Bölüm 407: Büyük Shun Bir Hastalık Hakkında Konuşuyor

avatar
2073 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 407: Büyük Shun Bir Hastalık Hakkında Konuşuyor


Jiang Chen bu yaşlı adamın neredeyse bütün hayat hikayesine bilmesine şaşırmıştı. Böylesine gizemli bir adamın gölgelerin arasında saklanarak bütün hayatını incelemiş olması şaşırtıcıydı elbette.

 

“Yaşlı kişi, beni takip mi ediyordun sen?”

 

“Hayır hayır…” Büyük Shun elini sallayarak cevapladı, Jiang Chen’in kendisini yanlış anlamasından çok korkuyordu: “Ben seni fark ettim sadece, senin sıradan birisi olmadığını anladım. Bu yüzden senin izlediğin yolu gözlemledim. Sana zarar vermek gibi bir amacım yok, aslında seni iki defa kurtardım bile.”

 

“Hmm? Sen İkinci Geçitteyken Chu Xinghan’ı def eden kişi misin?”

 

Jiang Chen Long Juxue ile olan karşılaşmasını hatırlamıştı, bu yaşlı adamın Güneş Avcısından bile daha güçlü olduğunu fark etti bu şekilde, bu durumda Jiang Chen’in gardını alması amaçsız olurdu.

 

Eğer bu yaşlı adam gerçekten Jiang Chen’e zarar vermek isteseydi bu durumda bunu parmağının bir hareketiyle yapabilirdi.

 

Jiang Chen bunu düşününce çatık kaşlarını gevşetti ve daha kibar bir tavır aldı: “Ben yaşlı büyüğümün yardımlarına minnettarım. Sakıncası yoksa onurlu isminizi öğrenebilir miyim?”

 

Daha önceki karşılaşmalarında da bu kişinin kim olduğunu merak etmişti, bu şekilde ona olan minnet borcunu ödeyebilecekti.

 

Fakat bu zamana kadar bu adamla yüz yüze bile gelememişti.

 

“Bana Büyük Shun diye seslenebilirsin.”

 

“Büyük Shun mu?” Jiang Chen bunu sorarken bir yandan da küçük çirkin kıza bakıyordu.

 

“Jiang Chen, senin benim ilgimi bu kadar fazla çekmenin sebebi bu kızdır. Bu kız benim kabilemden bir torundur, ona Küçük Huang diye seslenebilirsin.”

 

“Merhaba bayan Küçük Huang.” Jiang Chen kibar şekilde kafasını salladı, dış  görünüşünden hiçbir şekilde rahatsız olmamıştı, Jiang Chen dış görünüşe önem veren birisi değildi.

 

Küçük Huang hafifçe kafasını salladı: “Merhaba.”

 

“Jiang Chen, senin aklında şu anda bir sürü soru olmalı. Neden burada olduğumu ne amaçla senin yanına geldiğimi merak ediyor olmalısın.”

 

Jiang Chen biraz umursamaz bir tavır içerisindeydi.

 

Büyük Shun konuşmasına devam etti: “Formasyonu ben bozdum çünkü topluluk elemanları buradayken seninle konuşmak istemedim. Benim bunu yapmamda elbette mantıklı bir sebep var, umarım küçük kardeş Jiang Chen beni yanlış anlamaz. Sonuçta dışarıdan bakan birisi benim kaba davrandığımı düşünebilir.”

 

Büyük Shun’un tavrı oldukça kibardı, güçlü olduğu için herhangi bir şekilde hava atma peşinde değildi.

 

“Yaşlı büyüğüm, bunların hepsini benimle konuşmak için mi yaptın?”

 

“Evet.” Büyük Shun bunu söylerken kederliydi ve Küçük Huang’a bir bakış attı. Gözlerinde koruyucu bir annenin bakışları vardı.

 

Bu esnada Küçük Huang da hüzünlü görünüyordu, Büyük Shun gibi güçlü birinin kendinden daha zayıf olan Jiang Chen karşısında böylesine kibar davranmak zorunda kalmasının sebebinin kendisi olduğunu biliyordu.

 

Elbette Küçük Huang güçlü olan kişinin nezaketini kaybetmesi gerektiğini düşünen birisi değildi, fakat yine de Büyük Shun’un içinde bulunduğu durumun ne kadar zor olduğunu anlayabiliyordu.

 

Büyük Shun’un ne kadar gururlu yapıda birisi olduğunu biliyordu, bu adam kendisinden daha güçlü kişilere bile kafa tutabilen birisiydi.

 

Jiang Chen’e karşı kibar davranmasının sebebi Küçük Huang’ın hastalığıydı. Bu durum ise Küçük Huang’ın suçluluk duygusu hissetmesine sebep oluyordu.

 

Jiang Chen Büyük Shun’un sürekli olarak Küçük Huang’a baktığını görünce kendisi de istemsiz olarak kıza baktı.

 

Büyük Shun iç çekerek konuştu: “Küçük kardeş Jiang Chen, sen Doğu Krallığının prensesinin yin yaratılışta olduğunun teşhisini koymuştun değil mi?”

 

Jiang Chen şaşırdı, bu olay Doğu Krallığının soyluları arasındaki bir sırdı.

 

Şimdi Büyük Shun kendinden emin şekilde konuştuğuna göre Jiang Chen’in bunu inkar etmesinin bir anlamı yoktu, kafasını sallayarak onayladı: “Evet, olay bu şekilde gerçekleşti.”

 

“O halde küçük kardeş Jiang Chen benim torunumun hastalığının en olduğuna dair de bir teşhis koyabilir mi?”

 

Jiang Chen bunu duyduğunda bu yaşlı adamın kendisine ilgili olmasının torununun hastalığı ile alakalı olduğunu anlamıştı.

 

Fakat yine de hala şaşkındı, Büyük Shun oldukça bilgili ve güçlü birisine benzemesine rağmen neden Jiang Chen’in yardımına ihtiyaç duyuyordu?

 

Eğer Büyük Shun bile bu hastalık karşısında çaresizse bu durumda Jiang Chen’in yapabileceği çok fazla şey olmamalıydı.

 

Jiang Chen bakışlarını Küçük Huang’a kilitlemişti ve sessizdi, dış görünüşündeki birkaç düzensizlik dışında bu kızda başka bir problem göremiyordu.

 

Küçük Huang Jiang Chen’in dikkatli incelemesinden biraz rahatsız olmuş gibiydi. Küçük Huang her ne kadar saf ve temiz olsa da, sonuçta kendisi genç bir kızdı, bilinçli şekilde dış görünüşünü çirkin hale getirmişti, fakat yine de Jiang Chen’in kendisine dikkatlice bakmasından rahatsız olmuş gibiydi.

 

Fakat Küçük Huang saygın bir ailenin kültürlü bir kızıydı, Jiang Chen’in bakışlarında kötü bir niyet olmadığını fark etti. Jiang Chen’in gözleri saf ve temizdi, kıza herhangi bir zarar verebilecek bir niyet beslemediği açıktı.

 

Jiang Chen bir süre düşündü ve konuştu: “Büyük Shun, ben Doğulu Zhiruo’nun yin yaratılışını teşhis edebilmiştim çünkü bu durumu antik bir yazıtta okumuştum. Ben hastalıkları iyileştirme konusunda kendime çok fazla güvenemiyorum, fakat illaki benden bir teşhis koymamı istiyorsanız önceki minnet borcumu seve seve ödemek isterim ve elimden geldiğince yardımcı olurum.”

 

Jiang Chen konu kin ve minnet olduğunda katı bir kişi haline geliyordu. Karşısındaki adam kendisine birden fazla kez yardım etmişti, Jiang Chen kendisini borçlu hissediyordu.

 

Minnet borcunu ödemek gerçek bir erkek olmak demekti.

 

“Hmm, benim senden beklentim zaten elinden geleni yapman, sen elinden geleni yaptıktan sonra Küçük Huang’ın hastalığının iyileşmesi zaten kader meselesidir. Eğer başarısız olursan bu senin suçun değildir.”

 

Büyük Shun oldukça samimiydi, şimdi niyetini açık ettiğine göre artık Jiang Chen’den net olarak bir şey istemesine gerek yoktu.

 

Eğer yaşlı Qian Ji’nin kehaneti doğruysa zaten Jiang Chen elinden geleni yaptığında hastalık tedavi olacaktı.

 

Büyük Shun’un asıl endişelendiği nokta Jiang Chen’in yardım etmeyi kabul edip etmemesiydi, şimdi Jiang Chen yardım edeceğini söylediğine göre artık endişe duyması gereken bir şey kalmamıştı, eğer kehanet doğruysa hastalık zaten yok olacaktı.

 

“Büyük Shun, Küçük Huang’ın vücuduna baktığımda onun zayıf bir vücudunun olmadığını söyleyebilirim.”

 

“Gittiğimiz bütün ünlü doktorlar aynı şeyi söyledi. Fakat bu hastalık yirmi yıldır devam ediyor ve hiçbir gelişme sergileyemedik. Fakat bir defasında bir doktor demiştiki eğer bu hastalık ayda üç defa nüksedecek duruma gelirse bu durumda 36 cennetten ölümsüz bir altın doktor bile bu hastalığı tedavi edemez!”

 

“Oh? Hastalık bu dediğin duruma gelince ne olur?”

 

“Hastalık bu duruma gelirse… Küçük Huang odundan bir kukla haline gelecek, sözlerinin ve hareketlerinin kontrolünü tamamen yitirmiş hale gelecek. Bu hastalık onun ruh halini de etkileyecek, bazen durduk yere streslenecek ve bazen durduk yere öfkelenecek. Bu durum gerçekleştiğinde bazen sakinleşebilir, fakat eğer sakinleşemezse bir boşluğa doğru sürükleniyor. Bu durumlarda belki bir kayanın üzerine oturup uzun süre gülecek ya da bir köşeye çekilip sızlanarak ağlayacak. Gözleri tıpkı ölü birinin baktığı gibi boş ve duygusuz bakacak. En sonunda düşüp bayılacak ve belki bir gün belki de birkaç gün sonra ancak uyanabilecek.”

 

Büyük Shun aklındaki bütün detayları açıklamıştı.

 

Jiang Chen kaşlarını çattı, birçok hastalığın semptomları bu şekilde olabilirdi.

 

Bir olay karşısında etkileyici bir şoka girmiş olmak ya da yetişim rotasından sapmış olmak, çoklu kişiliklere sahip olmak ya da doğumda ruhun eksik kalması gibi durumlar…

 

Fakat bu gibi düzensizliklerin çoğu genellikle doğum esnasında gerçekleşirdi. Hayat süresinde böyle bir hastalık genellikle nüksetmezdi.

 

Bunlar Küçük Huang’ın hastalığından farklıydı.

 

Jiang Chen bir süre düşündükten sonra konuştu: “Küçük Huang’ın nabzına bakabilir miyim?”

 

Hastalık teşhisi koyarken ilk başta nabız almak antik bir yöntemdi, fakat oldukça kullanışlıydı. Bunu yapmak hasta kişinin vücudunun ne durumda olduğuna dair ipuçları veriyordu.

 

Jiang Chen’in yüz ifadesi zaman geçtikçe daha da katı bir hal alıyordu. Sonunda elini çekti.

 

“Çaban için teşekkürler Efendi Jiang.” Küçük Huang konuşmuştu.

 

Büyük Shun meraklıydı: “Bir şey bulabildin mi?”

 

“Bu garip.” Jiang Chen kafasını sallayarak iç çekti: “Küçük Huang’ın nabzı sabit ve güçlü, vücudundaki yaşam enerjisi oldukça güçlü. Eğer doğru anladıysam Küçük Huang’ın yetişim seviyesi oldukça yüksek. Bu durum benim bildiğim bazı hastalıklarda görülebilen bir semptom. Aslında mantıklı konuşacak olursak hasta bir kişi bu kadar yüksek yetişim seviyesine sahip olamamalı.”

 

“Hiç umut ışığı var mı?”

 

“Muayenemi düşünmeme için izin ver lütfen. Bu semptomlar oldukça garip. Doğuştan gelen bir durum gibi durmuyor, fakat aynı zamanda sonradan başlamış bir hastalık gibi de değil. Garip, ne kadar da garip.”

 

Büyük Shun her ne kadar endişeli olsa da Jiang Chen’in düşüncelerini yarıda kesmemek için susuyordu.

 

Jiang Chen aniden bir şey hatırladı ve gözlerinin yönü değişti.

 

“Büyük Shun, Küçük Huang’ın ebeveynlerinin düşmanları var mıydı?”

 

Büyük Shun şaşırdı, Jiang Chen neden birdenbire böyle bir soru sormuştu ki?

 

Bir süre düşündükten sonra inkar etmeden cevapladı: “Askeri Dao yolunda ilerleyen herkesin mutlaka birkaç düşmanı vardır.”

 

“Söylemek istediğim aslında şu, Küçük Huang’ın annesi hamile iken herhangi birini gücendirdi mi? Özellikle de bir kadını gücendirdi mi diye soruyorum.”

 

“Evet, bir kadın vardı, Küçük Huang’ın annesi hamileyken bu kadın Küçük Huang’ın annesini seviyordu, fakat bu olay yıllar evvel oldu!”

 

“Bu kadın Küçük Huang doğmadan evvel mi öldü? Ölüm sebebi anlaşılamamış mıydı?”

 

Büyük Shun büyük bir şaşkınlık içerisindeydi, kendisi bu meseleleri biliyordu, fakat bunlar bir sırdı ve Jiang Chen bunları nasıl bilebilirdi?

 

Yoksa Jiang Chen geçmişi görebilen birisi miydi?

 

Büyük Shun’un bakışlarında şaşkınlıktan başka bir ifade yoktu. Jiang Chen öyle rastgele sorular sormuyordu, tam neler yaşandığını biliyor ve teyit etmek istiyor gibi soruyordu. Acaba gerçekten de Qian Ji’nin kehaneti doğru mu çıkacaktı?

 

Büyük Shun şaşkınlığını yenebildikten sonra acele şekilde sordu: “Küçük kardeş Jiang, söylediklerinin hepsi de doğru! Fakat sen bunları nasıl bilebiliyorsun? Bunlar Küçük Huang’ın hastalığı ile alakalı şeyler mi?”

 

Küçük Huang Jiang Chen’in ebeveynleri ile alakalı sorular sorduğunu duyunca kendisi de ebeveynleri hakkında düşünmeye başladı. Bu durum Küçük Huang’ın duygularının düzensizleşmesine sebep olmuştu, gözlerinde bir sis bulutu oluştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr