daha ulaşmıştı.

 

Önceki hayatında Nesil Bağlama Lanetini öğrenmişti ve onun semptomlarının verdiği rahatsızlığı ortadan kaldırmak için birçok yöntem bulmuştu.

 

Bir kutsal ilahiye benzer bir şey daha vardı, bunun ismi Kutsal Hüküm Mantrasıydı.

 

ÇN: Mantra: Bizim kültürümüzde dindar kişilerin ruhani bir huzur yakalamak için hafif notalar ve ezgilerle söylediği ‘ilahi’ kavramına benzeyen, dinlendirici etkiye sahip bir tür şarkı.

 

Bu mantra söylendiği zaman ortamdaki kişilerin ruhuna müdahil olarak ruhu yumuşatıyordu.

 

Bu yöntem elbette çok daha kolaydı.

 

Buna benzer birkaç yöntem daha vardı, mesela Sonsuz Yatıştırıcı Melodi veya Kutsal Özgürlük Mantrası gibi.

 

Bu müzikaller farklı enstrümanlarla söylenebilirdi, gerekli enstrüman elde edildiğinde bu şarkıların etkisi daha da artıyordu. Müzik aleti olarak bu aşamada Guqin, antik bir flüt, Konghou veya Guzhen kullanmak avantajlı olurdu.

 

ÇN: Guqin: (müzik aleti) bizim kültürümüzdeki kanun’a benzer. Konghou: (müzik aleti) bizim kültürümüzdeki arp’a benzer. Guzhen: (müzik aleti) bizim kültürümüzdeki kanun’a benzer, Guqin ile benzer özellikleri vardır.

 

Jiang Chen bu bilgileri önceki hayatından çekti ve sonraki yarım aylık süreyi bu bilgiler hakkındaki detayları hatırlamakla geçirdi.

 

“Bayan Küçük Huang, eğer her sabah ve akşam üç defa bu Kutsal Hüküm Mantrası isimli ilahiyi söylersen hastalıktan dolayı rahatsızlık yaşıyor olsan bile ruhuna yapılan kötü müdahalenin etkisini zayıflatırsın. Bu Sonsuz Yatıştırıcı Melodi ilahisi ise enstrümanlarla beraber söylendiği zaman ruhundaki gürültüleri bastırarak semptomların etkisini yavaşlatır. Bunlar her ne kadar hastalığı kökünden yok etmese de hastalığın verdiği acıları hafifletmek amaçlı çok kullanışlıdır. Eğer bu dediklerimi iyice sindirebilirsen lanetin oluşturduğu etkilerden on yıl gibi bir süre boyunca kurtulabilirsin. Fakat bu lanet nefretin ve intikamın pis kökünden oluşan bir şeydir, seni öldürünceye kadar pes etmeyecektir. Eğer bu laneti kökten çözemezsek bu lanet mutlaka bir gün yine gün yüzüne çıkacaktır, üstelik o vakit çok daha güçlü şekilde nüksedecektir. Bundan dolayı bu söylediğim iki yöntem seni sadece on yıl, belki de yirmi yıl kadar bu hastalıktan uzakta tutabilir, fakat otuz yıl gibi bir süre için söz vermemem.”

 

Büyük Shun kararlı şekilde konuştu: “Ben Ağıt Ağacını bulacağım ve Küçük Huang’ı bu dertten kurtaracağım!”

 

Jiang Chen kafasını salladı, gökler her daim açık bir kapı bırakırdı. Küçük Huang genç yaşta ölecek kadar kötü kadere sahip birisine benzemiyordu. Belki de bu hastalığı onun kaderinden söküp atmanın yolu bulunabilirdi.

 

En azından bu ikilinin Jiang Chen’le buluşabilmesi bile kaderlerindeki ışığın değiştiğinin bir göstergesiydi.

 

Küçük Huang’ın gözlerinde minnet dolu bir ifade vardı: “Efendi Jiang, size sorun çıkardığımız ve vaktinizi israf ettiğimiz için özür dileriz.”

 

“Bayan Küçük Huang, eğer böyle konuşursanız ben utanırım. Zaten eğer Büyük Shun’un yardımı olmasaydı ben İkinci Geçitte hayatta kalamazdım.”

 

Küçük Huang hafifçe gülümsedi, dış görünüşü çirkindi, fakat gülümsemesi onu izleyen kişilerde sanki gün doğumu gibi bir izlenim yaratıyordu.

 

“Efendi Jiang, ben müzikten biraz anlarım ama Sonsuz Yatıştırıcı Melodi ismi bana hiç yabancı gelmiyor, sizin gibi fani birinin bunları biliyor olması bilgilerinizin bir ölümsüzün bilgileri gibi kaliteli ve çok engin olduğunu gösteriyor.”

 

Küçük Huang aslında müzik konusunda bir dâhi sayılırdı ve büyük başarılar elde etmişti bu konuda.

 

Fakat Jiang Chen’in bahsettiği müziği duyunca şaşırmıştı, fani dünyada bunları bilen birinin olması oldukça şaşırtıcıydı. Bunları duyduğunda Jiang Chen’in gittikçe ne kadar gizemli olduğunu anlamaya başlamıştı.

 

Daha önceleri Büyük Shun’un Jiang Chen hakkındaki iyi görüşlerine pek katılmıyordu, sadece bu adamın iyi talihli olduğunu ve birkaç defa şansının yaver gittiğini düşünmüştü, on altı krallıkta bu kadar ünlü olmasının sebebi bunlar diye düşünüyordu.

 

Görünüşe göre Küçük Huang’ın gözlem yeteneği Büyük Shun’unki kadar iyi değildi.

 

Daha önce Jiang Chen’i nasıl hafife aldığını düşününce şimdi Küçük Huang utanmıştı, kendisi saf ve temiz kalpli bir kızdı, şimdi Jiang Chen’den yardım aldığında utanmaması elde değildi.

 

“Bayan Küçük Huang’ın endişelenmesine gerek yok, ben senin durumunu gözlemledim ve geleceği çok parlak birisisin. Sen yolundaki engelleri kendi avantajına çevirebilecek birisin. Üstelik yanında Büyük Shun gibi birisi olduğu müddetçe ileride çok daha mutlu bir hayat yaşayacağın kesindir.”

 

Jiang Chen sözlerinde samimiydi, önceki hayatından kalan tecrübeleri sayesinde karşısındaki kişilerin durumunu çözümleyebiliyor ve ileride neler yaşayacaklarına dair ipuçları elde edebiliyordu.

 

Küçük Huang kesinlikle yaşamını kötü şekilde sonlandıracak birisi değildi. Şu anda mutsuz olmasının sebebi sadece şanssız şekilde bir felaketle karşılaşmış olmasıydı, bu felaketin üstesinden geldiğinde ise mutlu bir hayatı olacaktı.

 

Büyük Shun da bu sözleri duyduğunda şaşırmıştı.

 

Jiang Chen’in sözleri yaşlı Qian Ji’nin sözleri ile çok benziyordu, Qian Ji’nin yaptığı kehanette de Küçük Huang’ın ileride çok mutlu bir hayata sahip olacağı söyleniyordu. Yardımı dokunabilecek birisi ile karşılaştıktan sonra kötü şansının iyi şansa döneceği söyleniyordu.

 

Aralarında dağlar ve nehirler büyüklüğünde uzaklık olmasına rağmen Jiang Chen ve Qian Ji’nin aynı sözleri söylemesi!

 

Bu durum Büyük Shun’un kalbinin şok geçirecek derecede şaşırmasına sebep olmuştu.

 

Küçük Huang’ın gözlerinde bile şaşkınlık vardı, Jiang Chen’e duyduğu hayranlık çok daha artmıştı.

 

“Büyük Shun, ben burada yarım yıl veya bir yıl kadar daha kalıp göksel çeyreğin harika çevresinden yararlanacağım. Zaten Chu Xinghan da henüz kendine gelemedi. Belki de bize daha fazla zaman lazımdır. Bu zaman süreci bahsettiğim şeylerin ne kadar kullanışlı olduğunu gösterecektir, bu esnada ben de Bayan Küçük Huang içim ilaçlar hazırlamaya özen göstereceğim.”

 

Büyük Shun’un şu anda yapabileceği tek şey Jiang Chen’e teşekkür edebilmekti, bundan fazla bir şey isteyemezdi ondan.

 

Jiang Chen Sonsuz Ruh Dağında hapsolduğunda dört büyük topluluktaki dengeler değişmişti.

 

Mor Güneş Topluluğunun sınırlarında…

 

Güneş Avcısı topluluğa döndüğünde hala öfkesinden zerre kaybetmemişti.

 

“Jiang Chen!” Güneş Avcısının kalbinde öfke büyüyordu. Jiang Chen’in öldüğünü bizzat kendi gözleri ile görmediği sürece bu öfke devam edecek gibiydi.

 

“Shuiyue, sen fani dünyadaki savaşta gizemli bir kişinin Jiang Chen’i kurtardığını söylemiştin, bu olay nedir?”

 

Usta Shuiyue hala Long Juxue’nin ikiye ayrılmasının etkisinden tam olarak kurtulabilmiş değildi. Duruşu ve tavırları dikkatsizdi.

 

Bir süre düşündükten sonra Chu Xinghan’ın zamanında İkinci Geçitten getirdiği mesajı tekrarladı.

 

Güneş Avcısı bir süre düşündü: “Sen Ye Chonglou denen adamın bu olaya müdahil olduğunu düşündüğünü söylemiştin değil mi?”

 

“Elbette, Jiang Chen’in arkasındaki güç düşünülürse, bu kişi büyük ihtimalle Ye Chonglou olmalı.”

 

“Saçmalık! Ye Chonglou nasıl olur da bu kadar cesareti toparlayıp Mor Güneş Topluluğuna kafa tutabilir?”

 

Güneş Avcısı bu konu hakkında ne kadar fazla düşünürse o kadar fazla eksiklerinin olduğunu görebiliyordu. Arenaya hamle yaparken kafasına gelen kozalak Güneş Avcısını geriye fırlatmıştı. Bu kozalağın nereden geldiği önemli değildi, fakat kesinlikle Güneş Avcısından çok daha güçlü birinden gelmiş olduğu aşikardı.

 

Arenada kozalak fırlatan kişinin Chu Xinghan’ı İkinci Geçitte alt eden kişi olduğunu düşünüyordu.

 

Mor Güneş Topluluğunun başkanı Zixu Zhenren gergin ortamı fark etmişti: “Ata kişi, topluluğumuz bu seferki seçmelerde büyük bir kayıp yaşadı. Long Juxue’nin ölümüne dair ne yapmalıyız, yukarıdan sorulan sorulara nasıl cevap vermeliyiz?”

 

Bu soru Güneş Avcısının kaşlarının daha da çatılmasına sebep olmuştu: “Ne dememizi bekliyorsun? Gerecekler neyse onu anlatacağız. Doğuştan gelen bir potansiyele sahip Long Juxue’nin fani bir uygulayıcı tarafından öldürülebileceğini kim tahmin edebilirdi?”

 

Zixu Zhenren garip bir ifadeyle gülümsedi: “Korkarım ki doğruları konuşmak bize olan nefreti artıracak bir hamle olur. Biz bu kişilerle anlaşma yapmış olmamıza rağmen onlar hala bizim üzerimize baskı uyguluyor.”

 

Usta Shuiyue şaşkındı: “Bekleyin biraz, Ata kişi, topluluk başkanı, siz neyden bahsediyorsunuz? Bahsettiğiniz kişiler kim?”

 

Güneş Avcısı homurdandı ve etrafına bakındı, etrafındaki kıdemli yöneticilerin meraklı bakışlarının arasında konuştu: “Mademki hepiniz buradasınız, artık bunu saklamamın bir anlamı yok, on altı krallığın kaderi çoktan kararlaştırıldı. Bizler yetenekli uygulayıcılar yetiştiremiyoruz ve kaynaklarımız tükeniyor, gücümüz gittikçe azalıyor. Yakın zamanda Devasa Muhitten atılacağımız konusunda kararlar alındı ve bu şekilde ıssız, çorak topraklara dönüşeceğiz. Mor Güneş Topluluğumuz bunun için hazırlıklar yapıyordu, bunun için Devasa Muhitten bize destek olmaları için birkaç kişi bulmak istedik. Çünkü bizim topluluğumuzun on altı krallıkla beraber çöküşe geçmesi kabul edilemez.”

 

Kıdemli yöneticiler Güneş Avcısının sözlerine şaşırmıştı.

 

On altı krallığın kaderi kararlaştırılmış mıydı? O halde bu seçmeler… Bu seçmeler sadece bir şov amacı mı güdüyordu?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr